Etiket: alacaktır”

  • Bakan Koca: ”Türkiye dünyada sağlık statüsünün geliştirilmesi sürecinin merkezinde yer alacaktır”

    Bakan Koca: ”Türkiye dünyada sağlık statüsünün geliştirilmesi sürecinin merkezinde yer alacaktır”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ”Türkiye dünyada, özelde Avrupa’da sağlık statüsünün geliştirilmesi sürecinin sağında veya solunda değil yeni dönemde tam merkezinde yer alacaktır” dedi.

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, Türkiye ziyareti kapsamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısı sonrasında soruları yanıtladı.

    Bir basın mensubunun, ”DSÖ ile iş birliğini yeterli görüyor musunuz? Salgın yönetimi konusunda ayrıştığınız konular var mı?” sorusuna cevap veren Bakan Koca, Türkiye’nin DSÖ ile sadece pandemi döneminde değil sağlığın tüm alanlarında her zaman iş birliği içerisinde olduğunu, pandemi sürecinde her ay rutin telekonferansla bilgi alışverişinde bulunulduğunu aktardı.

    Pandemi sürecinin hızlı gelişen bir süreç olduğunu vurgulayan Koca, “Bu süreçte uygulamaların farklı olması dünyada doğal. Önemli olan bu uygulamaların bilim süzgecinden geçiyor olmasıdır. Bilim süzgecinden geçen bu farklılıklar bizi orta noktada buluşturacaktır. Burada asıl hedef, insan sağlığı. Temelde Covid ile mücadele ve Covid pandemisini ana hedef olarak yenmek olacaktır. DSÖ’nün yeni dönemde özellikle acil durumlarda daha proaktif bir yapıya dönmesini bekliyoruz. DSÖ’nün bu yeni dönemde doğrularıyla, yanlışlarıyla, başarılarıyla, başarısızlıklarıyla tekrar değerlendirildiği küresel bir istişare dönemine geçmek gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye dünyada, özelde Avrupa’da sağlık statüsünün geliştirilmesi sürecinin sağında veya solunda değil yeni dönemde tam merkezinde yer alacaktır” açıklamasında bulundu.

    Türkiye’nin sürecin başarıyla yönetilmesinde üç önemli nokta olduğunu ifade eden Kluge, “Birincisi, siyasi liderlik; ikincisi, doğru politikaların karara bağlanması ve uygulanması; üçüncüsü de hız. Kararların hızlı şekilde alınması ve uygulanması önemli. Bu konularda, Türkiye ile AB ülkeleri arasında çok büyük farklılıklar olduğunu gözlemledim. Türkiye ölüm ve vaka oranlarında nisandan bu yana yüzde 70’in üzerinde düşüş kaydetti. Bunun, AB’nin güvenli seyahat edilecek ülkeler kriterleri arasına girdiğini düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

    Kluge, Türkiye’nin test sayısını iki kattan fazla arttırdığına dikkat çekti. Türkiye’nin yaşlı nüfusun korunmasında alınan önlemler sayesinde önemli bir başarıya imza attığını ve Avrupa’da bazı ülkelerde bu konu felaketler yaşandığını bildirdi.

    AB’nin yayımladığı seyahat kısıtlaması

    Kluge, Covid-19 nedeniyle AB’nin yayımladığı seyahat kısıtlamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine DSÖ’nün ülkelere sınır geçişlerinin güvenli şekilde nasıl gerçekleştireceği konusunda kılavuz ve tavsiyeler yayınladığını ancak sınırların kapatılması ve kısıtlanması ile ilgili nihai kararın her ülkenin kendi yönetimine ait olduğunu ifade etti.

    Türkiye’deki durumun iyiye gittiğini ve mevcut koşulların sınırların açılmasına olanak sağlayacak şekilde olduğunu Alman yetkililere bildirdiğini aktaran Kluge, “Türkiye’deki durumun iyiye gittiğini ve mevcut koşulların sınırların açılmasına olanak sağlayacak şekilde olduğu görüşlerimi kendilerine (Alman yetkililere) bildirdim. Benim burada bulunmamdan ve duruma bizzat şahit olmamdan memnuniyetlerini ifade ettiler. DSÖ Avrupa Bölgesi ülkeleri arasında hiçbir ülkede halk sağlığı önlemlerine bu derece riayet edildiğini görmedim. Gerek fiziksel mesafe, gerekse maske ve dezenfektan kullanımı olsun, büyük çapta ve çok özenli şekilde bu kurallara riayet edildiğine şahit oldum” diye konuştu.

    Sağlık Bakanı Koca, Kluge ile İstanbul’da hayata geçirilecek “İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlık DSÖ Ofisi” sözleşmesini imzaladı.

  • Başkan Deniz: “Haysiyet cellatları hem delegeden hem mahkemeden dersini alacaktır”

    Eğitim-bir-Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, kendisi ile ilgili bir internet sitesinde çıkan haberin gerçeği yansıtmadığını belirterek, haysiyet cellatlığı yapanların gereken dersi alacağını vurguladı.

    Eğitim-Bir-Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, bir internet sitesinde kendisinin Eğitim-Sen’e 2003 yılında üye olduğu yönünde haber yayınlanması üzerine bunu sert dille yalanladı. Ali Deniz ayrıca, mahkemeden bu haberin kaldırılması için karar çıkarttı. Ali Deniz, kendisinin 2003 yılından beri Eğitim-Bir-Sen üyesi olduğunu, Eğitim-Sen’e hiç üye olmadığıyla ilgili belge ve yazıları basınla paylaştı.

    Konuyla ilgili açıklamada bulunan Ali Deniz, “Zirveden Yeni Ufuklara yol almak için dört yıl süren bir yönetim sürecinden sonra sendikal mücadelemize yol arkadaşlarımızla birlikte devam etme kararı almış ve bu kararımızı kamuoyu ile paylaşmıştık.

    Yaklaşık bir aydır sahada üyelerimizi ziyaret ederek, destek ve teveccühlerini talep ettik. Öncelikle bu süreçte bize destek veren ve teveccüh gösteren herkese teşekkür ediyorum. Hiç kimseyi hedef almadan, ötekileştirmeden, kutuplaşmaya sebep olacak herhangi bir ifade kullanmaktan haya ederek, Şube Başkanı olmanın yüklediği sorumluluğun farkında olarak bir demokrasi şöleni havasında seçim çalışmalarımızı yürütüyoruz.

    Ancak delege seçimlerine birkaç gün kala delege iradesinin aleyhlerinde oluştuğunu gören ve telaşa kapılan bazı nifak merkezleri hareketlenmeye başlamış, sendikamıza ve şubemize her fırsatta saldıran bir haber sitesini tetikçi olarak kullanarak, son süreçte devletimizin bekasına taarruzda bulunan FETÖ’nün kumpaslarını andıran yöntemlerle, yalan ve iftira içerikli, mesnetsiz ve düzmece iddialarla haysiyet cellatlığına soyunmuştur” dedi.

    Ali Deniz açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Söz konusu nifak merkezleri eliyle 3.10.2018 tarihinde bir internet sitesinde ‘Eğitim-Sen Üyeliğinden Utanan Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Kayıtlarını Sildirmiş. Eğitim-Bir-Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, Eğitim-Sen üyeliğini MEBBİS hesabından ve özlük dosyasından kaldırtmış’ başlıklı bir haber yayınlanmıştır. Bahse konu haberde, şahsımın adı açıkça zikredilmek suretiyle gerçekte var olmayan sendika üyeliğim gerekçe gösterilerek şahsıma yönelik gerçekte var olmayan birtakım siyasi görüşler ileri sürülmüştür. İktidar değişikliği gerekçe gösterilerek ‘iktidarsız’ tabiri kullanılarak sendika değiştirdiğim ileri sürülmüş, hiçbir bilgi, belge ve delil olmaksızın geçmişimi sildiğim iddia edilmiş, özlük kayıtlarıyla oynadığım ileri sürülmüş, kayıtları yok etmeye çalıştığım iddia edilmiştir. Söz konusu iddialar, belgesiz, mesnetsiz, dayanaksız, gerçeğe aykırı ve afaki olmakla beraber kamuoyu nezdinde şahsımın yıpratılması hedeflenmekte, şahsımın itibarı zedelenmekte, haber verme kastı aşılıp iftira boyutuna varılmakta ve kişisel haklarıma karşı bir saldırıda bulunmaktadır. Adı geçen haber sitesinin elinde iddialarına ilişkin ne bir belge ne de bir somut ve teyit edilmiş bilgi yoktur. Tamamen ‘çamur at izi kalsın’ düsturuyla hareket edilmiştir.

    Şahsım hakkında 31.05.2003 tarihinde 191047 Eğitim-Sen Adıyaman Şubesine üye olduğum yönünde ekran görüntüsü verilerek haber yapılmıştır. Eğitim-Sen’e üye olmak amacıyla doldurduğum ve imzaladığım herhangi bir üyelik başvuru formu olmamıştır. Konuyla ilgili müracaatımıza cevaben Eğitim-Sen Adıyaman Şubesi’nin 04/10/2018 tarih ve 51 sayılı yazılarında şahsıma ait üyelik ve istifa formunun arşivlerinde bulunmadığı belirtilmiştir.

    Kaldı ki şu anda Şube Başkanlığını sürdürdüğüm Eğitim-Bir-Sen’e 31/05/2003 tarihinde üyeliğim söz konusu olup bunu belgeleyen bilgi ve ıslak imzalı üyelik formu sendikamız arşivinde mevcuttur. 2007-2014 yılları arasında Eğitim-Bir-Sen Adıyaman Şube Yönetim Kurulunda görev aldım. 2014 yılından bu yana Şube Başkanlığı görevini yürütmekteyim ve başkanlığa yeniden adayım.

    Hiçbir zaman Eğitim-Sen geçmişim olmadı. Ben buradan hodri meydan diyorum. Elinizde ne kadar iftira malzemesi varsa buyurun. Bu iftira kampanyalarının Ankara boyutunu da iyi biliyorum. Burada tutunamayanlar iftira ile de asla menzillerine varamayacaklar, hedeflerini tutturamayacaklar.

    Kişisel bilgilerimin bu sendikaya nasıl ulaştığı ve kamuoyuyla paylaşılması hakkında hukuki süreçleri de başlattım. Bu iftirayı atanlar hakkında da dava açacağım. Bugün sözde habere erişimin engellenmesi için Sulh Ceza Hakimliği’ne başvuruda bulundum ve Adıyaman Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/3481 sayılı kararı ile söz konusu habere erişimin engellenmesi ve haber içeriğinin yayından çıkarılmasına karar verilmiştir. Benim evrakta sahtecilik yaptığımı, Eğitim-Sen’e üye formunu yok ettiğimi, MEBBİS kayıtlarını sildirdiğimi söyleyenler bu iddialarını ispatlamazlarsa müfteridirler.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi yok farz eden Kuzey Irak MGK’da dersini alacaktır”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’yi yok farzeden Kuzey Irak Milli Güvenlik kurulundan dersini alacaktır” dedi.

    Amerika Birleşik Devletleri’nde gazetecilere kaldığı otele girerken açıklamada bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, S-400 füzeleri konusunda NATO Genel Sekreteri ile Stoltenberg ile aynı görüşleri paylaştığını belirterek, “Herkes kendi iç düzenlemelerinde serbesttir. Bu noktadaki kararı herkes kendi verir. Ve bu şekilde de bu görüşmemizi yaptık. Bu konuda ayrıca da herhangi bilgi alışverişi ile alakalı da Genelkurmayı Brüksel’e gönderip ayrıca bilgilendirileceklerdir” şeklinde konuştu.

    ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşme üzerine sorulan bir soruyu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yemek masasında o kadar detaylı konuları görüşme imkanımız olmadı. Sadece Perşembe günü kendisiyle ikili, kısmen de heyetler arası ama ağırlıklı ikili olur bir görüşmemiz olacak. Ondan sonra karşılıklı olarak açıklamamızı yaparız” ifadelerine yer verdi.

    “BM Myanmar konusunda eskiye göre farkındalık içerisinde”

    Birleşmiş Milletlerin Myanmar konusunda eskiye göre bir farkındalık içerisinde olduğunu gördüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunlara yer verdi;

    “Düzenlediğimiz toplantıya devlet başkanı olarak İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani, Başbakan olarak Pakistan ve Bangladeş, Endonezya Devlet Başkanı Yardımcısı katıldı. Bunun dışında devlet başkanı yardımcıları ve Dışişleri Bakanları katıldılar. Orada başta şahsım olmak üzere toplantımızı yaptık. Ben toplantılar için ayrıldım. Daha sonra toplantının sonunda bir deklarasyon yayınlandı. Temenni ederiz ki bu deklarasyonu hayata geçiririz.”

    “K. Irak’ın yaptığını kendilerini sıradan değil candan sayan Türkiye Cumhuriyeti Devletini adeta yok farz etmek olarak görüyoruz”

    22 Eylül’de yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısının içeriği ile ilgili açıklama yapmasının yanlış olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti;

    “Neler görüşüleceğini MGK toplantısından önce açıklama durumuna gelirsek bu ciddi bir yanlış olur. MGK toplantısında malum gerek hükümetin gerekse silahlı kuvvetlerin temsilcileri var. Hepsi orada konu ile ilgili düşüncelerini açıklayacaklar. Bu düşüncelerin açıklanması olarak Milli Güvenlik Kurulu olarak hükümete kararımızı teklif edeceğiz. Daha sonra da bakanlar kurulunda görüşmeler yapılmak suretiyle, hem bunu değerlendirecek. Biz kararlılığımızı ortaya koyacağız.

    Kuzey Irak yerel yönetimini bugüne kadar hiç yalnız bırakmadık. Her zaman yanında olduk. Her türlü desteği verdik. Bu kadar desteği veren ve kendilerini sıradan değil candan sayan Türkiye Cumhuriyeti Devletini adeta yok farz etmek olarak görüyoruz bu yaklaşımı. Bu konudaki son nihai düşüncelerimizi Milli Güvenlik ve Bakanlar Kurulu kararıyla açıklayacağız. Bunu görmelerinde fayda var diye düşünüyoruz.

    “Artık TEOG ile ilgili nokta konulmuştur. Sırada Üniversite imtihanları var”

    Ortaokul öğrencilerini ve ailelerini yakından ilgilendiren TEOG konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TEOG ile ilgili düşüncemi açıkladım. Sayın Başbakan ile de konuştum. Milli Eğitim Bakanı da imtihan olmayacağını söylemiştir. O zaman mesele bitmiştir. Konuyla ilgili olarak biz bir defa çocuklarımızı bindirilmiş kıtalar olarak görmek istemiyoruz. İmtihan kıskacı altında çocuklarımızın bitmesini tükenmesini görmek istemiyoruz. Hazırlıklarımız var ve bu hazırlıklarımızın hepsini Milli Eğitim Bakanlığımız vasıtasıyla zaten açıklayacaktık. Ama aileler çocuklar rahat etsin derslerine odaklansınlar. Gerek Orta öğretimde gerek Lisede canla başla kendi performanslarını ortaya koyarak üniversiteye gidecekler.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda Üniversite sınavları konusunda da bir çalışmamız olacağını, YÖK’ün bu konuda çalıştığını bildirdi.

  • Prof. Sofuoğlu : “Türkiye, bu çift başlı yapıyı yaşamasa çok daha büyük hızlı mesafeler alacaktır”

    Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, “Türkiye bu çift başlı yapıyı yaşamasa çok daha büyük hızlı mesafeler alacaktır” dedi.

    Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Dörtyol İlçe Başkanlığı tarafından Hatay’ın Dörtyol ilçesinde düzenlenen “Dış Müdahaleler ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi” konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, ülke olarak bulunduğumuz konum itibari ile muhteşem bir güç potansiyeline sahip olduğumuzu ve bunun farkında olan batılıların bizi uyandırmamak için 94 yıldır çaba sarf ettiğini söyledi. Tarihi bir sürece doğru girildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sofuoğlu, “Yedi düvelin üzerimize geldiği bir süreci yaşıyoruz. Karşımızda vahşi bir Avrupalı var. Bulunduğumuz konum itibariyle muhteşem güçlü bir potansiyelimiz var. Batılılar bunun farkında, bu nedenle bizi uyandırmamak için 94 yıldır ellerinden geleni yapmaktalar. Yüz yıllık Lozan’ın antlaşmasının sona erdiği 2023 yılına gidilirken batılılar bize karşı hep hile içerisinde bulunduğundan, asıl mesele bizden istedikleri anlaşmaları imzalayabilecek liderleri işbaşına getirmek istiyorlar” dedi.

    Bölgemizde ve Müslüman ülkelerde yaşanan olayların da tesadüf olmadığını vurgulayan Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu, İsrail’de bugüne kadar 17. başbakan görev yaparken bizde 65. hükumet 39. başbakanın işbaşına geldiğine dikkat çekti. “Onlarda istikrar var da niye bizde yok?” diye soran Prof. Sofuoğlu, şöyle devam etti:

    “Bize çift başlı bir hükumet yapısını getirdiler. Çünkü bunlar sürekli birbiriyle çatışsınlar, sürekli kavga halinde olsun istediler. Cumhuriyetten günümüze Atatürk de dahil olmak üzere cumhurbaşkanı ile başbakanlarımız arasında anlaşmazlıklar yaşanmış. Ülkemizde 25 günlüğüne hükumetler kuruldu. Yazık değil mi bu millete. Oysa ülkemiz hükumetlerden hizmet beklerken çift başlılıkta ısrar etmek niye? Olmuyor işte kardeşim, yürümüyor. Ülkemizdeki bu çift başlılık biran önce kaldırılmalı. Gelişmiş ülkelere bakınız bir tek lider vardır. İşte bunlardan dolayı ülkemiz için Cumhurbaşkanlığı Sistemi önemlidir. İster sağdan gelsin ister soldan gelsin bir lider olsun. Eğer Türkiye bu çift başlı yapıyı yaşamasa çok daha büyük hızlı mesafeler alacaktır.”

    Prof. Sofuoğlu, toplantıda 16 Nisan’da yapılacak olan anayasa maddeleri değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni içeren halk oylaması ile ilgili hükUmet sisteminin neler getirdiğine de detaylı olarak anlattı.

  • Numan Şeker: “Eğitim müfredatının değişmesi için sunulan rapor, gelecek nesillerin yetiştirilmesinde önemli rol alacaktır”

    Memur-Sen Bursa İl Temsilcisi ve Eğitim Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Numan Şeker, eğitim sisteminde müfredatın demokratikleştirilmesine yönelik 50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşan 9 komisyonun hazırladığı raporun gelecek nesillerin yetiştirilmesinde önemli rol oynayacağını söyledi.

    Türkiye’deki eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi adına çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç olduğunu belirten Numan Şeker, eğitim sisteminin çoğulcu ve demokratik farklılıklara imkân tanıyan, ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede, eğitim sistemini düzenleyen anayasadan başlanarak ilgili tüm mevzuat değiştirilmesi adına aylarca süren titiz bir çalışma neticesinde, 50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşturulan 9 komisyonun rapor hazırladığını belirten Şeker, “Yıllardır, nasıl bir müfredat ve eğitim sistemi istediğimizi, önerilerimizle birlikte dile getiriyoruz. Bugünün ve geleceğin nesillerini yetiştirmenin en değerli yatırım olduğunun bilincinde olarak, eğitim çalışanlarının sosyal ve özlük haklarının yanında her türlü eğitim meselemize ilişkin araştırma ve arayışlara dönük çalışmalar yapmayı da kendimiz için millî bir sorumluluk gördük. İthal programlarla, millî ruhtan yoksun müfredatlarla sorunlarımızı çözemeyeceğimiz, medeniyet değerlerinden habersiz nesillerle muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağımız gerçeğinin altını çizdik. Eğitimin asıl amacı ve işleyişinin çocuklarımıza öğreteceğimiz bilgi, onlara kazandıracağımız erdemli davranışlar, aşılayacağımız millî bir ruh, yerli bir kimlik ve evrensel felsefi değerlerle gelişmiş bir kişilik tamamıyla müfredatla ilgilidir” şeklinde ifade etti.

    Başkan Şeker, “Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir kimlik, ulus ve devletin oluşturulmasını hedefleyen bu modernleşmeci proje, Kemalizm olarak tanımlanmıştır. Kemalizm, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitim sisteminin üzerindeki kurucu etkisini sürdürmüştür. Bu ideoloji, devleti bireye önceleyen, farklılıklara izin vermeyen ve tek tipçi bir eğitim anlayışını dayatmaktadır. Söz konusu sözleşmelerde, eğitim hakkı, insanlar arasında yaş, cinsiyet, renk, dil, din, ırk yönünden bir ayrım gözetmeksizin tüm insanlara tanınmıştır. Bu sözleşmelere göre, çocuğun eğitim ve öğretiminden birinci derecede anne ve baba sorumluyken, eğitim ve öğretime ilişkin düzenlemeleri yapmak devletin görevidir. Son yıllarda eğitim sisteminde atılan adımlarla, askeri müdahaleler döneminde kurulan eğitim sistemi restore edilmeye çalışılsa da, halen kurucu yasal belgelerle var olmaya devam etmektedir. Tek tipçi, vesayetçi, doğrudan askeri müdahale dönemlerinin insan anlayışını sürdürmeye dayalı bir endoktrinasyon, eğitim sisteminde hâkimiyetini sürdürmektedir. Başta ilgili mevzuat olmak üzere, eğitim sisteminin insan haklarına duyarlı ve muhtelif toplumsal kesimleri dışlamayacak şekilde yeniden kurgulanmasına ihtiyaç vardır. Böylece, farklılıklara saygı temelinde Anadolu’da yaşayan bütün vatandaşları birbirine bağlayan ortak bir kültürün inşa edilmesi mümkündür” dedi.

    Numan Şeker, “Eğitim Bir-Sen olarak, baskıcı, aşırı ideolojik, tek tipçi ve farklılıklara izin vermeyen bir eğitim sistemi yerine, öğrencilerimizin kendi değerleriyle barışık yetişmesini, kendilerini en iyi şekilde gerçekleştirebilmelerini, yeni gelişmelere açık olmalarını ve böylece dünyayla rahatlıkla rekabet edebilmelerini sağlayacak bir eğitim sistemi istiyoruz. Bundan dolayı, kendine güvenen, araştıran, sorgulayan, kendi iradesine sahip çıkan ve herhangi bir ideolojiye körü körüne bağlı olmayan, demokratik ve farklılıklara saygı duyan fertlerin yetişmesi için müfredat reformunun yapılmasını gerekli görüyoruz. Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç vardır. Eğitim sistemi, bir yandan çoğulcu, demokratik, farklılıklara imkân tanıyan bir çerçeveye, diğer yandan da ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanmalıdır. Dahası, müfredatın ayrımcı, dışlayıcı, sabit fikirli yaklaşımı reddeden bir felsefede yeniden yapılanmasına ihtiyaç vardır” diye konuştu.

    Ayrıntılı öğretim programları yerine standartlar benimsenmesi gerektiğini belirten Şeker, “Öğretim programları her bir düzey için bir ana yeterlilik çerçevesini ve asgari standardı oluşturacak kazanım hedeflerini belirlemeli, bununla yetinmelidir. Türkiye’de din ve ahlak eğitimi, OECD ülkelerinde olduğu gibi birinci sınıftan itibaren verilmelidir. Öğretim programlarında yer verilecek konular hayatla ve ihtiyaçlarla ilişkili, öğrenmeyi özendirici ve ilgi uyandırıcı olmalıdır. Öğretim programları ve merkezi sınavlar arasında ahenk sağlanmalıdır. Merkezi sınavlar, öğretim programlarındaki amaçlar ile ölçme ve değerlendirme tavsiyeleriyle uyumlu hale getirilmelidir. Bu çerçevede, çoktan seçmeli sınavlara ek olarak gerek geleneksel gerekse tamamlayıcı ölçme ve değerlendirme yaklaşımları kullanılmalıdır. Haftalık ders saatleri ve özellikle temel derslere ayrılan süreler azaltılmamalıdır” şeklinde konuştu.