Etiket: Akciğer

  • Akdeniz mutfağı akciğer kanserine kalkan

    Akdeniz usulu beslenme, akciğer kanserine yakalanma riskini azaltıyor.

    Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan, akciğer kanserine karşı önlem almanın yollarını ve doğru beslenmenin korunmadaki önemini anlattı.

    Demirhan, erken teşhisn diğer kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde de büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, “Akciğer kanserini erken evrede yakalamak için checkup sayısını arttırmak, akciğer filmleri ve düşük doz tomografiler önemli rol oynuyor. Özellikle 10-20 yıldır sigara kullanan 40 yaş üstü kişiler, ailesinde akciğer kanseri hikayesi olanlar düzenli olarak hekim kontrolünde olmak zorundalar. Risk altında oldukları için bu kişilere kesinlikle tomografi öneririm. Eğer lezyon tespit edilirse veya patolojik bir durum görülürse 6 ayda bir ya da duruma göre 3ayda bir de çekilebilir. Ama düşük doz tomografi olması büyük önem taşıyor çünkü hastalar radyasyona maruz kalıyor.Tomografi ilaçsız çekilse bile hasta radyasyon alır. Erken tanıda bize yol gösteren uluslararası bir formül vardır bu yöntem yüzde 100 olmasa da bizlere bir fikir vermekte. Filmde patoloji saptandığı zaman sigara içimi ve yaş durumu da göz önünde bulundurulur. Sıkıntılı durumları erken tespit etmek için PET CT de öneribilir. Lezyon tanısı için biyopsiye kadar giden bir sürece de gidebilir eğer ameliyata uygunsa mutlaka cerrahi tedavi tercih edilmelidir” dedi.

    İnsanların kandan korktuğunu fakat öksürüğü önemsemediğini belirten Demirhan, “Aslında öksürüğü yabana atmamak gerekir. Akciğer kanseri için sinsi bir kanser tanımlaması yapıyoruz ama insanlar belli başlı belirtilere karşı uyanık olup zamanında önlem alabilir. Örneğin öksürüğün çok iyi takip edilmesi gerekir. Öksürük karakterinin değişmesi önemli bir ön bulgu olabilir. Öksürük sayısı artmıştır ya da kişi sadece gündüz öksürürken gece de öksürmeye başlamıştır. İnsanlar genelde kan gördükleri zaman korkarlar ama öksürünce umursamazlar. ‘Öksürüyorum sigarandır’ derler. Oysa öksürüğün kalple mi akciğerle mi ilişkili olduğunun araştırılması gerekir. Balgamda kanama veya çok kirli balgam çıkarma da akciğer kanserinin bir başka belirtisi olabilir” dedi.

    Demirhan, akciğer kanserinden korunmak için şu tavsiyelerde bulundu:

    ” – Abartılı yemekten kaçının.

    – Şeker tüketimini çok aza indirin.

    – Beyaz et ağırlıklı beslenin. Beyaz et tercihinizi mutlaka balıktan yana kullanın.

    – Haftada bir kere mutlaka kırmızı et tüketmeye dikkat edin. Ancak etin çok pişmiş ve yanmış halini değil orta pişmiş halini tercih edin.

    – Öğünlerde bol miktarda yeşillik tüketin.

    – C vitamininden zengin gıdaları tercih edin.

    – Akdeniz usulu beslenmeyi yaşam şekli haline getirin.

    – Zeytinyağını sofranızın ve mutfağınızın baştacı yapın. Katı yağlardan uzak durun.

    – İyotlu tuz dahil olmak üzere tuzdan mutlaka uzak durun.”

    – Düzenli spor yapın”.

  • Canlıdan akciğer nakli yeni umut kapısı olacak

    Ankara Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Akciğer Nakli Merkezi Sorumlu Uzmanı Doç. Dr. Erdal Yekeler, canlıdan canlıya akciğer nakline dikkat çekerek, “Bu yıl için akciğer naklinde artık canlıdan bağış yapmayı düşünüyoruz, bu konudaki eğitimimizi tamamladıktan sonra en kısa sürede Yüksek İhtisas Hastanesi olarak canlıdan akciğer nakli konusunda bu yıl için gayretlerimiz ve çabalarımız var” dedi.

    Ankara Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Akciğer Nakli Merkezi Sorumlu Uzmanı Doç. Dr. Erdal Yekeler, Türkiye’deki akciğer naklinin seyrinden bahsederek, “Akciğer Nakli Merkezimiz Yüksek İhtisas Hastanesi’nde faaliyetlerine ilk olarak 2013 Mart ayında başarılı yaptığı ilk akciğer nakli ile başlamıştır. Ülkemizde ilk başarılı akciğer nakli 2009 yılında yapılmıştır ve ardından 2012 yılında ülkemizde 6 merkez akciğer nakli için ruhsatlandırılmıştır. Ülkemiz organ nakilleri konusunda 1980’li yıllardan itibaren çok tecrübeli ve bu konuda Avrupa’da, dünyada öncü ülkeler arasında yer almaktadır. Canlı organ nakli konusunda da dünyada ilk sıralarda yer almaktadır ve bu konuda dünyanın bizden öğrendiği çok şey olmuştur. Ancak akciğer nakli en son gelişen organ nakli olmuş ve günümüzde de artık elde ettiğimiz başarılı sonuçlarla yüz güldürücü noktaya gelmiştir. Organ nakilleri 2015-2016 yılında yapılan yaklaşık 4 bin 500 solid organ nakli ile biz Avrupa’da neredeyse ilk 3’te her zaman yer aldık. Akciğer naklinin en son gelişmesindeki en önemli faktör; akciğer organının tabiatında olan zorluğundan kaynaklanmaktadır. Tüm organ nakilleri içerisinde en zor, ölüm riski yüksek, komplike organ nakli akciğer naklidir. 2013 yılında bizim merkezimizde ilk akciğer organ naklinin yapılmasından bu yana 28 akciğer nakli yapmıştır. Yaptığımız 30’a yakın bu akciğer nakli sonrası elde ettiğimiz başarılar ülkemizdeki en yüksek başarı oranına sahip merkez olarak bizi bu noktaya taşımıştır. Elde ettiğimiz bu başarı, Avrupa, Amerika, Batı toplumu, bu toplumlarla, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız zaman hiçbir farkımızın kalmadığını ortaya koymuş olduk” ifadelerini kullandı.

    Akciğer nakli kimlere yapılır?

    Doç. Dr. Yekeler, akciğer naklinin kimlere yapıldığı ile ilgili de şu bilgileri kaydetti:

    “Ülkemizde olsun, dünyada olsun akciğer naklinin en sık yapıldığı endikasyon koah hastalarıdır. İkinci sırada yaptığımız İPF, bunun dışında bronşit, çocukluk yaş grubunda gördüğümüz kistik fibrozis gibi hastalıklar akciğer naklinin en sık yapıldığı nedenler arasında yer almaktadır. Herhangi bir nedenle iyi huylu bir akciğer hastalığı nedeniyle kişilerin oksijene bağlı duruma geldiği her türlü sebep akciğer nakli için değerlendirilmesi veya bir akciğer nakli merkezi tarafından araştırılması gereken bir nedendir. Akciğer nakli kimlere yapılmaz? Tüm kanser grupları içerisinde en sık karşılaşılan kanser hastalığı akciğer kanseridir. Kanser hastalarında, özellikle akciğer kanserinde akciğer nakli yapılamaz çünkü nakil sonrası vermiş olduğumuz bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar akciğer nakli sonrası özellikle kanserli hastalarda veya o ana kadar tespit edemediğimiz kanserlerin vücuda yayılmasına sebep olmaktadır. Bunun dışında da özellikle kalp yetmezliği hastaları da ciddi bir şekilde nefes darlığı yaşamaktalar, kalp yetmezliği hastalarında da veya ikincil organ yetmezliği dediğimiz böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği gibi sebeplerde de akciğer nakli yapılamaz, bunlar bizi kısıtlayıcı faktörler olarak karşımıza çıkıyor.”

    “Donörü en az bulunan organ”

    Akciğerin soluk borusu ile dış ortama açık tek organ olduğunu belirten Doç. Dr. Yekeler, “Nakil yaptıktan sonra enfeksiyonlara açık organ demektir. Buna karşın kalp, böbrek, karaciğer ve diğer organlarımız ameliyat ve yoğun bakım sürecini atlattıktan sonra bu enfeksiyon riskinden büyük oranda uzak duruyor ama akciğer nakli olmuş hastalarımız nakil sonrası topluma çıktıkları zaman, sosyal hayata döndükleri zaman her türlü bakteriyel, viral sebepli enfeksiyonlara açık hale gelmektedirler bu da bu işin en önemli zorluklarından biridir. Bunun gibi akciğerin diğer organlara göre red oranının en yüksek olması, donörün en az bulunan organ olması. Ülkemizde ve dünyada akciğer nakli için en sıkıntılı problemlerden bir tanesi donör teminidir. Ülkemizde zaten kadavradan donör, Batı toplumu ile kıyasladığımızda oranlar gerçekten çok düşük kalmaktadır. Batı toplumundaki kadavradan organ donörü milyonda 35-40 civarındayken, ülkemizde bu rakam ancak yeni milyonda 6’ya ulaşmıştır. 100 donörden ancak 25’inin akciğerini kullanabiliyoruz ama ülkemizde yaptığımız çalışmada bu oranın yüzde 15 olduğunu gördük. Hem ülkemizdeki kadavradan bağış oranı çok düşük hem de buna kıyasla yapılan bağışlardaki akciğeri kullanabilirlik oranı çok düşük ve bu da ülkemizdeki akciğer naklinin sayısını kısıtlamakta ve en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha çok akciğer nakli yapmak, daha çok hastamıza umut ışığı olmak ve daha çok hayat kalitesi sunmak için daha çok organ bağışını ve yapılan organ bağışlarında da daha fazla akciğer koruyucu stratejiler geliştirmemiz gerektirdiğini anlamış durumdayız” şeklinde konuştu.

    “Ülkemizde organ nakillerinin yüzde 80’i canlıdan yüzde 20’si ise kadavradan yapılmaktadır”

    “Akciğer nakli, ülkemizde yeni gelişen bir organ nakli protokolüdür” diyen Doç. Dr. Yekeler, “ Daha yeni yeni bu kavramlar oturmaya başladı, son 3-4 yıldır gündemde olan bir konudur. Şu an Sağlık Bakanlığımızın resmi verilerinde akciğer nakli bekleme listesindeki sayımız 49 civarındadır ama bu rakam asla ülkemizin gerçek rakamlarını yansıtmamıştır çünkü ihtiyacı olan hasta sayımız çok daha fazla, binlere ulaşabilecek rakamlarla ifade edebiliriz. Böbrek nakli olsun, karaciğer nakli olsun canlıdan bağış ve canlıdan nakil yapılmakta ve ülke olarak biz bu rakamlarla belki dünyada ilk sıralarda yer almaktayız. Toplum olarak, kültür olarak bağış yapabiliyoruz ama Batı toplumunda neredeyse yok esamesindedir. Batı toplumunda kadavradan bağış yüzde 80, canlıdan bağış yüzde 20 civarındayken ülkemizde toplam organ nakillerinin yüzde 80’i canlıdan yüzde 20’si ise kadavradan yapılmaktadır. Canlıdan bağış belki ülkemiz için bir çıkış noktası, bir umut kapısı olacağı düşüncesindeyiz. Bu yıl için akciğer naklinde artık canlıdan bağış yapmayı düşünüyoruz, bu konudaki eğitimimizi tamamladıktan sonra en kısa sürede Yüksek İhtisas Hastanesi olarak canlıdan akciğer nakli konusunda bu yıl için gayretlerimiz ve çabalarımız var” açıklamalarında bulundu.

    “Akciğer naklinde iki verici kullanılıyor”

    Doç. Dr. Yekeler, canlıdan nakil konusunda bağışçıya etkisi ile ilgili ise, “Canlıdan bağışlanan karaciğer ve böbrek nakillerinde sadece bir verici kullanılmakta ama akciğer nakli için iki vericinin kullanılmış olmasıdır. Bir çocuğumuz hasta ise, annenin sağ akciğerinin alt yarısını, babanın sol akciğerinin alt yarısını evladımıza bağışlamak suretiyle her iki taraf için bu şekilde birer akciğer kazandırmış oluyoruz alıcılara. Belki risk olarak karşımıza çıkan, diğer organ nakillerine göre dezavantajmış gibi görünen unsurumuz burada iki vericinin kullanılmış olmasıdır ama tabii ki canlıdan bağışlanan akciğer naklindeki sonuçlarımız kadavradan bağışlanan akciğerlere göre çok daha iyi ve sonuçlar yüz güldürücüdür” değerlendirmelerini yaptı.

    Doç. Dr. Yekeler, yapılan akciğer nakillerinde 4 ila 6 saat içerisinde akciğerin hastaya takılmış olması gerektiğini söyleyerek, Sağlık Bakanlığının yaptığı organizasyon ve trafikte sağlanan kolaylıklarla akciğer naklinin başarısının arttığını kaydetti.

    “77 günde halı sahada top oynayacak hale geldim”

    Evli ve 3 çocuk sahibi 59 yaşındaki, 77 gün önce akciğer nakli olan Zeynel Yeşilot ise, “Gayet iyiyim. Doç. Dr. Erdal Yekeler hocam ve diğer ekip elemanlarının büyük başarısı beni bu hale getirdi. Tamamen oksijene bağımlı, hiçbir yere kımıldayamıyordum, çorabını dahi giyemeyen bir isnadım, şu anda 77 gün içerisinde top oynayacak duruma geldiğime göre bütün başarı hocalarımındır. Çok iyiyim, 77 günde halı sahada top oynayacak hale geldim. Canlıdan canlıya naklin daha başarılı olacağına inanıyorum. 16 ay bekledim, 5 yıldır oksijene bağlı yaşadım ama 16 ayı sevinerek bekledim. Çok stres yaşadım, sabahlara kadar ağladığım oldu, ya olmazsa diye ama bir sabah kalkıp da hocamın ‘hadi gel nakil yapacağız’ demesi beni bitirdi zaten, dünyalar benim oldu” diye konuştu.

    “Hayat vermek kadar güzel bir şey var mı?”

    Evli ve 61 yaşında, 11 ay önce akciğer nakli olan Ali Horat da yaşadıklarını şöyle anlattı:

    “Ben de koah hastalığı vardı. Yürüyemiyordum, nefes darlığı çekiyordum ama devamlı hareket etmeye çalışıyordum. Tüple geziyordum, zaman zaman krize giriyordum, zaten sürekli 112 acile gidiyordum. En sonunda ‘nakil yapılıyor’ dediler. Geldik burada tetkikler yapıldı, her şey normal çıkınca nakil olacaksın dediler, çıktığı zaman çağırıldım korkmadan önce Allah sonra hocaya güvendim. Çok iyiyim, yemem, içmem, konuşmam. Yürüyemiyordum, karda, yağmurda arkadaşlar yürürken bakıyordum ‘ben de böyle yürüyebilecek miyim?’ diyordum. Hayat vermek kadar güzel bir şey var mı? Uygunsa yaptırsınlar. Nakil için, verin nedir ki yani arkadaş? Zaten toprak oluyorsun, kemiklerin bile kalmıyor. Biz burada moral veriyoruz bazı hastalara. Çorap giyemiyordum, hanım giydiriyordu, nefes alamıyordum, serum yiyip işe gidiyordum. Kimse korkmasın ameliyattan.”

  • Hayatta kalması kalp ve akciğer nakline bağlı

    Konya’nın Ereğli ilçesinde 16 yıldır KOAH ve kalp yetmezliği hastalığıyla mücadele eden 45 yaşındaki Salim Karabel’in hayatta kalabilmesi için kalp ve akciğer nakli olması gerekiyor.

    Ereğli ilçesinde ikamet eden üç çocuk babası Salim Karabel (45) 16 yıldır KOAH ve kalp yetmezliği hastalığı ile mücadele ediyor. Her iki hastalığının da son evresini yaşayan Karabel’in hayatta kalabilmesi için kalp ve akciğer nakli olması gerekiyor. Doktorlar tarafından hayatta kalmasına ihtimal verilmeyen Salim Karabel’in tek korkusu ailesinin sahipsiz kalması. Hastalığı nedeniyle 24 saat boyunca evinden dışarıya çıkmayan ve oksijen cihazlarına bağlı olarak hayatına devam eden Salim Karabel, Sağlık Bakanlığı yetkililerinden akciğer ve kalp nakli konusunda kendisine yardımcı olunmasını istiyor.

    “Kalbine takılan pil sayesinde ayakta durabiliyorum”

    2001 yılından beri rahatsız olduğunu ve hastalığının son evresini yaşadığını ifade eden Salim Karabel, “Bu nedenle acil nakil olmam lazım. Bana yardım edecek hastaneler ve yetkililerden gelecek olan güzel haberi bekliyorum. Hastalığımı fazla önemsemiyorum. Yaşamak istememin tek sebebi çocuklarımın istikbalidir. Ben ölürsem onların durumu ne olacak” diye konuştu.

    Kandaki oksijen seviyesinin düşük olduğunu, fazla karbondioksitin dışarı atılması gerektiğini de ifade eden Karabel, “Kalp nakli için müracaat ettim ve sıra gelene kadar kalbine takılan pil sayesinde ayakta duruyorum” dedi.

    “Geceleri kalkarak öldü mü diye kontrol ediyorum”

    Salim Karabel’in eşi 37 yaşındaki Utku Karabel ise “Eşimin akciğer ve kalp nakli olması gerekiyor. Ölmesinden çok korkuyorum. Yetkililerden yardım bekliyoruz. Maddi olarak bir sıkıntımız yok. Sadece hastane ve doktorlarımızdan gelecek olan güzel haberi bekliyoruz. Eşim dışarı çıkamıyor ve sürekli cihazlara bağlı olarak yaşıyor. Tek çaremiz eşimin nakil olmasıdır” şeklinde konuştu.

    Geceleri sürekli kalkarak eşinin ölüp ölmediğini kontrol ettiğini söyleyen Utku Karebel, “Sürekli gece kalktığımda eşim acaba nefes alıyor mu? Ölümü yoksa, canlı mı bulacağım diye kontrol ediyorum. O ölürse ben çocuklarıma nasıl bakarım. En büyük kızım evli, diğer ikisi erkek çocuğu olduğu için kendime güvenemiyorum. İnşallah en kısa sürede eşim nakil olur” diye konuştu

  • Çevre kirliliği akciğer kanserine yakalanma riskini arttırıyor

    Uzmanlar, çevre kirliliğinin sigara kadar olmasa da, akciğer kanserine yakalanma riskini arttırdığını bildirdi.

    Dünya Sağlık Örgütü, yapılan çalışmalarla, artan çevre kirliliğinin akciğer kanserine yol açtığını ortaya çıkardı. Akciğer kanseri ve tedavi yöntemleri ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde görevli Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Güngör Ateş, akciğer kanserlerinin hem ülkede hem dünyada en yaygın görülen ve en çok ölüme yol açan kanser türü olduğunu söyledi. Akciğer kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser riski olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ateş, “Erken tanı ile ameliyat edilen hastalarda tedavi başarısı en yüksektir. Amerika’da ve Kanada’da son yıllarda kabul edilen düşük doz akciğer tomografisi ile yapılmış erken tanı çalışmalarında umut vadeden bir takım gelişmeler yaşanmıştır. Bunlar 55 yaşın üzerindeki sigara içme öyküsü olan risk grubu dediğimiz grubun 3 yıl üst üste taranmasıyla erken akciğer tanısı ve olanaklı ise hastaların ameliyat edilmesi esasına dayanıyor. Bu yöntem henüz ülkemiz için standart kabul edilmiş bir yöntem olarak uygulanmamaktadır” dedi.

    Yılda 30 bin yeni akciğer kanseri vakası yaşanıyor

    Türkiye’de yapılmış kanser sıklığı çalışmalarında yılda yaklaşık 30 bin civarında yeni akciğer kanseri olgusunun olduğunu gördüklerini ifade eden Doç. Dr. Ateş, konuşması şöyle sürdürdü:

    “Bugün için sigaranın akciğer kanserinin yüzde 85-90’nından sorumlu olduğunu görüyoruz. O yüzden kanseri önlemek için alınacak en önemli yöntem sigaranın bırakılmasıdır. Bir ikinci etken, bölgemizde ülkemizde de birçok bölgede görülen asbeste bağlı çevresel maruziyet sonucunda akciğer kanseri sıklığının bir miktar daha arttığını biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımladığı son raporda akciğer kanserleri üzerinde en önemli risk faktörlerinden biri olarak da çevre kirliliği hava kirliliği kabul ediliyor. Bu yüzden hava kirliliğine tüm yöneticilerin özel bir önem vermesi gerekiyor çünkü artık hava kirliliği ile birlikte sadece sigarada olduğu gibi maruz kalan direkt olarak onu kullanan değil tüm toplumun kanserojen hava kirliliği şartlarına maruz kalması durumu ortaya çıkıyor. Bütün bunları dikkate almamız gerekiyor. Bunun dışında genetik risk faktörleri önemli etken. Özellikle ailesinde kanser öyküsü olanların ya da kendisinde başka bir kanser riski olanlarda bu hastalığa yakalanma riski artıyor. Bunlarda da yine sigara içiminden uzak durulması gerekiyor.”

  • Akciğer kanserine yenik düşen İSDEMİR Genel Müdürü Recep Özhan için tören düzenlendi

    Akciğer kanseri olan ve bir süredir tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybeden İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. (İSDEMİR) Genel Müdürü Recep Özhan için tören düzenlendi.

    İSDEMİR Genel Müdürlük binası önünde düzenlenen törende konuşan İSDEMİR İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı Şafak Çapar, Özhan’ın çeşitli sektörlerdeki yöneticilik görevinin ardından 2002 yılında başladığı İSDEMİR’deki çalışma hayatına 2012 yılında üstlendiği genel müdürlük göreviyle devam ettiğini ve şirket performansını evrensel değerlere taşıdığını kaydetti.

    Oyak, ERDEMİR ve İSDEMİR ailesinin acısının ve kaybının çok büyük olduğunu belirten Çapar, ailesine ve sevenlerine sabır diledi.

    Konuşmaların ardından Kur’an-ı Kerim okunarak dua edildi. Özhan’ın cenazesi sevenleri ve ekip arkadaşlarının omuzlarında defnedilmek üzere Kütahya’nın Gediz ilçesine gönderildi.

    Düzenlenen törene, Hatay AK Parti Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İskenderun Kaymakamı Hasan Özyiğit, Dörtyol Belediye Başkanı Yaşar Toksoy, Payas Belediye Başkanı Bekir Altan, 39’uncu Mekanize Piyade Tugay Komutanı ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Hasan Polat ve meslektaşları, sevenleri ile ailesi katıldı.