Etiket: Başbakanlık

  • Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM’ye füze sistemli koruma

    Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile defalarca telefonla görüştüğünü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında bulunan Berat Albayrak’ın kendisine “Çok sakindi, kendinden emindi. Abdest aldı, iki rekat namazını kıldı, ondan sonra da otelden çıktık” dediğini söyledi.

    İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Başbakanlık ve TBMM’nin füze sistemi ile korunması konusunda “Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi değil, Başbakanlık ve TBMM’de gerekli bütün tedbirler alınıyor” açıklamasında bulundu.

    TGRT Haber Televizyonunda TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Özel programına konuk olan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Modern tarihte bu şekilde başlayıp sokakta halkın direnişi ile geri püskürtülmüş başka bir darbe olmadığını kaydeden İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya gelen liderlerin verdiği fotoğraf karesinin önemini anlatarak, toplantının samimi bir ortamda geçtiğini ve herkesin darbe girişimine karşı et bir tutum sergilediğini kaydetti.

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki liderler zirvesine HDP’nin neden davet edilmediği eleştirilerine de cevap veren İbrahim Kalın, HDP’nin PKK’nın vesayetinden kurtulmuş bir siyasi kimlik olması durumunda görüşmede onların da olabileceğini söyledi.

    İbrahim Kalın, FETÖ örgütünün de tıpkı DEAŞ gibi İslam dinine ve Peygambere zarar verdiğini ifade ederek, Amerikan makamlarının önüne Fethullah Gülen ile ilgili delilleri koyduklarını ve koymaya devam ettiklerini, Amerikan makamlarından gereğini yapmasını beklediklerini kaydetti.

    15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonda defalarca görüştüğünün de altını çizen Kalın, ”Hasan Bey ve Berat Albayrak Bey yanındaydı o gece. Berat Bey, ‘çok sakindi, kendinden emindi. Abdest aldı, iki rekât namazını kıldı, ondan sonra da otelden çıktık’ dedi. Ben de o sırada kendisiyle birçok defa telefonla görüşüp talimat aldım. Ben sesinde en ufak bir tereddüt, panik, şüphe hissetmedim” dedi.

    “Bu aziz millet çıplak elleri ile bu darbeyi durdurdu”

    15 Temmuz darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı sokağa çağırması ile insanların üzerlerinde pijamaları, terlikleri ile sokaklara döküldüklerini, bunun Türk milletinin asaletini ortaya koyduğunu söyleyen İbrahim Kalın, “Bu alçak adamlar ‘darbe yapacağız’ derken bu milletin asil damarlarından birisini harekete geçirdiler, bu aziz millet çıplak elleri ile bu darbeyi durdurdu. Tankların önüne geçti, F-16’ları, helikopterleri, hatta keskin nişancıları bile hiçe sayarak özgürlüğüne, milli iradesine sahip çıktı. Bunu hiç hesaplamıyorlardı. O gün siyasi partilerden medyaya, STK’lardan iş dünyasına, bütün milletimize büyük bir teşekkür borcumuz var. Bugün özgürlüğünü seven dünya halkları Türk milletine gıpta ile bakıyor. Çünkü modern tarihte bu şekilde başlayıp sokakta halkın direnişi ile geri püskürtülmüş başka bir darbe yok. Ya darbeler başarılı olmuş ya vatandaşı karşısına almadan ordu içindeki cuntaların mücadelesi sonucu bastırılmış. Bu şekilde, 40’a yakın F-16, helikopter, 100’lerce zırhlı araç, tanklar, gemiler, binlerce asker, onbinlerce mühimmatla başlatılan bir askeri darbe girişimini bu şekilde milletin çıplak elleri ile elinde sadece bayrak ile göğsünde iman ile püskürtebildiği başka bir örnek yok. Çok ilginç bir şey bu. Bir arkadaşım anlattı, İstanbul’da bir otelin terasından olanları izlediklerini anlattı, ‘biz çıkacağız ama ne yapacağımızı bilmiyoruz, o sırada Cumhurbaşkanımızın telefondan yayınını gördük. Daha yayın bitmeden insanların sokaklara akmaya başladığını gördük. Bir anda onbinlerce insan pijaması ile terliği ile üzerinde ne varsa sokaklara döküldüğünü gördük’ dedi. Bunlar, bu milletin asaletini, demokrasisine, özgürlüğüne ne kadar düşkün olduğunu gösteriyor” dedi.

    “Biz o geceyi unutmayacağız, unutturmayacağız”

    “Bu ülkede bir tane başkomutan vardır o da halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu darbe girişimi emir komuta zinciri dışında yapılmış bir girişimdir. TRT’de yayınladıkları bildiri korsan bildiridir” açıklamasında bulunan İbrahim Kalın, 15 Temmuz gecesinde yaşananların kahramanlık destanı olduğunu ve asla unutulmayacağının altını çizdi. İbrahim Kalın, “Biz o geceyi unutmayacağız, unutturmayacağız. Bizim 240’a yakın şehidimiz, yüzlerce yaralımız var. Biz o gün yaşananları unutmayacağız. Bununla ilgili Bakanlar Kurulunda önemli kararlar alındı. Ankara’da ve İstanbul’da birer anıt yapılacak. Boğaziçi Köprüsü olarak bildiğimiz köprünün adı da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değişti. Bugün de gördük, tabelalar hemen değişmeye başlamış. Birkaç saat içinde insanlar bunu sahiplendi. Demek ki onların aziz hatırası yaşamaya devam edecek. O gün gösterilen o refleks, bütün yayın kuruluşlarımıza, sizin yayın grubunuzda başta olmak üzere teşekkürlerimizi ifade etmek istiyorum. Adeta bir Kuva-i Milliye ruhu yeniden doğdu bu ülkede. Demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü temelinde, darbe paralel yapı, devlete sızma, karanlık ilişkiler, FETÖ’culuk, bunlara karşı bir Kuva-i Milliye ruhu doğdu. Bunun tezahürlerini sokakta, siyasette görüyoruz. Dün bunun güzel örneklerinden birisini Beştepe Külliyesinde yaşadık. Siyasi parti liderleri geldiler, Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine sıcak ve samimi ortamda bir görüşme yaşandı” diye konuştu.

    “Altı dolu bir andı”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasi parti liderlerinin bir adada verdiği fotoğrafın önemini anlatan Kalın, o anı “Altı dolu bir andı” diyerek özetledi. Kalın, “Önemli bir fotoğraf karesi. Bizim yakın dönem siyasi tarihimizdeki çok önemli toplantılardan birisiydi. Samimi bir şekilde bu darbe girişimine karşı herkesin net bir tutum sergilediği bir defa daha teyit edildi. Cumhurbaşkanımız bu vesile ile hem Kılıçdaroğlu’na hem Bahçeli’ye hem o gün darbeye karşı net bir tutum almalarından dolayı hem de ilerleyen günlerde aldıkları tutum nedeniyle, Taksim mitingi münasebetiyle teşekkür etti. MHP tabanı da bu süreçte net, dik, milli ve yerli bir duruş sergiledi. O gün liderler yaşadıklarını anlattılar. Neredeydiler, nasıl duydular, ne yaptılar. Saygısızlık olmaması için detaylarını anlatmayacağım. Hepsi ‘bu bir devlet millet meselesi, siyasi görüş ayrılıklarını, parti aidiyetlerini bir kenara koyalım, bugün birlik ve beraberlik halinde birkaç konu üzerinde mutlaka eşgüdüm halinde çalışalım’ dediler. Bunlardan bir tanesi anayasa meselesi. Bu konuda güzel bir çalışma, müzakere yapıldı. Bundan sonrası siyasi partiler arasında Meclis çatısı altında. İdeal olan yeni anayasayı yazabilmek. Bu zaman alabilecek bir şey. Bu ihtiyaçların karşılanması için daha önce üzerinde mutabık kalınan bir dizi anayasa maddeleri vardı, ‘bunları hemen gündeme alalım, üzerinde mutabık kaldıklarımızı geçirelim’ dediler. Mevcut şartlarda çok olumlu bir adımdır. İdeal olan yepyeni bir anayasanın yazılması, bu anayasa değişikliği onun zeminini hazırlayacaktır. İkinci olarak, ‘OHAL sürecinde birlik içinde olalım, beraber çalışalım.’ Zaten CHP her ne kadar oy vermediyse de Kılıçdaroğlu ‘biz oy vermedik ama sürecin işlemesi ile ilgili bir sıkıntımız yok, gerekli tedbirlerin alınmasına destek oluruz’ dedi. MHP zaten destek verdi. Orada bu tehlikenin boyutları, FETÖ’cü yapılanmanın devletin nerelerine nasıl sızdığını şimdi herkes daha net bir şekilde gördüğü için adımların atılması konusunda ortak bir tutum sergileniyor, bu sevindirici bir şey. Nitekim Sayın Kılıçdaroğlu bugün Özel Harekatı ziyareti sırasında bir açıklama yaptı, oradaki tabloyu da gördükten sonra Fethullahçı terör örgütünün adaletin önüne çıkartılması gerektiğini, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini söyledi. Ana muhalefet liderinin de bunu dile getirmesi önemli, zaten Sayın Bahçeli bir müddettir bu paralel yapının adeta taarruz ve tasallutu altındaydı. Türk siyasetinde böyle bir mutabakatın oluşmuş olması önem arz ediyor. Demek ki bundan sonra devletin içine sızmaya çalışan kimliği kökeni ne olursa olsun, devletin içinde şaibeli yapılar oluşturmaya kalkışan her tür girişime karşı net bir tavır alınacak. Bu konuda tam bir mutabakat var. Bu parlamento çalışmalarını da kolaylaştıracak ama ondan önemlisi bir tür milli-yerli duruş perspektifinden, bir Kuva-i Mille ruhunun topluma yansımasına sağlayacak. Bugün Türkiye’de bir OHAL var, OHAL’den ziyade bir demokrasi şöleni havası var. Bu çok güzel bir şey. Bu Türk demokrasisinin geleceği açısından, toplumsal bütünlüğümüz açısından muazzam bir kaynak. Bunu pozitife çevirecek, ülkemizin önünü açacak politikalara çevirecek adımların atılması büyük önem arz ediyor. Orada da hükümeti ile muhalefeti ile parlamentosu ile Cumhurbaşkanlığı ile birlik beraberlik içinde hareket edilmesi çok önem taşıyor” şeklinde konuştu.

    “Keşke HDP’de orada olsaydı, ama nasıl olsaydı”

    Bundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi parti liderlerine yönelik davetlerinin devam edip etmeyeceği ve toplantıda HDP’nin neden olmadığı konularına ilişkin konuşan Kalın, “Bu mekanizmayı devam ettirelim, o konuda bir mutabakat var. O anlamda atılmış bir ilk adım diyebiliriz. Umarım bunun arkası gelir. Ama dua edelim ki böyle trajik bir olay yaşamadın. Olacağını da ben düşünüyorum, hemen planlanmış bir şey yok ama genel atmosfere bakıldığında zeminin bunun için müsait olduğu görülüyor. Sayın Kılıçdaroğlu HDP meselesini gündeme getirdi. Bizim bakış açımız da şu, keşke HDP’de orada olsaydı, ama nasıl olsaydı. PKK terör örgütüne karşı net bir tavır alıp bugüne kadar arasına net bir mesafe koysaydı, örgütün vesayetinden kurtulmuş bir siyasi kimlik olarak HDP bulunsaydı herhalde dünkü görüşmede onlar da olurdu. Maalesef PKK konusunda net bir tavır sergilemedikleri için, örgütün vesayeti ve baskısı altında siyaset yaptıkları için bu mümkün olmadı. Sayın Kılıçdaroğlu bunu ile getirdi ama yapılan izahat çerçevesinde o da… Terörle mücadele edeceksek terörün her türlüsüne ayrım yapmadan karşı olmamız esastır. Biz bunu PKK, DAEŞ, PYD, DHKP-C ilgili de yaşadık, şimdi önümüzde bir defe FETÖ terör örgütü var. Bunun ne kadar ölümcül olabileceğini bu olayda gördük. Kimin aklına gelirdi, Türk askeri sokakta elinde bayrağından başka hiçbir şey olmayan vatandaşa silah sıkacak. Savaş olur anlarım, karşıda düşman olur savaşırsınız anlarım, bir keskin nişancı, bir tank, havada uçaklar, helikopterler ve karşınızda sadece sivil vatandaşlar var. Türkiye daha önce de darbeler gördü, düşünüyorum böyle sahneler yaşandı mı acaba. 1980 darbesi diyelim, gittiler ‘sağcıları alalım, solcuları alalım’ bu oyunu oynadılar o zaman. Orada bile makul ve meşru olduğu için söylemiyorum, kendilerine göre tanımlanmış yasa dışı örgüt vesaire var. Burada doğrudan vatandaş, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı, genç, bunların üzerine silah sıktılar. FETÖ terör örgütünün de ne kadar tehlikeli olduğu görülmüş oldu. Teröre karşı her yerde net bir tavır alırsak terörle mücadelede başarılı oluruz” ifadelerini kullandı.

    “Devletin kılcal damarlarına kadar sızmış olan bu yapının temizlenmesi gerekiyor”

    Böyle bir hadisenin tekrar yaşanmaması ve devlete sızma hareketlerinin olmaması için gereken hür türlü tedbirlerin alınacağını söyleyen Kalın, “Şuanda bir temizlik hareketi var, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış olan bu yapının temizlenmesi gerekiyor. Bu da hukuki süreç gerektiriyor. Şuanda 70 kişilik bir savcı ekibi bu soruşturmayı yürütüyor. Burada onlarda büyük özveri ile çalışıyorlar. Bunu ortaya çıkartmak, bu darbeye giden süreçte yaşananları ortaya çıkartmak, darbe gecesi yaşananlar, ertesi gün yaşananlar, kaçmaya çalışanlar, bütün bunları ortaya çıkartmak kolay bir şey değil. Bazı ifadeler kamuoyuna yansıyor insanın kanı donuyor, dehşet verici şeyler. O gün Genelkurmay Başkanına yapılanlar, Yaşar Güler Paşa’ya yapılanlar, diğerlerinin itirafları bunları okuduğunuz zaman insan inanası gelmiyor. Bu bilgeler toplanıkça dava dosyası daha da güçlenecek. Biz risk alamayız, tekrar böyle bir kalkışma ve sızma hareketine karşı en ince noktasına kadar tedbirler alınacak” dedi.

    “Biz vatanına milletine bağlı, milli ve yerli duruşu olan dünyanın en iyi ordularından birisini kurmak istiyoruz”

    YAŞ’ın ilk kez Genelkurmay Karargahı dışında toplanmasını değerlendiren ve bütün güvenlik mimarisinin yeniden inşa edilmesi gerekliliğini anlatan Kalın, “Sahil Güvenlik ve Jandarma İçişleri Bakanlığına artık bağlanacak. Genelkurmay’ın durumu, kuvvet komutanlıklarının durumu, terfi sistemi. Perşembe günü önemli karar alınacak komuta kademesi ile ilgili. Terfi bekleyenler var, bir kısmı tutuklandı, onların yerine gelecekler var. Askeri liseler, harp akademileri, çünkü bu darbeci zihniyet bir anda olmadı. Belli bir birikim sonucunda. Bu darbe girişiminde bulunan bu FETÖ’cü grup ile TSK’yı birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bir temizlenme hareketine ihtiyacımız var. Temizlenme oldukça TSK vatanına milletine bağlı bir ordu olarak görevinin başında olacaktır. Bunlardan temizlememiz lazım. Bu ayrımı net yapmamız lazım. Bu hainlerle normal bu işlere karşı çıkmış askerlerimizi birbirinden ayırmamız lazım. Soruşturma da buna göre yapılıyor. Aileleri müsterih olsunlar bu konuda. Biz vatanına milletine bağlı, milli ve yerli duruşu olan dünyanın en iyi ordularından birisini kurmak istiyoruz. Bunun içinde gerekli teknolojik altyapısı, sanayi altyapısı, personel, eğitim gibi bütün bunlar zaten var. Şimdi bu badireyi atlattıktan sonra böyle bir zihniyetin ordu içinde yeniden yeşermemesi için ne gerekiyorsa, terfi sisteminden eğitim programına kadar hepsi elden geçirilecek. Orada en önemli ilkelerden birisi Silahlı Kuvvetlerin sivil denetimidir. Bu modern devletlerin, demokratik devletlerin temel ilkelerinden birisidir. Bu zaten yapılıyor şuanda, bunun daha etkin hale getirilmesi için bir takım adımlar atılacak. Cumhurbaşkanının aynı zamanda bu ülkenin başkomutanı olması aslında bu sivil denetimin üst makamda yapıldığını ifade ediyor. Bunun aşağıya doğru net bir şekilde tanımlanması esas. Bununla ilgili hükümetin yürüttüğü bir çalışma var. Gerek Hulusi Akar paşa gerekse diğer komutanlar büyük bir üzüntü içindeler böyle bir hadisenin yaşanmış olmasından dolayı. Kendileri de atılması gereken adımlar konusunda kararlı bir duruş sergiliyorlar. Hükümet ile Cumhurbaşkanımızla tam bir uyum içinde çalışmaktalar. Bazıları spekülasyonlarda bulunabilir, bunlar TSK ile istişare ediliyor ve alınacak kararların da bu tür badirelerin yeniden yaşanmamasını sağlayacak kararlar olması konusunda tam bir mutabakat var” diye konuştu.

    “Paralel devlet yapılanması ile mücadele konusu 16 Temmuz günü başlamadı”

    Bir yargı süreci olduğunu hatırlatan ve bakanlıklarda alınan bir takım tedbirler olduğunu söyleyen Kalın, “Nasıl oldu da 3-4 gün içinde bütün bunları tespit ettiniz?” diye sorulduğunu da belirten Kalın “Bunun 17-25 Aralık sürecine, hatta daha öncesine giden bir tarihi var. Paralel devlet yapılanması ile mücadele konusu 16 Temmuz günü başlamadı. Bu yapının devlet kurumlarından temizlenmesi ile ilgili zaten yürüyen bir çalışma var. Daha önce ilgili bakanlıklar bir takım tedbirler aldılar, şimdi hadise aciliyet kespetmiş durumda. Burada bir müsamaha göstermek mümkün değil, bu yapı kendisini yeniden üretebilir, yeniden saklayabilir. Suçsuzsa insanlar aklanırlar, suçu varsa adaletin önünde hesabını verir” şeklinde konuştu.

    “Sapıklıkları ortada, bu adamın Mehdi olduğuna inanları var”

    “Kendisini hizmet, eğitim, hayır, himmet işleri ile tanıtan bir yapının nasıl bu kadar gözü dönmüş, sapık, cani hale gelebileceğini anlamakta zorlanıyoruz. Normal aklın mantığın kurallarını zorlayan bir şey ile karşı karşıyayız” açıklamasında bulunan Kalın, Müslüman insanın dürüst ve özü sözü bir insan olduğunun altını çizdi. Kalın, “Hazreti Peygamber kimliğini ne zaman saklamış. Mekke’de en ağır şartlarda, işkence görürken bile Hazreti Peygamber çıkıp kimliğini saklamış mı? Ashabı düşünelim, bir tanesi çıkıp kimliğini saklamış mı? Hangi Kur’ani yöntemle, hangi nebevi yöntem ile barıştırılabilir. Bu yapının bu dini sapkınlığının çok iyi sorgulanması lazım. Bizim din adamlarımızın, uzmanlarımızın bu konuda çıkıp açık ve net hüküm koyması lazım. Sapıklıkları ortada, bu adamın Mehdi olduğuna inanları var, ‘Bize şah damarımızdan daha yakındır’ diyenler var. Haşa ‘Peygamber Efendimiz ile rüyada konuşuyor, talimat alıyor’ diyenleri var. Kendisinin ifadelerinde neler neler var. Bunların bir kısmını darbe girişiminden önce kitaplarından temizlemeye çalıştılar. Bu adamın böyle meczup iddialarını hakikatmiş gibi kabul edip yolundan giden bir sürü insan var. Burada itikadi manada ciddi bir sorgulamaya ihtiyaç var. Hayırsa, hizmetse senin istihbaratta ne işin var, siyasette, ticarette ne işin var. Baktığımız zaman ortada hayır için bir araya gelmiş insanlardan oluşmuş bir cemaat değil, ihanet için ticaret için, istihbarat oyunları oynamak için bir araya gelmiş bir suç örgütü var. Bu yapıyı kim üretti kafa yormamız lazım. Bir sürü masum insan bunların peşinden gitti ama şimdi herhalde gerçek yüzlerini görmüşlerdir. Dolayısıyla nasıl DAEŞ benim dinime, benim Peygamberime leke sürmeye çalışıyorsa bu haince katliamlarıyla, bu adamlarda sapık inançlarıyla, terör eylemleriyle benim dinime, inancıma leke sürmeye çalışıyorlar. Buna hakları yok. Uluslararası sistem içerisinde bunu bir piyon gibi kullanıyorlar. Kendinizi kullandırmaya başladığınız anda siz de kullanılırsınız, birileri de sizi kullanır. Meşru olmayan yollarla meşru bir hedefe gidemezsiniz. Ama maalesef bazen masum insanlar kanıyor olabilir. Ama artık din alimlerinin de çıkıp bu sorgulamaları açık ve net bir şekilde yapması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Külliye gayet güvenilir bir yer”

    Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM’nin füze sistemi ile ilgili korunması konusunda “Bu konu ve diğerleri ile ilgili bütün tedbirler alanmış durumda. Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi değil Başbakanlık ve TBMM’de gerekli bütün tedbirler alınıyor” açıklamasında bulunan Kalın, Külliye çevresinde de gerekli tedbirlerin alındığını kaydederek “Orası hamdolsun gayet güvenilir bir yer. Zaten her gün binlerce vatandaşımız demokrasi nöbeti için oraya geliyorlar. Tam bir şölen havası var. Güvenlik noktasında hamdolsun sıkıntı yok. Uçak ve helikopterlerle ilgili bütün tedbirler alınmış durumda” dedi.

    “Bu işi Pensilvanya’daki adama kadar götürdüğü konusunda bir tereddüt yok”

    Batuhan Yaşar’ın Amerika’nın Fethullah Gülen’i iade etmesi konusunda sorduğu soruya cevaben “Cumhurbaşkanımız daha önce Obama ile yaptığı görüşmelerde bu tehdide birçok defa dikkat çekmişti. Daha önce Fethullah Gülen hakkında Türkiye’de açılan 4 dava ile ilgili yürüyen süreç hakkında bilgi verildi kendilerine” açıklamasında bulunan Kalın, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili ilk verileri içeren kısa bir bilginin elektronik ortamda ulaştırıldığının altını çizdi. Kalın, “Şimdi bir üçüncü aşama var. O da bu darbe girişimi dosyasını bütün delilleri ve ifadeleriyle bir araya getirtilip gerekli dosyaların Amerika makamlarına ulaştırılması. Bu tamamlandığı zaman iadenin hukuki zemini oluşturulmuş demektir. Aslında Fethullah Gülen’in bu soruşturma da zanlı sıfatında bulunduğunu ve bunun da tek başına iade için hukuki zemin oluşturduğunu ifade ediliyor. Biz şuan da dosyamızı hazırlıyoruz ve bununla ilgili ifadeler çıktı, itiraflar var. Dolayısıyla bu işi Pensilvanya’daki adama kadar götürdüğü konusunda bir tereddüt yok. Bütün bunları biz tabii ki Amerikalıların önüne koyduğumuzda, beklentimiz Amerikan makamlarının da gereğini yapması. Eğer direnç gösterirlerse tabii ki bunu Türk toplumuna izah edemezler, bize de izah edemezler. Bu adam Amerikan vatandaşı bile değil, Türk vatandaşı. Neden ikili ilişkilerimizi sıkıntıya sokacak bir tavrın içerisine giresiniz ki? Böyle bir direnç gösterirseniz işin içinde başka bir iş var demektir. Amerika dünyanın değişik yerlerinden terörist zanlıları istediği zaman böyle bir ikmal edilmiş klasörler dolusu dosyalar mı istiyor? Bunları mı sunuyor da bu teröristleri alıyor? İnsanlar bunları sorgulamaya başlarlar. Güçlünün hukukunun esas olduğu bir dünya tasavvurunu dayatmaya kalkarlarsa bu onların meşruiyetini önce Türk toplumu nezdinde daha sonra bütün dünya halkları nezdinde sarsar. Bizim beklentimiz böyle bir krize dönüşmeden Amerikan makamlarının gerekli adımları atması. O adamı orada korumaya devam ederlerse toplum, ‘bu adamı Amerika koruduğuna göre demek ki işin içinde başka işler var’ diyecektir” dedi.

    “Zillet içinde bir yazıdır bu”

    Fethullah Gülen’in New York Times’daki yazısı hakkında konuşan Kalın, “Yazıyı okursanız zillet içinde bir yazıdır bu. Bir yerlere yaranmak için ‘hizmetindeyim, buradayım’ diyen, ‘ne olur beni Türkiye’ye iade etmeyin’ diyen bir yazıdır bu. İçerden ve dışarıdan sanki bu darbeyi biz yapmışız gibi bize saldıran bir grup var. Bu darbeye bu millet ve bu milletin fertleri olarak biz karşı koyduk. Siz bu darbeyi biz yapmışız gibi bize saldırıyorsunuz. Hukukun üstünlüğü için bir mücadele verildi. Demokrasi için insanlar öldü, özgürlükleri için insanlar sokaklara çıktı ve öldürüldü. Bunun mücadelesini biz verdik. Bize burada demokrasi nutukları atmayın. Siz üzerinize düşeni yapın. Gerçek demokratların ve bu milletin yanında durun. ‘Bir hukuki süreç var Türkiye buna sadık kalmalı’ diyorlar. Bunun dışında bir şeyler söyleyen oldu mu? Nedir bu panik hali, ön almaya mı çalışıyor birileri? Zaten hukuk çerçevesi içinde olacak. Bizim bu konuda en ufak bir sıkıntımız yok. Bunlar tamamlanacak, sunulacak ve umarım hem hukuk kuralları açısından hem de ikili ilişkilerimizin gerektirdiği bir durum olarak olumlu bir netice almayı düşünüyoruz” diye konuştu.

    “Türkiye’ye söyleyecekleri hiçbir söz yok”

    15 Temmuz darbe girişiminin ardından AB’den darbeye karşı sert tepki gelmesi, AB ülkesi liderlerin Türkiye gelmesi beklentisine ilişkin, “Türkiye’nin kapıları açık. Gelmek isteyen bütün dostlarımıza Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın programlarının el verdiği oranda misafirlerimizi bu ülkede ağırlamak isteriz” ifadelerini kullanan Kalın, bu tarihi anı yaşama fırsatını belki AB liderlerinin de yaşama şansı yakalayabileceklerinin altını çizdi. “Kimseye de ‘aman gelin’ demeyiz, kendileri bilir” diye konuşan Kalın, “Bakın Paris saldırısı oldu gittiler sokaklarda yürüdüler, birlik beraberlik görüntüsü verdiler. O zamanki Başbakanımızda gitti katıldı, Cumhurbaşkanımız da mesaj yolladı. O saldırı sonrası Fransa OHAL kararı aldı buna kimse itiraz etmedi, biz de itiraz etmiyoruz. Terörle mücadele eden bir ülke var, buna karşı alması gereken tedbirler var. Gayet doğaldır. Başka yerlerde de bu tür kararlar alındı. Bizim bunlara bir itirazımız yok. Ama Türkiye OHAL kararı alınca, ‘Türkiye’de zaten demokrasi yok, hukukun üstünlüğü yok’ diyerek bizim üstümüze gelmeye çalışıyorlar. Fransa’ya, Belçika’ya, Amerika’ya söyleyemediğini hiç kimse gelip Türkiye’ye söylemesin. Bu konuda bizim tavrımız çok net. Türkiye’ye söyleyecekleri hiçbir söz yok. ‘Erdoğan darbeyi bahane edip demokrasiyi ortadan kaldıracak, muhaliflerin üzerine gidecek’ diyerek propaganda yapanlarda bilsinler ki bu sözleriyle bilerek ya da bilmeyerek bu darbeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.

    “Çok sakindi, abdestini aldı, iki rekat namazını kıldı”

    15 Temmuz darbe girişimi gecesi kendisinin Cumhurbaşkanı ile görüşüp görüşmediği şeklindeki soruya da cevap veren Kalın, “Telefonla kaç defa görüştük hatırlamıyorum ama Cumhurbaşkanımızla görüştük, talimatlarını aldık. Biz o zaman Antalya’daydık. Eto’nun düzenlediği bir futbol organizasyonu ile ilgili hazırlıkları yapıyorduk. Biz o hazırlık içerisindeyken hatırlamıyorum kaç defa görüştük ama talimatlarını alıp sürekli ilgili yerlerle görüşüyorduk. Kendisinin millete hitap etmesi meselesini Hasan Doğan ve Berat Albayrak yanında onlar koordine ediyorlar. Biz de alıp hemen basına vereceğiz. Orada bir gecikme oldu. Biz herkese bildirdik. ‘Cumhurbaşkanımız açıklama yapacak, buna göre herkes meydanlara’ diye. Ulaşabildiğimiz her yeri arayıp ‘hazır olun Cumhurbaşkanımız biraz sonra açıklama yapacak’ dedik. Bağlantı gecikince insanlar tereddüt etmediler, hazırdılar ama Cumhurbaşkanımızın o çağrısı dönüm noktasıydı. Vatandaşlarımız sokağa çıkmaya başlamıştı. Ama Cumhurbaşkanımızın çağrısını görünce artık herkes koşmaya başladı. O mesajın çıkması çok önemliydi. Onun koordinasyonunu yaptık. En büyük tehlikeyi Cumhurbaşkanımız yaşadı. Biz bakıyoruz bu adamların yaptıkları darbe planlarına. Operasyonun en kritik ayağı Marmaris operasyonuymuş. Allah korusun orada Cumhurbaşkanımızı ele geçirselerdi ya da öldürselerdi ki ben oraya öldürme kastı ile gittiklerini düşünenlerdenim. Niyet belli. Ele geçirselerdi ve bir şekilde o fotoğrafları televizyonlara verip yayınlasalardı ‘bu iş bitti deselerdi’ bu iş bitmeyecekti. Muhtemelen hepimizi sokak sokak, mahalle mahalle savaşacaktık. Tabi iç savaş çıkacaktı. Yapılmak istenen buydu Marmaris ayağı başarılı olsaydı. Biz savaşırdık bunlarla. Hamdolsun o olmadı. Hasan bey ve Berat Albayrak bey yanındaydı o gece. Berat bey, ‘çok sakindi kendinden emindi. Abdest aldı, iki rekat namazını kıldı ondan sonra da otelden çıktık’ dedi. Ben de o sırada kendisiyle birçok defa telefonla görüşüp talimat aldım. Ben sesinde en ufak bir tereddüt, panik, şüphe hissetmedim. Her zamanki dingin, kendinden emin, konuya hakin tavrıyla bu süreci yönetti. Türkiye’de darbeye karşı olan herkes, siyasi görüşü ne olursa olsun tabii ki önce bu millete ama Tayyip Erdoğan’a bir teşekkür borcu var. Hiç şüphe yok bu demokratik duruşuyla milletimiz bütün dünya halklarına örneklik teşkil etti. Bütün dünya halkları milletimize gıpta ile bakıyor bugün. Bu darbeyi adeta çıplak elleriyle durdurabilmiş onurlu bir millet var, bunu gördüler. Türk milletinin ‘ben bitti demeden bitmez’ diyen bir millet olduğunu herhalde gördüler. Şimdi bu tür hadiselerin tekrardan yaşanmaması için biz demokratik kurumlarımızı güçlendireceğiz. Hukuk sistemimizi daha da güçlendireceğiz. Ordumuzu bu tür pisliklerden temizleyip sadece bu millete hizmet eden etkili, güçlü, profesyonelleşmiş bir ordu haline getirmek için hep birlikte mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.

  • David Cameron başbakanlık konutundan ayrıldı

    David Cameron, İngiliz Parlamentosu’nda başbakan olarak son kez soruları yanıtlamak üzere başbakanlık konutundan hareket etti.

    23 Haziran’da Birleşik Krallık’ta yapılan referandumunun AB’den ayrılma yönünde sonuçlanmasının ardından David Cameron, AB ile müzakere sürecinin yeni bir başbakanla yürütülmesi gerektiğini ifade ederek başbakanlık ve Muhafazakar Parti liderliğinden istifa edeceğini açıklamıştı. Bugün ise resmi istifasını Kraliçe II. Elizabeth’e sunacak olan Cameron, istifasından önce İngiliz Parlamentosu’nda başbakan olarak son kez soruları yanıtlamak üzere başbakanlık konutundan ayrıldı.

    Cameron, resmi istifasını sunmasının ardından da başbakanlık görevini, 6 yıl boyunca İçişleri Bakanlığı görevini yürüten ve destekçileri tarafından “AB’den ayrılma konusunda güvenilebilecek bir liman” olarak tanımlanan Theresa May’e devredecek. May, Margaret Thatcher’dan sonra ülkenin ilk kadın başbakanı olacak.

  • Başbakan Yıldırım’dan Kılıçdaroğlu’na ‘Başbakanlık’ Göndermesi

    Başbakan Binali Yıldırım, başbakanlığını İzmirlilere borçlu olduğunu belirterek, “İzmir beni belediye başkanı seçmedi. Demek ki uzağı görüyorlar İzmirliler. Bir teşekkürüm daha var. Ana muhalefet partisi lideri, ‘İzmir başbakan çıkaracak’ dedi. Onu da mahcup etmedi. Onun için de teşekkür ederim” diye konuştu.

    AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, İzmir temaslarını sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi. Buluşmaya Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, AK Parti İl Başkanı Bülent Delican, milletvekilleri ve çok sayıda STK temsilcisi katıldı.

    Siyaset kurumunun STK ile irtibatını kesmesinin toplumla irtibatını kesmesi olacağına dikkat çeken Başbakan Binali Yıldırım, STK’ların demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu ve AK Parti olarak sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli yakın olduklarını söyledi.

    İZMİR’E ÖVGÜLER

    İzmir’in sadece bugün değil, tarihin her döneminde önemli bir şehir olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, “Türklerin Anadolu topraklarına geldikleri ilk yıllardan beri çok partili hayata geçişle devam etmiş ve İzmir işgali de bütün dünyaya duyuran öncü şehir olmuştur. Bununla da kalmamış İzmir, bağımsızlığımızın Kurtuluş Savaşı’nın zafer ilan edildiği yer olmuştur. İktisat Kongresi boşuna burada toplanmadı. Hatta cumhuriyet kurulmadan toplandı ve burada Türkiye’nin gelecek 10 yılının kararları alındı. Bizi 1950’lere taşıyan devlet ağırlıklı kalkınma modelinin kararının verildiği şehir İzmir’dir. Çok partili hayatın başladığı şehir de İzmir’dir. Demokrasi şehidi Adnan Menderes için de siyasi hayatında İzmir’in önemli yeri vardır” diye konuştu.

    “CUMHURBAŞKANIMIZA HAKSIZLIK ETTİLER”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde de en fazla önem verdiği ilin İzmir olduğunu belirten Yıldırım, “Ne yazık ki hiç söylemediği bir sözü ucuz siyasetle Cumhurbaşkanımıza ad ettiler ve ona haksızlık ettiler” dedi.

    STK buluşmasında bir şehit ailesinin de bulunduğunu dile getiren Yıldırım, onların bütün şehit anne ve babalarını temsil ettiğini ve herkesin rahat olmasını, terörün biteceğini ifade etti.

    “ÇÖZÜM, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MİLLETLE DEVLET ARASINDAN DEFOLUP GİTMESİDİR”

    Operasyonların Türkiye’ye huzur gelmedikten sonra bitmeyeceğini vurgulayan Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

    “Açıkça söylüyorum bu operasyonların bitmesi için 3 şey lazım. Bu katil terör örgütü ne zaman sivilleri, yaşlıları, gençleri göz kırpmadan öldürmekten vazgeçerse, ne zaman askere, polise, koruyucuya silah doğrultup onları şehit etmekten vazgeçerse, ne zaman Anadolu topraklarında vatandaşımızın huzur ve güven içinde yaşaması tam olarak mümkün olursa o zaman bu operasyonlar bitmiş olacak. Eğer bu terör örgütü bu boş hayallerin peşinde devam ederse, ülkeyi bölme heves ve hayalinden vazgeçmezse operasyonlar asla ve asla bitmez. Çözüm, terör örgütünün milletle devlet arasından defolup gitmesidir. O bölgedeki insanlara şunu diyorum; terör örgütünün sizin gibi sorunu yok, sizin sorununuz asıl terör örgütüdür. Başınızın en büyük belasıdır, bu beladan da sizi kurtaracağız diyorum.”

    “YAPTIKLARINA PİŞMAN OLACAKLAR”

    Terör örgütünün siyasi uzantılarının kimler olduğunu bildiklerini belirten Yıldırım, “Dışarıdan destek olanları biliyoruz. Ama bunlar da gelip geçecek. Bu ülkeye, bu aziz millete karşı bu aymazlığı yapanlar yarın bu milletin yüzüne bakamayacaklar. Yaptıklarına pişman olacaklar ve o yaptıkları işler kendilerinin başına da bela olacak” ifadelerini kullandı.

    “BENİ BELEDİYE BAŞKANI SEÇMEDİLER, DEMEK Kİ UZAĞI GÖRÜYORLAR”

    Başbakanlık görevini İzmir’e borçlu olduğunu ifade eden Yıldırım, “İzmir beni belediye başkanı seçmedi. Demek ki uzağı görüyorlar İzmirliler. Bir teşekkürüm daha var. Ana muhalefet partisi lideri; ’İzmir başbakan çıkaracak’ dedi Onu da mahcup etmedi. Onun için de teşekkür ederim. Şehrime karşı sorumluluğum arttı bunun farkındayım. Ama bugüne kadar var gücümüzle çalıştık. Bundan sonrasında da daha fazlasını yapacağımızdan zerre kadar şüpheniz olmasın. Bizim için sıfatlar geçicidir, İzmir’e ve Türkiye’ye hizmet etmek kalıcıdır” dedi.

    “İZMİR’E FAZLASINI YAPACAĞIZ, ŞAHİDİ BAŞKAN KOCAOĞLU”

    65. hükümet güvenoyu aldığında yaptığı teşekkür konuşmasını hatırlatan Yıldırım, “Ben ve arkadaşlarım 79 milyonun başbakanı olacağım. Ama şunu herkes kabul etsin İzmir benim gözbebeğim, bunu da milletim hoşgörüyle karşılar diye düşünüyorum. Çünkü bu şehir bize çok destek verdi. İzmir’i kalkındırmak demek Türkiye’yi kalkındırmak demek. İzmir için daha da fazlasını yapacağız. Bunun şahidi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Gereğini yapacağız. Önemli olan siyasetler, sıfatlar geçicidir. Önemli olan bir hoş seda bırakmaktır. Bu güzel şehir için ülke için taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun” diye konuştu.

    “MİLLETVEKİLİMİZİN BİRİNİN HABERİ OLMAMIŞ”

    İzmir’e bir şey yapılmadığını iddia eden CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı da eleştiren Başbakan Binali Yıldırım, “Geçen yıl bütün olumsuzluklara rağmen 8 milyar ihracat gerçekleştirdik. 2002’den bu yana yaklaşık 9 bin yeni derslik yaptık, 14 bin TOKİ konut yaptı. 445 bin dönüm arazi suyla buluştu, 80 milyon üzerinde fidan diktik. 27 baraj gölet ve çok sayıda tesis hizmete açıldı. Gördes Barajı’yla su problemi kökünde çözüldü. Ege Gelişim Projesi ile önümüzdeki 12 yıl içinde 25 milyar dolar tutarında da tesisler yapılacak. 14 hastaneyi bitirdik, hizmete aldık. 30 ambulans vardı İzmir’de 155’e çıkardık. Bölünmüş yollar yaptık. Milletvekilimizin birinin haberi olmamış. Ben haberi olsun diye söylüyorum, İzmir’e Türkiye’nin en güzel havalimanını yaptık. Yolcu sayısı 2 milyondu bugün 12 milyonu geçti. Konak Tüneli’ni bugüne kadar 10,5 milyon İzmirli kullandı. Tünel bir işe yaramaz diyenlerin kulağı çınlasın. İZBAN Türkiye’nin hatta dünyanın en uzun raylı toplu taşıma sistemidir” şeklinde konuştu.

    İZMİRLİLERE MÜJDE VERDİ

    İzmirlilere müjde de veren Başbakan Binali Yıldırım, şunları söyledi:

    “Çevre yolunu Koyundere’ye kadar uzattık, Menemen’e kadar devam ediyor. Bu yıl içerisinde Çandarlı’ya kadar yap-işlet-devret modeliyle 60 kilometresinin de ihalesini yapacağız. Böylece trafik sıkışıklığı da sona erecek. Aliağa başta olmak üzere o bölge ekonomik hayatın kalbi. Oradaki yükü almak lazım. Güzelbahçe’ye liman standardında bir yat limanı yaptık. Doğalgaz yine İzmir’de 2003’te sanayide, 2006’da konutlarda kullanılmaya başlandı. Tarımsal destekler 3 milyarı, hayvancılık desteği 1,5 milyarı buldu. Çevre yolu bitiyor. Yılan hikayesine dönmüş çevre yolunu yaptık. Bunlar önemli şeyler. Tabii ki görevimiz yapacağız daha fazlasını yapacağız. Ama ihtiyacımız ne birlik, beraberlik, kardeşlik. Bunu sağladıktan sonra önümüzde hiç kimse duramaz. Türkiye’nin potansiyeli büyük, genç ve dinamik nüfusu var. Kimisinde petrol kimisinde doğalgaz var. Ama bizde insan var insan. İnsanın olmadığı yerde ne olursa olsun: Venezuela petrol çıkartıyor sersefil. Irak, Libya zengin toprakları var ama halkları perişan. Çünkü basiretsiz yöneticiler yüzünden, istikrarsızlık yüzünden. Şartlar ne olursa olsun birbirimize olan sevgimiz mutlaka devam etmeli. Hiçbir şey birbirimizi kırıp dökecek kadar kıymetli değildir. Bizi cumhuriyetin 100. yılına taşıyacak muasır medeniyete geçmektir. Güven ve istikrarın olmadığı yerde hizmet de olamaz başarı da olmaz. Elde ettiğimiz nimetin lütfen kadrini kıymetini bilelim. Enerjimizi boşa tüketecek işlere asla ve asla izin vermeyelim.”

    “TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜ KÜÇÜMSEMEYELİM”

    Ankara-İzmir hızlı treninde etap etap ilerlendiğini kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti:

    “Herhalde bütün Anadolu’yu dolaşarak 12 saatte gidersin. Ama hızlı trenle İzmirli Ankara’da, Ankaralı İzmir’de 3,5 saatte. Uşak-Turgutlu arasındaki ihale hazırlıkları yapılıyor. İnşallah bir kaza gelmezse 2019’a kadar bitirmek hedef. Böylece İzmir’in hızlı tren hayalini gerçekleştireceğiz. Bu Ankara, bir de İstanbul tarafı 9 milyar. Bu ne anlama geliyor. Türkiye’nin 1950 yılındaki milli gelirinden büyük. Buna benzer birçok projeyi gerçekleştiriyor. Dünyada kriz had safhada ama Türkiye buna rağmen gerçekleştiriyor. Bu rakam 53 ülkenin bir yıllık gayrisafi milli hafızasıdır. Türkiye’nin gücünü küçümsemeyelim. Türkiye büyük bir ülke.”

    “34-35 ARAYA KİMSEYİ ALMAYACAĞIZ”

    Zenginliğin artık doğuya kaydığını ifade eden Yıldırım, “1970’li yıllarda havacılığın merkezi Amerika idi şimdilerde Avrupa. Ama zenginlik artık doğuya kaydı. Ben bakan olarak başladığımda transit sayısı 2 milyondu şimdi 26 milyon. Bu ne demek Türkiye artık doğunun, batının, uzak doğunun buluştuğu merkez oluyor. Böyle bir konumda tabii ki dünyanın en büyük havalimanı Türkiye’de İstanbul’a yakışır. İstanbul’la yarışmak da İzmir’e yakışır. Zaten plakalar da arka arkaya. 34-35 araya kimseyi almayacağız. Onun için İzmirli yatırımcılar, girişimciler, sanayiciler, esnaflar daha çok çalışacaksınız. Daha çok üretmek için bizden ne isterseniz isteyin” dedi.

    Binali Yıldırım, Efes 2016 Birleşik Müşterek Atışlı Tatbikatı’nın da göz kamaştırıcı bir tatbikat olduğunu belirterek, Silahlı Kuvvetlerin gücü ile bir kez daha gururlandığını dile getirdi.

    Yıldırım sözlerini, “Ekmeğimizi böleriz Türkiye’yi böldürtmeyiz. Yolları böleriz, Türkiye’yi böldürmeyiz” diye tamamladı.

    “İZMİR’İ ORTA ÖLÇEKLİ ÜRETİMDE BEŞİNCİ BÖLGE İLAN EDECEĞİZ”

    Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ise, İzmir için farklı bir heyecan duyduğunu, İzmir’in başbakan çıkarmış olmasının heyecanını taşıdığı belirtti. İzmir’in Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinin en önemli merkezlerinden biri olduğunu işaret eden Işık, “İzmir, Türkiye için çok önemli bir il. Ama en önemli yanı güzel insan yapısı derim, nitelikli insan yapısı derim bana sorsalar. Türkiye’nin en nitelikli insan sayısına sahip illerin başında İzmir geliyor. Bunların nimete dönüşmesi noktasında şimdiye kadar gayret ettiğimiz gibi gayret edeceğiz. Şimdi inşallah 65. Cumhuriyet hükümetinde en kısa zamanda orta ölçekli üretimde de yüksek teknolojili üründe olduğu gibi beşinci bölge ilan edeceğiz. Savunma sanayinde de İzmir’i nasıl daha yukarılara taşırız bunun için çalışacağız. İzmir de savunma sanayinin merkezlerinden olacak inşallah. Bir bakan olarak bunları söylemek kolay ama Başbakanımızın iki temel özelliği var. Birincisi lafa değil işe bakar. Öyle söyledim geçti olmaz. Bize de taşı taş üstüne koyacağız demişti. İkinci özelliği de takipçi olma özelliğidir. Takipçi olmasaydı dünya çapındaki projeler bu kadar kısa sürede biter miydi” diye konuştu.

  • Başbakanlık Baş Danışmanı Doğan Oğlunu Anlatırken Duygulandı

    Başbakanlık Baş Danışmanı Ahmet Doğan, Canik Belediyesi tarafından düzenlenen “Avrupa Gençlik ve Kültür Zirvesi”nde yaptığı konuşmada Mavi Marmara’da şehit olan oğlu Furkan Doğan’ı anlatırken duygulandı.

    Canik Belediyesi ile Uluslararası Vizyon Gençlik Derneği’nin ortaklığında “Avrupa Gençlik ve Kültür Zirvesi” düzenlendi. Canik Kültür Merkezi’nde Başbakanlık Baş Danışmanı Ahmet Doğan ile Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Cahit Tuz’un konuşmacı olarak katıldığı toplantıda Canik Belediye Başkanı Osman Genç, İller Bankası Samsun Bölge Müdürü Osman Nuri Başaran, Canik Belediye Başkan Yardımcısı Alican Usta, meclis üyeleri ve yabancı öğrenciler hazır bulundu. Açılış konuşmasını Uluslararası Vizyon Gençlik Derneği Genel Başkanı Rahim Türk yaptı. Türk’ün ardından konuşan Canik Belediye Başkanı Osman Genç, “Biz gençlere en çok yatırım yapan bir belediyeyiz. Bunu yaparken sadece size değil, bu milletin geleceğine yatırım yapıyoruz. Milletin geleceği, bugünü ve yarını sizsiniz. Dolayısıyla bugünü ve yarını imal edemeyenler gelecekte hedefleri olamaz” dedi.

    BAŞBAKANLIK BAŞ DANIŞMANI DOĞAN OĞLUNU ANLATIRKEN DUYGULANDI

    Açılış konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Başbakanlık Baş Danışmanı Ahmet Doğan, ilk olarak Mavi Marmara’ya yapılan saldırıyı, Filistin’i, Gazze’de yaşananları anlatarak, bugün gelinen durum hakkında katılımcılara bilgiler verdi. Doğan, Mavi Marmara gemisinde bulunan ve şehit olan oğlu Furkan Doğan’ın hayatı hakkında da bilgi verdi. Doğan, oğlunu anlatırken duygulandı.

    DOĞAN: “OĞLUM YÖS’DEN İYİ PUAN ALDIĞINI ÖĞRENEMEDİ”

    Mavi Marmara gemisinde ilk şehit olanın oğlu Furkan olduğunu belirten Ahmet Doğan, “Mavi Marmara gemisinde şehit olan 10 kişiden birisi de benim oğlum Furkan Doğan’dır. Furkan şehit olduğunda 19 yaşındaydı ve lise son sınıf öğrencisiydi. Üniversite sınavlarına girmişti. Furkan, lise son sınıftayken bir gün eve gelirken, Kayseri’de Gazze’ye İnsani Yardım Özgürlük Filosu’nun ilanlarını görüyor. Okuldan gelirken bu ilanı görür görmez, belki de ilk başvuranlarındandır. Akşam eve geldiğinde de bizden izin istemişti. Biz de oğlumuza ‘hayır’ diyemezdik. Yaşı küçük olduğu için kabul edilmez diye düşünmüştük. Furkan nisan ayında Yabancı Öğrenci Sınavı’na (YÖS) girdi. Hedefi de tıp fakültesiydi. YÖS’te tıp fakültesini tutturacak puan aldı ama kendisi öğrenemedi. 28 Mayıs’ta gemi Akdeniz’e açılmıştı. 2 gün sonra sonuçlar açıklandı. Telefon açtım ama ulaşılamıyordu. Sınavlardan İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni tutturabiliyordu. Nasip olmadı” diye konuştu.

    “FURKAN 30-40 SANTİMDEN VURULARAK ŞEHİT EDİLDİ”

    Furkan’ın göz doktoru olma hayalinin olduğunu ifade eden Doğan, “Bir arkadaşımın deyimi ile ‘Furkan, gözleri açamadı ama hepimizin kendi neslinin gönül gözünü açtı’ demişti. Furkan, geminin ve şehitlerin en genciydi. Furkan’a gemide saldırı olursa kamerayla geçme görevi veriliyor. Saldırı esnasında Furkan geminin en üst güvertesinde kamerayla çekim yapıyordu. Saldırı olduğu anda da görev yerini terk etmeyerek çekime devam etmiş. En üstte olduğu için helikopterle ateş açarak gemiye saldırdılar. İlk şehit düşenin Furkan olduğunu tahmin ediyoruz. Furkan ilk olarak yaralanmış, adli tıp raporuna göre Furkan yakın mesafe 30-40 santimden kasten vurularak şehit edilmiş” şeklinde konuştu.

    Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Cahit Tuz da, “Siyaset Tarihi, Ülke Tarihi, Ülke ve İnsan Kültürü, Evrensel Kültür, Dünya Barışı, Global Sömürgecilik ve Ülkemizde Eğitim” konu başlıklarında katılımcılara bilgiler verdi.

  • İzmir’deki Başbakanlık Ofisi Önünde Gerginlik: 8 Gözaltı

    İzmir’deki Başbakanlık Ofisine girip Karaman’da yaşanan çocuk istismarıyla ilgili pankart asmaya çalışan 8 kişi gözaltına alındı.

    Edinilen bilgiye göre, ’Birleşik Haziran Hareketi’ne bağlı olduğu iddia edilen bir grup eylemci, Konak ilçesindeki Başbakanlık Ofisi önünde Karaman’da yaşanan çocuk istismarlarıyla ilgili protesto eylemi düzenledi. Grup, daha sonra Başbakanlık Ofisine girip pankart asmaya çalışınca, güvenlik güçlerinin engeliyle karşılaştı. Çıkan arbedede 8 eylemci gözaltına alındı.