Etiket: Artık

  • Vali Cebiroğlu: “Artık Tersine Göç Başlamalı”

    Yalova Valisi Selim Cebiroğlu, artık tersine göçün başlaması gerektiğini söyledi.

    Yalova Sivaslılar Derneği, Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nu ağırladı. Vali Cebiroğlu’nu derneğe gelişinde Sivas Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Celal Deniz ve Yalova Sivaslılar Derneği Başkanı Ahmet Çetin Gürlek karşıladı. Vali Cebiroğlu’na Sivas’a özgü yiyecekler ikram edilirken Konfederasyon Başkanı Celal Deniz ise Yalova’da Sivaslıların bir araya gelebilecekleri bir kültür merkezi yapılabilmesi amacıyla yer talebinde bulundu. Vali Cebiroğlu ise elinden gelen yardımı yapacağını söyledi. Bu esnada İstanbul’da 2.5 milyon Sivaslı olduğunu dile getiren Sivas Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Celal Deniz, “İstanbul’da sadece Sivas nüfusuna kayıtlı olup da İstanbul’da görünenlerin sayısı 800 bin kişi. Kütüğünü İstanbul’a alanlarla birlikte bu sayı yaklaşık 2 milyon 500 bini buluyor. Bu bizi hem sevindiriyor, hem de üzüyor. Zira Sivas çok fazla göç vermiş. Sivas’ın göçü durmalı. Zira artık köylerde boş kalan evlere hırsız girmesin diye bekçi tutmaya başladılar” diye konuştu.

    Bunun üzerine söz alana Yalova Valisi Selim Cebiroğlu ise büyük şehirlerden tersine göçün başlaması gerektiğinin dile getirerek, “Sivas halkı toprağını seviyor. Toprağına bağlı. Ne kadar zengin olursa olsun mutlaka yılda 1 kez mutlaka Sivas’a gider. Ama son zamanlarda büyük şehirlerde de zorlaşan hayat şartları göçle buraya gelenleri yeniden memleketlerine dönmeye zorlamaya başladı. Doğru olan da bu. Artık tersine göç olmalı. Buralara gelenler memleketlerine dönüp burada da üretmeye kazanç sağlamaya başlamalı. Ama önce Sivas Dernekleri Federasyonu başkanı olarak siz memleketinize geri döneceksiniz ki herkese örnek olun” dedi.

    Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’na ziyaretinin anısına Sivas’taki tarihi mekanların resimlerinin yer aldığı çini bir tablo hediye edildi.

    Ziyarette aslen Sivaslı olan Yalova Jandarma Alay Komutanı Alay Osman Aslan da hazır bulundu.

  • (Özel Haber) Organik Ürünler Artık Kaliforniya Solucanı Gübresiyle Yetişecek

    Bursa’nın İznik ilçesinde organik tarım için Kaliforniya Solucanı gübre üretimine başlandı.

    Projenin mimarları Mehmet Ustael ve Serkan Ünal, toprağın kalitesini artırmak ve organik ürün yetiştiriciliğine katkıda bulunmak amacıyla “Solucan Gübresi” üretimi yapıyor. İznikli girişimciler geçtiğimiz Temmuz ayında başladıkları solucan gübresi üretiminde şu ana kadar 9 ton organik gübre elde ettiler. Her 21 günde bir üreyen solucanların sayısı bugün tam 400 bine ulaşmış durumda.

    Kırmızı Kaliforniya Solucanı olarak adlandırılan bu tür, büyük baş hayvan gübresi ile besleniyor. Daha sonra ise dışarı atılan enzimler organik gübre oluyor. Ustael ve Ünal’ın hedefi 5 milyon solucana ulaşmak. Bununla da ayda 90 ton organik gübre hedefliyorlar. Projenin mimarlarından Mehmet Ustael, “Temelde yaptığımız solucan gübresi üretmek. Aynı zamanda solucanları da çoğaltmak. 1950’li yıllar da Amerika’da ortaya çıkan araştırmalar sonucunda solucan gübresinin toprak düzenleyici olduğu, toprağın kaybettiği vitamini ve minareli geri verdiği kanıtlanmış. ABD’de yaklaşık 70 yıldır solucan gübresi üretiliyor. Türkiye’de ise yakın yıllarda bu sistem geldi. Bizde bir kaç girişimci olarak, bu işe girdik” dedi.

    ORGANİK TARIM DA ARANAN GÜBRE

    Ustael, “Son dönemde organik tarımın ön plana çıktığını düşünecek olursak, solucan gübresinin de çok faydalı ürün olduğunu ve hayatımıza da artık gireceğini bilmekte fayda var.” Gübre üreten solucanın bildiğimiz solucan olmadığını anlatan Ustael, “Bu tür Kırmızı Kaliforniya Solucanı (Esentiya Firotida) olarak biliniyor. Bildiğimiz toprak içerisinde değil de büyük baş hayvan gübresinin içerisinde yaşayan bir hayvan türü. Solucanların sindirim sistemleri yoktur. Yedikleri besinlere kendi enzimlerini geçirerek parçalayıp yok ediyorlar. Bunun dışında da çıkardıkları dışkıda da bu enzimler kalmakta. Toprağın karbon azot dengesini ayarlıyor. Kaybedilen vitamin ve minareller geri kazanılıyor. Bitkilerin erken hasata sağlayan yatkın olmasını sağlıyor. Sıcak ve kurak bölgelerde daha az sulama ihtiyacı duyuyor. Bu sayede kaliteli ürün elde etmiş oluyoruz” şeklinde konuştu.

    ÇAYKUR 40 YILDIR KULLANIYOR

    “Yaptığımız araştırmalar da 40 yıldır Çay İşletmeleri’nin bu gübreyi kullandığını öğrendik” diyen Mehmet Ustael,”Solucan gübresinin organik oluşu bütün tarımla ilgili her alanda kullanılabilecek bir ürün. Asla kimyasal katkı yok. Bu sayede de toprağın verimini en üst düzeye çıkarıyor. Atıldığı toprakta bir koruma kalkanı oluşturuyor” dedi.

  • Serikli Elif Artık Dışarıda Gezebilecek

    Serik Engelliler Derneği (SERENDER) engelli 26 yaşındaki Elif Güzel’e tekerlekli sandalye hediye etti.

    Serik’te yaşayan Elif Güzel’in hayatı, 12 yaşında geçirdiği Tramvatik Epilepsi rahatsızlığı yüzünden bir anda değişti. Geçirdiği rahatsızlıktan dolayı 14 yıldır yatağa mahkum yaşayan Elif Güzel’e, SERENDER Başkanı Ali İhsan Yıldırım ve Dernek Yönetim Kurulu üyeleri tekerlekli sandalye hediye etti. Kızının tekerlekli sandalyeye çok ihtiyacı olduğunu belirten Anne Kureyde Güzel, kızının tekerlekli sandalye ile artık dışarıda gezebileceğini ifade etti.

  • Dinç: “Artık Cerrahi Operasyonları Kolaylaştı”

    ACENDIS firması Satış Müdürü Mehmet Dinç, ’Akıllı Ameliyathane Entegrasyon Sistemi’ ile cerrahi operasyonların kolaylaştığını, artık doktorların hastalarına ait tüm verilere anında ve tek ekrandan kolaylıkla ulaşabildiğini söyledi.

    Almanya’da faaliyet gösteren S-CAPE firmasının Türkiye’deki satış ve servisinden sorumlu olan ACENDIS firmasının Satış Müdürü Mehmet Dinç, “Bugün 40 ülke ve 5 bin ameliyathanede kullanılan sistemin, Türkiye’de gerek kamu, gerekse özel hastanelerimizde kurulumunu gerçekleştirmeye devam ediyoruz” dedi.

    Dinç, S-CAPE firmasının ameliyathane entegrasyon sistemlerinin marka ve model gözetmeksizin tüm medikal cihazlar ile iletişime geçebilmesinin, özellikle ameliyathanelerinde farklı marka ve modellerden cihaz parkuru olan Türkiye’deki Hastaneler için büyük avantaj olduğunu belirterek, “S-CAPE’in geliştirmiş olduğu algoritma sayesinde, hasta ile ilgili tüm bilgilerin bulunduğu full HD video dosyası da saklanabiliyor. Ayrıca, ürünün hasta güvenliği konusunda birçok kontrol mekanizması da bulunuyor” ifadelerini kullandı.

    Geçtiğimiz Ağustos ayında İstanbul’da Türkiye tanıtımı gerçekleştiren S-CAPE’in ameliyathanedeki kalabalığı da ortadan kaldırdığını belirten Gazi Üniversitesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Alp Özgün Börcek’de, “Görüntülerin her yere aktarılması eğitim açısından da çok faydalı. Bizler ameliyatı yaparken, üniversitedeki öğrencilerimiz ekrandan ameliyatımızı izleyebiliyorlar ve hocalarımız ameliyata uzaktan müdahale edebiliyorlar. Cerrah içeride ne görüyorsa, ekran üzerinden aynı görüntüyü en uzak mesafede olan da görebiliyorlar. Tüm cihazlar sisteme entegre edilebiliyor, böylece tek bir tuş ile tüm operasyon rahatlıkla izlenebiliyor. Ayrıca, sistemin hasta görüntü arşivi, hukuki sorumluluklar çerçevesinde güvenli bir şekilde arşivlenebiliyor” diye konuştu.

    S-CAPE Güneydoğu Avrupa ve Türkiye Bölge Müdürü Emre Kamil Özkan’da, önümüzdeki süreçte ameliyathaneler ve diğer işlem odaları için tasarlanmış dijital entegrasyon sistemlerinde pazar lideri olmayı hedeflediklerini belirterek, “Türkiye’de projeler genelde birkaç yıla yayılma eğilimi gösterse de, gelişme kaydedebilmek ve bitiş çizgisini görebilmek için hızlı ve acil kararlar alabilmek gerekiyor. ACENDIS bize bu imkanı tanıyor. Sahada harika bir satış ve pazarlama ekibi var. Aynı zamanda, son derece profesyonel ve hızlı bir teknik servis ağına sahip. S-CAPE olarak uzun süredir ACENDIS ile işbirliği halindeyiz” dedi.

  • Meme Kanseri Artık Ölüm Nedeni Değil

    Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, meme kanserinin artık ölüm nedeni olmadığını, erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserinden oluşan ölümlerin önüne geçildiğini söyledi.

    Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu belirten Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, “Bu anlamda her 10 kadının birinde meme kanseri görülmektedir. Toplumda ortalama her 100 bin kadının 20’sinde meme kanseri vardır. Erkeklerde kadınlara göre meme kanseri daha nadir görülmektedir. Fakat bunlarda da seyir daha hızlı ve kötüdür. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmediğini ancak burada, kalıtım, beslenme şekli, sosyoekonomik durum, regl durumu, doğumlar, doğum kontrol hapları gibi birçok faktör sayılabilir. Meme kanseri için kesinleşmiş risk faktörlerini sıralamak gerekirse; yaşın ileri olması (45-55 yaş arası en sık görülen yaş aralığıdır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar), annede 50 yaş altında meme kanseri görülmesi veya annenin her iki memesinde de meme kanseri olması, hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumunu 35 yaşın üstünde yapmak (20 yaş altında doğum yapanlarda meme kanseri daha az görülür), emzirememek, ilk adetin 12 yaş altında görülmesi, geç menopoza girmek (55 yaş üstü), menopoz sonrası dönemde gelişen şişmanlık, yumurtalık ya da rahim kanseri olanlar, beslenmede doymamış yağların aşırı kullanımı (margarinler) meme kanserinde erken tanı yaşamı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserinden ölümler yarıya inmiştir” dedi.

    ” ’KANSERİN AMELİYATLA AZACAĞI’ DÜŞÜNCESİ YANLIŞ İNANIŞ”

    Memenin korunmasına ve daha kaliteli yaşama olanak sağlaması, erken tanıyı daha da önemli hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Serdar Yol, “Meme kanserinin erken evrede saptanması büyük ölçüde mamografik tarama ile mümkün olmaktadır. Tarama programları yaygınlaştıkça saptanan nonpabl yani ele gelmeyen erken evre meme kanseri sayısı da giderek artmaktadır. Meme kanserine erken dönemde tanı koyabilmek için gelişmiş ülkelerde 40 yaş üstü kadınlarda yıllık mamografi takipleri yapılmaktadır. Meme hastalıklarında en uygun tedavi yönteminin seçilmesi ancak hastalığa doğru ve kesin bir tanı koyulması ile mümkündür. Doktor veya hasta tarafından memede bir lezyon tespit edildiği zaman her şeyden önce bu lezyonun tabiatının kesin bir şekilde anlaşılması gerekir. Bu da hastanın durumunun iyi değerlendirilmesi ve kesin tanı konulması ile gerçekleşir. Şüphesiz yapılan çalışmalarda en büyük görev hastayı ilk defa gören ve muayene eden hekime düşmektedir. Kesin tanıya kadar memede saptanan her lezyonun kanser olabileceği olasılığı akıldan çıkarılmamalıdır. Memelerinde bir şiş oluştuğu zaman bunun önemini kavrayamayan hastalar, erken evrede tedavi olmasa ne gibi sorunlar çıkacağını düşünememektedirler. Memedeki kitle zamanla büyük boyutlara ulaştığında hekime başvurmaktadırlar. Meme kanserinde hastaya bağlı tanı gecikmesinin ikinci önemli nedeni psikolojik faktörlerdir. Bazı hastalar doktorun kendilerinde kötü bir hastalık olduğunu söyleyeceğinden korkarak hekime gitmezler. Bu çok yanlış bir düşüncedir. Zira memede kötü huylu bir hastalık varsa bir an önce teşhis ve tedavi edilmelidir. Memedeki hastalık iyi huylu bir hastalığa bağlıysa da tedavisi erken dönemde yapılır. Meme şikayeti ile doktora başvuran kadınların ancak 10 tanesinin birinde meme kanseri tespit edilmektedir. Halk arasındaki bir yanlış inanış da ‘kanserin ameliyatla azacağı’ düşüncesidir” diye konuştu.

    MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ

    Hastaların kendi kendini muayene ederek meme kanserinin belirtilerini erken teşhis edebileceğini ifade ederek “40 yaşın üstündeki kadınlar 2 yılda 1 kez ise 50 yaşın üstündeki kadınlar yılda 1 kez mamografi ile kontrol yaptırmalıdırlar” diyen Prof. Dr. Serdar Yol, “Memedeki lezyonların saptanmasında kadınların kendi memelerini muayene edebilmeleri çok önemlidir. Meme kanserinin erken bir dönemde teşhis edilmesini sağlar ve dolayısıyla tedavide başarı şansı artar. 20 yaşından büyük kadınlar her ay kendileri meme kontrollerini yapmalıdırlar. En uygun zaman adet bitiminden sonraki 4. ve 5. günlerdir. Bu dönemlerde memelerde şişme ve hassasiyet çok daha düşüktür. Menopoza girmiş kadınlar ise muayene için her ayın ilk günü gibi bir günü seçebilirler. 40 yaşın üstündeki kadınlar 2 yılda 1 kez ise 50 yaşın üstündeki kadınlar yılda 1 kez mamografi ile kontrol yaptırmalıdırlar. Memede ele gelen kitle, şişlik, meme derisinde çöküntü (retraksiyon), meme derisinin portakal kabuğu görünümünü alması, meme derisinde veya meme başında egzamaya benzeyen iyileşmeyen yaralar, meme başından kanlı akıntı gelmesi, meme başının içeriye doğru çökmesi, memenin boyutlarında küçülme ya da büzülme, meme uçlarının içe, dışa veya yukarıya doğru kıvrılması, koltuk altında ele gelen şişlik” şeklinde konuştu.

    MEME KANSERİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

    Genel Cerrahi Uzmanı ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol son olarak, “Meme kanseri tespit edilmiş hastaların kanserin boyutuna göre, tedavi yöntemleri değişmektedir. Erken dönemde gelen hastaların tedavisinde memesinin tamamı alınmamakta, sadece tümörlü kısım etrafındaki sağlam doku ile çıkartılmaktadır. Eğer koltuk altında yayılma varsa, tedaviye radyoterapi veya kemoterapi ilave edilmektedir” ifadelerini kullandı.