Etiket: Anayasa

  • Başbakan Davutoğlu, Yeni Anayasa Ve Başkanlık Sistemini Değerlendirdi

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başkanlık Sistemi’ni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmelerde de dile getirildiğini söyledi. Davutoğlu, “Şimdi vakit, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yaptığı çalışmalar çerçevesinde en doğru olan yöntemi, yapıyı hep beraber inşa etmektir” dedi.

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, NG Güral Otel’de düzenlenen ’24. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, AK Parti’nin aldığı oy oranlarına değerlendirerek, 81 ilin 78’inde milletvekili çıkarırken sadece üç ilde milletvekili çıkaramadık ama geçen MYK’da karar aldık. Bu illerimizdeki vatandaşlarımız da müsterih olsunlar. AK Parti olarak onları da sahipsiz bırakmıyoruz. Aldığımız kararla Tunceli, Şırnak ve Hakkari illerimize Meclis Grubundan iki milletvekili atayarak onları görevlendiriyoruz. Büyük illerimizden diğer şehirlerimizden iki milletvekili tayin ettik. Bu arkadaşlarımızın isimlerini sizlere duyuracaklar. Vakitlerini Hakkari ve Tunceli’de geçirecekler. Bütün milletvekilleri Türkiye’nin milletvekilleri, parlamenter sistemin sonucu bu. Bütün Türkiye’yi temsil ediyoruz hepimiz. Bu arkadaşlarımız da İstanbul Milletvekili, Hakkari milletvekili. Rastgele söyledim. İstanbul milletvekillerimiz büyük mutluluk duyuyorlardır inşallah bu piyango bize çıkmıştır diye. Eminim İstanbul milletvekilleri sıraya girecekler gönüllü müsünüz Hakkari milletvekili olmaya? Oradaki vatandaşlarımız sahipsiz bırakılmayacak. İstanbul dışındaki milletvekillerimizde bir hüzün var merak etmeyin oraya da bir nasip çıkacak. Nereden gelirsek gelelim biz Türkiye’nin her taşına, ırmağına aşığız, aramızdaki fark bu. Edirne milletvekili olabiliriz ama Ağrı’da oluruz, bizim aramızda bölgesel, ayrımcı etnik milliyetçiliği olmaz. Bizim tek milliyetçiliğimiz var o da Türkiye milliyetçiliği. Tek bir zerre toprak için başımızı vermeye hazırız. Terörün en çok acısını çeken bölgelerde de oyumuzun artması bizi ayrıca sevindirdi” ifadelerini kullandı.

    YENİ ANAYASA KONUSU

    Yeni anayasa konusuna değinen Davutoğlu, “Yeniden dönemde siyaseti ve demokrasiyi güçlendirmek adına gerçekleştirmeyi planladığımız önemli hedeflerimiz var. Bunların en önemlisi de yeni bir anayasayı hazırlamak ve milletimize sunmak olacaktır. Bütün toplumsal kesimden, siyaset kesiminden yeni bir anayasa bekliyorum. Yeni anayasa bütün siyasi partilerin birinci gündem maddesi olduğunu düşünüyorum. Bu konu günübirlik politikalarla tartışılmasını asla istemediğimiz bir konudur. Türkiye’nin meselesidir, tüm partilerimizin de meselesi olmak durumundadır. Bu millete hala darbe anayasalarına mahkum edenler tarihin önünde hesap veremezler. Artık düşünülmesi gereken anayasa gerekli mi değil, yeni anayasa hangi temelde inşa edilecek sorusu olmalıdır. Nasıl bir ülke olmak istiyoruz sorusunu yeni anayasa metnine, lafzına ve ruhuna yansıtmak durumundayız” dedi.

    Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yeni anayasada millet olmamızın ruhu da lafzı da yer almalıdır. Bir anayasa ne kadar özgürlükçü ve kuşatıcı ise toplumsal ve siyaset hayatta o ölçüde sağlıklı ve huzurlu olurlar. Millet olma bilincimizi yükseltmek ve geleceğe taşımak için ayrıştırıcı ve dışlayıcı bütün kanalları toplumumuzdan silmek için yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuyoruz. Yeni anayasa millet devlet için değil, devletin millet için varolduğu bir anlayışla yazılmalıdır. Yeni anayasa insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesinin hukuki ve siyasi güvencesi olmalıdır. AK Parti olarak bundan asla bir adım dahi geri atmayacağız.”

    Geçtiğimiz hafta yeni anayasa görüşmeleri kapsamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile biraraya geldiğini hatırlatan Davutoğlu, “Meclis Başkanı ile görüşerek yeni anayasa sürecini başlattık. Görüşmelerimiz olumlu bir atmosferde gerçekleşti. Muhalefet liderleri de bu anlamda teşekkür ediyorum. Yeni Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulması, Meclis Tüzüğü’nde değişiklik yapılması, yasalarımızın 12 Eylül etkisinden arındırılması ve AB reformları olmak üzere 4 konuda mutabakata vardık. Bu mutabakatlardan sonra Meclis Başkanımızı ziyaret edip kendisine bu mutabakatları takdim ederek bu süreci başlatması konusunda bilgilendirmede bulundum. Biz, AK Parti olarak adımlarımızı attık, bundan sonraki süreç Meclis Başkanımızın ilerleteceği bir süreçtir” diye konuştu.

    BAŞKANLIK TARTIŞMALARI

    “Anayasa tartışmaları başladığından bu yana muhalefetin bazı açıklamalarında konuyu sadece başkanlık tartışması eksenine çekerek bir polemik konusu haline getirmeye çalıştığını da üzülerek görüyorum” diyen Davutoğlu, “Emin olun ki bu tarz siyasetin ne ülkeye, ne millete hatta ne de kendilerine faydası vardır. Bu tavrın 2011 yılında gündeme gelen anayasa değişikliği esnasında söylenen ’Bu Meclis anayasa yapamaz’ tutumundan farkı yoktur. 2011 yılındaki referanduma ’Hayır’ diyenler artık toplumsal talebi yok sayamadıkları için dolaylı yollardan ’Hayır’ demenin peşine düşmemeliler. Milletimiz, bu küçük siyasi ayak oyunlarını farketmez diye düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. Biz, AK Parti olarak Başkanlık Sistemi’nin Türkiye için gerekli bir sistem olduğunu seçim beyannamelerimizde de diğer açıklamalarımızla da sürekli dile getirdik. Ancak bunun Sayın Cumhurbaşkanımızın ve makamının şahsı etrafında tartışılan bir konu haline getirilmesi çabasını nezaketsiz bir tutum, sağlıklı bir tartışma zeminini sabotaj etme girişimi olarak görürüz. Buradan bir kez daha siyasi partilere, akademik çevrelere, sivil toplumu kuruşlarına çağrıda bulunuyorum, gelin zihninizdeki bütün ön yargılardan arınalım, gelin konjonktürel ortamın dışına çıkalım, küçük hesaplar yapmayalım. Hep beraber değil bizlerin, değil çocuklarımız torunlarımızın torunlarının da gururla yaşadığı dedelerimiz bize böyle özgürlükça anayasa bıraktı diyebileceği bir anayasa yazalım. AK Parti olarak hiçbir ön yargımız yok, her türlü tartışmaya açığız. İnandığımız doğruları dile getiriyoruz. Hiçkimsenin Cumhurbaşkanımız ve makamı üzerinden siyaset yapması kabul edilemez. Bilinsin ki biz bütün bu yıpratma çabalarının karşısında dimdik durduk, durmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

    Başkanlık Sistemi’nin doğru olduğunu Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile yaptığı görüşmelerde de dile getirildiğini anlatan Davutoğlu, “Şimdi vakit, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yaptığı çalışmalar çerçevesinde en doğru olan yöntemi, yapıyı hep beraber inşa etmektir” dedi.

    “BU ÜLKENİN KARDEŞLİĞİNE BARİKAT KURAMAZLAR”

    “Ancak bu ülkede bazıları siyaseti sorun üretmenin aracı haline getirme çabası içindedir” diyen Davutoğlu, “Hiç kimse, hiçbir kesim siyaset kurumunun meşruiyetini gölgeye düşürecek, güvensizlik üretecek bir tutum içinde olmamalıdır. Meclis çatısı altında bulunan siyasetçilerin buna çanak tutması kabul edilemez. Siyaset kurumu ve siyasetçi güçlü olmasın diye çeşitli vesayet odakları tarafından küçümsenirdi, şimdi bunu bazı siyasi partilerin temsilcileri yapıyor. Terör örgütü sözcülüğü ile kendilerine siyasi güç devşireceklerini düşünüyorlarsa buradan bir kez daha ifade ediyorum, yanılıyorlar. Güç geçtikçe meşruiyetlerini yok ediyor, varlıklarını anlamsızlaştırıyorlar” dedi.

    Davutoğlu, “Bu ülkeye kötülük yapmaya kimsenin gücü yetmez. Hendekleri, barikatları, çukurları savundukça kazdıkları çukurlara kendileri düştüler. Bu ülkenin kardeşliğine barikat kuramazlar, kuramayacaklar. Kirli hesaplar bozulacaktır. Kimsenin toplumsal düzenimizi bozmasına müsaade etmeyeceğiz. Dünyanın hiç bir ülkesinde şiddeti bu kadar savunan bir tutum kabul edilemez, terör siyasetçiler tarafından böylesine yüceltilemez” diye konuştu.

    ÜÇ BEŞ TERÖR ŞAKŞAKÇISI”

    AK Parti teşkilatlarının terör olaylarına karşı sergilediği dik duruşa dikkati çeken Davutoğlu, “AK Parti darbecilere vesayetçilere boyun eğmez, üç beş terör şakşakçısına hiç boyun eğmez. Bütün illerimize, teşkilatlarımıza kadar bütün kardeşlerimize teşekkür ediyorum. AK Parti bütün fertleriyle omuz omuza durdukça Türkiye’nin birliği ve beraberliğini kimse bozamayacak. Şehirlerimizin tamamında kamu düzeni sağlanana kadar demokrasi ve huzur operasyonları devam edecektir. Kararlarımızdan geri adım atacağımızı hiçkimse düşünmesin” dedi.

    BAŞİKA KAMPINA SALDIRI

    Kuzey Irak’taki Başika Kampı’na düzenlenen saldırıya dikkati çeken Davutoğlu, “Başika Kampı’nın kuruluş gayesi bellidir. Riskler gözönüne alınarak gerekli düzenlemeler yapılı. Dün de saldırı girişimine aynı şekilde mukabele edilmiştir. Musul, arap, kürt, türkmen kardeşlerimizin kendi şehirlerini korumaları için eğitim faaliyeti veriliyor. Biz terörle mücadelede hiçbir zaman taviz vermedik ve Irak’ın toprak bütünlüğüne de sonuna kadar saygılıyız. Orada bulunuşumuz Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğini korumak, destek olmak içindir” dedi.

    Davutoğlu, “Orada bulunmamazın asıl nedeni, Musul’un DEAŞ’tan kurtarılması, Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. ırak’ın meşru güçleri geldiğinde kendilerine büyük bir memnuniyetle oradaki eğitim kampını tevdi ederiz. Bilinsin ki artık Irak ve Suriye’de yaşananlardan sonra türkiye kendi ulusal güvenliği PKK ve DEAŞ’a karşı korumak için ve oradaki kardeş halkları fark gözetmeksizin bu faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Çok manidardır ki DEAŞ’a karşı mücadele ettiğini iddia eden ülkeler bizim DEAŞ’a kadar sahada etkinlik sağlayacak bu eğitim faaliyetimizden rahatsız oldular. Bizim diplomatlarımız rehin haldeyken, Türkiye’nin DEAŞ’a karşı yeterince mücadele etmediğini iddiasıyla uluslararası kampanya yürütenler şimdi Türkiye en uç noktada DEAŞ’a doğrudan mücadele ederken Türkiye’yi eleştiriyorlar, bu da samimiyetsiz bir tutumdur” ifadelerini kullandı.

    “BÜTÜN SAHİLLERDE İNSANLIK ÖLÜYOR”

    Suriyeli mülteciler konusuna değinen Davutoğlu, Türkiye’nin hiçbir ayrım gözetmeksizin Suriyeli mültecileri bağrına bastığını ve mültecilerin bulunduğu illerde vatandaşları gösterdiği tutum dolayısıyla vatandaşlara teşekkür etti. Davutoğlu, bütün sahillerde insanlığın öldüğünü ifade etti. Kampların bulunduğu şehirlerin hepsine selamlarını ileten Davutoğlu, “Allah başımızı eğdirmesin. Allah bizi değil namerde merde bile muhtaç eylemesin. Biz, mazlum milletlerin hamisi, kaderdaşı olacağız, hiçbir mazlum milleti kaderlerine teslim etmeyeceğiz. Kendilerine, her alanda daha iyi imkanlar sunmak için gayret edeceğiz” şeklinde konuştu.

    AB ÜYELİĞİ

    Davutoğlu, AB üyeliği için görüşmelerin daha da sıklaştırılacağını anlatan Davutoğlu, Türkiye-AB zirvesinde 11 yıl aradan sonra biraraya gelindiğini ve enerji, ekonomi başta olmak üzere gümrük birliği ile ilgili kritik konularda mutabakat varıldığını ifade etti. AB müktesebatına uyum için çalışmaların sürdürüleceğini belirten Davutoğlu, ulusal eylem planının titizlikle uygulanacağını ifade etti.

    Davutoğlu, konuşmasının sonunda milletvekillerine seslenerek, “Lütfen açık sözlülükle fikir ve önerilerinizi zihninizde sorun olmadan açık ve net dile getirin. Teklif eleştiri önerileriniz önümüzdeki 4 yıla ışık tutacaktır. Katkılarınız için teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • Baydemir, Yeni Anayasa İçin Öcalan Şartını Öne Sürdü

    HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, yeni anayasa için Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

    Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında anayasanın değişmesinin şart olduğunu belirten HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılması gerektiğini, Kürt sorununun özü itibariyle bir anayasa sorunu olduğunu söyledi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yeni anayasa talebine yönelik yaptığı açıklamaların hatırlatılması üzerine Baydemir, “Anayasa oluşturma sürecinin Türkiye açısından bir nihai fırsatın değerlendirilmesi olarak ele almak istiyorsak önce çatışmaları durdurmalıyız ki buradan bir uzlaşma çıkabilsin” dedi.

    Önermelerin dahi konuşulmadığı bir zeminden geçildiğini kaydeden Baydemir, “DTK’nın yerel yönetim, özerklikten ne anladığına dair yapmış olduğu basın açıklaması bile terörize ediliyor. Cumhuriyet savcıları devreye giriyor, eş başkanlarımız için fezlekeler düzenleniyor. Böylesi bir zemin içinde nasıl bir ortak anayasa oluşturulacaktır? Anayasanın değişmesi şarttır, elzemdir. Ama anayasanın değiştirilmesi, çalışmaların etkin sürebilmesi için bu zeminin önce değişmesi, çatışmasızlık ve diyalog zeminine geçilmesi gerekiyor. Bunun için de ben bir kez daha söylüyorum. İmralı’ya uygulanan, Öcalan’a uygulanan tecridin ortadan kaldırılması gerekiyor” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Yeni Anayasa Ve Başkanlık Sistemine İlişkin Açıklama

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yeni Anayasa ve başkanlık sistemi konusunun milletimize mal olduğunu gittiğim her yerde görüyorum, kamuoyu araştırmalarında da görüyoruz. Siyasi partilerimiz ve Meclisimiz kendi üzerine düşeni yaptıktan sonra nihai kararı verecek olan yine milletimizdir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Antalya, Çanakkale, Çankırı, Denizli, İstanbul, Kayseri, Şanlıurfa, Tokat ve Trabzon’dan gelen muhtarlarla 18. Muhtarlar Buluşması’nda bir araya geldi. Erdoğan, konuşmasında memur istihdamında yaşanan sıkıntılara işaret ederek, “Dolayısıyla 657’nin elden geçirilmesi gerekiyor ama ’Tayyip Erdoğan bunu söyledi diye istemezük’ diyenler de çıkacaktır, onu da söyleyeyim. Mesele bu devlete, bu millete faydalı olur mu olmaz mı bunun üzerine gitmek lazım. Muhtarlar noktasında göreve geldiğinden itibaren sürekli olarak özlük haklarından tutunuz, hepsini A’dan Z’ye ele aldık. Şimdi de bu aynı şekilde kararlı bir şekilde sürüyor ve sürecek” dedi.

    “NE YAPTIYSAM HEPSİ DE ANAYASAYA, YASALARA UYGUNDUR”

    “Sizden ricam şu; özellikle İçişleri Bakanlığımızın bizlere dağıtmış olduğu formları, taleplerinizi en ince hassasiyetinizle yazın ve İçişleri Bakanlığımızın oluşturduğu bir ofisle bu işleri takip ediyor. Tüm ilgili bakanlıklarla bu işleri kovalıyor. Dolayısıyla Sayın Bakanımız da heyetiyle şu anda buradalar. Onlar, bugün bu toplantımızı sizlerle birlikte takip ediyorlar. Bugün ’Cumhurbaşkanı şuna karışmasın, buna karışmasın’ diyenlerin hepsi de bu duruma mevcut sistemin yol açtığını aslında bal gibi biliyorlar. Cumhurbaşkanı olarak bugüne kadar anayasanın şahsıma vermediği hiçbir yetkiyi, tanımadığı hiçbir imkanı kullanmadım ve hangi yetkiyi veriyor, hangisini vermiyor bunları da gayet iyi bilirim. Zira, gökten zembille inmiş bir Cumhurbaşkanı değilim. Siyasetin içinde ömrümün en verimli yılları geçti, hala da içindeyim. Ne yaptıysam hepsi de anayasaya, yasalara uygundur. Buna rağmen sürekli şahsımı eleştirenler, ’Yönetim sistemimizi tartışmalıyız’ teklifime de karşı çıkıyorlar. Bazı medya gruplarının ahlaki olmayan şekilde saldırılarını sizler de görüyorsunuz, izliyorsunuz. Acaba, bu medya mensupları hiç ahlaktan nasipleri olmadı mı, olmaz mı? Bu ülkede yüzde 52’ye yapılan saygısızlığın ne olduğunu, bunlar ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Bunlar, kendi isteklerinin, kendi arzularının yerine gelmeyişi sebebiyle çılgına dönüyorlar. Ya, senin gazetenin tirajı ne? Sen, bu yüzde 52’nin düşüncesine, iradesine bu kadar ahlaksızca nasıl saldırabilirsin? Nasıl onlara bu saygısızlığı gösterebilirsin? Tabii, biz bütün hukuk yollarımızı sonuna kadar kullanacağız, kullanıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Mevcut sistemden bu kadar memnunsanız o zaman beni niye eleştiriyorsunuz? Mevcut sistemden memnun değilseniz alternatiflerinin tartışılmasına niye karşı çıkıyorsunuz?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz böyle durumlarda ne der, ’Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?’. Elbette, ben bu eleştirilerin de karşı çıkışların da mevcut anayasayı sahiplenişin de herhangi bir siyaset, ilke ürünü değil günlük reflekslerden ibaret olduğunu 40 yıllık siyasi tecrübeme dayanarak gayet iyi biliyorum. Her zaman ve her konu da olduğu gibi yeni anayasa ve başkanlık sistemi hususlarında ben milletime, milletimin temsilcileri muhtarlarıma güveniyorum. Şunu iyi bilin, milletin talepleri önünde kimse duramaz. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunun milletimize mal olduğunu gittiğim her yerde görüyorum, kamuoyu araştırmalarında da görüyoruz. Siyasi partilerimiz ve Meclisimiz kendi üzerine düşeni yaptıktan sonra nihai kararı verecek olan yine milletimizdir” ifadelerini kullandı.

    “PARLAMENTER SİSTEM GÖKTEN ZEMBİLLE İNMEMİŞTİR”

    Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Siyasi parti önce ’buna milletim ne diyor’ diye sorması lazım. Biz, partimizi kurarken 42 bin vatandaş üzerinde kamuoyu araştırması yaptık. Nerede yaptık, 81 vilayette yaptık ve birçok soruları sorduk. Türkiye’nin yeni bir siyasi partiye ihtiyacı var mı yok mu? 42 bin denek üzerinde bunu yaptık, ondan sonra kurma kararı verdik. Yoksa, parti kurmak için kurarsın ama ondan sonra da geldiğin gibi gidersin, çöpe atar. Zaten, partiler çöplüğü böyle oldu ama biz böyle yapmadık ve 16 ay sonra milletimiz iktidara getirdi. Türkiye’nin değişik alanlarda adeta sistemini yenileme noktasında tazelenmeye, yeni bir başlangıca ihtiyacı var. Ne diyor Yunus Emre, ’Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası’. Evet, yeni doğmamız lazım. Bu millet, bu ülke, değişime yeniliğe daha iyiyi, daha güzeli aramaya hiçbir zaman kapalı olmamıştır. Her kim ki bu gerçeğe sırtını dönmüşse o tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır. Parlamenter sistem gökten zembille inmemiştir. Bu sistem, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki ihtiyacının çok daha gerisinde, Fransız sistemi örnek alınarak karşılanmasının ürünüdür. Daha sonraki yıllarda örnek aldığımız Fransa, yarı başkanlığa geçerken biz, parlamenter sistemi fetiş hale getiren anlayışa saplanıp kalmışız. Başkanlık sisteminin en ideal yönetim sistemi olduğunu kimse zaten söyleyemiyor. Ben, sadece başkanlık sisteminin Türkiye’nin ihtiyaçlarını bugünden daha iyi karşılayacağını ifade ediyorum. İnşallah, 2016 yılı diğer hususlarla birlikte bu konuda da önümüzün açıldığı, ufkumuzun aydınlandığı bir yıl olacaktır diye düşünüyorum.”

    “MEZHEP GÖRÜNTÜSÜ ALTINDA SERGİLENEN TAVIRLARIN GERİSİNDE BÖLGESEL İKTİDAR İNŞA ETME ÇABASI OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

    Suriye’deki insanlık durumuna dikkati çeken Erdoğan, “Rejimin ve onu destekleyen Rusya’nın bombaladığı yerleşim alanlarında sürekli çocuklar, kadınlar, yaşlılar yani masum insanlar hayatlarını kaybediyor. Rusya, yüzde 10 itibarıyla DAİŞ’i bombalarken, yüzde 90 itibarıyla Lazkiye’nin kuzeyindeki Türkmen köylerini vuruyor. Bombardımanlar sonucu yıkılan evler, fırınlar, okullar, tahrip olan altyapı yüzünden insanlar sefalete mahkum ediliyor. Akdeniz’in ve Ege’nin soğuk sularında hayatını kaybeden masumların haberleri günlük hayatımızın adeta bir parçası haline dönüştü. Avrupa’da dövülen, itilen, kakılan, kovulan mültecilerin dramları artık dikkatleri çekmiyor ama ülkemizde hamdolsun biz bunlara müsaade etmiyoruz. Acı ve ölüm istisna olmaktan çıkıp rutin hale gelerek insanlığın yüreğini her gün biraz daha nasırlaştırıyor. Diğer taraftan mezhep fitnesi bir kez daha İslam dünyasını sarsıyor. Müslümanları karşı karşıya getiriyor. Bunu bir üst akıl aslında idare ediyor. Bunu, bilmemiz lazım. Mesele, İslam dünyasında bir mezhep çatışması olsun ve İslam dünyası kendi içinde paramparça olsun. Suriye, Irak, Yemen, Lübnan yaşanan görüntülerin gerisindeki sebeplerin mezhep fitnesi olduğunu biliyoruz. Biz, Peygamber Efendimizin tüm sahabelerine ve Ehli Beyt’e aynı derecede saygı duyan, hepsini aynı sevgiyle bağrına basan bir anlayışa sahibiz. Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ömer’in tahkirine asla razı olmayız, bizde böyle bir şey yok, tersine de asla rıza göstermeyiz. Mezhep görüntüsü altında sergilenen tavırların gerisinde bölgesel iktidar inşa etme çabası olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu.

    Erdoğan, “Suudi Arabistan’ın büyükelçiliğinin roketatarlarla yakılması, aynı şekilde İran’daki Suudi Arabistan’ın büyükelçiliğinin yakılıp yıkılması asla uluslararası münasebetler açısından kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Biz bunu tasvip etmiyoruz demek o ülkenin yönetimlerini de kurtarmaz. Niye? Sen gerekli tedbirleri aldın mı acaba? Atılmış bir adım vardır, 47 kişi idama mahkum edilmiştir. Türkiye’de bir idam müessesi yok, doğrudur veya yanlıştır, ayrı bir mesele ama Suudi Arabistan’da bu müessese var, İran’da da bu müessese var. Amerika’da, Rusya’da, Çin’de var, buralarda hala idam çalışıyor. Buralarda yapılan idamlar noktasında ses soluk çıkmıyor ama şu anda Suudi Arabistan’da atılan bir iç hukuk meselesidir bana göre, almıştır böyle bir kararı, bunlardan 46’sı Sünni’dir, El-Kaide ile bağlantılı olduğu için idam edilmişlerdir. Bir tanesi de Şian, bunun kararı da daha önceden verilmiştir. Bunun adımına bu şekilde Suudi Arabistan atmıştır. Bunların kararıdır. Tasvip edip etmemek ayrı bir konu. Mısır’da bini aşkın insan hakkında idam kararı verildi. Neredesin, niye bunlarla ilgili konuşmuyorsunuz? Hele hele bunlardan birisi de Mursi’dir. Mursi ki yüzde 52 oyuyla işbaşına gelmiş bir Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bir insan idama mahkum edilmiştir. Bir terörist miydi o? Değildi. Bir darbe, darbeyi yapan kim? Sayın Mursi’nin Milli Savunma Bakanı olan bir general. Kime yapıyor bunu? Kendi Cumhurbaşkanına. Buna yönelik tüm dünyanın sesi çıktı mı, bir şey söylediler mi? Tek konuşan biz olduk, niye çünkü adaletle hükmetmek bizim görevimiz onun için. İslam’ı ve Müslümanları böyle bir zilletle karşı karşıya getirenleri Allah ıslah etsin diyoruz” dedi.

    Suriye’de 400 bin insan öldürüldüğünü belirten Erdoğan, “Buna sessiz kalanlar bakıyorsunuz şimdi bir kişinin idamı ile ilgili her tarafı ayağa kaldırmaya çalışıyorlar. Niye oraya sesiniz çıkmıyor? 400 bin insan öldürülüyor. Her türlü oraya örtülü örtüsüz destekler veriyorsunuz. Para, silah her şeyi veriyorsunuz, kime? Katil Esed’e. Hiçbir zaman kendinizi kurtaramaz, aklayamazsınız. Bu gerçeği görmek gerek. 2016 yılında başta Suriye olmak üzere Müslümanların acı, gözyaşı ve kan içinde yaşadıkları tüm coğrafyaya barış, huzur, istikrar gelmesini temenni ediyorum” diye konuştu.

  • 2016 Yılının İlk AK Parti Grup Toplantısı’nda ’Yeni Anayasa’ Vurgusu

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, yamalı bohça gibi değil, bütünlüklü bir perspektifle hazırlanmış ve millet iradesine sunulmuş, millet iradesinin tecelli ettiği bu aziz Meclis tarafından sivil ortamda hazırlanmış bir Anayasa istediklerini söyledi.

    Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yeni Anayasa vurgusunda bulundu. “Türkiye, geçmişi değil geleceği, geçmişi değil geleceği yaşaması, geleceğe hazırlanması gereken bir ülke. Yapıcı katkı vermeye hazır her partiyle, her kesimle işbirliği yapacağız ve Türkiye’nin meselelerini çözmeye yoğunlaşacağız” diye konuştu.

    Türkiye’nin yıllardır konuşulan ana meselelerinin başında yeni Anayasa sorunu geldiğini belirten Davutoğlu, “1982 Anayasası yürürlüğe girdiği günden bu yana sürekli tartışıldı, tartışılıyor. Artık tüm toplumsal kesimler, tüm siyasi partiler bu Anayasa’nın Türkiye’ye dar geldiğini, Türkiye’nin daha kuşatıcı ve özgürlükçü bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. Biz 12 Eylül Darbesi’nin yaşamış nesiller olarak her şeyden önce 12 Eylül Anayasası’nın yapılış biçimine, o anayasaya giden sürece, o süreç içinde yapılan zulümlere karşı hep sesimizi yükselttik, bundan sonra da yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.

    Başbakan Davutoğlu, Anayasanın değişmesini her kesimin sürekli dile getirdiğini söyleyerek, “Milletimiz yıllardır siyaset kurumundan bu yönde adım atmasını bekliyor. Yeni dönem bu beklentilerin en üst düzeye çıktığı, yeni Anayasa’nın artık daha fazla geciktirilemeyeceği bir dönem. Biz AK Parti’nin kuruluşundan bu yana Türkiye’nin bir Anayasa, bir sistem sorunu olduğunu, bunun da ötesinde bir anlayış ve zihniyet sorunu olduğunu ifade ediyoruz. 2002’den bu yana Anayasa’dan kaynaklanan zaafları gidermek için birçok adım attık. Gerek kanuni düzenlemeler gerekse de mevzuat düzeyinde onlarca düzenleme hükümetimiz döneminde yapıldı. Bu düzenlemelerin tamamında özgürlüğü esas alan, millete hizmeti esas alan bir perspektifi hayata geçirmeye gayret sart ettik. Türkiye’nin yeni ortaya çıkan ihtiyaçlarını karşılamak için doğrudan 1982 Anayasası’nda da birçok değişiklik yaptık. Ama tabiyatıyla bu değişiklikler bütüncül bir perspektife sahip olmaktan uzaktı” ifadelerini kullandı.

    “ÖYLE BİR ANAYASA İSTİYORUZ Kİ ÜSTÜNDE DARBE GÖLGESİ OLMASIN”

    Türkiye’nin aradan geçen bunca yılda anayasa değişikliğini yapmasının artık bir ihtiyacın ötesine geçerek bir zorunluluk halini aldığına dikkat çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

    “Biz yamalı bohça gibi değil bütünlüklü bir perspektifle hazırlanmış ve millet iradesine sunulmuş, millet iradesinin tecelli ettiği bu aziz Meclis tarafından sivil ortamda hazırlanmış bir Anayasa istiyoruz. Öyle bir anayasa istiyoruz ki üstünde darbe gölgesi olmasın. Öyle bir anayasa istiyoruz ki bir devlet otoritesini tesis eden ama vatandaşın ve insanların hak ve hürriyetlerini gözardı eden bir anlayış olmasın. Öyle bir anayasa istiyoruz ki 20-30 yıl sonra değil, birkaç yıl sonra değil asırlar geçse bile eskimesin ve ihtiyaçlara cevap teşkil etsin. Öyle bir Anayasa istiyoruz ki insan onurunu esas alsın ve tarihimizin derin siyasi irfanından geleceğin büyük hedeflerine yürüyecek şartları oluşturabilsin. Biz geleceğin Türkiyesi’ni inşa edecek olan ortak siyasal aklın eseri olacak bir anayasa istiyoruz. Biz Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kazanımlarıyla uyumlu, Türkiye’ye yakışan bir Anayasa istiyoruz. Bildiğiniz gibi bu konuda geçmişte Meclis çatısı altında AK Parti öncülüğünde ya da Meclis Başkanlığı öncülüğünde bazı çalışmalar yapılmıştı. Maalesef o günkü şartlar içinde bu çalışmalar istenilen neticeye ulaşmadı. Kimileri siyaset olarak ’Bu Meclis Anayasa yapamaz’ diyerek Türkiye’nin sorunlarını çözümsüz bırakmayı tercih ettiler. Kimileri de 1982 Anayasası’nın zihinsel ve ideolojik kodlarından kendilerini koparamadılar, ayıramadılar. Çeşitli nedenlerle akamete uğrasa da şu çok açık ki Türkiye’nin yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı ortadan kalkmadı. 1982 Anayasası, milleti değil kısıtlayıcı bir devletçiliği merkeze alan, özgürlükleri genişletmeyi değil kısıtlamayı arzu eden bir zihniyetin eseridir. Türkiye’nin tüm toplumsal kesimlerini kuşatmak, Türkiye’nin sorunlarını çözmek yerine yeni sorunlar üreten bir darbe anayasasıdır. 1982 Anayasası, darbe yönetiminin yani demokratik bakımdan sağlıksız bir dönemin ürünüdür.”

    “BU ANAYASA ÜLKEMİZİN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAKTAN UZAK”

    Türkiye’nin yıllar içinde önemli değişimler geçirdiğini hem ülkenin hem de insanların ihtiyaçlarının farklılaştığını dile getirerek şunları kaydetti:

    “Zihniyet sorununu bir kenara bıraksak bile ki bırakamayız, bu haliyle bu anayasa ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bu metnin ruhu da lafzı da eskidir ve Türkiye’yi kuşatmamaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı artık tartışılması anlamsız bir konudur. Konuşulması gereken, tartışılması gereken husus, bu anayasanın hangi ilkeler ve değerler üzerinde inşa edileceğidir. Biz hükümet olarak 1 Kasım sonrasında ortaya çıkan siyasi tabloyu bir fırsat olarak görüyoruz. Gerek seçime katılım oranı gerekse Meclis çatısı altındaki temsil oranı Türkiye’nin yeni Anayasa yapmasına imkan veriyor. Türkiye’nin yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı daha fazla ertelenemez. Bunun siyasi sorumluluğundan hiç kimse, hiçbirimiz kaçamayız. En başta AK Parti olarak, iktidar partisi olarak biz bu görevden kaçmıyoruz, bu görevin gereğini yapmak için derhal harekete geçmeye karar verdik. 1 Kasım’a giden süreçte milletimize verdiğimiz söz doğrultusunda hareket etmek durumundayız. Ancak aynı sorumluluk, aynı görev diğer partilerin de omuzlarındadır. Bu bizim Türkiye’ye borcumuzdur. Milletimiz bunu bütün partilerden bekliyor. İlk günden beri söylüyoruz, biz bu konuda tüm partilerimizin sorumluluk ve uzlaşma temelinde adım atmasını ve birlikte bir gayret göstermesini çok önemsiyoruz.”

    “YENİ ANAYASA POLEMİKLERE KURBAN EDİLEMEYECEK KADAR ÖNEMLİ BİR KONU”

    Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta ilk adımların atıldığını vurgulayan Davutoğlu, yeni Anayasa kapsamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle görüşmesinin detaylarını ilk kez paylaştı.

    “Bizim açımızdan yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı polemiklere, küçük hesaplara ve şahsi bir takım yorumlara kurban edilemeyecek kadar önemli bir konudur” diye Davutoğlu, şunları söyledi:

    “Bu çerçevede milletimizin beklediği yeni Anayasa sürecini başlatmak üzere Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile görüşmek üzere randevu talebinde bulunduk. Liderlerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler görüşme gündemlerimizin dışında sembolik olarak da bir anlam taşıyor. İktidar-muhalefet ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturmasına katkıda bulunmak üzere görevi üstlenen Başbakan’ın muhalefet liderleriyle görüşmesine ilişkin bir gelenek başlatmak istiyoruz. Her iki liderle de yaptığım görüşmeye girerken, gündeme girmeden önce bu hususu kendileriyle paylaştım. Bu ziyaretlerimin gündem dışında özellikle de yeni bir geleneği başlatma amacına matuf olduğunu ifade ettim. İktidar en kısa sürede en fazla hizmeti yapmakla yükümlüdür. Muhalefet, denetim hakkını kullanmakla birlikte bu icraatın önünde engel oluşturmadan bu denetim hakkını kullanmakla yükümlüdür. Biz onların denetim ve eleştiri hakkına saygı duyarız. Onların da bizim bir an önce en etkin icraat yapma irademize aynı ölçüde saygı duymasını bekleriz. Eğer bundan sonra şimdi başlattığımız bu gelenek devam ederse yani göreve başlayan hükümetin Başbakanı muhalefetle oturup 4 yıllık perspektifini, önündeki temel hedeflerini, daha Meclis ortamı yeni yeni oluşurken paylaşırsa muhalefet beklentilerini dile getirirse ve önümüzdeki 4 yılın ilişki biçimi liderler düzeyinde doğru bir zemine oturtulursa eminim Meclis Genel Kurulu’nda çok daha medeni, çok daha zarif, siyasi nezakete uygun bir atmosfer oluşur. Bizim liderler olarak görevimiz, kendi gruplarımıza bu anlamda demokratik olgunluk içinde karşılıklı görüşlerin dile getirilmesini sağlamak ama asla bu Meclis’in çatısına uygun düşmeyen ifadelerin, gerilimlerin bu ortamda yaşanmasına izin vermemektir. Ümit ederim ki bundan sonra da Türkiye’de bu gelenek devam eder ve iktidar partisinin Başbakanı, muhalefet partileriyle görüşme iradesini sürdürdükçe muhalefet partilerinden de olumlu tepkiler gelir. Liderler de bu adımımıza, bu randevu talebimize siyasi nezakete uygun olarak olumlu karşılık verdiler ve bu çerçevede ilk görüşmelerimizi yaptık.”

    “KAPILARIMIZIN BİRBİRİNE AÇIK OLMASI KONUSUNDA MUTABIK KALDIK”

    Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile yaptığı görüşmelerde mutabık kalınan hususları aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

    “Mutabık kaldığımız bir husus, gerekli gördüğümüzde ve her zaman kapılarımızın birbirine açık olmasıdır. Olumlu yaklaşımlarından dolayı kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile yaptığımız ve olumlu geçen görüşmelerde bir ilk adım olarak üç noktada uzlaşıya vardık. Bunların ilki, Anayasa yapımı sürecinde nasıl bir yöntem izleneceği konusudur. Bir Uzlaşma Komisyonu kurulması ve Anayasa yazım sürecinin bu komisyon tarafından işletilmesi konusunda mutabık kaldık. Bu görüşmelerimizden bu anlamda muhteva olarak, Anayasanın muhtevası itibarıyla çıkan en olumlu sonuçlardan biri de üç liderin, her birimizin 12 Eylül Anayasası’ndan memnun olmadığımızı ifade etmemizdir. Yeni bir Anayasa’ya duyulan ihtiyaç da liderler arasında kabul görmüştür. Bu önemli bir başlangıç noktasıdır. Yine bu görüşmelerden çıkan ikinci uzlaşma alanı, Meclis İç Tüzük değişikliği ile geçen dönemde kurulan komisyonun çalışmalarına devam etmesi oldu. Üçüncü uzlaşma noktamız ise Avrupa Birliği (AB) uyum süreci, özellikle vize muafiyeti çerçevesinde getirdiğimiz reform paketlerinde ortak hareket edilebilmesidir. Bu anlamda kaybedilecek hiç vaktimiz yok. Bu çerçevede ilk olarak gündeme alacağımız vize muafiyeti paketi konusunda muhalefetin bu görüşmelerde dile getirdiği desteği Meclis Genel Kurulu’nda ve komisyonlarda göstermesini bekliyoruz. Çünkü 31 Mart’a kadar bu paketlerin geçmesi halinde inşallah Temmuz ayında pilot uygulama, Ekim ayında da vize muafiyetine geçiş ile vatandaşlarımızın Avrupa’ya vizesiz geçme dönemi başlayacak. Bu bizim için 2016 yılını taçlandıran bir gelişme olacak.”

    “BAŞBAKAN DAVUTOĞLU, YARIN MECLİS BAŞKANI’YLA GÖRÜŞECEK”

    Başbakan Davutoğlu, yeni Anayasa çalışmalarına ilişkin yarın Meclis Başkanı İsmail Kahraman ile görüşeceğini açıkladı. Davutoğlu, “Yeni Anayasa sürecini başlatmak üzere liderlerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin ardından inşallah yarın Meclis Başkanımızla görüşerek gerçekleştirdiğimiz görüşmelerle ilgili bilgi ve izlenimi paylaşacak ve bundan sonraki sürece Meclis zemininde öncülük etmesini rica edeceğim. Bu ulaşılan mutabakat sonrasında artık mesele TBMM sathı mahallindedir ve Sayın Meclis Başkanımızın dirayetli yönetimiyle en kısa sürede komisyonun oluşması ve çalışmalara derhal başlanması konusunda da uygun ortam oluşmuş bulunmaktadır. Elbette farklı görüşler olacak ama burada önemli olan Türkiye’nin yararını gözetmektir. Anayasa esasen bir mutabakat meselesidir. Toplumun genelinin mutabık olmadığı bir anayasadan ülke ihtiyaçlarına cevap üretebilmek mümkün değildir. Dolayısıyla en geniş mutabakatın sağlanacağı, ortak zemini oluşturabilmek için ısrarlı olacağız. Bu görüşmelerde esas olarak yeni Anayasa’ya nasıl baktığımızı da ifade etme imkanı buldum” ifadelerini kullandı.

  • Dışişleri Komisyonu Başkanı Taha Özhan’dan Yeni Anayasa Açıklaması:

    TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan, “AK Parti’nin hayata geçirmek istediği yeni bir Anayasa’dır. Eldeki askeri darbenin ürettiği anayasada tadilat, ve değişiklik değildir” dedi.

    AK Parti Malatya Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Taha Özhan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AK Parti il binasında Başkan Hakan Kahtalı ile birlikte düzenlediği basın toplantısında yeni Anayasa tartışmalarına değinen Özhan, Türkiye’nin yeni bir Anayasaya ihtiyacının olduğunu sağır sultanın bile duyduğunu söyledi. Hali hazırdaki Anayasanın sorunları çözecek ve yeni Türkiye’yi inşa edebilecek bir temel oluşturmadığını tüm kamuoyunun bildiğini söyleyen Özhan, “AK Parti’nin hayata geçirmek istediği şey yeni bir Anayasa’dır. Eldeki askeri darbenin ürettiği Anayasa’da tadilat ve değişiklik değildir. Buna mecbur kalmadığımız sürece, mahkum olmadığımız sürece bizim gönlümüz baştan aşağı meclisteki siyasi partilerin ve milletimizin yaptığı sıfırdan bir Anayasadır. Biz birkaç tane darbecinin kuyuya attığı taşın peşinden atlayıp ardından onları çıkarmakla emin olun son 35 seneyi harcadık. Böyle on yıllar daha harcamak istemiyoruz” diye konuştu.

    Anayasada bazı maddelerin değiştirilmesi ile yeni bir Anayasa yapılmasının birbirinden farklı tartışma olduğunu ifade eden Özhan, “Dikkat ederseniz bu konuda tartışmalar başlıyor. Bir parti diyor ki belli maddeler asla değişmeyecek. Bir kere zaten birilerinin ürettiği bir metin üzerinde değiştirilemez tartışmasını başlattığınız da tarihi de hayatı da dondurmuş oluyorsunuz. Ondan sonrada bunun değişimini talep eden herkese yaftalarla, sıfatlarla cevap veriyorsunuz. Buda bir kısır döngü oluşturuyor” ifadelerine yer verdi.

    1 Kasım seçimleri sonrası halkın neredeyse yüzde 100’ünü temsil gücüne sahip bir meclis aritmetiğinin olduğunu hatırlatan Özhan, “TBMM’nin pekala yeni bir anayasayı sivil, demokratik bir anayasayı yapacağına inanıyoruz. Yeni Anayasadan beklediğimiz şey, bu memlekette son sözü kimin söyleyeceğinin ortaya çıkacağı bir yönetim tarzıdır” şeklinde konuştu.

    Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde sürdürülen terörle mücadele operasyonlarına da değinen Milletvekili Özhan, Devletin ve hükümetin her türlü terörist faaliyetle mücadele etmekle mükellef olduğunu ve bu görevi de AK Parti Hükümeti olarak fazlasıyla yerine getirmeye gayret gösterdiklerini söyledi.

    Terörle mücadelede en demokratik hakları korumaya çalıştıklarını belirten Özhan, “Eğer 80’li yıllarda, 90’lı yıllarda yaşanılanlar ile bugün yaşanılanların bir farkı varsa buda Devletin temel insan ve hak ve özgürlüklerine mümkün olabildiğince özenmesindendir. Devlet, bugün terörle mücadeleyi sürdürürken sivillerin ve suçsuz insanların zarar görmesini engellemektedir. Yeni olan durum bundan ibarettir” diye konuştu.

    PKK terör örgütünün unsurlarını şehirlere yerleştirmesi ile çok zorlu bir dönemin başladığını belirten Özhan, “Çünkü sivil insanların arasında faaliyet gösteren teröristler, kırsalda verilen mücadeleden çok farklı bir konsept sergiliyor. Bu bir kere mücadele süresini uzatıyor. Çok zamana yayılan bir mücadelenin yapılması gerekiyor. Çok titiz bir mücadelenin yapılması gerekiyor. Bunlar olurken de tabi sabır kapasitesine de ihtiyaç var. İnşallah bu süreç kesintiye uğramadan devam edecek ve gerçekten çocuksu ve ergen bir şekilde şehirlerde insanlarımızın hayatını zehir eden bu terör unsurları ile etkili bir şekilde mücadele edip belli bir noktaya getirilecek” ifadelerini kullandı.

    Son dönemlerdeki yükselen şehir terörizmine karşı vatandaştan da çok ciddi bir tepki olduğunun altını çizen Özhan, örgütün aradığı desteği hiçbir şekilde bulamadığını söyledi. Terör örgütünün bölgede insanların hayatlarını zehir etmekten başka bir işe yaramadığını söyleyen Özkan, “Özerklik ilanlarına ve özerklik tartışmalarına hiç kimsenin bir destek vermediği gibi bu şehirlerdeki terörizme de çok sert ve net bir tavır var. Ama buna rağmen doğrudan anayasal suçlar işlendiği zaman yargı hükümetten bağımsız bir şekilde adımlar atabiliyor. Bu sürecin nereye gideceği nerede duracağı geçmişteki örneklerine de bakıldığında bizim yorum yapmamız hem yerinde olmaz hem de bir anlamı yok. Çünkü bu sürecin kontrolü tamamen yargıda” diye konuştu.

    Özhan Malatya’da yapılması düşünülen ikinci bir üniversitenin yer tartışması ile ilgili de sorulan soruya “Yerlerinin tartışmasından çok nasıl olacağı tartışması olması gerekir” şeklinde konuştu. Burada asıl tartışılması gerekenin nasıl bir üniversite olması yönünde olduğunu ifade eden Özhan, “Bakıyorum bütün tartışmalar üniversitenin nereye yapılacağı üzerine yoğunlaştırılıyor. Bu üzücü gönül isterdi ki ‘bu üniversite de hangi bölümler olacak, ne gibi faaliyetler olacak. Diğer üniversiteye ne gibi katkı sunacak’ gibi tartışmaları olsun” şeklinde konuştu.