Etiket: AZALTIYOR

  • Brokoli yüksek tansiyon problemini azaltıyor

    Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, diyette düzenli brokoli tüketiminin kanser, diyabet, kalp hastalığı, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi rahatsızlıkları azaltmaya ve önlemeye yardımcı olduğunu söyledi.

    Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, “1 bardak çiğ brokoli günlük C vitamini ihtiyacının %153’ini, folat ihtiyacının %14’ünü, A vitamini ihtiyacının %11’ini ve diyet lifi ihtiyacının da %9’unu karşılar.

    K vitamini: Kanın pıhtılaşması için gerekli birçok proteinin çalışması için gereklidir.

    C vitamini: Vücudun doku ve kemik yapısında olan kollajenin yapımı için gereklidir. Yaraların iyileşmesini sağlar. Çok güçlü bir antioksidandır ve serbest radikal hasarına karşı vücudu korur.

    Lif: Yüksek lif içeren diyetler sağlıklı bir sindirim sistemi oluşturur. Aynı zamanda kolesterolün düşürülmesine de yardımcıdır.

    Potasyum: Sinirlerin iletimi ve kalbin kasılma fonksiyonları için gerekli bir mineral ve elektrolittir.

    Folat: Vücutta yeni hücrelerin üretimi ve korunması için gereklidir.

    Lutein: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve katarakt oluşum riskini yavaşlatabilir” diye konuştu.

    Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, açıklamasını şöyle sürdürdü;

    “Osteoartiriti önler: Brokoli içerdiği sulforaphen adlı bileşik sayesinde eklem rahatsızlıklarına karşı savaşır. Bu bileşik iltihaplanmaya neden olan enzimleri yok ederek kıkırdağın yapısını korur.

    Cildi UV ışığın etkilerine karşı korur: Brokoli cilt kanserini önlemeye yardımcıdır. Bu özelliğinden brokoliyi yiyerek değil cilde doğrudan uygulayarak faydalanabiliriz. Yapılan çalışmalarda ultraviyole radyasyonun zararlı etkileri cilde brokoli ekstresi uygulandığında azaltılmıştır.

    Diyabetle oluşan kalp hasarını önler: Brokoli tüketimi kalp kan damarlarını koruyucu etki gösteren enzimlerin üretimini sağlayıp, bu enzimlere zarar veren moleküllerin etkisini azaltır.

    Kanser riskini azaltır: Her ay 3 kez brokoli tüketimi mesane kanserine yakalanma riskini %40 azaltmaktadır.

    Brokoli bitkisinin bileşikleri vücudu havadan kaynaklı kirleticilerin etkisinden arındırır. Yapılan bir çalışmada ½ bardak brokoli filizi içeren içecek tüketimi yüksek oranda benzen ve akroleynin vücuttan atılmasını sağlamıştır. Bunlar insanlar için kansorejen ve akciğeri tahriş edici maddelerdir.

    Brokoli içindeki mirosinaz enzimi kanser oluşum riskini azaltır. Bu enzim brokolide bulunan kükürt içeren bileşikleri ( glukosinolatlar ) izotiyosiyanatlara çevirir, bunlarda kanser karşıtı olarak görev yaparlar. Bu sebzeden en iyi faydayı almak istiyorsanız buharda hafif pişirin. Maximum fayda için çiğ olarakta tüketilebilir. Brokoliyi aşırı pişirir veya kaynatır iseniz besin öğesi kayıpları %60’lara kadar çıkacaktır. Koyu yeşil ve mor brokoliler daha fazla sağlık faydası için tercih edilebilir. Brokoli sevmiyorsanız karnabahar, lahana, kale ( kıvırcık lahana ) veya brüksel lahanası deneyin. Brokoli sapları da 1 orta boy havuç ve 1 elma eşliğinde kolay ve besleyici bir içecek olarak tercih edilebilir.”

  • “Annedeki tedirginlik, şüphe ve stres süt yapımını azaltıyor”

    Anne sütü ve emzirmenin önemine dikkat çekmek amacıyla Bağcılar Belediyesi tarafından düzenlenen seminerde anne adayları kayınvalideleriyle bir araya geldi. Anne adaylarına sütün faydaları ve emzirme yöntemlerini anlatan Yeni Doğan Bebek Hemşiresi Derya Köksal, yakınlarına da “Süt yapımında annenin psikolojik olarak desteklenmesi gerekir. Özellikle yakınları tarafından desteklenmeleri çok önemli. Annedeki tedirginlik, şüphe ve stres kesinlikle süt yapımını azaltıyor” uyarısında bulundu.

    Bağcılar Belediyesi tarafından olarak ’Anne Sütü ve Emzirmenin Önemi’ isimli seminer düzenlendi. Bağcılar Belediyesi Kadın ve Aile Kütür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen programa anne adaylarından kimi anneleriyle kimi de kayınvalideleriyle katıldı.

    Yeni Doğan Bebek Hemşiresi Derya Köksal, yaptığı konuşmada emzirme yöntemleri, emzirmenin anneyle bebeğe faydaları, bebeğin beslenmesi ve anne sütünün önemi hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Anne sütünün bebek için en uygun besin olduğunu belirten Köksal, “Anne sütünün içinde ilk 6 ay bebeğin tüm ihtiyacını karşılayacak besinler mevcuttur. 6-12. ayda bebeğin ihtiyacının yüzde 50’sini, 12. aydan itibaren ise yüzde 30’una kadar ihtiyaçlarını karşılar. Ön süt dediğimiz ilk anne sütü sulu ve şekerli gelen kısımdır. Son süt yani emmenin son kısmındaki süt proteinli ve yağlı kısımdır. Bu da bebeğin doymasını sağlar” dedi.

    “Anne rahat olursa bebek de o kadar rahat büyüyor”

    Anne sütünün ve emzirmenin faydalarına da değinen Köksal, “Anne sütü, anne ile bebek arasında kesinlikle vazgeçilmez bir bağ oluşturur. Bu bağ bebeği hastalıklardan korur. Anne sütü sık emzirildiğinde bebeğin su ihtiyacını tam olarak karşılar. Anne sütünde bebeği kanserden koruyucu maddeler bulunmaktadır. Anne sütünün içerdiği maddeler bebeği gevşetir, rahatlatır, ağrısını azaltır ve uykuya çabuk dalmasını sağlar. Emzirilen bebekler anneyle temas kurdukları için daha az ağlarlar ve huzurlu olurlar. Anne sütü bebeğin zekasını 8 ile 10 puan artırır. Bu bebeklerde şeker hastalığı, kan kanseri ve diş çürükleri daha az görülür. Emzirmenin anneye de faydaları vardır. Annenin rahim kanseri, meme kanseri ve kemik erimesi gibi hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Emzirme hormonları anneyi gevşetir ve dinlendirir” şeklinde konuştu.

    Anne adayları ve yeni annelerin yakınlarını ilgilendirecek uyarılarda bulunan Köksal şunları söyledi:

    “Süt yapımında annenin psikolojik olarak desteklenmesi gerekir. Özellikle yakınları tarafından desteklenmeleri çok önemli. Annedeki tedirginlik, şüphe ve stres kesinlikle süt yapımını azaltıyor. Annenin kendisine güvenmesi gerekiyor. Eğer kafasında negatif bir soru işareti varsa annenin sütü gerçekten geç geliyor. ‘Rahat ol her şey seni kontrolün altında. Sık sık emzir. Bebeğin annesi sensin ve bunu yapabilirsin’ diyerek ona güven verilmeli. Anne rahat olursa bebek de o kadar rahat büyüyor.”

  • Ortak çalışma alanları, ofis giderlerini 4 kat azaltıyor

    Ortak çalışma alanlarına yalnızca serbest çalışanlar ve girişimciler ilgi göstermiyor. Kurumsal şirketler de hem giderlerini azaltmak, hem de çalışanlarına uzaktan çalışma imkanı sunup üreticiliklerini beslemek için yıllık toplu üyelikler alıyor.

    Son 3 yılda sayıları yüzde 90 oranında artan ortak çalışma alanları, Türkiye’de ve dünyada iş dünyasını yeniden şekillendirirken, ofis giderlerini de ciddi bir maliyet kalemi olmaktan çıkarıyor. Türkiye’den doğan ve 20’den fazla şehirde ortak çalışma alanlarına rezervasyon olanağı sunan Cowork7/24 araştırmasına göre; bu mekanların üçte biri son bir yıl içinde açıldı. 100’den fazla üyeye sahip olanların sayısı da son 3 yılda yaklaşık yüzde 70 oranında arttı. İş dünyasının kalbi Maslak ve Levent gibi merkezlerde, 15 kişilik bir ofisin kira ve idari giderler dahil aylık toplam maliyeti kişi başına yaklaşık 2 bin TL’den başlarken, bu tutar aynı bölgedeki ortak çalışma alanlarında her şey dahil 500 TL’ye kadar iniyor.

    Cowork7/24’ün derlediği verilere göre, ofis piyasasında yaşanan durgunluğun da bu yeni trendi destekler nitelikte olduğunu gösteriyor. 2018’in ilk yarısında ofis kiralama işlemlerinde bir önceki yıla göre yüzde 30 düşüş yaşanırken, İstanbul genelinde 4 ofisten biri boş kaldı.

    Dijital göçebelerin yüzde 24’ü iş seyahatlerine çıkıyor.

    Ortak çalışma alanlarına artan talep, özel amaçlı ofisler için ayrılan alanların yüzde 40 kapasite artışına ve ortak kullanımlı alanların azalmasına neden oldu. Tek bir lokasyona bağlı kalmadan üretmek isteyen yeni nesil iş gücüne özel ürünler geliştirdiklerini belirten Cowork7/24 Kurucu Ortağı Serkan Kurtuluş, “Dijital göçebeler, kendi doğalarından ötürü ortalama 2-3 ayda bir lokasyon değiştiriyorlar. Özellikle vize kısıtlamalarına takılanlar için bu sıklık sayısı daha da artıyor. Bu içgörülerden hareketle lokasyon değişikliğinden doğan harcamaları düşürmek adına ‘Digital Nomad Pass’ adını verdiğimiz ürünü geliştirdik. Bu ürün sayesinde, dijital nomad olarak, yoğun olarak gittikleri 30 şehir’de ve 100 ortak çalışma alanından dilediğinizi seçip, rezervasyon yaparak çalışmaya başlayabilirsiniz. Hem zamandan hem de bütçeden avantaj sağlayan ‘Digital Nomad Pass’ ile 1, 3, 6 ve 12 aylık üyelikler oluşturabilir, önceden belirlediğiniz kullanım saat paketleri harici ek bir ödeme yapmadan tüm bu ortak çalışma alanlarını kullanabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

    “Kurumsal şirketler de artık ortak çalışma alanı kiralıyor”

    Ortak çalışma alanlarına ilginin, yalnızca serbest çalışanlar ve girişimcilerden gelmediğinin altını çizen Kurtuluş, “Kurumsal şirketlerin de ortak çalışma alanlarına olan ilgisi artıyor. Hem giderlerini azaltmak hem de çalışanlarına uzaktan çalışma imkanı sunup üreticiliklerini beslemek isteyen şirketler de artık yıllık toplu üyelikler alıyor. Özellikle yeni kuşağın değişen çalışma anlayışı sayesinde önümüzdeki senelerde kurumsal şirketlerin çalışanlarını ortak çalışma alanlarında daha fazla göreceğiz. Kurumsal şirketlerin de bu konuda hayatını kolaylaştırmak için yeni ürün ve hizmetler geliştireceğiz” dedi.

  • Zayıflama diyetleri anne sütünü azaltıyor

    Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Diyetisyeni Pakize Güzem Akgül, doğum sonrası ilk 2-3 ay, zayıflama diyetlerinin uygulanmaması gerektiğini belirterek, annelerin kendi ihtiyaçlarının belirlenerek, yeterli ve dengeli bir şekilde süt yapımını arttıracak besinleri içeren bir beslenme programı uygulaması gerektiğini söyledi.

    Diyetisyen Akgül, bebeğin en kolay sindirebildiği besin olan anne sütünün, bebeğin sağlıklı olması, ihtiyacı olan besin ögelerinin karşılanması, enfeksiyonlara ve alerjilere karşı korunması için yeri doldurulamaz bir besin olduğunu ifade ederek, anne sütü yapımı için günlük alınması gereken enerjinin yaklaşık 500 kalorisinin ek gıdalar ile sağlanırken, geri kalanının annenin hamilelik sürecinde depolanan yağ kitlesinden karşılandığını kaydetti.

    Annelerin özellikle basit şeker içeren gıdalardan uzak kalması gerektiğini belirten Dyt. Akgül, et, tavuk, balık ve yumurtanın olduğu kaliteli protein kaynaklarına beslenmesinde yer vermesi, vitamin ve mineral yönünden taze ve kuru meyveler ile şekersiz hazırlanmış komposto ve hoşafların tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Annelerin, doğum sonrası süt yapımını desteklediği düşünülen aşırı şeker içeren şerbetler ve şerbetli tatlılardan kaçınması gerektiğini vurgulayan Akgül, “Anne için en iyi tatlı alternatifler sütlü tatlılar, hafif pekmez veya bal ile tatlandırılmış meyve tatlıları, hoşaf ve kompostolar. Kalsiyumdan zengin süt, süt ürünleri ile pekmezin mutlaka beslenmesinde yer alması gerekiyor. Aşırı şekerli şerbet ve şerbetli tatlılar gereksiz kilo alımına neden oluyor” diye konuştu.

    Kafeinsiz yapamayan annelerin, günde 200 miligramın üzerine çıkmaması gerektiğini belirten Akgül, “Unutmayın ki kahve ve çayın dışında çikolata da kafein içeriyor. Süt yaptığını, mutlu ettiğini düşünüyorsanız, yediğiniz çikolatanın miktarına da dikkat edin. Kafein, anne sütünden bebeğe geçtiği için bebekte huzursuzluğa ve reflü gibi sindirim sistemi hastalıklarına ve bebekte kansızlığa neden olabiliyor. Çok açık 2-3 fincan çay ve günde 1 fincanı geçemeyecek şeklide kahve tüketimi planlanmalıdır. Anne sütünü arttırmak için su tüketimini arttırmak ve günde 10-12 bardak tüketimini sağlamak önemli” ifadelerini kullandı.

    Süt yapımını destekleyen besinler

    Süt yapımını destekleyici besinler konusunda da önerilerde bulunan Akgül, tam tahıllı, zenginleştirilmiş tahıl ürünlerinin tercih edilmesi gerektiğini belirterek, “Tam tahıl ekmekleri, bulgur, buğday, karabuğday, tam tahıllı makarnalara öncelik verin. Yulaf, içerdiği demir minerali, posa, protein sayesinde süt yapımını destekleyen en iyi tahıllardan biri. Buğday ruşeymi, buğdayın E vitamini ve proteinden zengin kısmını oluşturuyor ve anne sütünü arttırmaya destek oluyor. Koyu yeşil yapraklılar, semizotu, dereotu, nane, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler süt yapımını destekliyor. Ancak sarımsak; anne sütünde biraz tat değişikliği yapabiliyor. Buna rağmen süt miktarının artmasını sağlayan sarımsağı annelerin beslenmelerine eklenmesinde yarar var” dedi.

    Annelerin emzirme sonrası kan şekerlerinin düştüğünü ve acıktığını hissedebileceklerini, bunun normal olduğunu belirten Dyt. Akgül, “Bebeğinizi emzirdikten sonra kuru hurma, incir, dut kurusu, çekirdekli siyah üzüm ve biraz ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumlar tercih edebilirsiniz. Bu sayede bir sonraki süt yapımında vücudu desteklemiş olursunuz. Mandalina, portakal, lahana türevleri, kuru baklagiller, bezelye, karnabahar, salatalık, asitli gıdalar, hazır meyve suları gaz yapabiliyor” diye konuştu.

    Anne sütünü arttıran tarifler

    Dyt. Akgül, anne sütünü arttıran sağlıklı tarifler de verdi:

    “1 çay bardağı yoğurt, 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi, 1 tatlı kaşığı buğday ruşeymi, 2 adet kuru hurma, 1 adet kuru incir, 5 adet çiğ bademi bir kase içerisine koyup karıştırın. Üzerine tarçın dökerek afiyetle yiyin. Ayrıca 1 adet muz, 3 bütün ceviz, 10 adet badem, 1 adet yumurta akı, 1 su bardağı yulaf ezmesi, 1 çay kaşığı tarçın, 3 adet gün kurusu, 2 adet kuru hurma ve 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizini karıştırarak, yoğurun. Küçük toplar halinde kağıda dizdikten sonra 180 derecelik fırında 15 dakika kadar pişirin. Bu sağlıklı tarifler sütünüzü arttıracaktır.”

  • Emzirmek kanser riskini azaltıyor

    Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın,1-7 Ekim Emzirme Haftası kapsamında anne sütünün önemine dikkat çekti.

    Bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığı için en uygun besinin anne sütü olduğunu dile getiren Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın, bu nedenle doğumdan hemen sonra her annenin bebeğini emzirmeye başlamasının önemli olduğunu belirtti. Bebeklerin ilk altı ay yalnızca anne sütü ile beslenmesinin bebek ölümleri ve hastalanmalarını engelleyeceğini söyleyen Op. Dr. Tanın, “Her damlası hazine değerinde olan anne sütünün yerini hiçbir mama tutamaz. Annelerin bebeklerini emzirmeye ilk 1 saat içinde başlaması ve ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemesi önemlidir. Genellikle doğumun birinci gününde gelen ve ortalama 4-7 gün süren ağız sütü bebeğin ilk aşısıdır. Çinko, sodyum, potasyum, protein açısından zengin, büyüme faktörleri ve enfeksiyonla mücadelede bebek için birçok faydası bulunan ağız sütünün bir damlası bile altın değerindedir. Ağız sütü bebeğin mikroplara karşı direkt savunma yapmasını sağlar. Sarılığı önler kabızlık ve ishale engel olur. Alerji riskini azaltır. Anne sütü ile beslenen çocuklar hastalıklara karşı daha dirençli olur” dedi.

    “Anne sütü kalkan görevi görüyor”

    Hayat boyu etkilerinin hissedileceği anne sütünün adeta kalkan gibi koruyucu olduğunu dile getiren Tanın, emzirmenin sadece bebek için değil, anne için de önemli olduğunu belirtti. Op. Dr. Tanın, “Düzenli ve uzun süreli emzirme, bebeğin sağlıklı gelişimine yardımcı olduğu gibi anneyi dekorumaktadır. Emziren annelerde doğum sonrası rahim daha kolay toparlanmakta, meme, yumurtalık kanseri ve idrar yolu iltihabı daha az görülmektedir.Emzirmek anneleri anemi riskinden ve romatizmal hastalıklardan korumaktadır. Doğumdan hemen sonra, annenin bebeği emzirmesi, doğum sonrası kanamaların azalmasını sağlar.Hamilelik süresince alınan kiloların verilmesine yardımcı olur.Emzirme ile anne ve bebek arasında duygusal bağ oluşur. Diğer yandan emziren annelerin daha sakin olduğu gözlenmiştir“şeklinde konuştu

    Annenin kendi sağlığı ve anne sütünün verimli olması için emziren annenin beslenmesine özen göstermesi gerektiğini söyleyen Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın, “Anne, emzirdiği sürece enerji, protein ve kalsiyum bakımından zengin gıdalar tüketmelidir. Zayıflamak için en az 6 ay boyunca diyet uygulamamalıdır. Çünkü zayıflama kaygısı ile yapılan yanlış diyetler süt oluşum düzeyini etkiler, hattasütün kesilmesine neden olabilir. Annelerin sütünü arttırması için doğal ve dengeli beslenmenin yanında günde 2,5-3 litre su tüketilmesi de önemlidir. Sağlıklı emzirme için, emziren annelerin beslenme kadar uyku düzenlerine, meme temizliği ve emzirme pozisyonlarına da dikkat etmeleri gerek” ifadelerini kullandı.

    Birçok annenin sütünün bebekleri için yetersiz olduğu endişesine kapıldığını da ifade eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın,“Doğumdan hemen sonra anne, sütü yeterince gelmediği için hemen endişeye kapılmamalı ve emzirmeye devam etmelidir. Bebeğin günde en az 5-6 kez idrar ,2-3 kez de dışkı yapması,ayda en az 500-600 gram kilo alması anne sütünün yeterli olduğunu göstermektedir. Bebek huzursuzsa ve uyumakta zorluk çekiyorsa yeterli beslenmemiş olabilir. Bu durum sadece yetersiz beslenmediğinde değil,annenin bebeği rahatsız edici gıdalar alması ve bunun da süt yoluyla bebeğe geçmesinden kaynaklı da olabilir. O nedenle emzirme döneminde anne yediklerine çok dikkat etmelidir ” diye konuştu.