Etiket: atlatmak

  • İran’dan yaptırımları atlatmak için yeni yol

    İran’dan yaptırımları atlatmak için yeni yol

    İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD’nin yaptırımlarını atlatarak Türkiye ve Rusya ile ticaret yapmayı mümkün kılan bir araç geliştirdiklerini açıkladı.

    Avrupa Birliği ülkeleri, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları atlatmak için kurduğu Ticaret Borsalarını Destekleme Aracı’yla (INSTEX) Avrupalı firmaları koruma altına almıştı. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD’nin yaptırımlarını aşarak Türkiye ve Rusya ile ticaret yapabilmek için INSTEX gibi bir mekanizma kurduklarını açıkladı. Zarif, “Iran’ın INSTEX versiyonunun adı SATMA. AB’yi bu konu hakkında bilgilendirdik. INSTEX’e benzeyen bu mekanizmaya, Türkiye ve Rusya dahil bizimle ticaret yapmak isteyen diğer ülkeler de dahil edilecek” dedi.

    “AB yardım etmezse İran anlaşmalara uyamaz”

    Zarif ayrıca, AB’nin ABD yaptırımlarına karşı yardım edememesi durumunda, İran’ın nükleer anlaşmasıyla ilgili adımlar atması gerektiğini de vurguladı. Zarif, “İran’ın çıkarları, Birleşik Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) tarafından korunduğu ve AB’nin de taahhütlerine sadık kaldığı sürece, İran anlaşmaya uyacaktır. AB, İran’ın yaptırımlarına yardım edemezse, İran’ın JCPOA’ya tek taraflı bağlılığı anlamını yitirebilir. Bu durumda, JCPOA kapsamındaki kısıtlamalar gözden geçirilebilir” ifadelerini kullandı.

    İran nükleer anlaşması, ABD Başkanı Donald Trump’ın Mayıs 2018’de anlaşmadan çekildiğini ve İran’ın nükleer programı nedeniyle yaptırımların yeniden devreye girdiğini açıklamasıyla tehlikeye girmişti. Ancak Rusya, Çin, Fransa, Almanya ve İngiltere de dahil olmak üzere anlaşmaya katılan diğer ülkeler, ABD’nin Tahran’a tek taraflı olarak getirdiği kısıtlamaları eleştirerek, İran Nükleer Anlaşmasına bağlı olduklarını açıklamıştı.

  • Kışı kilo almadan atlatmak mümkün

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Dilara Demirel, kışın alınan kiloların önüne geçebilmek için sağlıklı ve dengeli beslenme önerilerinde bulundu.

    İşte diyet tavsiyeleri Medical Park Ordu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Dilara Demirel, altın tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Karbonhidrat tüketimi: Kışın taze meyve ve sebze çeşitlerinin azalması ile basit karbonhidratlar olarak bildiğimiz beyaz ekmek, şerbetli tatlılar, pilav, makarna, hamur işi tüketimine çok fazla yönelmeler olmaktadır. Basit karbonhidratlar yerine kan şekeri düzeyini dengede tutan ve açlık krizlerini önleyen tam tahıllı ürünler, bulgur, kepekli makarna , yulaf kepeği, kinoa, çavdar gibi kompleks karbonhidratlara günlük beslenmemizde yer vermemiz gerekmektedir. Öğünlerimizde salata tüketimi muhakkak olmalıdır. Meyve tüketiminde de aşırıya kaçılmamalıdır.

    Fiziksel aktivite: Soğuk havalar, yağmur ve kar yağışları günlük hareketlerimizi fazlasıyla kısıtlamaktadır. Sağlıklı kilo kaybı için egzersiz çok önemlidir. Metabolizmayı hızlandırır ve yağ yakımını arttırır. Günlük hareketlerimizi arttırmak için elektronik dijital ortamdan olabildiğince uzak durulmalıdır. Asansör yerine merdivenler tercih edilmelidir. Sürekli olarak araba kullanma durumu söz konusuysa araba gideceğiniz yere 10-15 dk mesafede bir yere park edilmelidir. Okul çağındaki çocuklar basketbol, voleybol gibi spor faaliyetlerine yönlendirilmelidir. İp atlama, koşma, yüzme gibi daha yorucu ve az zaman alan sporlar tercih edilebilir.

    Sıvı tüketimi: Havaların soğumasıyla orantılı olarak su tüketimimiz de azalmaktadır. Su yerine kaloriden zengin meyve suyu, sıcak çikolata, salep, boza gibi içeceklerin tüketimi kilo alımına neden olur. Soğuk havalarda ısınmak için çok fazla miktarda tükettiğimiz çay, kahve gibi kafein içeren içecekler ise vücudumuz için gerekli olan suyun fazla miktarda atılmasına neden olur. Bu nedenle sağlıklı bir birey günde en az 8 -10 su bardağı kadar su tüketmelidir. Siyah çay, kahve tüketimi yerine ıhlamur, kuşburnu, ekinezya çayı gibi C vitamininden zengin antioksidan çaylar tüketilmelidir.

    Metabolizmanın yavaşlaması: Kış aylarının gelmesi ile metabolizmamız da yavaşlar. Terleme azalır. Metabolizmayı canlandırmak için yarım saatlik yürüyüşler, bisiklet sürmek gibi günlük hafif aktivite sporları yapılabilir. Gün içinde 3’er saatlik arayla ana ve ara öğünler oluşturarak metabolizmayı aktif bir şekilde uyarıp çalıştırmayı amaçlamalıyız. Günlük 2-3 bardak yeşil çay tüketimi metabolizmayı hızlandırır.

    D vitamini eksikliği: Kanda D vitaminin düşüklüğü özellikle göbek bölgesi yağlanmasına neden olur ve kilo vermeyi zorlaştırır. En önemli kaynağı güneş olan bu vitamin besinlerde vücudumuzun kullanamayacağı bir şekilde bulunduğundan besinlerle alamamaktayız. Kış aylarının gelmesi ile güneşten yararlanma süremiz oldukça azdır. Bu nedenle havaların izin verdiği her fırsatta günlük 15-20 dk tenimizi güneşle temas ettirerek D vitamini eksikliğini gidermeye çalışmalıyız. D vitamini eksikliği, kişiyi psikolojik olarak da etkileyerek depresyon, mutsuzluk, isteksizlik gibi sendromlar oluşturur, kişinin beslenmesinde uyumsuzluklar yaşatır ve kilo artışına neden olur. Yeterince güneş ışığı almadığınızı düşünüyorsanız kan tahlili yaptırarak D vitamininizin eksik olup olmadığını öğrenebilir ve D vitamini takviyesi kullanarak eksikliği giderebilirsiniz.

    Grip – nezle – soğuk algınlığı: Kış aylarında hastalıklarla daha sık karşılaşmaktayız. Hastalık süresince iyileşmeyi sağlamak amacıyla sürekli dinlenmek durumunda kalırız ve bol vitamin yüklemesi yaparız. Fakat fazla C vitamini alımının nadir de olsa böbreklere zarar verebileceği ve böbrek taşı oluşturabileceği unutulmamalıdır. Günde maksimum 3 porsiyon sebze, 4 porsiyon meyve tüketimi günlük vitamin alımı için yeterli olacaktır.

    Metabolizma hızınıza göre beslenme planı: Kışları azalan metabolizma hızına göre bireye uygun kaloride beslenme programı hazırlanması çok önemlidir. Kişinin günlük alması gereken kalori miktarı diyetisyenler tarafından; yaşa, boya, kiloya, yağ oranına, yaptığı fiziksel aktiviteye, uyku saatlerine, sağlık problemlerine göre hesaplanmaktadır. Yazları metabolizma hızı daha yüksektir. Bir birey yazın aldığı günlük kaloriyi kış aylarında aldığında kilo artışı gözlenebilir. Bu nedenle de kışın alınan kiloların önüne geçebilmek için sağlıklı ve dengeli bir beslenmeyi ilke edinen bir beslenme uzmanına danışarak zorlu kış günlerini kolaylıkla kilo almadan atlatabilirsiniz.”

  • 2 yaş sendromunu atlatmak ailenin elinde

    Özel Ümit Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şadi İdem, bebeklikten çocukluk dönemine geçişte yaşanan 2 yaş sendromu hakkında ailelere önemli tavsiyelerde bulundu.

    2 yaş sendromunun çok sık karşılaşılan bir durum olduğunu söyleyen Dr. Şadi İdem, “2 ile 2 buçuk yaş arasında başlayıp 3 yaşa kadar olan bu dönemde çocukların inanılmaz derecede hızlı bir şekilde geliştiklerini görüyoruz. Bu dönem bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir. Bu dönemde motor fonksiyonlar hızlı bir şekilde gelişiyor. Duygularını daha iyi ifade etmeye başlıyorlar. Bebeklikte anneye bağlı iken, artık bağımsızlaşmaya başlıyorlar. Aktif ve bireysel olma çabası etkili oluyor. Çocuk daha koordineli yaşamaya başlıyorlar.Tüm bunlar, çocukta kendi hayatını denetleyebileceği algısı oluşturuyor. Bu kadar bağımsızlaşmanın olduğu bir dönemde, özerklik arzusu kaçınılmaz” diye konuştu.

    Bu sendromu belirleyen şeyin iki duygu arasındaki çelişme olduğunu söyleyen İdem, “Bunların biri özerklik duygusu, diğeri anneyi kaybetme korkusudur. Bir yandan ben birey olayım her istediğimi yapayım duygusu ve arzusu, bir yandan da ‘ama benim anneme de ihtiyacım var’ duygusu ve kaygısı çelişiyor. Öfke nöbetleri bundan kaynaklı olarak ortaya çıkıyor” dedi.

    Çocukta hangi belirtiler olur?

    2 yaş sendromundaki çocuklarda görülen değişimler hakkında bilgi veren İdem, “Çok dengesiz davranırlar. Dediklerini yapmak isterler, inatçı ve isyankar olurlar. Hayır lafını dinlemezler. Her söylenenin tersini yaparlar. Bir yandan da keşfederler, merak ederler, öğrenirler, sorgularlar. Bunlar da iyi yanları. Ama bunları genelde arka plana atıp baş edemediğimiz durumları ön plana çıkarırız” dedi.

    Bu dönemin ergenlik dönemine benzediğini söyleyen İdem, “Ergenlerin durumu neyse aslında bu dönem de böyle bir şey. Ergenlikte nasıl çocukluktan yetişkinliğe geçiş varsa, bunda da bebeklikten çocukluğa geçiş var. Bunu çocukluğun ergenliği diye de tanımlayabiliriz. Bu dönem, bireyselleşme ihtiyacının aslında ilk adımı. Bu dönemi kimisi çok kötü şekilde atlatırken, kimisi daha rahat atlatıyor. Bunu ailenin tutumu belirliyor” diye konuştu.

    “İnatlaşmada kaybeden aile olur”

    Ailelere önerilerde bulunan İdem, şunları söyledi:

    “Çocuk bir şey istediğinde inatlaşma yaşanıyor. Aile ile çocuk arasındaki inatlaşmada her zaman kaybeden anne babadır. Çocuk bir şey istediğinde bozuk plak gibi onu tekrarlar. Aile de aynısını yaparak, ‘Hayır bunu alamam çünkü sağlıksız’ diyerek aynı tekrarı yapmalı. Bu çok basit bir taktik. Anne baba çocuğun korkusunu kesinlikle kullanmamalılar. Eğer çocuklarını tehdit ederek, korkutarak yola getirmeye çalışırlarsa sağlıksız bir bireyleşme döneminin ilk adımı atılmış olabilir. Çocukların bireysel gelişimlerinin sağlıklı olmasını istiyorsak onlara özgürlük ve özerkliklerini yaşayacakları bir ortam sunmalıyız. Aynı zamanda belirli sınırlarımız da olmalı. Çocuk öfkelenebilir, korkabilir, üzülebilir, sevinebilir. Bu duyguları ifade ettiğinde bunları tam algılayamayabilir. Ona ‘korkma, öfkelenme’ demek o çocuğu yok saymak demektir. Duygusunu yok saymak, onu yok saymaktır. Yapmamız gereken ‘Evet öfkelisin anlıyorum. Ama bunu almayacağımı söylemiştim. Hayır almayacağım’ demektir. Böylece çocuğunuzun hem varlığını, duygusunu önemsiyorsunuz hem de davranışını eleştiriyorsunuz.”

    “Dengeyi bulmak kurtarıcıdır”

    İdem, dengeyi bulmanın çok önemli olduğunu belirterek, “Ya her dediklerine tamam diyorlar, şımarık ve tatminsiz çocuklar ortaya çıkıyor. Ya da baskı ve korkuyla dizginleri elimize alarak çocuğu baskı altına alıyoruz. Belki o zaman kazanmış gibi görünüyoruz ama maalesef özgüveni yıkılmış bir çocuk yetiştirmiş oluyoruz. Burada dengeyi bulmak çok önemli. Belli sınırlar olacak ve bu sınırlar mümkünse birlikte belirlenecek. Karar alırken onu da bir birey olarak işin içine katarsak bireyselleşmeyi kuvvetlendiririz. Her seçim bir sorumluluk gerektirir. O seçimin sorumluluğunu çocuk bedel olarak ödemeli, ceza ya da tehdit olarak değil. İstediğinin alınmamış olması çocuk için bir bedeldir. Ekstra bir şeye gerek yok” dedi.