Etiket: Artacak

  • Büyükelçilik Müşaviri: “İran ve Türkiye ticareti Amerikan baskısını atlatmasıyla artacak”

    İran Ankara Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Hamid Zadboom, Türkiye ve İran’ın Amerika ile çevredeki düşman ülkelerin uyguladığı baskı ve sıkıntılara rağmen 80-90 milyarlık ticaret yaptığını ve iki ülkenin bu baskı ve sıkıntıların atlatarak ticaretlerini ileri seviyeye taşıyacaklarını söyledi.

    İzmir Ticaret Odasında düzenlenen “İran ile İş Yapma Semineri”nde konuşan İran Ankara Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Hamid Zadboom, “Amerika ile çevredeki düşman ülkelerin hem Türkiye hem de İran’a uyguladığı baskı ve sıkıntılar var. Bu sıkıntıları sineye çekiyoruz. Herşeye rağmen 80-90 milyar dolarlık ticaret yapıyoruz. Her iki ülkenin bu baskı ve sıkıntılı dönemi atlatacaklarını ve geliştireceklerini umuyoruz” dedi.

    İran ekonomisi ve potansiyel işbirliği olanakları ile ilgili bilgi veren Ticaret Müşaviri Hamid Zadboom İran’dan Türkiye’ye bakır, üre gübresi, aliminyum, çinko, fıstık, zift ve bir takım petrol ve petrokimya ürünleri ihraç ediyoruz. Bunlar, petrol ve doğalgaz dışında Türkiye’ye en çok ihraç ettiğimiz ürünlerin başında geliyor. Geçtiğimiz sene Türkiye’ye 7.5 milyar dolar ihracat yapmıştık. Bunun 5.5 milyar doları petrol ve petrol ürünleriydi. İthal ettiğimiz ürünlere baktığımızda da, muz, buğday, ayçiçek yağı, mısır, potasyum klorür, arpa, tütün, pamuk ve sigara, araba ve araba yedek parça elyaf, kumaş ve birtakım tamamlayıcı ilaç maddeleri liste başında yer alıyor” dedi.

    “Ticaret yapmak isteyenler olanakları yerinde görmeli”

    İran ile ticaret yapmak isteyen herkesin gelip havasını soluması ve olası ticari olanakları yerinde görmesi gerektiğini belirten Zatboom, “İran’ın kuzeyi ve güneyinde limanlarımız var. Bu limanlar aracılığıyla doğuya ürün gönderme şansınız var. 14 ticari limanımız ciddi çapta hizmet verme olanağımız bulunuyor. Aynı zamanda ticarette serbest bölgelerimizi kullanabilirsiniz. 7 serbest bölgemiz var ve bunlardan ikisi Türkiye’nin gümrük kapılarında bulunuyor. Birçok yatırımcı gelip üretimlerini buralarda yaparsa doğrudan İran pazarına ya da komşu ülkelere satış yapabilir. Bunun nedeni oradaki ucuz enerji ve iş gücüdür” ifadelerini kullandı.

    “İran ve Türkiye’nin işbirliği yapacakları çok alan var”

    İran İstanbul Başkonsolosu Bkhtiar Assadzadeh Sheikhjani ise, her iki tarafın daha iyi olduğu noktaları bulup bu alanlarda işbirliğini güçlendirmeye çalışacaklarını belirterek, “İran ile Türkiye arasında, işbirliği yapılabilecek birçok alan bulunuyor. Şu anda yıllık 4 ile 4.5 milyon İranlı turist dünyanın farklı noktalarına seyahat ediyor. İranlı turistlerin 2.5 milyonu Türkiye’yi seçiyor. Bu rakamın çok üzerinde bir potansiyel var. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, Türkiye’de ucuz malların bulunması. İkincisi ise, Türklerin İranlıları daha iyi karşılaması ve vatandaşlarımızın burada kendilerini ülkelerinde gibi hissetmeleri. Türkiye’nin farklı şehirlerine de turist göndermeyi planlıyoruz” dedi.

    Hedef 30 milyar dolar

    İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Güleç de Oda olarak İran-İzmir ilişkilerinin gelişmesine çok önem verdiklerini belirterek, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Ekim ayında kalabalık bir heyetle Tahran’a gitti. Ziyarette taraflar ikili siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine vurguda bulundular. Bugünkü toplantının amacı da İran ile iş yapan veya yapmak isteyen üyelerimize bilgi sağlamak, sorularını cevaplamak. Sayın Cumhurbaşkanlarımız tarafından her fırsatta dile getirildiği gibi ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarabiliriz” dedi.

    “Türk ve İranlı işadamlarının işbirliğini teşvik etmeliyiz”

    2017 yılındaki ticaret hacminin 10,7 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Güleç, “Ülkemiz başlıca altın, mücevherci eşyası, otomotiv yedek parçası, ağaç ürünleri ihraç ederken, ithalatımızın çok büyük bir bölümünü ham petrol ve doğal gaz oluşturuyor. Türk ürünleri İran pazarında rağbet görüyor ve İran piyasasındaki Türk malı imajı olumlu. Ege Bölgesi’nin payı 344 milyon dolar, İzmir’in aldığı pay ise sadece 205 milyon dolar. 31.12.2017 itibari ile Türkiye’de İran sermayeli 4.624 firma var. Bu firmaların sadece 160 tanesi İzmir’de. Çok düşük seviyede olan ticaret hacmini artırmamız gerekiyor. Yeni dönemde gerek İran’da gerekse ülkemizde ve tabii ki İzmir’de Türk ve İranlı işadamlarının ortaklık ve işbirliği yapmasını teşvik etmeliyiz” diye konuştu.

    “Karşılıklı ziyaret ve fuarlar ile etkin işbirliği yapılmalı”

    Türk ihraç ürünlerinin tanıtımına destek olmak üzere Tahran’da Türk Ticaret Merkezi’nin geçtiğimiz Temmuz ayında açıldığını hatırlatan Güleç, “Bu merkezde halihazırda tekstil, konfeksiyon, kimya ve mobilya sektörlerinden 53 Türk firması yer alıyor. İran’da, Tahran başta olmak üzere 200’ün üzerinde Türk sermayeli firma faaliyet gösteriyor. Ülkelerimiz arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması ise 1 Ocak 2015’te yürürlüğe girdi. Bu Anlaşma ile İran’a 140 tarım ürününde gümrük vergisi indirimi sağlanırken, İran’dan 125 sanayi ürününde indirim alındı. Listelerin genişletilmesi için müzakereler devam ediyor. Biz meslek odalarına çok iş düşüyor. İşin özü, karşılıklı ziyaret ve fuarlar ile etkin işbirliği yapmak” dedi.

    Turizmde de işbirliği potansiyeli mevcut

    Ekonomi ve ticaretin yanı sıra turizm konusunda da büyük bir işbirliği potansiyelinin mevcut olduğuna dikkat çeken Güleç, “2014 yılında ülkemizi ziyaret eden İranlı sayısı 1,6 milyon iken, 2017 yılında, bu sayı 2,5 milyon olmuş. Yapılan değerlendirmeler 2018 yılında İranlı turist sayısının 3 milyonu aşacağı yönünde. Turizm konusunda işbirliği yapmamız son derece önemli” dedi.

    Düzenlenen toplantıya İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Güleç, İran İstanbul Başkonsolosu Bkhtiar Assadzadeh Sheikhjani, İran Ankara Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Hamid Zadboom, Siyasi Müsteşar Daryush Abdullahi, İran İzmir Fahri Ticaret Müsteşarı Emir Ensari ve iş insanları katıldı.

  • Yeni nesil gübre ile Türk tarımının verimi artacak

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu üyesi, ziraat mühendisi Enis Hekimoğlu, tarımda kullanılabilecek gübreler arasına yeni nesil gübrelerin de dahil edilmesiyle birlikte Türkiye’nin tarım ürünlerinde marka bir ülke olma yolunda büyük bir avantaj yakaladığını söyledi.

    Hekimoğlu, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, tarım sektörü için gübrenin en önemli girdilerden birisi olduğunu belirtti. Tarımda kalitenin artırılması, birim alandaki kayıpların azaltılarak yüksek verime ulaşılması adına yaklaşık 4 yıldır ilgili komitelerin verdiği desteklerle MTSO olarak çalıştıklarını kaydeden Hekimoğlu, yeni nesil gübre kullanımına yönelik yaşanan sıkıntıları TOBB’un da desteğiyle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na taşıdıklarını, bakanlığa bağlı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü ile de konuyu uzun süredir çalıştıklarını ifade etti. Hekimoğlu, bu kapsamda tarımda kullanılan organik, mineral ve mikrobiyal kaynaklı gübrelere dair yönetmeliğin yayınlandığını hatırlatarak, tarımda kullanılabilecek gübreler arasına yeni nesil gübrelerin de dahil edilmesiyle birlikte Türkiye’nin tarım ürünlerinde marka bir ülke olma yolunda büyük bir avantaj yakaladığını söyledi. Yeni teknolojiye haiz organomineral, biyolojik, organik ve mikrobiyal gübrelerin kullanımının yaygınlaştırılması adına yürüttükleri bu çalışmaların sonuç getirdiğini memnuniyetle takip ettiklerini belirten Hekimoğlu, başta Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba olmak üzere, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü bürokratlarına yakın işbirlikleri için sektör adına teşekkür ettiklerini söyledi.

    “Gübre sektöründe 4.0’a adım atılmıştır”

    Yeni yönetmelikle birlikte sürdürülebilir tarım adına da önemli bir adım atıldığına dikkat çeken Hekimoğlu, “Yeni nesil gübrelerin kullanılmasıyla Türkiye’de gıda güvenliğinin artırılması yanında çevreyi koruyarak topraklarda yüzyıllarca bitkisel üretim yapılabilmesine de imkan sağlanmıştır” dedi. Türkiye’de yıllardır AB’ye bağlı gübre yönetmeliğinin uygulandığını hatırlatan Hekimoğlu, “MTSO olarak Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü ile ciddi çalışmalar yürüttük. Türkiye bitkisel üretimine ve Türk çiftçisine daha az kimyasal kullandırarak bitkisel üretimde hak ettiğimiz potansiyeli performansa çevirmek için yürüttüğümüz çalışmaların meyvesini topladık. Yeni yönetmelikle Türkiye gübre sektöründe 4.0’a adım atmıştır” diye konuştu.

    “Topraklarını koruyan Türkiye yüzyıllarca üretim yapabilir”

    Bu yönetmelikle Türkiye’nin topraklarını, yeraltı sularını koruyarak, toprakların verimliliğini, canlı faunasını kaybettirmeden insanlık var olduğu sürece Anadolu’nun değerli topraklarında kendi bitkisel üretimini yapabileceğini vurgulayan Hekimoğlu, aynı zamanda uluslararası pazarda ihracatta da daha fazla söz sahibi olunabileceğini anlattı. Yeni çeşitlerin ıslahı, yeni nesil sulama yöntemleri, entegre kontrollü üretim yöntemleri ve bitki beslemenin günümüzdeki en iyi teknolojileri ve aynı zamanda tarımın en önemli sermayesi bilginin kullanılmasıyla Türk tarım sektörünün hak ettiği yere ulaşacağını ifade eden Hekimoğlu, MTSO olarak çalışmaları bu vizyonla sürdürdüklerini söyledi.

    Türk tarım sektörü için yalnızca Mersin özelinde değil Türkiye genelini ilgilendirecek birçok başlıkta çalıştıklarını kaydeden Hekimoğlu, “Bu çalışmalarda başta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın, ona bağlı araştırma enstitülerinin, üniversitelerimizin, özel sektörle birlikte işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu yayınlanmış olan bu yönetmelik bir kez daha göstermiştir” ifadelerini kullandı.

    “Yeni Yönetmelik üretim ve kullanımı yaygınlaştıracak”

    Yeni nesil gübreler olarak adlandırılan mikrobiyal ve organomineral gübrelerin kullanımının, üretimi ve dolayısıyla da uluslararası yeni bitki besleme teknolojilerinin yatırımların da Türkiye’de yapılması ve Türkiye üzerinden Akdeniz Havzası ile Ortadoğu’ya ihracatının önünün açılacağını dile getiren Hekimoğlu, şöyle konuştu: “Türkiye bundan sonra organik üretimde eskisinden daha fazla söz sahibi olacaktır. Yeni nesil gübrelerde Türkiye klorsuz, nitratsız, ağır metal içermeyen ve dünyanın en düşük tuz indeksine sahip gübrelerinin ülkemizde daha çok kullanılmasının avantajlarını yakalamış oluyor. Bu sebeple Türkiye’deki gıda güvenliğinin gerçekten sağlanması ve ihracat pazarlarında Türkiye’nin tarım ürünlerinde marka bir ülke olmasının yolu daha da kolaylaşıyor.”

    “Gübre Kanunu’nu bekliyoruz”

    Yönetmeliğin ardından Türkiye’nin gübre kanununun çıkmasını beklediklerine de değinen Hekimoğlu, “Sektörün gübrenin ithalatından ya da üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadar altyapı aksaklıklarının giderilmesi ve kaliteli gübrelerin Türkiye pazarına hakim olması için yönetmeliğin ötesinde gübre kanununa kavuşmasını arzuluyoruz. Bu konuda Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nda çalışmaların devam ettiğini biliyoruz. Özel sektörün sesine kulak verip çözüm odaklı yürütülen çalışmalar için bir kez daha teşekkür ediyoruz” dedi.

  • Dünya genelinde pamuk üretimi yüzde 10 artacak

    Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin ana ham maddesi pamuğun tüm yönleriyle tartışıldığı ve pamuğun dünya genelinde kaderini tayin eden kararların alındığı Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 76. Genel Kurul toplantısı bu yıl Özbekistan’ın Taşkent şehrinde gerçekleşti.

    Dünya genelinde 1,5 milyon tonluk pamuk tüketimiyle dünya üçüncüsü olan ve 2020 yılında 7. Dünya Pamuk Araştırma Konferansı’nı İzmir’de düzenleyecek olan Türkiye, ICAC Genel Kurulu’nda kamu ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yerini aldı.

    Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jak Eskinazi, ana teması “Küreselleşme ve Teknolojik Gelişme Çağında Pamuk” olan toplantıda, dünya genelinde lif tüketiminin 90 milyon tonu aştığının uzmanlarca dile getirildiğini, pamuk tüketiminin ise toplam içerisindeki payının yüzde 27’ye gerilediğini, pamuk açısından sevindirici gelişmenin ise pamuğun birçok sektörde ham madde olarak kullanılmasına olanak sağlayacak AR-GE çalışmalarının hız kazanması olduğunu kaydetti.

    “Pamuğun teknik performansını arttıracak AR-GE çalışmalarına yoğunlaşılmalı”

    Teknolojik gelişmelerin sonucunda tekstil ve hazır giyim sektörlerinde pamuk tüketiminin artışının sınırlı kaldığına işaret eden Eskinazi, “İnsanların son yıllarda çok fazla tercih ettiği spor kıyafetler polyester tüketimini hızla arttırdı. 1975 yılında dünya genelinde lif tüketiminde polyester yüzde 5 pay alırken, bugün yüzde 67 seviyesine ulaştı. Bu artışı durdurmak için pamuğun doğal, sürdürülebilir ve yenilenebilir özelliklerini vurgulayan tanıtım kampanyaları yapılmalı, pamuğun teknik performansının nasıl artırılacağı üzerine AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmeli, Ayrıca son zamanlarda plastik ve mikroplastik kirlenmeye karşı oluşan yeni endişelerin pamuğa olan talebi arttırması için Sosyal Sorumluluk Projelerine destek olunmalı” şeklinde konuştu.

    Pamuk üretimi yüzde 10 artacak

    Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 76. Genel Kurul Toplantısı’nda 2017/2018 sezonunda ekili alanların artışına bağlı olarak dünya pamuk üretiminin yüzde 10 artarak 25,4 milyon tona ulaşacağı öngörüsünde bulunulduğu bilgisini paylaşan Eskinazi şöyle devam etti:

    “Dünya pamuk üretiminin 2017/2018 sezonu süresince tüketimi aşacağı ve dünya pamuk stoklarının 18.7 milyon ton seviyesinde kalacağı ifade edildi. Çin dışındaki stokların yaklaşık aynı oranda artacağı ve Çin’in pamuk stoklarının ise 2017/18 sezonunda düşeceğinin tahmin edildiği iletildi.”

    2020 7. Dünya Pamuk Araştırma Konferansı için istişare yapıldı

    2020 yılında 7. Dünya Pamuk Araştırma Konferansı’nın İzmir’de düzenleneceğini hatırlatan ETHİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jak Eskinazi, Ekonomi Bakanlığı Koordinasyonu ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri Organizasyonu’nda gerçekleşecek 7. Dünya Pamuk Araştırma Konferansı’nın daha verimli geçmesi adına ICAC Sekreteryasıyla istişare toplantısı yaptıklarını ve organizasyona ilişkin detayların görüşüldüğünü de sözlerine ekledi.

    Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 76. Genel Kurul Toplantısı’nda; yapılan sunumlarda tüketicilerin modern ve fonksiyonel ürünlere yönelik talepleri doğrultusunda pamuğun yeni uygulama alanlarının olduğu, pamuğun diğer lifler ile karışımı sonucu inovatif kullanım alanlarının artırıldığı belirtildi.

    Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 76. Genel Kurul Toplantısı’nda; Ulusal Pamuk Konseyi Genel Sekreteri Hakkı Ünal Evcim’in, GDO’lu ve GDO’suz Pamuk Üretim Deneyimleri ve Gelecekteki Etkileri konulu sunumu en çok tartışılan ve ilgi gören sunumlardan biri oldu. Ayrıca, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Doğan ve Balkan Tekstil Makineleri San. Ltd. Şti. CEO’su Engin Dirik Türk delegasyondan sunum yapan diğer isimler oldu.

    Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 77. Genel Kurul Toplantısı’nın Fildişi Sahili’nde gerçekleştirilmesi de kararlaştırıldı.

    Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi’nin (ICAC) 76. Genel Kurul Toplantısı’nda; Türkiye’yi Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tarık Sönmez başkanlığında bir heyet temsil etti. Heyette; Ekonomi Bakanlığı Daire Başkanı Bilgehan Şaşmaz, Şube Müdür V. Hasan Köse, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı Seçkin Cenkış, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf Arslan, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jak Eskinazi, Ulusal Pamuk Konseyi ve İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Şükrü Barış Kocagöz, ETHİB Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Uçak ve Tolga Uskuç, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Doğan ve İzmir Ticaret Borsası Meclis Üyesi Şeref İyiuyarlar Türkiye delegasyonunda yer alan isimler arasındaydı.

  • Zeytin fiyatları artacak

    Gaziantep’te geçenr yıla göre artış gözlenen zeytin fiyatların önümüzdeki günlerde daha da artması bekleniyor.

    Gaziantep’te geçen yıl 7-10 TL arasında satılan zeytin fiyatları bu yıl ise 10-15 Tl arasında satışa sunuluyor. Yılın ilk mahsulünün toplanmasının ardından tezgahlardaki yerini alan zeytinin önümüzdeki günlerde fiyatlarının daha da artması bekleniyor.

    Zeytin ticareti yapan Derviş Öğüt, “Zeytin Türkiye’nin zeytin yetişen her yöresinden geliyor bize. Akdeniz, Ege, Nizip, Kilis ve Gaziantep zeytinlerini bulmanız mümkün. Normal zeytinin kilosu 10 TL kırılmamış zeytinin kilosu 12 TL ve temizlenmiş, tatlandırılmış zeytin ise 15 TL’ den satıyoruz. Fiyatlar geçen seneye göre yüksek. Aslında zeytinin Gaziantep’te yetişmesi gerekiyor. Gaziantep’te zeytin yetiştiriciliği geçen seneye göre artmış ama yeterli değil” dedi.

    Zamlı fiyatlara rağmen zeytine ilgi gösteren vatandaşlar ise zeytini mecbur tüketmek zorunda olduklarını kaydetti.

    30 kilogram zeytin satın alan Mustafa Şahin,“ 30 kilogram zeytin aldım. Tadı çok güzel buradan aldığım zeytinden memnunum. Şu an aldığım zeytinler tam tatlı değil ama çoğu tatlanmış. Aldığım zeytinleri hem kendimiz yiyoruz hem akrabalar istiyor onlara hediye ediyoruz” diye konuştu.

  • Donanımlı odyometristler ile sağlıkta nitelik daha da artacak

    İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü, uygulama odaklı eğitim modeliyle yetiştirdiği odyometristlerle sağlık alanında niteliği artırmayı hedefliyor.

    Odyometri, işitme ve işitme kayıplarının ölçülerek, tanı alması, tedavi edilmesi, bebeklerde erken tanı, işitme kaybı saptanırsa erken dönemde cihazlama, denge bozukluğu olan hastaların tanı ve tedavisi, kulak burun boğaz hastalıkları kliniklerine odyometrik destek verilmesi, sözü edilen bireylerin tedavisi ve yaşam konforlarının tekrar kazandırılmasını sağlayan bir sağlık hizmeti alanı. Özellikle son yıllarda önem kazanan sağlık hizmetlerindeki kalite ve akreditasyon, hastane sayısındaki artış, nitelikli sağlık ekibine duyulan ihtiyacı da artırırken, odyometristlere de olan ihtiyaçta bir artış söz konusu. İAÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü’nde uygulamalı eğitim ile birlikte en donanımlı odyometristler yetiştirmeyi hedefliyor.

    İAÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü Odyometri Program Başkanı Öğr. Gör. Gülçin Gümüş, son yıllarda önem kazanan sağlık hizmetlerindeki kalite ve akreditasyon, hastane sayısındaki artış, nitelikli sağlık ekibine duyulan ihtiyacı da artırdığına işaret ediyor.

    Nitelikli sağlık hizmeti

    En son teknoloji ile hazırlanmış laboratuvarlarda uygulamalı olarak eğitimlerini gerçekleştirdiklerini dile getiren Öğr. Gör. Gümüş, donanımlı odyometristlerle piyasaya sağlık hizmeti elemanı yetiştirdiklerine de vurgu yaptı. Gümüş aynı zamanda odyometri teknisyenlerinin sağlıkta önemli bir ihtiyacı gidereceğini de söyleyerek, sağlık sektöründe önemli bir atılımın olduğu Türkiye’de yetişen yeni sağlık hizmeti personelinin sağlıkta niteliği daha da artıracağını ifade etti.

    Öğr. Gör. Gümüş, bilimsel yönden iyi donatılmış, uygulama yönünden iyi eğitilmiş, güvenilir odyometrik tetkikler yapan ve bunu yaparken hastanın tıbbi danışmanları olan hekimlerle işbirliğini koruyan, insana ve etik kurallara saygılı, gelişmeleri yakından izlemeye hevesli odyometristler yetiştirmeye odaklandıklarını söyledi. Gümüş aynı zamanda Odyometri Programı’na girmek isteyen öğrencilerin, insan sağlığı ile ilgili olan bu konuda, direkt hasta ile ilişkili olduklarını ve hastaya karşı titiz ve sabırlı bir yaklaşım içinde olmalarının gerektiğini bilmelerinin önemine dikkat çekti. Gümüş, “Hasta ilişkileri özel nitelik taşımakta olup, titiz ve sabırlı bir yaklaşım gerektirir. Odyoloji yeni ve hızla ilerleyen bir bilim dalı olduğu için bu mesleği seçeceklerin mesleki performanslarının ve araştırma isteklerinin çok iyi düzeyde olması gerekir” dedi.

    Yıl boyunca teori ve uygulama eğitimleri

    İstanbul Aydın Üniversitesi Odyometri Programı’nda birinci yıl fizik ve akustik fizik, temel odyoloji, gelişim psikolojisi, anatomi ve fizyoloji, işitme ve konuşma anatomisi gibi temel dersler; ikinci yıl ise kulak burun boğaz hastalıkları, işitme cihazları, odyometrik cihazlar ile ilgili mesleki dersler veriliyor. Ayrıca öğrencilere akademik eğitim yılı boyunca kulak burun boğaz-odyoloji kliniklerinde ve ileri teknoloji cihazlarla donatılmış Odyoloji Laboratuvarı’nda, Pürton Odyolojik Test Yöntemleri, Objekti Odyolojik Test Yöntemleri, Odyometrik Konfigürasyon Oluşturma ve Yorumlama, Kulak Kalıbı Çalışmaları, İşitme Cihazı Uygulama, Uyum ve Yararlanım Çalışmaları, Çocuk Odyometrisi Uygulamaları ve Vestibüler Sistem Test Yöntemlerini uygulama ve yorumlama gibi eğitimler de veriliyor.

    Sağlıkta geniş kariyer olanakları

    Yeni ve hızla ilerleyen bir bilim dalı olan Odyoloji Programı’nı seçecek adayların mesleki performanslarının ve araştırma isteklerinin yüksek düzeyde olması gerektiğini belirten Öğr. Gör. Gülçin Gümüş, programın sunduğu kariyer olanaklarını da şöyle ifade ediyor: “Mezunlar odyoloji uzmanı veya kulak burun boğaz hastalıkları uzmanının gözetim ve denetiminde resmi veya özel hastanelerin odyoloji kliniklerinde çalışabilirler. Denge sistemi ile ilgili vestibüler testleri uygulayabilirler. İşitme Engelliler Okulları ve benzer kuruluşlarda çalışabilirler. Doğum kliniklerinde yeni doğmuş bebeklere işitme testi uygulayabilirler, okullarda işitme tarama testleri yapabilirler. Ayrıca işitme cihazı firmalarında çalışabilirler. Günümüzde giderek sayısı artan ‘Gürültülü İşyerlerinde Korunma’ programı dâhilinde, fabrikalarda danışman olarak ve ortam sesini ölçen firmalarda çalışabilirler. Hastane ve kliniklere odyometrik cihaz kuran ve kontrol eden firmalarda ‘Odyemetri Teknisyeni’ veya ‘Odyometrist’ olarak çalışabilirler.”

    Yükselme fırsatı

    Gümüş, öğrencilerin odyometri ile ilgili bilgilerin yanı sıra sağlık yöneticiliğine özgü temel bilgileri de almalarının, zaman içinde başarıları ölçüsünde ve kendilerini geliştirmelerine bağlı olarak daha üst kademelere de yükselebilmelerine fırsat tanıdığına vurgu yapıyor. İkinci öğretim imkanı da bulunan iki yıllık ‘Odyometri Programı’nı başarıyla tamamlayan mezunlar, dikey geçiş sınavı ile ‘Fizik’, ‘Odyoloji’, ‘İşitme Engelliler Öğretmenliği’ gibi lisans bölümlerine dikey geçiş yapabiliyor.