Etiket: Ahmet Davutoğlu

  • Davutoğlu: 77 milyon herkes birbiriyle selamlaşsın

    Başbakan Ahmet Davutoğlu selamlaşma kampanyası başlatarak ’77 milyon herkes birbiriyle selamlaşsın’ dedi

    Davutoğlu: 77 milyon herkes birbiriyle selamlaşsın ahmet davutoğlu,kampanya,selamlaşma

     

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, PKK’nın silah bırakması yönünde yapılan çağrıyı olumlu bulduğunu belirterek, 2013 yılında yaşananları örnek gösterip, kamu düzeninin söz konusu olması durumunda hiçbir şekilde taviz vermeyeceklerini söyledi.

    TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, PKK’ya yapılan silah bırakma çağrısını olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirirken, kamu düzeninin söz konusu olması durumunda hiçbir şekilde taviz verilmeyeceğini kaydetti. “Bu açıklama ile demokratik siyasete yapılan çağrı olumludur” diyen Başbakan Davutoğlu, hiçbir şekilde silahlı mücadelenin haklı olmadığını ifade ederek, “Özellikle de demokrasinin var olduğu zeminde herhangi bir kesimin tehdit dilini, silah dilini kullanması o demokrasiye yapılabilecek en büyük saldırıdır, insanlık onuruna vurulabilecek en büyük darbedir. Tabi göreceğiz. Türkiye’nin herhangi bir yerinde silah ve terör yönteminin uygulanmaması lazım. Bir daha 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi molotof kokteyli ve başka araçlarla demokrasiye yakışmayan, özgürlükleri yok eden görüntülerin çıkmaması lazım” diye konuştu.

    Özellikle HDP’ye seslenen Başbakan Davutoğlu, “Kimin ne derdi varsa tartışacağı yer TBMM platformudur, kimin ne derdi varsa kullanacağı yöntem özgürlükçü tartışma yöntemidir, kimin ne derdi varsa başvuracağı makam silah değil millettir, terör değil halktır, savaş değil barıştır. Biz önümüzdeki dönemde de her şeyi tartışmaya hazırız. Demokratik yolla getirilebilecek her hususu tartışırız Ama 2013’de olduğu gibi ‘silahları bırak’ çağrısının ardından oyalamalar başlar, silahlar başka şekillerde gündeme getirilmeye başlanırsa şimdiden buradan sesleniyorum, kamu düzeni söz konusu olduğunda hiçbir taviz vermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi lazım” ifadelerini kullandı.

    “77 MİLYON SELAMLAŞSIN”

    Başbakan Ahmet Davutoğlu selamlaşma kampanyası başlatarak  ‘Buradan kampanya başlatıyorum. 77 milyon herkes birbiriyle selamlaşsın. 7 Haziran sandığına giderken, kim hangi partiye oy verirse versin, herkes el ele barış için yürüdüğünün bilincinde olsun.” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefet partilerinden çözüm sürecine destek vermelerini istedi.

  • Davutoğlu müjde verdi, muhalefete meydan okudu

    Muhalefet partilerinin söyleyecek sözü olmadığı için AK Parti üzerinden konuştuğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, seçim yaklaştıkça kirli ittifakların yeniden kurulduğunu kaydetti.

    Davutoğlu müjde verdi, muhalefete meydan okudu ahmet davutoğlu,başbakan davutoğlu,Muhalefet

    Partisini grup toplantısında konuşan AK Parti genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, enflasyon rakamlarına ilişkin, “Enflasyonda düşme eğilimi var, bunların ekonomiye olumlu yansımasını bekliyoruz” dedi. Faiz oranlarının düşeceğine inandığını vurgulayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Faiz oranlarının da önümüzdeki aylarda gittikçe artan bir ivme ile düşeceğine ilişkin inancımız güçlüdür” ifadelerini kullandı.

    PARALEL YAPININ MUHALEFETLE İTTİFAKI

    Seçim yaklaştıkça kirli ittifakların yeniden gündeme geldiğini, paralel yapının kıyılarda CHP’yi, Doğu’da HDP’yi İç Anadolu’da ise MHP’yi desteklediğini anlatan Davutoğlu, “Tek tek gelmeyin, hepiniz birlikte gelin. Hepinize karşı zafer kazanmak bizim için daha zevkli olacak” dedi.

    BAHÇELİ’YE “PARALEL” GÖNDERMESİ

    Devlet Bahçeli’nin ekononik verileri değerlendirirken, piramitten bahsettiğini belirten Ahmet Davutoğlu, “Piramitten bahsetmiş, elipse döndürelim bunu demiş. Kendi iktidarları döneminde gelir dağılımını herkes biliyor. Şimdi bir doların üç dolarına altında yaşayan yok. Sayın Bahçeli elipsle üçgenle uğraşmasın, biraz paralelle ilgilensin paralelle. Hep bunlar yan yana gidiyorlar, milletle yolları hiç kesişmiyor. Kesişim noktaları yok. Onlar paralelle yürümeye devam etsinler, biz sıratı müstakimde yürümeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    MÜJDELER VERDİ

    “İlk evini alan konut taliplisi için yüzde 25 vesilesiyle yaptığı tasarrufun yüzde 15’ini kendisine devlet desteği olarak vereceğiz” diyen Başbakan, bir müjde de Bağ-kur’lulara verdi:

    “Borçlarını yapılandıramamış Bağ-Kur’lu vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.”

  • Davutoğlu: Çözüm süreci Türkiye’nin en önemli projesi

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin Türkiye’nin en önemli projesi olduğunu, sürecin temel taşlarının da “tarihdaşlık ve vatandaşlık” olduğunu söyledi.

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kobani ile çözüm sürecinin ilişkilendirilmesine tepki göstererek, “Türkiye’deki çözüm süreci, Suriye’de Kobani meselesi yokken de vardı. Ondan önce başladı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek” dedi. Davutoğlu çözüm sürecinde kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını da belirterek, “Mayıs ayında tüm silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Bu gerçekleşmiş olsaydı, bütün o silahlı unsurlar çıkmış olsaydı, bizim Kobani’ye PYD’ye bakışımız farklı olurdu” ifadelerini kullandı.

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Akil İnsanlar Heyeti’yle Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde bir araya geldi. Toplantının açılışında akil insanlara hitap eden Davutoğlu, “Çok yoğun çabalar gösterdiniz size minnettarız. 12 bin kilometre mesafe kat edildi. Sayısız yolculuklar yapıldı. Çok farklı siyasi görüşlere, farklı ideolojilere sahip ama orta vicdani harekete geçirme konusunda aynı zemine sahip heyet olarak size Türkiye adına ve insanlık adına teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Çözüm süreci bu toprakların en önemli projesidir. Sadece bu ülkenin projesi değil. Çevre ülkeler için de ilham teşkil edecek bir meseledir” dedi.
    Başbakanlığı sonrasında çözüm sürecine ivme kazandırmak için ne yapılabileceği konusunda çalışmalar yaptığını anlatan Davutoğlu, Akil İnsanlar Heyeti ile bir araya gelinmesinin nedeninin kesinlikle son yaşanan olaylar olmadığını vurguladı.

    “YAPTIĞINIZ ÇALIŞMALAR RAFLARA KALKMADI”

    Akil İnsanlar Heyeti’nin yaptığı çalışmaların karşılıksız kalmadığını söyleyen Davutoğlu, “Bölgeler yaptığınız ziyaretler sonrası hazırladığınız raporlar raflara kaldırılmamıştır. 30 Eylül’de Sayın başbakanımızın açıkladığı demokratikleşme paketinde teklif ettiğiniz bir çok unsur yer aldı. Ama devrim mahiyetinde atılan en önemli adım hemen hemen her bölgedeki raporlarda gördüğüm yasal çerçevenin sağlanmış olmasıdır. Haziran ayında düzenleme ile çözüm süreci hukuk sisteminin bir parçası halini almıştır” diye konuştu.
    Konuşmasında Türkiye’de yaşanan Kobani eylemlerine de değinen Davutoğlu, “Küreselleşme bireylerin bütün sınırları hukuki kayıtları da rahatlıkla aşabilecekleri geniş teknolojik araçlar ortaya çıkardı. Son yaşanan olaylarda şiddete davet eden bir tweet ‘Silahlanıyoruz ve saldırıyoruz’ diye tweetler var. “Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın” diye tweetler var. Silahlanma çağrısında bulunan bir tweetin ne kadar konuşursak konuşalım, provokatif bir grup, ‘Türkiye IŞİD’e yardım ediyor’ diye yanlış bir bilgi ile bütün bu çabaları yok sayan, olağanüstü hızda bir bilgi iletişimin kötü kullanan bir sonuç doğurabiliyor. Sonrasında bir şehir yanmaya başlıyor. Bu küreselleşmenin bize getirdiği bir durum” şeklinde konuştu.

    TARİHTAŞLIK VE VATANDAŞLIK VURGUSU

    Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu toprakların kadim bir geçmişe sahip olduğunu anlatan Davutoğlu, “Bu toprakların şehirleri, sokakları siyasi yapıları en yakın 2-3 bin yıllıktır. Bizde bin yılı devirmemiş şehir yoktur. Bu topraklarda herhangi bir şehir tek bir mezheple, tek bir dinle adlandırılamayacak kadar farklı tarihi tecrübeler yaşamıştır. Şu şehirler Kürt şehri, şu şehirler Arap şehri dediğinizde o şehirleri çok daha birbiri ile bütünleşik yaşamış şehirler olduğun görürsünüz. Diyarbakır’da çözüm süreci sonrasında yaptığım konuşmada kullandığım iki kavram önemli. Tarihtaşlık ve vatandaşlık. Tarihtaşlık bilincini kaybetmiş ulusalcı ideolojiler bir müddet sonra dışlayıcı bir kültüre dönüşüyorlar Modernite görünümünde bir ideoloji tek bir ırka ve mezhebe hitap etmeye başlamışsa bir müddet sonra tıkanır bulanıklaşır. Çevre ülkelerde yaşanan krizleri baktığınızda ister Suriye ister Irak tarihi kültürel fay hatlarının bugün modernite görünümü altındaki ulusalcı ideolojilerle karşıtlık ilişkisine dayalı olarak bölündüklerini görüyorsunuz. Ben Irak’a ilk seyahatimi yaptığımda her Bağdat’a, hem Musul’a, hem Basra’ya, hem Erbil’e gitmiştim. Eğer bir toplumun şehirleri şu şehir şu etkin gruba ait denmekteyse o toplumu bir arada tutmak güçleşiyor. Belki başka ülkelerde sonuç doğurmayacak bir ayrım kadimi yoğun yaşayan bizim gibi toplumlarda ülkeleri birbirlerinden kopardı. Mübadele dediğimiz, şimdi baktığımızda veri olarak görünen nüfus değiştokuşunun nasıl trajedilere yol açtığını biliyoruz. O zaman ‘kadim’ dediğimiz kavrama geri kalmışlık gibi değil bize kadar intikal eden bir kültürel çoğulculuğu barındıran bir tarihtaşlık olarak bakmak lazım. Toplumsal huzuru sağlayabilen toplumlar bu tarihtaşlığı muhafaza edip evrensel hukuka ve özgürlüklere dayalı bir vatandaşlık kimliğini koruyabilen toplumlar olacak. Hiçbir toplumun vatandaşı konuştuğu ana dil, kültürel geçmiş, aidiyet hissettiği kültürel bilinç anlamında dışlanamaz. Kimse kendisine doğuştan verilmiş olan özellikleri dolayısıyla baskı altında tutulamaz. Bunu yapamayan toplumlar Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi tek bir baas ideolojisi ile tek bir toplum çıkarayım dediğinde bu birikimi yok ediyorlar” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin sınır hatlarını hatırlatan Davutoğlu, “Ya bu sınırlar barışçıl yöntemlerle anlamsızlaştırılacak ve bütün o akraba topluluklar birbiri ile kaynaşacak ya da çatışmacı acılar yaşanacak. Biz bunu görmüştük. Daha Arap baharından çok önce ortak hükümet toplantıları ile Suriye ve Irak’la bunu barışçıl nasıl yaparız diye çaba içine girdik. Vizeleri kaldırdık. Biran düşünüp bu gerçekleşmiş olsaydı bugün yine Telabyat ve Akçakale arasındaki insanlar her türlü alışverişi yapıyor hale geleceklerdi. Mülteci göçleri değil de ticaret göçleri halinde seyrüsefer halinde olacaklardı. Gelecekte de ya bu vizyon egemen olacak ya da sykes picot’dan daha beter parçalanmalar yaşayacağız. Yapmak istediğimiz şey IŞİD’in bugün yıkma iddiasında bulunduğu sykes picot düzenini, ya da Suriye rejiminin bombalarla korumaya çalıştığı skyes picot düzenine karşı biz aslında barışçıl, ekonomik, kültürel ağırlıklı bir strateji getirdik. Esad ile de Maliki ile de konuştuk. Sonra itilaf ettiğimiz şey onların takip ettiği yöntemin çatışma yöneldiği anda başladı. Yine önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl esaslarla birleştirici bir yol çizeceğiz, ya da yayılmacı, modern görünümlü, aşiretçi baas ideolojisi ile çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör gruplarının tesiri altında kalacağız. Tam akil insanlar heyetinin misyonu özel bir önem taşıyor. Bu sivil insiyatif Türkiye’de eğer bunu gerçekleştirebilirsek çözüm sürecinin başarısı bütün bu çatışmaları engelleyecek yegane yoldur” şeklinde konuştu.

    “OSLO SÜRECİ BİR KOMPLE İLE DUMURA UĞRATILDI”

    Çözüm sürecinin 3 karakterine dikkat çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:
    “Birincisi çözüm süreci millidir, yerlidir ve özgündür. 12 yıl içinde buna Kürt sorunu, terör sorun deyin. Bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik. O andan itibaren bir taraftan toplumu demokratikleştirerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese ayrımsız vatandaşlık hakkı tanımladık. En doğru yöntem nedir diye sürekli zihin yorduk. Oslo sürecini denedik acaba bir yerde daha soğuk kanlı görüşmeler yapabilir miyiz diye. Bir komplo ile bütün süreç dumura uğratıldı. 2009 yılında Habur’dan girişleri sağlayacak noktaya geldik. Son derece gereksiz adımlarla o süreç de akamete uğratıldı. Şu sonucu ulaşıldı. Ne olacaksa bu topraklar bu topraklar inanları arasında olacak. Oturacağız konuşacağız. İstişare edip yerli milli ve tamamı ile bu toprakların kaderine sahip çıkma hakkına sahip insanlar arasında olacak. 5 sene önce imkansız görünen süreçleri tüm siyasi riskleri alarak devreye soktu. İmarlı ile görüşmelerden tutun da HDP heyetinin görüşmelerine kadar. Herkes vicdani olarak bir sorsun. Hep hükümetten bir şeyler bekleyenler hangi tabuları nasıl yıktığımızı görsünler. Şimdi beraber zorluk yaşıyoruz. Kimse topu başka yere atmaya kalkmasın. Bu yol bu toprak çocuklarının el ele yürüyeceği bir yoldur. Dün Amasya’da Bingöl’de şehit edilen Hüseyin’in evini ziyaret ettim. Tek bir öfke, intikam hissi uyandıran tek bir cümle kurmadı ailesi. ‘Çözüm süreci dursun’ da demediler. 3. Kattan atılan Diyarbakırlı Yasin’in ailesine de bakın. Katledilenin biri Amasyalı Hüseyin, biri Diyarbakırlı Yasindir. Eğer şiddet hakim olursa, vandalizm hakim olursa Kürt-Türk demeden kimlerin katledileceğini gösteren tablolar bunlar. 80’li yıllarda neler yaşandığını herkes biliyor. Hepimiz bu toprakların çocukları olarak bu sürece sahip çıkmak zorundayız”

    Çözüm sürecinin bir örgüt ile devlet arasındaki müzakereler gibi gösterildiğini söyleyen Davutoğlu, “Bir örgüt gider başkası gelir. Aynen IŞİD’in durumu gibi. Çözüm sürecinin muhatabı milletin ta kendisidir. 70 belediye bakanımızı ağırladım Ankara’da. Hepsi şunu söylediler ‘çözüm süreci alanda öyle kullanıldı ki tüm Kürtleri sanki tek bir siyasi eğilim temsil ediyor gibi’ Biz böyle bir şey olmaması için akil insanlar heyetinin tüm bölgeleri gezmesini istedik. Bu sürecinin getirdiği ortamdan istifade ederek ‘burada sadece ben hakimim’ dendiğinde hem tarihi kadim ilişki tehdit edilmiş olur, hem modern vatandaşlık ilişkini yerle bir edilmiş olur. ‘Buralar bana aittir benim dışımda siyaset yaparsa partisini bombalarım. Benim dışımda siyaset yaparsa atarım 3. Kattan’ dediğiniz anda en kötü ideolojik zemine dayalı bir anlayışa çözüm sürecini feda edilmiş olursunuz. Buna izin verilemez. Kuşatıcılık ve kapsayıcılık Okmeydanı’nda yan yana yaşayan Sünni ve Alevi kardeşlerimizi de kapsadığı zaman çözüm süreci başarıya ulaşır” şeklinde konuştu.

    “KOBANİ MESELESİ YOKKEN DE ÇÖZÜM SÜRECİ VARDI”

    Davutoğlu çözüm sürecinin dış etkilere karşı korunması gerektiğini de savunarak, “Uluslararası sistemin şu ya da bu aktörlerinin planlamaları da dış etkidir, Suriye ve Irak’ta yaşananlar da dış etkidir. Bunu söyleyince yanlış anlaşıldık. Biz Kobani ile çözüm süreci arasında irtibat kurulmasın derken ‘Kobani önemsizdir’ demedik. Suriye’deki hiçbir insanın canını, malını, onurunu diğerinden üstün tutmadık ama Türkiye’deki çözüm süreci Suriye’de Kobani meselesi yokken de vardı. Ondan önce başladı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek. Eğer etkisi pozitif bir yönde etki yapacaksak Türkiye’deki çözüm süreci başarıya ulaştığında çevreyi de pozitif dönüştürür. Geçen sene kasım ayında Mesut Barzani Diyarbakır’a geldiğinde eski tepkilere bakılsa felaket gibi görülebilirdi. ‘Şivan Perver’in türkü okuması milleti böler’ denebilirdi. Kimse hayal edemezdi. Onun kararını verdiğimiz günü bugün gibi hatırlıyorum. Vermek istediğimiz mesaj şuydu. Yurt dışında kalan Türkler Araplar gibi Kürtler de bizim canımızdır, ciğerimizdir, kardeşimizdir dedik. Eleştirildik ama Israrla devam ettik” açıklamalarında bulundu.

    “ÇÖZÜM SÜRECİNDE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI”

    Çözüm sürecinde PKK’nın silahlı unsurlarının çekilmesine değinen ve verilen sözlerin tutulmadığını söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
    “Eğer çözüm süreci sağlıklı bir şekilde bugüne gelmiş olsaydı ve birileri verdikleri sözleri tutmuş olsalardı. 4 Nisan 2013’de toplandık. Mayıs ayında tüm silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Sizler de Anadolu’ya gittiniz ve ‘merak etmeyin’ dediniz. Ne oldu Haziran’da raporu sunduğunuzda dahi çok az unsurun çekildiğini biliyorduk ama hiçbir zaman topuma deklere etmedik. Bu gerçekleşmiş olsaydı bütün o silahlı unsurlar çıkmış olsaydı bizim Kobani’ye PYD’ye bakışımız farklı olurdu. Ama sen silahlı unsurlarını tutmaya devam edeceksin, ‘Suriye’de verilen mücadeleyi her an Türkiye’ye yayarım’ diye demeç vereceksin, sonra da rejimle işbirliği yapmış bir grupla Türkiye’yi ‘niye bu grubu desteklemiyorsun’ diye eleştireceksin. Birçok eleştiriye rağmen o zaman Dışişleri Bakanı olarak Salih Müslim ile görüşülecek diye talimat verdim. Çözüm sürecine paralel şekilde Suriye’deki unsurlarla da bir demokratik diyalog süreci başlasın istedik. İlk defa muhatap alındı. Çok temel şeyler istedik. Suriye muhalefeti ile işbirliği yapın, rejim suçlarına iştirak etmeyin ve Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olun. O dönemde bize verilen sözler tutuldu mu ki sanki ‘şimdi Türkiye sözünü tutmuyor’ diyebilsin birileri. Aksini yaptılar Suriye rejiminin tüm suçlarına ortaklık ettiler. IŞİD ile bir yıl yan yana yaşadılar. Bütün uyarılarımıza rağmen ses çıkarmadık. Telabyat IŞİD’in eline düşerken, Araplar katledilirken HDP benimle ilgili gensoruyu destekledi. Biz sessiz kalmadık. Kobani’ye de sessiz kalmadık. Tarih neler yaptığımızı yazacak. Kobani’de yeni çıkmış bir problem sebebiyle Türkiye’nin yüz yıllık projesini feda etmeye kalkarsanız iyi niyet sorgulanmaya başlar. Yapmamız gereken şu tam tersini benimsemek. Türkiye’de çözüm süreci ne kadar başarılı olursa Türkiye’nin sınır ötesinde Kürt, Türkmen ve Araplara yardım konusunda uygun bir ortam oluşur.”

    “ŞİDDETİN, TALANIN, VANDALİZMİN, CİNAYETİN HER TÜRLÜSÜ İŞLENDİ”

    Başbakanlık görevini aldıktan sonra çözüm süreci ile ilgili hızla adımlar attığını anlatan Davutoğlu, “1 Ekim günü Selahattin Demirtaş’ı kabul ettim. O bir ay içinde de takip edilecek yol haritası konusunda her türlü görüşme yapıldı. Belli mutabakatlar sağlandı. Bu mutabakatlar çerçevesinde yepyeni ve olumlu bir ortama giriyoruz. Çözüm süreci büyük bir beklenti kazanılacak derken Kurban bayramının 3. Günü 6 – 7 Ekim’de talanın her türlüsü, vandalizmin her türlüsü, şiddetin her türlüsü, cinayetin her türlüsü işlendi. O zaman samimiyet testinden herkes geçiyor. Hükümet olarak önümüzde bir çok olay söz konusuyken her işi geriye atıp çözüm sürecine odaklanmışken gördüğümüz mukabele bu oldu. ‘Kimse şiddet çağrısı yapmadık sokağa çıkın dedik’ demesinler. Sizinle irtibatta olanların ne tür tweetler attığınızı biliyoruz. Hepimizin oturup iyi bir muhasebe yapmamız lazım. Devletin yanlış uygulamalarının üzerine nasıl gittiğimizi herkes bilir. Şu anda da faili meçhuller var ama bu kez JİTEM değil kimliğin gizleyen ve Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia edilen gruplar tarafından yapılanlar var. Kim ambulansı yaktı. Müzeleri okulları yakmasın nasıl bir bahanesi olabilir. Buradaki hedef sadece Türkiye Cumhuriyeti değildir hedef çözüm sürecinin ta kendisidir. Biz çok iyi biliyoruz. Ne zaman biraz mesafe alsak bir anda ortalık karışıyor. Birileri puslu havayı seviyor. Bizim her bir aktöre söylemimiz şu gelin günlük güneşlik bir havada konuşalım. Geçen sene siz Anadolu’da gezerken İstanbul sokaklarının ne hale geldiğini gördük. Yapmamız gereken puslu havayı dağıtmak. Puslu havayı dağıtalı, günlük güneşlik havada geleceğe yürüyelim” dedi.

    “ÇÖZÜM SÜRECİ KAMU DÜZENİNİN ALTERNATİFİ DEĞİLDİR”

    Sürecin her halükarda devam edeceğinin altını çizen Davutoğlu, “Bu süreci birlerini memnun etmek için yapmadık, memnun etme zorunluluğumuz yok. Çözüm süreci konusunda siyasi kararlılığımızda en ufak bir akmasa yoktur. Toplumun geniş kesimi çözüm süreci devam etsin diyor. Tek tipte ideolojiyle sadece kendileri gibi olanların olduğu bir hayat kurmak isteyen gruplar hariç genel bir kabul görmüş süreçten bahsediyorum. Çözüm süreci kesinlikle kamu düzeninin alternatifi değildir. Bir süreç başarılı olacaksa kamu düzenin içinde başarıl olur. ‘Kamu düzenini yok edelim sonra oturup müzakere edelim’ denirse burada iyi niyet aranmaz. Birilerin ‘devlet operasyon yapmasın, emniyet güçleri görünür olmasın ama biz şehrin kenarlarında çadırlar kurup insanları tek tek hesaba çekelim ve haraç toplayalım ve yavaş yavaş var olan hukuk düzenini aşındıralım’ derse o zaman niyet çözüm süreci değildir. Bütün valilerimize talimatlar verildi kamu düzeni sağlanacak. Herkes aynı yöntemi belirlemiş olsaydı bu güne kadar Türkiye Suriye’den beter olurdu. Kamu düzenin kalmadığı yerde siyaset konuşulamaz, özgürlükler konuşulamaz. Bizim tutumuzu açıktır. Gerçek anlamda bir çözüm süreci işletilecekse devletin kamu düzenini koruması tartışılmamalıdır” ifadelerini kullandı.

  • Yavilioğlu, Başbakan Davutoğlu’na Doğu’yu Anlattı

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Doğu Anadolu Bölgesinin durumunu müzakere etmek üzere, Başbakan Yardımcıları, Genel Başkan Yardımcıları, Gurup Başkan Vekilleri ve Bölge Milletvekilleriyle bir araya geldi. Toplantıda Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, Doğu Anadolu Bölgesinin temel sorunlarını içeren bir sunum yaptı. 


    KAMU YATIRIMLARI ARTTI
    AK Parti iktidarıyla bölgede kamu yatırımlarında önemli bir artış kaydedildiğine dikkat çeken Dr. Cengiz Yavilioğlu, “Doğu Anadolu Bölgesinin toplam kamu yatırımlarından aldığı pay 2008 yılında yüzde 6,3 iken, yıllar itibarıyla önemli artışlar göstererek, 2013 yılında yüzde 10,6 seviyesine kadar ulaşmıştır. 2002 yılında %12.5 olan eğitim yatırımları, 2014 yılında %27.7’ye yükselmiştir. 2003 yılında %11.9 olan sağlık yatırımları, 2007 yılında %25’e, 2013 yılında ise %16’ya yükselmiştir. Bölgede 2002 yılında 256 km olan bölünmüş yol, 2013 yılında 3.234 km’ye ulaşmıştır. Havayolu imkanları artırılmıştır. Sosyal yardımların miktarı önemli derecede arttı ve faydalanan sayısı yükseldi” dedi.


    YATIRIM VE TEŞVİKLER
    Bölge ekonomisinin son yıllarda yaşadığı önemli gelişmelerden birisi de yatırım teşvik sayısı ve yatırım teşvik kapsamında yapılan yatırım tutarında yaşanan artış olduğunu dile getiren Yavilioğlu, sunumunda özetle şu ifadelere yer verdi; “Doğu Anadolu Bölge illerinde 2002 yılında yalnızca 51 adet ve toplamda 184 milyon TL civarında olan yatırım teşvik belgeli yatırımlar, 2013 yılında 283 adet ve yaklaşık 5,4 milyar TL düzeyine ulaşmıştır.


    TURİZM
    Bölgede 2003 yılında yaklaşık 425.000 olan turizm belgeli işletmelere giriş yapan turist sayısı 2012 yılında yaklaşık 800.000’e ulaşmıştır.
    Söz konusu dönemde yerli turist sayısında yüzde 89,3 artış yaşanırken yabancı turist sayısında ise yüzde 81,9 artış yaşanmıştır.


    GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK
    2009 ile 2012 yılları arasında hesaplanan Gini katsayılarına bakıldığında hem ulusal düzeyde hem de Doğu Anadolu Bölgesi’nde gittikçe daha adil dağılım yönünde bir değişim yaşandığı görülmektedir.
    Bölgede yoksulluk azalmaktadır. TÜİK 2006 – 2012 verilerine göre yüzde elli risk hesaplanmasına göre yoksul oranı hem ülke genelinde hem de Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde azalan bir seyir izlemektedir. 2006 yılında her iki bölge için yüzde 16’larda gerçekleşirken bu oran 2012 yılında yüzde 13 seviyelerine kadar düşüş göstermiştir.
    TEMEL SORUNLAR
    Kalkınma Bakanlığı tarafından 2011 yılında hazırlanan İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi (SEGE) Sıralaması Araştırması’na göre Bölge illerinin önemli bir çoğunluğu ülke sıralamalarında en alt sıralarda yer almaktadır. Yalnızca Elazığ, Erzincan ve Malatya illeri nispeten orta sıralara yakın yerlerde kendilerine yer bulmuşlardır. SEGE 2011 sıralamaları incelendiğinde, tüm iller arasında son on dört sırada yer alan illerden dokuzunun, Bölge illeri arasında yer aldığı görülmektedir. TRB2: Van, Bitlis, Hakkâri, Muş Bölgesi illerinin tamamının son on il içerisinde yer alması da dikkat çekmektedir.
    2013 yılı ADNKS (Adrese Dayalı Nüfusa Kayıt Sistemi) verilerine göre Türkiye genelinde Doğu Anadolu Bölgesi illeri nüfusuna kayıtlı 11.249.638 kişi bulunmaktadır. Doğu Anadolu bölgesi nüfusuna kayıtlı vatandaşlarımızın sadece %52’si bölgede yaşamaktadır. Bölge illerine kayıtlı nüfusun 5,4 milyonu Bölge’de, 5,8 milyonu ise Bölge dışında ikamet etmektedir.
    Bölgeden nitelikli insan göçü olmaktadır. Nitelikli göç kendisiyle beraber sermayeyi de götürmektedir.
    Yıllık donlu/karlı yaklaşık gün sayısı: Kars’ta 6 ay; Ağrı ve Erzurum’da 5 ay; Van, Muş ve Hakkâri’de ise 4 ay civarındadır. Öte yandan daha ılıman bir iklime sahip olan Elazığ ve Malatya’da ise 2,5 ay civarındadır. Yani bölgede inşaat yapımı gibi işler için çalışma süresi oldukça kısadır.
    Bölge, ülke ile aynı hızda kalkınmakta, fakat ölçek ekonomileri nedeniyle gelişmiş bölgeler ile gelişmişlik makası giderek açılmaktadır. Mesela; Ülkede %10 büyüme yaşandığında; 100 TL sermayesi olan Marmara Bölgesinin büyüme sonrası sermayesi 110 TL’ye yükselirken, 10 TL sermayesi olan Doğu Anadolu Bölgesinin sermayesi ise sadece 11 TL’ye yükselebilmektedir. Dolayısıyla, aynı oranda büyüseler dahi iki bölge arasındaki gelişmişlik farkı giderek büyümektedir.


    KOBİ’LER DAHA FAZLA DESTEĞE İHTİYAÇ DUYUYOR
    KOBİ’ler Türkiye’de toplam istihdamın %78’ini, toplam katma değerin %55’ini, toplam satışların %65,5’ini, toplam yatırımların %50’sini, toplam ihracatın %59’unu oluşturmaktadır. Ama KOBİ’lerin toplam krediler içindeki payı sadece %24’tür. KOBİ’lerin kredi kullanma imkanları sınırlı kalmaktadır.


    KREDİLERİN RİSK PRİMİNİN ÜSTLENİLMESİ
    Doğu ve Güneydoğu’da bankaların verdikleri kredilerle ilgili yapılan fizibilitelerde “risk ölçümü” yüksek çıkıncı bankalar bu bölgelere kredi vermekten imtina etmektedirler. Bu durumda, batı bölgelerinde ortalama risk puanı 5, Doğu Anadolu’da 8 puan ise, aradaki risk puan farkını devlet üstlenebilir. Böylelikle KOBİ niteliğindeki işletmelerin finans ihtiyaçları kısmen karşılanabilir.


    ALINAN TEMİNATLARIN BEDELLERİNİN DÜŞÜK TUTULMASI
    Diğer taraftan bankalar, kredi verecekleri KOBİ veya tarımsal işletmelerden istedikleri teminatların karşılığını düşük tutmakta, bu suretle riski azaltmaya çalışmaktadırlar. Zaten zor şartlarda kredi alan kişiler ve işletmeler için bu durum “krediden vazgeçme” sebebi olmaktadır. Yani değeri düşük tutulan teminatlardan dolayı kullanılan kredi miktarları da düşmektedir.


    VERGİ ORANLARI
    Vergi oranları konusunda Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Halbuki vergi indirimleri, teşvik kalemleri içerisinde en önemli olanıdır. Yatırımların teşvik edilmesi açısından vergi indirimleri “olmazsa olmaz” niteliktedir. Doğu Anadolu için mutlaka vergi indirimi gereklidir.


    YATIRIM TEŞVİKLERİ
    Doğu, Orta ve Batı Anadolu bölgelerinde yaklaşık benzer teşviklerin olması; Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi olan Doğu Anadolu Bölgesine yatırımcıların gelmesini yeterince teşvik etmemektedir. Mesela en uzun süre yürürlükte kalan 5084 sayılı teşvik yasası 49 ile yayılınca, yatırımcılar Doğu Bölgelerini tercih etmemiştir.


    KAMU ANLAYIŞI
    Her şeyden önce, Doğu Anadolu’nun iklim şartlarına çok fazla uymayan, Doğu ile Batı farkı fazla gözetmeyen bir kamu anlayışı vardır. Bunlardan bir tanesi ihale süreçleridir. Bilindiği gibi Doğu Anadolu bölgesinde kış şartları nedeniyle yıl içerisinde inşaat yapım süresi çok kısadır. Bununla birlikte, Kamu bütçesinin TBMM’de kabul edilmesi Aralık Ayı sonunda; kamu yatırım transferlerinin yapılması ve akabinde ihale süreçleri ise neredeyse Nisan-Mayıs aylarında başlayabilmektedir. Kamu İhale mevzuatı gereği yaklaşık üç-beş ay süren ihale süreçleri inşaat yapım aylarının boş geçmesine neden olmaktadır. Yani o yıl yatırımları bir sonraki yıla kalmakta ve bir yıl kaybedilmektedir.


    BÖLGEDE KAMU ÇALIŞANLARI KAPASİTESİNİN ARTIRILMASI
    Özellikle son on yılda, Bölgeye merkezi bütçeden ayrılan kaynağın artırılmasına rağmen yatırımların Bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine katkısı sınırlı düzeyde kalmaktadır. Bunun temel sebeplerinden birisi, yerel yönetimlerin ve merkezi kuruluşların taşra teşkilatının kapasite eksikliğidir. Bu nedenle, merkezi kuruluşların taşra teşkilatının nitelikli personel için cazip hale getirilmesine yönelik kamu personel rejimi yeniden düzenlenmelidir.
    Bölgede, öğretmenler başta olmak üzere diğer bölgelere göre daha fazla kamu personel açığı bulunmaktadır. Bölgeye atanan kamu personelleri geldikten sonra gitmenin yollarını aramakta ve çoğunlukla da bölgeden ayrılmaktadırlar. Bölge, özlük hakları iyileştirilmek suretiyle kamu personeli için cazip hale getirilebilir.


    ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ
    Bölge’de toplam 20 adet Organize Sanayi Bölgesi (OSB) bulunmakta, bunlardan 15’i faal olup, 5 tanesinin de yapımı devam etmektedir. Tamamlanan organize sanayi bölgelerinin doluluk oranı %47 civarında olup, toplam 25.000 kişi istihdam edilmektedir. Doluluk oranlarının düşüklüğü; bazı illerde OSB’lerin iyi yönetilememesinden bazı illerde ise teşviklerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
    OSB’lerin emlak geliri elde edilen yerler olmaktan çıkarılıp, sanayi merkezi haline getirilmesi sağlanmalıdır.
    TÜİK 2012 verilerine göre, ülke genelinde sanayi sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 6,5 milyon kişi iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde 275 bin kişidir.”

  • Davutoğlu, çözüm sürecine vurgu yaptı

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Çözüm sürecini güçlü irade ile sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

    Malatya yeni devlet hastanesi önünde 44 tesisin toplu açılışını yapan ve burada vatandaşlara hitap erden Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’yi IŞİD ile anan Kılıçdaroğlu’na soruyorum; biz mazlumlara yardım yapıyoruz, siz ne yaptınız” diye sordu. Davutoğlu, “12 yıldır dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumlara sahip çıktığımıza sahip çıkar mısınız, zalimlerin karşısında durduğumuza şahitlik eder misiniz” diye soran Davutoğlu, sokak olaylarına da temas etti.

    “Bu provokatörler, ne provokasyon yaparsa yapsın, siz bizim arkamızda olduktan sonra her şeyin üstesinden geliriz” diyen Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu bir teklifte bulunuyor. ’Yeni tezkere çıkaralım. Kobani için yeni tezkere çıkaralım’ diyor. Şimdi maskeleri indi. Şimdi diyorlar ki; ’Kobani’dekiler bizim kardeşimiz.’ 300 bin Suriyeli katledildi. Senin milletvekillerinin ziyaret ettiği, neredeyse elini öptüğü Esad’a karşı çıkmayıp, Esad’ı savunmaya devam ediyorsun. Çıksın ve izah etsin. O öldürülen kardeşlerimiz hem Arap, Türkmen, Kürt, Hristiyan ve Nusayri’ydi. IŞİD Çobanlı Türkmen kasabasına saldırdığında siz neredeydiniz HDP ve CHP? O kardeşlerimize de biz kucak açtık. Arap kardeşlerimiz katledildiğinde siz neredeydiniz? Şimdi de Kobani’deki kardeşlerimize biz sahip çıkıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu aziz millete sığındılar” şeklinde konuştu.

    “Daha düne kadar Esad ile işbirliği yapan PYD, Kobani konusunda neden Esad’dan yardım istemiyor”diye soran Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu diyor ki; ’yasa çıkaralım, yardım yapalım’ diyor. Biz o yardımları başlattık bile. Yakılan her binanın yerine daha iyilerinin yapılması için talimat verdik. Malatya provokatörlere izin vermedi. Allah razı olsun” dedi.

    Çözüm sürecine de temas eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

    “Çözüm sürecini güçlü irade ile sürdürmeye devam edeceğiz. Doğu ve batısı ile kuzey ve güneyi ile milletimizi barıştıracak her adımı atmayı sürdürüyoruz. Çözüm süreciyle ilgili rahatsız olanlar var. Çözüm sürecini engellemek için provokasyonlara başladılar. Kararlılıkla kamu düzenini koruyacağız. Kararlılıkla Suriye’deki ve dünyadaki bütün mağdurlara sahip çıkmaya devam edeceğiz. Milli irade karşısında duranların tuzaklarına karşı çıkmak için kararlı mısınız? 62’nci hükümetin Başbakanı olarak soruyorum; 12 yıl süresince AK Parti kadrolarına verdiğiniz desteği bize de verecek misiniz? Allah sizi yanımızdan eksik etmesin.”