Etiket: Aşut:

  • Aşut: “Küresel güç olmak istiyorsak, dijital dönüşümü gerçekleştirmek zorundayız”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, teknolojide küresel anlamda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandığına dikkat çekerek, “Küresel bir güç olmak istiyorsak, rekabet gücümüzü arttırmak ve kalkınmak istiyorsak, her sektör ve alanda dijital dönüşümü gerçekleştirmek zorundayız” dedi.

    Aşut, yaptığı yazılı açıklamada, küresel ekonominin yeni bir evreden geçtiğini, 2008 krizinden sonra küresel anlamda ilk kez ekonomik bir iyileşmenin gözlemlendiğini ve bu iyileşmenin ilk kez süreklilik kazandığını söyledi.

    “Dijital dönüşüm bir moda değil, zorunluluk”

    Dünyadaki diğer bir değişimin ise teknolojide yaşandığına dikkat çeken Aşut, teknolojideki bu değişim ve dönüşüme ’Endüstri 4.0’ denildiğini hatırlatarak, “Küresel bir güç olmak istiyorsak, rekabet gücümüzü arttırmak ve kalkınmak istiyorsak, her sektör ve alanda dijital dönüşümü gerçekleştirmek zorundayız. Bu bir moda değil, bir zorunluluk. Özellikle üretimde, var olan tesislerin dijital dönüşümünü, insan kaynağı eğitimi ile birlikte tamamlamak, yeni tesislerde ise daha kuruluş aşamasında bu vizyona göre yatırım yapmak zorundayız. Bu noktada Sanayi Bakanlığımızın ’Model Fabrika Projesi’ bir rol model ve eğitim alanı olacaktır. Ancak sadece üretim aşamasında dijitalleşme yetmez, yüksek katma değer oluşturmak için üretim öncesi ve üretim sonrası dijitalleşme bütüncül görülmelidir. Geleneksel üretim, geleneksel ihracat, geleneksel pazarlama değişiyor. Üretimin yanında, iş yapma şekli değişiyor. 2020’den sonra küresel ekonomide bir canlanma bekleniyor. Buna bugünden hazır olmak zorundayız. Bu pastadan ne kadar pay alacağımız bu çabaya bağlıdır” diye konuştu.

    “Ticaret savaşları başlıyor”

    2008’den 2018’e kadar küresel anlamda bir büyümenin gerçekleştiğini, ancak bu büyümenin ticaretsiz bir büyüme olduğunu söyleyen Aşut, 2020’den sonra ise ticaretle büyümenin olacağını kaydetti. “Ticaret savaşları geliyor ve ekonomi cephemiz sağlam olmak zorunda” diyen Aşut, bunun en büyük habercisinin, ABD’nin korumacı politikaları olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti; “Bu anlamda, Mersin özelinde baktığımızda, bir buçuk milyon dolar ihracatımız artmasına rağmen gerçek potansiyelimizi yansıtmıyor. İhracatı ithalatından fazla bir kent olarak, yani cari açığı olmayan, ülkeye net katma değer sağlayan bir kent olarak elbette oluşturduğumuz değerden mutluyuz. Ancak, sanayide marka kentlerin çoğunun ithalatının ihracatından fazla olması kabul edilemez ve acilen masaya yatırılması gereken bir konudur. Ama biz biliyoruz ki, küçük dokunuşlarla Mersin bunu en az 4-5 milyar dolara çıkarabilecek bir kent. Peki, nedir bu dokunuşlar? Elbette birinci etken fiziki alt yapı eksikleri. Yeni OSB alanlarının oluşturulması, havalimanının bitmesi, planlanan konteyner limanı ve lojistik merkezi projesinin hayata geçmesi, üretim ve ihracat artışını kolayca oluşturabilecek etmenlerdir.”

    “Mersin hak ettiği yatırımları alacak gibi”

    Bu anlamda gerek Kalkınma Bakanlığı, gerekse Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın önemli çalışmaları olduğunu dile getiren Aşut, “Bu çalışmaların merkezinde iş dünyasının desteği ve iş birliği var. Bu anlamda tüm strateji, yatırım alanı üretmekle başlıyor ve çok doğru bir adımdır. Yeni OSB’ler, yeni mega üretim bölgeleri ve sanayide dijital dönüşüm. Bunların sonucu, rekabette güç kazanmak ve katma değer oluşturmaktır. Mersin özelinde bu stratejinin ne olacağına baktığımızda, bakanlarımızla yaptığımız sayısız toplantının sonunda 6 yeni OSB Mersin ve ilçelerine geliyor. Bir mega sanayi bölgesi planlanıyor ve dijitalleşme anlamında ’model fabrikalar’dan biri Mersin’de kuruluyor. Bir Tasarım ve Dijital Dönüşüm Merkezi kuruluyor. Tüm bunlar yeni yatırımların önünü açacak eko-sistemin kurulması anlamına gelir. Aslında tüm bunlar son 5 yıldır planladığımız ve gündeme getirdiğimiz yüksek teknolojili bir üretim merkezi olmamızı, yani otonom bir ekonomiye doğru gittiğimizi gösteriyor” ifadelerini kullandı.

    “Mühendisler değil matematikçiler fabrikalarda olacak”

    Günümüzde gelişen teknolojinin iş yapma şeklini de değiştirdiğini belirten Aşut, “Bu anlamda MTSO olarak Mersin özelinde dijitalleşmenin yol haritasını çıkarmaya başladık. Bu konuda birçok sektör buluşması yapacağız. Amacımız, kısa sürede Mersin Dijital Dönüşüm Strateji Belgesini ortaya koymak ve bu işe planlı şekilde başlamak olacaktır. Emek gücü bitiyor, bilgi ve ileri teknoloji geliyor. İnsan gücü tamamen yok olmayacak, yeni işçi tanımı geliyor. 2020 yılında 50 milyon nesnenin bir birine bağlanacağı söyleniyor. Olağanüstü bir data oluşacak. Nesnelerin interneti her sektöre girecek ve büyük bir pazar olacak. Almanya 2025 Dijital Stratejisi’ni hazırladı. Önce alt yapıyı, yani fiber optik alt yapıyı yenileyecekler. İnovasyon ve yeni iş modellerine destek verecekler. ’İş Yeri 2030’ adında dijital eğitim modülü kurarak, nasıl bir iş yeri olmalı sorusuna cevap bulacaklar. Amaç, üretimde izlenebilirlik ve sıfır hata. İşte otonom üretim ve otonom ekonomi dediğimiz şey budur. Elbette yapay zeka işin merkezi olacak. Artık fabrikaların mühendisten çok matematikçiye, fizikçiye ihtiyacı olacak” şeklinde konuştu.

    “Önce insan”

    Satın almakla ’Endüstri 4.0’ın gelmeyeceğini, danışmanlıklarla bu dönüşümü sağlamak gerektiğini vurgulayan Aşut, sözlerini şöyle tamamladı; “MTSO Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi Projemizin amacı da budur. Hatta bunu bir adım öteye taşıdık ve bir ’Teknoloji Kampusu’ ile daha bütüncül bir hale getirmek istiyoruz. Önce değişim ve organizasyon, sonra insan eğitimi ve sonra dijitalleşme. Mavi yakalı yok olmayacak, kontrol panelinin arkasında metal yakalıya dönüşecek. İnsanın zekasına her zaman ihtiyaç olacak ama ucuz iş gücü, vasıfsız insana ihtiyaç kalmayacak. Eğer eğitim sistemimiz buna göre revize olabilirse zaten insanımızın iş sorunu kalmayacak. MTSO olarak bu vizyonla çalışıyoruz ve ülkemizin bu alanda da öncü kenti olacağımıza inanıyoruz.”

  • Aşut: “Piyasalardaki güven ortamı artacak”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, uzun süren iflas erteleme süreçleri nedeniyle alacaklara erişim noktasında yaşanan ciddi sıkıntıların çözümü üzerinde yürüttükleri çalışmaların sonuç vermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bu tasarıyla 6-7 yıldan 2 yıla inen iflas erteleme süreci piyasada güven ortamını artıracaktır” dedi.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda, yatırım ortamının iyileştirilmesini amaçlayan ’İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması’ hakkında kanun tasarısının kabul edilerek yasalaşması sonrası konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Aşut, bu tasarı ile 6-7 yıldan 2 yıla inen iflas erteleme sürecinin piyasada güven ortamını artıracağını söyledi. Meslek komitelerinden gelen talepler doğrultusunda hazırlanan raporların yönetim kurulu aracılığıyla TOBB’a taşınması sonrasında yürütülen ısrarlı çalışmalardan sonuç almaya devam ettiklerini belirten Aşut, bu çalışmalarla son dönemlerde iş dünyasının işlerini kolaylaştıracak devrim niteliğinde adımlar atıldığını vurguladı.

    Ekonomik açıdan tüm dünyanın sıkıntılı bir süreçten geçtiği dönemde, Türk iş dünyasının yolunu açacak önemli adımlar atılmasının, hükümet tarafından iş dünyasının sesinin duyulmasının büyük vizyonun bir göstergesi olduğunu kaydeden Aşut, emeği geçenlere teşekkür etti. Yeni düzenleme ile artık iflas erteleme sürecinin kalktığını, yerine alacaklılar ile borçlunun müzakere etmesi ve anlaşmalarının mahkemece tasdiki temeline dayanan konkordato kurumunun işlevsel hale getirildiğini anlatan Aşut, “Geçmiş dönemde sıkıntıya düşen bir şirket iflas erteleme yoluna gidiyordu ve 6-7 yıl devam eden bu süreç boyunca alacaklarınızı tahsil etmeniz mümkün olmuyordu. Böylesi bir durum piyasalara olan güveni sarsıyor, herkes nakitte kalmak istiyor, borçla iş yapmaktan kaçındığı, nakit ödeme alamadığı ürünü satmak istemediği için ekonomideki hareket yavaşlıyordu. Devrim niteliğindeki bu yeni uygulama ile alacaklarına daha kısa sürede ulaşabileceğini bilen iş adamları satışlarında da daha esnek davranabilecek, piyasalara güven artacaktır” diye konuştu.

    Alacaklının hakkını koruyan daha adil bir sisteme geçişin adımlarının atıldığını vurgulayan Aşut, bu sistemde de şirketin devamlılığının esas alındığını ancak şirketin devam edememesi halinde hızlı tasfiyesinin söz konusu olacağını bildirdi. Aşut, daha etik bir ticarete zemin hazırlayan böyle bir düzenlemenin yapılmasında emeği geçenlere teşekkür etti.

  • Başkan Aşut: “Teknoloji dünyanın merkezine oturdu”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, yazılım sektörünün, teknolojinin dünyanın merkezine oturduğunu belirterek, her sektörün odak noktasına teknolojiyi almaya başladığını söyledi.

    Başkan Aşut, MTSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Meclis üyeleri ile birlikte Mersin Teknopark’ı ziyaret etti. Teknopark Genel Müdürü Özgür Durmaz ve firma yetkililerinin ev sahipliğindeki görüşmede yazılım sektöründe faaliyet gösteren firmaların talepleri dinlendi. Yazılım sektörünün, teknolojinin dünyanın merkezine oturduğunu, her sektörün odak noktasına teknolojiyi almaya başladığını söyleyen Aşut, odanın bu alanda yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. 22 ülkeden 300’e yakın odanın üye olduğu Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’nde (ASCAME) MTSO’nun çeşitli komisyonlarda başkanlık görevi yürüttüğünü hatırlatan Aşut, yeni vizyon doğrultusunda ICT ve İnovasyon Komisyonu Başkanlığına aday olduklarını ve tüm üyelerin oyu ile başkanlık görevini Avrupa’dan aldıklarını anlattı. “Arkadaşlarımın talebi üzerine bu göreve talip olurken sizlerin çalışmalarına güvendim. Teknopark bu sektördeki en büyük sermayemiz” diyen Aşut, MTSO ekibine ve komite üyelerine böyle bir motivasyonu verdiği için Teknopark firmalarına teşekkür etti. Daha önce 9 No’lu Komite üyelerinin Teknopark firmaları ile bir araya gelip talepleri dinlediğini ve raporunu MTSO Yönetimi’ne sunduğunu ifade eden Aşut, “Bu talepler değerlendirildi, üzerinde çalışıldı. Alınan en önemli sonuç bildiğiniz üzere yazılım sektörüne sanayi sicil belgesi verilmesi konusunun çözüme kavuşturulması. Bir diğer talebiniz görünürlüğünüzün artırılması, alternatif pazarlara açılımınız noktasında destek verilmesiydi. Bu konuda Avrupa İşletmeler Ağı adı altındaki yapımızdan aktif olarak yararlanmanızı tavsiye ediyorum. Önümüzdeki günlerde bu konuda bire bir ziyaretler gerçekleştirilip konunun detayları size anlatılacak. Ancak şu kadarını söyleyebilirim, bu ağ yaklaşık 60 ülkede 1500 noktayı kapsıyor. Her bir nokta bizim gibi 10-20 bin üyesi bulunan Oda anlamına geliyor. Bu nedenle tedarik etmek istediğiniz ürüne bu büyük ağ üzerinden ulaşabileceğiniz gibi ürününüzü satabilir, kurmak istediğiniz işbirliklerini bu ağ üzerinden gerçekleştirebilirsiniz. Üstelik bu işlemler için hiç bir ücret ödemiyorsunuz. Aynı zamanda MTSO Haber Gazetemiz üzerinden yapılacak haberlerinizle şehir içi ve dışına çalışmalarınızı anlatabilirsiniz. MTSO’nun imkanlarından daha fazla yararlanmalısınız. 9 No’lu Komitemiz ile temaslarınızı artırınız” dedi.

    Yerli malı ve sanayi sicil belgesi konusunun detaylarına da değinen Aşut, yeni düzenlemeden yararlanabilmek için firmaların NACE kodunun 62.01 olması gerektiğini hatırlatıp, 1 Temmuz 2018’e kadar gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Mevcut durumda bu NACE koduna kayıtlı 24’ü teknopark firması olmak üzere toplam 63 MTSO üyesi bulunduğunu bildiren Aşut, bu sayının artırılması gerektiğini belirtti. MTSO’nun teknolojiye yönelik çalışmalarına da değinen Aşut, Teknopark yakınında kurulması planlanan Teknoloji Kampusu yatırımının detayları hakkında bilgi verdi. Aşut, “Bu kampus ürünlerinizin ticarileşebileceği, prototip üretim yapabileceğiniz, ortak kullanım atölyelerinin bulunduğu bir uygulama merkezi olacak. Aynı zamanda içinde yer alacak teknoloji koleji ile talep edeceğiniz insan kaynağı yetiştirilecek” diye konuştu.

    Durmaz: “Odanın destekleri önemli”

    Sanayi sicil belgesi sorununu geçmiş yıllarda çok kez dillendirdiklerini, bakanlıklarla temas kurduklarını ancak bireysel mücadelelerinden hiçbir sonuç alamadıklarını kaydeden Teknopark Genel Müdürü Özgür Durmaz, komite üyeleri aracılığıyla sorunun MTSO tarafından sahiplenilmesiyle birlikte hedeflerine ulaştıklarını dile getirdi. Odaların sonuç odaklı çalışmalarının sektörler adına büyük önem taşıdığını belirten Durmaz, “Daha öncesinde de yaptığımız görüşmelerde MTSO 9 No’lu Komite üyeleriyle birlikte dirsek temasımızı artırma kararı almıştık. Birlikte komisyon kurarak yazılım sektörünün kısa ve orta vadeli yol haritasını oluşturabiliriz. Aynı zamanda kentimizdeki Organize Sanayi Bölgesi, Serbest Bölge gibi ekonomik odaklarda firmalarımızın, ürünlerimizin tanıtımına yönelik ortak çalışmalar yürütebiliriz. Uluslararası toplantılara ya da teknoloji temelli fuarlara birlikte katılım sağlayabiliriz. Yerli ürünlerimizin kullanımının artırılması çok önemli. Aynı zamanda yerli ürün adedinin artması da aynı öneme sahip. Bu nedenle Oda’nın geçmiş yıllarda yaptığı Melek Yatırımcı konusunu geliştirip girişimci sayımızı artıralım” ifadelerini kullandı.

    MTSO 9 No’lu Komite Meclis üyesi Murat Yüksekbaş, önümüzdeki süreçte önceliklerinin Teknopark firmaları ile diyalogu artırmak olacağını, tek tek ziyaretler gerçekleştireceklerini söyledi. El birliği ile hareket edilmesiyle Mersin’in teknoloji odaklı bir kent haline dönüşebileceğini kaydeden Yüksekbaş, yalnızca Türkiye’nin değil Ortadoğu’nun teknoloji üretim merkezi olabileceklerine değindi. ASCAME ICT ve İnovasyon Komisyonu Başkanlığı ile birlikte MTSO’nun teknoloji alanında büyük bir sorumluluk üstlendiğine değinen Yüksekbaş, “Mersin için benim en yakın gördüğüm sektör teknoloji. Burası bir teknoloji ve yatırım kenti olabilir. Hindistan’ın yazılım ihracatı 85 milyar dolara ulaşmışken Türkiye’nin 1 milyar dolar seviyesinde. Yeni hukuki düzenlemeler ve bizlerin gayretleriyle bu rakamları üst noktalara taşımak elimizde” şeklinde konuştu.

  • Başkan Aşut: “Ülkemiz otomobilini de, uçağını da yapacak güçtedir”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Şerafettin Aşut, yerli otomobilin üretileceği en verimli yerin Mersin olduğunu vurgulayarak, “Biz yerli otomobilin üretilmesi konusunda kendimize, milletimize ve devletimize güveniyoruz, talipli firmalarımıza güveniyoruz. Türkiye bu başarı hikayesini yazmak zorundadır. Ülkemiz otomobilini de, uçağını da yapacak güçtedir” dedi.

    Başkan Aşut, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 1980’den sonra yaptığı liberal ekonomi atılımlarıyla üreten, arzu edilen seviyede olmasa da katma değer oluşturan bir ülke olma yolunda ilerlediklerini söyledi. Ancak son 40 yıla yakın zamandır ekonominin Türkiye’nin birinci gündemi olmadığını belirten Aşut, “Her zaman siyasi gündemlerin gölgesinde kaldı. Ekonominin birinci gündem olduğu dönmeler zaten ülkemizin sıçrama yaptığı dönemler oldu. 2002’den sonraki 7-8 yıl bu sıçramaları gerçekten yaşadığımız, ekonomik büyümenin, ihracatın rekorlar kırdığı yıllar oldu. Elbette bizim elimizde olmayan küresel finans krizleri, Arap Baharı, küçülen dünya ekonomisi gibi dış etmenlere bir de ülke içindeki hain bir darbe teşebbüsü ve sınırlarımızdaki sıkıntılar eklenince ekonomi ister istemez ikinci, üçüncü planda kaldı. Bizler Türk iş dünyası olarak her zaman şunu söyledik. Söz konusu ulusal güvenliğimiz ise her şey ikinci plandadır. Ve bir bedel ödenecekse, bir fedakarlık yapılacaksa bunu düşünmeden yaptık. Ancak, şunu da unutmadık, güçlü ülke aynı zamanda ekonomisi güçlü ülkedir. Eğer bugün bölgemizde yumruğumuzu masaya vurabiliyor ve ülkemizin haklarını savunabiliyorsak, bunun arkasında bir buçuk milyon girişimcisi ile güçlü Türk ekonomisinin etkisi göz ardı edilemez. Kendi, göbeğini kendi kesen bir ekonominiz varsa, askeri anlamda da cesur adımlar atarsınız, küresel politik tartışmalarda da masaya yumruğunuzu vurursunuz” diye konuştu.

    Türkiye’nin başarı hikayelerinden birinin de yerli otomobil olacağını kaydeden Aşut, “Çağımız bilgi çağı, dijitalleşme çağı, otomobil mi kaldı’ diyerek bu önemli hamleyi yok etmeye, milletimizin moralini ve bu işe talipli olan firmalarımızın motivasyonunu bozmaya kimsenin hakkı yok. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, otomobil bizce daha uzun yıllar hayatımızda olacaktır ve önemli bir uluslararası ürün olmaya devam edecektir. Bu noktada önemli olan yerli otomobilin donanımları ve kullanacağı yakıtıdır. Bu noktada yerli otomobilin elektrikli bir model olacağı açıklaması sürecin ne kadar doğru yöne gittiğini göstermiş ve bizi daha da umut vermiştir” şeklinde konuştu.

    “Mersin yerli otomobilin üretileceği en verimli yerdir”

    Şu anda yerli otomobilinin nerede yapılacağı sorusunun sıklıkla gündeme geldiğini kaydeden Aşut, “Elbette birçok il ve bölge buna talipli olacaktır ama bu noktada bu işe talipli olan firmalarımız ülkemizin büyük kurumsal firmalarıdır ve en verimli, en uygulanabilir bir araştırmayı yapacaklardır. Ancak, MTSO olarak, Mersin iş dünyası olarak biz de bu üretimin yer olarak Mersin’in ideal noktalardan biri olduğunu düşünüyoruz. Bunun çeşitli nedenleri var. Öncelikle Mersin ve hinterlandı Mersin, Adana, Tarsus daha önce birçok kez tekerlekli araçların, paletli iş araçlarının, kamyon ve otobüslerin imalatlarının başarıyla yapıldığı, tecrübesi olan bir kent ve bölgedir. Yan sanayi sorunu yoktur ki bu anlamda hinterlandında Gaziantep, Kahramanmaraş, Konya ve Kayseri yan sanayinin güçlü olduğu, tecrübeli illerden oluşmaktadır. İşe bölgesel iş birliği açısından bakılmalıdır. Ana hammadde olan yassı çelik anlamında İskenderun ülkenin yassı çelik üretim merkezidir. Üretilecek olan araç daha çok Afrika, Orta Doğu ve Asya pazarına hitap edeceğine göre Mersin Limanı ki ülkemizin en büyük ikinci ithalat ve ihracat limanıdır, transit hatlarıyla yerli otomobili en ucuz ve en kısa zamanda taşıyacak lojistik alt yapıya sahiptir. Doğu Akdeniz Bölgesi’nde 25 üniversite, 10 teknopark var ve Ar-Ge’nin, vasıflı insan kaynağının olduğu bir bölgeyiz. Tek sıkıntımız yatırım arazisi sorunuydu. Ancak, Kalkınma Bakanımızın müjdeleri ile bu sorunun yakın zamanda çözüleceğine eminiz. Kısaca yerli otomobil üretim yeri olarak Mersin, her potansiyele sahiptir, her desteğe hazırdır. Biz yerli otomobilin üretilmesi konusunda kendimize, milletimize ve devletimize güveniyoruz, talipli firmalarımıza güveniyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Ülkemiz otomobilini de, uçağını da yapacak güçtedir”

    Türkiye’nin bu başarı hikayesini yazmak zorunda olduğunun altını çizen Aşut, “Biz yokluk zamanımızda, küllerinden doğan bir devlet olarak 1925-1945 arasında 400 farklı model uçak yapmışız. Bundan korkan küresel güçler ’siz yapmayın, ne gerek var, biz size veririz’ demiş ve bu üretimi bir şekilde durdurmuşlardır. Kendi otomobilimizi ve trenimizi yapmışız onu da aynı oyunlarla durdurmuşlar. Yıllarca ulusal savunma sanayimizin gelişmesine izin vermemişler. Bu sefer bunun ucunu bırakmamalıyız. Bu sefer bu başarı hikayesinin yarım kalmasına izin vermemeliyiz. Bu sadece bir otomobil değil, bir moral meselesidir. İşte bugün sınırlarımızı kimseye ihtiyacımız kalmadan koruyabiliyorsak, Kıbrıs Harbi sonunda bizi uygulanan ambargoların sonucu kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı iştiraklerinin vizyonu vardır, milli savunma sanayimizi kurma çabası vardır. Bugün bu çaba daha da sahiplenilmiş ve olağanüstü başarılara imza atılmaktadır. Ülkemiz otomobilini de, uçağını da yapacak güçtedir. Yeter ki, ekonomi ülkemizin birinci gündemi olsun. Yeter ki, eğitim sistemi buna göre revize edilsin. Yeter ki, bizi içte tek yürek olalım. Başka Türkiye yok, başak vatan yok” dedi.

  • Aşut: “Siyasetin de bir Siyaset 4.0’a ihtiyacı var”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Endüstri 4.0’a geçişte gerekli politikaları oluşturacak olan siyasetin de bir Siyaset 4.0’a ihtiyacı olduğunu belirterek, “Eski siyasi yaklaşımlar yeni insan kaynağını yönetemiyor. Siyaset, gelişmelerin arkasında kalmamalı, kendi dinamiklerini revize etmeli, bürokrasisini ve teknokratını buna göre eğitmelidir” dedi.

    MTSO Başkanı Aşut, yazılı bir açıklama yaparak, Türkiye’nin gündemine giren yeni bir kavram olan Endüstri 4.0 ile ilgili bazı yanlış bilgiler olduğunu ifade ederek, yeni sanayi devrimini değerlendirdi. “Ülke olarak sürekli yaptığımız bir yanlışımız var; o da ne zaman hayatımıza yeni bir kavram girse, o kavramı o kadar çok kullanır ve içeriğini unutacak kadar slogan haline getiririz ki, kavram artık anlamını yitirir, somut faydaları da” diyen Aşut, bu yeni kavramlarının en popülerinin ise Endüstri 4.0 olduğunu vurguladı. Her kavramın önce farkındalık oluşturarak gündeme gelip yaygınlaştığına işaret eden Aşut, ancak farkındalık sonrasında işlerin somutlaşmaya başlaması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’nin ise sadece farkındalık aşamasında kaldığını, somut çıktılara odaklanmayınca kavramın sloganlaşmaya ve içinin boşalmaya başladığını belirtti. Aşut, “Aynı şeyi ekonomimizin geleceği olan Endüstri 4.0 kavramına yapmamalıyız. Teknolojik gelişmeler bilimsel gelişmeye paralel bir konudur. Bilimsel seviyesi sınırlı bir toplumdan teknolojik gelişmeler bekleyemeyiz. Dünyada cep telefonu kullanma sayısı nüfusunu geçen nadir ülkelerin başındayız. Bu bizim teknolojik olarak geliştiğimizi göstermez. Yurt dışında olan bir teknoparkın, ar-ge tesisinin veya laboratuvarın aynısını -elbette ekipmanın tamamını ithal ederek- ülkemizde yapmak yüksek teknolojiyi gerçekleştirdiğimiz anlamına gelmez. Hele hele emir ve talimatla bilim, ileri teknoloji veya bunların sonucu olan Endüstri 4.0 ortaya çıkmaz. Bilim analitik bir düşünce yapısı gerektir. Bu anlamda ilkokuldan üniversiteye bu işin temeli olan eğitim 4.0 olmadan; yani Endüstri 4.0’ı ortaya çıkaracak ana unsur olan eğitim yeniden buna göre kurgulanmadan gerçek anlamda Endüstri 4.0 olmaz. Sadece güzel teknoparklarımız olur, modern ar-ge tesislerimiz olur, şık binalarımız olur” ifadelerini kullandı.

    “Eğitim 4.0 bu yeni devrimin payandasıdır”

    Gerçek teknolojik ilerlemeleri yakalamayı, Türkiye’de de gerçekleştirmeyi doku nakline benzeten Aşut, hazır teknolojik gelişmeleri alarak gerçek bir Endüstri 4.0 oluşturulamayacağının altını çizdi. Aşut, “Başkalarının elma ağacının elmalarını kendi ağacınıza takarak elma ağacı yetiştiremezsiniz. Bunu düşünecek beyinler yetiştirmemiz gerek. Bunun da başlangıcı ilköğretimdir. Yazılım ve internet Endüstri 4.0’ın temel payandalarıdır. Ne mutlu bize, iş dünyasının gündeme getirmesi sonucu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın desteği ile Kod Yazma eğitimleri ilkokul müfredatına girdi. Bunu çok önemsiyoruz. Ama yetmez. Öğrencilerin analitik düşünme becerisini geliştirecek derslerin oluşturulması, matematik, fizik, kimya, biyoloji, fen derslerinin mühendislik uygulamalarına entegre edilerek, üretime yönelik bir ‘Maker Space’ bakış açısıyla klasik sınıfların atölyeye dönüşmesi gerekir. Bizce akademisyenlerin haftada birkaç saatini mutlaka ilk, orta ve lise eğitimlerine ayırmaları, bunu gerçekleştirmek adına büyük bir yeniklik olur. Ancak, insan kaynağımız bir robot değildir. Robotlar verilen emri yerine getirir, ne kodlarsanız onu yapar. Endüstri 4.0 bu anlamda insanın yerini tamamen alamaz, çünkü robotları idare edecek olan da insandır. Endüstri 4.0’la sadece çalışanların iş tanımı değişecek. Kas gücüne gerek kalmayacak, insan kontrol panelinin arkasına geçecek. Eğer buna hazır olamazsak, insan kaynağımızı buna göre eğitemezsek, işsizlik işte o zaman oluşur” dedi.

    Endüstri 4.0’ın sadece sanayi ile sınırlı olmadığına dikkat çeken Aşut, şöyle devam etti: “Endüstri 4.0 bir üretim felsefesidir ve teknolojinin her alana entegrasyonunun adıdır. Endüstri 4.0 hangi sektör olursa olsun, ister hizmet ister ticaret isterse üretim, işin içinde yazılım, internet, nesnelerin interneti, siber teknolojiler, bulut teknolojilerinin olmasıdır. Bu anlamda Lojistik 4.0, Tarım 4.0, Ticaret 4.0, Turizm 4.0 gibi kavramlarla işi zenginleştirebiliriz. Hatta sağlıktan gündelik yaşama kadar her alanı dahil edebiliriz.”

    “Siyaset 4.0 olmadan doğru politikalar oluşamaz”

    Tüm bunların payandasının eğitim olduğunu vurgulayan Aşut, Eğitim 4.0 tasarlanmadan bu hedeflere ulaşmanın mümkün olmadığının altını çizdi. Bu noktada sadece fiziksel şartların değil, aynı zamanda eğiticilerin eğitiminin ve müfredatın da buna uygun olarak revize edilmesi gerektiğini belirten Aşut, şunları kaydetti: “Bu işi yapacak en etkin güç elbette devlettir. Bunları yapacak, bu politikaları oluşturacak olan siyasetin de bir Siyaset 4.0’a ihtiyacı olduğu açıktır. Eski siyasi yaklaşımlar yeni insan kaynağını yönetemiyor. Siyaset bu gelişmelerin arkasında kalmamalıdır. Siyaset de kendi dinamiklerini revize etmeli, bürokrasisini ve teknokratını buna göre eğitmelidir. Bu bir değişimdir ve tarih bize göstermiştir ki, hiçbir toplumsal ve ekonomik değişim yok ki siyaseti şekillendirmesin. Öncelikler değişirken hizmetin önceliği de değişmek zorundadır. En basiti modern çağın icra makamı olan, demokrasinin odağı olan yerel yönetimlerin artık kaldırım, yol ve kanalizasyon önceliklerinin yerini ekonomiye, eğitme entegre olmaya bıraktığını görmek zorundayız. Çünkü kamu, yerel yönetim, özel sektör ve üniversiteler bu masanın dört ayağıdır ve artık bu vizyona kafa yorulmalıdır.”