Etiket: ahmet özal

  • Ahmet Özal Turgut Özal’ı zehirleyenleri işaret etti

    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’n oğlu Ahmet Özal babasının şüpheli ölümüne ilişkin yeni açıklamalarda bulundu.

     

     

    8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda önemli bulgulara ulaşılıp dava açıldı. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Eylül ayında ilk duruşması yapılacak olan dava öncesi Cihan Haber Ajansı’na çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ahmet Özal, babasının ölümünden sonra bile, Özal ailesi üzerindeki operasyonun devam ettiğini dile getirdi.

     

     

     

    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, sadece babasının ölümünün değil, Mumcu, Kahveci, Eşref Bitlis Paşa’yı ortadan kaldıranların aynı el olduğunu iddia etti.

     

     

     

    Ahmet Özal, “19 sene boyunca bu olayı kimse ciddiye almadı. 1999 yılında milletvekili olduğumda babamın ölümünün araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulması için önerge verdim. ‘Sadece babamın olayı değil, 93 yılı incelensin’ demiştim. Hala 93 yılının incelenmesi gerektiğini söylüyorum. Uğur Mumcu, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis Paşa ve babamın ölümü faili meçhul olarak tarihe geçti. CHP’lilere ‘Uğur Mumcu sizin sevdiğiniz bir insandır ilgilenin’ dedim oralı olmadılar. Cumhuriyet gazetesi bunu haber bile yapmadı. Kendi yazarlarıydı oysaki. Gerisini siz düşünün.

     

     

     

    Türkiye’de bu kadar yıldır televizyonlarda bağıra bağıra konuşuyorum. Uğur Mumcu’nun adını sayıklayarak başlıyorum, fakat Türkiye’deki sol düşünce yapısında olan insanlardan en küçük bir destek görmedim. Bu cinayetlerin hepsi aynı elden yapılmıştır. Babamınki ile Uğur Mumcu farklı değil. Hatta Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Bahriye Üçok’a kadar bunların hepsi aynı kalemden çıkmıştır.” ifadelerini kullandı.

     

     

     

    ‘TURGUT ÖZAL’I RESİMDEN ÇIKARTARAK HER TÜRLÜ OYUNU OYNADILAR’

    1993 yılında siyasette dizaynı yapıldığını söyleyen eski milletvekili Ahmet Özal, babasının öldürülmesinin en büyük sebebinin Kürt meselesini çözmek istemesi olduğunu belirtti. Ahmet Özal, şu ifadeleri kullandı: “Turgut Özal’ın öldürülmesinin en büyük nedenlerden biri Kürt meselesidir. Babam siyasete dönmüş olsaydı Kürt meselesi bitmiş olacaktı. AB süreci de bu kadar uzamazdı. Belki de şu an birliğin içindeydik. Yan nedenleri de Orta Asya’da Türk devletlerinin birleştirilmesi projesi vardı. Türk devletleri birliği…

     

     

     

    Babamın ölümüyle o dönem fırsatı kaçırdı Türkiye. Ayrıca müthiş bir siyaset dizaynı yapıldı 1993’de. Düşünün, Özal’ı öldürmemiş olsalardı, Süleyman Demirel cumhurbaşkanı, Tansu Çiller’de başbakan olamayacaktı. Dolayısıyla 28 Şubat süreci yaşanmayacaktı. Babamın ölümünden sonra da operasyon aile üzerinde devam etti. Aile olarak siyasetten uzak durmamızı sağladılar. ‘Turgut Özal’dan kurtulduk, bir de oğlu başımıza çıkmasın’ dediler. Çünkü arkanda kitle taşıyabilme ihtimalinden korktular. Turgut Özal’ın resimden çıkartılmasıyla her türlü oyunu oynadılar. Bu oyun 2002’ye kadar sürdü. AK Parti de bu oyunu bozdu. Merkez sağ liderleri partilerini çökertti.”

     

     

     

    ’88 SUİKASTINI KİMLER YAPTIYSA, BABAMI ZEHİRLEYENLER DE ONLAR’

    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldürülmesinin arkasında uluslar arası bir gücün olmadığını söyleyen Ahmet Özal, 88 yılındaki suikastın arkasındakilerin bu işi organize ettiğini savundu. Ahmet Özal’ın tespiti şöyle: “Turgut Özal’ın ölümünün uluslar arası bir operasyon olduğunu düşünmüyorum. Dış mihraklar lafına pek inanmıyorum. Bu iş içerden yapıldı. Dış mihraklar diyerek bu anlamda komplo teorisi aramak paranoyakça.

     

     

     

    Türkiye o kadar zayıf bir ülke değil. Babamın ölümü ile ilgili mesele incelenirken, bağlantılar, 88 suikastı ile birleşecek. O suikastın arkasında çıkanlar 2-3 sene sonra bunu yaptılar zaten. Babama birkaç suikast girişimi oldu. Dolayısıyla hem suikast hem de ölümüyle ilgili gerek kozmik odalarda, gerek devletin arşivlerinde, zamanında yapılmış bütün araştırmalar var. Bunlar zamanla ortaya çıkacak.”

     

     

     

    ‘OTOPSİ HEYETİNDE SEVİL ATASOY’UN OLMASINI İSTEDİM AMA KABUL ETTİREMEDİM’

    Adli Tıp Kurumu’nun feth-i kabir işlemi ve sonrasındaki otopsi heyetinde Prof. Dr. Sevil Atasoy’un olmasını istediğini ama kabul ettiremediğini söyleyen Ahmet Özal, ‘tansiyon ilacından öldürüldü’ tespitinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Ahmet Özal, “Gerek feth-i kabir gerekse otopsi sırasında Sevil Atasoy’un heyetin içinde yer almasını istedim. Fakat bunu kabul ettiremedim. Niye istemediler açıkçası çok merak ediyorum. Sayın Atasoy’un heyete girmesi lazımdı bence. Aslında yabancı adli tıpçıların da olmasını istedim. Fakat isteğim kabul edilmedi.

     

     

     

    Rusya, Avrupa, Amerika’da bu işin gerçekten uzmanlarını getirtmek istedim. Bu isteğim de kabul görmedi. Ama raporda bir yığın hataların yapıldığı ortaya çıktı. Ayrıca Sevil Atasoy’un ‘tansiyon ilacıyla öldürüldü’ tespiti çok önemli. Eğer sen birini öldürmek istiyorsan ve arkanda iz bırakmak istemiyorsan ne yaparsın? Tansiyon ilacı buna çok güzel bir örnek. Tansiyon ilacını fazla fazla verirsin ve adamı zehirleyerek öldürürsün. Ama ilginç olan Adli Tıp Kurumu bunu nasıl gözden kaçırıyor? Akıl alır gibi değil.” ifadelerini kullandı.

     

     

     

    ‘ADLİ TIPTA BU İŞİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR’

    Turgut Özal’ın cenazesinin çok büyük bir bölümünün bozulmadan kabirden çıkmasını ‘Allah’ın bedeni sakladığı’ şeklinde yorumlayan Ahmet Özal, bu olayda artık hiçbir şeyin gizli kalamayacağını kaydetti.

     

     

     

    Özal, şu ifadeleri kullandı: “Soruşturma selametle tamamlanacak. Savcının elinde çok güçlü deliller olduğunu düşünüyorum. Kendisi kararlı ve düzgün bir insan… Adli Tıp’ta da bu işi engellemeye çalıştılar ama engelleyemediler. Bunun üstünü kapatmaya çalışsalar bile başarılı olamayacaklar. Neden olamayacaklar? Bir insanın vücudu öldükten 5 sene sonra kemik kalıyor. Babamın vücudunda 19 yıl sonra bile beyni dahil birçok organını yerinde buluyorlar. Eğer 19 sene çürümesi gereken bir ceset çürümediyse, bunu ancak Allah yapabilir.

     

     

    Allah bunu saklayıp senin önüne çıkarıyor. Dolayısıyla bu olayda artık gizli kalamaz. Eğer sen bunu gizlemeye çalışırsan, Allah’ın gazabına uğrarsın ve engelleyemezsin.”

    ‘BAŞBAKAN’I DEVLETİMİZE ZARAR VERİRİZ DÜŞÜNCESİYLE YÖNLENDİRDİLER’

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika seyahatine hareketinden önce kullandığı ‘Özal’ı zehirlediler’ sözünü de değerlendiren Ahmet Özal, Başbakan’ın ‘devletimize zarar veririz’ düşüncesiyle yönlendirildiğini iddia etti. Ahmet Özal, “Sayın Başbakan Fas’a giderken basın toplantısında ‘zehirlediler’ kelimesini kullandı. Tayyip Bey bu konuda bir şey biliyor ki söyledi. Adli Tıp Kurumu başkan ve ekibi görevden alındı. Bunlar tesadüf değil herhalde. Başbakan bu işe ağırlığını verirse gerçekler ortaya çıkar.

     

     

     

    Hükümetten Tayyip Bey’e de ‘bu konuyu kapatalım’ diye baskı gelmiş olabilir. En yakınındaki isimler, hatta kabinedeki partili arkadaşları tarafından. Bazı bakanlar, yıllardır bakanlık yapıyor ya da önemli görevde bulunuyorlar. Bu isimler derin yapının adamlarıdır. Bugün Tayyip Bey’in yanındaki adamlardır bunlar. Onlar bir dönem babamın yanında da vardı. Bu isimler, ‘devletimize zarar veririz’ düşüncesiyle Tayyip Bey’i yönlendirmiş olabilirler. Amaç burada devlete zarar vermek falan değil, derin yapıyı korumaktır. Bence bir noktaya kadar Tayyip Erdoğan’ı tutabildiler. Bu olay ortaya çıkmazsa Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın başına gelmeyeceğini kim söyleyebilir. Tayyip Erdoğan’ın ‘zehirlediler’ sözünden şunu anlıyorum: ‘Bu olayın aydınlanması için sonuna kadar gidin’ talimatı verdi.” şeklinde konuştu.

  • Ahmet Özal yoğun bakımda

    Ahmet Özal yoğun bakımda

    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal yoğun bakımda.

     

    TRT Haber’in haberine göre Ahmet Özal İstanbul‘da Bypass ameliyatı oldu. 3 damarı değiştirilen Ahmet Özal’ın tedavisine yoğun bakımda devam ediliyor.

  • Bu adam Özal değil

    Zehirlendi iddiasıyla vefatından 19 yıl sonra kabri açılan ve Adli Tıp’ta otopsisi yapılan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal kamuoyunu meşgul eden bir fotoğraf yayınladı. Anadolu Ajansı’nın 17 Nisan 1993 yılında çektiği fotoğrafta takım elbiseli bir kişi iki kişinin kolları arasındaymış gibi Hacettepe Hastanesi’nin kapısından giriyor. Ahmet Özal bu fotoğraf karesindeki takım elbiseli şahıs için Turgut Özal diyerek şu yorumu yaptı: ‘Ayağı basıyor başı dik duruyor. Bu hastane girişi ile ifadelerdeki hastane giriş benziyor mu birbirine.’

     

    KORUMA VE DİĞER KORUMALAR

     

    Fakat bu fotoğraftaki şahsın Turgut Özal olmadığı anlaşıldı. Bu şahıs Turgut Özal’ın yattığı sedyeyi iten koruması. Kollarına girmiş gibi görünenler ise hastane kapısında sedyeye yol açmaya çalışan diğer korumalar.

     

     

    Gerçek tüm çıplaklığıyla, o fotoğraftan önce çekilen karede ortaya çıkıyor. Ahmet Özal’ın Turgut Özal dediği şahsın da yer aldığı saniyeler önce çekilen diğer fotoğrafta korumalardan birisi olduğu görülüyor.

    Ayrıca Ahmet Özal’ın fotoğrafa göre Turgut Özal dediği kişinin boy ve kilo ölçüleri merhum Cumhurbaşkanıyla uyuşmuyor. Ortadaki gri tonlu takım elbiseli şahıs Turgut Özal’dan daha zayıf ve boyu da daha uzun görünüyor.

     

     

    “Ölü bir hali varsa söyleyin”

    Ahmet Özal, babasının öldüğüne dair şu iddiaları ortaya attı:

     

     

    “Rahmetli vefat ettiği gün ambulans yoktu. Hasta taşıma aracı bulundu 1970 model 3. vitese geçmeyen, doktoru olmayan bir araba getirildi. Nereden çıktığını bilmiyorum birden geldi oraya. 70 model bir araba. İçerisinde ayağa kalkılmıyor. Bu arabayla cumhurbaşkanı hastaneye götürülmeye çalışıldı. GATA’ya başhekime haber verilmesine ve oradaki doktorlar ekipmanları ile kapıda beklerken nedense araba bir anda Hacettepe hastanesine döndürülüyor. Hacettepe’de kimsenin haberi yok çocuk bölümüne götürüyorlar. Çocuktan büyük acile götürüyorlar. Korumalar doktor diye bağırıyor. Bazı ifadelere göre orada yarım saat bekletiliyor. Hacattepe hastanesindeki doktor Ayşe hanım ifadesinde, ‘Benim kanaatim hastaneye ölü olarak geldiği ve geri döndürülemediği yönündeydi. Nabzı ve tansiyonu alınamıyordu. El ve ayaklarda morarma başlamıştı. Hastaneye getirilmeden muhtemelen 20 dakika önce ölmüştür.’ diyor. Yani orada vardığından 20 dakika önce ölmüş. O zaman ben bir fotoğraf göstereceğim. Rahmetli hastaneye girerken. Eğer ölü bir hali varsa siz söyleyin. Ayağı basıyor başı dik duruyor. Bu hastane girişi ile ifadelerdeki hastane giriş benziyor mu birbirine. Ben bunun açıklamasını istiyorum”

     

     

    O fotoğrafı ben çektim

    Merhum Özal’ın son fotoğrafını çeken Anadolu Ajansı foto muhabiri Selahattin Yılmaz ahaber’e konuşarak Ahmet Özal’ı yalanladı. Turgut Özal’ın hastaneye sedyede getirildiğini söyleyen Yılmaz şunları söyledi; “Özal’ın hastaneye getirildiği ilk anda sadece ben oradaydım, foto muhabiri olarak. Turgut Özal sedyede yatıyordu korumalar etrafını çevirmiş sadece ayağı gözüküyordu. Bugün yayınlanan fotoğraf Özal’a acil servis biriminde içeride müdahale yapılırken dışarıda oluşan kargaşanın fotoğrafı”

  • ‘Hastaneye götürülürken ayaktaydı!’

    Ahmet Özal’dan bir şok iddia daha.

     

    Ahmet Özal babasının ölümüyle ilgili bir basın toplantısı düzenleyerek dikkat çeken açıklamalar yaptı. Özal babasının hastaneye götürülürken ayakta ve hayatta olduğunu gösteren bir fotoğrafı da basına dağıttı. Özal ayrıca babasına düzenlenen suikastte Bedrettin Dalan’ın ateş edilmeden eğilmesine dikkat çekti.

     

     

    Ahmet Özal düzenlediği basın toplantısında babasının saçını haftaya yetklililere teslim edeceklerini ve şimdiye kadar neden teslim etmediklerini açıkladı. Ahmet Özal’ın, Merhum Cumhurbaşkanı’nın hastaneye götürülürken çekildiği fotoğrafı basın mensuplarıyla paylaşması toplantıya damgasını vurdu.
    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, faili meçhuller ve şüpheli ölümlerde kesinlikle zaman aşımı olmaması gerektiğini ifade ederek, ”Zaman aşımının Meclis’te, kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir” dedi.

    Ahmet Özal, Taksim’deki The Green Park Otel’de basın toplantısı düzenledi. Babası Turgut Özal’ın ölümüne ilişkin iddialar konusunda yaptığı açıklamalar nedeniyle eleştirilere, hatta haksız iftiralara maruz kaldığını belirten Özal, bu nedenle, basın toplantısı düzenleme ihtiyacı hissettiğini söyledi.

    Kendisine en çok ”Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili niye şimdiye kadar konuşmadınız da şimdi konuşuyorsunuz?” sorusunun yöneltildiğini belirten Ahmet Özal, şöyle konuştu: ”İnsanlar bunu haklı olarak sorabilirler, çünkü yaptıklarımı bilmiyorlar. Ben, 1993 yılından itibaren bu işle mücadele ettim. 1997 yılında sesimi duyurabildim. Arşivden bulunabilir, kasım ayı Tempo dergisinde, bugün söylediklerimin tümü vardır. Sadece babamla ilgili değil, Türkiye’nin en karanlık yılı 1993’ün meseleleriyle ilgili. 1998’de Fatih Altaylı’nın ’Teke Tek’ programında da bu konuyu tartıştım. Hatta o dönemde yapılan anket çalışmasında da halkımızın yüzde 95’i inanmadığını söylemişti. Ben o zaman da ’Kamuoyu vicdanını rahatlatmak için bu işin incelenmesi gerekir’ demiştim. Meclis’te 1999’da milletvekili olduğum zaman önerge vermiştim. Ben o zaman da 25 milletvekili arkadaşımla babamın ölümü ve 93 yılının aydınlatılması için Meclis’te komisyon kurulması için uğraştım. Maalesef kimse bunları ciddiye almadı ve önergem rafa kaldırıldı.” Turgut Özal’ın ölümünü, gündeme gelmek için kullandığı yönündeki iddiaların kendisini üzdüğünü dile getiren Ahmet Özal, ”Ben 10 sene boyunca Başbakanlık Köşkü’nü de Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü de gördüm. Benim şov yapmaya, dikkat çekmeye ihtiyacım yok, bu konuda hevesim de yok. Bunu yazan arkadaşlar, buraların kapısını dahi görmemiştir” diye konuştu.
    Turgut Özal gibi Eşref Bitlis, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Çetin Emeç ile Madımak ve Başbağlar olayların aydınlatılması gerektiğini kaydeden Özal, ancak bu ölümlere ilişkin dosyaların zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılmasından endişe ettiğini söyledi.Ahmet Özal, sözlerine şöyle devam etti: ”Yakın zamanda bir sürü insanın ölümleri rafa kaldırılacak. Buradan Meclis’e sesleniyorum. Faili meçhuller ve şüpheli ölümlerde kesinlikle zaman aşımı olmamalıdır. Zaman aşımının Meclis’te, kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir. Kanun değişikliğini sayın Tayyip Erdoğan, AK Parti ile diğer partilerden rica ediyorum. Çünkü bu sadece benim meselem değil. Bu mesele herkesin meselesi. Benim mücadelem sadece rahmetli babamla ilgili değildi. Her konuşmamda rahmetli babamın ardından Uğur Mumcu’nun adını andım. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Başbağlar hepsini sıraladım. Sağ ya da sol diye ayırım yapmadım. Rahmetli Uğur Mumcu ve o görüşteki insanlar benimle aynı görüşte olmayabilir ama bu benim onları korumamam anlamına gelmez.” 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Adnan Menderes ve arkadaşları hakkındaki idam kararları gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki idam kararlarının da kaldırılması gerektiğini savundu.

  • Bu açıklamalar çok tartışılacak

    Bu açıklamalar çok tartışılacak

    ‘ın oğlu , babasının mezarının açılmasını istemediğini söyledi.

     

    8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal‘ın oğlu Ahmet Özal, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla babasının mezarının açılmasına ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile görüştü.

     

     

    “MEZARIN AÇILMASINI HİÇBİRİMİZ İSTEMİYORUZ”

    8. Cumhurbaşkanı ‘ın oğlu , babasının mezarının açılması kararı ile ilgili olarak, “Manevi olarak hiçbirimiz istemiyoruz ancak karar verildi. Mezar açılacak. Mühim olan uygun şekilde yapılması” dedi.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8’inci Cumhurbaşkanı nın açılması kararı ardından ‘da bekleyiş başladı. Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal Türkiye’ye dönerek konuyla ilgili gelişmeleri takip etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile görüşmek üzere İstanbul Adliyesi’ne gelen Ahmet Özal, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

     

    Mezarın açılmasını aile olarak istemediklerini ifade eden Özal, “Normalde mevtayı rahatsız etmek çok doğru bir şey değil ama artık bu devlet denetleme kurulunun raporundan sonra ölümünün şüpheli olduğu netleşti ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı açılması ile ilgili kara verdi. Bu açılacak. Burada mühim olan açıldığı zaman bunun uygun bir şekilde yapılması. Aranacak olan maddelerin uzmanlar tarafından aranması. Makine teçhizat yöntemi önemli. Manevi olarak hiçbirimiz istemiyoruz.” dedi.

     

    Mezarın ne zaman açılacağı ile ilgili bir fikrinin olmadığını söyleyen Ahmet Özal, Adli Tıp Uzmanlarından bir heyet oluşturulabileceğini ve bunun da zaman alabileceğini ifade etti. Özal, annesi Semra Özal’ın rahatsızlığı ile ilgili olarak, “Doğru. Son derece morali bozuk. Kolay değil” diye konuştu.

     

    Ahmet Özal, bir gazetecinin “Mezarın açılmasını istemiyoruz şeklinde bir talebini olacak mı” şeklindeki sorusunu “Hayır zaten artık karar verildi. Açılmasının zamanını öğreneceğiz Normal olarak aileden birinin yanında bulunması lazım. Büyük ihtimalle ben bulunacağım” şeklinde konuştu.

     

    Turgut Özal’ın ölümünün araştırılması konusunda kendisinin 1998 yılında çalışmalar yaptığını hatırlatan Ahmet Özal, ‘Ben rahmetli Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis paşanın ölümü ile devam eden ölümlerin birbirine bağlantılı olduğunu ve bunu Meclis’in araştırması gerektiğini o yıllarda da söylemiştim. Bu mesele ardından sadece rahmetli Özal’ın meselesi değil, o yılların araştırılmasının başlaması gerektiğini düşünüyorum’ şeklinde konuştu.

     

    Ahmet Özal, ailede bulunan Turgut Özal’a ait saç telinin de savcılık makamına incelenmek üzere verileceğini sözlerine ekledi.

     

     

    ÇOK TARTIŞILACAK AÇIKLAMALAR

    Ahmet Özal, katıldığı bir televizyon programında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ahmet Özal, Turgut Özal‘ın uçak kazası süsü verilerek öldürülmeye çalışıldığını söyledi.

     

    Prof. Dr. Sevil Atasoy, Suç ve Delil programında bu hafta 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın mezarının açılması konusunu gündeme taşıdı. Programa katılan Ahmet Özal çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Ahmet Özal, Kartal Demirağ tarafından gerçekleştirilen suikast öncesinde çok büyük bir uçak kazası atlattıklarını ve ölümden döndüklerini söyledi.

    O dönemde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a iki yeni uçak alındığını söyleyen Ahmet Özal, içinde 13 kişinin bulunduğu uçakla Yeşilköy Havaalanından hareket ettiklerini ve uçakta yaşanan iki elektrik arızası sonrası olaya müdahale edip uçağı geri döndürdüğünü anlattı.

    Ahmet Özal havada başlayan yangını programda şöyle anlattı.

     

     

    KABİNDEN DUMANLAR ÇIKIYORDU

    ” Ben kimse bilmez, aynı zamanda pilotum. Bu konuda da rahmetli babam bana güvenir. Uçakta iki kez elektrik arızası yaşayınca pilota geri dönmesini söyledim. Uçak, Büyükada üzerinden manevra yapıp geri dönerken bir kez daha elektrikler kesildi. Bu kez kokpitteki bütün göstergeler kayboldu. Telsizle bile kuleyle konuşamıyorduk. Bir müddet sonra kabin içinden duman çıkmaya başladı. Eğer geri dönmeseydik 10 dakika daha uçsaydık. Geri dönüşümüz olmazdı.

     

     

    BABAMI İLK DEFA BAĞIRIRKEN GÖRDÜM

    Bu arada hostes düştü bayıldı ve uçak 90 derece aşağıya doğru düşmeye başladı. Herkes panik içindeydi. Düşüyorduk. Ben hayatımda ilk defa babamı bağırırken gördüm. Herkes panik içinde bağırıyordu ve babamın şöyle dediğini duydum. ‘Herkes yerine otursun, Allahın dediği olur’ dedi ve herkes oturdu yerine. Piste çok yaklaşmıştık. Uçak denize inebilirse 20 dakika kadar denizde uçağın yüzebileceğini biliyordum. Bu arada ‘babamı nasıl çıkarabilirz?’ onun hesaplarını yaptım.

     

     

    BABAMI KARGO KAPISINDAN SARKITTILAR

    Ama pistin ucundan vurduk. Daha kulenin haberi yoktu. Lastikler patladı. Kaptan herkes uçağı terk etsin çünkü infilak edecek dedi. Çünkü her taraf yanıyordu. Fakat kapı açılmadı. Ancak arkadaki kargo kapısından babamı sarkıttılar. Herkes oradan atladı. 2.5 metreden sağını solunu kıranlar oldu. Biz uçaktan uzaklaştığımızda bile hala kulenin haberi yoktu.

    GOLDSTREAM: UÇAK İNFİLAK ETMELİYDİ

    Sonra o uçağın mühendisleri geldi fabrikadan. Buldukları şuydu. Uçaklarda benzin tankları kanatlardadır. Buradaki elektrik kablolarıyla ilgili vidalar aşırı sıkılmış. Bu yüzden plastiği erimiş ve kısa devre yapmış. Böyle yeni alınmış bir uçakta böyle şeyler olmaz. Goldstream bu konuyla ilgili bir rapor hazırladı. Bu uçağın infilak etmemesi yüzde 5. Yüzde 95 infilak etmeliydi, diye. Şimdi böyle bir uçakta bir kelepçenin fazla sıkılmasıyla böyle bir hadisenin olması mümkün değil. Bu bir palavraydı”.

     

     

    SUİKASTLE İLGİLİ ARŞİV AÇIKLANSIN

    Ahmet Özal programda Kartal Demirağ suikastı ile ilgili bütün detayların Turgut Özal tarafından ortaya çıkarıldığını da söyleyerek arşivlerde bu konuyla ilgili bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasını istedi.

    O dönemde Türkiye’nin büyük bir kalkınma hızı yakalandığı için Turgut Özal’ın bu konuyu gündeme getirirsem Türkiye karışır dediğini anlatan Ahmet Özal, bu yüzden konunun üzerine babasının gitmediğini söyledi. Özal, Devlet Denetleme Kurulu ya da savcılık kim ilgileniyorsa mutlaka mezarın açılması konusundan çok daha önemli olan bu bilgileri kamuoyuna açıklaması gerekiyor şeklinde konuştu.

     

    Ahmet Özal, “Babama gerçekleştirilen suikatın arkasında çok büyük isimler vardı. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar devlet arşivlerinde var. Ama hala neden çekiniliyor neden korkuluyor bilmiyorum. Ancak bir gün mutlaka bu arşivlerin açıklanacağına inanıyorum. Bir gün devlet bu arşivleri açıklayacak. Bu hükümet mi açıklar bundan sonraki hükümet mi açıklar bilmiyorum” dedi.

     

     

    GÖZYAŞLARINA ZOR ENGEL OLDU

    Ahmet Özal, programda Turgut Özal’a GATA’da yapılan yarı tahnit sayılabilecek işlemlerle ilgili o gün nöbetçi amir olan Prof. Dr. Mustafa Sarsılmaz’ın anlattıklarını dinlerken gözleri yaşardı. Duygusal anlar yaşayan Özal, gözyaşlarına güçlükle hakim oldu.

     

    ÖZAL’IN ANIT MEZARINDA BEKLEYİŞ SÜRÜYOR

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8’inci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın mezarının açılması kararı ardından Topkapı’da bulunan Anıt Mezar‘da bekleyiş başladı. Gazetecilerin Anıt Mezar önündeki bekleyişi gün boyu devam etti.

    Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun, 19 yıl önce hayatını kaybeden 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünü şüpheli bulması üzerine harekete geçen Cumhuriyet Savcılığı, mezarın açılmasına karar vermişti.

    Günlerdir açılması beklenen anıt mezarın önünde ise gazetecilerin bekleyişi de devam ediyor. Mezar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gözetiminde açılacak. Adli Tıp Kurumu, Özal’ın kesin ölüm nedenine ilişkin inceleme yapacak. Yapılacak incelemenin ardından Özal’ın kesin ölüm nedeni de gün yüzüne çıkacak. Ancak şuana kadar mezarın açılması yönünde herhangi bir çalışma yapılmadı.