Etiket: Basıldı

  • Doç. Dr. Gültekin’in Kitabı Atatürk Kültür Merkezi Tarafından Basıldı

    Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Gültekin’in kitabı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından basıldı.

    Adnan Menderes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hasan Gültekin’in “Türk Edebiyatında İnşâ” adlı kitabı, T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından Kasım 2015 tarihinde yayımlandı.

    Doç. Dr. Hasan Gültekin’in 2007 yılında doktora tezi olarak savunduğu, zamanla bazı ekleme ve düzeltmelerle kitap hâline getirdiği inşâ, konusunda kapsamlı hazırlanmış 573 sayfalık bu eser, resmî veya hususi mektup yazımında kullanılan hitap ve dua formüllerinin tespiti ve tertibi ile mektup yazma kuralları anlamında terimleşmiş olan inşânın tarihî gelişimini ortaya koyuyor. Tarihi gelişim süreci, inşanın ortaya çıkışından yani Hz. Muhammed tarafından yazılan ilk mektuplardan itibaren Tanzimat Dönemi’ne kadar kronolojik olarak ele alındı. Ayrıca yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerde bulunan inşâ ile ilgili yazma eserlerin toplu olarak listesi oluşturulmuş ve içerikleri hakkında bilgi verilmiş. Bunun yanında yazma eserlerden ve konuyla ilgili diğer kaynaklardan yararlanılarak inşâ kuramı tespit edilmiş, resmî ve hususi mektup türlerine ait bilgiler ve örnekler aktarılmış.

    Çalışmanın son iki bölümünde ise farklı yazmalardan yararlanılarak oluşturulmuş bir inşâ sözlüğü ve Koca Râgıb Paşa’nın telhis ve mektuplarının yer aldığı Telhîsât olarak da bilinen Münşeât’ının çevriyazılı metni de bulunuyor.

  • Bahçeli: “Türkiye’nin Parçalanması İçin Düğmeye Basıldı”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Rus uçağının düşürülmesinden hemen sonra başkanlık sistemiyle ilgili anket yayınlayıp destek artıyor propagandası yapmak tamı tamamına ahlaksızlıktır” dedi.

    TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, şöyle konuştu: “Dökülen şehit kanlarının vebali kimin omuzlarındadır? Küçücük yaşta babasız kalan yavruların sorumluluğunu kim nasıl üstlenecektir? Sayın Erdoğan, kendi evladının İstanbul’da 5 restoran açmasıyla ilgili itiraflarını, ‘gıda sektöründe küçük çaplı işler’ diyerek savunmayı biliyorsun da, bu milletin çocuklarının yarınsız kalmasını ne hakla mesele etmiyorsun?”

    “DÖKÜLEN ŞEHİT KANLARININ VEBALİ KİMİN OMUZLARINDADIR”

    1 Kasım’da yapılan 26. Dönem Milletvekilliği Genel Seçiminin üzerinden 45 güne yakın bir süre geçtiğini belirten ve Başbakan Davutoğlu ve AK Partili yöneticilerin 1 Kasım’dan sonra huzurun geleceğini, siyasi belirsizliğin biteceğini söylediklerini hatırlatan Devlet Bahçeli, 1 Kasım’dan bu yana 14 polis, 15 Mehmetçiğin şehit edildiğini belirtti.

    20 Temmuz’dan bu yana kabaran bilançonun korkunç boyuta ulaştığını kaydeden Bahçeli, şunları söyledi:

    “Suruç’taki canlı bomba saldırısıyla başlayan terör eylemlerinde toplam 94 polisimiz, 119 Mehmetimiz, 5 korucumuz şehit düşmüştür. Yani 218 aile yanmış, yıkılmıştır. ‘1 Kasım’dan sonra şehit gelmeyecek’ diyen soytarılar nereye sinmiş, ‘biz gelmezsek beyaz Toroslar gelir’ diyen şuursuzlar nereye kaçmıştır? 1 Kasımla beraber milletin reformdan ve güvenlikten yana güçlü bir tavır koyduğunu söyleyenler dilinizi yutmadıysanız açık açık konuşunuz; dökülen şehit kanlarının vebali kimin omuzlarındadır? Küçücük yaşta babasız kalan yavruların sorumluluğunu kim, nasıl üstlenecektir? Sayın Erdoğan, evladının İstanbul’da 5 adet restoran açmasıyla ilgili itiraflarını, ‘gıda sektöründe küçük çaplı işler’ diyerek savunmayı biliyorsun da, bu milletin tertemiz çocuklarının yarınsız kalmasını ne hakla mesele etmiyorsun? Bir yanda haram limanlarında demirleyen gemicik filosu sahipliğinden karlı restoran zincirine uzanan talihli mahdumlar, diğer yanda yetim ve zorda kalan körpecik çocuklar. İşte Türkiye’nin çelişkisi bu kadar gün yüzünde, Türk milletinin dramı bu kadar meydandadır.”

    “TÜRKİYE CUMHURİYETİ SANKİ EGEMENLİK HAKLARINDAN VAZGEÇMEKTEDİR”

    Son altı ayda, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkâri ve Muş’un ilçeleri başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulanan gün sayısının 170’i bulduğunu belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yapılan açıklamalara itibar edersek, 16 Ağustos ile 11 Aralık tarihleri arasında 7 farklı kentin 17 ilçesinde 52 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Diyarbakır’ın Sur ve Silvan, Mardin’in Nusaybin, Şırnak’ın Cizre gibi çatışmaların yoğun olarak yaşandığı yerleşim yerlerinden 200 binin üzerinde insan göç etmiştir. Bu adı konulmamış ve örtülü etnik bir tasfiyedir. Kobani’de devreye koyulan kirli plan, aynısıyla ülkemizin değişik il ve ilçelerinde sistematik olarak gündemdedir. Türkiye Cumhuriyeti sanki egemenlik haklarından vazgeçmektedir. Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleriyle, Mardin Nusaybin’de dünden itibaren sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. Bunun yanında, Cizre ve Silopi’de görev yapan 3 bini aşkın öğretmene milli eğitim müdürlükleri tarafından gönderilen cep telefonu mesajıyla bulundukları yerleri terk etmeleri istenmiştir. Bu devlet nerededir? Bu hükümet ne iş yapmaktadır? Öğretmenini koruyamayan, okulunu açık tutamayan, asayişi temin edemeyen bir iktidara Türk milleti daha ne zamana kadar tahammül ve sabır gösterecektir? AKP’ye oy veren kardeşlerim, lütfen şu sorunun cevabı üzerinde tefekkür ediniz; bugüne kadar cami yakıldığını, kutsallarımıza el uzatıldığını hiç duydunuz mu? Devletin aczini ve köhnemişliğini hiç bu kadar gördünüz mü? Bugüne kadar hiç bu kadar korkak ve tabansız bir iktidara şahit oldunuz mu?”

    Savaş sırasında bile dokunulmayacak yer olan okul ve camilerin PKK’lı caniler tarafından yakılmakta; maskeli eşkıyaların yollara, sokak aralarına hendek kazmakta olduğunu anlatan Bahçeli, “Bu aziz topraklarda düşmanlığı cami yakmaya kadar vardıran şerefsizlere, iblis elçilerine çoktandır ilk kez rastlanmaktadır. Ve bunlar AKP’nin çözüm ve barış ortaklarıdır.”

    “BU ÇUKURLARA HAİNLERİN NİYET VE TALEBİ GÖMÜLMEZSE SONUMUZ HÜSRAN, SONRAMIZ FELAKETTİR”

    Yalnızca yollar değil, birlik ve dirliğimizin de kazıldığını anlatan Bahçeli, “Yalnızca şehirlerimiz değil, huzur ve iç barışımız da harabeye çevrilmektedir” ifadelerini kullandı.

    Doğu ve Güneydoğu’da açılan çukurların ihanetin, nifakın, kanın ve ölümün çukurları olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu çukurlarda isyan ve baş kaldırının zehirli emelleri barınmaktadır. Bu çukurların içine hainlerin niyet ve talebi gömülmezse sonumuz hüsran, sonramız felakettir. Sayın Erdoğan, sana soruyorum, kaçak sarayda muhtarlarla toplanıp ona buna sataşmayı biliyorsun da, elimizden kayıp giden vatan coğrafyasını nasıl görmüyorsun? Durduk yere iki referandumdan bahsedip başkanlık çetelesi tutarak, yeni anayasa ezberini havada karada dillendiriyorsun da, Türkiye’nin milli çıkar ve güvenliği için niçin gerekli müdahaleyi niye yapmıyorsun?”

    DEVİN UYANDIĞI MASALI

    Başbakanı da eleştiren Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: “Sayın Davutoğlu, peki sana ne demeli, seni nasıl izah etmeli? MHP’nin olağan üstü kurultayına kafa yorduğun kadar Türkiye’nin hak ve hukukunu konuşmuyor, müdafaa etmiyor, üstelik siniyor ve pısıyorsun. Taşıdığın Başbakanlık unvanına yakışmıyor, sarayın parmak sallamasına, azar ve ayarına terbiyeli çocuk gibi uyuyor, çıtını bile çıkaramıyorsun. Sayın Davutoğlu, unutmuşsan hatırlatayım; sen bu ülkenin Başbakanısın ve yetki sendedir. Hâlâ Erdoğan’ın gözünün içine bakmaktan, dışişleri bakanı gibi davranmaktan gocunmuyor musun? Saray almış ipleri, Davutoğlu konu mankeni, durum aynısıyla budur. PKK silahlanıyor, her yere bomba döşüyor, cephane yığıyor, militan devşiriyor; gelin görün ki Erdoğan ve Davutoğlu ihaneti milli birlik ve kardeşlik projesi uydurmasıyla kapatmaya çalışıyor. PKK küresel ve bölgesel aktörlerce desteklenip kışkırtılıyor, Erdoğan ve Davutoğlu büyük ülke olmakla, muasır medeniyetler üzerine çıkmakla, devin uyanma masallarıyla avunuyor.”

    “20 İLİ KAPSAMINA ALAN HAKİMİYETİ HDP-PKK VE GİZLİ ORTAĞI AKP TARAFINDAN HAYATA GEÇİRİLMEK İSTENMEKTEDİR”

    HDP’yi PKK’nın yedeği, Kandil’in siyasi tetikçisi olarak nitelendiren Bahçeli, HDP’nin grup toplantısını Diyarbakır’da yapma kararının komplo, sözde özyönetim adı altında başlatılan çözülme sürecinin bir ara durağı olarak değerlendirdi.

    HDP’nin, bu cüreti hiç şüphesiz AKP’den aldığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi:

    “Türkiye’nin bölünmesi için kurulan hain ittifakın bir ucunda HDP, diğerinde AKP vardır. Bu iki çıban başı Türkiye’nin aleyhindeki musibet odaklarıdır. HDP-PKK Türk vatanının muhtelif il ve ilçelerinde özyönetim, yani sözde özerklik ilan edip Kürdistan’ın çatısını örerken AKP dut yemiş bülbül gibi bunları izlemiş, hatta alttan alta teşvik etmiştir. Bugüne kadar; Şırnak il merkezi, Cizre ve Silopi, Mardin Nusaybin, Hakkari il merkezi, Yüksekova, Şemdinli, Batman il merkezi, Muş Varto ve Bulanık, Van Edremit ve İpek Yolu, Diyarbakır Sur, Silvan ve Lice, Ağrı Doğubayazıt ve Bitlis Hizan’da özyönetim adı altında Türkiye’ye fiili başkaldırma teşebbüsleri görülmüştür. Demokratik Bölgeler Partisi isimli fitnenin bir eş başkanı, ‘özerklik ve özyönetim aynı şeydir, bölge halkı kendini yönetecek’ sözleriyle malumun ilanını yapmıştır. HDP’nin bir eş başkanı da, halkın özyönetim kararının meşru olduğunu, iktidarla müzakere yürütürlerse yönetim modeli olarak özerkliği önereceklerini utanmadan sıkılmadan ifade etmiştir. Bu kokuşmuş beyanatlar, bir bakıma AKP’yle sahne arkasında uzlaşılan ve ardından kamuoyunun alıştırılması gayesiyle servis edilen PKK tezleridir. İşin püf ve nirengi noktası da Davutoğlu’nun buna dünden razı olmasıdır.”

    TEHLİKE BÜYÜK

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkan olduktan sonra her rezaleti benimsemeye ve hazmetmeye çoktan hazır olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

    “Nitekim Türkiye onca buhran yaşarken, dış politikada kaybedilmemiş mevzi kalmamışken, Rus uçağının düşürülmesinden hemen sonra başkanlık sistemiyle ilgili anket yayınlayıp destek artıyor propagandası yapmak tamı tamamına ahlaksızlıktır. Erdoğan’ın başkanlık takıntı ve rüyası milletimizin acılı ve sorunlu halini alaya almak, bencilliği ve koltuk sevdasını her şeyin önüne geçirmekten başka bir manaya gelmemektedir. Dört parçalı Kürdistan sapması Erdoğan’a göre makul. Kaldı ki bunu doğrulayacak çok sayıda söz ve kanaati vardır. Bizim sürekli olarak vurguladığımız 20 ili kapsamına alan hakimiyeti HDP-PKK ve gizli ortağı AKP tarafından hayata geçirilmek istenmektedir. Şırnak, Hakkâri, Ağrı, Van, Muş, Bingöl, Tunceli, Şanlıurfa, Batman, Bitlis, Mardin, Kilis, Malatya, Elazığ, Gaziantep, Adıyaman, Iğdır ve Kars illerinin toplam nüfusu 8 milyon 644 bin 92’dir. Bu illerin kapsadığı coğrafi alan Türkiye yüzölçümünün yüzde 14,50’si civarındadır. Planlanan dört parçalı Kürdistan’ın Türkiye ayağında bu 20 il bulunmaktadır. Ve Türkiye süratle uçuruma yuvarlanmakta, oldu bittiye getirilerek parçalanması, yeniden masaya çıkarılan Şark meselesi çerçevesinde insan ve toprak temelinde bölünmesi dayatılmaktadır. Tehlike çok büyüktür.”

    “BİZE GÖRE DÜĞMEYE BASILMIŞ, KANLI GÖREV TAKSİMİ YAPILMIŞTIR”

    Küresel güçlerin esas ve gizli gündeminin Suriye’nin bölünüp bölünmemesinden, Irak’ın ne olup olmamasından ziyade Türkiye’nin hangi doz, süre ve hızda parçalanacağı olduğunu belirten Bahçeli, “Bize göre düğmeye basılmış, kanlı görev taksimi yapılmıştır” dedi.

    TBMM’de, Kürdistan ve ‘Kürt illeri’ sözlerinin olağanlaştığını ve sık sık duyulur hale geldiğini kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu: “Tam bir karanlığa mahkum olan Diyarbakır’da bir kadının, Türk polisine, ‘burası Kürdistan, ne istiyorsunuz?’ sataşmasına, şerefli polisimizin; ‘ne Kürdistan’ı, burası Türkiye’ şeklinde cevabı özlem duyduğumuz bir iradenin belirtisidir. Evet, bu ülkenin ismi Türkiye Cumhuriyeti, üzerinde yaşayan beşeri zenginlik Türk milletidir. Ve Anadolu coğrafyası ebedi Türk vatanıdır.”

    Bahçeli, konuşmasında, “HDP halkı tahrik edecek, PKK saldırarak milleti yıldıracak, AKP ‘ne yapalım durum kötü, federasyon ve başkanlık sisteminden kaçış yok’ mazeretine sığınarak son darbeyi indirecektir” dedi.

    Bahçeli, bu durumun 1. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli anlaşmaların tezahürü, Paris ve San Remo Konferanslarının güncellenerek Sevr şeytanının uyandırılması demek olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Milliyetçi Hareket Partisi de Türkiye’nin bölünmesine hiçbir şart altında tepkisiz ve sessiz kalmayacak, alayının karşında tek başına kalsa da milleti için lazım gelen fedakârlıklardan asla kaçınmayacaktır. Eninde sonunda ihanetin beli kırılacak, Türk milletinin muhatap kaldığı şer oyunu sevdalıları eliyle mutlaka bozulacaktır.”

    “RUSYA TÜRKİYE’YE KARŞI GÜÇ VE İTTİFAK ARAYIŞINDADIR”

    24 Kasım’dan bu tarafa Rusya’yla süren kriz ve karşılıklı yıldırıcı hamlelerin kritik bir aşamaya geldiğini, Putin yönetiminin tehditlerin hacmini gün geçtikçe genişlettiğini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:

    “Akdeniz ve Karadeniz savaş gemilerinden geçilmemektedir. Türkiye Rusya gerilimi her alanda tesirini göstermektedir. Putin yönetiminin uzlaşmaz ve küstah politikaları bölgesel işbirliği dinamiklerini sakatlamıştır. Ülkemizin Rusya’dan kaynaklanan ekonomik kaybı ise ciddi seviyelere ulaşma riski taşımakta olup, yapılan hesaplamalar bunun 9 milyar dolara çıkacağı yönündedir. Biz bu konuda gerekli inceleme ve araştırmayı yapmak üzere Genel Başkan Yardımcımız ve İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu’nu, Genel Başkan Yardımcımız ve Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’ı görevlendirmiş bulunmaktayız.”

    Rusya’nın Türkiye’ye karşı güç ve ittifak arayışında olduğunu anlatan Bahçeli, şunları söyledi:

    “PYD’ye silah vermesi, PKK’yı desteklemesi, Irak, Suriye ve İran’la ortak hareket etmesi düşmanca tutumdur. Rusya uçak düşürülmesini fırsata dönüştürmenin, aşırılıkları tırmandırmanın hevesindedir. Doğal olarak tansiyon oldukça yüksektir. ABD ve diğer batı ülkeleri de düşen uçaktan sonra Orta Doğu ve sınırlarımıza vakit kaybetmeden üşüşmüşlerdir. Gemisini, füzesini, uçağını, bombasını alan bölgemize koşmuştur.”

    Soğuk Savaş yıllarında hüküm süren ideolojik, politik, ekonomik ve stratejik mücadelelerin aynısının tekrar yeşerdiğini anlatan Bahçeli,

    sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bununla beraber 19. yüzyılın sonuna kadar hakim olan Avrupa güç dengesi sistemi yeniden vasat bulmuş, bu yüzden ülkeler arası ilişkiler sertleşmiştir. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, Putin nükleer savaşı bile telaffuz etmiştir. Dış politikayı tekeline alan, hükümete ambargo koyan, Davutoğlu’nun manevra ve etki alanını daraltan Erdoğan’ın Rusya konusunda kafa karıştıran ve gelgit yaşayan söylemleri bir başka düşündürücü husustur. Erdoğan’ın ‘gerilimden yana değiliz’ geri adımının henüz bir karşılığı olmamıştır. ‘Putin beni iyi tanıyor, duygusal davranıyor, kusur uyarılara kulak asmayan pilotlardadır, stratejik ilişkileri toparlamayız’ açıklamaları da eften püften sızlanmalardır. Erdoğan hala gerilime fırsat vermeyelim havasındadır. Oysaki farklı sebepleri olan uluslararası gerginlik ve aşırı bloklaşmadan dolayı hiçbir ülkenin geri adım atmayarak dünya savaşına çanak tuttuğu 1914 şartlarını aratmayacak bir atmosfer gittikçe yayılmaktadır.”

    “IRAKLI KADINLARA TECAVÜZ EDİLİRKEN, YÜZBİNLERCE MASUM KATLEDİLİRKEN BUGÜN TÜRKİYE’YE MEYDAN OKUYAN ÇAKMA YİĞİTLER FASON KAHRAMANLAR HANGİ DELİKTE İDİ”

    Irak Merkezi yönetiminin Musul’un Beşika bölgesine Türkiye’nin asker sevkiyatını kontrolsüz tepkiyle karşıladığını anlatan Bahçeli, Irak ile yaşanan gerginliğe değinerek “Başbakan Davutoğlu, Musul’daki eğitim ve istihbarat birliklerimizin takviyesini anlatırken ‘kimsenin toprağında gözümüz yok’ dese de, Irak’taki farklı çevreler Türk askerini işgalci diye itham etmişlerdir. Irak’ın Basra bölgesinde bir caddeye asılan pankartla Türk şirketleri tehdit edilmiş, Nuri El Maliki tarafından provoke edilen kalabalıklar Türk Bayrağını Bağdat’ta hayasızca, çirkince yakmışlardır. Bu alçaklığı kınıyor, komşuluk hukukuyla asla bağdaşmadığını bu vesileyle hatırlatmak istiyorum. Türk bayrağına edepsizce saldıranlar, ABD Irak’ı işgal ettiğinde acaba neredeydiler? Irak’lı kadınlara tecavüz edilirken, yüzbinlerce masum katledilirken, bugün Türkiye’ye meydan okuyan, olmadık hakareti savuran çakma yiğitler, fason kahramanlar hangi delikteydi? IŞİD, 10 Haziran 2014’te Irak ordusunu bozguna uğratıp Musul’u ele geçirirken, Konsolosluğumuz basılırken, Musul Merkez Bankası’ndaki 420 milyon dolara el koyarken bugünkü sözde cengaverler ne yapıyorlardı, nereye kaçmışlardı?”

    Bahçeli, konuşmasında “Şurası bir gerçektir ki, Irak’ın toprak bütünlüğü, egemenlik hakları, ülkesel çıkarları bizim için hayati önemdedir ve saygıya layıktır. Ancak aynı saygının Türkiye’ye de gösterilme mecburiyeti vardır” ifadesini kullandı.

    AK Parti’nin Irak politikasının baştan ayağa yanlış olduğunu anlatan Bahçeli, şunları söyledi:

    “Fakat Türk askerini davet eden, Musul’un Beşika bölgesinde yer gösteren yine bu ülkedir. Dünden bugüne ne değişmiştir? Bu maksatla Türkiye’nin, Türkmeneli’ndeki soydaşlarına ve Irak’taki diğer unsurlara eğitim ve yardım amacıyla gitmesi son derece normaldir.

    Bunun da büyütülecek bir yanı yoktur. Irak Başbakanı İbadi, Türk askerinin çekilmesi için BM Güvenlik Konseyi’ne resmi başvuruda bulunmuştur. MİT ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları apar topar Bağdat’a gitseler de soğuyan ilişki düzelmemiştir. Beşika kampının bir harekat üssü olmayıp, Irak hükümetinin bilgi ve onayı içinde kurulan bir eğitim kampı olduğu vurgulanmaktadır. Takviye birliklerin özel kuvvetlerden değil, kampın güvenliğini artırmak üzere komando birliklerinden seçilmiş olduğu da dile getirilmiştir. Bağdat yönetiminin birlik takviyesi operasyonunu ilk kez duyuyormuş gibi tepki vermesi anlaşılır değildir. Davutoğlu geçen hafta, Irak Başbakanı Haydar el İbadi’ye bir mektup göndererek Irak hükümetinin hassasiyeti giderilinceye kadar Beşika’ya kuvvet intikali gerçekleştirilemeyeceğini söylese de, gelişmeler bunun hilafına seyretmiştir. Şimdi de Başika’daki askeri unsurlarımızın kuzeye kaydırılması gündemdedir. Erdoğan’ın ‘Musul’dan askerimizi çekmemiz söz konusu olamaz’ duruşunun ne kadar gerçekçi olduğu da yakında daha iyi anlaşılacaktır.”

    “BAĞDAT’TA YAKILAN TÜRK BAYRAĞINI KANDİL’DE DALGALANDIRSINLAR KENDİLERİNİ HARARETLE ALKIŞLAYALIM”

    Türkiye’nin Irak’ta 1. Körfez Savaşı’ndan bu yana bir askeri gözlem gücü bulunduğunu hatırlatan Bahçeli, şöyle konuştu:

    “Bu gücümüz, Uludere ve Çukurca arasında sınır oluşturan dağların Irak tarafındaki eteklerinde kalan bölgede konuşlanmıştır. Bizim beklentimiz ve talebimiz peşmergenin eğitilmesi değil, Türkmenlerin hak ve hukukuna ne pahasına olursa olsun arka çıkılmasıdır. Zira Türkmenler hem IŞİD’in, hem peşmergenin tehdidi altındadır. Erdoğan’ın Türkmenistan seyahatine çıkmadan evvel, ‘terör örgütleri Türkiye için her an bir tehdit unsurudur. Irak Merkezi Yönetimi oradan ülkemize yapılacak herhangi bir terör saldırısına gerekli tedbiri alamıyorsa biz alırız’ dediğine göre, Kandil Dağının dümdüz edilmesi de bir an evvel temin edilmelidir. Kandil Dağı Irak’ın sınırları içerisindedir. Terörizmin asıl kaynaklarından birisi de burasıdır. Erdoğan tedbir alacaksa ve Davutoğlu’nun yüreği yetiyorsa, hodri meydan, Kandil’den işe başlasınlar da görelim, Bağdat’ta yakılan Türk Bayrağını Kandil’de dalgalandırsınlar da kendilerini hararetle alkışlayalım.”

    “BARZANİ’DEN GELECEK HAYIR ALLAH’TAN GELSİN”

    Irakla kopma noktasına gelen ilişkilerin gölgesinde Barzani’nin Ankara’da en üst düzeyde ağırlanmasının kara mizah olduğunu kaydeden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Peşmerge başı devletin mahrem sayılan kuruluşlarına evine girer gibi, elini kolunu sallayarak girmiştir. MİT Müsteşarlığı ve Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı bir numaralı PKK himayecisi Barzani’yi konuk etmiştir. Hükümet de buna izin vermiş, kanal açmıştır. Barzani öyle taltif edilmiştir ki, sarayda karşılanmış, Kürdistan bayrağı altında Başbakanla buluşmuştur.”

    Erdoğan’ın eskiden Barzani hakkında söylediği sözü hatırlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

    “Erdoğan, 2007’de ‘Barzani muhatabımız olamaz, teröre örgütüne yataklık yapıyor’ derken sanıyorum bugünleri hiç hesaba katmamıştır. Şimdilerde en has dostu ve müttefiki olan da yine Barzani olmuştur. Bu ne kepazeliktir? Erdoğan Türkmenistan’dan dönerken, Barzani’nin PKK konusunda bazı rahatsızlıkları olduğunu söylemiştir. Erdoğan, Peşmergenin rahatsızlığına çare olmuş mudur? Ona petrol ve bazı özel ticari ilişkiler karşılığında açık çek vermiş midir? Kaçak saraydan ise, Erdoğan’ın Barzani’yle IŞİD ve PKK başta olmak üzere, tüm terör örgütleriyle mücadele konularını ele aldıkları bilgisi sızdırılmıştır. Demek ki, binlerce Türkmen’in katiliyle terörle mücadele konuşulmuştur. Diyorum ki, Barzani’den gelecek hayır Allah’tan gelsin. Barzani kimdir de, terörle mücadelede işbirliği yapılacaktır? Ha Öcalan, ha Barzani, sorarım size, aralarında ne fark vardır? Şehitlerimizin kanlılarından birisi bu peşmerge kalıntısı değil midir? Erdoğan ve Davutoğlu kimden medet beklemektedir? Türkiye çöken dış politikasının acı faturasına katlanmaktadır.”

    “BİZ MİLLET MENFAATİNE YAPILACAK HER REFORM VE GELİŞMENİN YANINDA DURACAĞIZ”

    Başbakan Davutoğlu’nun 10 Aralık günü ATO Kongre Merkezinde 64. Hükümetin 2016 Yılı Eylem Planını millete taktim ettiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:

    “Davutoğlu, seçim döneminde ortaya koydukları vaatleri tartışmaya açmadan, kendileriyle çelişmeden verdikleri sözleri birer birer gerçekleştireceklerini belirtmiştir. Yeni bir sayfa açtıklarını ve ’Vira Bismillah’ diyerek kolları sıvadıklarını dile getirmiştir. Davutoğlu, Eylem Planlarını milletimizin talebi doğrultusunda hazırladıklarını, vaatlerini 3 ay, 6 ay ve 1 yıllık periyot içinde hayata geçireceklerini peşinen iddia etmiştir. Biz millet adına ve menfaatine yapılacak her reform ve gelişmenin yanında duracağız.

    AKP’nin, partimizden esinlenerek bire bir alıp hayata geçirme sözü verdiği her vaadin titizlikle takipçisi olacağız. Nitekim partimizde ‘Ak Vaatleri Takip Merkezi’ kurduğumuzu, takvime bağlanmış eylem planını an be an izleyeceğimizi buradan duyurmak istiyorum. Asgari ücretin bin 300 liraya çıkmasından tutun da, kadınlara, gençlere, emeklilere, çiftçilere, esnafa, çalışanlara varıncaya kadar atılacak her olumlu adımın bizzat peşinde olacak, AKP’nin yakasını bırakmayacağız.”

  • “Şükufename” 142 Yıl Sonra Yeniden Basıldı

    Osmanlı döneminde çiçek sanatı üzerine yazılmış olan ilk on eserden biri olarak kabul Adanalı Udmi Efendi’nin “Şükufename” adlı eseri Adana Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi 142 yıl sonra tarafından yeniden basıldı.

    İlk defa 1873 yılında Adana Vilayet Matbaası’nda yayınlanan eser, Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat tarafından günümüz Türkçesi’ne yeniden çevrildi. İçerisinde çiçek üzerine yazılmış şiirlerin ve özlü sözlerin yanında ilk defa bir çiçek bulmacası da bulunan eseri Udmi Efendi, Adana Valiliği Yazı İşleri Müdürlüğü ve Adana’nın ilk ve yerel gazetesi olan “Seyhan” gazetesinin yazarlığını ve yazı işleri müdürlüğünü de yaptığı yıllarda hazırladı.

    Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Şükufename adlı eserin önsözünde Udmi Efendi’yi rahmet ve saygıyla anarken şu ifadelere yer verdi:

    “Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan güzel şehrimiz Adana, tarihin her döneminde önemli bir noktada olmuştur. Geçmişten günümüze Çukurova’ya bereket katan Seyhan ve Ceyhan nehirleri, bu topraklara hayat katmıştır. İşte bu bereketli topraklarda yetişen nesiller ise gelecek nesillere çok önemli eserler bırakmıştır. Admi Efendi ve yazdığı eseri olan Şükufename adlı eseri de bunlardan biridir. Uzun yıllar önce unutulup gitmiş, bu değerli şahsiyeti ve eserini ortaya çıkarmak bizler için önemli bir adımdır. Osmanlı’nın son döneminde Adana’da yazılmış ve vilayet matbaasında yayınlanmış olan bu eserin Osmanlı ve Türk tarihi açısından önem arz ediyor olması da başka bir anlam yüklemektedir. Bu yüzden bu eser muhakkak tanıtılmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır. Türk edebiyatının ve Adanalıların bu gibi eserlere ihtiyacı vardır. Adana Büyükşehir Belediyesi olarak bu eseri yayınlarken, gerçekten büyük bir hizmete adım atmış olmanın mutluluğunu da yaşıyoruz. Unutulmamalıdır ki, gelecek nesiller bu eserleri okuyarak, memleketimize hizmet eden ve çok önemli eserleri bırakan Admi Efendi gibi şahsiyetleri tanıyarak geçmiş ile bağlarını da koparmayacaktır.”

  • Başkan Yılmaz: “Gülsan Sanayi Sitesi İçin Düğmeye Basıldı”

    Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Gülsan Sanayi Sitesi için düğmeye basıldığını ve sanayi esnafının mağdur edilmeyeceğini söyledi.

    Samsun Valisi İbrahim Şahin ve Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, iş adamları ile kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltıya Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar, Büyükşehir Belediye daire amirleri ve iş adamları katıldı.

    Kahvaltı sonrası konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, “1 Kasım’da Türkiye çok önemli bir demokrasi sınavı verdi. Bence bir demokrasi sınavını iftiharla geçti. Türk halkı bu sınavdan 100 üzerinden 100 aldı. Türkiye’yi sokulması istenen türbülanstan, sıkıntılı süreçten, coğrafyanın etrafındaki Türkiye ile ilgili iyi niyetler beslemeyen unsurların projeleri, kurguladıkları kötü niyetli gelişme ve girişimlerden adeta ‘ben varım burada, ben ne dersem o olur’ dercesine Türk halkı 1 Kasım akşamı seçim sonuçları ile cevap verdi. Herkes gitti şimdi poposunun üzerine oturdu işine bakıyor. Şimdi Türkiye’de geleceğe doğru umutla ve heyecanla geleceğe yönelik düşünce ve duygularını uygulamaya çalışıyor. Tabi o unsurlar duymuyorlar ve hain saldırılarını devam ettiriyorlar. Özellikle Diyarbakır ve Şırnak’ta terörün acımasız saldırıları devam ediyor ve her gün şehit haberleri alıyoruz. Türkiye bu sıkıntıları aşacaktır. Türkiye bu türbülanstan kurtulacaktır. Türkiye bundan çok daha kötü türbülanslardan çıkmış bir ülkedir. Belki genç nesil bu türbülansları gözünde çok büyütüyor ama orta yaşlar ve ileri yaşlar bu sıkıntıları aşabilecek metaneti ve dirayeti taşıyor” dedi.

    RAYLI SİSTEMİN ÖNÜNDE ENGEL KALMADI

    Tekkeköy raylı sistem inşaatı ile ilgili önlerinde herhangi bir engelin kalmadığını belirten Başkan Yılmaz, “Raylı sistem inşaatını herhangi bir ihale yapmaksızın, küçük taşeron destekleriyle beraber Gar’dan Tekkeköy’e kadar inşaatı 1.5 yıldır devam ettiriyoruz. Kılıçdede Kavşağı’nda ve Çaykur’un arkasında 2 tane viyadük gerekiyordu. Viyadüklerin her biri 7-8 milyon TL’lik viyadüklerdi. Onları ihale paketinin içersinden çıkarttık ve ayrı ayrı 2 ihale yaptık. Bu tür inşaatlarda viyadük inşaatı gecikir. Bu arada biz ihaleyi yaptık ama Kamu İhale Kurumu’na itirazlar oldu. İhaleye girip de alamayan herkes ihaleyi alanı karalıyor. Bunlar Kamu İhale Kurumu’na şikayet edince ihale kurumu da ihaleyi onaylamıyor ve bizim savunmalarımızı alıyordu. Dün akşam haber aldık ve ihalelerimiz onaylandı. Sabah müteahhide işine başlaması talimatı verdik. Önümüzdeki 1.5 yıl içerisinde İşitme Engelliler Olimpiyatı’na kadar yapılacak. Artık projenin önünde herhangi bir engel kalmadı. Sadece bu işlere başladıklarında parasını bulmak bizim işimiz oldu” diye konuştu.

    “KARABAHÇE SAHİLLERİ ARAP TURİZMİNE AÇILACAK”

    Costal tarafındaki Karabahçe sahillerini Arap turizmine kazandırmayı düşündüklerini ifade eden Başkan Yılmaz, “Kuş Cenneti’ndeki kaçak yapılaşmalarla mücadele ediyoruz. Hem de Karabahçe sahillerindeki kaçak yapılaşmalarla da mücadele ediyoruz. Costal’ın devamındaki Dikbıyık mevkisinin deniz kenarındaki yerlerde son 1.5-2 yıl içersinde siyasetin ve seçimin sıklığını fırsat bilen ve yerel yönetimlerinin de gözlerinden kaçırırız diyen açık gözler burada 50’ye yakın gece kondu yapmışlar. 50 tane bina demek 1.5 köy demek. Yarın akşam bu 50 binanın 50’sini de yıkıyoruz. Şu anda 30-35 tanesini yıktık. Geri kalanını da bugün yarın yıkacağız. Oraları temizliyoruz. Oralarla ilgili düşüncemiz var. Bu Arap turizmi ile ilgili özellikle Orta Doğu turizmi ile ilgili yani Kuzey Irak, Suriye gibi o turizmle ilgili onların tesettür anlayışlarına uygun, gözlerden uzak olarak donatılmış kamp yerlerine ve tatil köylerine ihtiyaçları var. Öyle bir şey projemiz var. Bizim orada Büyükşehir Belediyesi’ne ait 50 dönümlük bir yerimiz var. O 50 dönümden başlayarak o projeyi orada şekillendirmeyi düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

    “GÜLSAN SANAYİ SİTESİ İÇİN DÜĞMEYE BASILDI”

    Gülsan Sanayi Sitesi’ndeki esnafı mağdur etmeden kaldıracaklarının altını çizen Başkan Yılmaz şöyle konuştu: “Gülsan Sanayi Sitesi’ndeki esnafların bir kısmı Atakum üst kotlarında bizim taş kesme fabrikası ile Atakum arasında kalan Sarıışık mevkisinden yukarı çıktığınızda bin dönümlük bir alanı Gülsan Sanayi Sitesi esnafı için planlıyoruz. Gülsan Sanayi Sitesi’nde hiç kimsenin mağduriyeti söz konusu olmayacak. Bununla ilgili acıtasyon yapanlar olabilir. Gülsan Sanayi Sitesi’nde zaten herkes malının sahibi. Gülsan Sanayi Sitesi’nde hakimlerin, mahkemelerin huzurunda yapılacak olan kamulaştırmalarla kimin neyi varsa, ne kadar değeri ve tapusu varsa parası verilecek ve Gülsan Sanayi Sitesi’ni boşaltacağız. İsteyen bizim bu planladığımız yere gelecek, isteyen de Tekkeköy ilçesindeki sanayi sitelerine gelecek. Fakat bunun önümüzdeki 2-2.5 sene içersinde yapılması gerekiyor. Gülsan Sanayi Sitesi kalktıktan sonra oluşacak o alanda ilk etapta iyi bir peyzaj alanı düşünüyoruz. Orada yapılaşmayı büyük oranda arzu etmiyoruz. Ama belki bazı özel bir takım tesisler yapılabilir. Bize Gülsan Sanayi Sitesi’nin kamulaştırma işi 120-130 milyon TL gibi Büyükşehir Belediyesi’nin önünde bir yük gibi duruyor. Bu parayı da bulmamız gerekiyor. Dolayısıyla Gülsan Sanayi ile ilgili sürecin düğmesine de bastık. Bunu hem esnafta bizden bekliyor, şehir de bekliyor.”

    VALİ ŞAHİN: “EKONOMİ 15 BİN DOLARA ÇIKARSA TERÖR BİTER”

    Ekonomik olarak 10 bin dolar civarında olduklarını ekonominin 15 bin dolara doğru bir ilerlese terörün biteceğini vurgulayan Samsun Valisi İbrahim Şahin şunları söyledi: “Pazartesi günü yerime giderken insanların yüzünde bir gülümseyen yüz vardı. Oy veren de vermeyende. İnsanlarda bir rahatlama oldu. Hemen para harcamaya başladılar ya da buzdolabına aldıkları projeleri hayata geçirme çabaları içersinde oldu. Onun için bu ülkemizi rahatlattı. Dikkat edin bir anda Türkiye’ye yapılan saldırılar bıçak gibi kesildi. Bunun nedeni ‘bu ülkenin insanına kolay kolay temas edilmez’ Bizim içinde bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyasında Türkiye’yi de ısırır, yerlerse veya bir tarafımızdan kırarlarsa orayı iç edecekler. Osmanlı coğrafyasında 1890’dan itibaren bizden kopan yerlerin petrol gelirleri veya petrol rezervi tüm dünya petrol rezervinin yüzde 51. Biz Osmanlı coğrafyasına hakim olmuş olsaydık, 1 yılda 875 milyar dolar petrol gelirimiz olacaktı. Şimdi bizim 50-60 milyar dolar borcumuz var. Bunu ödesek dünyada ilk 10’a gireceğiz. Onun için iş ekonomiye geliyor. Ekonomik olarak biz 10 bin dolar sırtındayız. Bu aslında 15 bin dolara doğru bir ilerlese emin olun terör bitecek. Çünkü işi olan adam terörle uğraşır mı? İşsiz, güçsüz, kaybedecek hiç bir şeyi olmayan insanlardan korkmamız gerekiyor. Onun için bizim bu Samsun’a çok ciddi anlamda katkılar sağlamak gerekiyor.”

  • Kitabı 100 Bin Basıldı

    Düzce Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Büşra Yılmaz’ın yazdığı 4N1K isimli kitabı 100 bin basıldı ve rekora koşuyor.

    3. Sınıf öğrencisi Büşra Yılmaz, daha çok liseli gençlerin yaşadıklarını anlattığı kitabı ile 25 milyon okuyucuya ulaştı. Wattpad isimli sosyal paylaşım sitesinden kitabını yazmaya başlayan Yılmaz, okuyucu sayısı arttıkça kitap yazmaya karar verdi. 4N1K isimli kitabı 100 bin basılan Yılmaz, TÜYAP kitap fuarında binlerce hayranı ile buluştu.

    Yılmaz, kitap yazmasının sebebini anlatarak “Aslında kitap yazma hayalim yoktu. Farklı yazma yollarından geçip amaçlarıma ulaşamayınca amatörlerin kitap yazdığı Wattpadt platformunda kendimi mutlu etmek için yazmaya başladım. Çok büyük kitleye yayıldığı için kitap yazma fikri geldi. Sıcak gelmedi ama okuyucularıma bir borcum olduğu için kitabı yazdım. Şu an çıkalı bir ay kadar oluyor. 7 Ekim’de raflara konuldu. 100 bin adet basıldı. Kitap türü itibarı ile 17 yaşında ki 5-6 gencin rutin hayatını anlatıyor. Ekstrem bir konu yada yaşananlar yok. 17 yaşında ki insanlar neler yaşıyorsa onları anlattım. Gayet yaşanabilir ve yaşanacak şeyler. Oradaki karakterler benim arkadaşım değil ama arkadaşlarımı dinlemeyi, bizim sıkı bağlarımızı ekledim ama enerji olarak kendi yaşadıklarımı aktardım” dedi.