Etiket: Amaç

  • Amaç dezavantajları kaldırmak

    Ortaca Şehit Piyade Asteğmen Ünal Daka İlkokulu’nun yönetici ve öğretmenleri Çekya’nın başkenti Prag’da 7 gün süreyle kurs gördü.

    Avrupa Birliği Bakanlığı Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca yürütülen personel hareketliliği faaliyeti kapsamında sunulan “Ortak Yaşamda Dezavantajları Kaldırıyoruz, Çok Kültürlülük Zenginliğimizdir” isimli Erasmus projesi kapsamında Prag’da kurs gören eğitimciler yurda döndü.

    Proje yürütücüsü ve okul müdürü Önder Aktaş, yaptığı açıklamada, mülteci öğrencilerle ilgili teorik bilgi aldıklarını aktardı. Aktaş; “Aynı zamanda mülteci öğrencilerin eğitime entegrasyonu, sosyal yaşamda desteklenmeleri ve topluma kazandırılmaları konusunda da yapılan çalışmaları yerinde gözleyen öğretmenlerimiz edindikleri deneyimleri ilçemizde ve ilimizde paylaşıp özellikle Suriyeli öğrencilerle ilgili yapılacak çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamakta.” dedi.

    Aktaş, özellikle mülteci öğrenciler konusunda ziyaret edip bilgi aldıkları Prag’daki INBAZE derneğinin faaliyetlerinden çok etkilendiklerini belirtti. Aktaş, derneğin faaliyetlerine benzer çalışmalar için gerekli girişimlerde bulunacaklarını söyledi.

  • Amaç erişilebilir turizm

    Dünya Engelliler Vakfı ve Dünya Engelliler Birliği (WDU) Kurucu Başkan Yardımcısı Necdet Öztürk, “Erişilebilir turizm projesi” kapsamında Ortaca ve Dalaman belediyelerini ziyaret etti.

    Dünya Engelliler Vakfı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkan Yardımcısı Öztürk, “Erişilebilir Şehir Yönetmeliği” hakkında belediye yetkililerine bilgilendirmede bulundu.

    Ortaca’daki toplantı Kent Konseyi toplantı salonunda yapıldı. WDU Kurucu Başkan Yardımcısı Öztürk ile görüşen Ortaca Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Kuş, ilçenin erişilebilir turizme uygun hale getirilmesi için üzerlerine düşen görevi yapacaklarını ifade etti.

    Heyet, Ortaca’daki temaslarının ardından Dalaman’a geçti. Burada, Dalaman Belediye Başkanı Muhammet Şaşmaz’a bilgi aktaran heyeti Başkan Şaşmaz, kayacık sahilindeki tesiste ağırladı. Şaşmaz, Dalaman’ı erişilebilir turizm standartlarına uygun hale getirmek için gerekli çalışmaları yapacaklarını aktardı.

    Ziyaretlerde, WDU Kurucu Başkan Yardımcısı Necdet Öztürk’e, WDU Turizm Komisyon Üyesi Oya Demirel, WDU Erişilebilir Mimari Merkezi Koordinatörü İç Mimar Elif Özdemir, CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Turizmci Metin Parça ve Yılmaz Dim eşlik etti.

    Dünya Engelliler Vakfı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkan Yardımcısı Necdet Öztürk, gazetemize yaptığı açıklamada; “Erişilebilir Türkiye projesini Ordu, Mersin ve belli bölgelerden başlatarak yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Hazırladığımız “Erişilebilir Şehir Yönetmeliği” buradaki belediyelerin meclislerinden geçirilerek, izleme ve raporlama işlemlerinden sonra gerekli çalışmaları yaparak dünyadaki turizm hareketinin bu bölgelere yönlendirmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.

    “Erişilebilir turizm 2017’de 650 milyon gecelemeye ulaştı”

    Hazırladıkları yönetmeliğin uygulandığı takdirde evrensel standartlarda erişilebilirlik sağlanacağını vurgulayan Öztürk; “Alışveriş merkezleri, bankalar, havaalanı, belediye ve kamusal alanlar, ortak kullanım alanları sinemasından, spor sahasına kadar herkes için kullanılabilir yaşam alanları haline getirilmesi lazım. Dünyada 2017 yılı içerisinde 650 milyon gecelemeye ulaşan accessible turizmin potansiyelini bu bölgelere yönlendirmek ve buradaki turizmin sürekliliğini sağlamak istiyoruz. Engelli insanlarında eğitime, sağlığa, istihdama, toplumsal hayata evrensel standartlarda dahil olmasını amaçlıyoruz.” şeklinde konuştu.

    Muğla’nın sahip olduğu alt yapının standartlara göre düzenlenmesi gerektiğinin altını çizen Öztürk; “Zaten 5378 sayılı engelliler kanununu, kamusal alanlar öncelikli, bütün yapıların bu standarda uygun hale getirilmesini zorunlu kılıyor. Bu zorunluluğun yanı sıra dünyada çok büyük bir turizm hareketi var. Bizde ülkemizin ve bu bölgenin sezonluk değil, 12 ay turizm hareketi ile canlı olmasını arzu ediyoruz.” dedi.

    “Hizmete uygun hale gelmesi lazım”

    Şuanda erişilebilir turizm anlamında altyapıya sahip ülkelerin tercih edildiğine değinen Öztürk, şunları kaydetti; “İtalya, İspanya, Yeni Zelanda ve kısmen Amerika. Biz sahip olduğumuz 100 ülkelik network’u da bir potansiyel olarak görerek, bu turizm hareketinin içerisine dahil etmek. Mersin’i erişilebilir turizm merkezi ilan ederek bunu başlattık. Bu bölgede de kurumsal olarak pilot uygulamalara güçlü bir şekilde eğilen yerel yönetimler ile birlikte bu erişilebilirliği sağlarsak. Elimizdeki potansiyeli buraya yönlendiririz ama buranın hizmete uygun hale gelmesi lazım. Biz, yerel yönetimlere, 8 yıl süresince çalışarak hazırladığımız yönetmeliğimizi her hangi bir bedel talep etmeden bu evrensel amaca ulaşabilmek için alın kullanın birlikte gerçekleştirelim diyoruz.”

  • Bakan Çelik: “Artık kamu ve özel diye bir ayrım yok, amaç üretim”

    ANKARA (İHA) – Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir, verimdir, tarımın geleceği ve dünyayı bekleyen sorunlara karşı ön tedbirlerimizi almaktır. O yüzden burada muhafazakar davranma lüksümüz yok, bütün imkanlarımızı özel sektöre açmak durumundayız” dedi.

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Gıda ve Tarımsal AR-GE & İnovasyonda Kamu ve Özel Sektör Buluşması konulu toplantıya katıldı. Bakanlıkta gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Bakan Çelik tarımın öneminin dünyada her geçen gün arttığını ve bu sektörün stratejik noktada olduğunu belirterek, her şeyin modasının geçtiğini ama tarımın modasının geçmeyeceğini vurguladı. Bilim çağı, teknoloji ve uzay çağı yaşandığını ama hiçbir çağın tarımın önemini azaltmadığını dile getiren Çelik, üretmenin önemine de değinerek, “Yaşamak için yemek, yemek için ekmek yani üretmek mecburiyetindeyiz. Dünya nüfusu hızla artıyor, 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor, bu da şunu gösteriyor ekmek kavgası daha da kızışacak, ekmek artık aslanın ağzında değil midesinde olduğu inancındayım. Özellikle Afrika kıtası merkezli açlık yaygınlaşıyor ama buna karşın yapılan açıklamalarda dünyadaki tahıl stokunun 500 milyon tonu üzerinde olduğu açıklanıyor. Bir tarafta açlıktan ölenler, diğer tarafta 500 milyon ton tahıl stoku söz konusu. Ortada bir çelişki var, uluslararası kuruluşların önünü göremeyen bir şekilde istatistik tutmak ve rapor açıklamanın ötesinde çok ciddi bir şey görmemekten üzüntü duyuyorum. FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre 2050 yılında eğer tarımsal hasılada yüzde 60’lık bir artış olmazsa dünyayı daha büyük bir felaketin beklediği ifade ediliyor. Bugün 2 milyar aç ve yoksul insan, 2050 yılında 10 milyar nüfus söz konusu olacaksa ve hasılada bir artış söz konusu olmayacaksa burada aç ve yoksulların sayısının daha da artacağı bir tabloyla dünya karşı karşıya kalıyor. Bu da sürdürülebilir bir yaşam artık hayal diyebileceğimiz bir tablo demek. Bu tarımsal hasılanın nasıl gerçekleşeceği konusunda kimsenin elinde bir sihirli değnek yok. Tespitler yerinde ama çözüm nasıl gerçekleşecek net bir şekilde ortaya koyan yok” dedi.

    “Bu yıl iyi gideceğini düşündüğümüz turizm sektöründe yaklaşık 40 milyon civarında turistimiz var”

    Tabiatın dengesinin bozulduğunu aktaran Çelik, küresel ısınmayla iklim değişikliklerinin, tarım arazilerinin betonlaşması, toprak ve suyun kirlenmesi, tüketim çılgınlıkları ve aşırı kentleşmenin almış başını gittiğinin altını çizdi. Bu dönemde gıdayı kontrol edenin dünyayı kontrol etme noktasında olduğunu söyleyen Çelik, artan nüfus ile beraber tarım arazilerinin de azaldığını ve cevap bulunması gereken ana sorunlardan birinin gıda arz güvenliğinin nasıl sağlanacağı olduğunu söyledi. Çelik, “Tarım açısından oldukça avantajlı bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz. 24 milyon hektar tarımsal araziye sahibiz. Üreticiye çok ciddi destekler veriyoruz, bu yıl itibariyle son 16 yıl içerisinde 100 milyarı aşan bir tarımsal desteği gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bizim nüfusumuz da 80 milyona yükseldi, öyle kilit bir coğrafyada yaşıyoruz ki, mültecilerden kurtulma şansınız da yok. Her dönem bölgede yaşanan sorunlardan dolayı Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı on binlerce mülteci insanlarla karşı karşıyayız. Bugün itibariyle yaklaşık 4 milyona yaklaşan bir misafirimizi de burada doyurmak sorumluluğumuz var. İnşallah terör belasından bir an önce kurtuluruz, bu yıl iyi gideceğini düşündüğümüz turizm sektörü var, yaklaşık 40 milyon civarında da turist beklentimiz var” şeklinde konuştu.

    “Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir”

    Toprağın iyi korunması gerektiğinin önemine değinen Çelik, bakanlar kurulu kararıyla tarımsal sit alanı ilan ettiklerini ifade etti. 141 ovayı tarımsal sit alanı ilan ettiklerini ve bu alanda çalışmaların süreceğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:

    “Bizim ne yele, ne sele, ne de ele verecek toprağımız yok. Şehit kanlarıyla sulanmış olan bir toprağımız ve 80 milyona karşı sorumlu olan bir coğrafyamız var. Sele vermeyecek şekilde bir duruş sergilememiz, yele vermeyecek şekilde çalışma yapmamız ve hesabı olan ele de vermeyecek şekilde millet olarak bir duruş sergilememiz gerekiyor. Biz bu bakış açısıyla çiftçilere maddi olarak tabi ki destek vereceğiz ama asıl destek verilmesi gereken konu bilgi. Biz kalkınacaksak üniversiteler ve bilim öncülüğünde kalkınacağız, göreve geldiğimizde ilk uğradığımız yerlerden biri YÖK’tü. Ziraat fakülteleriyle ve hocalarımızla bir araya geldik, kimin rafında ne varsa bunları sahaya yansıtması gerekiyor. Çiftçiyle iç içe olmak konusunda bir bakış açımız var, çiftçiye bilgiyi verecek olan bakanlık dışında STK’lar ve üniversiteler ile iş birliği yapmamız gerekiyor. Doğru politikalarla yürüyüşümüzü hızlandırmamız gerekiyor. Her yıl 400 bin buzağının öldüğü söyleniyor, bu buzağılar ilgisizlikten mi bilgisizlikten mi ölüyor, kesinlikle bilgisizlikten ve bunu gidermek herkesin görevi. Aldığımız kararlardan birisi işletme bazlı danışmalığı hayata geçirmek oldu. Sahada sorunların çözümü noktasında bu kararlılığımızı sürdüreceğiz. Geleceğe daha güvenle bakabilmemiz adına gerek üniversitelerle, STK’larla, gerekse bakanlıktaki arkadaşlarımızın birikimleriyle Türkiye’nin birikimlerini masaya yatırarak milli tarım projesi adı altında yeni bir projeyi hayata geçirdik. Bu kapsamda da AR-GE çalışmaları büyük önem taşımaktadır, bakanlığımız bünyesinde 73 merkezde AR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Bununla birlikle genetik kaynakların korunması gibi çalışmalarla da başarılarımız oldu. ŞAP hastalığına karşı geliştirilen aşılarla da ithalat ortadan kalktı, kendi aşılarımızı üretme noktasına geldik. AR-GE harcamaları içindeki tarımsal AR-GE’nin payı yüzde 3.5’tir. 5 yıl içerisinde bu sayıyı yüzde 7’ye çıkarma hedefimiz var. Özel sektörden de elini taşın altına koymasını beklemekteyiz, özel sektörün desteği yüzde 3 bu çok az. Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir, verimdir, tarımın geleceği ve dünyayı bekleyen sorunlara karşı ön tedbirlerimizi almaktır. O yüzden burada muhafazakar davranma lüksümüz yok, bütün imkanlarımızı özel sektöre açmak durumundayız, açtık hayırlı uğurlu olsun.”

  • EBSO Başkanı Yorgancılar: “Amaç uzun vadede kazanç olmalı”

    Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, kazan kazan mantığıyla ülkelerin birlikte hareket etmesinin önemine değinerek, ülkemiz ihracatını artıracak çalışmalara büyük önem verdiklerini söyledi. Bu kapsamda geçtiğimiz Eylül ayında 130 kişilik iş adamı grubu ile Polonya’da iş ve ticaret forumu düzenlediklerini kaydeden Yorgancılar, “Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Romanya AB’ye mal satmak için çok önemli üretim merkezleri olacak yerler. 2017’de Romanya veya Macaristan’a benzeri bir seyahat daha düzenleyerek İzmir’deki sanayicilerin orada üretim ve ticareti geliştirmelerine zemin oluşturacağız. Amacımız ülkemiz, bölgemiz sanayicisine uzun vadeli kazanç kapıları oluşturmak” dedi.

    Macaristan İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich, Ticaret Ateşesi ZSofia Kakas, Eximbank Türkiye Direktörü Arda Tugay Macar ve Macaristan İzmir Fahri Konsolosu Christopher Dologh, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ı ziyaret etti. Başkonsolos Balazs, Türkiye-Macaristan arasındaki ticaret hacminin çok yetersiz olduğunu belirterek, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya gibi Orta Avrupa ülkelerine odaklanacak daha çok sayıda Türk firması bulma misyonuyla bu ziyareti gerçekleştirdiklerini kaydetti. Başkonsolos Balazs, “Macaristan 9 milyon nüfuslu bir ülke. 9 milyon nüfuslu bir ülke olarak 100 milyar dolar ihracatımız var. Türkiye nüfusuna göre daha çok ihracat yapabilir. Bunun için bu hedef pazarların iyi bilinmesi önemli. Bu konuda da biz her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.

    Avrupa’da imalat Batı’dan Doğu’ya kayıyor

    EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da nüfus-ihracat orantısının verimli ihracatın nasıl yapılması gerektiğinin en önemli göstergesi olduğunu söyledi. Yorgancılar, “Macaristan’ın AB’nin içinde olmasının çok büyük avantajı var. Gelişmekte olan bir ülke. Üretimin Almanya ve Fransa gibi işçilik ücretleri yüksek ülkelerden Macaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti gibi daha uygun işçilik maliyetleri olan ülkelere kaydığını görüyoruz” diye konuştu.

    Macaristan’ın yanı sıra Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya’nın AB’ye mal satmak için önemli üretim merkezleri olacak yerler olduğunu belirten Yorgancılar, Avrupa’da imalatın Batı’dan Doğu’ya kaydığı tespitinde bulundu. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üye olması ile malların serbestçe gezdiği ama vatandaşların gezemediği bir durum yaşandığını kaydeden Yorgancılar, “Kazan-kazan mantığıyla ülkelerin birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Bu kapsamda Eylül ayında 130 iş adamı ile Polonya’da iş ve ticaret forumu düzenledik. 10 gün önce de TOBB görevim dolayısıyla Romanya’daydım. İki pazarı da çok iyi biliyorum. Çek Cumhuriyeti ve Macaristan da üretim yapılıp ürünlerin AB’ye satılabileceği ülkeler arasında. 2017’de Romanya veya Macaristan’a bir seyahat daha düzenleyerek İzmir’deki sanayicilerin orada üretim ve ticareti geliştirmelerine zemin oluşturacağız. Amacımız ülkemiz, bölgemiz sanayicisine uzun vadeli kazanç kapıları oluşturmak” şeklinde konuştu.

    EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ziyaretin ardından Macaristan İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich’a plaket verdi.

  • Daiş Terör Örgütünün Amaç Ve Yöntemlerini Uzmanları Anlattı

    Çağımızın en kanlı terör örgütlerinden birisi olan DAİŞ’in amaçlarının ne olduğu, hangi yöntemlerle kadrosuna eleman kazandıklarını uzmanlar açıkladı.

    Milli İstihbarat Teşkilatı Kontr Terör Merkezi’nin eski çalışanlarından Mehmet Eymür ve Uzman Psikolog Mehmet Başkak, DAİŞ terör örgütünün amaç ve yöntemleriyle ilgili dikkat çekici bilgiler verdi.

    “DAİŞ’İN ARKASINDA GÜÇLÜ ÜLKELER VAR”

    Hiçbir terör örgütünün arkasında büyük bir destek olmadan varlığını sürdüremeyeceğini söyleyen İstihbarat Uzmanı Mehmet Eymür, DAİŞ’in amaçlarının neler olabileceğini açıkladı. İstihbarat Uzmanı Eymür, “Bugün DAİŞ içerisinde faaliyet gösteren elemanlar dahi hangi kuruluşa, hangi ülkeye hizmet ettiklerini bildiğini sanmıyorum. Oysaki hiçbir terör örgütü arkasında büyük bir güç olmadan ayakta kalması veya faaliyet göstermesi mümkün değildir. DAİŞ’i kuranlar da bugün büyük ülke konumunda bulunanlardır. Ancak DAİŞ elemanları dahi kime hizmet ettiklerini bilmemektedir. DAİŞ öyle basit kendi kendine doğan bir organizasyon değildir” diye konuştu.

    DAİŞ’İN HEDEFLERİ NELERDİR?

    DAİŞ terör örgütünün ve kurucu ülkelerin amaçları hakkında da açıklamalarda bulunan Eymür, şunları söyledi:

    “DAİŞ’in ve kurucularının bir tane değil birden çok amaçları bulunmaktadır. Bu amaçları içerisinde petrol bölgelerinin kontrolünden tutun da Ortadoğu’daki coğrafyanın değişmesine kadar bir çok konu dikkat çekiyor. Ancak bunların yanı sıra şunu da ifade etmek gerekir ki o da dünyada hızla artmakta olan Müslümanlığın önünü kesmek adına Müslümanlık’tan soğutma amaçlanmaktadır. Dolayısıyla dini motif önemli” dedi.

    DAİŞ’E KATILIMDA DÖRT AŞAMALI YÖNTEM

    DAİŞ terör örgütüne nasıl eleman kazandırıldığı hakkında bilgi veren Hipnoz ve Bilinçaltı Değişim Uzmanı Mehmet Başkak ise kullanılan yöntemleri açıkladı. DAİŞ’in eleman toplamasını dört aşamada anlatan Uzman Psikolog Başkak, “Ülkemizde de bu dört aşamada DAİŞ saflarına katılmak mümkün oluyor. Bunlardan birincisi toplum içerisinde sempatizanları bulup herkesin sahip olduğu dini duygularla yakınlaşmayı sağlıyorlar. İkincisi, gruba ait kılma ve dış dünya ile mümkün olduğunca irtibatı koparma. Üçüncüsü herkesin kullandığı dini kavramların içini boşaltıp gurubun ideolojik amaçlarına özgü bir anlam yüklemektir. Dördüncü aşaması ise yüzde 100 itaatle göreve gönderme ve DAİŞ saflarında yer edinme sürecinden söz edebiliriz” dedi.

    DAİŞ’E KATILIMDA ÖNE ÇIKAN ÜLKELER

    DAİŞ’e katılımda Türkiye’nin dördüncü sırada yer aldığı bilgilere göre ise; DAİŞ üyeleri arasında 579 kişiyle Suudiler başı çekiyor. Onları 559’la Tunus, 240’la Fas vatandaşları izliyor. Türkiye, 212 vatandaşıyla listenin dördüncü sırasında bulunuyor. Mısır 151, Rusya ise 141 vatandaşıyla dikkat çeken diğer ülkeler.

    Batılı ülkeler de listede yer alıyor: Fransa (49), Almanya (38), İngiltere (26), Avustralya (11), Kanada (7). ABD’den katılımın olmaması dikkat çekiyor.