Etiket: Anayasa

  • Polonya Başbakanı Morawiecki, İstanbul Sözleşmesi’ni Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi

    Polonya Başbakanı Morawiecki, İstanbul Sözleşmesi’ni Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi

    Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasaya uygunluğunun değerlendirilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.

    Polonya’da geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için yasal süreç başlatmıştı. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, konu ile ilgili yaptığı açıklamada kadına yönelik şiddetin önlenmesi hususunda devletlerin görevlerini içeren sözleşmede ideolojik hükümler bulunduğunu ve bunların açıklığa kavuşturulması gerektiğini aktardı. Başbakan Morawiecki, İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasaya uygunluğu bakımından denetlemesi için Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğini açıklarken, “Sözleşmede ideolojik karakterde hükümler mevcut, bunların açıklığa kavuşturulması lazım. Sözleşmenin Polonya Anayasasına uygun olup olmadığını bilme hakkımız var” dedi.

    Morawiecki, pek çok kişinin sözleşmenin Polonya hukuk düzenini ihlal ettiğine dair kuşkuları olduğunu ve hükümet olarak kısmen de olsa bu kuşkuları paylaştıklarını belirtti. Kamuoyundaki tartışmalarda sözleşmenin ideolojik zemini olduğunu, kadına yönelik şiddetin kaynağını gerçekçi bir biçimde tanımlamadığını ve aile içi şiddet konusunda etkili araçlar sağlamadığını belirten Başbakan Morawiecki, söz konusu kuşkuların düzgün bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini açıkladı. Başbakan, “Hükümet olarak kısmen bu kuşkuları paylaşıyoruz ve söz konusu sözleşmenin ebeveynlerin çocuklarını kendi vicdanlarına uygun şekilde yetiştirme hakkı ve devletin dünya görüşü konularındaki tarafsızlığı ilkesi hususunda Polonya Anayasası ile uyumlu olmadığına karar verme hakkımız var” dedi.

    Anayasa Mahkemesi’nin çalışmasının konuya ilişkin tartışmalara son noktayı koyacağına inandığını ifade eden Morawiecki, sözleşmeye ilişkin her türlü girişimin şiddete izin verdiğine dair çıkan söylemleri şiddetle reddetti. Başbakan Morawiecki, “Birleşik sağ hükümetimiz aile içi şiddeti önlemek ve şiddetin mağdurlarını desteklemek için tüm gücüyle çalışıyor, adımlar atıyor” ifadelerini kullandı.

  • Rusya’da anayasa referandumu oylaması başladı

    Rusya’da anayasa referandumu oylaması başladı

    Rusya’da halk anayasa değişikliği için yapılan referandumda oy kullanmaya başladı.

    Rusya, Vladimir Putin’in 2036 yılına kadar görevde kalma sürecini referandumla halkın huzuruna taşıdı. Sandık başına giden halk, Putin’in 2036’ya kadar başkanlık görevini yürütmesine imkan sağlayacak yasa tasarısını oylayacak. Anayasa değişikliği için oy kullanma süreci bugün başlarken, 22 Nisan’da yapılması planlanana referandum Covid-19 nedeniyle ertelenmişti. Ülke tarihinde ilk kez oy kullanımı özel önlemler altında yapılacak. Rusya Devlet Duması, tarafından yapılan açıklamada oylamanın 1 hafta süreceği ve 1 Temmuz tarihinde sonuçlanacağı duyuruldu.

    Rusya Merkezi Seçim Komisyonu, ise korona virüs salgını nedeni ile oylama sürecinde alınan önlemleri açıkladı. Komisyon, seçim merkezlerinin her saat başı oy kullanımına 10 dakika ara vererek, dezenfeksiyon işlemlerine tabi tutulacağını aktardı. Seçim Komisyonu, ayrıca tüm merkezlerin seçimden önce dezenfekte edildiğini ifade etti.

    Oy kullanımı evden ve online yapılabilecek

    Seçim Komisyonu, salgın nedeni ile alınan önlemler kapsamında 21 Haziran tarihinden önce Devlet Hizmetleri’ne veya Seçim Komisyonu’na ön başvuru yapan vatandaşların evden online olarak, oy kullanmasına izin verecek. Oyunu evde online olarak kullanamayanlar ise seçim merkezlerine gidecekler. Yetkililer, oy kullanma işlemini online yapamayan ve seçim merkezlerine gidemeyen emekli ve engelli vatandaşların ise evlerine giderek, oylarını kullanmasını sağlayacak.

    Seçim sonuçlarına karşı çıkmak zorlaştı

    Rusya’da bu yıl yapılan anayasa referandumunda sonuçlara itiraz etmek zorlaştırıldı. Geçmiş seçimlerde adaylar ve partiler mahkemeye giderek, sonuçlara itiraz edebiliyorken, bu seçimde sadece Anayasa Mahkemesi’ne itiraz edilebilecek.

    Öte yandan referandum sonucunun “evet” çıkması halinde Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2036 yılına kadar görevde kalacak.

  • Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünden, Anayasa Mahkemesinin kararına ilişkin basın açıklaması

    Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünden, Anayasa Mahkemesinin kararına ilişkin basın açıklaması

    Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünce, Anayasa Mahkemesinin akademisyenlerin bildirisiyle ilgili kararına ilişkin basın açıklaması yapıldı.

    Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı imzasıyla yayınlanan açıklamada, “Kendilerini ‘ülkemizin akademisyen ve araştırmacıları’ olarak tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlara karşı çıkan bir grup öğretim elemanı, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, vatandaşlarını açlığa ve susuzluğa mahkum etmekle, yerleşim yerlerine ağır silahlarla saldırmakla, anayasal ve uluslararası hukuku ihlal etmekle, vatandaşlarına taammüden kıyım ve katliam yapmakla suçlamış; özellikle devletimizin bu bölgede katliam gerçekleştirdiği ve bilinçli bir sürgün politikası uyguladıklarını söyleyerek, haksız bir beyanat içerisine girmişlerdir” denildi.

    Bildirinin terör örgütlerine karşı etkin operasyonların gerçekleştirildiği bir dönemde imzalanmasının oldukça dikkat çekici olduğu belirtilen açıklamada, “Akademik özgürlük, bir ülkenin varlığını, güvenliğini ve bekasını tehdit etmenin aracı olarak istismar edilemez. Akademik özgürlüklere saygı duyan hiçbir demokratik ülke, ayrılıkçı teröre desteği ve kendi güvenliğine saldırıyı meşru göremez.

    Düşünce özgürlüğü; iftira, hakaret suçu ve yasadışı şiddeti teşvik etmeyi içermez. Özgürlüklerin kullanımı, beraberinde ödev ve sorumlukları getirdiği için, ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir, çerçevesi çizilebilir. Terörle mücadele ettiği için devleti suçlayan açıklamalar yapmak, dünyanın hiçbir ülkesinde ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmez.

    Özellikle askerimizin, polisimizin, güvenlik güçlerimizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da barışı ve huzuru sağlamak adına yapmış oldukları operasyonlara karşı durmak, ülkenin üniter yapısına aykırı terör örgütünü destekleyici ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni terör örgütüyle uzlaşmaya çağıran talihsiz basın açıklaması, bilginin yol göstericiliğinden uzaklaşılarak işlenen suçların en büyüğüdür.

    “Akademisyenler” başlığı altında hazırlanan ve bizleri rencide eden bu bildiri, sadece imzalayan bir grup öğretim elemanının kanaatini ifade etmekte olup, Atatürk Üniversitesi akademisyenlerinin, Türk Yükseköğretim sisteminde çalışmakta olan yüz elli binden fazla akademisyenin görüşlerini asla temsil etmemektedir. Devletimiz ve Yüksek Öğretim Kurumumuz, her türlü tehdidi büyük bir özgüven içinde bertaraf edecek güçtedir.”

    Prof. Dr. Çomaklı açıklamasını şöyle sürdürdü; “Atatürk Üniversitesi olarak milletimize ve devletimize olan borcumuzun ödenemez olduğu bilinci içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin her açıdan kalkınmasına katkı yapacak nesilleri yetiştirmek üzere çalışmalarımızı büyük bir inançla sürdürmeye devam edecek; dâima, devletimizin, milletimizin bağımsızlığını, bölünmez bütünlüğünü tehdit eden terör konusundaki haklı mücadelesinin yanında olacağız.

    Bu bağlamda, devletimizin millî bekâmız yolunda yaptığı ve yapacağı operasyonları sonuna kadar destekleyeceğimizi ‘kuvvetle’ vurguluyor, “teröre destek” olarak nitelediğimiz, açıkça ‘gaflet, dalâlet ve hatta hıyânet’ çizgisinde hazırlanıp yayınlanan, düşünce özgürlüğü adı altında terörü ve terör örgütünü teşvik edici bir içerikle devletin meşru savunma faaliyetlerini eleştiren bu bildiriyi nefretle kınıyoruz.”

  • AYM Raportörü Saraç: “Anayasa Mahkemesinin elinde incelenmeyi bekleyen 40 bin 463 bireysel başvuru dosyası var”

    Anayasa Mahkemesi Raportörü Hasan Saraç, Anayasa Mahkemesine (AYM) 23 Eylül 2012 ve 30 Eylül 2018 tarihleri arasında 201 bin 547 bireysel başvuru olduğunu belirterek, “Şu anda Anayasa Mahkemesinin elinde incelenmeyi bekleyen 40 bin 463 bireysel başvuru dosyası var” dedi.

    Anayasa Mahkemesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Eyyup Demirbaş ve Anayasa Mahkemesi Raportörü Hasan Saraç, Samsun Barosu tarafından düzenlenen “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru” konulu seminerde katılımcıları bilgilendirdi. Samsun Adliyesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminerde açıklamalarda bulunan Demirbaş, bireysel başvuru dosyalarının önlerine geldiği andan itibaren hangi hakkın daha baskın olduğunun belirlenmiş olarak geldiğini söyledi. Dosyaların hak gruplarına bölümlendiğini ifade eden Demirbaş, “Bizde haklara göre dosyalar ayrılmış durumda. Hem komisyonlar önündeki incelemede hem de bölümler önündeki inceleme de raportörler, hak gruplarına ayrılmış olarak çalışıyor. Komisyonlarda baş raportörlük altında adil yargılanma hakkı grubu var, onun içerisinde de adil yargılanma, hukuk ve ceza idare ayrımı var. Kişi hürriyeti güvenliği hakkı grubu raportörleri var. Yaşam hakkı grubu raportörleri var. Özel hayata saygı hakkı grubu raportörleri var. Nitelikli hakları ifade hakkı var. Mülkiyet hakkı grubu var ve aynı grupların yapılanması bölümde de var. En baştan itibaren dosyalar bu ilkelere göre değerlendiriliyor. Hak bazlı bir inceleme var. Biz aslında buradan başlıyoruz temyiz-hak ihlali ayrımına. Diyoruz ki; ’Biz anayasal hakka göre bir inceleme yaparız ve anayasal hakkın kapsamını belirleriz. Buna göre de sistematiğimizi kurarız.’ Şu andaki işleyiş hem komisyonlar hem bölümler de hak bazlı bir ayrım üzerinden gidiyor. İnceleme tamamen bunlara göre yapılıyor. Her bir hak grubunda da hem taslakların yazımında hem de okunmasında ve arzında raportörler hukuki bilgilerini, tecrübelerini aktarıyor” dedi.

    “201 bin 547 bireysel başvuru oldu”

    Anayasa Mahkemesine bireysel başvurular hakkında bilgiler veren Anayasa Mahkemesi Raportörü Saraç ise, “Anayasa Mahkemesine 23 Eylül 2012 ve 30 Eylül 2018 tarihleri arasında 201 bin 547 bireysel başvuru oldu. Anayasa Mahkemesi şuana kadar en çok adil yargılanma hakkından ihlal kararı verdi. Bu yüzde 57’ye tekabül ediyor ve ciddi bir rakamdır. 161 bin 84 bireysel başvuru ise karara bağlandı. Şuanda Anayasa Mahkemesinin elinde incelenmeyi bekleyen 40 bin 463 bireysel başvuru dosyası var. Yani bireysel başvuru dosyalarının yüzde 80’ini Anayasa Mahkemesi göğüsledi” diye konuştu.

    “AİHM’e ne kadar az başvuru olursa biz başarılıyız demektir”

    AİHM’in 31 Aralık itibariyle bilgilerini güncelleyeceğini de aktaran Saraç, “31 Aralık itibariyle Türkiye aleyhine yapılmış başvuruların sayısını çıkartacağız. Bunun Anayasa Mahkemesinin karar verdikten sonra ne kadarının AİHM’e gittiğine bakacağız. Bu verilerden bizim başarımız ortaya çıkacak. Biz dosyayı inceledikten sonra ne kadar az Türkiye aleyhine AİHM’e başvuru yapıldıysa bizim için bir başarıdır. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu işi göğüslüyor, demektir bu. Yani sayısal olarak AİHM’e az başvuru gitmesi bizim başarımızı ortaya koyar. İncelediğimiz kararlarda ihlal çıkmaması bizim için başarıdır. Ben inceledim değerlendirdim aynı karar AİHM’e gitti. Orası ihlal yok dediyse bizim için başarıdır. Ne zaman ki benden geçen dosyayı AİHM ihlal var derse bizim için olayı iyi değerlendiremediğimiz anlamına gelir” şeklinde konuştu.

    Seminere ayrıca Samsun Baro Başkanı Kerami Gürbüz ve Samsun Barosuna kayıtlı çok sayıda avukat ve stajyer avukat katıldı.

  • Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Murat: “Arkamızda güçlü Türkiye olmasaydı, beni kapıcı bile yapmazlardı”

    Atakum Belediyesi tarafından gerçekleştirilen “Osmanlı’dan Sonra Türkiye/Makedonya Hukuki ve Kültürel İlişkileri” konferansında konuşan Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat, “Arkamızda güçlü Türkiye olmasaydı, beni kapıcı bile yapmazlardı” dedi.

    Atakum Belediyesi ile Atakum Balaçlılar Derneğinin ortaklaşa düzenlediği konferans, Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Yavuz, Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Atakum Balaçlılar Derneği Başkanı İsa Taner, Atakum Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Bekir Şişman ile çok sayıda STK temsilcisi ve Atakumluların katılımıyla gerçekleşti.

    “Güçlü olmak zorundayız”

    Osmanlı’nın torunu olmaktan gurur duyduğunu ifade eden Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, “Biz aslımızı, 600 yıl hüküm süren Osmanlı’yı hiç unutmayacak ve unutturmamak için çalışacağız. Bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı’nın torunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin çocukları olmaktan gurur duyuyoruz. ‘Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez’ sözünden de hareketle gerçekleştirdiğimiz konferans nedeniyle, şehrimizde ağırladığımız Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat’ın da ifade ettiği gibi, Türkiye’nin son 16 yıl içerisinde kat ettiği mesafe ile 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine olan inancımız ve azmimiz, tüm dünyadaki soydaşlarımızın yüzünü güldürmeye yetiyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman güçlü olmak zorundayız” diye konuştu.

    “Güçlü Türkiye umut oldu”

    Osmanlı sonrası Makedonya’da hiçbir zaman çoğunluk olamadıklarını ifade eden Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat, “Biz Türkler, Makedonya’da çoğunluğa göre üçüncü sıradayız. Anayasa Mahkemesi Üyesi seçilen ilk Türk benim. Bunun nedeni de Türkiye Cumhuriyeti’nin artık daha güçlü olması. Eğer Güçlü bir Türkiye olmasaydı, beni orada kapıcı bile yapmazlardı. Siz burada güçlü durdukça, biz balkanlarda daha da mutluyuz. Şu anda Türk bakanlarımız, milletvekillerimiz var. Türkiye’den tek isteğimiz var, o da güçlü olması” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye, mirasına sahip çıkıyor”

    Osmanlı’nın balkanlarda bıraktığı eserlerin birçoğunun tahrip edildiğini ifade eden Salih Murat, “Osmanlı’dan bizlere miras kalan tarihi yapılarımızı yıkanlara para yardımları yapılıyordu. Ecdadımızın hatıralarını yıkanlara, çıkardıkları molozlar kadar para ödeniyordu ama artık güçlü bir Türkiye var ve ülkemize gelerek Osmanlı hatıralarını yeniden ihya etti. Dedelerimizin bizlere bıraktığı camiler, köprüler, Türkiye’nin eliyle dünya turizmine ve tarihe yeniden kazandırıldı. Bu anlamda milletimiz, Türkiye’nin yükselişi ve gelişmesine her zaman ümitle bakmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.