Etiket: Akpınar’dan

  • Akpınar’dan taş ocağı eylemcilerine tam destek

    İzmir’de Karagöl yakınlarında açılması planlanan taş ocağına karşı mücadele eden Emiralem Çevre ve Dayanışma Platformu, mahkemeden çıkan yürütmeyi durdurma kararı üzerine Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’ı ziyaret etti. Bölge halkıyla çevre gönüllülerine tam destek veren Akpınar, “Bu direnişte yanınızdayım” dedi.

    Menemen’in Değirmendere mevkisi, Yamanlar Karagöl yakınlarında kurulmak istenen kalker ocağı için verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’ kararının iptali için açılan davadan yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Mahkeme, dava sürerken ağaç kesimlerinin başladığı bölge için uygulamaya devam edilmesinin, hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacağına hükmetti. Emiralem Çevre ve Dayanışma Platformunu oluşturarak taş ocağına karşı mücadele veren bölge halkı ve çevreciler, kararı sevinçle karşıladı. Avukatlar ve bölge sakinlerinin aralarında bulunduğu platform üyeleri, süreci değerlendirmek üzere Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’ı ziyaret etti.

    “Örgütlü mücadele yürütmek zorundayız”

    Çevre gönüllülerine gösterdikleri eylem için teşekkür eden Başkan Akpınar, “Ne yazık ki küresel sermaye durmuyor. Kentleri katlettiği gibi, doğal kaynaklarımızı ele geçirmek, doğamızı katletmek için çaba gösteriyor. Çevresine duyarlı olan, geleceğine sahip çıkmak isteyen insanlar da bu çabayı gösterenlere karşı var gücüyle mücadele ediyor. Bu süreçte gösterdiğiniz çevre duyarlılığı için sizlere teşekkür ediyorum. Doğaya zarar verecek, ekosistemi olumsuz etkileyecek her çalışmanın karşısında bizi bulacaklar. Toplumsal dayanışma içerisinde; tüm meslek grupları, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımızla birlikte örgütlü mücadele yürütmek zorundayız. Çünkü söz konusu olan çocuklarımızın geleceğidir” diye konuştu.

    “Faaliyet hemen sonlandırılmalı”

    Mücadelenin devam ettiğini ifade eden Emiralem Çevre ve Dayanışma Platformu üyeleri de “Suyumuz, ağaçlarımız, tarımımız tehdit altında. Karagöl ormanında ağaçlarımız acımasızca kesildi. Orman içine patlayıcıları kullanmak için güçlendirici trafo yapıldı. Bunlar sökülmeden sürecin durmayacağını biliyoruz. Bilirkişi burası için ’birinci derecede yangına hassas bölgedir’ diyor. Ormanın hepsini kaybedebiliriz. Ocağın ortaya çıkartacağı etkiler akciğer kanseri riski ve solunum sistemi hastalıklarını da arttıracak. Karagöl dahil olmak üzere bölgeye her anlamda ciddi zararlar gelecek. Taş ocağı faaliyeti sırasında günde 88 ton su harcanacağı belirtilmektedir. Ayrıca bölgenin su rezervi olan Yamanlar’da patlamalar su kaynaklarını yok edecek ve yakın zamanda ÇED’i verilen Değirmendere içme ve tarımsal sulama barajını çalışmaz hale getirecektir. Mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı sevindirici ama mücadele henüz tam olarak bitmedi. Yürütmeyi durdurma kararının uygulanarak devam eden faaliyetin sonlandırılması için herkesten destek bekliyoruz” dedi.

  • Akpınar’dan çat kapı ziyaret

    Kurban Bayramı boyunca toplumun farklı kesimleri ile kucaklaşan Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, Bahariye Mahallesi’nde Tamtürk Ailesi’nin evine çat kapı ziyarette bulundu. Başkan Akpınar’ı karşılarında gören aile bireyleri “İlk kez bir belediye başkanı bizi ziyaret etti, çok mutlu olduk” dedi.

    Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, Kurban Bayramı ziyaretlerine Bahariye Mahallesi’nde devam etti. Önceki gün Zübeyde Hanım Huzurevi’ni ziyaret ederek yaşlıların gönlünü alan Başkan Akpınar, bu kez Bahariye’de ikamet eden Tamtürk Ailesi’nin evine konuk oldu. Müjdat, Meşkure ve kızları Sıdıka Tamtürk’ün yaşadığı eve çat kapı ziyaret yapan Başkan Akpınar aile ile sohbet etti, bayramlarını kutladı.

    İlk kez bir belediye başkanı tarafından ziyaret edildiklerini söyleyen baba Müjdat Tamtürk “Sizi sebepsiz yere burada görmek ve ağırlamak bizim için büyük onur. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyoruz. Bize bu duyguyu yaşattığınız için size teşekkür ederiz. Evimize hoş geldiniz başkanım” dedi.

    “Halkla iç içe olmak beni mutlu ediyor”

    Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ise “Bayramda tatil yapmak yerine, halkımızla iç içe olmak ve evlerine konuk olmak benim için daha büyük bir mutluluk. Bugün Tamtürk Ailesi’nin evindeyiz. Onların güler yüzü bana enerji ve mutluluk veriyor. Misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum” diye konuştu. Başkan Akpınar, mahalledeki esnafla da bayramlaştı.

  • Akpınar’dan, Ömer Halisdemir’in kabrine anlamlı ziyaret

    Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin simge isimlerinden olan ve darbecilere sıktığı kurşunlarla ’kalkışmanın’ seyrini değiştiren Demokrasi Şehidi, Astsubay Ömer Halisdemir’in Niğde’deki kabrine gitti, dualar okudu. Başkan Akpınar daha sonra şehidin babası Hasan Hüseyin Halisdemir’i de evinde ziyaret ederek acısını paylaştı.

    Başkan Akpınar “Şehidimiz Ömer Halisdemir, 15 Temmuz gecesi yaşanan ’kalkışma’ sırasında, darbecilere sıktığı kurşunla, darbeye siper olmuş ve belki de bir ülkenin kaderini değiştirmiştir. Yokluğundaki ilk bayramda, kabrini ziyaret ettik, dualar okuduk. Böyle kahraman bir evlat yetiştiren babası Hüseyin Amcamızın da elini öptük, acısını paylaştık. Bu ülke kolay kurulmadı. Tarihin her döneminde ihanetler gördük, acılar yaşadık ancak sağduyulu vatandaşlarımız, kahraman gazilerimiz ve şehitlerimiz sayesinde dimdik ayaktayız. Vatanımıza sonsuza kadar sahip çıkacağız” dedi.

    “Bir evladım gitti, binlerce oldu”

    Şehidin babası Hasan Hüseyin Halisdemir de Başkan Akpınar’ın ziyaretinden mutluluk duyduğunu ifade etti. Baba Halisdemir “Evladımı vatana kurban verdim ama görüyorum ki binlerce evladım oldu. Acımızı paylaşan ve yanımızda olanlar sağolsun. Bu vatanın böyle birliğe ihtiyacı var. Başkan Akpınar’ın ziyareti bu yüzden anlamlı ve değerli. Çok teşekkür ediyorum” dedi.

  • Ünlü Tiyatro Oyuncusu Metin Akpınar’dan 50 Yıl Sonra Gelen İtiraf

    Ünlü tiyatro oyuncusu Metin Akpınar, 1964 yılında Kıbrıs’ta artan saldırılar üzerine Milli Türk Talebe Birliği’nde, silah eğitimi yaptırdıkları 115 genci mücahit olarak Kıbrıs’a gönderdiklerini söyledi.

    Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk’un yapımcılığını ve metin yazarlığını üstlendiği, Milli Türk Talebe Birliği’nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle TRT Belgesel’de bugün ikinci bölümü yayınlanacak olan “Büyük Doğu’nun Atlıları” Belgeseli ime ilgili konuşan ünlü tiyatro oyuncusu Metin Akpınar’dan Türkiye’nin yakın dönemine ilişkin ilginç açıklamalar geldi.

    “KIBRIS’A MÜCAHİT YETİŞTİRDİK”

    1960 darbesi sonrası 1962-1965 yılları arasında Milli Türk Talebe Birliği’nde Tiyatro Müdürlüğü yapan Metin Akpınar, Milli Türk Talebe Birliği için, “Mübalağa etmiyorum. Bir iki saatte sokağa 50 bin kişi çıkarırdı. Bu çok önemli bir etkinlik. Bugün 50 bin kişiyi toplayamazsınız” diye konuştu.

    Metin Akpınar, 1964 yılında Kıbrıs’ta artan saldırılar üzerine dernek merkezinde yetiştirdikleri silah eğitimi yaptırdıkları 115 genci “mücahit olarak Kıbrıs’a” gönderdiklerini söyledi. Akpınar, “Evet, bunu söyleyip söylememe noktasında tereddüt ediyorum. Biz Milli Türk Talebe Birliği’nde, Kıbrıs’a 115 tane mücahit yetiştirdik ve bizim aşağıdaki spor salonumuzda kara kuşak karateci yardımıyla, Ercan Çitlioğlu kulakları çınlasın; hocamın da katkılarıyla orada bu arkadaşlar ciddi çalışma yapıldı. Bu arkadaşlar yakın dövüş ve beden eğitimlerini bizde yaptılar. Silah eğitimlerini başka yerde yaptılar. MTTB’nin böylede ciddi bir katkısı vardır. Bunu da övünerek söylüyorum” dedi.

    “SOKAK HAKTIR ANCAK VANDALLIK YOK”

    Akpınar, dış güçlerin etkisiyle 70’li yıllarda 73’lerde Türkiye’de sağ/sol çatışmasının çıkarıldığını binlerce kişinin öldürüldüğünü belirterek,“Ölenlerin hesabını kimse vermedi” dedi. Akpınar açıklamasına şöyle devam etti:

    “Şimdi efendim, demokrasi sabit bir hedef değildir. Vardıkça uzaklaşan, vardıkça iyiye güzele doğru evrilen bir yönetim şeklidir. Demokrasiye ulaşılamıyorsa, bir ülkede siyasi otorite halkın taleplerini karşılayamıyorsa, halkın gerisinde kalıyorsa sokak haktır. O zaman öğrenci sokağa çıkar. Yalnız şunu özellikle belirtmek istiyorum. Sonradan bunu Vandal tanımlamasıyla; cam çerçeve kırmak, lale çiçeklerini kopartmak falan gibi bir şey yoktur. Orada örgütlü bir topluluk, örgütlü bir popülasyon bağırır sokakta. Ve sesini siyasi otoriteye duyurur. İnsan zayıf mahlûk. Şuradan bağırsan iki yüz metreye sesimizi ulaştıramayız. Ama örgüt ve toplu olursa ve sokağa çıkarsa; siyasi otorite bunu duymazdan gelemez. Mutlaka duyar ve talebi de karşılamaya çalışır. Bu yüzden delikanlıların, talebe cemiyetlerinin talebe popülâsyonunun siyasi görüşüne göre, ideolojisine göre, inanç sistemine göre, etnik kimliğe göre, siyasi otoriteyi etkilemek anlamında sokak hareketlerini yapması demokratik bir haktır. Biz bunu çok kullandık. Ama sonra bu dış güçler dış güçler lafı vardır ya… İşte bu dış güçler Türkiye’de sağ sol kavgası çıkardılar. Ve 70’li yıllarda 73’lerde falan kurulan militanlarla sol tandanslı çocuklarla dövüştürdüler. 5 bin kişi öldü. O canlara yazık oldu. Bunun hesabını da kimse vermedi bunu da söyleyeyim. O yüzden Türkiye’yi bölmek isteyen güçler vardı hala var. Bu zaman zaman sağ sol, zaman zaman Türk-Kürt zaman zaman Alevi -Sünni bağlamında bölerek yönetmek uygulamasını maalesef yapıyor. Burada da önemli olan hala bitmeyen bir enerji kavgası. Ya da enerjiye ulaşım yollarını elinde bulunduran bir ülke bu bağlamda coğrafik olarak, siyasal ve ekonomik olarak çok önde bir ülke. Bizim üzerimizde çok fena oynuyorlar. Çok hazır olmak ve çok zinde olmak lazım.”

    “68 KUŞAĞI TERÖRÜN İÇİNE DÜŞTÜK”

    “Ben 68 kuşağıyım. Övünerek söylüyorum” diyen Akpınar, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

    “Bu dünyada da olan bir gelişme. 68 kuşağı esasla bizim ağabeylerimiz. Ben lisedeyken, üniversitelerde bu hareketler başlamıştı zaten. 68 kulağı önce öğrencinin üniversite yönetiminde söz sahibi olması talebiyle başladı. Sonradan şu üniversiteyi bir toparlayalım talebine dönüştü. Ondan sonra ülkenin bütün üniversitelerini toparlayalım talebine evirildi. Sonra da hadi şu memleketi bir kurtaralım hareketi oldu. Bütün dünyada da aynı kıpırtılar olduğu içinde bir dünya hareketi oldu adeta. Yani tam Marksist, Lenilist ve kolektivist bir yönetim değil, ama daha sol tandanslı daha halkçı bölüşüm üretmek ve birazda akıllıca bir olaydı. Yani Karl Marx’ın önerdiği işçilerin devriminde, ‘işçiler zincirlerinizi kırınız, üretim araçlarını ele geçiriniz, sermayeyi yok ediniz, üretim araçlarını devlete veriniz, devlet halkça üretsin, halkça dağıtsın artık’ bir ütopyaydı. Ama dünyada da böyle bir hareket vardı. Sıcak kanlı kanı hızlı dolaşan delikanlıların öncülüğünde oldu. Şimdi evrilme ve devrim arasında ciddi bir fark vardır. Eğer çıtayı yukarı koyarsanız aşamazsınız üstünden. Altından geçmek zorunda kalırsınız ve o zaman terör olur. Biz 68 kuşağı bunun içine düştük ve bize dayatılan mesela benim düşünce olarak karşı çıktığım milliyetçilik akımıyla sosyalizm karışır oldu. Türkiye halkları diye savunduğumuzu bilirim. Olur mu öyle şeyler? Milliyetçi sosyalizm. Bunlar olmayacak şeylerdi. Ama bize dikte edildi. Bunlar bize medyatik bombardımanla anlatıldı. O yüzden de bu ülke zaman zaman kendi iradesiyle zaman zaman da dış güçlerin iradesiyle yönetilmiştir. Bugün de bu durum çok değişti diyemem. Ve bundan da mutazarrırım. Ben 41 doğumluyum. Bugün 74 yaşındayım. 2.5 ihtilal dahil Mustafa Kemal’den sonra tüm başbakanlar, bütün kurulan hükümetler hepsi dahil bugün içinde bulunduğumuz durum kadar kötü olmadık.”

  • Konya Müftüsü Akpınar’dan Konferans

    Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ)’nde “Kur’an’ın Öğrencisi Hz. Mevlana” konulu bir konferans verdi.

    NEÜ AKEF Erol Güngör Konferans Salonundaki konferansa, NEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Önder Kutlu, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Konuşmasına Hz. Mevlana’nın hayatına ve eserlerine değinerek başlayan Prof. Dr. Ali Akpınar, Hz. Mevlana’yı anmanın yanında doğru şekilde anlamanın da çok önemli olduğunu söyledi. Gizlenen, özlenen ve izlenen Mevlana anlayışı olduğunu belirten Akpınar, “Hz. Mevlana da kendi döneminde yaşayan ve kendi sorumluluklarını yerine getiren bir kuldu. Önemli olan Hz. Mevlana’nın evrensel değerdeki güzelliklerini hayata geçirebilmektir. Parçacı yaklaşımlardan uzak durmamız lazım. Herkesin görmek istediği şekliyle Hz. Mevlana’yı değerlendirmeye kalkarsa yanlışa düşülür, istismara yol açılır. Bu konuda hassasiyet göstermek lazım” dedi.

    Hz. Mevlana’nın söylemediklerini de ona söyletme yanlışından kurtulmamız gerektiğini belirten Akpınar, “Mesela bu ‘Gel gel ne olursan ol yine gel’ sözü Mevlana’ya ait değildir. Belki onun felsefesine aykırı değil ama bunu Mevlana söyledi demek çok başka bir şeydir. Onun söylemediği sözlerle onun felsefesini anlatmaya çalışamayız” ifadelerini kullandı.

    “MESNEVİ BAŞTAN SONA BİR KUR’AN TEFSİRİ DEĞİL”

    Hz. Mevlana’nın Mesneviyi vahdet dükkanı olarak tanımladığını hatırlatan Müftü Akpınar, Mesnevinin baştan sona bir Kur’an tefsiri olmadığının altını çizdi. Mesnevi’nin Kur’an ayetlerini baştan sona ele alıp, inceleyen bir tefsir çalışması olmadığını yineleyen Akpınar, “Mevlana’nın harcının Kur’an ve Sünnet olduğunu yine kendisinden öğreniyoruz. ‘Ben sağ olduğum müddetçe Kur’an’ın kölesiyim. Ben Muhammed muhtarın yolunun tozuyum. Benden bu sözden başkasını nakleden kimse benden uzak, ben de ondan uzağım’ diyor. Kur’an’a ve Sünnete aykırı bir mesajın Mevlana’ya aitmiş gibi aktaranların Mevlana ile alakalarının olmayacağını kendisi söylüyor” ifadelerini kullandı.

    Hz. Mevlana’yı abartmadan anlatmak gerektiğinin altını çizen Akpınar, onun da bir kul olduğunu, ulaşılmaz insanüstü bir varlık olarak sunulmasının yanlış olacağını belirtti.

    “MEVLANA’NIN EDEBİYATINI YAPMAK YERİNE, MEVLANALAŞMAK ÖNEMLİ”

    Mevlana’nın edebiyatını yapmak yerine, Mevlanalaşmanın önemli olduğuna dikkat çeken Akpınar, “Sevgide, hoşgörüde, Mevlana gönüllü olmaya ihtiyacımız var. Düşüncelerinde Mevlana olan insanlara ihtiyacımız var. Hayata, Mevlana gözüyle bakanlara, söylemlerinde Mevlana dilini kullananlara ihtiyacımı var. Mevlana gibi olmak, Mevlana gibi ölmek ve bu şiarda olmaya ihtiyacımız var” diye konuştu.