Etiket: Ardahanlı

  • Ardahanlı: “Mütercimler tüm imam hatip lisesi mezunlarından özür dilemeli”

    Ardahanlı: “Mütercimler tüm imam hatip lisesi mezunlarından özür dilemeli”

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, canlı yayında imam hatip lisesi mezunlarını “cinsi sapıklık, ahlaksızlık ve sahtekarlık” ile suçlayan Dr. Erol Mütercimler’e tepki göstererek “Belirli kesim az sayıda da olsa imam hatip lisesi mezunu ya da dindar kesimden birisinin suç işlemesini özellikle gündemde tutmaktadır. Mütercimler tüm imam hatip lisesi mezunlarından özür dilemelidir” dedi.

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, Dr. Erol Mütercimler’in imam hatip lisesi mezunlarını hedef alan açıklamasına tepki göstererek “Bireysel ve toplumsal olarak toplumda meydana gelen yozlaşmayı imam hatip lisesi mezunlarına indirgeyerek tüm mezunları ’Bu okullardan mezun olanlar bakın karşımıza ne olarak çıkıyor, sahtekar, cinsi sapık, ahlaksız’ sözleri ile nitelemek binlerce mezunu bulunan bir topluluğu haksız yere itham etmek demektir. Son derece çirkin ve haddi aşan bu açıklamasından dolayı Erol Mütercimler’i kınıyor ve tüm imam hatip lisesi mezunlarından özür dilemeye davet ediyorum” diye konuştu.

    “İmam Hatip Nesli’nin Akiflerin edebini, Necip Fazılların, Sezai Karakoçların imanlı söylemini ve Mehmet Akif İnan’ın mücadelesini devam ettirecek bir nesil” olarak niteleyen Ardahanlı, “Her toplulukta gayri ahlaki özellikler gösteren insanlar olabiliyor. Birisinin yaptığı yanlış nedeni ile bütün bir topluluğu suçlamak o topluluğa karşı bir linç girişimidir. Tüm imam hatip lisesi mezunları ’ahlaksızdır, sapıktır’, ’tüm dindarlar din istismarcısıdır’ gibi toptan insanları suçlamanın ne mantıki, ne de vicdani yanı vardır. Mütercimler’in yaklaşımı suç işleyen herhangi birisi nedeni ile o kişinin mensup olduğu tüm bir şehir halkını o suç ile suçlamakla aynı şeydir. Bunun ne hukukla ne vicdanla ne sosyoloji ile ne psikoloji ile açıklanabilir bir yanı yoktur. Akıldan izandan uzak bir açıklamadır.” ifadelerini kullandı.

    Ardahanlı, toplumumuzda büyük bir kültürel yozlaşma ve ahlaki çöküntü olduğunu belirterek “İstatistiki olarak değerlendirildiğinde belki de ülkemizde en az suç işleyen kesim imam hatip lisesi mezunlarıdır. Ancak medya ve belirli kesim az sayıda da olsa imam hatip lisesi mezunu ya da dindar kesimden birisinin suç işlemesini özellikle gündemde tutarak hatta bu suçu tüm imam hatip mezunları da işliyor gibi gösterme gayretine girerek tüm mezunları suçlayabilmektedir. Yapılan ahlaksızlık veya işlenen suç kim yaparsa yapsın yanlıştır. Biri yaparsa doğru diğeri yaparsa yanlış olmaz. Böyle bir yaklaşım ve bakış açısı son derece sakıncalı ve yanlıştır. Ülke olarak bu bakış açısını değiştirmeliyiz.” şeklinde konuştu.

    Ardahanlı ayrıca Diyanet-Sen olarak gerekli hukuki süreci başlatacaklarını belirterek, Mütercimler hakkında tüm imam hatip lisesi mezunlarını cinsi sapıklık, ahlaksızlık ve sahtekârlıkla itham etmesinden dolayı suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

  • Ardahanlı: “Diyanetimiz de başkanımız da yalnız değildir”

    Ardahanlı: “Diyanetimiz de başkanımız da yalnız değildir”

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, sosyal medyada Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hakkında çıkan kasıtlı haberlerin Diyaneti ve başkanını karalama kampanyasının bir sonucu olduğunu söyledi.

    86 yıl aradan sona yeniden ibadete açılan Ayasofya Camii’nde okuduğu hutbede “Atatürk’e lanet okuduğu” ileri sürülerek bazı internet haber siteleri ve sosyal medya mecralarında hedef alınan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hakkında kasıtlı olarak karalama kampanyası başlatıldığını belirten Diyanet-Sen Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden ibadete açılması kararlaştırılan Ayasofya Camisi’nde ilk Cuma Namazı Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Erbaş’ın kıldıracağının açıklanması ile birlikte sosyal medya üzerinden linç kampanyaları da maalesef hız kazandı. Genelde dış kaynaklı ve sahte hesaplardan yürütülen linç kampanyasına içerden de bazı çevreler sosyal medya platformlarından destek oldu. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını bir türlü içlerine sindiremeyenler Diyanetimize, Diyanetimizin başkanına saldırı dilini kullanarak karalama kampanyasına girişmişlerdir. Özellikle sosyal medya mecralarında hakkında karalamaya yönelik etiketler açılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hocamızda Diyanetimizde sahipsiz değildir, yalnız değildir” dedi.

    Ardahanlı, “Bizim medeniyetimiz, vakıf medeniyetidir. Selçuklulardan, Osmanlıya sayısız vakıflarımız, vakfiyelerimiz vardır. Vakfiyelerin sonundaki bedduayı bilmeyen yoktur. Sayın Erbaş’ın Cuma hutbesinde herkes tarafından bilinen bu bedduayı okuyarak vakıf malının amacı dışında kullanılamayacağını vurgulamasını başka türlü yorumlamak iyi niyet sınırlarını aşan kasıtlı bir karamanın ta kendisidir. Üstelik bu sadece Ayasofya ile ilgili değil tüm vakıf malları için geçerlidir. Bunu milletimize Diyanet İşleri Başkanımızın hatırlatması kadar doğal ne olabilir.” İfadelerine yer verdi.

    Ardahanlı, “Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemize ve ümmet coğrafyasına hizmet eden, mazlumların çaresizlerin imdadına yetişen, iman ve hakikat ölçülerini her alanda ve herkese hatırlatmaya çalışan güzide bir devlet kurumumuzdur.

    Bu güzide kurumumuza ve onun başkanına karşı saldırı dilini kullananları, iyi niyetten yoksun, ön yargılı insanlar olarak niteliyoruz.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nı itibarsızlaştırmayı bir yöntem olarak kullanmak hiçbir akıl ve vicdan tarafından kabul edilemez.

    Aslında maksat Atatürk ve Dindarlık üzerinden toplumu germek ve bölmektir. Topluma zehirli bir hava pompalanıyor, daha önce defalarca işlediği görülmüş laik-dindar fay hattını harekete geçirmek için provokasyon peşinde olanlara bu millet fırsat vermeyecektir.

    Diyanet İşleri Başkanının üzerinden kurumumuzu hedef aldıklarının farkındayız. Bizler bu davanın sahipleriyiz. Diyanet İşleri Başkanlığımızın dünyada ve Türkiye’de sergilediği misyon ve sorumluluğun bazı odakları rahatsız ettiğini iyi biliyoruz.

    Müslüman dünyasının adeta ümidi durumuna gelmiş olan başkanlığımızın çalışmalarını sekteye uğratmak, itibarsızlaştırmaya kalkmak dünden bu güne alışıla gelmiş bir saldırı sistemi haline getirilmiştir.

    Birliğin dirliğimizden geldiğini, dirliğimizi bozguna uğratmaya çalışanlara da izin vermeyeceğimizi dün nasıl ki kararlı bir şekilde dile getirdiysek, bugün yine aynı kararlılıkla dile getirmeye devam edeceğiz.

    Türkiye adına aydınlık yarınlardan bahsedebilmek için bizim bir ve bütün olmamız gerekir.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’na çamur at izi kalsın, diyenlerin çoğaldığı, şer için konuşanların günden güne arttığı bu günlerde, bilgi sahibi olmadan, fikir üretenlere inat, dünyanın en ücra yerlerine Türkiye’nin nişanesini taşıyan Diyanetine ve başkanına sahip çık!

    Unutmayın siz doğru iseniz şer odakları size her zaman saldıracaklardır. Türlü kumpaslarla Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve onun başkanına yönelik yıpratma ve itibarsızlaştırma kampanyasını görüyor, yapılan saldırılar karşısında Diyanet alanında etkili ve yetkili sendika Diyanet-Sen olarak ‘Diyanetime Dokunma- Diyanetine Sahip Çık’ diyoruz.” Diye konuştu.

  • Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Ardahanlı: “86 yıllık zulüm bitti, Ayasofya’nın Cami olduğu hukuken tescil ve teyit edildi”

    Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Ardahanlı: “86 yıllık zulüm bitti, Ayasofya’nın Cami olduğu hukuken tescil ve teyit edildi”

    Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, Ayasofya’nın Camiinin vasfını ve vakfiyesini yok sayan gayrı hukuki 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının Danıştay tarafından iptali, hakikatin ikamesi, hakkın iadesi, haksızlığın, hukuksuzluğun izolesi olduğunu söyledi.

    Ardahanlı, “Bu karar, milletin 86 yıldır kanayan yarasının kapanmasına, bir Camiinin cemaatine yeniden kavuşmasına, fethin hukukunun korunmasına, feth edenlerin emanetine sahip çıkılmasına dair hukuki zemindir. Diyanet Sen olarak, kararı tıpkı milletimiz gibi bağımsızlığın tescili yönüyle gurur, tarihe ve kadime sahip çıkılması yönüyle de onur vesikası olarak kabul ediyoruz. Bir çağı kapatan fethin ve o fethe komutanlık yapan Fatihin emanetinin gereği yerine getirilmiş, tarihi nitelikteki bu kararla Ayasofya’nın müze yapılmasıyla başlayan esaret dönemi sone ermiştir. Diyanet Sen olarak bizleri ziyadesiyle memnun etmiş tarihi bir karardır. Milletin nezdinde, gözünde, kararında ve iradesinde “müze” vasfını hiç kazanmayan Camii vasfını da hiç kaybetmeyen Ayasofya; kendi gerçeğinden kopuk, milletin iradesinden uzak, bağımsız devlet perspektifiyle uyumsuz bütün gereksiz isimlerinden, vasıflarından, sınırlarından, yasaklarından arınmış ve gerçekte olduğu gibi hep olması gerektiği gibi Camii olarak millete ait olarak ve milletin hizmetine matuf olarak özgürlüğüne ve hakikatine kavuşmuştur” dedi.

    Ardahanlı sözlerine şöyle devam etti:

    “Danıştay’ın kararı böylece milletin kararını ilam ve ilan etmiş; Ayasofya Camii konusunda alınmış müze kararının -bizim de ifade ettiğimiz şekilde- hukuka değil keyfiliğe dayandığı hakikatinin de tespitidir. Danıştay’ın kararıyla hukuk ve tarihi gerçeklik sosyal yaşamla uyumlu hale gelmiş, Fatih’in vasiyeti ve vakfiyesinin gereği yapılmıştır. Sonuçta karar; Ayasofya’nın cami olduğunun tescili, vakfiyesinin teyidi, millet iradesinin ve hukukun gereğinin yerine getirilmesidir. Kararla Ayasofya asli hüviyetine, millet de camisine kavuşmuştur. Ayasofya üzerinden milletimizin değerleri üzerinde tesis edilen vesayet havası dağılmış, hürriyete vurulan prangalar parçalanmıştır. Karar; milletin Ayasofya Camii üzerinden Türkiye’nin egemenliğine kast eden dayatmalara boyun eğmeyen kararlılığını hukuken de tespit ve tescil etmiştir. Dahası bu kararla, İstanbul’un fethini “işgal” gören ve göstermeye yeltenenler; “Zulüm 1453’te başladı” diyerek tarihi tahrif, fethi tahkir, fetih ruhunu tahfif edenlerin hevesleri kursağında kalmıştır. 86 yıllık yanlış hesap 567 yıllık hakikati silememiş, yanlış hesap millet iradesine çarpıp Danıştay’dan geri dönmüştür. Millet Camisine, Camii ise milletine kavuşmuş, mağdurluk ve mahzunluk sona ermiştir. Fatih’in iradesine ve fetih hukukuna uygun olarak Ayasofya’nın Camii olduğunu, müze vasfının hükümsüz ve hukuksuz olduğunu tescilleyen ve Ayasofya Camii’ni asli hüviyetine kavuşturan Danıştay kararına ek olarak Ayasofya’nın yeniden Camii olarak ibadete açılmasına yönelik kararı imzalayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz.”

  • Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Ardahanlı, “Sözleşmelilere uygulanan çifte standarda son verilmeli”

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Ardahanlı, “Sözleşmelilere uygulanan çifte standarda son verilmeli”

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, Diyanet’te, tüm sözleşmeli personelin 3+1 kadro hakkından, eş durumu ve becayiş hakkından yararlanması gerektiğini söyledi.

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, Diyanet’te, tüm sözleşmeli personelin 3+1 kadro hakkından, eş durumu ve becayiş hakkından yararlanması gerektiğini söyledi.

    Sözleşmeli personel hakları ile ilgili açıklamada bulunan Ardahanlı, 9 Temmuz 2018 tarihinden sonra atatan 4/B sözleşmeli personelin çakılı kadro gereği bir yılın sonunda eş durumu ve becayiş hakkından yararlanamadığını, eşinden ve çocuklarından ayrı çalışmak zorunda kalan personelin moral ve motivasyonunun düştüğünü söyledi.

    Ardahanlı, “Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan 4-B sözleşmeli personelin kadroya geçmesi için uygulanan 3+1 formülü 9 Temmuz 2018 tarihinden önce atanan sözleşmeli personeli kapsamıyor. 9 Temmuz 2018 tarihinden sonra atananlar ise bir yılın sonunda becayiş ve eş durumu tayininden yararlanamıyor. Diyanet-Sen, aynı kurumda çalışan 4-B sözleşmelilere uygulanan bu çifte standardın bir an önce son bularak tüm 4/B sözleşmeli personelin 3+1 formülü ile kadroya alınması ve çalışmalarını müteakip bir yılın sonunda eşi ister kamuda, isterse özel sektörde çalışsın tüm 4/B sözleşmeli personelin becayiş ve eş durumu tayininden yararlanması için çalışmalarına devam ediyor” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan sözleşmeli personele kadro yolunu açan 3+1 formülünün geçen yıl Diyanet-Sen’in girişimleri ile TBMM’de kanun teklifi olarak sunulduğunu ve 27 Haziran 2019’da yasalaşarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Ardahanlı, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Ancak yasanın 9 Temmuz 2018’den önce atanan sözleşmeli kurum personelini kapsamaması, 3+1 kadro formülünden yararlananların ise çalışmalarını takiben bir yılın sonunda eş durumu ve becayiş hakkından yararlanamaması kurum personelini rahatsız etmiş, iş barışını ve personelin motivasyonunu olumsuz yönde etkilemiştir. 3+1 kadro şartının çıktığı günden beri 9 Temmuz 2018 öncesi atanan sözleşmeli kurum personelinin de bu uygulamaya dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Sendikamız bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı ve hükumet yetkilileri ile görüşerek bu ikili uygulamanın bir an önce sonlandırılmasını ve tüm kurum çalışanlarının 3+1 kadro uygulamasına dahil edilmesi için çalışmalarını sürdürmektedir.”

    9 Temmuz 2018’den sonra atanan 4/B sözleşmeli personelin çakılı kadro gereği bir yılın sonunda eş durumu ve becayiş hakkından yararlanamadığına vurgu yapan Ardahanlı, bunun da eşinden ve çocuklarından ayrı çalışmak zorunda kalan personelin moral ve motivasyonunu düşürdüğünü söyledi.

    Ardahanlı, “Diyanet İşleri Başkanlığında girişimlerimiz sonucu konuyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Kurumdaki çalışma barışını etkileyen, aynı işi yapan personele reva görülen bu ikili uygulamanın bir an önce sonlandırılarak kurumumuzda çalışan tüm 4/B sözleşmeli personelin 3+1 uygulaması ile kadroya geçmesi, 9 Temmuz 2018 sonrası atananların ise bir yılın sonunda eşi ister kamu, ister özel sektörde çalışsın tayin ve becayiş hakkından yararlanması için çalışmalarımız devam etmektedir” diye konuştu.

  • Ardahanlı: “Camilerimizin fatura mağduriyeti giderilmelidir”

    Ardahanlı: “Camilerimizin fatura mağduriyeti giderilmelidir”

    Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, yaptığı açıklamada; Camilerin ısınma ve soğutmadan kaynaklı elektrik faturaları cami görevlileri, cemaat ve elektrik şirketlerini karşı karşıya getirmeye devam ettiğini söyledi.

    Camilerde hali hazırda uygulanan çift elektrik abonelik sistemi ile camilerin aydınlatma giderleri genel bütçeden karşılanırken, ısınma ve soğutma giderlerin vatandaşlardan toplanan paralarla ödenmeye çalışıldığını anlatan Ardahanlı, “Ancak kışın soğuk aylarda ısınma giderlerinin çok yüksek olması yüksek elektrik faturalarına ve borçların ödenememesine sebep olmaktadır. Borçların ödenememesi ve yeni faturaların eklenmesi elektrik şirketlerini cami elektriklerini kesme noktasına getirmiştir” dedi.

    Ardahanlı, Din görevlilerinin caminin elektriğini ödemek, cemaati kışın ısıtmak, yazın serin bir şekilde ibadet etmelerini sağlamak gibi bir görevi olmadığı halde vatandaşların uygun ortamlarda ibadet edebilmesi için elinden geleni yapan din görevlilerinin maalesef elektrik şirketleri tarafından borcun muhatabı olarak görülmesinin vatandaşlar tarafından da sürekli para toplamak zorunda kaldığı için rencide edilmesinin kendilerini üzdüğünü anlatan Ardahanlı, “Elektrik faturalarını ödemek için vatandaşlardan istenen bağışlar hem vatandaşları hem de para toplamak zorunda kalan din görevlilerimizi bıktırmıştır. Diyanet-Sen olarak toplu sözleşmeye taşıdığımız cami elektrik faturalarının genel bütçeden karşılanması maddemiz ile cami aydınlatma giderleri genel bütçeden karşılanmaya başlanmış ve sorun kısmı olarak çözülebilmiştir. Çözüm odaklı sendikacılık yapan Diyanet-Sen camilerimizin ısınma ve soğutma giderlerinin de genel bütçeden karşılanması konusunu önümüzdeki günlerde gerçekleşecek Diyanet İşleri Başkanlığı Kurum İdari Kurulu Toplantısına tekrar taşıyarak bir an önce konunun çözüme kavuşması için önerilerini sunacaktır.

    Kamu hizmeti veren camilerimizin ısınma ve soğutma giderleri genel bütçeden ayrılacak bir ödenek ile karşılanmalı; camilerimizi, din görevlilerimizi ve ibadet için camiye gelen cemaati rahatlatacak adımlar bir an önce atılmalıdır.” şeklinde konuştu.