Etiket:

  • Denize Açılan Başkan Demirağ Balıkçılarla Ağ Topladı

    İzmir’in Foça ilçesinde, balıkçılarla birlikte tekneyle denize açılan Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, ağ toplayıp balıkçı esnafına yardım etti.

    Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Foça Balıkçılar Kooperatifi Başkanı Ceyhan Çetin ile birlikte gününü balıkçılara ayırdı. ’Ceylanım’ adlı tekneyle esnafla denize açılan Demirağ, ağları toplayıp vatandaşlara yardım etti. Balıkçıların dertlerini dinleyen Demirağ, esnafa her zaman destek çıktıklarını söyledi. Balıkçılara bereketli bir av sezonu dileyen Başkan Demirağ, “Foçamızın emektarı balıkçılarımızı denizde ziyaret ettim. Zor şartlar altında çalışıyorlar riskli bir meslek. Allah kolaylıklar versin” dedi.

  • A&g Araştırma Şirketi Sahibi Adil Gür Tgrt Haber’de

    A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür, “Anayasa için 330 oyla referanduma gitmek mümkün, Meclis’teki partilerden bir tanesi destek verirse olur. CHP’nin destek vermeyeceğini biliyoruz, HDP’nin desteğinde olursa sandıkta sürpriz bir sonuç çıkabilir, burada MHP’nin tavrı önemli. Türkiye’de anayasa değişikliğinin gerekli olduğuna toplumun büyük bir bölümü inanıyor” dedi.

    A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Gür, önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti’nin 1 Kasım seçimlerinde oylarını yüzde 10’a yakın oranda artırmasının en önemli nedeninin seçmenin istikrar beklentisi olduğunu kaydeden Gür, “Türkiye, 7 Haziran ile 1 Kasım günleri arasında çok gergin günler yaşadı. Hem ekonomi alanında, hem Türkiye’de asayişle ilgili, terör alanında çok ciddi problemler oluştu. Seçmende bir gelecek endişesi oluştu. AK Parti’nin 7 Haziran’dan 1 Kasım’a 10 puanlık oy farkının en büyük etkeni istikrar beklentisiydi. Dolayısıyla seçimden önce yapılan çalışmalarda ‘Türkiye’nin 6 ay sonrasını nasıl görüyorsunuz’ diye sorduğumuzda seçmen de karamsardı. Halbuki, 1 Kasım’dan sonra yapılan araştırmalarda sadece Meclis’te değil, toplumun her kesiminde daha iyimser bir havanın hakim olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

    “MUHALEFETİN SORGULANMASI LAZIM”

    Muhalefet partilerinin başarısızlığı kabullenmeleri gerektiğini, kendilerini sorgulamaları gerektiğini dile getiren Gür, “Muhalefetin sorgulanması lazım. Bizim, 1 Kasım’da AK Parti’nin yüzde 49 buçukluk başarısıyla beraber muhalefetin başarısızlığını da konuşmamız lazım. Bir ülkede ne kadar güçlü muhalefet partileri varsa demokrasi o kadar gelişir. Bundan iktidar partileri de faydalanır, seçmenler de faydalanır. Ama bu sorgulamayı yapacakları kanaatinde değilim; çünkü seçim akşamından bu yana muhalefet partilerinden yapılan açıklamalara baktığımızda belki yazanlar, çizenler, kanaat önderleri, yorumcular ‘başarısızlık’ kelimesini ağızlarına alıyor ama muhalefet partileri yöneticilerinde böyle bir kelime yok. Hatta dün bir muhalefet partisi lideri, ‘Evet, başarılı olamadık ama mağlubiyet de almadık’ diyebiliyor” değerlendirmelerinde bulundu.

    “TÜRKİYE’DE KUTUPLAŞMA 5-6 AY ÖNCESİNE GÖRE DAHA DA AZALDI”

    7 Haziran seçimlerinden sonra seçmende kutuplaşmanın azaldığını, oy geçişlerinin daha fazla yaşandığını vurgulayan Gür, “7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında yaptığımız araştırmalarda şunu gördük; seçmendeki kutuplaşma, 7 Haziran öncesine göre hem 1 Kasım’dan önce hem 1 Kasım’dan sonra daha da azaldı. ‘AK Parti 2011’de de yüzde 49 oy almıştı, AK Parti aslında kendi oyunu aldı’ deniliyor. Halbuki Türkiye’de 2011’den bu yana 5,5 milyon yeni seçmen var. Yani AK Parti sadece 2011’deki oyunu alsaydı yüzde 40’lar civarında bir oy alması lazımdı. Türkiye’de kutuplaşma 5-6 ay öncesine göre daha da azaldı, partiler arasındaki oy geçişi kolaylaştı. Bu, inşallah uzun süreli devam eder, Türkiye’de kutuplaşma daha da azalır. Biz, araştırmalarda AK Parti’nin aldığı yüzde 49,5 oyun yüzde 2’sinden daha fazlasının CHP’den geldiğini gördük. Yani AK Parti, CHP’den bile oy alabilir hale geldi. Bu da kutuplaşmanın azaldığını gösteriyor” şeklinde konuştu.

    “BİZİM YAPTIĞIMIZ İŞ SADECE BİR FOTOĞRAF ÇEKMEK”

    1 Kasım seçimlerinden önce en doğru oy tahmininde bulunan araştırma şirketi A&G’nin sahibi olan Adil Gür, hiçbir siyasi partinin tarafında olmadıklarını belirterek, “2009’da da araştırma şirketleri ters köşe olmuştu. 2009’da da herkes ‘AK Parti 45-50 alacak’ derken, ben ‘39’ diye yayınlamıştım ve AK Parti 38.8 oy aldı. Ortada tebrik edilecek bir şey yok, sadece işimizi yapmaya çalışıyoruz. ‘47.2’ dediğimde, ki buna yurt dışı oyları da dahil değildi, seçime 1 hafta vardı, 1 hafta içerisinde açıklanan ekonomik paketlerin de etkisiyle AK Parti 2 puan daha fazla oy aldı. 2009’da AK Partililer kızıyordu, şimdi muhalefet partilerinin seçmenlerinin bir kısmı kızıyor. Halbuki, bizim yaptığımız iş sadece bir fotoğraf çekmek, bir temenni değil. İstatistik bir bilim dalı aslında kurallarına uyduğunuz müddetçe” ifadelerini kullandı.

    Gür, Batuhan Yaşar’ın telefonla yapılan siyasi anketlerin doğru olup olmadığı sorusuna, “Türkiye’de son zamanlarda ortaya çıkan telefon kayıtları, belgeler, mahkeme kayıtları var. Bu ortamda insanlar eşleriyle bile rahat konuşmuyor. Şırnak’ta, Hakkari’de bir AK Partili’nin ‘AK Partili’yim’ demesi ne kadar zorsa, Konya’da da bir CHP’linin ‘Ben CHP’liyim’ demesi o kadar zordur. Bu nedenle telefonda objektif cevaplar vermeyebilirler, onun için anketör çok önemli. Giden kişinin eli yüzünün düzgünlüğü, güven vermesi önemli. Biz, asla taşeron kullanmıyoruz. Türkiye’nin neresinde olursa olsun kendi ekibimizle araştırma yapıyoruz. Bu işi yapan üniversite öğrencileri var. Araştırma olduğunda orada ‘Süpervizör’ dediğimiz, sürekli o işleri organize eden bir arkadaşımız var, 20-25 ilde bölgelerimiz var, orada kendimiz yapmaya çalışıyoruz” cevabını verdi.

    “TÜRKİYE’DE ÇOK ANTİ-DEMOKRATİK BİR SİYASİ PARTİLER KANUNU VAR”

    “Türkiye’de yeni anayasayı konuşuyoruz. Türkiye’nin yeni anayasadan daha çok konuşulması gereken meselesi, Siyasi Partiler Kanunu’dur” diyen Gür, şöyle devam etti:

    “Türkiye’de çok anti-demokratik bir Siyasi Partiler Kanunu var. Siyasi Partiler Kanunu öyle bir düzenlenmiş ki bir lider koltuğunu bırakıp gitmediği taktirde o lideri göndermek kolay bir iş değil. Şimdi siz, ‘Ben şu tarihte imza toplayım, şu tarihte kongre yağacağım’ diyorsunuz. Ama bu süre zarfında tüm delegeleri değiştirmek mümkün. Türkiye’de anti-demokratik Siyasi Partiler Yasa tasarısı yürürlükte olduğu sürece bu problem her zaman karşımızda olmaya devam edecektir. Bugün bir milletvekilini belirleyen irade, genel başkanın iki dudağı arasındaki irade. Halbuki, o milletvekili genel başkana değil, kendisine oy veren seçmene hesap verebilir hale gelirse bu sorun kendiliğinden hallolur. O zaman o milletvekili, kendisini iktidara taşımayan, partisini başarıya ulaştırmayan genel başkanı değiştirir. Bunun önünü açacak mekanizmalar yapmak lazım. Bu da belki yeni anayasayla birlikte yapılabilir.”

    “MUHALEFET PARTİLERİNİN İÇİNDEN 5. PARTİ ÇIKABİLİR”

    CHP ve MHP’nin alınan başarısız sonuçların ardından genel başkanlarını değiştirmeleri gerektiğine inandığını söyleyen Gür, “CHP ve MHP’de bana göre genel başkan değişimi olmalıdır. Ona karar verecek olan partinin seçmenleri değil, partinin delegeleri. Ben her şeye rağmen karamsar değilim. Seçimden 2-3 gün sonra bir açıklama yaptım. Seçimlerden önce herkes 5. partiyi AK Parti’nin içinden bekliyordu. Ben dedim ki, ‘1 Kasım’da öyle bir sonuç çıktı ki muhalefet bu 1 Kasım sonuçlarını iyi analiz etmezse, nerede hata yaptığını düşünmezse 5. parti tam da muhalefetin ortasından çıkacak.’ Bakın muhalefetin birinden değil, çünkü bugün Türkiye’de muhalefet partilerinden bir tanesi başarılı, ikisi başarısız, ikisi başarılı, biri başarısız değil. Muhalefet partileri topyekun başarısız. Öyle olunca muhalefet partilerinden rahatsız olan, kerhen oy veren, seçmenlerin hepsinin oy verebileceği bir parti çıkabilir. Bölünme yoluyla veya kurulma yoluyla çıkabilir. Muhalefet partileri bu özeleştiriyi, gerekli düzenlemeyi yapmazsa bu çıkabilir” diye konuştu.

    YENİ ANAYASA

    Anayasa değişikliği için halka gidilebileceğini belirten Gür, halkın büyük çoğunluğunun anayasa değişikliğini istediğini söyledi. Anayasa değişikliğini halka götürmek için muhalefet partilerinin birinin AK Parti’ye destek vermesi gerektiğini ve bunun için en doğru partinin MHP olduğunu dile getiren Gür, “Anayasa için 330 oyla referanduma gitmek mümkün, Meclis’teki partilerden bir tanesi destek verirse olur. CHP’nin destek vermeyeceğini biliyoruz, HDP’nin desteğinde olursa sandıkta sürpriz bir sonuç çıkabilir, burada MHP’nin tavrı önemli. Türkiye’de anayasa değişikliğinin gerekli olduğuna toplumun büyük bir bölümü inanıyor. Siyasi partiler uzunca bir süredir iktidarıyla, muhalefetiyle bir anayasadan bahsediyor. Halkın da yüzde 70’inden fazlası ‘yeni bir anayasa olmalıdır’ diyor. Türkiye 2007’de bir anayasa değişikliği yaptı ama altını dolduramadı, devamını getiremedi. Türkiye aslında bu tartışmalara 2007’de girdi. Yani meselenin yüzde 60’ı 2007’de halledildi” ifadelerini kullandı.

    BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

    Başkanlık sistemiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Gür, şunları ifade etti:

    “Bugün Türkiye’de ister istemez çok sorunlu bir sistemle karşı karşıyayız. TBMM’nin mutlaka bir konuda karar vermesi lazım. Türkiye 2007’de bir karar verdi, bir yola çıktı, ya bunu tamamlayacak; başkanlık, yarı başkanlık, partili bir Cumhurbaşkanı ya da ‘biz hata ettik’ deyip ‘yeniden Meclis seçmeli’ demeli. Bugün aynı siyasi gelenekten gelen bir Başbakan Ve Cumhurbaşkanı var, yarın bir gün aynı siyasi gelenekten gelmeyen bir cumhurbaşkanı ve başbakan olabilir. Bu ülkede bir anayasa kitapçığının fırlatılmasının nelere mal olduğunu biliyoruz. Bu meselenin mümkünse Meclis’te, Meclis’te halledilemiyorsa halk oyuyla halledilmesi lazım. Referanduma giderse ne olur? Halkın yaklaşık yüzde 40’ı başkanlık sistemi ile parlamenter sistem hakkında bir bilgi sahibi değil. Ben hukukçuyum, ben bile bilmediğim pek çok şey olduğunu görüyorum. Toplumun bu nedenle önce bilinçlendirilmesi lazım. Biz Türkiye’de başkanlık sistemini tartışmıyoruz, ‘mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını istiyor muyuz, istemiyor muyuz’ bunu tartışıyoruz, sistemi tartışmıyoruz. Orta ve uzun vadede bu sistemin insanlara neler getirebileceği, cebinden örnek vererek anlatılabilirse, istikrarla örnek vererek anlatılabilirse bu olabilir.”

    Adil Gür, başkanlık sisteminin illa federasyonu getirmeyeceğini, federasyon olmadan da başkanlık sistemi olabileceğini dile getirdi. MHP’nin anayasanın değiştirilemez hükmünde olan maddelerini sürekli gündeme getirmesinin gereksiz olduğunu vurgulayan Gür, AK Parti ve CHP’nin zaten böyle bir hamle peşinde olmadığını söyledi.

  • Anadolu Üniversitesi’nde Sosyal Ağ Analizi Projesi Yürütülüyor

    Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi İletişim Tasarımı ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Figen Ünal Çolak’ın yürütücüsü olduğu “Sosyal Ağ Analizi Araştırmalarının Yapılması ve Sosyal Ağ Analizi Araştırmalarına Dönük Becerilerin Kazandırılması” konulu bilimsel araştırma projesi kapsamında “Sosyal Ağ Analizi Konferansı” düzenlendi.

    Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ebru Baranseli ve İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Gökçe Göksel’in de araştırmacı olarak yer aldığı projeye, İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencileri, öğretim elemanları ve Sosyal Medya Kulübü yönetim kurulu üyeleri dinleyici olarak katıldı. İletişim Bilimleri Fakültesi İzleme Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte projenin çalıştay eğitmeni ve yazar Dağhan Irak, katılımcılara sosyal ağlar hakkında bilgiler verdi.

    SOSYAL AĞ ANALİZİNİN KAYNAKLARININ AZ OLUŞUNA DİKKAT ÇEKİLECEK

    Sosyal Ağ Analizine ilişkin yürütülen Anadolu Üniversitesi destekli bilimsel araştırma projesinin amacını, “Sosyal ağ analizi araştırmalarına genel bir bakış yaptıktan sonra konuya ilişkin bilgi ve becerilerin geliştirilmesi için açık ders malzemeleri üretmek, lisansüstü öğrenimlerini sürdüren öğretim elemanı kadrosunu hedef alan bir dizi çalıştay düzenlemek ve bu süreçte araştırma verileri ortaya koymak” şeklinde açıklayan Doç. Dr. Figen Ünal Çolak, sosyal ağ sitelerinde milyonlarca bilgi paylaşıldığını belirtti. İlki gerçekleştirilen çalıştayların 8 hafta süreceğini bildiren Doç. Dr. Ünal Çolak, çalıştaylar ve açık ders malzemeleri yardımıyla araştırma yapmaya yönelik becerilerin kazandırılması ve yayın yapılmasıyla akademik ve bilimsel katkı sağlamayı hedeflediklerini söyledi. Çolak, “Bu verileri sosyal ağ analizi ile analiz etmek mümkündür. Sosyal ağ analizi, mühendislik alanında ya da sayısal alanlarda kullanılıyor olmasına rağmen sosyal bilimlerde özellikle iletişim alanında önemi son yıllarda anlaşılmaya başlamıştır ve bu konuda yapılan çalışmalar sınırlıdır. Projenin gerçekleştirilmesiyle sosyal ağ analizi konusunun bugüne dek nasıl ele alındığının değerlendirilmesi, iletişim bilimleri alanında konuya ilişkin araştırma ve Türkçe kaynak sayısının yetersiz oluşuna dikkat çekilmesi ve yayın sayısının artması umulmaktadır” dedi.

    Sosyal ağların toplumsal yapılar ve aktörler arasındaki etkileşimlerden kaynaklanan ilişkiler bütünü olduğunu ifade eden Dağhan Irak ise, bu kavramın çok eskilere dayandığını ifade ederek, nasıl çevrimiçi hale geldiği konusunda konuşmasını gerçekleştirdi. Okul ve iş arkadaşlıklarının en temel ve yaygın sosyal ağlara örnek olduğunu aktaran Irak, bu nedenle sosyal ağ analizinin bir yöntemden çok bir toplumsal algılama biçimi olduğunu kaydetti.

    Konferans, Dağhan Irak’ın Eskişehir’de bulunan temel kurumlar arasındaki çevrimiçi sosyal ağ etkileşimlerinin analizi, konuşulmasıyla sona erdi.