Etiket: Artırmalıyız”

  • Rektör Kalan: “Akademik çalışmaların sayını artırmalıyız”

    Rektör Kalan: “Akademik çalışmaların sayını artırmalıyız”

    Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) Rektörü Prof. Dr. Ekrem Kalan, Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen Sağlık Bilimleri Fakültesi Akademik Kurul Toplantısı’na katıldı. Kalan, akademik çalışmaların sayısını ve niteliğini artırmak konusunda da çalışmaların yapıldığını ve yeniden atama kriterlerinin de bu doğrultuda düzenlendiğini belirtti.

    Akademik Kurul Toplantısında, Sağlık Bilimleri Fakültesi akademisyenlerinin şahsında ALKÜ’nün tüm akademisyenlerine mesajlar veren Rektör Kalan, “Bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile geleceğin öncü üniversitelerinden biri olmayı hedefliyorsak hepimiz takım ruhu içinde hareket etmeliyiz” dedi.

    Akademik çalışmaların sayısını ve niteliğini artırmak konusunda da çalışmaların yapıldığını ve yeniden atama kriterlerinin de bu doğrultuda düzenlendiğini söyleyen Rektör Kalan, kriterleri sağlayan akademisyenlerle yola devam edeceklerini kaydetti. Kalan, “Fakültemizde bilimsel bilgi üretilmesi ve dünya ile paylaşılması, üniversite hedeflerimize ulaşılması için oldukça önemlidir. Üniversitemizin köklü üniversiteler arasında yer alması için yapılan akademik çalışmaların sayısının ve niteliğin arttırılması rektörlüğümüzce önemseniyor” şeklinde konuştu.

    “Bizler sizlerden bir şeyler istiyorsak sizlerin de bizlerden bir şeyler istemesi en doğal haktır” diyen Rektör Kalan, “ALKÜ’nün başarısı ve ihtiyaçları için kapı kapı dolaşıyorum, başarı için ne gerekiyorsa yaparım. Bu bağlamda Rektörlüğümüz; bilimsel araştırma-geliştirme süreçlerinde fiziksel alt yapıyı güçlendirmekte, kütüphanede yer alan kitap sayısını ve web tabanlarını arttırmakta ve Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) ile TÜBİTAK projelerini desteklemektedir. Elbette ortak amaçlarımıza ulaşabilmek için siz değerli akademisyenlerimizden de beklentilerimiz oldukça yüksektir. Ortak fikir ve gayretlerimizin ışığında, Üniversitemiz bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile geleceğin öncü üniversitelerinden biri olmaya adaydır” diye konuştu.

    Toplantıda, üreten üniversite hedeflerine değinen Rektör Kalan, “Üniversitemizde kişi başına düşen kitap sayısı 2,8’dir. Bu sayı birçok köklü üniversitenin ilerisindedir. Bunun yanı sıra dijital olarak da araştırma yapılabilmesi için akademisyenlerimize veri tabanı desteği sağlıyoruz. Bu desteği akademisyenlere sağlamak için ciddi bedeller ödüyoruz. Akademisyenlerimizin de bu veri tabanlarından da ciddi anlamda yararlanmasını istiyoruz” dedi.

  • Bakan Pakdemirli: “Döviz baskısına karşı tarımsal ihracatımızı artırmalıyız”

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, üretici ve tüketiciyi korumak için gerekli tüm tedbirleri aldıklarını belirterek, “Döviz üzerindeki baskıya karşı tarım ürünleri ihracatımızın artırılması için planlamalarımızı yapmamız lazım” dedi.

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından Aydın’da organize edilen Ege Bölge toplantısına katıldı. Çiftçinin yaşadığı ecrimisil sorununun çözümüne yönelik verdiği katkıdan ötürü Bakan Pakdemirli’ye teşekkür ederek konuşmasına başlayan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Ecrimisil meselesinin çözülmesinden dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz. Bakanımız, akşam bunun kaynağının da bulunduğu müjdesini verdi. Uzun süredir takip ettiğimiz bir konuydu. Üreticilerimiz üretim yapmalarına rağmen ÇKS’ye kayıt yaptıramadıkları için prim desteklerinden yararlanamıyorlardı. Mazot gübre desteğinden yararlanamıyorlar ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ne ürün veremiyorlardı. Ziraat Bankası ve diğer bankalardan kredi kullanamıyorlardı. Bunlar büyük işletmeler değil, küçük çiftçilerimizdi. En son Binali Bey’e durumu iletmiştik. Başbakanımızın da talimatıyla bu sorun çözüldü” dedi.

    “Daha çok üretmekten başka şansımız yok”

    Döviz kurundaki dalgalanma nedeniyle ürün ithal etmenin zorlaştığına işaret eden Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Dünyanın istediğim noktasından ucuz maliyete istediğim ürünü bulurum deme şansımız kalmadı. Buğdayın ithal maliyeti 88 kuruştan 1 lira 36 kuruşa, mısırın maliyeti 86 kuruştan 1 lira 33 kuruşa, ayçiçeğinin maliyeti 2 liradan 3 lira 8 kuruşa, pamuğun maliyeti 7 liradan 13 lira civarına yükseldi. İthal maliyetinin artması, içerisindeki çiftçimizin hareketlenmesi gibi bir avantaj sağlayabilir. Bu durum girdi maliyetleri karşısında ürünlerini değerinde satma şansı bulacak olan üreticilerimizi rahatlatacak ama asıl mesele artık biz daha çok üretmek zorundayız. Üretime odaklanmak zorundayız. İthalat şansımız kalmadığına göre o zaman çiftçimizi tarlada tutacağız. Çiftçimizi daha fazla destekleyeceğiz. Bakanımız da çiftçimizi desteklemek için kaynak arayışı içerisinde. Çünkü, bu coğrafyadaki komşularımızın başına gelenler bizim başımıza gelse bizi mülteci olarak kabul edebilecek bir ülke yok. Bizi besleyebilecek bir toprak yok, besleyecek bir çiftçi yok. O halde bu ülkede yaşayan insanlar olarak birbirimizin ve bu toprakların kıymetini çok iyi bilmek zorundayız.”

    “Çiftçimizin emeğine göz diktirmeyeceğiz”

    Tarım Bakanlığı olarak üreticiyi güldürmek ve bunun yanında tüketiciyi de enflasyona ezdirmemek gibi iki önemli misyonları olduğuna işaret eden Bakan Pakdermirli ise, “Aşırı bir enflasyon olmaması lazım. İki tarafı da dengeli bir şekilde götürmeye çalışacağız. 114 bin tane birlik ve kooperatif bu ülkeye ağır geliyor. Tarım ve Orman Bakanı olarak bir hesap yaptım; 114 bin tane birlik ve kooperatife eğer randevu verirsem 5 senelik görev süremin 2,5 yılı bu arkadaşları dinlemekle geçiyor. Ziraat odalarının öncülüğünde bir çalışma yapıp, bu yapıyı sağlıklı bir hale getirmeliyiz. Kim bu konuda ehil ise benim bildiğim Kanada, Fransa ve Hollanda gibi örnekler var. Kooperatifler değerli, kooperatifçilikten asla vazgeçemeyiz ama bu yapıyı sağlıklı bir yapıya dönüştürmemiz gerekiyor. Ziraat odalarını bir tarafa koyuyorum ama oda ve birliklerde çiftçi üzerinde tahakküm kurmaya çalışanlar oluyor. Tarım ve Orman Bakanı olarak bunlara asla müsaade etmeyeceğim. Çiftçinin gelirine göz diken, gelip siyaset yapan oda ve birliklerle bundan sonra işimiz olmayacak. Herkesin sandıkta bir görüşü olabilir ama oda, birlik ve kooperatiflerin işi siyaset değil. Sandıkta isteyen istediği oyu kullanır ancak önemli olan köylümüze ve çiftçimize hizmet etmek, onun gelirine göz dikmemektir. Buna da biz müsaade etmeyeceğiz” dedi.

    “Tarımsal ihracatımızı artırmalıyız”

    Yerel ve ulusal piyasaları yakından takip ettiklerini kaydeden Bakan Pakdemirli, konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Uluslararası piyasalarda ve diğer taraflarda birçok emtiayı çok sıkı bir şekilde takibe başladık. Bu maliyetlerin düşürülmesi için ne gerekiyorsa, devletin elindeki tüm enstrümanları ve gümrük indirimi gibi vesaire tüm olanakları çiftçinin lehine olacak şekilde planlıyoruz, programlıyoruz. Tabi ki kurlardaki dalgalanmaları da oturmasını beklememiz gerekiyor. Döviz üzerindeki baskıya karşı tarım ürünleri ihracatımızın artırılması için planlamalarımızı yapmamız lazım.”

    Bakan Pakdemirli, basına kapalı olarak devam eden 6 ilden 87 oda başkanının katıldığı toplantıda bölgedeki tarımsal faaliyetler ve yaşanılan sorunlar hakkında bilgi aldı. Toplantıya Vali Yavuz Selim Köşger, AK Parti Aydın Milletvekilleri Mustafa Savaş, Rıza Posacı ve Bekir Kuvvet Erim, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ADÜ Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan, AK Parti İl Başkanı Ömer Özmen ve bakanlık bürokratları da katıldı.

  • Büyüközer: “Helal lokma bilincimizi artırmalıyız”

    GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, “Helal ve tayyib hayat tarzına dönüşümüz için Müslümanlar olarak helal lokma bilincimizi ve şuurumuzu artırmamız gerekmektedir” dedi.

    Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer, helal lokma bilincine ilişkin görüş bildirdi. Büyüközer, “Bu asırda, İslam Ümmetinin maruz kaldığı sıkıntıların başında gıda, ilaç, kozmetik ve diğer tüketim maddeleri ile ilgili sıkıntılar gelmektedir. Helal ve tayyib hayat tarzına dönüşümüz için Müslümanlar olarak helal lokma bilincimizi ve şuurumuzu arttırmamız gerekmektedir” dedi.

    Pazara arz edilen gıda ürünlerinin birçoğunun, tek taraflı küresel standartlara, kriterlere, işletim sistemlerine, denetim sistemlerine ve proseslere göre sertifikalandırıldığını öne süren Büyüközer, “Küresel kabul edilen standartlar, kriterler, prosesler, ve denetim sistemleri, geleneksel ve dini hassasiyetleri dikkate almamaktadır. Oysa özel hayata inildiğinde çok farklı kriterlerin hayat bulduğu görülmektedir. Dinlerin, özellikle İslam dininin, kendi toplulukları içerisinde özel hassasiyetleri olduğu bilinmektedir” diye konuştu.

    Büyüközer, küresel üreticiler (çok uluslu şirketler) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi küresel kurumların da ‘Alkolsüz içeceklerde de olduğu gibi ‘tüketici çeşitliliğinin’ spesifik ölçü ve değerlerine karşı hassas davranmadıklarını dile getirirken sözlerini şu şekilde bitirdi:“Ne acıdır ki; yüzyıldır batının belirlediği kriterler ve standartlarla insanlar hayatlarının büyük bir kısmını idame ettirir duruma getirilmiştir. Bu durumdan artık sıyrılarak kaybettiğimiz helal ve tayyib hayat tarzımıza tekrar dönmeliyiz. Bu dönüşümüz helal ve tayyib tüketime önem verdiğimiz bir süreçle başlayarak bütün tüketim maddelerinin helal ve tayyib bir kontrolden geçmesine kadar sürecektir. Bu sürecin gerçekleşmesinde en büyük faktör ise bilinçli, şuurlu helal lokma isteklisi tüketicilerdir. Helal ve tayyib tüketim hakkımızı aramamız gerektiğini, imani bir meselemiz olarak, unutmamalıyız.”

  • Şevval Sam: ”Dünyada Hpv Günü Diye Bir Şey Olmaması İçin Farkındalığı Artırmalıyız”

    Sanatçı Şevval Sam, dünyada HPV Günü diye bir şey olmaması için farkındalığı artırmak gerektiğini söyledi.

    İstanbul Aydın Üniversitesi’nde “Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar, Modül1: Human Papilloma Virüs” sempozyumuna sanatçı Şevval Sam katıldı.

    İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dünya AIDS Günü dolayısıyla Florya Yerleşkesinde “Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar, Modül1: Human Papilloma Virüs” konulu bir sempozyum gerçekleştirdi. Sempozyuma katılan sanatçı Şevval Sam yaptığı konuşmada, “Genelde dünyada bir takım şeyler problem haline dönüştükçe orada bir farkındalık yürütmek için herhangi bir günü o mevzuya adamak gibi bir eğilimimiz var. Kadınlar günü de bunlardan bir tanesidir. Dünya HPV günü olmaması için, tedavi aşamasına gelmeden önce gerçekten bunun önlemini almalıyız. Hem bireysel hem toplumsal farkındalığımızı artırmak için çalışmalıyız ki Dünya HPV günü diye bir şey olmasın. Bu tip hastalıklardan sonuna dek kurtulalım” dedi.

    “Ben özgürlüklere inanan biriyim ama insanın önlemlerini de alması gerektiğini düşünüyorum,” diyen Sam, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sizler çok şanslısınız. Bizim dönemimizde bu kadar bilinçli insanlara ulaşmak kolay değildi. O dönemde sadece konuyla ilgili olan öğrenciler bu bilgilere ulaşabiliyordu. Şimdi gerçekten daha da faydalı bilgiler daha da kolay yayılabiliyor. Az önce söylediğim gibi sizin eve gittiğiniz zaman anlatacağınız, bu bilgileri aktaracağınız, insanlarda yaratacağınız farkındalık aslında bir çeşit bu dünyanın bağışıklık sisteminin devreye girmesi gibi olacak.”

    AIDS virüsünün hala öldürmeyi sürdürdüğünü vurgulayan İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nuran Kömürcü ise “Bugün dünyada yaklaşık bir milyon insan AIDS yüzünden yaşamını yitiriyor. Bu konuda farkındalık yaratılmış olmasına karşın hala çok istenen sonuçları alamıyoruz. Ancak biz bugün sempozyumda AIDS kadar bilinmeyen, bilindiğini düşünmediğimiz bir konuyu paylaşacağız HPV. Bu virüs çok fazla gündeme gelmiyor. Ancak ölen sayısı giderek artmakta. Ciddi boyutlara ulaştığını öğreniyoruz. Gerçi bizim ülkemiz için tam verilere sahip değiliz. Yeni yeni çalışmalar yapılıyor. Özellikle genç grubu ciddi anlamda tehdit eden bir vaziyette karşımıza çıkıyor,” ifadelerini kullandı.