Etiket: Aslında

  • Çelik’ten Ramazan Bayramı Mesajı: “Bayram aslında bayram yaptırmaktır”

    AK Parti Antalya Milletvekili Sena Nur Çelik, Ramazan Bayramının ilk gününde Alanya Belediye Düğün Salonunda protokol ve hemşerileriyle bayramlaştı.

    Ramazan Bayramı’nda birlik ve kardeşlik mesajı veren Çelik, ‘’Bir ay boyunca dayanışma, kaynaşma, yardımlaşma iklimini hep birlikte yaşadık. Milletimizle, mahallemizle, komşularımızla gönül sofralarımızda ekmeğimizi, suyumuzu paylaştık. Bugün Ramazan Bayramını idrak ediyor olmanın sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bayramınızı en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Şehrimiz, ülkemiz ve bütün İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Sağlık, mutluluk ve huzur içinde bir bayram geçirmenizi diliyorum. Kültürümüzde bayramların özel bir yeri var. Bayramlar bizi birleştiren günlerdir. Bayram sevinç ve neşe, kalplerde heyecan ve yüzlerde tebessüm demektir. Bir araya gelmek, kavuşmak, kaynaşmak demektir. Birlik, beraberlik, sevgi, dayanışma ve kaynaşma hislerimiz bugünlerde en yoğun bir biçimde yaşanmaktadır. Bayramlarda millet olma bilincimiz ve aidiyet duygularımız güçlenir. Özellikle son dönemde hem coğrafyamıza hem de ülkemize yönelik büyük oyunlar oynanıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’nin son yıllarda kat ettiği ilerleme, bazı odakları tedirgin etmiş görünüyor. Bir yandan terör, diğer yandan FETÖ ve ekonomi silahıyla bizi yolumuzdan döndürmenin peşindeler. Hedefleri belli. Ülkemizi kontrol altında tutmak ve irademize sınır koymak istiyorlar. Ama bugünün Türkiyesi, geçmiş dönemlerin muhtaç, bağımlı ve kolayca yönlendirilebilen Türkiyesi değil. Millet olarak birbirimize kenetlendikçe, bir ve beraber oldukça daha güçlü ve daha büyük bir ülke olmaya başladık. Başarımızın anahtarı budur.Bu sebeple bayramlar, bir kez daha birbirimize kenetlenmenin, milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirmenin vesilesi olmalıdır. Şimdi her zamankinden daha çok kucaklaşmaya ihtiyacımız var.’’ dedi.

    ‘’Mazlumların gözyaşlarını silmeye devam edeceğiz’’

    Bayramın mazlumlar için kurtuluş vesilesi olmasını dileyen Çelik, şunları söyledi: ‘’ Üzüntüler paylaşıldıkça azalır, sevinçlerse paylaşıldıkça çoğalır. Bayram sevinci de paylaşıldıkça artar. Bayram, eğer herkes bayram yapabiliyorsa bayramdır. Yani bayram yapmak, aslında bayram yaptırmaktır. Biz de milletvekilleri ve siyasetçiler olarak bu anlayışla bayrama yaklaşıyoruz. Bayramlar, şehitlerimizin aileleriyle, gazilerimizle, yetim ve öksüzlerle buluşmak için önemli bir fırsattır. Yol gözleyen yaşlılarımızı ziyaret edip gönüllerini, dualarını almanın tam zamanıdır. Arakan’da, Filistin’de, Afganistan’da ve bütün mazlum coğrafyalarda umutlarını Türkiye’den esen merhamet rüzgarına bağlayan mağdurlara, ezilenlere yardım elimizi uzatmayı sürdüreceğiz. Bayramın mazlumların kurtuluşuna İslam aleminin huzura kavuşmasına vesile olmasını diliyorum. Bayram sevincinin Antalya’da ve güzel ilçemiz Alanyamızda büyük bir coşku içinde geçmesini diliyorum. Büyükşehir belediyemiz, hemşerilerimizin bayramı huzur içinde geçirmesi için bütün tedbirleri almış durumda. Ülkemizin ve milletimizin bayramı huzur içinde yaşayabilmesi için görev başında bulunan güvenlik görevlilerimiz başta olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Milletimizin, hemşerilerimizin bayramını en kalbi duygularla tebrik ediyorum.’’

    “2023 hedeflerimize ilerliyoruz’’

    Bayramdan önce verilen müjdeleri hatırlatan Çelik, ‘’Yılda iki kez bayram ikramiyesi ile emeklilerimizin yüzü güldü. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bayramdan hemen önce bu kez öğrencilere yönelik bir müjde verdi. Her yıl 100 bin gencimize eğitimlerini sürdürdükleri şehirde iş fırsatı sunmayı hedefliyoruz. Öğrencilerimize yaz tatilinde 3 aylık asgari ücret karşılığında sosyal çalışma imkanı getiriyoruz. Milletimizin refah seviyesini daha çok yükseltmek için çalışacağız. Özellikle son dönemde hem bölgemizde hem de ülkemizde büyük oyunlar oynanıyor. Türkiye’ye yönelik tüm tehditlere rağmen yepyeni projeleri hizmete sunmaya hazırlanıyoruz. 2023 hedeflerimize adım adım ilerliyoruz. Büyük güç Türkiye için birbirimize daha çok kenetlenerek yarınlara yürüyeceğiz. ” şeklide konuştu.

    Sena Nur Çelik daha sonra İspatlı Mahallesi’ndeki baba ocağına geçti. Babaannesi Ümmühani Çelik’in elini öptü, duasını aldı. Akrabalarıyla bayramlaştıktan sonra hemşerilerinin bayramını kutladı.

  • Yener Çevik: “Aslında rap müziği, direnişin müziğidir”

    Gelecek ay vizyona girmesi beklenen “Direniş Karatay” filminde ‘Hu’ parçasıyla yer alan rap sanatçısı Yener Çevik, “Yaşam sizi daima direnmeye zorluyor. Aslında rap müziği, direnişin müziğidir” dedi.

    Rap müziğinin özgün ve sevilen ismi Yener Çevik, geçtiğimiz günlerde Direniş Karatay filmi için hazırladığı “Hu” parçasıyla dikkat çekti. Filmin çekimlerinin yapıldığı, Türkiye’de ilk Selçuklu dönemi platosu olma özelliğini gösteren platoyu gezen Yener Çevik, filmde yer almaktan gurur duyduğunu söyledi. Filmin hikayesiyle kendi hayat hikayesi arasında bağ kurduğunu belirten Çevik, Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesinin çok önemli bir projeye imza attığını, üniversitelerin benzer faaliyetlerde daha çok bulunması gerektiğini ifade etti.

    “Aslında rap müziği, direnişin müziğidir”

    Moğol baskısına direnen Selçukluların hikayesini anlatan filmin müziğini hazırlayan Yener Çevik, filmin hikayesiyle kendi hayat hikayesi arasında bağ kurduğunu anlattı. Çevik, “Filmde, ciddi anlamda kendi gerçeklerimiz için bir mücadele, bir direniş görüyoruz. Kendi hayatlarımızda da gerçeklerimiz için ciddi bir direnişte bulunmamız gerekiyor. Yaşam sizi daima direnmeye zorluyor. Ben mesela, şimdilerde kenar mahalle diye adlandırılan bir mahallede büyüdüm. Hayatta kalmak için direnmenin şart olduğu mahallelerin birinde. Yaptığım müzik sayesinde de bu direnişi gerçekleştirebildim. Aslında rap müziği, direnişin müziğidir. Bu anlamda Direniş Karatay’ın hikayesiyle hem kendi hayat hikâyem hem de müziğim arasında bir bağ kurdum ve filmdeki tokat gibi mücadeleyi, cevabı benimsediğim için yer aldım” dedi.

    Sanatın da eğitim süreciyle yakından bağlantılı olduğunu dile getiren Yener Çevik, bir filmin yapımcılığını ilk defa bir üniversitenin üstleniyor olmasının pek çok projeyi de beraberinde getirmesinin yolunu açtığına değindi. Çevik, “Bir sinema filmi, eğer nitelikli bir filmse, asla yalnızca bir film değildir. Özellikle Direniş Karatay’da ciddi bir eğitim vurgusu görüyoruz. Bu anlamda üniversitelerin bu tür faaliyetlerde daha fazla bulunması gerektiğini düşünüyorum. Belki de KTO Karatay Üniversitesinin bu girişimi ardından pek çok projeyi sürükler, kim bilir” diye konuştu.

    “Selçuklu tarihi bizim tarihimizdir”

    Yener Çevik, gizli kalan Selçuklu tarihini anlatan bir projede yer almanın gurur verici olduğunu söyleyerek, “Genellikle tarih kitaplarının Osmanlı tarihiyle ve Cumhuriyet dönemiyle ilgilendiğini görüyoruz. Selçuklu tarihi, bu anlamda, biraz gizli kalmıştır. Ancak o da bizim tarihimizdir. Üstelik tarihimizin en önemli dönemlerinden de biridir. Direniş Karatay’ın çok odaklanılmayan bir döneme odaklanması benim için ayrıca önemli. Bu anlamda, alanında belki de bir ilk olduğu için bu projede yer almaktan onur ve gurur duyuyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    Çevik, film müziğindeki ‘Hu’ ifadesinin rap türü bir parçada yer almasına alışık olunmadığının hatırlatılması üzerine, “Bu ifadeye biz kültürel anlamda çok yakınız ve çok sık kullanırız. Hu aslında dille, kelimeyle ifade edemediğiniz, sözcüklerin sizin için yetersiz kaldığı noktada başvurduğumuz, kısa ve en etkili yollardan biri. Başka bir şey aramamak lazım” şeklinde konuştu.

  • AB eski Bakanı Egemen Bağış: “Hepimiz güvende olmadıkça aslında hiç birimiz güvende değiliz”

    Uluslararası iş birliği ve sürdürülebilir diyaloğa katkı için düzenlenen 8. Boğaziçi Zirvesinin ön tanıtım toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Avrupa Birliği (AB) eski Bakanı ve UİP Eş Başkanı Egemen Bağış, güvenliği ve göçün ticareti de etkilediğini belirterek, “Hepimiz güvende olmadıkça aslında hiç birimiz güvende değiliz. İstanbul güven olmadıkça, Lizbon, Paris ve Berlin’in güvende olduğunu hiç kimse iddia edemez” dedi.

    Uluslararası iş birliği ve sürdürülebilir diyaloğa katkı için düzenlenen 8. Boğaziçi Zirvesinin ön tanıtım toplantısı İstanbul Beşiktaş’taki bir hotel de gerçekleştirildi. Toplantıya, AB eski Bakanı ve Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) Eş Başkanı Egemen Bağış, İstanbul Valisi Vasip Şahin, AB’nin Göçten Sorumlu Komiseri Dimitri Avramopoulos UİP Kurucusu Cengiz Özgencil, Alman Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ve davetliler katıldı.

    “Hepimiz güvende olmadıkça aslında hiç birimiz güvende değiliz”

    Toplantıda bir konuşma yapan Egemen Bağış, Boğaziçi Zirvesinin sadece iş dünyası ile iş adamlarının bir araya getiren zirve olmadığını ifade etti. Bağış, “Bunun güvenlik ile alakası hepimiz biliyoruz ki aslında güvenlik ve göç her şeyi etkilediği gibi ticareti de etkiler. Hepimiz güvende olmadıkça aslında hiç birimiz güvende değiliz. İstanbul güven olmadıkça, Lizbon, Paris ve Berlin’in güvende olduğunu hiç kimse iddia edemez. Diyarbakır güvende olmadıkça Lion, Brüksel ve Atina’nın güvende olduğunu kimse söyleyemez. Artık gerçekten çok daha entegre bir dünyada yaşıyoruz” dedi.

    “Zirvenin yankıları dünyanın her yerinden duyacağız”

    Boğaziçi Zirvesinin önemine de değinen Bağış, “Boğaziçi Zirvesinin 8’incisi gerçekten çok enteresan sahnelere imkan verecek. Bu akşam ki yemekte bile masamızda normalde birbirleriyle görüşmeyen bir Suudi ve Katarlı Bakan aynı masayı paylaştı. Bu da gerçekten Türkiye’nin ve İstanbul’un barış konusunda ne kadar önemli küresel bir merkez olduğunu ortaya koyuyor. Zirve hem iş dünyasını hem siyaset dünyasını hem de kültür dünyasını bir araya getiriyor. Türkiye doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi olarak, İstanbul’da Asyanın en Avrupalı, Avrupanın da en Asyalı şehri olarak böyle bir zirve için mükemmel bir merkezdir. Ümit ediyorum ki zirvenin yankıları dünyanın her yerinden duyacağız” ifadelerini kullandı.

    Toplantıda bir açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Valisi Vasip Şahin de, İstanbul’da bu zamana kadar gerçekleştirilen, ekonomik, finansal ve kültürel gelişimleri anlattı.

  • CERN: “Evren aslında var olmamalıydı”

    Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde çalışan bilim insanları yaptıkları araştırma sonucunda evrenin varlığına akıl erdiremediklerini belirterek “Evren aslında var olmaması gerekiyordu” ifadesini kullandılar.

    Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ndeki (CERN) bilim insanları, evrenin neden ortaya çıktığı anda kendini yok etmediğini bulmak için madde ve anti madde arasındaki farkları araştırmaya başladıklarını, farklı kütleleri, elektrik yükü gibi bir dizi olasılıkları deneyerek çalışma yaptıklarını belirterek “Bir fark bulamadık. Evrenin aslında var olmaması gerektiği sonucuna vardık” görüşünü dile getirdiler. Araştırmanın yazarı Christian Smorra, “Bütün gözlemlerimiz, madde ve anti madde arasında bir simetri olduğunu ortaya çıkardı Bu yüzden aslında evren var olmaması gerekiyor. Burada bir yerde asimetrinin var olması gerekiyor, fakat biz fark nerede anlamıyoruz. Simetri kırılmasının kaynağı nedir?” şeklinde açıklama yaptı. Smorra, sözlerine şöyle devam etti: “En son olasılık madde ve anti-maddenin farklı manyetizmasıydı. Ancak yeni araştırmalar, madde ve anti-maddenin bir şekilde birbiriyle aynı olduklarını gösteriyor. Bu da evrenin neden hala var olduğu sorusuna daha da gizem katıyor.”

    Somorra, bilim insanlarının anti-maddenin manyetizmasını her zamankinden daha hassas bir biçimde ölçmesi sonucunda maddenin ve anti maddenin tam simetrik görünüşüne şaşırdıklarını belirterek şunları kaydetti: “CERN araştırması, anti-maddenin fiziksel bir taşıyıcı içinde tutulması imkânsız olduğu için bilim adamlarının anti-protonları özel “penning tuzakları”nda yakaladığını gördü”

    Çalışmayı yapan araştırmacı grubunun sözcüsü Stefan Ulmer ise yaptığı açıklamada “Bu kadar kısa sürede gerçekleşen bu muazzam artış ancak tamamen yeni yöntemlerle mümkün oldu” dedi. Ulmer, şunları kaydetti: “Araştırmacılar, anti-protonları daha ayrıntılı olarak inceleyebilmeyi ve gizeme daha yakından bakabilecekleri zaman bir fark olup olmayacağını umuyorlar. Öte yandan, diğer bilim adamları ise diğer olasılıklara bakmaktadır. Bu olasılıklara göre karşıt madde tersine çevrilmiş yerçekimine sahiptir, bu da, sonuç itibariyle yukarı doğru düşeceği anlamına gelir”

  • Çalışma Genel Müdürü Önder: “’İş kazalarında birinciyiz’ derler ama aslında öyle bir şey yok”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, “Her zaman şunu derler, ’dünyada iş kazalarında birinciyiz’ aslında öyle bir şey yok, şu anda dünyada birinci falan değiliz, biz ülke olarak düzenli istatistik veren Avrupa ülkeleri dışındaki neredeyse birkaç ülkeden biriyiz” dedi.

    Önder, ’Çalışma Hayatında Milli Seferberlik’ programı kapsamında kamu temsilcileri ve çalışanlarını bilgilendirmek üzere Hatay’da, düzenlediği basın toplantısında, yıl sonuna kadar ilave alınarak istihdam edilen işçilerin vergi ve sigorta primlerinin İŞKUR tarafından karşılandığını ve bu çalışmanın Cumhuriyet tarihinin en önemli teşviklerinden birisi olduğunu söyledi.

    İş güvenliği ve sağlığı konusunda da yeni bir kampanya başlattıklarını belirten Önder, “Burada biz tabii ki istihdamı arttıracağız, iş kanununda gerekli düzenlemeleri yapacağız ama dünyada da olduğu gibi ülkemizde iş kazaları hala ciddi bir problem, amacımız minimuma indirebilmek. Son dönemlerde özellikle 2013’te 6331 Sayılı İş Sağlığı, İş Güvenliği Yasasının çıkması, belli zorunlulukların gelmesi biraz bu sayıları düzeltti ama bizim amacımız bunu olabilecek en minimum seviyeye mümkünse sıfıra indirmek. Her zaman şunu derler, ’dünyada iş kazalarında birinciyiz’ aslında öyle bir şey yok, şu anda dünyada birinci falan değiliz, biz ülke olarak düzenli istatistik veren Avrupa ülkeleri dışındaki neredeyse birkaç ülkeden biriyiz. Pek çok ülke bu istatistikleri doğru düzgün vermeyip açıklamadığı için aslında biz resmi istatistiklerde birinci olmasak da ön sıralarda yer alıyoruz” diye konuştu.

    Umdukları kadar Suriyelinin çalışma iznine başvurularının olmadığını belirten Önder, “Neden olmadı, çünkü bir şekilde insanların kayıt altına alınmasının bir maliyeti var. Bir işveren bunu 300-500 lira verip çalıştırırken birden işverene maliyeti 2 bin küsür lirayı bulan bir sistemin içine de girmek istemiyor. Burada şu devreye giriyor, bahsettiğim teşviklerde yabancı yerli ayrımı yok, bu pirim ve vergilerin İŞKUR fonundan karşılanması Suriyeliler için de söz konusu olabilir diğer yabancılar için de, çalışma izni alan herkes için söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı.