Etiket: Başarıyı

  • Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Etkileyen Yenilikler

    Op. Dr. Ali Osman Koyuncuoğlu, tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen faktörler hakkında bilgi verdi.

    Tüp bebek tedavisinde güvenilir yöntem hakkında bilgi veren Op. Dr. Ali Osman Koyuncuoğlu, “Histeroskopi, rahim içi ve rahim duvarlarındaki gebeliği engelleyici mevcut patolojilerin teşhis ve tedavisinde başvurulan en güvenilir yöntem arasında yer almaktadır. Ancak her zaman tecrübeli ve uzman hekim tarafından uygulanması gerekir. Rahim içerisinin görüntülenmesini sağlayan ve rahmin alınma riskini en aza indirgeyen günümüzde en sık tercih edilen tedavi yöntemidir. Tanısal ve cerrahi olmak üzere iki aşamadan oluşur. Tüp bebek tedavisinin başarısını etkileyen rahim içi polip, miyom, adezyon (yapışıklık) ve septum (perde) gibi patolojilerin tanısında ve tedavisinde başarılı bir şekilde uygulanmaktadır” diye konuştu.

    “Karşılaştırmalı Genomik Hibridizasyon (CGH), embriyodaki olması gereken 46 kromozomun incelenmesini ve DNA sayısındaki değişikliklerin karşılaştırılmalı bir şekilde değerlendirilmesini sağlayan bir yöntemdir” diyen Op. Dr. Koyuncuoğlu, embriyonun rahme tutunmasını destekleyen uygun genetik özelliklerin saptanmasını sağladığını söyledi.

    Genellikle anne adayının ileri yaşına bağlı olarak değişen rahim şartları, gebelik için büyük risk taşıdığını anlatan Koyuncuoğlu, “Bu nedenle embriyonu tutunma şansını arttırabilecek kaliteli genetik özelliklere sahip embriyoların belirlenmesi ile gebelik şansı artırılmaktadır” dedi.

    ERA testi hakkında da bilgi veren Op. Dr. Koyuncuoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti: “ERA, embriyonun rahme tutunabileceği en uygun zamanı belirleyen gelişmiş en ileri genetik testtir. Rahmin içinden alınan doku örneği ile toplam 238 genin incelenmesi yapılmaktadır. Tekrarlayan başarısız tüp bebek denemelerindeki implantasyon başarısızlıklarında tercih edilmektedir. Yapılan incelemeler sonucunda rahmin embriyoyu kabul edeceği en uygun zaman belirlenerek, tedavi planlanmaktadır.”

    “İntralipid serumlar ise bağışıklık sistemi hastalıkları, tüp bebek tedavisinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olan faktörlerin başında gelmektedir” diyen “İntralipid serum anne adayını bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlayan ek destektir. Bağışıklık sisteminin dengelenmesi sağlayarak, vücudun embriyoyu kabul etmesine ve gebeliğin oluşmasına yardımcı olmaktadır” ifadesini kullandı. Assisted hatching diye adlandırılan embriyonun rahme tutunmasına yardımcı olmak için dış kabuğunun inceltilmesi veya tıraşlanması işlemi için de “Yumurta kabuğu kalınlığı, embriyo dondurma işlemi, tekrarlayan başarısızlık ve ileri yaş anne adayları için uygulanmaktadır. Lazer ve kimyasal sıvı kullanılarak, embriyonun dış katmanı tıraşlanmaktadır” dedi.

    Blastosist transferinin tüp bebek tedavilerinin başarı şansının arttırılmasını sağlayan yöntemlerden biri olduğunu söyleyen Koyuncuoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Genellikle embriyo sayısının az olduğu ve çoğul gebelik riskine karşı önlem niteliğinde uygulanmaktadır. Blastosist embriyonu rahim içinde tutunma kabiliyetinin arttığı, döllenmeden sonraki 5. gününde transfer edilen embriyoya verilen addır. Sağlıklı tek bir embriyonu elde edilmesi ile şansının arttırılması amacı ile 5. gününde transfer işlemi yapılmaktadır. Başarısız tüp bebek denemeleri, çoğul gebelik riskine karşı ve ileri yaştaki anne adaylarının başarısının arttırılmasında başvurulan bir yöntemdir” diye konuştu.

  • Beril’in Hasreti Başarıyı Beraberinde Getirdi

    Aydın’da yıllarca okuyup uzak yol gemi kaptanı olan 29 yaşındaki Caner Uçaş, 3 yıl önce doğan kızı Beril’in hasretine dayanamayıp işi bırakınca hayatı değişti.

    Bir yandan kızının hasretine dayanamayıp işi bırakan diğer yandan da kızının geleceği için çalışmak zorunda olduğunu hisseden Caner Uçaş, “Tavuk beslerim yine kızımdan ayrılmam” diyerek başladığı işinde sektörün önde gelen isimleri arasında yer aldı. 29 yaşındaki genç adam şimdi gemi kaptanlığı yerine eşi ve kızının yanı başında tavuk besleyerek artık dalgalara değil ekonomiye meydan okuyor.

    “HAYAT ÇOK KISA, PARASI BOL KENDİSİ DUL YAŞAMAK İSTEMEDİM”

    Öğretmen bir babanın oğlu olduğunu ve genellikle memur çocuklarının hayata hazırlanış biçimi yine bir memuriyet iyi maaşla çalışılabilecek bir iş olduğunu belirten Caner Uçaş, “Denizi ve gemileri çok severdim. Dünyayı turlamak da hedeflerimden biriydi. Ortaöğretimi tamamladıktan sonra iyi bir puanla üniversitede Gemi Kaptanlığı bölümünü okuyup başarı ile bitirdim. Kısa sürede dünyanın pek çok yerine dolaştım. Her şey güzel gidiyordu. 2011 yılında evlendim hayat evlilikle birlikte değişti. Yine işime devam ettim. Kızım doğmadan 3 gün önce seferden döndüm. Kızım doğduktan sonra onun hasretine dayanacak halim olmadığı için bir daha sefere çıkmadım ve işimi bıraktım. Tavuk beslerim yine kızımdan ayrılmam dedim. Artık şimdi tavuk besliyoruz” diye konuştu.

    “BERİL’İN HASRETİ BAŞKALARINA DA EKMEK KAPISI OLDU”

    Bir yandan baba olmanın verdiği sorumluluk, diğer yandan çalışıp kazanmadan da hayatın devam edeceğine olan inancı ile ilk günlerde çok düşündüğünü belirten Caner Uçaş, “Kızım doğunca sefer vakti geldiğinde ‘Tavuk beslerim yine kızımdan ayrılmam’ demiştim. Bu sözüm üzerine gerçekten tavuk beslemeye karar verdim. Ve hazırladığım bir proje ile 59 bin kapasiteli kümes kurdum. Tavuklarım, eşim ve kızımla birlikte şimdi denizaşırı hasret çekerek değil tavuklarımızı bakarak yaşıyoruz. İyi ki kızımdan ayrılmayıp işimden ayrılmışım” diyerek kümeste kendisi ile birlikte direk ve dolaylı olarak bir çok kişinin ekmek de yediğini söyledi.

  • Gelişen Teknoloji Obezite Cerrahisinde Başarıyı Arttırdı

    Başka kalp ve damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi birçok ölümcül hastalığa davetiye çıkartan obezitenin tedavisinde, cerrahi yönteminin gelişen tıp teknolojisi sayesinde giderek daha yaygınlaştığı bildirildi.

    Yakın bir zamana kadar obezitenin cerrahi yöntemlerle tedavisinin bu kadar yaygınlaşacağının öngörülmediğini belirten Kırklareli Lüleburgaz Özel Balkan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Akgün Tepeli, “Günümüzde tıp teknolojisindeki gelişmelerle bu cerrahi daha sık ve güvenle uygulanır hale geldi” dedi.

    “TRAVMAYI AZALTAN YÖNTEMLER DE ETKİLİ OLDU”

    Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Akgün Tepeli, “Bu cerrahinin yaygınlaşmasında, sağlık ekibinin deneyimlerinin artması kadar hastanın yaşayacağı cerrahi travmayı minimuma indiren yöntemlerin yaygınlaşması da etkili oldu” diye konuştu.

    “SON 5 YILDIR DAHA ETKİLİ SONUÇLAR ALINIYOR”

    Obezitenin cerrahi tedavisinin 1960’ lardan bu yana uygulandığını kaydeden Op. Dr. Tepeli, “Ancak geçmiş yıllarda yapılan cerrahi prosedürlerin eksikleri, şişman hastaya yapılan açık cerrahi işlemler, uzun süren hastane yatışları, mobilizasyonun (hareket yeteneğinin) gecikmesi gibi nedenler obezite cerrahisinin yeterince yaygınlaşmasının önündeki en büyük engeldi. Ancak, obez hastaları sağlığına kavuşturmak için yapılan cerrahi müdahaleler, tıp ve görüntüleme teknolojisindeki gelişmeler sayesinde daha güvenle uygulanmaya başlandı. Son 5 yılda da en iyi sonuçlar alınmaya başladıkça da uygulama alanı yaygınlaştı” ifadelerini kullandı.

    “OBEZİTE AMELİYATLARI RİSKLİ MİDİR?”

    Op. Dr. Tepeli: “Günümüzde kapalı yöntem ile yapılan ameliyatlar sayesinde riskler çok azalmıştır. Ancak tüm ameliyatların riski vardır. Obezite cerrahisi geçiren hastalarımızın yaşadığı güzel sonuçlarda, komplikasyonlar da haber olabiliyor. Bu nedenle olduğundan daha tehlikeli imiş gibi bir algı maalesef var. Ameliyata bağlı yaşanacak ölüm ve komplikasyonlar hasta ve hasta yakınları kadar biz hekimleri de etkilemektedir. Bu sorunları aşmak için kurallara uygun, altyapısı olan ve deneyimli ekibi olan merkezlerde bu ameliyatların yapılması gerekmektedir” dedi.

  • Tüp Bebekte Başarıyı Etkileyen Faktörler

    Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen faktörlerin başında kadın yaşı ve yumurtalık rezervi geliyor. Ancak tedavide başarıyı etkileyen faktörler bununla sınırlı kalmıyor. Rahim doğuştan anormallikleri, kısırlık ve gebelik kaybı sebebine yol açan rahmin iç tabakasında ki rahatsızlıklar ve rahim içi yapışıklıkları tüp bebek tedavisinde olumsuz sonuç alınmasına büyük etki ediyor.

    Bahçeci Sağlık Grubu doktorlarından Op. Dr. Müstecep Kavrut, tüp bebek yönteminde tedavi kadar tedavi öncesindeki süreçin de büyük önem taşıdığını belirterek, “Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen rahme ve tüplere ait patolojilerin birçoğuna tanı koymak ve düzeltmek olabiliyor. Detaylı bir anamnez (hasta hikâyesi), jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile rahim filmi bunların tanısını koymada çoğu zaman yeterli oluyor” dedi.

    Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen faktörlere değinen Op.Dr. Kavrut, rahim sorunlarını dikkat çekti. Op. Dr. Kavrut, “Kadın rahmi embriyonik dönemde iki ayrı kanalın (paramezonefrik kanallar) birleşmesi ile oluşur. Birleşme aşağıdan yukarı doğru olur. Birleşme tamamlandıktan sonra ortadaki bölüm rezorbe olarak, yani eriyerek kaybolur. Birleşme sırasında bir problem olur, birleşme gerçekleşemezse çift rahim denilen uterus didelfis veya bicornuat uterus denilen çift boynuzlu rahim görülür. Ayrışmada bir duraklama olur ve perde erimezse septum denilen rahim perdesi gözlenir. Bunun yanında kanallardan biri gelişmezse tek boynuzlu rahim yani Unicornuat uterus oluşur Doğumsal rahim anormalliklerinden septum denilen perdelerin cerrahi olarak düzeltilmesinin tüp bebek tedavisinde başarıyı artırdığı gösterilmiştir” diyerek rahmin doğuştan anormallikleri tedavisini özetledi.

    Rahim içindeki karşılıklı yüzeyler arasındaki yapışıklıklar, tüp bebekte başarı şansını düşüren dikkat edilmesi gereken diğer faktörlerden biri. Nadiren tüm rahim içinin kapandığı rahim iç katmanlarının tamamen birbirine yapıştığı durumlarda adet kanamaları kesilebiliyor. Rahim içi yapışıklıklar genellikle bir ameliyat, kürtaj veya enfeksiyona bağlı olarak oluşuyorlar. Kısırlık, gebelik kaybı veya tüp bebek tedavisinde başarısızlığa yol açabiliyorlar. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan olgularda ultrason ve rahim filmi ile veya histeroskopik olarak rahim içinin kontrol edilmesi gerekli olabilir.

    Serviks yani rahim ağzı patolojileri kısırlığa ve tekrarlayan gebelik kaybına yol açabiliyor. Serviksin normalden kısa olması veya bağ doku zayıflığına bağlı gevşek olması halinde rahim ağzı yetmezliği oluşur ve bu durum tekrarlayan gebelik kayıplarına yol açarak kısırlığa sebep olabiliyor. Tanıda ve takipte bu tür olgularda gebelik sırasında sık sık ultrason ile rahim boyu ve açıklığı ölçümü yapmak, rahim ağzı enfeksiyonu yönünden yakın takip etmenin gerekliliğini belirten Op. Dr. Kavrut, “Rahim ağzında polip, miyom veya yapışıklık olması durumunda sperm geçişine engel olarak kısırlığa yol açabilir. Tüp bebek tedavisi sırasında embriyo transferinde zorluk sebebi olabilir. Tespiti halinde cerrahi olarak tedavi edilmeleri önerilir. Geçmişte daha çok üzerinde durulan bir konu ise bağışıklık sistemi ve buna bağlı rahim ağzının sperm geçişine engel olmasıdır. Bu durumlarda aşılama veya tüp bebek tedavisi ile rahim ağzı ve kanalı bypass edilmektedir. Düşük doz steroid kullanımını ile bağışıklık sisteminin baskılanmasının tüp bebek tedavi başarısını artıracağı ifade edilmektedir” diyerek, hastaları tedavi öncesinde dikkat edilmesi konusunda uyardı.

  • “Obezite Ameliyatlarında Ekip Çalışması Başarıyı Artırıyor”

    İzmir Özel Gazi Hastanesi Obezite Cerrahisi Kliniği Sorumlusu Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Serdar Kaçar, obezite ameliyatlarında ekip çalışmasının başarıyı pozitif yönde etkilediğini söyledi.

    Türkiye’de ve dünyada obez hasta sayısı her geçen gün artarken, tüp mide ameliyatları ile gerçekleşen mide küçültme operasyonları çağın hastalığına çözüm oluyor. İzmir Özel Gazi Hastanesi Obezite Cerrahisi Kliniği Sorumlusu Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Serdar Kaçar, Obezite Koorditörü Fatma Aykanat ve Bariyatrik Diyetisyen Tuba Kılınç, obezite tedavisinde ekip çalışmasının önemini anlattı. Elde edilen cerrahi başarının yanı sıra ekip çalışmasının ve hasta takibi süreçlerinin tedavide çok önemli olduğunu belirten Kaçar, “Ekip çalışması çok önemli. İki ayrı bir, hiçbir zaman iki etmez. Bir ekip çalışmasında bir artı bir en az iki buçuk eder, bazen 3 bile ettiği olur. Ekip çalışması başarıyı pozitif yönde etkiler” diye konuştu.

    HASTANIN MOTİVASYONU ARTMALI

    Hastaların ameliyat sonrasındaki beslenme ve spor takiplerinin bünyelerindeki ekip tarafından yapıldığına dikkat çeken Doç.Dr. Kaçar, “Hastanın her zaman arkasındayız, yanındayız. En az cerrahinin başarısı kadar hastanın o desteği hissetmesi de önemlidir. Bu sayede hastanın motivasyonu artıyor. Sen kıymet verince o da kendisine daha fazla kıymet veriyor” dedi.

    Ameliyat öncesi ve sonrasında hasta takibinin önemli olduğuna değinen Klinik Koorditörü Fatma Aykanat, ameliyat olmaya karar veren hastaların, ameliyat sonrasında tüm kurallara uyması gerektiğini söyledi. Ameliyat öncesinde hastaların tüm kontrollerinin yapıldığını anlatan Aykanat, şöyle konuştu: “Operasyon öncesinde ölçümler, vücut analizleri yapılıyor. Eğer hasta, ameliyat için uygunsa kendisine ameliyat öncesi ve sonrasındaki aşamaları anlatıyoruz. Burada karşılıklı güven çok önemlidir. Hasta ve yakınlarıyla A’dan Z’ye uygulanacak tüm adımları görüşüyoruz. Bu yola birlikte çıkacağımızın kararı verildiğinde ameliyat öncesi tetkikleri yapmaya başlıyoruz. Hastanemizde öncelikle hastamıza Check Up yapılıyor. Tetkikler sonucunda kardiyoloji, anestezi, dahiliye uzmanlarından görüş alınıyor. Buradaki amaç; hasta ameliyata girmeden önce ufak bir soru işaretinin kalmamasını sağlamaktır. Ameliyat öncesi tetkiklerde bir problem çıkmaz ve doktorlardan onay alınır ise, ameliyat günü planlanıyor.”

    Ameliyattan sonraki süreçte hastayı takip etmenin ve sürekli iletişim halinde olmanın önemli olduğunu dile getiren Aykanat, “Ameliyattan sonraki süreçte sürekli irtibat halinde oluyoruz. En ufak bir soru işaretinde bizi 7/24 arayabileceklerini söylüyoruz. Hasta asla kendi karar vermemeli, arayıp bize sormalıdır” şeklinde konuştu.

    AMELİYAT SONRASI BESLENME

    Klinikte görevli Bariyatrik Diyetisyen Tuba Kılınç ise, hastaların ameliyat sonrasında midelerinin küçülmesi sebebiyle beslenmelerine çok dikkat etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Hastalar ameliyat sonrası beslenmeleri konusunda ciddi desteğe ihtiyaç duyuyor. Operasyon sonrası protein ihtiyaçları artıyor. Mide hacimleri normal insanlara göre çok küçülmesi nedeniyle hastaların mideleri çok çabuk doluyor. Bu yüzden hastaların çok küçük öğünlerle çok sık beslenmesi gerekiyor. Kaloriye dayalı bir diyet vermiyoruz. Hastanın vücudunda kullanabileceği karbonhidrat ve yağı zaten mevcuttur. Hızlı kilo kaybına uğradıkları için kas yıkımını engellemek amacıyla yiyeceklerinde protein içeriğini artırıyoruz” dedi.

    Kılınç, hastaların operasyon sonrasında ilk 21 gün sıvı ve yumuşak gıdalarla beslendiğini, 22. günden itibaren sindirimin büyük kısmını ağızda yapacak şekilde normal bir beslenme düzenine geçildiğini anlattı. Kılınç, hastanın ideal kiloya gelinceye kadar kırmızı parça et, kuru bakliyat, aşırı baharat, asitli içecek, kafein, alkol, şeker ve un tüketmesinin yasak olduğunu sözlerine ekledi.