Etiket: Anayasa

  • Bakan Işık: “Milletimiz, Demokratik Bir Anayasa Muhakkak Yapacaktır”

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Bugün her ne kadar muhalefet partileri, bu süreçten yan çizmek için ipe un sermeye çalışsalar da, milletimiz sivil ve demokratik bir anayasayı muhakkak yapacaktır” dedi.

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) Sütlüce’deki Genel Merkezi’nde düzenlenen “AR-GE Reform Paketi” konulu konferansa katıldı. MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’ın ev sahipliğinde gerçekleşen konferansta muhalefet partilerini eleştiren Işık, “Bugün her ne kadar muhalefet partileri, bu süreçten yan çizmek için ipe un sermeye çalışsalar da, milletimiz, sivil ve demokratik bir anayasayı muhakkak yapacaktır” şeklinde konuştu.

    Konuşmasının başında 28 Şubat sürecine ve merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın o süreçteki duruşunu da değerlendiren Bakan Işık, “Değerli dostlarım; bugün 27 Şubat. Rahmetli Erbakan hocamızın vefatının beşinci sene-i devriyesi. Bu vesileyle merhum Erbakan hocamıza bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum. Erbakan hocamız, bilgi ve birikimiyle, siyasi duruşuyla, öncü bir dava adamı kimliğiyle Türk siyasetinde unutulmaz izler bıraktı. Milli bir sanayinin, üretimin, yerli teknolojiler geliştirmenin ne kadar kritik olduğunu zihinlere kazıyan ilk isimlerden biri oldu. Bugün maalesef vefatının ardından sağlığında Erbakan Hocanın fikirleriyle değil de takkesiyle, tesbihiyle, takunyasıyla, seccadesiyle uğraşan insanların bile bu hakkı teslim ediyor olması kayda değerdir. Onun her türlü statükoya karşı milletin safında giriştiği mücadele, bugün bize örnek teşkil etmeye deva ediyor. Bir 28 Şubat’ın daha arifesinde olduğumuz bu günde, Erbakan hocamıza ve dolayısıyla milletimize yapılan haksızlıkları burada tekrar uzun uzun anlatmayacağım. Bugün bir gazetede okudum; bir savcı başbakanı, başbakanken aldırma cüretini gösteriyor. Allah bir daha o günleri yaşatmasın. O günleri bir daha yaşamamak için hem o günleri unutmamak hem de unutturmamak lazım. Ancak huzurlarınızda, 28 Şubat sürecinde dik duruşundan asla taviz vermeyen MÜSİAD’a burada teşekkür etmek isterim” dedi.

    “MEŞ’UM GÜNLERİN KARANLIĞI 2002’DEN SONRA YERİNİ UMUDA BIRAKTI”

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, MÜSİAD’ın kendileri için yalnızca ekonominin kahramanlarından biri olmadığını ifade ederek, “MÜSİAD, bizim için sadece ekonominin kahramanlarından biri değildir, aynı zamanda demokratikleşme sürecimizin de en önemli aktörlerinden birisidir. Bin yıl sürecek denilen o meş’um günlerin karanlığı, 3 Kasım 2002’den itibaren yerini umuda, başarıya ve aydınlığa bıraktı. Türkiye o tarihten itibaren demokrasi çıtasını sürekli yükseltti, sosyal ve ekonomik yapısını sürekli güçlendirdi. İnşallah, yeni anayasayı da hayata geçirdiğimizde demokrasi tarihimizin en önemli başarısını da milletçe gerçekleştirmiş olacağız. Bugün her ne kadar muhalefet partileri, bu süreçten yan çizmek için ipe un sermeye çalışsalar da, milletimiz, sivil ve demokratik bir anayasayı muhakkak yapacaktır” açıklamasında bulundu.

    “İNŞALLAH 41’İNCİ BÜTÇEYİ YAPMAK DA NASİP OLUR”

    Dün gece geç saatlere kadar süren TBMM Genel Kurulu’ndaki 2016 bütçe görüşmelerini de değerlendiren Işık, “Dün, TBMM Genel Kurulu’nda 2016 bütçesinin görüşmelerine başladık. 2016 bütçesinin ülkemizdeki tüm ekonomik ve sosyal taraflar için hayırlı olmasını diliyorum. AK Parti iktidarları olarak, 14’üncü bütçemizi hazırlamış olmanın onurunu, gururunu, heyecanını yaşıyoruz. Dün Naci Bostancı 14’ü tersine çevirip, ‘41 diye de alabilirsiniz’ dedi. İnşallah 41. Bütçeyi yapmak da AK Parti iktidarına nasip olur. Bu muhalefet varken 41. Bütçeyi de yapacağız inşallah. Bugün 13 yıllık AK Parti iktidarına rağmen muhalefetin güç kaybediyor olmasının nedeni bir yandan AK Parti’nin başarılı çalışmaları ama bir taraftan da muhalefetin bu noktadaki çapsızlığıdır. Herkesin bu çağda bilgiye kolay ulaşabildiği bir dönemde Sizin önce kendi yalanınıza kendinizi uydurup sonra da yalanınıza milletin inanmasını bekleme hakkınız yok. Artık kendi evinizdeki çocuk bile sizin söylediğiniz yalanan inanmıyor. Genel kabul gören kriterlere göre açıklama yapacaksınız. Dün sayın Kılıçdaroğlu’ndan bunların hiçbirini göremedik. Üslubundaki nezaket seviyesi bir ana muhalefet partisine hiç yakışmadı. Bir taraftan merhum Ecevit’i örnek alıyoruz diyeceksiniz, ama merhum Ecevit’in sahip olduğu o nezaketli üsluptan hiç nasibinizi almamış olacaksınız. Bu açıdan muhalefetin inşallah bu vesileyi bütçe görüşmelerini eleştirilerini nezaket letafet içerisinde dile getirmesi açısından bir fırsat olur diye değerlendiriyorum” şeklinde konuştu.

    “ARTIK SÜRÜMDEN KAZANARAK BİR YERE VARMA İMKANIMIZ YOK”

    Ar-Ge, inovasyon ve tasarım çalışmalarını daha etkin bir şekilde destekleyebilecek güce ulaşıldığını da anlatan Bakan Işık, sözlerini şöyle noktaladı:

    “Bu sayede Türkiye, iş kurmak isteyen girişimcilerine 50 bin lira destek sağlayabiliyor. Bu sayede Türkiye, Ar-Ge, inovasyon ve tasarım çalışmalarını daha etkin bir şekilde destekleyebilecek güce ulaşıyor. Bakın artık Türkiye’nin sürümden kazanarak büyüme imkanı yok. Bir Alman otomotiv markasının ihracatı, Türkiye’nin toplam ihracatından fazla. Bir Güney Koreli cep telefonu markasının ihracatı bizim ülke olarak yaptığımız tüm ihracattan fazla. Artık bizim sürümden kazanarak bir yere gitme imkanımız yok. Artık katma değeri yüksek ürün üretmeden yolumuza devam edemeyiz. Daha nitelikli ve sürdürülebilir üretim yapısına geçmeden yolumuza devam edemeyiz. Bunun için KOBİ’lerimizin AR-Ge ve inovasyona odaklanması lazım. Kendi yapabiliyorsa tüm destekleri veriyoruz. Kendi yapamıyorsa da sipariş usulüyle yaptırsın. Orada da AR-Ge indiriminden yüzde 50 yüzde 50 faydalansın.”

    Programın sonunda MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Bakan Işık’a katılımlarından dolayı MÜSİAD Hatıra Ormanı’na bağışlanan 50 adet fidanın plaketini takdim etti.

  • “Yeni Anayasa Yolunda 7-28 Şubat Süreci” Konferansı

    Canik Belediyesi tarafından “Yeni Türkiye Yolunda 7-28 Şubat Süreci” konulu konferans düzenlendi.

    Canik Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve moderatörlüğünü Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler’in yaptığı konferansa Siyasetçi-Yazar Savcı Sayan, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Ziya Cömert ve Star Gazetesi Yazarı Ahmet Kekeç konuşmacı olarak katıldı.

    Konferans öncesi açılış konuşmasını yapan Canik Belediye Başkanı Osman Genç, “Biz Yeni Türkiye yolunda konferanslarımızı başlattık. Bunların ilkini başkanlık sistemi ve yeni anayasa olmak üzere bugünde üçüncü konferansını yapıyoruz. Yeni Türkiye’nin milli bir anayasa ve milli bir sisteme geçişi gerçekleşirse, 7 Şubat’ta, 28 Şubat’ta darbeler, 1960 ve 1980 darbesi gibi bu darbelerin olup olamayacağını bugün konuşacağız. 28 Şubat bu ülkenin karanlık defterlerine karanlık bir yapı olarak geçmiştir. Sadece 28 Şubat değil, 17-25 Aralık da aynı bir darbedir. Dolayısıyla bunlar ülkemizin geleceğine vurulan önemli bir darbedir. Ben de 28 Şubat’ın mağdurlarından birisiyim” dedi.

    “ANAYASA MAHKEMESİ ‘ARTIK TÜRKİYE’DE CASUSLUK YAPILABİLİR’ DEMİŞTİR”

    Konferansta moderatörlük yapan Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler, Anayasa Mahkemesi’nin gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği kararı eleştirerek, “Bugün Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Bu karar tartışılır. Ben tartışırım. Bu kararla birlikte Anayasa Mahkemesi ‘artık Türkiye’de casusluk yapılabilir’ demiş oldu. Türkiye’de artık casusluk yapmak serbest midir? Bu bir skandal. Verilen bu karar konuşulur. Paralel yapının yayın organlarında zil takıp oynamaya başladılar. Burada paralel yapıya mensup içeride olan FETÖ elemanlarının da benzer bir kararla dışarı çıkacağını zannediyorlar. Cumhuriyet gazetesi bugün artık cemaatin bir yayın organı gibi. Manşetleri sürekli pişti oluyor. Fethullah Gülen Ankara saldırısı ile ilgili ‘Ankara’nın kalbi’ ifadesi kullanıyor. Ertesin gün bakıyorsunuz, Zaman ve Cumhuriyet gazeteleri ‘Ankara’nın kalbi’ ifadesini kullanıyor. Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Türkiye dışarıda hedef alınmış, sürekli saldırılara maruz kalıyor. Asıl problem içeride. TBMM çatısı altında bulunan bir milletvekili 28 kişiyi öldüren bir teröristin taziyesine katılıyor. Bir başka milletvekili PYD’nin terör örgütü olmadığını söylüyor. CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi bir başka teröristin cenazesine katılıyor. CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem ‘İran ile Türkiye karşı karşıya gelirse ben İran’ın safında yer alırım’ diyor. Bunu toplum görüyor, her şeyin farkında. Farkında olduğu için de büyük bir sağduyu ve sabırla olan biteni izliyor. Bütün mesele milli ve yerli olmak. Mesele şu kumaşı Anadolu tezgahında dokunanlarla dokunmayanlar arasında son 100 yıldır devam eden mücadele bu noktaya geldi” diye konuştu.

    “ADIN CAN İSE VATANI SATSIN, SANA SUÇ YOK”

    Anayasa Mahkemesi’nin gazeteci Can Dündür ve Erdem Gül hakkındaki kararı değerlendiren Siyasetçi – Yazar Savcı Sayan, “Çok samimi bir itirafta bulunayım. Bugünkü kararla birlikte artık Şubat ayından nefret ediyorum. 7 Şubat operasyon, 28 Şubat hakaret. Bugün 25 Şubat, casusluk yapan insanları sen kalk bırak, ondan sonra da deki ‘ben Türkiye’de hukuku savunuyorum.’ Türkiye’de eğer hukuk böyleyse, hukuk yoktur. Üstünlerin hukuku vardır. Hukuk sadece üstünlere işliyor. Demek ki Türk Ceza Kanunu’nda yeni bir değişiklik oldu. Altına bir madde eklediler. ‘Bütün kanunlar sadece sivil halka uygulanır’ diye. Çünkü siyasetçinin dokunulmazlığı var. Gazetecinin dokunulmazlığı var. Memurun, askerin dokunulmazlığı var. Cezayı kime uygulayacaksın? Olsa olsa Canikli Mehmet ağaya uygulayacaksın. Başka kim kaldı ki? Var mı başka kimse? Eğer mesleğin gazeteciyse, adında Can ise isterse vatanı satsın. Sana suç yok. Ben buradan isyan ediyorum böyle bir karar olmaz. Anayasa Mahkemesi kendini yerel mahkemenin yerine koyamaz. Mahkemelerde hukuk olarak neticelendikten sonra memnun değilsen, nasıl 1. mahkeme dururken Yargıtay’a gidemiyorsan Anayasa Mahkemesi’ne de gidemezsin. O zaman da bizim köydeki Ahmet de kız kaçırsın. Hiç mahkemeye gitmeden Anayasa Mahkemesi’ne gitsin. ‘Ben hak ihlaline uğradım. Kız kaçırdım. Kızı elimden aldılar beni cezalandırmayın’ desinler. Böyle bir şey olamaz. Bütün bunlar Türkiye’ye bir oyundur. Türkiye’ye tuzaktır. Demek ki Türkiye’nin yargısı da kuşatılmıştır. Ama herkes bunu net bir şekilde anlasın ki hiç bir kurum devletten ve Türkiye Cumhuriyeti’nden üstün değildir” şeklinde konuştu.

    “7 ŞUBAT’TA BAŞBAKANI AMELİYAT MASASINDA ÖLDÜRMEK İSTEDİLER”

    7-28 Şubat süreci hakkında bilgiler veren Star Gazetesi Yazarı Ahmet Kekeç, “7 Şubat, baktığımız zaman ‘Ne var canım bir MİT Müsteşarı tutuklanmak istenmiş’ geçiştirilmeye çalışılır. 7 Şubat çok çok mühim bir tarihtir. Bu tarihte, ülkenin başbakanı ameliyat masasına yatacaktı. Bu ülkenin başbakanını ameliyat masasında öldürmeyi planlayan bir heyet, konsorsiyum vardı. Sağ çıkmaması üzerine siyasi projeksiyon yapan bir heyet vardı bu ülkede. Bereket geç yattı, hastaneye giderken yolda önceden söz verdiği bir tanıdığına uğramayı akıl etti. Bu sebeple hastaneye 1 saat gecikme ile gitti. Bu arada MİT Müsteşarı’na yönelik olarak savcıların girişimi ortaya çıktı. Mesele dönemin Başbakanı’na ulaştırıldı. Başbakan, bundan sonra sakın ifadeye gitmesinler talimatı verdi. MİT Müsteşarı ve tutuklanmak istenen diğer mensupların kendilerini korumaları, gizlenmeleri gerektiği söylendi. Eğer gözaltına alamaya gelen olursa, vur emri verilmesini talimatla duyurdu. Bu tür polisiye işler oldu. 7 Şubat’ta Türkiye direkten döndü. Bu tarihte darbeyi başaramayanlar, ayrıca bu tarih ‘One Minutes’in bir tür rövanşını almaya kalkıştılar. Bunu 7 Şubat’ta başaramayanlar, hemen gezi provokasyonunu devreye soktular. Gezi olayları baktığınız zaman çevreci eylemi gibi gözüküyor ama köprüden, havaalanlarından ve santrallerden rahatsızlarmış. Bunları bize duyurdular” ifadelerini kullandı.

    “BAŞÖRTÜLÜLERİN TAMAMI FADİME ŞAHİN OLARAK ANLATILDI”

    Başörtülü kadınların bu ülkede yaşadıkları zorluklardan bahseden Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk şöyle konuştu:

    “Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekten hayatına kast ettiler. 7 Şubat günü Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatına ameliyat masasında bizzat onun yaşamına kast ettiler. Bir saatlik gecikme onun hayatında ikinci bir aşamaya geldi. Yani kilit taşını oradan sökmek için bir hamle yaptılar. Yani bin yıl sonra Fatih’in torunu olarak vücut bulmuş ve bize liderlik yapan, gerçekten yolda yürümemizi bile değiştiren bir adamın hayatını almak istediler. Çünkü o kilit taşını oradan almak istediler. Başörtüsü ile ilgili 27-28 Şubat sürecinde bir hanımefendinin anısı var. Onu da Pazar günü yayınlayacağız. Üzerinden 20 yıl geçmiş onunla konuşurken ağlamaya başladı. ‘Ben bunu atlattığımı düşünüyorum’ dedi. Bu travmanın ana merkezinde başörtülü imam hatipli ve üniversiteli kızlar vardı. Fakat aynı zamanda ‘biz başörtüsü ile üniversitelere girmek istiyoruz’ diye çabalarken ekranlarda bir Fadime Şahin vardı. Ağlak ama nedense ismi Müslüm Gündüz ile anılan, nedense ismi Ali Kalkancı ile anılan yani bir tarikat lideri olarak lanse edilen bir kadın vardı. Başörtülülerin tamamı Fadime Şahin olarak anlatıldı.”

    “BU ÜLKEDE BAŞINDA ÖRTÜ OLAN HERKESİ MAHCUP EDECEK BİR BAŞÖRTÜSÜ TABLOSU ÇİZDİLER”

    7-28 Şubat tarihlerinde yaşananlar hakkında bilgi veren Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Ziya Cömert şunları kaydetti:

    “28 Şubat bizim hepimiz için bir faciaydı. Aslında hukukun olmadığı durumlar olağanüstü yönetimlerin olduğu zamanlar her halükarda millet için, vatandaş için faciadır. ’Adalet mülkün temelidir’ sözü hakiki bir sözdür. Benim bu zamana kadarki okuma ve yazma hikayemin içerisinde yönetimle ilgili olarak gördüğüm en kıymetli söz budur. Adaletin ortadan kalktığı dönemler faciadır. 28 Şubat biraz böyle bir şeydi. Kendi çocuklarım üniversite için sınavlara girmeye çalışırken kızlarımın kapıdan içeri girmesini seyredemiyordum, ortadan kayboluyordum. Çünkü kızlarım başörtülüydü ve kapına neyle karşılaştıklarına şahit olmak istemiyordum. Bunun daha şiddetlisini birçok insanımız yaşadılar. Bu milletin çocuklarına bu kadar adilik yapılmaz. Bu ülkede başında örtü olan herkesi mahcup edecek bir başörtüsü tablosu çizdiler. Çünkü bizi görenler bizi Fadime Şahin gibi biri olduğumuzu düşünebilirler. Böyle bir atmosferi yaşadık.

    Gezi hadiselerinde devlet ricalinin bocaladığına da tanık olduk. 17-25 Aralık’a da tanık olduk. Bunlar çok şiddetli devlete ve millete kast eden, cana kast eden saldırılardı. Bu saldırılardan şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çok büyük bir ustalıkla ve başarıyla çıktı. Erdoğan’ın bu tür şiddetli cana kast eden saldırılar karşısında bunlarla baş etme kabiliyeti var. Bu şimdiye kadar Türkiye’de hatta dünyada başka bir siyasetçide böyle bir kapasite ve kabiliyet yok. Başka birisi olsaydı düşerdi. Obama ve Putin olsaydı düşerdi. Bu saldırıları yapanlar her harekete geçişlerinde düşüreceklerinden emin olarak harekete geçtiler.”

  • CHP’den Yeni Anayasa İçin Ön Şart

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Anayasa Mutabakat Komisyonu’nun yeniden çalışması için CHP’nin ön şartının anayasanın ilk dört maddesi ve parlamenter sistem olduğunu söyledi.

    Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında yeni anayasa çalışmaları için kurulan ve üçüncü toplantıda dağılan Anayasa Mutabakat Komisyonu’nun yeniden çalışması için CHP’nin şartlarını açıklayan Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Anayasanın ilk dört maddesi masanın ayaklarıdır CHP için. Her masa gibi bu masanın da bir tablası olacak, o tabla da parlamenter sistemdir” dedi.

    “BU KONUDA PARLAMENTONUN KARNESİ İYİ DEĞİL”

    Soma davasına da değinen Özel, “Bu konuda parlamentonun karnesi iyi değil” ifadelerini kullanarak, Soma raporuna rağmen Maden Kanunu ile işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerde yeni Soma’ların yaşanmasına engel olacak bir arpa boyu yol alınmadığını söyledi. “Yarın Soma davasında bir ara karar var, ‘eğer unutursak yüreğimiz kurusun’ diyenler Soma’yı unutmaya, yalnız bırakmaya devam ederlerse yarınki ara kararda tahliyelerin devam etmesi kaçınılmazdır” diyen Özel, geçen duruşmada 8 tutuklu sanıktan 2’sinin serbest bırakıldığını hatırlattı. Özel, kamuoyunun konuya ilgisiz olmasından da yakındı.

    “BİZİ UTANDIRACAK, YÜZÜMÜZÜ YERE EĞECEK HİÇBİR ŞEY YOK”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletvekilleri için hazırlanan fezlekelerle ilgili sözlerini eleştiren ve “Tozlu fezlekeleri raflardan indireceksek evrakta sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, rüşvete aracılık etme, kamu görevini kötüye kullanma suçlarından bugünkü AKP ki, fezlekeler daha çok kurucu üyeler üzerinde yoğunlaşmaktadır” açıklamasında bulunan Özgür Özel, CHP’li milletvekili hakkında 135 tane fezleke olduğunu kaydederek, “Beni utandıracak hiçbir şey yok. Yayın yolu ile hakaret, devlet büyüklerine hakaret, kamu görevlisinin işini yapmasına engel olmak, ses ve görüntü kayıtları, Cumhurbaşkanına hakaret. Bizi utandıracak, yüzümüzü yere eğecek hiçbir şey yok” diye konuştu.

    Özel, AK Partili milletvekilleri hakkında ise 350’nin üzerinde fezleke beklediğini söyleyerek, “Sayın Cumhurbaşkanı fezlekeleri, tozlu fezlekeleri indirecekse bu AKP içinde büyük bir tasfiyeye hazırlandığının işareti olarak görmek lazım. CHP’nin dokunulmazlıklara ilişkin görüşü hiç değişmedi. Kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlıkları herkes için kaldıralım, herkes işlediği adi suçlarla yüzleşsin” şeklinde konuştu.

    “BU UZLAŞIYA TÜRKİYE’NİN DE KATKI SAĞLAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”

    CHP’nin 27 Şubat’ta Suriye’de yürürlüğe girecek olan ateşkesi son derece önemsediğini kaydeden Özel, IŞİD ve BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak kabul edilen örgütlerin bu kapsamın dışında olduğunu belirtti. Özel, “Türkiye IŞİD, El-Nusra Cephesi’ni vurmak dışında bir şey yaptığı taktirde 27 Şubat tarihinde başlayacak olan ateşkesin başlamasına engel olacak bir tutum içinde olur. Bunun Türkiye açısından çok ciddi sonuçları olabilir. Biz bu uzlaşıya Türkiye’nin de katkı sağlaması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

    “ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİ MASANIN AYAKLARIDIR CHP İÇİN”

    Özel, dağılan Anayasa Mutabakat Komisyonu ile ilgili olarak, “Şuana kadar bizimle bir temas olmadı. Bize yapılmış bir çağrı da yok. O masayı deviren, o masanın yeniden kurulma şartlarını ortaya koymalı. Biz CHP olarak ön şartlarımızı, bu masanın sağlıklı yürümesi için ne gerekli olduğunu söyledik, onların içinde bir cümle vardı, başkanlık sistemini kabul etmeyeceğimizle ilgili. Meclis Başkanı telaşla masayı devirdi. Şimdi o masayı yeniden kurmak istiyor. Meclis Başkanından bize resmi bir başvuru yok. Devirdiği masayı yeniden kuracaksa her masa gibi o masa da dört ayaklı olacaktır. Anayasanın ilk dört maddesi masanın ayaklarıdır CHP için. Her masa gibi bu masanın da bir tablası olacak, o tabla da parlamenter sistemdir. Dört ayağı kursun, üstüne parlamenter sistemi yerleştirsin o masaya ilk oturur, son kalkarız” diye konuştu.

  • Milletvekili İshak Gazel: Yeni Anayasa Süreci Yine CHP Tarafından Sabote Edilmiştir

    Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlık Divanı üyesi ve AK Parti Kütahya Milletvekili İshak Gazel, millet adına yürütülen yeni anayasa sürecinin CHP tarafından sabote edildiğini dile getirdi.

    Gazel, AK Parti Kütahya İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, halkın milletvekillerine yasa yapması yönünde yetki verdiğini anımsattı.

    Milletvekili İshak Gazel, “Anayasa uzlaşma komisyonu 3. toplantısında dağılmıştır. Gerek 7 Haziran öncesi, gerekse 1 Kasım öncesi, yeni bir Anayasa yapılmasıyla ilgili görüşlerimizi seçim beyannamemizde bildirmiştik. 24. dönemde başlayan çalışmaların bu dönemde nihayete erdirilmesinin, bu meclisin en önemli gündemi olduğunu olduğunu savunmuştuk. Yeni anayasa süreci millet adına yürütülen bir süreçtir. Daha sağlıklı bir sistemin oluşturulması için çalışıyoruz. Ancak bu süreç bir defa daha CHP tarafından sabote edilmiştir. Önce ’bu meclis anayasa yapamaz’ dediler. Bu milletin kendisine, meclisin iradesine saldırıdır. Meclis istediği zaman, istediği şekilde Anayasa yapabilir. Milletin verdiği yetki bu yöndedir. Ardından ’Başkanlık sistemi tartışılamaz, tartışıldığı anda bu masadan kalkarız’ dediler. Parlamenter sistem ne kadar meşru ise Başkanlık sitemi de o kadar meşrudur. Gösterilen tavır siyasetin doğasına aykırıdır. CHP’nin tavrı son derece yanlış. Yeni anayasa yapma konusunda irademiz devam ediyor. Ancak CHP, 6 ay sonra esasta aranacak mutabakat için bile bir zaman bırakmamıştır. Kimseye tartışılacak bir alan birakmamış, neyin ne zaman tartılaşacağına kendileri karar vermiştir.Yeni Türkiye’de Yeni bir Anayasa istiyoruz. Bu Anayasa milletin iradesini ortaya koysun istiyoruz. Ancak onlar, hala eski Anayasa’nın devamını istiyorlar.Sürecin sonunda kazanan Milletin İradesi olacaktır. Bundan kimsenin bir şüphesi olmasın” ifadelerini kullandı. (EFE)

  • Anayasa Değişikliği Çalışmaları

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, 26. Dönem TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun dağılması ile ilgili olarak CHP’nin tutunduğu tavrın iktidarın işine geldiğini söyledi.

    24. Dönem TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda Teknik Heyet Üyesi olarak görev yapan Mehmet Parsak, partisi tarafından 26. Dönem TBMM Anayasa Komisyonu ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda görevlendirilmişti. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın 8 Ocak 2016 tarihli yazılı daveti ve bu davete TBMM’de bulunan 4 siyasi parti genel başkanının verdiği olumlu cevaplar sonucunda oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun ilk toplantısını 4 Şubat 2016 tarihinde yaptığını belirten Parsak, “26. Dönem TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, komisyon çalışma usullerinin masaya yatırıldığı 17 Şubat 2016 tarihli 3. Toplantısında CHP’nin Komisyonun adını düzenleyen birinci ve Komisyonun Görevini düzenleyen ikinci maddesi üzerindeki görüşlerindeki ısrarlı tutumu sonucunda TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman tarafından dağıtılmıştır” dedi.

    “TÜRK MİLLETİNİN ANAYASA’DAN DAHA BÜYÜK SIKINTILARI VAR”

    AK Parti’nin Anayasa’yı kendi keyfi çıkarları doğrultusunda değiştirme sevdasının sonraki dönemlerde de devam ettiğini iddia eden Parsak, “Türk milleti büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılar içerisinde terör belası ile uğraşırken, Anayasanın değiştirilerek tüm bu sorunların aşılacağı, bütün sorunlarımızın Anayasa’dan kaynaklandığı fikri, birçok kanaldan Türk milletine kabul ettirilmeye çalışılmıştır. AKP Anayasayı milletin ihtiyaçlarını doğrultusunda değil kendi ihtiyaçlarına göre değiştirmek istiyor. Bu şekilde Türk milletinin gerçek talepleri ile alakası olmayan marjinal düşüncelerini legal bir zemine oturtmaya çalışıyor. AKP, Anayasa’ya uymak yerine Anayasa’yı kendisine uydurma yöntemini benimsemiştir. Aksayan ve değişmesi gereken yönleri olmakla birlikte 1982 Anayasası, milletimize değil, sık sık gömlek değiştirmeye alışmış AKP’nin kendi bedenine dar gelmektedir” dedi.