Etiket: Ameliyatında

  • Silikon ameliyatında doğru ve yanlışlara dikkat

    Op.Dr. Arda Katırcıoğlu, göğüs estetiğinde dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi verdi.

    Dr. Arda Katırcıoğlu, “Silikon göğüs estetiği, kadınların en çok mutlu olduğu ameliyatların başında gelmektedir. Tüm estetik göğüs ameliyatları arasında en sık yapılanı silikon göğüs büyütme ameliyatıdır. Bu ameliyat dışı katı, içeriği jel olan silikon implantların vücuda yerleştirilmesiyle gerçekleştirilmektedir” dedi.

    Meme protezinin, silikon protezinin kadınlarda kansere yol açmadığını ifade eden Dr. Katırcıoğlu, “Yapılan uzun soluklu bilimsel araştırmalar, yıllarca tutulan istatistikler, silikon implantın meme kanserine yol açmadığı yönünde, hatta ve hatta silikon göğüs büyütme ameliyatı olmuş kadınlarda meme kanserine yakalanma sayısı normal populasyona göre daha düşük olduğu gözlenmiş, bununda muhtemel nedeni göğüs büyütme ameliyatına ihtiyacı olan bayanların daha küçük meme dokusuna sahip olmaları düşünülmektedir. Meme protezi ameliyatı olan annelerin çocuklarını emzirebilir. Meme büyütme ameliyatlarında, meme dokusuna, süt bezlerine, süt kanallarına herhangi bir zarar gelmemektedir. Dolayısıyla hastalar rahatlıkla doğum sonrası süt verebilirler, meme dokusu ya da kas altında silikonun varlığı bu duruma hiçbir şekilde etki etmez” diye konuştu.

    “Silikon ameliyatından sonra her 5 senede yeniletmek gerekmez”

    Silikon ameliyatı sonrası silikon patlar gibi düşüncelerin yanlış olduğunu kaydeden Dr. Katırcıoğlu, “Silikon meme implantları patlamaz, sızdırmaz, hacim kaybetmez, ömür boyu vücudunuzda durabilir. Günlük hayatınızdaki hiçbir durum silikona zarar vermez. Ancak kesici, delici bir cisim batarsa silikonunuz patlayabilir. Silikon ameliyatından sonra her 5 senede yeniletmek gerekmez. Silikon protezler hayat boyu kalıcılığı olan, bozulma göstermeyen bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla silikonunuza hiçbir zarar gelmez. Yıllar içinde silikonda değil göğüslerde bir deformasyon meydana gelebilir. Yaşlanma, kilo alıp verme, emzirme, göğüslerde sarkma gibi durumlarda göğsünüzün şeklinde ve formunda değişmeler meydana gelebilir. İşte bu durumlarda ameliyat olunacaksa genellikle dikleştirme ameliyatına ihtiyaç duyulur. Bu ameliyat sırasında arzu edildiği takdirde silikonlarda yenilenebilir. Ancak silikonlarda bir değişiklik oluşmamıştır. Eğer göğüsleriniz ameliyat öncesinde çok küçükse, genellikle kolay kolay bir daha ameliyata ihtiyacınız olmaz. Göğüslerim sarkık ama silikonla dikleştirebilirim. Kısmen evet, kısmen hayır. Normalde göğüs büyütme ameliyatı; göğüsleri hacimce küçük ama sarkık olmayan hastalara yapılan bir uygulamadır. Eğer hafif bir sarkma varsa bu durumda göğüs büyütme ameliyatı ile bir miktar göğüslerde dikleşme de sağlanacaktır ancak bariz bir sarkıklık varsa bu durumda sadece silikon ameliyatı uygun olmaz, bu hastalarda mutlaka dikleştirme ameliyatı yapılması gerekmektedir. Arzu edilirse hem dikleştirme hem de silikon ile büyütme aynı anda yapılabilir. Silikon protezinin hacmi aynı olmasına rağmen, aynı silikon iki farklı hastada farklı duracaktır. Bir hastada büyük hacim sağlayabilirken, aynı silikon bir başkasında yeterli gelmeyebilir. Bunun nedeni, vücut çapları, atletik olup olmama, meme dokusunun durumu, yağdan mı yoksa meme dokusundan mı zengin, ya da sarkıklık olup olmaması aynı silikonun farklı sonuç doğurmasına neden olur” ifadelerini kullandı.

    “Göğüs büyütme ameliyatı sonrasında çok ağrı olmaz”

    Silikon ameliyatı sonrası doğal görünümün mümkün olduğunu belirten Dr. Katırcıoğlu, “Eğer hastanın vücut ölçülerine uygun boyut, şekil, hacimde bir silikon tercih edilir ve ameliyat planlaması yapılırsa, silikon ameliyatı sonrasında oldukça doğal bir görünüm elde edebilmek mümkün olmaktadır. Elbette göğüsün üst iç kadranı normal bir göğse göre daha dolgun ve havalı duracaktır ama bu da doğallığı bozmayan hem de istenen bir durumdur. Göğüs büyütme ameliyatı sonrasında çok ağrı olmaz. Bu ameliyat sonrasında 2-3 gün kadar hafif ağrılar olmaktadır. Bu ağrılar göğüs derisinin gerilmesine bağlı ve kasların arasının açılmasına bağlı olarak oluşmaktadır. Bu ağrılar şiddetli ağrılar değildir ve ağrı kesicilere cevap veren ağrılardır. Genelde ağrılar 3. günde tipik bir şekilde azalır, hastalar ameliyat sonrası 3.günde işlerine geri dönebilirler. Günlük aktivitelerine bu sürede dönebilir ancak ağır sportif faaliyetleri 1 ay kadar ertelemek gerekmektedir. Göğüs büyütme ameliyatı sonrasında hastanede kalmak şart değil. Silikon ile göğüs büyütme ameliyatı, anestezi altında hastane şartlarında yapılması gereken bir ameliyattır. Ortalama 1-1,5 saat kadar sürer, hasta ameliyattan 1 saat sonra yemek yiyebilir, yürüyebilir. Dolayısıyla bu ameliyat sonrasında hastanede kalmaya gerek olmaz, sabah yapılan bir ameliyatta hasta öğleden sonra hastaneden taburcu olabilir” açıklamalarında bulundu.

    Yeni oluşacak göğüslerin boyutuna doktorun da karar verebileceğini vurgulayan Dr. Katırcıoğlu, “Hastalarla yapılan ilk görüşme esnasında hasta yeni oluşacak göğüslerin boyutunu, isteklerini detaylı bir şekilde tarif etmektedir. Ancak yine de tam olarak anlatabilmekte zorlanabilirler. Bunun için ameliyat öncesinde daha önceden yapılmış ameliyatların fotoğraflarına bakmak fikir vermektedir. Yine ameliyat sırasında deneme-sizer silikonların yerleştirilerek ameliyat esnasında test edilmesi, cerrahın doğru seçim yapmasını sağlayan bir tekniktir. Günümüzde ise 3 boyutlu görüntüleme sistemleriyle, ameliyat öncesinde göğüsün fotoğrafları çekilerek hangi hacimde nasıl bir sonuç alınacağı önceden gösterilebilmektedir. Bu sayede hem hasta hem de cerrah ne kadarlık bir silikon tercih edilebileceği konusunda fikir sahibi olabilmektedir” şeklinde konuştu.

  • Sigara içmek göğüs hastalıkları ameliyatında hayati riski artırıyor

    VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Lakadamyalı, sigara kullanımının göğüs hastalıkları ameliyatındaki riski 4 kat arttırdığını söyledi.

    VM Medical Park Bursa Hastanesi, sosyal sorumluluk çalışmalarının yanı sıra bilimsel hekim toplantılarına da aralıksız devam ediyor. Her perşembe konferans salonunda gerçekleştirilen hekim buluşmaları kapsamında Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Lakadamyalı, ‘Göğüs Hastalıklarında Ameliyat Öncesi Değerlendirme’ konulu sunum yaptı. Söz konusu değerlendirmenin cerrahi uygulanacak hastalarda komplikasyon ve hayati riskin önceden belirlenmesi amacıyla yapıldığını ifade eden Lakadamyalı, “Bu uygulamalar açısından risk, sigara kullananlarda 4 kat fazladır. Sigaranın etkisi, kronik öksürük gibi açık belirtilerle ortaya çıkar. Sigara kullanımının kesilmesi ise fonksiyonları normale döndürür. İleri yaşın, diğer faktörler kontrol edildiğinde belirgin olarak riski etkilemez. Yaşlanma, karar verme aşamasında tek başına belirleyici değildir. Bununla birlikte yaşlanmanın akciğer rezervlerine ve oksijenizasyona etkilerinin, bu hasta grubundakilerde komplikasyona yol açabileceği her zaman göz önünde tutulmalıdır. Yakın zamanda solunum yolu enfeksiyonu geçirilmiş olması da hava yolu duyarlılığını artırabilir” diye konuştu.

  • DÜ 1 yaş altı böbrek taşı ameliyatında Türkiye’de birinci sırada

    Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastaneleri, 1 yaş altı böbrek taşı ameliyatlarında Türkiye’de birinci sırada yer aldı.

    DÜ Tıp Fakültesi Hastaneleri Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mansur Dağgülü, 1 yaş altı bebeklerde böbrek taşı ameliyatlarında ultramini perkütan yöntemini Türkiye de en fazla uygulayan merkezin DÜ üroloji kliniği olduğunu söyledi. Böbrek taşının, çocuk ve bebek dahil her yaş grubunda görülebileceğine değinen Doç. Dr. Dağgülü, “Çocuklarda böbrek taşının erken teşhisi önemlidir. Taşlar tıkama yapıyorsa beraberinde enfeksiyon oluşturabilir sonuçta devamlı enfeksiyon ve tıkanıklığa maruz kalan böbrekler de kaybedilme riski ortaya çıkabilir. Bu nedenle özellikle idrar yolunda tıkanıklığa yol açan taşlara biran önce cerrahi yöntemle müdahale etmek gerekir. Bebeklerde ise huzursuzluk, uykusuzluk, ağlama nöbetleri, benzinde renk değişikliği gibi şikayetler böbrek taşı belirtileri olabilir. Bizim özellikli ameliyatlarımız var özellikle bir yaşın altındaki hastalara müdahale ediyoruz, kliniğimizde ultra mini-perkütan adı verilen ve sırtta 0.5 santimetrelik kesi ile böbreğe girilerek gerçekten birçok yerde yapılmayan bu ameliyatı üroloji kliniğimiz de çok başarılı ve güvenilir bir şekilde her hangi bir kanama olmadan yapıyoruz. 1 yaş altında olup böbrek taşı tespit edilen 50’den fazla hastamızın ameliyatlarını yaptık, kayıtlı verilere göre bu rakam Türkiye ortalamasının çok çok üstündedir” dedi.

  • Safra kesesi ameliyatında aort damarının kesildiği iddiası

    Sinop’ta safra kesesi ameliyatında aort damarının kesilmesi sonucu hayatını kaybettiği iddia edilen 29 yaşındaki 1 çocuk annesi kadınla ilgili savcılık soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında mezar açılarak cesede otopsi yapıldı.

    9 Mart tarihinde Sinop Atatürk Devlet Hastanesinde safra kesesi taşından ameliyat olan evli ve 1 çocuk annesi 29 yaşındaki Çiğdem Eriş, ameliyat sonrası hayatını kaybetmişti. 10 Mart tarihinde gözyaşları içerisinde defnedilen genç kadının mezarı, “aort damarının kesilmesi sonucu hayatını kaybettiği” iddiaları üzerine cumhuriyet savcılığının başlattığı soruşturma kapsamında açıldı. Ceset, Ankara Adlı Tıp Kurumuna gönderilerek otopsi yapıldıktan sonra tekrar defnedildi.

    Eşinin ölümüyle büyük sarsıntı yaşayan Gökhan Eriş, kanının son damlasına kadar hukuki mücadelesi vereceğini söyledi.

    Çiğdem Eriş’in eşi Gökhan Eriş yaptığı açıklamada, “Ben aslında şikayetçi olmayacaktım fakat haftası geçtikten sonra olaylar öyle bir boyut kazandı ki savcılık bize dedi ki ‘Siz istemeseniz de o mezar açılacak, cenaze adli tıpa gönderilecek.’ Kulaktan kulağa da doktor hatası olduğu yönünde duyumlar aldık. Biz razı olmadık ve bize dediler ki ‘gizlilik soruşturması’ kapsamında olacak. Dolayısıyla bize mezarı açtırdılar, acımızın üzerine ikinci bir acı daha kattılar. Ben de bu işin takibini bırakmayacağım. Adli tıpa kadar bizzat gittim, kendim olayın takibini bizzat kendim yapayım diye ama bizim orada hiçbir şekilde faydamız olmadı. Gücümüze giden bir diğer olay da şu oldu: Biz Ankara’dan cenazeyi Sinop’a getirdiğimizde akşam saat 19.30 falandı cenazeyi defnedeceğimiz sırada mezarlıkta kimse yoktu. 3 belediye personeli ve hoca vardı. Oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. Ben bu işin peşini bırakmayacağım, takibini yapacağım” dedi.

    “Hukuki mücadelemi vereceğim”

    Elinde tüm raporların bulunduğunu belirten acılı eş Gökhan Eriş, “Hepsinin raporları mevcut. Bir hata var ortada ve biz bu hatanın üstüne gitmedik. Geçen süre içerisinde başta yapmaları gereken olayı, yetkililer haftası gelince akıllarına getirdiler. Bizim kanayan yaramızı tabiri caizse tuzladılar. Olay ihmal olduğu kadar bir baştan sağma durumda olduğunu düşünüyorum. Ben elimden geldiği kadar, kanımın son damlasına kadar hukuki mücadelemi vereceğim. Bu işin peşini bırakmayacağım. Şu anda şikayetçiyim. Sadece doktordan değil, o gün o ameliyata giren doktorundan hemşiresine kadar hepsinden şikayetçi olacağım” diye konuştu.

    Ameliyatta aort damarının kesildiğini belirten Eriş, “Aort damarı diye bir damar varmış safra kesesine yakın bir yerden geçen. Bu damar kesilmiş, ölüm raporunda da bu şekilde yazıyor. Ve işin enteresan bir tarafı daha var. Bana eşimin öldüğünü hastaneden hiçbir yetkili söylemedi. Sadece devletin polisi söyledi. Doktoru arka kapıdan kaçırmışlar. Yoğun bakıma bildiğiniz sivil polisleri, çevik kuvveti toplamışlar. Bir tane hastaneden yetkili yok. Bana eşimin öldüğünü onlar söyledi. Bu kadar mı önemsiz bir insanın değeri?” ifadelerini kullandı.

    Gökhan Eriş şunları söyledi: “Eşimin saat 09.30’da girdiği ameliyatın ortalama olarak yarım saat, 45 dakika olması gerekirken saat 11.00’de bize acil kan ihtiyacı olduğu söylendi ve bir terslik olduğunu sezdim. Biz o sırada eşime lazım olan kan ihtiyacını yaklaşık olarak 7 kişiden kan alınarak sağladık. Saat 13.30’da eşimi ameliyattan yoğun bakıma aldılar. Doktor bize bir açıklama yaptı. Elimdeki raporlara göre eşim yoğun bakıma alınırken ‘durumu kötü ve tansiyonu yoktu’ yazıyor. Doktor bana yapmış olduğu açıklamada, ‘Ben bu ameliyatı 3-4 bin kere yaptım, daha önce başıma böyle bir şey gelmedi. Bu ameliyat kapalı bir ameliyattı. Evet, bir hatam oldu ama her şeyi toparladım’ dedi. Hastanın nabzı durup tansiyonu düşünce iç kanama geçirdiğini düşünerek ameliyatı açık ameliyata çevirdik. Nabzı da atıyor, tansiyonu normale döndü. Şu anda hiçbir sıkıntı yok. Kanı da durdurduk ama 2 litreye yakın bir kan aktı. Kapalı bir ameliyattı ama açmak zorunda kaldık’ dedi. Doktor bire bir hatasını kabul etti ondan sonrada bir daha görmedim. Gece boyunca bana ‘durumunun her geçen saate göre daha iyiye gittiğini, gözünü açtığını, elini kıpırdattığını’ vs gibi ibarelerle oyaladılar. Saat 04.00 civarı polis memurundan eşimin hayatını kaybettiğini öğrendim. Doktoru hastanenin arka kapısından kaçırmışlar. O gün bugündür doktoru görmedim. 1,5 yaşında bir evladım var. Acımızı içimize gömdük. Ben gerekli yerlere gerekli şikayetlerimi yaptım. Bu işin peşini asla bırakmayacağım”.

    Doktor ve hastane yetkilileri ise konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınırken, hastaneden verilen bir evrakta ise ölüm nedeni “aort yaralanması” şeklinde geçiyor.

  • Kalp ameliyatında yeni yöntem

    Kalbi besleyen damarların tıkanması sonucunda ortaya çıkan ve kalp krizinin tetikleyicisi olan koroner arter hastalığının cerrahi tedavisinde kullanılan Endoskopik Safen Çıkarma Yöntemi Karadeniz Bölgesi’nde ilk defa Trabzon’da uygulandı.

    Endoskopik Damar Çıkarma (EVH), Koroner Arter Baypas Greftleme (KABG) ameliyatının önerildiği durumlarda daha az acı, daha küçük yara izleri ve daha hızlı iyileşme sağlayan yeni bir yöntem olarak kullanılıyor. Yaklaşık 2 santimetrelik ufak bir kesikten özel cihazların kullanılmasıyla kan damarı görüntülenerek bacaktan safen veni veya koldan radial arter alınabiliyor. Geçen yıl dünyada 1 milyon kişiye uygulanan yöntem Karadeniz Bölgesi’nde ilk defa Medical Park Karadeniz Hastanesi’nde uygulandı.

    Medical Park Karadeniz Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Op. Dr. Emre Cumhur Baykan, Endoskopik safen çıkarma yönteminin (Vasoview) Türkiye’de 5-6 ilde kullanıldığını belirterek, “By-pass ameliyatlarında bacaktan aldığımız damar oldukça sık kullanılır. Bu bizim için yeni bir yöntem. Türkiye’de şuanda 5-6 ilde var. Özellikle obez, şişman ve diyabetik hastalarda başta olmak üzere tıbbi anlamda yara iyileşmesi problemi için oldukça etkili bir önleyici yöntem. İkincisi de ameliyat sonrası hayat konforu. Yara miktarı vücutta ne kadar az ise iyileşme süresi de o kadar az oluyor” dedi.

    Yöntemin geçen yıl dünyada 1 milyon hastaya uygulandığını kaydeden Baykan, “Bu sene hedef daha yüksek. Türkiye’deki geçmişi çok kısa yeni girdi sayılır. Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu yöntem kullanılmıyor. İlk defa Trabzon’da uygulamaya başladık” ifadelerini kullandı.