Etiket: Algılar

  • Kağızman’da Türk Halk Müziği’nde “Çalgılar Ve Algılar” Müzik Dinletisi

    Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Devlet Konservatuarı Müdürlüğü ile Kağızman Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü’nce ortaklaşa düzenlenen Türk Halk Müziği’nde ‘Çalgılar ve algılar’ müzik dinletisinde duyu seli yaşandı.

    Devlet Konservatuarı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Aşkın Çelik ile Karabük Üniversitesi Öğretim Elamanı Okutman Can Doğan’ın hazırlayıp sahneye koydukları Türk Halk Müziği’nde ‘Çalgılar ve Algılar’ müzik dinletisi katılımcıları adete büyüledi. Yrd. Doç. Dr. Aşkın Çelik ve Karabük Üniversitesi’nden Can Doğan’ın ‘Karakoyun’ isimli hikayeyi kaval eşliğinde anlatması salonu dolduran öğrencileri hüzünlendirdi.

    Kağızman Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin yoğunlukta katıldığı müzik dinletisinde birlik beraberlik mesajları verildi. Türk Halk Müziği’nde ‘Çalgılar ve Algılar’ ele alınarak, müziğin insan hayatındaki yeri anlamı anlatıldı. Salonda bulunan öğrencilerden 5’i sahneye davet edilerek, ‘Çalgılar ve Algılar’ hakkında düşünceleri sohbet ortamında katılımcılarla paylaşıldı. Aşkın Çelik ve Can Doğan’ın bağlama ile kaval eşliğinde seslendirdiği türkülere sahneye davet edilen kız öğrenci de eşlik etti. Yrd. Doç. Dr. Aşkın Çelik ve Okutman Can Doğan, öğrencilere birer tane kaval da hediye etti.

    Program daha sonra KAÜ Devlet Konservatuarı öğrencilerinden oluşan grubun seslendirdiği bir birinden güzel Türklülerle devam etti.

    Kağızman Meslek Yüksek Okulu Müdürü Ramazan Oğul, Yrd. Doç. Dr. Aşkın Çelik ile Karabük Üniversitesi okutmanı Can Doğan’a hazırladıkları programdan dolayı teşekkür etti.

    Ramazan Oğul, “Müzik yeri geldiğinde insanı düşündürür. Hüzünlendirir. Yeri geldiğinde ise eğlendirir. Müzik bir kültürdür, müzik insanların yozlaşmaması değerlerini yitirmemesi, geçmişi ile gelecek arasında köprüleri, kurulmasını sağlayan en önemeli araçtır” dedi.

    Oğul, “Globalleşen dünya ve hızla gelişen teknoloji ile beraber, getirdiği en önemli sorunlardan birisi sanatsal ve kültürel değerlerin erozyona uğramasıdır. Müzik sanatı günümüzde bu kültürel erozyonun en yoğun hissedildiği alanların başında gelmedir. Özellikle genç bireylere hazırlanan müzik yayınlarının özellikle kültürel değerlerden uzak olması, geleceğimizin en önemli teminatlarından olan geçlerimizin kendi kültürlerine yabancılaşmasına maalesef yol açmaktadır” diye konuştu.

    Program sonrasında Okul Müdürü Ramazan Oğul, Yrd. Doç Dr. Aşkın Çelik’e çiçek takdim etti. Çelik’te aldığı çiçeği, müzik grubuna verdi.

    Katılım yoğun olduğu programda katılımcıları duygulandıran ve Aşkın Çelik ile Can Doğan’ın kaval eşliğinde anlattığı ‘Karakoyun’ hikayesi:

    “Urfa’ya bağlı Yaylabağı köyünün korusuna göçebe bir Türkmen beyi çadır kurar. Bunun çok güzel bir kızı vardır. Bu kız köy korusunda sarı saçlarını rüzgara vererek kendi koyunlarını otlatmaya çıkarmaktadır.. Türkmen kızı narin, ince yapılı şirin ve haşin; ay kadar güzel bir kızdır. Yaylabağından bir çobanda yine bu koruda koyunlarının otlatmaktadır. Çoban çok güzel kaval çalmaktadır. O muhitte ondan güzel kaval çalmasını bilen yoktur.

    Çoban bir gün koruda koyunlarını otlatırken Türkmen kızını görür ve ona aşık olur. Türkmen kızı da bu sevgiye karşılık verir. Bundan sonra koruda sık sık buluşmaya başlarlar.

    Türkmen kızıyla çobanın aşkı kısa sürede köyde dilden dile yayılır. Türkmen beyinin kulağına kadar gider bu söylenti. Çobanı yanına çağırtır. Ona kızını verebileceğini ama bir şartı olduğunu söyler. Bir hafta koyunlarını ağıla kapatacaksın ve onlara tuz yalatacaksın ve sonrada köy halkının gözü önünde köy yakınındaki dereye götürecek ve koyunları su içirmeden dereden çevireceksin eğer başarırsan sana kızımı vereceğim der.

    Çoban, beyin şartını kabul eder. Bir haftanın sonunda ahırın kapısı açılır koyunlar yerini çok iyi bildikleri dereye doğru gitmeye başlar. Çoban kavalının alıp çalmaya koyulur. Onun yanık sesini duyan koyunlar bir haftalık açlık ve susuzluğu unutur, suya yaklaşırlarsa da içmeden dönerler. Yalnız bir Karakoyun dereye girer dudaklarını suya değdirir, fakat içmez. Daha sonra başını kaldırıp çobana bakar ,oradan da sürüye katılır. Koyunlardan çok emin olan çoban karakoyunun bu hareketi karşısında bir hayli korkar. Ama sonunda Türkmen beyinin sözleriyle kendine gelir.

    Şartımı yerine getirdin sana kızımı vereceğim lakin şu karakoyunu merak ettim neden ağzını suya değdirdi der.

    Çoban; “Bu karakoyunun anası çok haşindi etraftaki tarlalara zarar verirdi. Bir gün yine tarlada yakalayıp sopamla beline vurdum işte bu Karakoyun o sırada vakitsiz dünyaya geldi anası da bu doğumda öldü. Bunun için Karakoyun benden intikamını almak istedi. Ama oda kavalımın sesine uyup sürüden ayrılmadı.”

    Türkmen beyi çobanın şartını yerine getirdiğini kabul ederek kızını çobanla evlendirir. Kendiside göçebeliği bırakıp Yaylabağı köyüne yerleşir.”

  • İtso Başkanı Yılmaz: “Demir-çelik Sektörünün Bittiği Şeklindeki Algılar Söz Konusu Değil”

    İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) Başkanı Levent Hakkı Yılmaz, demir-çelik sektörünün bittiği şeklindeki algıların söz konusu olmadığını belirterek, bu durumun sanayicilerin yabancı ortaklarını tedirgin ettiğini söyledi.

    İTSO Başkanı Levent Yılmaz, İTSO Konferans Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin en büyük 100 sanayi şirketi arasında gösterilen Nursal Çelik’in üretim faaliyetini durdurmasının bütün sektörün sorun yaşıyormuş gibi bir algı oluşturduğunu kaydetti. Bu durumun sektörde faaliyet gösteren sanayicilerin yabancı ortaklarını da tedirgin ettiğini ifade eden Yılmaz, “Demir-çelik sektöründe problem yaşanıyor, sektör çökecek ve bitmiş gibi algıların oluşturulmasını istemiyoruz. Odamızın üyesi olan bir arkadaşımızın fabrikasının yaşamış olduğu bir problemi bütün sektörün yaşıyormuş gibi algılanmasını doğru bulmayız. Sektördeki fabrika sahibi arkadaşlarımızla görüştüm. Onlar da sektörlerinde işçi çıkarmak gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirttiler. En az 6-7 fabrika sahibiyle görüştüm. Onlar da böyle bir algının oluşturulmasından rahatsızlar. Demir-çelik sektörü bitti şeklinde algılar var. Böyle bir şey söz konusu bile değil” diye konuştu.

    Yılmaz, sektörde oluşacak bir problemin çalışanlar ve aileleriyle yaklaşık 18 bin kişiyi etkileyeceğini belirtti.

  • KTÜ’de “AB Ve Türkiye; Algılar Ve Gerçekler” Konferansı

    Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) düzenlenen “AB ve Türkiye: Algılar ve Gerçekler” konulu oturumda KTÜ’lü öğrenciler, Avrupa Birliği ülkelerinde görev yapan gazeteciler ile bir araya geldi.

    KTÜ’de ‘22. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Gazeteciler Konferansı kapsamında düzenlenen oturuma KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öncülük etti. KTÜ Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen oturumda konuşmacı olarak AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilciliği Direktörü Stefano Manservisi, AB Türkiye Büyükelçisi Hansjoerg Haber, İngiliz Financial Times’tan David Gardner, Fransız Liberation gazetesinden Marc Semo, İtalyan La Repubblica gazetesinden Marco Ansaldo, İspanyol El Pais’ten Juan Carlos Sanz, Romen Jurnalul National’dan İrına Stoica katıldı.

    Öğrenciler AB’li gazetecilere özellikle Fransa ve Türkiye’de yaşanan terör olaylarıyla ilgili sorular yöneltti.

    AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilciliği Direktörü Stefano Manservisi, Türkiye’nin AB’ne girme süreciyle ilgili olarak “Ya, Türkiye ile Avrupa Birliği olarak beraber ve güçlü kalacağız ya da ayrılacağız ve zayıflayacağız” ifadesini kullandı.

    Yeni fikirler ortaya koyabilmek için burada olduklarını ifade eden Stefano Manservisi, “Düşünmek, eleştirebilmek, yeni fikirler ortaya koyabilmek, nereye gittiğimizi analiz edebilmek için buradayız. Dolayısıyla beraberce karşılıklı göğüs germemiz gereken zorluklar nelerdir ? Bunun için ne yapmamız gerekir ? Mesela sınırlarımızı hep beraber muhafaza etmeliyiz. Karşılıklı bilgi paylaşabilmeliyiz. Halklar düzeyinde de toplumumuzun ürettiği radikalizasyonun yeni formalarıyla beraberce mücadele edebilmeliyiz. Bu çok uzun vadeli ve daha yakın bir ilişki gerektirir. Avrupa Birliği’nde insanların Türk halkını anlayabilmesini sağlamamız lazım. AB’deki halkın Türk halkını anlayabilmesi için Avrupa’daki gazeteciler aracılığıyla onlara Türk halkını anlayabilecekleri perspektifi sunabilmemiz gerekir. Ayrı ayrı olunduğunda zayıf olacağız. Ya, Türkiye ile Avrupa Birliği olarak beraber ve güçlü kalacağız ya da ayrılacağız ve zayıflayacağız” dedi.

    “İSLAMİYETİ TERÖR SALDIRISIYLA İLİŞKİLENDİRMEK APTALCA BİR ŞEY”

    Avrupa Birliği ülkelerinde İslam ile terörizmin ilişkilendirilmesi konusunda bir soruyu cevaplayan Stefano Manservisi, ““Burada düşüncelerimizi tartışıyoruz. Gerçekten de ’evet’ AB topluluklarında İslam ile terörizm ilişkilendirildi. Bu kötü bir şeydi. Çünkü bu doğru değil. Müslüman ülkeler, Müslüman yetkililer, bunu dile getiriyorlar. Ama AB bünyesinde çalışanlar da gerçeğin bu olmadığı farkındalar. Bunu görüyorlar ama bu saldırıları yapanların hepsi AB ülkelerinin vatandaşlarıydı. İşte bu realite toplumlarımızı yönlendiren şey. Bu yanlış, aptalca şey! Yani dini, terör saldırısıyla ilişkilendirmek aptalca bir şey” diye konuştu.

    Fransız Liberation Gazetesi’nden Marc Semo ise öğrencilerin Ankara ve Paris’de yaşanan bombalı terör saldırıları ile ilgili sorularını cevaplandırdı. Semo, Suriye’deki iç karışıklıktan sonra Paris ve Ankara’nın çok güçlü bir şekilde Beşer Esed’in görevden ayrılmasını ve gitmesini istediğini ifade ettiğini hatırlatarak “Ankara’daki patlamadan sonra Avrupa’nın her yerinde dayanışma mesajları Türk yetkililerine aktarıldı. Herkes çok iyi bir şekilde şunu anladı; bu tehdit herkes için. Suriye’deki iç savaşın başladığı günden buyana Fransa ile Türkiye arasındaki bakış açısı bu konuyla ilgili neredeyse aynı. Paris ve Ankara çok güçlü bir şekilde aynı şeyi istedi, destekledi. O da Beşer Esed’in görevden ayrılması, gitmesi. İşte bu doğrultuda demokratik isyan için destek veren iki ülke Türkiye ve Fransa olmuştur” şeklinde konuştu.

    “OLUP BİTENİ ÇOK İYİ ANLAYABİLİYORUZ”

    “İşte bütün bunların neticesinde neyi çok iyi anlıyoruz. Olup biteni artık çok iyi anlayabiliyoruz” diyen Semo “Bu sebepten ötürü bizler de terör saldırısına maruz kaldık Fransa’da. Teröre karşı mücadele etmek gerekiyor bu net. Açık konuşacak olursam Avrupa’daki bakış açısıyla ilgili şunu söyleyebiliriz. IŞID’le DAİŞ ilgili Türk yetkilileri bakış açısı bir fark oluşturuyor. Türkiye birkaç yıl önce bu koalisyona dahil oldu ancak etkin bir şekilde Türkiye’de koalisyona dahil olması bu yılın Temmuz ayında gerçekleşti etkin bir şekilde katılımı. Türkiye’deki yetkililer için öncelik Fransa için yada ABD için öncelikle aynı değil. İşte bu sebepten ötürü de Kürt Sorunu var. Kürt sorunu ve PKK ve terörizm bir tehlike. DAİŞ kadar büyük bir tehlike Türkiye için. Eğer Türkiye bugün DAİŞ’e karşı daha dahil olmuşsa fazla Ankara’daki bomba saldırısından sonra herkes için tehdit olduğunu anlamış durumda. Ancak Ankara’daki patlamadan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki ’bu terörizm kokteyl’ PKK, DAİŞ ve Suriye’deki gizli servis buna dahil olmuştur. İşte bu bakış açısıyla ifade tarzı ile farklılıklar da bu noktalardan ortaya çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.