Etiket: Anlattı

  • Kayıp Gülistan ile ilgili aile, mahkeme çıkışı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptıkları görüşmeyi anlattı

    Kayıp Gülistan ile ilgili aile, mahkeme çıkışı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptıkları görüşmeyi anlattı

    Tunceli’de kayıp olan Gülistan Doku ile bağlantılı olan ve dosyada şüpheli olarak yer alan Z.A.’nın polislikten ihraç edilen üvey babasının yargılandığı dava sonrası aile, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerini anlatarak, umutlarının arttığını dile getirdi.

    Tunceli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde kayıp Gülistan’ın eski erkek arkadaşı Z.A.’nın üvey babası E.Y. hakkında gizli kalması gereken kişisel bilgileri sosyal medyadan ifşa ettiği gerekçesiyle açılan davanın duruşması görüldü. Duruşmaya, meslekten ihraç edilen E.Y. katılmazken, kayıp üniversite öğrencisi Gülistan’ın babası Halit, Ablası Aygül ve Avukatı Ali Çimen katıldı. Duruşma şüpheli E.Y.’nin talimatla ifadesinin alınmasına karar verilerek Nisan ayına erteledi.

    Duruşma çıkışı gazetecilere açıklama yapan Doku Ailesi’nin Avukatı Ali Çimen, “Müvekkil Gülistan Doku’dan 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyordu. Buna ilişkin Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma vardı. Bu soruşturma dosyasının failleri Twitter üzerinden Gülistan Doku’nun intihara meyilli olduğunu göstermek için bazı evraklar paylaştı. Bu evraklar şimdiye kadar soruşturma dosyamızın içinde yoktu. Bu evrakı kamu görevlisi sıfatıyla ele geçirmişti. Buna ilişkin bir yargılama yapıldı. Diğer yandan yine Aygül Doku’ya yönelik Aygül Doku’nun kardeşinin dosyasını takip etmesinden rahatsız olan şüpheliler, Aygül Doku’yu sık sık tehdit ettiler. Yine soruşturma dosyasının insan öldürme şeklinde düşünülmemesi için Gülistan Doku’ya intihara meyilli olarak göstermişti. Buna ilişkin bir yargılama yapıldı. Kendisi duruşmaya katılmadı” dedi.

    Avukat Çimen, ailenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde de etkili bir süreç yürütüleceği yönünde söz aldığını söyledi.

    Abla Aygül Doku: “Ailem cumhurbaşkanı ile görüşmeden umutlu”

    Ailesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine değinen kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, “Sayın cumhurbaşkanımızla ailem görüşmeden çok mutlu, umutlu kalmış. Ailemin umutları büyük. Bu güne kadar birçok yetkiliyle görüştük. Ailemin bu sefer farklı şekilde umutlu olduğunu görüyorum. Cumhurbaşkanımız bize kızımızı bulacak. Bize bu günleri yaşatanlar yargı önünde hesap verecekler diyorlar. Ben de telefonla görüştüğümde her yıl şu cümleyi kuruyordum beynimde. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Gülistan bulunacak desin kesin bulunacaktır. Devletin tüm imkanları ellerinde. Sayın cumhurbaşkanımıza aynısını söyledim. Gülistan Doku bulunsun dediğinde bulunacak. O cümleyi kurduktan sonra umudumu yitirmedim, bütün aramalar devam edecek. Elimden ne varsa sonuna kadar götüreceğim. Biz de bu cümleye inanıyor ve güveniyoruz” şeklinde konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın intihar ettiği iddia edilen köprü üzerindeki fotoğrafa da uzun uzun baktığını belirten Doku, “O çok önemli bir detaydı. Şu ana kadar hiçbir yetkili bize bunu demedi. Annem o fotoğrafı gösterdiğinde bu Gülistan’a benzemiyor dedi. Bu şu demek oluyor. Gülistan aslında o köprüye gitmedi. Bir cinayete kurban gitti. Yaşasa bir yerden çıkacaktı. İntihar değil bu kız Gülistan’a benzemiyor dediği anda o da artık aile gibi düşünüyor. Bu da bizi umutlandırıyor” ifadelerini kullandı.

    Baba Halit Doku ise Cumhurbaşkanı ile görüşmelerinde kızının bulunacağı yönünde umutlarının arttığını söyledi.

    Davanın geçmişi

    Gülistan Doku’nun kaybolması dosyasında şüpheli sıfatıyla yer alan Gülistan’ın eski erkek arkadaşı Z.A.’nın polis olan üvey babası E.Y hakkında abla Aygül Doku ile ilgili gizli kalması gereken kişisel bilgileri sosyal medyadan ifşa ettiği gerekçesiyle Tunceli Valiliği tarafından idari soruşturma başlatılmıştı. İdari soruşturmanın tamamlanmasının ardından dosya, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilirken Yücel İçişleri Bakanlığı tarafından meslekten ihraç edilmişti.

  • Covid hastalarına bakan hekim, nasıl Covid-19 olmadığını anlattı

    Covid hastalarına bakan hekim, nasıl Covid-19 olmadığını anlattı

    Türkiye’de 10 ay önce ilk defa görülen ve tüm dünyayı bir senedir etkisi altına alan korona virüs (Covid-19) salgını korku yaymaya devam ederken en riskli grupta yer alan doktorlar da kendilerini korumak için üstün bir çaba sarf ediyor. Covid-19 ile burun buruna kalan doktorlardan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Cüneyt Hayretdağ, korona virüslü hasta tedavi etmesine rağmen nasıl hastalığa yakalanmadığını anlattı ve herkesi önlemlere uyma konusunda uyardı.

    Pandemi döneminde hastalarının mağdur olmaması için tedavilere devam ettiklerini ve bu dönemde Covid-19’a yakalanmamak için kendi kliniklerinde aldıkları önlemleri anlatan Dr. Hayretdağ, “Neredeyse bir yıldır Türkiye pandemiyle yaşıyor. Biz de bu dönemde klinik olarak gerek ofiste, gerek hastanede, gerek servislerde bazı hastalarımızı evde, bazı hastalarımızı da ne yazık ki yoğun bakımda CPAP desteği ya da entübe olarak takip ettik. Bu dönemde ofisin hastalarının çok büyük bir kısmı Covid-19 hastasıydı. Standart takip ettiğimiz diyabet, kalp yetmezliği, hipertansiyon hastaları sanki iyileşmiş gibi kliniğe çok gelmedi ve Covid-19 hastası ağırlıklı baktığımız bir yıl oldu. Bu kadar korona virüslü hasta baktıktan sonra semptomatik bir dönemimiz olmadığı için ’Acaba asemptomatik Covid-19 geçirmiş miyiz?’ diye düşünerek testlerimizi yaptık. Covid-19 geçirmemişim. Aşının da Türkiye’de bizlere yapılmasına 10-15 günlük bir süre kaldı. Bu aşamada asemptomatik dahi olsa hastalığı geçirmemem nedeniyle, bu kadar Covid-19’lu hasta bakıp niye geçirmediğimi anlatmak istedim” dedi.

    Önlemleri anlattı

    Bu kadar riskli bir çalışma alanında olmasına rağmen nasıl Covid-19’a yakalanmadığını anlatan Dr. Hayretdağ, “Mutlaka hepimiz maskelerimizi taktık. El hijyenine dikkat ettik. Zaten hasta muayenesi ve sonrasında sabunla el yıkama alışkanlığım vardır. Onu standart olarak yaptık. İki saatte bir ofiste yardımcı personel de dahil herkes maskeleri değiştirdi. Hastaları maskesiz ofise almadık. Hasta yakınlarını olabildiğince ofise almadık. Hastaların maskelerini açmaması için ikramlık dağıtmadık. Personelin yemek yemesi sadece ona ayrılmış bölümde oldu. Kesinlikle koridorlarda ya da hasta odalarında çay kahve yemek ve benzeri bir şeyi kesinlikle izin vermedik. Covid-19 şüphesi olan hastaları mutlaka diğer hastalardan izole ederek baktık. Kendim ofise çıkarken asansör kullanmama rağmen dolu asansöre hiç binmedim. Yukarı çıkarken solunum sayısı maskeyle daha da artıp az sayıda virüsü derin inspirasyonla boğazımıza ve akciğerlerimize solunum hava yollarımıza çekme şanssızlığımız olmasın diye özellikle yürüyerek indim ama çıkmadım. Asansörü aşağıya inerken hiç kullanmadım. Sadece ofiste değil hastanede ve evde de böyle davrandım. Bunun dışında hastaları muayene ederken EKG toplarından tutun stetoskoplarımıza kadar hasta muayene öncesinde ve sonrasında dezenfeksiyon yaptık. Alkol dışında dezenfektan hiç kullanmadık. Kimyasal maddelerin olduğu dezenfektanlardan sakındık. Çünkü birçok maddenin bulunduğu anti dezenfektanlarda kemik iliği toksisitesi ve karaciğer toksisitesinin yüksek olduğunu düşünüyoruz. Onun için sadece alkol ve sabun kullandık. Bu arada ulaşımda her zaman tek kişi arabayla seyahat ettim. Ofise gelirken de ofisten dönerken de hatta bazen ev hastalarına gittiğimizde hemşiremiz ayrı arabayla biz kendi arabamızla hastaya ulaştık. Arabayı bulaşın en etkili olduğu yerlerden biri olarak kabul ettik ve kendimizi sakınmaya çalıştık” diye konuştu.

    Evde de izole yaşam

    Ev yaşamında da ofiste olduğu gibi izole bir yaşantı sürdürdüğünü anlatan Dr. Hayretdağ, “Evde sabah kahvaltısını yaptıktan sonra tüm gün atıştırmalık gibi şeyleri dışarıda yemedim. Çünkü maskeyi çıkarmanın riskli olduğunu düşündüm. Ofisten eve geçtiğimizde özellikle eşim ve çocuğum, hatta köpeğimi banyodan uzaklaştırdım. Direkt banyoya geçtim. Bütün kıyafetlerimi hatta o gün giydiğim ceketi dahil havalandırmak değil yıkama yoluyla günlük olarak kullandım. Arkasından kimseyle temas etmeden direkt banyoda bol sabunla yıkandım. Dişlerimi hemen fırçaladım ve alkollü bir ağız çalkalama suyuyla da her akşam çalkaladım. Bunu dışında gıda takviyesi ve benzeri bir şey kullanmadım ama bu dönemde D vitaminim 17’lerde olduğu için cilt bütünlüğünü koruması amacıyla Devit 3’ü günde 5-10 damla arasında düzenli olarak kullandım. Gıda takviyesi kullanmadım. Özel kliniğimize gelen çoğu hastamızı zatürre döneminde gribal semptom ve bulaştırıcılık dönemini geçirmiş olabilir. Bu durum da bize hastalığın bulaşma olmamasının sebebi olabilir. Normalde sabah tıraş olma alışkanlığım olmasına rağmen bu dönemde mutlaka akşamları sakal tıraşı oldum. El sağlığına her zaman dikkat ederdim. Eldiven kullanmıyorum ve kullanılmasını da önermiyorum bu dönemde. Onun için el sağlığına dikkat ettim çizik, çatlak tırnak problemleri ve benzeri bir şey olmadan ellerimi bol sabunlu su ile yıkayarak bu dönemi geçirdim. Kendimizi sosyal olarak izole ettik. Sevdiğimiz eş, dost, arkadaş, akraba ziyaretlerimizi uzun yemek oturumlarını ne yazık ki yapamadık. Çok şükür ki bu dönemi Covid-19 olmadan kazasız belasız geçirdik. İnşallah aşıya kadar da Covid-19 olmam” ifadelerini kullandı.

    Kendisinin Çin aşısı yaptıracağını da sözlerine ekleyen Dr. Hayretdağ, “Çin aşısını yaptıracağım. Aşıdan sonra da 15 gün daha Covid-19 olmazsam pandemi dönemini sorunsuz olarak geçirmiş olacağım” dedi.

  • Rektör Ataç 2020 yılını değerlendirip yeni dönem projelerini anlattı

    Rektör Ataç 2020 yılını değerlendirip yeni dönem projelerini anlattı

    Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ataç 2020 yılının değerlendirmesini yaparak 2021 yılında yapılacak olan akademik çalışmalardan bahsetti.

    Manisa Celal Bayar Üniversitesi Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Yerleşkesindeki Ümit Doğay Arınç Kültür Merkezinde basın mensuplarıyla buluşan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ataç hem 2020 yılını değerlendirdi hem de 2021 yılında yapacakları akademik çalışmalardan bahsetti. Basın toplantısına Rektör Yardımcıları ve akademisyenler de katıldı.

    “Uzaktan eğitimi başaran üniversiteler listesinde ön sıralarda yer aldık”

    2020 yılının oldukça zorlu bir süreç olduğunu kaydeden Rektör Ataç, “Uzaktan eğitimin kararının alındığı gün itibariyle dersini tahtada anlatan, dijital materyalleri olan, bilgisayar programı yapan çocuklarımızın bizim makinemize bağlanması ve bizim de onların makinesine bağlanmasına kadar hangi ayrıntı varsa hesapladık. İlk dersi ben yaptım. Akabinde online destek hattı kurduk. Online destek hattında neredeyse 24 saat 10 kişilik bir ekibimiz hizmet verdi. Bir hafta süren bu online hizmet bizi Türkiye’de uzaktan eğitimi başaran üniversitelerin listesinde en ön sıralara taşıdı. 36 bin öğrenci ilk hafta eğitim aldı. 5 binin üzerinde ders materyali o hafta oluşturuldu. Geldiğimiz süreçte gururla ifade ediyorum. Öğretmek isteyen ile öğrenmek isteyeni buluşturdukları için emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Piyasa şartlarında bulunamayan, sorun yaşanan dezenfektanları kendimiz ürettik. Toplam 6 tonun üzerinde bir üretim yaptık. Piyasada bulamıyorsunuz, etil alkolün fiyatları bir anda 6-7 kat arttı. Biz öncelikle kendi birimlerimizin, hastanelerimizin Manisa’daki kurumların dezenfektan ihtiyacını karşıladık. Pandemi sürecinde akademisyenlerimizin 926 çalışması dergilere gönderildi. Yayın ortalamasının 0,3 olduğu rakamı düşündüğünüzde 926 yayının dergilere gitmesi bizi ziyadesiyle mutlu etti. İnşallah bunlar 2021’de basılır ve hocalarımız emeklerinin karşılığını alır. Bilgi birikimi olmayan, beyin gücü olmayan hiçbir finans; finans gücü olmayan hiçbir beyin gücü, ürüne dönüşmez. Bunları birleştirmemiz lazım. Sonunda fark ettik ki üniversitemiz sanayimizi, sanayimiz üniversitemizi tam anlamıyla tanımıyor. OSB’nin iş dünyasına dedik ki ‘problemlerinizi verin çocuklarımız bunları çözsünler’ Çalışmalara başladık ve dört grubumuz ödül aldı. Ödülleri, Manisa OSB yönetim kurulu üyeleri finanse etti, bizzat törenle de teslim ettik. O dört gruptan ikisi şu an teknokentte faaliyet gösterip ürün üreten noktaya gelmiş durumda” dedi.

    “Üniversitede 250 bin 900 PCR testi yapıldı”

    Pandemi döneminde Üniversite hastanesinde yapılan çalışmalardan da bahseden Rektör Ataç, “Pandemi şartları hemen oluştu, Manisa’mızda il pandemi koordinasyon kurulu teşekkül ettikten sonra hayatımıza ilk defa karşılaştığımız PCR terimi girdi. Sonuçlar 3 gün sonra elimize ulaşıyordu. Hemen DEFAM ve hastanede bulunan PCR cihazlarımızı aktive ettik ve altyapısını oluşturduk. Alanında uzman ekibimizi hemen istihdam ettik. Sağlık Bakanlığı’ndan iznimizi alarak Nisan ayının ilk haftası PCR testlerini, doğruluğu uluslararası kuruluşlarca tescil edilmiş sonuçlarımızı halkımıza kavuşturmanın haklı gururunu yaşadık. O ilk zamanda yaptığımız sürecin en büyük katkısı gerek filyasyon, gerekse Hıfzıssıhha Kurulu’nun alacağı kararlarda hızlı veri elde etmesini sağladık. Dün itibariyle hastanemizde yaptığımız testlerin sayısı 250 bin 900 adet. Ayrıca hiç kimsenin birbirine temas edemeyeceği PCR örneklerinin alınacağı bir alan oluşturup halkın hizmetine sunduk. Temmuz ayına kadar olan süreçte hastanemizi ‘temiz hastane’ konumunda tutarak, elektif vakalara baktık. Bu vakalara bakarken temel hedefimiz bulaş riskini minimize etmekti. Öncellikle kendi sağlık çalışanımızın sağlığını koruyup, bulaş riskini de minimize ederek diğer hastaların tedavisinin sürdürülmesini sağladık. Temmuz ayı itibariyle üniversite hastanemizde Covid-19 sayımız 7 idi. Bu gerçekten sürecin sağlıklı yürütüldüğünün göstergesi oldu. Bununla beraber tiriyaj ünitesini hayata geçirdik. Şu anda bir PCR’de acil ihtiyaç kapsamında 3 saat 20 dakikada sonuç verebilecek konumdayız. En son sayın valimizin de desteğiyle aldığımız PCR cihazımız hizmete girdi. Hastanede sağlık alanında ihtiyaç duyduğumuz ventilatör, siperlik gibi malzemelerin hepsini Teknokentte arkadaşlarımız ihtiyaç duyduğumuz anda gece gündüz uyumadan ürettiler. 85 liraya alacağımız malzemeyi 2,6 liraya ürettik” diye konuştu.

    2021 yılında yapılacak çalışmalar

    Konuşmasının son bölümünde 2021 yılında yapılacak olan çalışmalardan bahseden Rektör Ataç şunları söyledi:

    “Allah izin verirse hastane ek binamızı Şubat ayında hep beraber açacağız. Manisa’mızda üniversitemizin kuruluşunda esas teşkil eden, temelini oluşturan spor bilimleri fakültemizin yeni bina ve tesisinin inşallah Mayıs ayında açacağız. 3 bin 600 öğrencimizin aynı anda yemek yiyebildiği, tüm etkinliklerini birlikte paylaşabildiği, PTT ve banka şubelerinin bulunduğu, dinlemek için kendine vakit ayıracağı bir öğrenci merkezimizi Allah izin verirse Mart ayında hizmete açacağız. Gençlik ve Spor Bakanımız ile yaptığımız görüşmeler ve girişimler neticesinde 2 bin kişinin kalabileceği bir yurt için kampüsümüzde yer tahsisini yaptık. Gençlik ve Spor Bakanlığımız ihalesine çıktı. İnşallah 1-2 yıla kalmaz çocuklarımızın da en iyi konfor ve şartlarda barınmalarına vesile olacağız. Manisa’mıza hayalimiz olan bir kongre ve kültür merkezi kazandırmak istiyoruz. Başka bir hayalimiz ise üniversite hastanemizdeki bilgi birikiminin öncelikle özel sağlık sigortasına akabinde de yurt dışındaki hastalara açılmasıdır. Bunların çalışmalarını başlattık, alt yapısını oluşturduk. Gerekli izinler için Sağlık Bakanlığına girişimlerimiz sürüyor.”

  • Ankara Minibüsçüler Odası Başkanı Yılmazer uğradığı saldırıyı anlattı

    Ankara Minibüsçüler Odası Başkanı Yılmazer uğradığı saldırıyı anlattı

    Etlik eski garajlarda uğradığı saldırıda yaralanan Ankara Minibüsçüler Odası Başkanı Murat Yılmazer, “Esnafımızın tamamının adaletli ve hakkaniyetli hizmet alabilmesi için sonucu ne olursa olsun mücadele edeceğiz” dedi.

    Etlik eski garajlarda uğradığı saldırıda yaralanan Ankara Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanı Yılmazer, yılbaşından bir gün önce saldırıya uğradıklarını belirterek, iki ay önce de yine tertipli organize bir şekilde gelip 25 kişinin üzerine saldırdığını söyledi. Yılmazer, “Bununla alakalı biz şikayet duyurusunda bulunduk. Dava açıldı. Arkasından takip eden süreçte olay günü arkadaşımız bizi 9 defa telefonla aradı. Görüşmek istediğini talep etti. Bu görüşme talebine biz olumlu yanıt verdik. Neticede esnaf için mücadele ediyoruz. Esnafın hak ve menfaatleri ile ilgili görüşmek zorundayız. Görüşme ile ilgili talepte bulunduktan sonra burada biz böyle bir saldırı olacağını tahmin etmiyorduk” diye konuştu.

    6 Ağustos’ta Olağanüstü Genel Kurul’da genç bir kadro ile Ankara Minibüsçüler Odası’nda göreve geldiklerini kaydeden Yılmazer, “Yani yaklaşık 4 ay gibi bir zaman geçti. Bu zaman zarfında da esnafın hak ve menfaati ile alakalı çalışma içerisindeyiz. Zannedersem bu arkadaşımızın asıl kaygısı seçimle alakalı. Seçim kaygısı olduğundan dolayı. Sincan bölgesinde bir seçimle ilgili aday olduğunu duyuyoruz. Buradaki kaygılarından dolayı ve buradaki bir başka oda başkanının başarısını hazmedememeden kaynaklı. Biraz bencillik duygusu diyebiliriz. Yoksa kişisel bir konumuz yok” şeklinde konuştu.

    Ukame ile ilgili herhangi bir sorunlarının olmadığını vurgulayan Yılmazer, “Ankara Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi, Ankara’daki toplu taşıma araçlarının iş ve işlevlerini, hat güzergahlarını belirleyen kurum. Burada minibüsçü camiasına, otobüsçüye, Sincan’daki esnafa hizmet eden bir kuruluş. Bir nevi işverenimiz. Burada tabii ki esnafa hizmet etme kaygısı ile birlikte Büyükşehir Belediyesi tarafından herkes gibi bizler de hizmet alıyoruz. Yani Ukame ile alakalı bir sorun olduğunu zannetmiyorum” değerlendirmesini yaptı.

    Saldırıyı da anlatan Yılmazer, olayın yargıya taşındığını hatırlatarak, “Bir kişi ev hapsinde, dört kişi imza karşılığında serbest bırakıldı. Olay yargıda, inanıyorum ki yargı adaletli, hakkaniyetli kararını verecektir” ifadesini kullandı.

    “Gerek telefonla gerek ziyaretle bu pandemi sürecinde yanımızda olduğunu bildiren tüm esnaf arkadaşlarıma, abilerime, kardeşlerime teşekkür ediyorum” diyen Yılmazer, “Bizim idealimiz ekmek. Bu ekmekle ilgili mücadelemiz devam edecek. Esnafımızın tamamının adaletli ve hakkaniyetli hizmet alabilmesi için sonucu ne olursa olsun mücadele edeceğiz. Bu konuyla alakalı elimizden geleni yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şunu tekrar etmek istiyorum Ankara Minibüsçüler Odası büyük bir aile, büyük bir kuruluş, güçlü bir yapıya sahip. Allah inşallah birlik beraberliğimizi bozmadan bizlere bu görevi hizmet etmeyi, sonucunda da esnafımızdan helallik alıp görevimizi bırakmayı nasip eyler” şeklinde konuştu.

    Sağlık durumu ile ilgili de bilgi veren Yılmazer, “Elimde sallama diye tabir ettiğimiz yaralanmadan dolayı yaralanmalar var. Sırtımda bıçak darbesi var ve diğer tarafta da akciğere saplanan bir bıçak darbesi var. Esnafımızın duasıyla iyi niyetimizle salih amel düşüncemizle iyiyiz çok şükür” dedi.

  • Mersin ESOB Başkanı Dinçer, esnafın sıkıntılarını Toros Üni TV’de anlattı

    Mersin ESOB Başkanı Dinçer, esnafın sıkıntılarını Toros Üni TV’de anlattı

    Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (ESOB) Başkanı Talat Dinçer, esnafın pandemi sürecinde yaşadığı sıkıntıları Toros Üni TV’de anlattı. Dinçer, esnaf ve sanatkarın pandemide çok zor bir süreçten geçtiğini belirterek, “Bu zamana kadar çevresine yardım eden esnafımız gıda kolisine muhtaç oldu” dedi.

    Toros Üniversitesinin televizyon kanalı Toros Üni TV’de yayınlanan “Prof. Dr. Ahmet Özer ile Gündem” programının bu haftaki canlı yayın konuğu Mersin ESOB Başkanı Talat Dinçer oldu. Dinçer, program öncesi Toros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Arıöz’ü ziyaret etti. Toros Üniversitesi Bahçelievler Kampüsü Rektörlük makamında gerçekleşen ziyarete, Mütevelli Heyet Başkanı Yusuf Sertaç Özveren, Genel Sekreter Serhat Reşit Aşkın ve Program Moderatörü Prof. Dr. Ahmet Özer de katıldı.

    “Esnafımız gıda kolisine muhtaç oldu”

    ESOB Başkanı Dinçer, programda esnafın pandemi sürecinde içinde bulunduğu zor durumu anlattı. Pandemi döneminin birçok zorluğunu esnafın yaşadığını söyleyen Dinçer, “Pandemi dönemindeki ilk kısıtlamalar esnafı etkiledi. 15 bin 800 esnaf o gün kapısına kilit vurdu. Sürecin sonrasında 30 bin esnaf 3-4 ay boyunca iş yerini açamadı, mağdur oldu. Yanında çalışan personelin aileleri de mağdur oldu. Bu zamana kadar çevresine yardım eden esnafımız gıda kolisine muhtaç oldu. Bizler teşkilat olarak esnafımıza yardım ettik. Büyükşehir Belediyesi bu anlamda 17 bin civarında gıda kolisi verdi. İş yeri kapalı olan esnafa ulaştırdık. Bu geçici bir çözümdü. Gıda sektörü hariç diğer tüm sektörlerdeki esnafımız mağdur oldu. Finansman yetersizliğinden dolayı çıkan kredi desteğine tüm esnafımız erişemedi. Sadece 60 bin esnafın 18 bini aldı” dedi.

    “Taleplerimizin hiçbiri henüz gerçekleştirilmedi”

    Devletten destek talep etmeye devam ettiklerini ifade eden Dinçer, “Dökme suyla değirmen dönmüyor. Tabii ki hükümetimize isteklerimizi ilettik. Bu seneye mahsus 2020 yılındaki sosyal güvenlik yükünü bir fondan karşılamayı öneri olarak sunduk, çünkü ödemelere erteleme yapmak çözüm olmuyor. Ardından esnafımıza 2 yıl ödemesiz faizsiz kredi istedik. Bu faizsiz kredi ile biz en azından iş yeri kirasını, eleman parasını ve zorunlu giderleri faizsiz krediden karşılayabilmek bizim için önem arz ediyor. Hayat normale bindiğinde çalışalım bu parayı geri ödeyelim, faiz yükünün altında da boğulmayalım istedik. Ayrıca, esnafımızın dükkanlarını kapattığı bu süreçte özellikle bu insanların evine asgari ücret tutarında bir maaş ödemesi yapılmasını talep ettik. Aylık 2 bin TL’ye de razıydık fakat hiç birisi henüz gerçekleştirilmedi” diye konuştu.

    Dinçer, küçük esnafın sermaye gücü yüksek olmadığı için sosyal güvenliğin yükünün ağır geldiğini söyleyerek, “Mersin’de yaptığımız hesaba göre 250 bin civarında insan, yevmiye ile çalışarak bizim tezgahlarımızdan geçiniyor. Bunların hepsini yasal gösterme şansımız maalesef yok. Hazine ve Maliye Bakanımız Lütfi Elvan’dan taleplerimiz oldu. İlk destek yeni açıklandı. Cumhurbaşkanlığımızın kararnamesinde belirtilen 133 adet meslek dalı var. Bunlara ocak-şubat-mart aylarında bin TL destek çıktı. Bir de iş yeri kira desteği çıktı. Bu destekler tek sefere mahsus olmuştur” ifadelerini kullandı.

    “İleride musluk değiştirecek insan bulamayacağız”

    Eğitim sistemine de değinen Başkan Dinçer, “Geçmiş yıllardan günümüze dayanan çıraklık eğitimi mevcut eğitim sistemimiz ile ortak hareket ediyordu ama şimdi öyle bir noktaya geldik ki çıraklık eğitimini eğitim sistemimize dahil edemedik. Önceden meslek liselerimizde meslek eğitimine önem veriliyordu, şu an maalesef aynı verimi alamıyoruz. İleride musluk değiştirecek insan bulamayacağız. Bu duruma bir çare bulmalıyız. Eğitim sistemini buna göre düzenlemeliyiz” şeklinde konuştu.