Etiket: ANKARA’da

  • SGK “Kayıtdışı İstihdam Çalıştayı” Ankara’da Yapıldı

    Sosyal Güvenlik Kurumu, kamu kurum ve kuruluşları, işçi-işveren-esnaf ve sanatkâr üst birlikleri ile akademisyenlerin bir araya geldiği “Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi’nin(KİTUP II) çalıştayı yapıldı.

    Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen, Sözleşme Makamı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığı olan KİTUP II projesi, kayıtlı istihdamın önemi, kayıt dışı istihdamın çalışana ve ülkeye getirdiği yükler konusunda güncel gelişmeler ışığında toplumu bilgilendirmek amacıyla düzenlediği Çalıştay, Ankara Crown Plaza Otel’de gerçekleştirildi.

    Pek çok sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Vekili Dr. Mehmet Selim Bağlı, SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi François Begeot ve SGK Daire Başkanlarının katıldığı çalıştayda, özellikle kayıt dışılığın yoğun olduğu düşünülen inşaat, turizm, tekstil, mobilya sektörlerinde akademisyenlerin başkanlığında ilgili sektör ve kamu kurum/kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı dört ayrı çalışma grubuyla, sektörel bazda durum analizleri yapılarak, çözüm önerileri konuşuldu.

    “SİZLER RAKİBİMİZ DEĞİL ÇÖZÜM PARTNERLERİMİZSİNİZ”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Vekili Dr. Mehmet Selim Bağlı konuşmasında çalıştaya katılan tarafların kendilerine rakip değil, çözüm partnerleri olduğuna vurgu yaparak, “Sizler rakibimiz değil çözüm partnerlerimizsiniz. Birlikte bu sorunu nasıl aşacağımızı bu tür çalıştay ve benzeri toplantılarda tartışıp çözüm üretmeliyiz. Kayıt dışı yalnızca bize ait bir sorun değil. İşverenler sendika mensupları yani hepimizi ilgilendiren bir konu. Kayıt dışı istihdam sorunu sadece yasa çıkartarak çözülemez. Sosyal taraflarla birlikte çözüm yolu arayacağız” dedi.

    Bağlı, kayıt dışı istihdamın sadece yasal düzenleme ile çözülmeyeceğini bundan dolayı da çalıştay düzenleyerek çözüm üretmeye çalıştıklarını söyledi. Kayıt dışılığın kültürel bir sorun olduğuna vurgu yapan Bağlı, “Kayıt dışılık ne kadar azsa o kadar yüksek demokrasi demektir. Ortak akıl, ortak iyiyi ortaya çıkartıyor. Kayıt dışı istihdam ile mücadeleyi, ortak iyi, olarak düşünüyoruz. Kayıt dışılık demokrasinin eksikliği demektir. Modern devlet kayıt dışılığı azaltan devlettir” şeklinde konuştu.

    “BU KONUNUN TARAFLARIYLA BİR ARADA OLMAK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ”

    Çalıştayda konuşan SGK Başkan V. Cevdet Ceylan, kayıt dışı ile mücadele etmede bu konunun tüm taraflarıyla bu çalıştay da bir araya gelmenin önemine değinerek, bu sorunun ortadan kaldırmak ya da en az seviyeye taşımamak için mücadele ettiklerini ifade etti. Ceylan, tarım alanındaki kayıt dışılığın yüzde 88’den yüzde 82’ye gerilediğini ama bunun yeterli olmadığını amaçlarının 2023 yılında bunun yüzde 15 seviyelerine düşürmek olduğunu söyledi. Başkan V. Ceylan, “SGK olarak kayıt dışı ile mücadele ceza yerine teşvik, denetim yerine rehberlik anlayışını sürdürüyor ve destekliyoruz. Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi için ayrılan bütçe 15,5 milyon Euro’dur. Sorunu gündemde tutmak ve farkındalığı artırmak istiyoruz. Kayıt dışı istihdamda yüzde 1’lik bir düşüş sosyal güvenlik açığının yaklaşık 1 milyar lira azalması anlamına geliyor. Bu rakam kayıt dışı istihdamın ülkemiz açısından ne kadar önemli bir sorun olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.

    SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz ise kayıt dışı istihdamla mücadele etmenin gayret ve çabası içinde olduklarını dile getirerek, “Kayıt dışı istihdamı azaltmak temel amacımız, bu sorunla ilgili bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetlerimiz devam ettiği gibi bu alanla ilgili olarak denetmen kadroları oluşturup yeni servisler ile taşrada kayıt dışı ile mücadele daire başkanlığı kurduk tüm bunların yanında teknolojinin tüm imkanlarından yararlanmak için gerekli teçhizatı denetmenlerimize ve personelimize sağladık” diye konuştu.

    “KAYIT DIŞILIK YOKSUL KESİMİ İSTİSMAR ETMEKTEDİR”

    Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi François Begeot ise, kayıt dışılığın en çok yoksul kesimi istismar ettiğini özellikle yoksul kesimin bu konuyla ilgili olarak bilinçlendirilmesinin önemli olduğuna vurgu yaparak Türkiye’nin kayıt dışı çalışmayla ilgili olarak ciddi bir mesafe kat ettiğini dile getirdi.

    “Modern bir ekonomiye sahip olmanın yolu sağlam bir sosyal güvenlik sisteminden geçer” diyen Begeot, toplumda başta yoksullar ve işsizler olmak üzere her kesime sahip çıkılmasının, kayıt dışı istihdamı önleyici bir anlayış olduğunu söyledi.

    Programın öğleden sonraki bölümümde ise SGK temsilcileri ve ilgili akademisyenlerin başkanlığında sektör ve kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı dört ayrı çalışma grubu oluşturularak kayıt dışı istihdamla ilgili çözüm önerileri konuşuldu.

  • Ak Parti Grup Başkanvekili Ünal: “ankarada Patlayan Bomba, Hdpye 1,6 Puan Kazandırdı”

    AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Ankara’daki patlama seçim öncesi siyasi bir dizaynı hedefleyen ve Diyarbakır bombasında olduğu gibi, bizim yaptığımız son kamuoyu araştırmasında, Ankara’da patlayan bomba, HDP’ye 1,6 puan kazandırdı. Bu dizaynı kim yapıyor?” dedi.

    AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Adayı, Grup Başkanvekili Mahir Ünal, TGRT Haber Televizyonunun canlı yayınında TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevapladı. Ünal, Diyarbakır’daki terör operasyonuna ilişkin, “Öncelikle iki tane polisimize Allah’tan rahmet diliyorum. Acılı ailelerine de başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda dün Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun koruması da silahlı saldırıya uğradı, ona da geçmiş olsun diyorum. Türkiye’de seçimlere gidilerken, özellikle 7 Haziran’dan sonraki süreç çok önemli. 7 Haziran’da siyasetin zayıflama emaresinin ortaya çıkması birilerini umutlandırdı. 20 Temmuz’dan itibaren IŞİD, DHKP-C, PKK aynı anda operasyonlara başladı Türkiye’ye dönük. Terör örgütleri ve terörü yöntem olarak kullanan örgütler, bu ikisini birbirinden ayırt etmek gerekir, çünkü siyasi programı olan ama belli kollarıyla terörü de bir yöntem olarak kullanan örgütler de mevcut. Bu örgütler çoğu zaman taşeronluk yaparlar yani uluslararası ilişkileri ve bazı pazarlıkların sonucunda bazı operasyonlarını da adeta bir angajmanın sonucu olarak ortaya çıkarırlar. Suriye’de bizim son dönemde yaşadığımız, özellikle de Rusya’nın da sürece dahil olmasıyla birlikte daha önce de net olarak bildiğimiz bir şey var, PYD, PKK, IŞİD ve Esed arasında bir uzlaşı oluşturuldu. Bu uzlaşının sonucunda özellikle bölgede Esed’siz bir çözümü istemeyen Türkiye gibi temel ülkelere dönük terör olaylarında ciddi bir artış ortaya çıktı. Bizim 910 kilometre sınırımız var Suriye’yle, biz 201’den bugüne tam da bunları söylüyoruz, Suriye’yle bir iç savaş olursa, sınırlarımızı ve o bölgede yaşayan insanlarımızı zehirler, biz hemen sınırımızın yanıbaşında bir ateş istemiyoruz’ diyoruz. En önemlisi, Suriye’nin terör örgütleri için adeta bir saha haline gelmesi, çünkü Suriye bunun için çok uygun. Baba Esed döneminde bütün dünyadaki terör örgütleri Suriye’de kamp kiralardı. Bütün terör örgütlerinin Suriye içerisinde değişik noktalarda kampları olurdu. Suriye, terör örgütlerine dönük bir pilot bölge mahiyetinde zaten. Bütün dünyada adeta kendi içlerinde sorunlu kişilikleri de Suriye’ye aktarıyor, Avrupa ülkeleri” ifadelerini kullandı.

    “ANKARA PATLAYAN BOMBA, HDP’YE 1.6 PUAN KAZANDIRDI”

    “13 bin kişiyi yakalamışız, AB ülkelerine geri göndermişiz” diyen Ünal, “Bununla ilgili işlem yapılmamış, bunlar tekrardan çıkış çıkabilmişler. IŞİD dediğiniz yapı içinde bütün grupların olduğu bir yapı. İçerisinde Şii, Kürt, İngiliz de var, her türlü yapıyı bulunduruyor. Bu yapının herhangi bir şekilde İslami bir temeli söz konusu değil. Bunlara 800-600 dolar maaş veriliyor, her türlü şiddet ve sapkınlık söz konusu. Macera arayan şiddet yanlısı bütün kişilikleri bütün bünyesinde toplayan taşeron bir örgütten bahsediyoruz. Burada bir maymuncuk gibi kullanıyorlar IŞİD’i. Yeri geliyor, Türkiye’yi IŞİD yanlısı gibi gösteriyorlar. IŞİD, bölgede asıl operasyonların merkezinde çoğunlukla bölgeyi şekillendirmek isteyen uluslararası başkentlerin istekleri doğrultusunda kullanılıyor. Ankara’daki patlama seçim öncesi siyasi bir dizaynı hedefleyen ve Diyarbakır bombasında olduğu gibi, bizim yaptığımız son kamuoyu araştırmasında, Ankara’da patlayan bomba, HDP’ye 1,6 puan kazandırdı. Bu dizaynı kim yapıyor?” diye sordu.

    “ANKARA’DAKİ BOMBA DİZAYN AMAÇLI”

    Ankara’daki bombanın siyasi dizayn amaçlı olduğunu belirten Ünal, “9 saat öncesinde de PKK üyesi olduğu tespit edilen kişilerin attığı tweetler var, Ankara’da bomba patlayacak diye, bütün bunlar tespit edildi ama bu tür terör eylemlerin asıl amacı bu eylemler üzerinden oluşturulacak psikolojiyi, algıyı yönetmektir. Bunu, AK Parti yaptı, hükümet yaptı algısını oluşturuyorsunuz, yetmiyor bir siyasi parti HDP ve onun etrafındaki STK’lar ’hayatı durdurun’ çağrısı yapıyor. Terörün amacı, hayatı durdurmaktır. Bir taşta5 kuş vuruyor, sonra dönüp diyorsunuz ki bunu devlet yaptı. Bu işi o kadar ileri bir noktaya getiriyorsunuz, siz 22 gün öncesinden bu olayı biliyordunuz ama engellemiyordunuza getiriyorsunuz. Arkasında paralel yapı var, paralel yapı, ’AKP, devleti zaafa uğrattı algısını’ yürütüyor. HDP, bölgede devletin yani AK Parti iktidarının özellikle son 13 yılda orada devlet-millet barış sağlamasını tekrardan koparmak için algı operasyonu yapıyor. Paralelcilere şunu söylemek gerekiyor, ’Dünyanın herhangi bir yerinde devletin içerisine sızmış illegal bir yapı, devleti ele geçirmek için paralel bir örgütlenme oluştursa onun bastığı yeri kazır atarlar. Bu ülkede paralel yapının gazetesi, televizyonu, paralel devletin uzantıları canlarının istediği gibi devlete ve siyasete karşı operasyon çekmeye devam ediyorlar. Bu paralel yapı, KCK iddianamesi adı altında, istihbarat örgütümüzün bütün elemanlarını deşifre etmedi mi? Bunların bir kısmının infaz edilmesine bu paralelciler sebep olmadı mı? Bütün bunlara rağmen yüzlerce eylem engelleniyor, tonlarca bomba yakalanıyor. PKK terör örgütü hala siyasi partiymiş gibi gösteriliyor. HDP, barış çağrısı adı altında, o perdenin arkasında PKK’nın kanlı eylemlerini perdeliyor ve Doğan Medyasından tutun da diğer bu ülkede eski Türkiye’nin iktidar kaybetmiş aktörleri, bunlara övgü dizmeye, PKK’nın eylemlerinin sorumlusu olarak Tayyip Erdoğan’ı, Saray’ı gösteriyorlar” şeklinde konuştu.

    Savcılığın yürüttüğü soruşturmaların gizlilik açısından paylaşılmadığına dikkati çeken Ünal, “Bu konuda hem ilgili İçişleri Bakanlığı ile ilgiliyse eğer, düzenli olarak açıklamalarını yapıyorlar. Soruşturmalar gizlilik açısından paylaşılmıyor. Soruşturmanın selameti açısından bir sıkıntı oluşturabiliyor ama benim bildiğim kadarıyla bu konuda kamuoyu düzenli olarak aydınlatılıyor. Suriye dediğiniz yer, şu anda öyle bir hale gelmiş ki. Bakıyorsunuz bir gün Nusra’da çarpışıyor, ikinci gün IŞİD, üçüncü gün PYD saflarında görüyorsunuz ertesi gün PKK’ya katılabiliyor. Özellikle Türkiye’de PKK’dan ayrılıp, Facebook sayfasında IŞİD’i destekleyen paylaşımlarda bulanan ve 2 ay sonraki eylemin altyapısını hazırlayan, 2 ay sonra eylemi yaptığında daha önceden algı operasyonunun altlığının oluşturanların ilgili kişilerin Facebook sayfasından servis ettikleri. Bunlar, tamamen psikolojik savaş taktikleri. İnsanların o kitlenin algısını manipüle etmeye dönük” dedi.

    “ANKARA’DAKİ BOMBA HDP’NİN OYLARINI 1.6 ARTIRDI”

    Ankara’daki bombanın HDP’nin oylarını 1.6 artırdığını söyleyen Ünal, “7 Haziran seçimlerinin temel sorusu şuydu, ’HDP barajı aşacak mı aşmayacak mı?’. 1 Kasım’ın sorusu ise AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı? Şimdi, 7 Haziran seçimleri öncesinde bütün dizayn HDP’nin barajı aşması üzerine kuruldu, şimdi ise bütün dizayn AK Parti’nin tek başına iktidar olmamasına üzerine kurulu. 10 Ekim bombasından öncesine baktığımızda, ciddi bir stabil durum oluşmuş. Diğer taraftan bu stabil durumun oluşturduğu, toplumsal bir rahatlık oluşmuş, Türkiye, rahat bir şekilde seçim sathı mahaline girmiş, seçimin konuşulduğu, AK Parti kongresini yapmış, aday listesi son derece iyi karşılanmış, seçim beyannamesi pozitif hava oluşturmuş, AK Parti’nin oyları yükselişe geçtiğinde 10 Ekim oldu. Bu 10 Ekim’i yapanlar, 10 Ekim olayının kendisiyle değil, 10 Ekim bombasının psikolojik sonuçlarıyla ilgililer. Ondan sonraki yapılan operasyonlara bakın. Terör olaylarının amacı, hayatı durdurmak, insanları korku, kaygı endişe vermek. Bunu yaptılar mı, yaptılar. Hayatı durdurun çağrısı yaptılar mı, yaptılar. Biz, kaybettiğimiz 150 şehidimiz, asker, polis, korucu, terör olaylarında hayatını kaybeden siviller için 3 günlük bir yas ilan ettik. Bu operasyonu yapanlar bunu bile değerlendirdiler, kamuoyunda hemen şunu yaydılar, bizim 150 şehidimiz var yas ilan edilmedi de bu olaydan sonra niye hükümet yas ilan etti? Sivil şehit sayılacak, bu 2012’de bizim Meclis’te MHP ve CHP’nin desteklediği bir kanunla terör olaylarında mağdur olan sivillerin haklarına yönelik bir düzenleme. Bütün hikaye, 1 Kasım’da AK Parti’nin tek başına iktidar olup olmaması üzerine kurgulanmış durumda, 1 Kasım’da AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını istemeyen farklı noktalar işbirliği içinde” diye konuştu.

    Ünal, “Biz, bu ülkede insanımıza korku, endişe, kaygıyı, istikrarsızlığı, belirsizliği yaşatmamak, bunun yerine insanımıza umudu, güveni, istikrarı, birlik ve beraberlik içerisinde rahat bir şekilde yaşamaları için onlara hakettikleri umudu verebilecek bir dil ve söylem üzerinden devam ediyoruz. Birileri ısrarla Güneydoğu’da eğer barajı aşmazsak, kan dökülür’ diye musluklardan kan akıttı HDP. Kemal Kılıçdaroğlu, iş dünyasını adeta tehdit etti, dedi ki ben maaşımı alır geçinirim, siz kendiniz düşünün gibi tehditvari ifadeler kullandı. Devlet Bahçeli’nin tek başına iktidara gelirlerse kriz olur, kaos olur, Türkiye’de toplumsal yarılma olur diye tehditlerine aldırış etmiyoruz. Bir siyasi partinin hedefi tek başına iktidar değilse o siyasi parti siyasi bıraksın, gitsin dernekçilik yapsın. Bir siyasi partinin amacı tek başına iktidar olmaktır. Bir siyasi partinin amacı koalisyon ortağı olmak olmaz. Birileri koalisyonları iyi bir şeymiş gibi pazarlamaya çalışıyor” dedi.

    Türkiye’nin koalisyonlardan çok çektiğini belirten Ünal, Türkiye’nin 50-60 yılını koalisyonlarla kaybettiğini, Türkiye’nin koalisyonlarla kaybedecek vaktinin olmadığını ifade etti. Tek başına iktidar olmayı da birilerinin diktatörlük olarak göstermemesi gerektiğine dikkati çeken Ünal, sandıktan diktatörün çıkmayacağını ifade etti.

    Demokrasinin ve sandığın olduğu hiçbir yerde diktatörlüğün olmayacağına dikkati çeken Ünal, “Suriye’de bir diktatörün oğlu diktatör. Hafız Esad, Hama’da yaklaşık 60 bin insanı öldürdü. Eski Hama’yı yıktı, yeni bir Hama kurdu. Oğlu babasının yaptığı katliamı 5’e katladı. Bir gün olsun bu ülkede Tayyip Erdoğan’a diktatör diyenler bir gün Esed’e diktatör dediler mi, demediler. Bu ülkenin seçim sistemine, Cumhuriyete, demokrasiye, bizim 90 yıllık tarihimize hakarettir diktatör demek. Sandıkla gelen sandıkla gider. Diktatör, milletin iradesini gaspedip vermeyen kişidir. Eğer, milletin iradesiyle işbaşına gelip işbaşından ayrılıyorsa buna nasıl diktatör diyebilirsiniz?” diye sordu.

    “7 HAZİRAN’DAN ÖNCE HDP, PKK’NIN SİLAHLARININ GÖLGESİNDE SEÇİME GİTTİ”

    Seçim güvenliği ve sandık güvenliğinin farklı şeyler olduğunu belirten Ünal, sandık güvenliği ve seçim güvenliği arasındaki farkı anlattı. Ünal, 7 Haziran’dan önce HDP’nin PKK’nın silahlarının gölgesinde seçime gittiğini belirterek, seçim sisteminde sandık güvenliği ve seçim güvenliğinin siyasi partilere bırakıldığını dile getirdi. Partilerin temsilcilerinin sandık güvenliği ve seçim güvenliğini sağladığını söyleyen Ünal, “Asla, silahla arasına mesafe koymayan, PKK’yı silahlı uzantısı gibi kullanan siyasi parti var ülkede. Bu siyasi parti, her türlü kan, ölüm ve şiddet karşısında, PKK’nın işlediği her türlü şiddet karşısında sesini çıkarmıyor. Örgüt hendek kazıyor, çocuklar ölüyor ama bu partiden hiç ses çıkmıyor. PKK, HDP’nin zaten sesini kesti. Seçimden, 7 Haziran seçimlerinden sonra, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya’nın yaptığı açıklamalar vardı, emanet oy, Türkiye partisi gibi konuştular. Kandil, duruma el koydu, ne emanet oyu dedi. 1 Hafta Selahattin Demirtaş ortalardan kayboldu. Şiddet istemiyorsanız, HDP’ye oy verin, yoksa musluklardan kan akar diyenler geri çekildiler ve örgüt siyaseti tamamen ele geçirdi. HDP, PKK’nın vesayetinden kurtulmak yerine ’PKK halktır’ dedi. PKK terör örgütü değildir dedi. Bir ülkede meşru şiddet hakkı sadece hukuk çerçevesinde devlete aittir. Bunun dışında hiçbir yapı şiddeti kullanamaz. Modern devlette şiddet hakkı, vatandaşın yaptığı toplumsal sözleşmeyle devlete devredilmiştir. Bunun dışındaki bütün eylemler ve yapılar terör yapılarıdır. HDP çıktı, bu defa, terör örgütünün yaptığı bütün eylemleri perdelemek ve buharlaştırmakla kalmadı, onun yaptığı bütün eylemleri yok saydı. 400 milletvekili almak için savaş çıkardın diyerek AK parti’ye saldırdı. Yahu, insanlarımıza saldıran, askerimize, polisimize, mayın döşeyip sivilleri katleden PKK, devlet meşru savunma hakkını kullanıyor, devlet vatandaşın güvenliğini sağlamak için devlet olmanın gereğini yerine getiriyor. Bu, siyaseti de sonuna kadar HDP sürdürmeye devam etti” diye konuştu.

    DAVUTOĞLU’NUN BEYAZ TOROS AÇIKLAMASI

    Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ’Biz gidersek beyaz Toros’lar geri gelir’ sözlerine getirilen tepkileri değerlendiren Ünal, “Siz, her türlü tehdidi yapacaksınız, musluklardan kan akıtacaksınız, Türkiye’yi, metropolleri kan gölüne çevireceğiz diyeceksiniz, Güneydoğu’daki savaşı İzmir’e taşıyacağız diyeceksiniz, ama Sayın Başbakan çıkıp bir hatırlatmada bulunacak, diyecek ki bu ülkede beyaz Toros’lu dönemler yaşandı, bu ülkede faili meçhuller yaşandı. Faili meçhulleri de bitiren biziz. Biz, Türkiye’nin o günlere dönmesine izin vermeyeceğiz diyecek, siz tehdit mi ediyorsun diyeceksiniz. Burada tuhaf olan şey, Selahattin Demirtaş’ın bunu manipüle etmesi normal ama Devlet Bahçeli’nin bunu manipüle anlayamıyorum. Devlet Bahçeli’nin ne dediğini son dönemde hiç kimse anlamıyor. YSK, Anayasa 79’un gereği olarak seçim güvenliği ile ilgili olarak sandıkları taşıyabilir, buna Selahattin Demirtaş kıyametleri koparıyor, bunu anlayabiliyorum ama Devlet Bahçeli, ’Sandıkların taşınması ihanettir’ diyor. Devlet Bahçeli’nin son dönemlerde millilik ve yerlilikle ilgili çok ciddi bir sorun yaşadığını görüyorum” ifadelerini kullandı.

    “AK PARTİ’NİN İÇİNDE NE OLDUĞU DEVLET BAHÇELİ’Yİ İLGİLENDİRMEZ”

    “Devlet Bahçeli, bir süreden beri söylemleriyle, yürütülen bu algı operasyonunun değirmenine su taşıyor” diyen Ünal, “5. Parti diye bir durum söz konusu değil. Kendi içlerindeki kırılmalara baksınlar. Devlet Bahçeli, yerli ve milli olmakla övünen MHP’yi sistematik olarak yerlilik ve millilikten uzaklaştırmıştır. MHP içindeki bütün yerli ve milli unsurları Devlet Bahçeli tasfiye etmiştir. Devlet Bahçeli, önce kendi içine baksın. AK Parti’nin içinde ne olduğu Devlet Bahçeli’yi ilgilendirmez. Bizim dirliğimizle, düzenimizle ilgili sorunumuz yok” açıklamasında bulundu.

    ’MECLİS’TE 5. PARTİ ÇIKACAK’ İDDİALARI

    Bir siyasi partinin kurumsal yapısının belli olduğunu anlatan Ünal, “Genel Başkanı, MKYK, MYK’sı bellidir. Eğer bir siyasi partinin iç bütünlüğünden bahsediyorsak o siyasi partinin MKYK’sı, MYK’sına bakmak gerekir. 11. Cumhurbaşkanının ya da Bülent Arınç’ın şu yönde açıklaması var. Bunlar üzerinden siyasi partinin pozisyonunu değerlendirmek doğru olmaz. Bunlar, kendilerinin kişisel görüşleridir. Bu konular üzerinden herhangi bir spekülasyona girmeyiz” dedi.

    Gazeteci Taha Akyol’un Türkiye’de içsavaş endişem var’ açıklamalarının hatırlatılması üzerine Ünal, “Bu, Taha Akyol’un sanıyorum temennisi. ’Her ne pahasına olursa olsun AKP’den kurtulmalıyız’ diyenler 13 yıldan beri AK Parti’den kurtulamadılar. Darbeyi denediler, Gezi’yi denediler, 17-2 Aralık’ı denediler, parti kapatmayı denediler, şimdi PKK terör örgütü ve IŞİD’in ortak saldırısını denediler, ne yaptılarsa kurtulamadılar. Şimdi AK Parti’den kurtulmak için tek bir umutları kaldı, o da iç savaş, İç savaş çıkmayacak bu ülkede. Bu milletin feraseti, irfanı, hikmeti bunların bu heveslerini kursaklarında bırakacak. Taha Akyol’un sevgili patronu bu ülkede bir daha pijama ile Başbakan karşılayıp, yaptığı medya kampanyaları ile hükümet deviremeyecek, o günleri bir daha göremeyecek. Taha Akyol da göremeyecek, patronu da göremeyecek” dedi.

    “TEK BAŞINA AK PARTİ’NİN İŞBAŞINA GELECEĞİNE İNANIYORUM”

    “1 Kasım’dan ne bekliyorsunuz?” sorusuna cevap veren Mahir Ünal, “Bizim tek başına iktidar olmamıza ramak kaldı. Şuanda yüzde 44.3 gözüküyor ve 276-285 bandında bir milletvekili sayısı gözüküyor. Türkiye’nin istikrarı, geleceği için sandığa gittiğimizde bir seçim yapıyoruz. Nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizi, nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediğimizin seçimini yapacağız. 1 Kasım’da sandığa gittiğimizde belirsizliği ve istikrarsızlığı değil, istikrarı, güveni ve Türkiye’nin devam eden dev yatırımlarının tamamlandığı ve insanların bu istikrar içinde, huzur içinde yaşadığı bir Türkiye’yi seçmelerini bekliyoruz. Ben 1 Kasım’da inşallah tek başına AK Parti’nin işbaşına geleceğine inanıyorum. Kahramanmaraş’ta da gayet iyi durumdayız. Son yaptırdığımız ankette Kahramanmaraş’ta yüzde 67 oranındayız. Milletvekili sayımız da şuanda 7-1 gözüküyor. 2001’de 6-1-1’di, 7 Haziran’da 6-2 idi. Şimdi 7-1 gözüküyor. Biz inşallah 8-0 için bütün sahada büyük bir gayret ile çalışıyoruz. Kahramanmaraş istiklalin ve istikbalin şehridir. Kahramanmaraş’a yakışanı yapacaktır Kahramanmaraşlılar. Türkiye’nin istikrarına, birliğine, beraberliğine ve istikbaline Kahramanmaraş herkesten daha iyi sahip çıkacaktır ve Kahramanmaraş olarak iddiamız şu, inşallah bu defa Türkiye birincisi olacağız. 7 Haziran’da üçüncü olmuştuk, inşallah bu defa Konya ve Rize’yi geçip Türkiye birincisi olacağız” karşılığı verdi.

    Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Biz 2001’de Kahramanmaraş’ı yeniden hayal etmek diye bir çalışma başlattık. Bütün bakanlarımız Kahramanmaraş’a geldi ve 2019’a kadar olan eylem planını çıkarttık. Her yıl bu planlamayı biz denetlemesini yapıyoruz ve şuana kadar bu planlamayı yüzde 80 gerçekleştirdik. Bunu da düzenli olarak kamuoyu ile paylaşıyoruz. Şuanda Kahramanmaraş kamuoyu ilçelerimiz dahil olmak üzere he yapılacağını, ne zaman yapılacağını ve yapılanların ne zaman biteceğini biliyor.” (EY-ÖZ-Y)

  • Yalova Belediyespor, Ankarada Destan Yazdı

    Türkiye Masa Tenisi Süper Liginin 2. etap maçları Ankara Mamak Spor Salonu’nda oynanandı. Ankara’ya lider unvanıyla giden Yalova Belediyespor Masa Tenisi takımı 4 maçından galibiyet alarak 16 puanla liderliğini sürdürdü.

    ETTU Cup’a 2. turda veda eden altyapısında yetiştirdiği oyuncularla mücadele eden Yalova Belediyespor Masa Tenisi Takımı ilk gün müsabakalarında Ankara Türk Telekomspor’u 4-2, Bursaspor’u 4-0, ikinci gün karşılaşmalarında ise Gaziantep Şahinbey Belediyesi’ni ve TOFAŞ’ı 4-0’lık skorlarla mağlup etti ve 4’de 4 yaptı.

    Yalova Belediyespor Başkanı Resul Kocaağa, ”Masa tenisinde sezona transfer yapmadan altyapımızdan yetişen oyuncularla başladık. ETTU Cup’ta önemli kazanımlarımız oldu. Süper Lige ise müthiş başladık. İzmir’den sonra Ankara’da da 4’de 4 yaparak liderliğimizi sürdürdük. Büyük bütçelere yabancı oyunculara sahip olan takımları dize getirdik. Bu da başarımızı ortaya koyuyor. Bizlere destek veren herkese teşekkür ediyorum” dedi.

  • Cinayet nedeni: Telefon taşımak!

    Cinayet nedeni: Telefon taşımak!

    Ankara’da telefonla konuşmayı yasakladığı karısının cep telefonu taşıdığını gören şahıs, 20 yıllık eşini 9 kurşunla öldürdü.

     

    Musa Öztürk (43), eşi Zülfüye Öztürk’e (36) bir süre önce aralarında yaşanan tartışma nedeniyle boşanmaya karar verdi. 18 yaşında bir oğulları bulunan çift, devreye giren yakınlarının girişimiyle boşanmaktan vazgeçti. Musa Öztürk, kendisini aldattığından şüphelendiği eşine cep telefonuyla konuşmayı yasakladı.

    Bir hastanede temizlik görevlisi olarak çalışan Zülfüye Öztürk’ün, önceki gün akşam saatlerinde eve geldiğinde çantasında taşıdığı telefonu gören Musa Öztürk, eşiyle tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Musa Öztürk önce 20 yıllık eşini darp etti, ardından eşine ruhsatsız tabancasıyla 9 el ateş etti. Olay sırasında Öztürk’ün oğlunu odasına kilitlediği öğrenildi. Zülfüye Öztürk olay yerinde hayatını kaybederken Musa Öztürk kaçtı. Seçkin Öztürk’ün polisi aramasının ardından olay yerine gelen ekipler kadının cansız bedeniyle karşılaştı. Ankara Emniyet MüdürlüğüCinayet Büro Amirliği ekipleri, Musa Öztürk’ü aynı gün içinde yakaladı. Öztürk, emniyetteki sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

    Bu arada Halkevleri üyesi bir grup kadın ve mahalle sakini bazı kadınlar, bugün cinayetin yaşandığı evin önünde bir protesto gösterisi düzenleyerek kadın cinayetlerine tepki gösterdi. Cinayeti düdük çalarak protesto eden kadınlar, kadın cinayetlerine karşı tüm kadınların seslerini yükseltmesini istedi.