Etiket: Balıklar

  • Akdeniz’deki Sismik Aramaların Balıklar Üzerindeki Olumsuz Etkisi

    Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Mutlu, Antalya Körfezi açıklarında yapılan sismik aramaların deniz canlılarının yaşamını olumsuz etkilediğini söyledi.

    Prof. Dr. Mutlu, Antalya Körfezi açıklarında yapılan sismik petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının sualtı yaşamında olumsuzluklara neden olduğunu kaydetti.

    Doğalgaz ve petrol arama çalışmalarında daha çok pasif akustik sistemlerin kullanıldığını aktaran Prof. Dr. Mutlu, “Yani herhangi bir elektrik enerjisi değil tamamen basınç üzerine yapılan bir enerji. Akustik enerjilerdeki basınçtan balıklar da etkilenebilir. Özellikle sismik çalışmalarda çok yüksek basınçlı patlamalar meydana getiriliyor. Balıklar da yüzme kesesi denilen hava boşlukları vardır. Bunlar titreşimlere de maruz kalabilir. Bunlardan başka kulak taşları dediğimiz ses basınçlarına duyarlı organları da vardır. Dolayısıyla balıkların bunlardan rahatsız olma ihtimalleri çok yüksektir. Özellikle sismik çalışmalar gibi çalışmalarda bunlar çok yüksek basınçta olduğu için balıklar bulundukları bölgeden kaçma olasılıkları artıyor” diye konuştu.

    “YÜKSEK BASINÇ BALIKLARI ETKİLİYOR”

    Su altında basınçla ilgili bir yaşam olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mutlu, “Canlılar basıncın değişik ortamlarında yer alabilir. Su altındaki sınırlayıcı faktörlerden bir tanesi de sıcaklıktır. Dolayısıyla dikey eksende canlılar çok farklı bölgelerde yer alabiliyorlar. Sismik aramalar bir bomba etkisi oluşturuyor. Çok yüksek basınç canlıları öldürebilir veya kaçırabilir. Çok yüksek bir basınca maruz kaldıklarında canlıların hava boşlukları veya ciğerleri patlayabilir ya da kaçabilirler. Dolayısıyla çalışma yapılan bölgelerdeki balıklar başka bölgelere giderler ve o bölgelerde balık azalmış olur” dedi.

    Sismik çalışmanın alternatif bir yolu olmadığını aktaran Prof. Dr. Mutlu, balıkların basınç ve frekans duyarlılıkları sınırı içerisinde duyabildikleri bir frekanstan etkilendiklerini belirtti.

  • Sigaraları Kokmuş Balıklar Arasına Saklamışlar

    Antalya’nın Alanya ilçesinde polis ekiplerince bir kamyonda yapılan aramada balık kasaları arasında gizlenmiş 61 bin paket kaçak sigara ele geçirildi. Kamyon sürücüsü çıkartıldığı mahkemece tutuklandı.

    Edinilen bilgiye göre, Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Grup Amirliği ekipleri tarafından, Tosmur mahallesi D-400 karayolu üzerinde durdurulan İstanbul plakalı kamyonda yapılan aramada, inci kefal balık kasaların arasında gizlenmiş çeşitli markalarda 61 bin paket gümrük kaçağı sigara ele geçirildi. Emniyet ekipleri kaçak sigaralara el koyarken, kokmuş olan balıklar ise Alanya Belediyesi Zabıta ekiplerince imha edildi. 61 bin paket kaçak sigaraya ise imha edilmek üzere el konuldu.

    Gözaltına alınan kamyon sürücüsü İ.D., emniyetteki ifadesinin ardından çıkartıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak Alanya Tipi Kapalı cezaevine gönderildi.

  • Hes’lerin Balıklar Üzerindeki Etkisi

    Van gölünü besleyen ve beş tür balığın yaşadığı Bendimahi çayı, üzerinde yapılan HES’lerdeki balık geçişleri, balık türüne uygun olmaması balıkların 30 kilometrelik yaşam alanlarını sınırladı.

    Muradiye ilçesi sınırlarına kadar uzanan ve buradan Van gölüne dökülen Bendimahi çayı, bölgedeki sazan, dere inci kefali, çöpçü gibi 5 tür balığın 30 kilometre uzunluğunda yaşamını sürdürdüğü önemli kaynakların başında geliyor. Çaydaki balık yaşamıyla ilgili bir yıllık araştırma yapan Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ)’den bilim adamları, çay üzerinde kurulu HES’lerin tek tip balık geçişleri nedeniyle çaydaki balıkların yaşam alanlarını sınırladığını ortaya çıkardı. HES’lerin aşağı kısımlarında bulunan balık türlerinin, üst kısımlarında görülmediğini, üst kısma geçmek için balık geçiş kanallarına gelenlerin ise geçiş yapamadığı gibi avcılara kanal girişlerinde hedef olduklarını gözlemledi.

    HES’lerdeki kanalla ilgili gazetecilere açıklama yapan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, çayda yaşayan balıkların çay boyunca aşağıdan yukarıya doğru sürekli hareket halinde olduklarını, özellikle de üreme döneminde kaynağın bulunduğu bölgeye gitmeye çalıştıklarını ifade etti.

    Prof. Sarı, su ısındığında yukarı, sel yaşandığında aşağı gitmeye çalıştığını belirterek şöyle konuştu:

    “Dolayısıyla hayvanın yaşama, beslenme ve barınma alanı suyun tamamıdır. Biz bunu balığın geçemeyeceği şekilde engellersek hayvan da geçiş yapamaz. Beslenmesini, üremesini ve yaşam alanlarını engellemiş oluruz o zaman. Bulunduğumuz yerdeki balık geçidi somon balıkları için uygun. Ancak burada sazangil var. Dolayısıyla bu balık geçişinin burada olmasının çok bir anlamı yok. Bu geçitlerin çaydaki sazangillere göre bilimsel tavsiyelere uygun şekilde düzeltilmesi lazım.”

    “BALIK ÖZELLİĞİNE UYGUN GEÇİTLER YAPILMALI”

    Araştırma görevlisi Mustafa Akkuş ise, akarsudaki balık popülasyonu ve çay üzerindeki HES’lerin balık popülasyonu üzerindeki etkilerini bir yılık çalışmayla araştırdıklarını anlattı. Yaptıkları çalışma sonucunda özellikle HES’lerin akarsuda yaşayan balıkların hareketleri üzerine olumsuz etki gösterdiği yönünde tespitlerde bulunduklarını vurgulayan Akkuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bulunduğumuz nokta Çaldıran ilçesi girişindeki Ayrancılar HES. Burası HES’lerin balık popülasyonu üzerindeki olumsuz etkilerinin görüldüğü en güzel örnek. HES inşa edilirken derenin aşağı ve yukarısındaki kot farkları yerine, kurulacağı yerdeki habitat yapısı çok önemli. Buradaki mevcut habitat yapısı, akarsu üzerindeki balıkların yaşamlarına en uygun yer. Yaklaşık 5-6 kilometrekarelik bu alan barındırdığı su bitkileri ve taban yapısı yönüyle balıklar için sığınma, üreme ve beslenme için harika bir yer. Fakat kurulan bu HES, habitatı tamamıyla yok etmiş durumda. Habitatın tamamını etkileyen yere kurulan bu HES, balıkların dar bir alana sıkışıp kalmasına ve her geçen yıl buradaki popülasyonun azalmasına sebebiyet vermiş. İkinci nokta HES’ler kurulurken balıkların akar sunun aşağı ve yukarı kısmına hareket halinde olduğu unutulmamalı. Yaptığımız örnekleme özellikle nisan, mayıs, haziran aylarında, yani akarsudaki balıkların hareket ettiği mevsimlerde balıkların HES’in önünde biriktiğini ve yukarıya doğru geçemediğini tespit ettik.”

    HES’lerin yapıldığında kanunlara göre balık geçitlerinin olması gerektiğini ve yapılan HES’lerde balık geçitlerinin bulunduğunu aktaran Akkuş, ancak geçitlerin akarsudaki balıkların biyolojik yapısına uygun olmadığına ve balıkların bu geçitlerden geçmesinin mümkün olmadığına dikkati çekti. Bu sıkıntının yanında balık geçitlerinin bir süre sonra temizlik yapılmaması nedeniyle tıkandığına değinen Akkuş, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Böylelikle balıklar için geçit değil, tuzak haline geliyor. Balık geçitlerinin önünde biriken balıklar avcılık yapan insanlar için uygun yerler haline geliyor. Dolayısıyla HES’lerde yapılan balık geçitlerinin tekrar gözden geçirilmesi, buradaki balıkların biyolojisine, sıçrama özelliğine göre yapılması lazım. Akarsulara yapılan balık geçitlerinin tek tip yerine akarsudaki balıkların özelliklerine göre uygun olması ve sürekli takip edilmesi lazım.”

  • Bozuk Balıklar Belediyesi Ekiplerince İmha Edildi

    TEKİRDAĞ (İHA) – Tekirdağ’da Süleymanpaşa Belediyesi ekipleri tarafından yapılan denetimlerde, soğuk zinciri kırılmış ve gıda tebliğine uygun olmayan şekilde satılan balıklara el konularak, imha edildi.

    Süleymanpaşa Belediyesi ekipleri, her gün rutin olarak gerçekleştirdikleri denetimler sonucu çarşı merkezinde avukatlar sokağı civarında soğuk zinciri kırılmış şekilde satışı yapılan 30 adet palamut, 10 kilogram istavrit, 10 kilogram hamsi ve 2 kilogram çinekop balığına el koydu.

    El konulan balıklar, Süleymanpaşa Belediyesi ekiplerince gömülerek imha edildi.

  • Büyüközer: “GDO’lu Balıklar Artık Marketlerde”

    GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Büyüközer, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin transgenik somon balıklarına pazarlama izni çıkarmasının ardından tüketicileri uyardı.

    Genetiği Değiştirilmiş somon balıklarının (GDO) pazarlanmasına onay çıktıktan sonra Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Büyüközer, aslında bu kararın 2012 yılından itibaren alınmış olduğunu fakat kamuoyunun nabzı ölçüldükten sonra Beyaz Saray tarafından onaylandığını açıkladı. 2012 yılındaki bir analizde ’İlk ticari transgenik hayvana onay, transgenik somon 2014’de sofralarda’ başlığı ile ele alındığını ve bununla aslında bir kamuoyu oluşturulmak istendiğini açıklayan Büyüközer, söz konusu transgenik somon balıkları için 19 Kasım 2015 pazarlama izninin çıktığını söyledi.

    GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Büyüközer, “İngilizce kısaltmasının açılımı U.S. Food and Drug Administration olup, Türkçe ’Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’ olarak ifade edilen FDA, transgenik somon balıklarına pazarlama izni çıkardı. Bir ABD firması olan Aqua Bounty Technologies, FDA’nın 19 Kasım 2015 tarihli haberine göre, söz konusu ürünün pazarlama iznini almış bulunuyor. Aslında firma başvurusunun, biyogüvenlikle ilgili raporu, 19 Nisan 2012 tarihinde hazırmış. Onay için Beyaz Saray’ın ’evet’ sinyalinin gelmesi beklenmiş. Bu da, olayın kamuoyunun nabzını tutarak yapılan siyasi analizlerle sonuçlandırıldığını göstermektedir. Atlantik somonuna, uzak akraba balıklardan iki ayrı gen (büyüme hormon geni ve antifiriz geni) transfer ediliyor. Üretimi denizde ağ veya tank sistemleri ile değil de, karada tanklarda gerçekleştirilmesi planlandığı söylenen bu tür somonun üretimi yalnız üreyemeyen dişilerle yapılacaktır. Diğer bir iddia da yeni transgenik somon, lezzet, renk, vitamin, yağ asidi, mineral ve diğer bileşenlerce normal somondan herhangi bir fark göstermemektedir” dedi.

    GDO’lu somonların yılın her döneminde yetiştirilebilme ve dolayısıyla hızlı büyümeleri söz konusu olduğunu söyleyen Büyüközer, “Hâlbuki normal somon yalnız sıcak aylarda gelişebilmektedir. Transgenik ve normal somonun aynı sürede eriştikleri büyüklük çok farklı olmaktadır. Pazarlanma olgunluğuna erişim ise 30 aydan 16-18 aya inebilmektedir. Yetiştirilmelerinde maliyet azalmaktadır. Çünkü transgenikler yüzde 10 daha az yem tüketmektedirler. Diğer taraftan normal somon yetiştiriciliğinde kullanılan antibiyotik, transgenik somon yetiştiriciliğinde devreden çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.

    “GDO’lara karşı olanların endişeleri dinlendiğinde onlara katılmamak elde değildir. Doğal transgenik somonun doğadaki popülasyonlarla melezlenebileceği ve adeta dünya mirasını yok edeceği savunulmaktadır. Firmanın karşıt görüşü ise üretimde triploid (üreme kabiliyeti olmayan) dişi balıkların kullanılacağı ve üretimin okyanusta veya denizlerde ağ veya tank sistemiyle değil de okyanuslardan uzaklarda, karada, tanklarda yapılacağı şeklindedir” değerlendirmesinde bulunan Büyüközer, GDO karşıtlarının iddialarından birisinin de; verilerin, daha büyük bir gıda alerjisi tehdidi oluşturabilecek anlamında, genetiği değiştirilmiş somonda alerji üreten bileşiklerin yüksek seviyelerde, olabileceğini gösterdiği iddiasına karşı bir cevap verilemediğini bildirdi.

    Yine karşıtların transgenik somonun beslenmesi ve gelişmesi için kendisinin üç misli protein kaynaklı yem gerektiğini ve dolayısıyla var olan yem olanaklarının somona yetemeyeceği vurgulayan Büyüközer, “Hatta kaynakları kurutabileceği endişesi vardır. Teknoloji sahiplerinin görüşleri bu konuda henüz kristalize olmuş değilse de, yem konusunun sorun olmayacağını savunuyorlar. Çok daha derin düşünenler karada tanklardaki üretimin de tehlikeli olacağını savunuyorlar. Kasırga, hortum gibi doğa olaylarının eksik olmadığı ABD’de anaç genotiplerin okyanuslara ulaşımının risk olasılığından bahisle transgenik somonların tesciline karşı çıkılıyor. Firmanın bu konuda görüşü ise bu tip tehlikelerden dahi etkilenmeyecek coğrafyaların seçileceği şeklindedir. Pazara sürümle ilgili olarak, üretimin yalnız Panama ve Kanada’da yapılmasına izin verilmiştir” diye konuştu.

    FDA, ürünün pazarlanma aşamasına ’GDO’lu üründür’ benzeri etiketlemenin firmanın isteğine bırakıldığı şeklinde de bir açıklamada bulunduğunun altını çizen Büyüközer, dünya piyasalarında GDO’lu ürünlere karşı hassas olan tüketiciler için büyük bir sorun ve tehdit oluşturduğunu belirterek şu ayeti söyledi: “İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez” (Bakara 205).