Etiket: Asırdır

  • Yarım asırdır takunya yaparak geçiniyor

    Mardinli Şeyhmus Sara, yarım asrı aşkın süredir takunya yaparak geçiniyor.

    Kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan birçok mesleğin yaşatılmaya çalışıldığı Mardin’de, takunyacılık yapan 76 yaşındaki Şeyhmus Sara, babasından öğrenip, 60 yıldır sürdürdüğü mesleğini bütün zorluklara rağmen devam ettirmeye çalışıyor. Genellikle ıslak tabanlı mekanlarda kullanılan takunyaları Marangozcular Çarşısı’ndaki dükkanında üreten Sara, takunyaların eskisi gibi rağbet görmediğini söyledi. Plastik terliklerin çıkmasıyla işlerinin bozulduğunu anlatan Sara, “Kahveye gitmektense bu ufacık dükkanda uğraşıp zaman geçiriyorum. Plastik terliklerin çıkmasıysa işimiz tamamen bitti. Naylon ve fabrikalar el sanatlarını öldürdü. Eskiden gelinler için gümüş işlemeli takunya yapardık. Her gelin muhakkak bir takunya alırdı. Şimdi kimse almıyor” dedi.

    “Hayırseverler camilere bağışlıyorlar”

    Hayırseverlerin genellikle Ramazan ayında takunya alarak camilere bağışladığını belirten Sara, yılın 12 ayında sadece bir ay iş yaptıklarını söyledi. Sara, “Şuan sadece takunyalarını yapıp bir kenara bırakıyoruz. Ramazan ayının dışında günde bir çift bile satamıyorum. Mübarek Ramazan ayında bazı hayırseverler gelip takunya alıp camilere bağışlıyorlar. Ramazan yaklaştı, inşallah işimiz açılacak ama sadece bir aydır” diye konuştu.

  • (Özel haber) Çeyrek asırdır kanayan yara: Hocalı

    Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde yer alan Hocalı kasabasında Ermeni güçleri tarafından yapılan katliamın üzerinden tam 25 yıl geçti.

    Tarihler 26 Şubat 1992’yi gösterdiğinde, Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında büyük bir vahşet yaşandı. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi açıklamasına göre 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlının hayatını kaybettiği katliam, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından Dağlık Karabağ’ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil katliam olarak nitelendirildi. Katliamın üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen, acılar tazeliğini koruyor.

    “Biz soykırım olarak nitelendiriyoruz”

    Olayın 25’inci yılında bir açıklama yapan Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği Başkanı Cavid Aydın, Hocalı’da yaşananların katliam değil soykırım olduğunu ifade etti. Hocalı’da insanların vahşice katledildiğini belirten Aydın, “Biz Azerbaycan tarafı olarak Hocalı’da 1992 yılında yaşanan olayı kesinlikle katliam olarak değil, soykırım olarak nitelendiriyoruz. Katliam toplu bir kitlenin imhası olarak nitelendirilse de, soykırım ırka karşı yapılır. Özellikle Ermeni tarafının Hocalı’da yaptıkları olayları daha sonradan Türk ırkı üzerine yaptıklarını vurgulamaları üzerine veya anlatılan hatıratlar ve konuşmalarda bunu kesinlikle Türk ırkına bilerek yaptıkları için biz soykırım olarak nitelendiriyoruz. Yaşanan bu olayda sadece Azerbaycan resmi kaynaklarına göre sadece defnedilen şehitlerimiz sayısı 613 gözükse de, aslında bu sayının çok çok üzerindedir. Çünkü bin 275 rehine veya kayıp olarak gözüken sayıdan halen hiçbir haber alınamamaktadır. Zaten Hocalı kasabasının savaş başlamadan önceki nüfusu 10 civarındaydı. Ancak olayın yaşandığı tarihler itibariyle Hocalı’da 2 bin nüfus kalmıştı. Tabii Hocalı’da saklanan insanlar, Ermeniler tarafından ele geçirildikten sonra vahşice katledilmiş” dedi.

    “Faili meçhuller aslında bellidir”

    Ermenilerin de yazdıkları hatıralarında olayı doğruladığından bahseden Aydın, hiçbir ayrım yapılmadan insanlara işkenceler yapıldığını sözlerine ekledi. Hocalı’da yaşanan olayın sorumlularının kimler olduğunun ortada olduğunu açıklayan Cavid Aydın, “Bu zaten Ermeni bir doktorun yazdığı hatıratlarında, soykırıma maruz kalan çocukların nasıl derilerini yüzdüklerini, nasıl paramparça edip, ’kendi ırklarından olan köpeklere attık’ gibi ibareler kullanarak, bunları kendi kitaplarında birebir anlatmışlardır. Yani bu Hocalı’da yaşananlar bizim için bir kanayan yaraydı. Bu sadece Azerbaycan Türklerini değil, tüm Türk Dünyasını etkileyen bir olaydı. Çünkü Türklüğe karşı yapılmış bir soykırımdır. Bizim Azerbaycan tarafı olarak her zaman temennimiz, faillerinin bir an önce yargılanmasıdır. Hocalı soykırımının gerçek anlamda soykırım olarak kabul edilmesi ve Azerbaycan Türklerinin çektikleri acıların son bulmasını da istiyoruz. Faili meçhuller aslında bellidir. Halihazırda Ermenistan Cumhurbaşkanı Hocalı soykırımının yapıldığı dönemlerde komutanlık yapmıştır. Yani oradaki çetelerin birisinin komutanıydı. Bunları artık Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler biliyor. Ama ne yazık ki cezalandıramıyorlar. Maalesef bir haçlı yürüyüşü niteliğinde Azerbaycan Türklerine karşı yapılan bu olayı cezasız bırakıyorlar” şeklinde konuştu.

    “Ermenilerin aslında tarih boyunca Türk ırkına karşı bir düşmanlığı vardı”

    Ermenilerin Türklere karşı tarihten gelen bir düşmanlıklarının bulunduğunu aktaran Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği Başkanı Cavid Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Ermenilerin aslında tarih boyunca Türk ırkına karşı bir düşmanlığı vardı. Nankör bir ırka ve millete sahipler. Benim rahmetli bir babamın bir lafı vardı, ’güçlü olduğun sürece Ermeni senin uşağındır, en ufak bir zaafını gördüğü anda seni arkadan vuracaktır.’ Yani benim babam Ermenistan Devlet Üniversitesi’nde Sovyetler döneminde okumuş, eğitimini almış ve tarihi Azerbaycan topraklarından 1948 yılında sürgün edilen bir ailenin çocuğudur. O yüzden her zaman bu sözü hatırlatırdı. Seni ne kadar hümanizm düşünceleri ile barıştırsalar da, barış süreci devam etse de, iyi geçinelim dense de seni zayıf buldukları ya da kendilerini güçlü buldukları bir anda kesinlikle senin üzerine çullanacaktırlar.”

  • (Özel Haber) Yarım asırdır Vanlıları ısıtıyor

    VAN (İHA) – Van Sobacılar Çarşısında 60 yıldır esnaflık yapan 73 yaşındaki Nihat Atacan, yarım asırdır ürettikleri sobalarla Vanlıları ısıttıklarını söyledi.

    Van’da yılın ilk karının yağması, özellikle kırsal kesimlerde kullanılan saç sobaların da satışlarını arttırdı. 60 yıllık geçmişi olan Sobacılar Çarşısı yılın en hareketli günlerini yaşarken, vatandaşların taleplerine göre de üretim yapılıyor. Yaklaşık 60 yıldır Sobacılar Çarşısında dükkanı bulunan Nihat Atacan, yarım asırdır ürettiği sobalarla Vanlıları ısıtmaya çalıştığını belirterek, “Yaklaşık 50 yıldır usta olarak sobacılık yapıyorum. 50 yıldır burada ürettiğimiz sobalarla Vanlıları ısıtıyoruz. Burada kış aylarında soba, kova, ızgaralı ve ızgarasız sobalar imal ediyoruz. Yaz aylarına girdiğimizde ise semaver, mangal, şiş gibi piknik malzemeleri imal ederek toptan ve perakende olarak satıyoruz. Turbo sobalar yaklaşık bin-bin 200 liradır. Vatandaşlar bizden soba ve borularını 100 liradan alıp kışını geçirmeye çalışıyor. Satışlarımız bu yıl oldukça güzeldir. Memnunuz” dedi.

    “El makaslarıyla sacları keserek sobalarımızı üretiyorduk”

    Geçmişte turbo sobalar, kalorifer ve doğalgaz gibi imkanların olmadığını anlatan Atacan, “Mesleğe ilk başladığımız yıllarda şu anki teknoloji yoktu. El makasları ile sacları keserek sobalarımızı üretiyorduk. Şimdi ise elektrikli makinelerle yapıyoruz. Geçmişte kırsal kesim ve şehir merkezlerinde oturan tüm vatandaşlar sac sobaları kullanıyordu. Şimdilerde ise sadece kırsal kesimdeki vatandaşlar soba almaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Sağlığımı spora borçluyum”

    Van genelinde 20 usta yetiştirdiğini ve çocuğunun da ekmek sahibi olduğunu ifade eden Atacan, “Bunların çoğu tezgah sahibi oldu. Bazıları okuyarak bir yerlere geldi ve ustalığı bıraktı. Bazıları da açtıkları dükkanlarda çalışıyor. Ayrıca 1964 yılından bu yana futbol oynuyorum ve sağlığımı spora borçluyum” diye konuştu.

    Vatandaş fiyatlardan memnun

    Havaların soğumasıyla sobacılar çarşısına akın eden vatandaşlar ise en uygun fiyata soba bulma telaşına girdi. Dükkanı için sac soba aldığını belirten Aydın Örgen, “Kışın kendini hissettirmesiyle beraber bizlerde buranın yolunu tuttuk. Allah herkese yardım etsin. 65 liradan soba aldım, fiyat oldukça uygundur. Pazarlığımızı yaptık ve sobamızı aldık. Turbo sobalar oldukça pahallı, 800-900 liradan başlıyor. Bizler burada pazarlık da yaparak 65 liraya soba aldık” şeklinde konuştu.

  • Yarım asırdır baba mesleğini yapıyor

    Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan sanatkarlar günden güne azalmaya başladı. Kırklareli‘nin Lüleburgaz ilçesinde Yeni Sanayi Sitesi’nde marangozluk yapan 76 yaşındaki Ahmet Süren, 16 yaşında babasının yanında başladığı mesleğini sürdürüyor.

    Baba mesleğini sürdüren Ahmet Süren, marangozluk mesleğini çok sevdiğini söyledi. Marangozluk mesleğine babasının yanında başladığını aktaran Süren, 2 çocuğu ve 4 torunu olduğunu ifade ederek, ”Küçükken hep merakım vardı mobilya işlerine, kendi başıma bir şeyler yapmaya çalışırdım. Bir süre babamın yanında çalıştıktan sonra İstanbul’a gittim. 1964 yılında Almanya’ya çalışmaya gittim. Almanya’da bir fabrikada marangozluk yaptım. Orada fazla para kazanmayınca başka bir fabrika da tornacı olarak çalışmaya başladım. Almanya’da çalıştıktan sonra 1984 yılında memleketime döndüm” ifadelerini kullandı.

    “Yaşlandığım için artık büyük işler yapmıyorum”

    Döndükten sonra baba mesleği olan marangozluğu sürdürmeye karar verdiğini söyleyen Süren, “Lüleburgaz’a döndükten sonra baba mesleğini sürdürmeye karar verdim ve ilk olarak Sakızköy’de marangozhane açıp çalışmaya başladım. Sakızköy’de marangozluk yaptıktan sonra 1997 yılında Lüleburgaz Yeni Sanayi’de dükkan açtım. Yaşlandığım için artık büyük işler yapmıyorum. Eskiden çok işler yaptım. İlk kez ankastreyi Lüleburgaz’a ben getirdim. İşlerim eskisi kadar yoğun değil, ev tipi kara kovan yapıyorum” dedi.

    “Şimdi mesleğe fazla çırak gelmiyor”

    Mesleğe eskisi kadar çırak gelmediğini aktaran Süren, “Birçok ustayı ben yetiştirdim. En eski çalışan marangoz benim. 7 yıldır ben tek çalışıyorum. Eskinden 5 kişi çalışıyorduk. Şimdi mesleğe fazla çırak gelmiyor. Eskiden ilkokulu bitiren çırak olmaya geliyordu. Yanımda staj yapan bir öğrenci de üniversiteyi bitirip diplomasının bir örneği bana verdi. Ben de o diplomayı duvara astım. O zaman işler yoğun geçiyordu. Birçok okuyan öğrenci bana staj yapmaya gelirdi. Bu mesleği çok seviyorum. Sağlığım el verdikçe marangozluğu yapacağım” diye konuştu.

  • Yarım asırdır Kırkpınar için ’Nefes’ harcıyor

    Kırkpınar Müzisyenleri Derneği Başkanı Fahrettin Zurnacı, dededen toruna tam yarım asırdır Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde zurna çalıyor.

    Edirne’de Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri denince akla ilk gelen isimlerden olan zurnacı ailesinin üyesi Fahrettin Zurnacı, torunlarıyla birlikte bu yıl 655’incisi gerçekleşecek olan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde zurna çalacak.

    Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin vazgeçilmez öğelerinden olan zurna ekibinde yarım asırdır nefes harcayan Fahrettin Zurnacı, yaşamı devam ettiği sürece mesleğini devam ettireceğini, güreşsiz ve zurnasız asla yaşayamayacağını söylüyor.

    14 yaşından beri Kırkpınar’da zurna çaldığını belirten Zurnacı, “Dedem Osman Zurnacı Türkiye’ye göç ettikten sonra, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde hem zurna çalmış hem de şeflik yapmıştır. 1977 yılında gerçekleşen Kırkpınar Güreşlerinin ardından kendisi rahmetli oldu. Bende dedem, babam ve amcalarımla birlikte Kırkpınar’da birlikte davul-zurna çaldım. Dededen toruna 4 kuşaktır Kırkpınar’da varız. Bugün de çocuklarım ve torunlarımla mesleğimizi sürdürüyoruz. İnşallah torunlarımın torunları da Kırkpınar’da görev yapar” dedi.

    Dedesinin Türkiye’ye göç ettikten sonra bu zurna çaldığı için Zurnacı soyadını aldığını ifade eden Fahrettin Zurnacı, “Ben mesleğimi çok seviyorum. Bu mesleğimiz sayesinde ekmeğimizi kazandık, iş sahibi olduk. Edirne’mizi ve Türkiye’mizi dünyada en iyi şekilde tanıtmaya çalışıyoruz. Bu mesleği 50 yıldır yapıyorum. Allah sağlık verdiği sürece çocuklarım ve torunlarım ile Kırkpınar’da güreşlerde çalmayı istiyorum” diye konuştu.