Etiket: ak parti aday adayı

  • Kotan, babasının izinde

    ADAY ADAYI KOTAN, BABASININ İZİNDE

    7 Haziran’da yapılacak olan milletvekilliği genel seçimleri öncesinde iktidar partisi Ak Parti’de ki hummalı hazırlıklar sürerken aday adaylarının da seçim çalışmaları gözlerden kaçmıyor. Bir süre önce başvurusunu yapan 137 aday adayının tanıtım ve sonrasında yapılan temayül yoklamaları ile kamuoyunun huzuruna çıkmasının ardından eğitimi ve Erzurum sorunlarına vakıf oluşu ile dikkatleri üzerine çeken İlahiyatçı Eğitimci Yazar Fatma Kotan’ın bayan kontenjanında aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ankara’da yapılan mülakatlarda da performansı ile göz doldurduğu söylenen Kotan’ın, İlahiyatçı ve Ergaz A.Ş’nin kurucularından olan işadamı İhsan Yağız’ın kızı olması referanslarını güçlendiriyor. Erzurum’da eğitim ve ekonomide büyük emekleri olan ve binlerce kişiye iş istihdamı kazandıran İhsan Yağız’ın izinden giden kızı Fatma Kotan’ın Nisan ayında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıklayacağı aday listesinde olacağı düşüncesi Erzurum’da her fırsatta dile getirilen bir temenni oldu.
    Fatma Kotan’ın Erzurum’da bulunduğu süre içerisinde yaptığı hasbi çalışmaları Erzurumlular tarafından hiç unutulmamış, her fırsatta konu ediliyor. Ankara da çalıştığı dönemlerde bile Erzurum’un her çağrısına koşarak gelen, ayağını Erzurum’dan kesmeyen birisi olarak biliniyor. Fatma Kotan’ın Refah Partisi döneminde siyasete katkısı, toplumun sosyal problemlerinin çözümüne yönelik, projelerde yer alması, iyi bir hatip olduğu için aileyi, kadını, çocuğu ve değer eğitimlerini konu alan seminerlerin vazgeçilmez ismi olması, aile ve çocuğun eğitimine yönelik hazırlanan kitap çalışmalarına yazar olarak katkı sunması ve dahi bir çok niteliği, meclisteki toplum tabanlı çalışmalarda faydalı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca Hınıs’lı olması hasebiyle güney ilçelerde Ak Parti’nin oy oranını fazlasıyla artırabileceği de kulislerde konuşulan konular arasında yer alıyor. Kotan’ın seçim çalışmaları için köy, köy ve ev, ev gezmeyi planladığı, söyleniyor. Anlaşılan o ki; yılın altı ayını yurt içi ve yurt dışı seminerlerde geçirdiği söylenen Fatma Kotan’ın bir bayan olarak bu yoğun çalışma temposu gözünü korkutmuyor.

    FATMA KOTAN KİMDİR
    09.07.1968 tarihinde Erzurum’un Cedit Mahallesinde doğdu. Erzurum’a istihdam alanı sağlayan Ergaz A.Ş’nin kurucularından olan İlahiyatçı İhsan Yağız’ın kızıdır. Aslen Tortum’ludur. Ancak doğup büyüdüğü bölge Hınıs, Karaçoban dır. İlkokulu Kâzımkarabekir İlkokulunda, orta ve lise eğitimini ise Erzurum İmam Hatip Lisesinde tamamladı. Bir yıl İstanbul’da özel hocalardan Kur’an- Kerim, Tefsir, Hadis, Arapça dersleri aldı. Kur’an Kursu Öğreticiliği sınavını kazanarak 1988 tarihinde ilk görev yeri olan Oltu/Tutmaç Köyünde göreve başladı. İki yıl bu bölgede talebe yetiştirmekle birlikte vaaz ve irşat programları düzenledi. 1990 tarihinde Erzurum Merkez Yunus Emre Mahallesinde Cemaliye Kız Kur’an Kursunda görevine devam etti. Çok sayıda yüzünden ve hafız talebeler yetiştirdi.
    O yıllarda MGV Kadın Kollarının oluşumuna katkıda bulundu ve çalışmalarında aktif görev aldı. Vakıf tarafından Afganistan, Çeçenistan ve fakir öğrenciler için düzenlenen kermeslere öncülük etti. Üç yıl Refah Partisi il kadın temsilciliği görevini yürüttü. İl, ilçe ve köylerde kadınlara yönelik vaaz-irşat programları düzenledi. 1991 Tarihinde İlahiyat Fakültesini kazandı ve kurs öğreticiliği ile eğitimini beraber yürüttü. 1996 tarihinde yapılan mülakatla Erzurum Müftülüğünde Din Hizmetleri Uzmanı görevine başladı. Haftanın 4 günü merkez camilerde, ayda iki kez ilçe ve köylerde dini içerikli programlar düzenledi. Alo fetva ve aile irşat görevini yürüttü. Belçika’ya ve Suudi Arabistan’a görevli olarak gönderildi.
    2001 tarihinde bir sağlık problemi sebebiyle tayinle Ankara Müftülüğü Din Hizmetleri Uzmanı olarak görev yapmaya başladı. Yaptığı girişimler sonucunda Ankara da ilk defa SHÇEK de din görevlilerin ders vermesine öncülük yaptı. Alo fetva, vaaz-irşat ve ihtida merasimleri görevlerini yürüttü. Birçok kutlu doğum programları, konferans ve paneller organize etti. Yurt dışındaki vatandaşlarımıza din hizmeti vermek üzere Almanya’nın farklı bölgelerine, Belçika’ya, Hollanda’ya, Fransa’ya, Avusturya’ya, İsviçre’ye gitti. Yoğun talepler doğrultusunda Almanya’da bir aylık görev süresi beş ay daha uzatıldı. 2004 tarihinde başarılı çalışmaları sebep gösterilerek Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Teşkilatında Uzman olarak görevlendirilen ilk kadın oldu. Başkanlığın en önemli projelerinden “Kurlu Sistem Eğitimi”, “Hizmet Çeşitliliği Projesi”, “Hafızlık Eğitimi”, “Engellilerin Din Eğitimi”, “Okulöncesi Din Eğitimi” gb. Birçok projeyi yürüttü. Din Görevlilerine yönelik düzenlenen “Hocam Okuyor” kampanyasını yürüttü.
    2004 tarihinden itibaren Kur’an kurslarındaki öğreticiler ve öğrenciler için hazırlanan mevzuat, müfredat ve ders materyalleri çalışmalarını yürüttü ve katkıda bulundu. Okulöncesi din eğitimi için hazırlanan 4 ders kitabının editörlerinden ve yazarlarından biri oldu. Okulöncesi din eğitiminde görev alacak olan öğreticilere, Başkanlığın (15 günlük) ve Gülistan Eğitim ve Danışmanlık Firmasının ( 3 Aylık) düzenlediği sertifikalı eğitim programlarında uygulamalı eğitimler verdi. Yaz Kur’an kurslarında din eğitimi alan ilköğretim birinci kademede çocuklar için ders kitabı, öğretici kitabı ve öğrenci kitaplarını yazan ekipte editör ve yazar olarak yer aldı.
    Bu dönemde, Drama (2 Yıl), NLP, Kişisel Gelişim, İletişim Becerileri, İnsan Kaynakları, Hızlı Okuma gb. Daha birçok sertifikalı eğitim aldı. Türkiye’de her yıl mutat olarak yapılan ve birçok kadın STK’nın katıldığı “Kadın Buluşmaları” toplantılarına katılarak, sunumlar yaptı. Aldığı drama eğitimini geliştirerek Türkiye’de ilk defa din eğitiminin drama ve oyun içerisinde verilmesine yönelik seminerler verdi. Uluslararası sempozyumlarda tebliğler sundu.
    Türkiye’nin birçok ilinde, Avrupa’nın birçok ülkesinde 200 den fazla “Aile Eğitimi, Ailede Çocuk Eğitimi, Ailede Manevi Eğitim, Eşler Arası İletişim, İletişim Engelleri, Ana Kucağında, Baba Ocağında Eğitim, Fındık Kabuğundakiler, Dünya Ahiret Eşim Ol” vb. başlıklı seminerler verdi. Ak Parti Kadın Kollarının “Anne Akademisi ”ne (3 Aylık), KAGEM’in “Aile Okulu” na ( 3 Aylık ), KAGEM’in “Din Görevlileri İçin Aile Eğitimi” ne (3 Aylık ) ve Yalova, Bolu, Düzce ve Pursaklar Müftülüğünün düzenlediği “Aile Okulu” projesinde eğitici olarak görev yaptı.
    Birçok özel gün ve haftalarda müftülüklerin, belediyelerin ve STK’ların halka yönelik düzenledikleri programlara konuşmacı olarak katıldı.
    10 yıldır Diyanet, MEB, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, DİB Vakfı Kadın Kolları, Bazı STK’lar ve mahallinde düzenlenen seminerlerde; öğretmenlere, vaizlere, imam-hatiplere, Kur’an kursu öğreticilerine “Kurum Kültürü” “Din Eğitiminde Yeni Yöntem ve Teknikler”, “Din Eğitiminde Yeni Bir Yöntem Drama” “Yetişkin Eğitiminde Yeni Öğretim Metotlarının Kullanılması” “Sosyal Etkinlik ve Rehberlik Dersi İçin Uygulama Örnekleri” “Okulöncesi Çocukların Din Eğitiminde Drama ve Oyun Yöntemi” “Nasıl Anlatabilirim” vb.konularında seminer ve ders veriyor. MEB’in “Engelsiz Eğitim Projesi” ile “Okulöncesini Güçlendirme Projesi” (UNİCEF 3 Yıl) çalışmalarına Diyanet’i temsilen katılarak katkıda bulundu. MEB ile ortak Ağrı, Adana ve İzmir’de din görevlilerine yönelik seminerler düzenledi ve bu seminerlere konuşmacı olarak katıldı. Osman Gazi, Düzce Üniversitesi ve Antep İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği “Değerler Eğitimi Buluşması” nda bir hafta öğretmenlere “Eğitimde yeni yöntem ve teknikler” konusunda sunumlar yaptı. Bir kaç uluslararası sempozyumda “Din Eğitiminde Drama ve Oyun” konulu tebliğ sundu.
    Diyanet Aylık, Avrupa, Çocuk ve Turuncu dergisinde, bazı internet sitelerinde eğitim, kadın, aile çocuk ve drama içerikli yazıları yayınlandı. Diyanet TV, TRT, Dost TV, Kardelen TV (Ulusal) gb bazı TV’lere muhtelif dini konularda konuşmak üzere konuk olarak katıldı. Diyanet TV Önce Çocuk programında defaten çocuklarla canlı olarak değer eğitimi dersleri işledi.
    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile KAGEM’in ortak olarak hazırladığı ve aile eğitimlerinde kullanılması planlanan dini modülün yazar ekibinde yer aldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Diyanetin ortak olarak hazırladığı yetiştirme yurtlarında kalan çocuklar için din ve değer eğitimlerini konu alan modülü hazırlayan yazarlardan biri oldu. Ankara Mutlu Yuva Mutlu Yaşam Derneği’nin çalışmalarına destek verdi. Türk Dil Edebiyat Derneği’nde Nisa Okumalarında seminer verdi. İlk Der, Dost Yar ve Server gb. bazı derneklerin çalışmalarına destek verdi. İngilizce ve Arapça bilen Fatma Kotan Erzurumlu tıp doktoru Muhammed Kotan ile evli ve iki çocuk annesidir.

  • 28 ŞUBAT SONRASINDA DA DEFALARCA DARBE GİRİŞİMİ YAPILDI

    28 ŞUBAT UNUTULMAZ UNUTTURULAMAZ

    KARAGÖL; 28 ŞUBATIN MENFİ KALINTILARI HALEN DURUYOR

    28 ŞUBAT SONRASINDA DA DEFALARCA DARBE GİRİŞİMİ YAPILDI

    Aday adayı tanıtı ve sonrasında temayül yoklamasının yorgunluğunu bile üzerine atmadan gezi ve incelemelerini sürdüren AK Parti’nin en iddialı aday adaylarından İktisatçı Yazar Prof.  Dr. Erdal Tanas Karagöl, kendinden emin gözüküyor. Özellikle güney ilçelerinde etkinliği her fırsatta dile getirilen Prof. Dr. Karagöl, 28 Şubat Post Modern darbesinin yıldönümünde önemli mesajlar verdi. Her hafta Yeni Şafak Gazetesi’nde gündeme ilişkin bilgi ve birikimlerini paylaşan Prof. Dr. Karagöl, bu hafta ki “Darbeden çözüme iki farklı 28 Şubat” başlıklı yazısında özellikle bu darbenin açmış olduğu derin yaraları kaleme aldı.

     

    SEÇİLMİŞ HÜKÜMETE FARKLI VESAYETLE DARBE YAPILDI”

    28 Şubat 1997’deki Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı sonrasında yapılanların, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısında derin yaralar açtığına vurgu yapan AK Parti 25. Dönem Erzurum Milletvekili Aday Adayı Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, “Siyasetin dizayn edildiği, seçilmiş bir hükümetin farklı vesayet araçlarıyla yıkılmaya çalışıldığı bu dönem, gerçek manasıyla bir darbeydi. Ancak geçen 18 yıllık süre gösterdi ki siyaset araç olarak kullanılmış, asıl darbe ekonomik ve sosyal hayata yapılmıştı. 28 Şubat kararlarının uygulanmasıyla birlikte, laikliğin korunması bahane edilerek alt ve orta gelir grup, yani halkın çoğunluğunu temsil eden kesim devletin tüm kademelerinden dışlanmıştı. O günlerde siyasi olarak büyük bir tehlike algısını oluşturmaya çalışanların asıl amacı, ekonomideki rant çarkını sürdürmek ve sosyal yaşamdaki imtiyazlarını devam ettirmekti. Neşter vurularak yok edilmeye çalışılan Anadolu sermayesine ve orta sınıfa denk gelen kesimin eğitim hakkına yapılan darbe, bugün Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına kaynaklık etmektedir” ifadelerine yer verdi.

     

    28 ŞUBAT TOPLUMSAL TRAVMALARA NEDEN OLDU

    Prof. Dr. Karagöl, 28 Şubat darbesinin özellikle toplumda olumsuz kalıntılar bıraktığına dikkat çeken yazısında, Türkiye ekonomisinin ödediği en ağır maliyete de sebep olduğunun bilinmesi gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Karagöl, yazısında “Yalnızca kamu kaynakları kullanılarak belirli kişi ve grupların çıkarına hizmet eden bankaları kurtarmak adına vatandaşlara yüklenen sorumluluk, kamu kaynaklarının ne derece israf edildiğini kanıtlıyor. 28 Şubat sonrasında oluşturulan korku ve baskı ortamı, birçok yatırımcı ve girişimciyi ülke dışına itmiştir. Eğitim-istihdam ilişkisini bıçak gibi kesen hastalıklı anlayış, bugün teknik personelde yaşanan sorunu, nitelikli eleman ihtiyacını, teknoloji ve Ar-Ge alanındaki eksikliğimizi açıklıyor.  2002’den sonra Türkiye’de yaşanan dönüşüm, 28 Şubat zihniyetinin siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki tüm etkilerini silmeye odaklandı. Bugün yüksek orta gelir seviyesine yükselmek, faiz giderlerinin bütçe içindeki payını yüzde 11 gibi bir orana indirmek, kamu kaynaklarını borca değil yatırımlara ayırmak, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerden tüm vatandaşların eşit biçimde faydalanmasını sağlamak, ekonomideki vesayetin geriletilmesi sonucu gerçekleşti” görüşlerini paylaştı.

     

    TÜRKİYE  EKONOMİSİNDEKİ BAŞARI ENGELLENMEK İSTENDİ

    Normalleşme yolunda atılan adımlar olarak adlandırılan bu uygulamalar ve Türkiye ekonomisinin sırtında kambur olan ayrımcılığa ve imtiyaza son verme çabasına vurgu yapan yazısında  Karagöl, “Bu dönemde, ekonomide dışa bağımlı, öz kaynaklarını kullanamayan, iş potansiyelini harekete geçiremeyen bir ülkeden memnun olanlar, Türkiye ekonomisindeki başarıyı engellemek adına harekete geçtiler. Ancak bu kez karşılarında güçlü toplumsal desteğe sahip olan bir iktidar vardı. 2002-2015 yılları arasında yaşananlar dikkate alındığında, aslında defalarca yeni 28 Şubat’ların oyuna sürüldüğü görülecektir. Gezi olayları, 17-25 Aralık ve MİT TIR’larının durdurulması sonrasında sürekli ekonominin hedef alınması, 28 Şubat darbesinde olduğu gibi ülkeyi ekonomik olarak dizayn etme isteğini ele vermektedir.  Ancak vesayet taraftarlarının kabullenmek istemedikleri bir gerçek var: Türkiye ne siyasi, ne sosyal ne de ekonomik olarak Eski Türkiye değil artık. Cumartesi günü Çözüm Süreci’nde atılan adımla birlikte, Eski Türkiye’nin kronik sorunlarından olan Kürt meselesinde çok önemli bir eşik geçildi” sözlerine yer verdi.

     

    ÇÖZÜM SÜRECİ SOSYO EKONOMİK GELİŞİMLERİ BERABERİNDE GETİRDİ

    Yazısında çözüm sürecinin getirdiği etkilerede yer veren Prof. Dr. Karagöl, yazını şu cümlelerle sonlandırdı “Güneydoğu ve Doğu Bölgelerindeki sosyo-ekonomik farklılığın ortadan kalkması demek. Türkiye’nin hangi bölgesine, hangi şehrine giderseniz gidin aynı kalitede kamu hizmeti almak demek. İş bulmak, eğitim ve sağlık hizmeti almak için başka bir şehre gitmemek demek. Doğdunuz ve yetiştiğiniz toprakları terk etmeyerek, kendi tercihleriniz doğrultusunda kendi memleketinizde kalmak demek. Güvenlik sorununun çözülmesi, zorunlu göçün olmaması, iş bulmanın belirli illerle sınırlanmaması, eşit vatandaşlık hakkının sağlanması demek. Bölgesel zenginliklerin ortaya çıkarılması, her şehrin ve bölgenin karakter özelliğine göre kalkınması demek.  Türkiye’de siyasi, sosyal ve ekonomik olarak ayrımcılığın ortadan kalkması demek. 28 Şubat darbesinin toplumsal hafızaya kazınan tüm kalıntılarının silinmesi için geçen 12 yıllık sürede çok önemli işler yapıldı. 28 Şubat 2015’de Çözüm Süreci’nde atılan adım ise, 28 Şubat’ı Yeni Türkiye için önemli bir tarih yapıyor. Ama bu kez 28 Şubat darbe tarihi olarak değil, Yeni Türkiye’ye giden bir tarih olarak karşımıza çıkıyor. 28 Şubat’ın eski anlamına dönmemesi için, Yeni Türkiye için hepimiz sorumlulukla hareket etmeliyiz”