Etiket: açlık

  • Kılıçdaroğlu: “Buradan iki kardeşime de istirham ediyorum; açlık grevinden vazgeçiniz”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya çağrıda bulunarak, “Buradan iki kardeşime de istirham ediyorum; açlık grevinden vazgeçiniz. Buradan Sayın Binali Yıldırım’a özellikle rica ediyorum, Sayın Binali Yıldırım başbakansınız, genç iki kişinin ölümüne izin vermeyiniz” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Biz geçmişte bu ülkenin tarihine imza atmış kadınları ve erkekleri hep saygıyla andık. Saygıyla anmak da zaten bir insanlık görevidir. Onların kimlikleri, yaşam tarzları, inançları farklı olabilir ama taş taş üstüne koymuşsa ve bugün bayrağımız dalgalanıyorsa onları doğuran annelere de milli mücadelede savaşan kadınlara da hep birlikte saygı duymak zorundayız. En büyük arzumuz annelerin acılarının sona ermesi” diye konuştu.

    “Buradan iki kardeşime de istirham ediyorum; açlık grevinden vazgeçiniz”

    Binlerce annenin acı ve gözyaşı içinde olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Binlerce anne çocuğunun, evlatlarının, eşlerinin geleceğinden kaygı duymaktadır. 10 Cumhuriyet çalışanı tam 198 gündür tutuklular. Neden? FETÖ terör örgütünü savunmaktan ötürü. Oysa bunların bütün hayatı FETÖ ile mücadele ile geçti. Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı heykeli önünde iki tane genç eğitimci açlık grevi yapıyorlar. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça. Ne günahı var bunların? Bunların tek arzusu var, ’okuduk’ diyorlar, ’öğretmen olduk, şimdi bir KHK ile işimize son verdiler, neden’ diyorlar. ’Çalıştırmayacaksanız o zaman bırakın ölelim’ diyorlar. Anneleri dertli. Buradan Sayın Binali Yıldırım’a özellikle rica ediyorum, Sayın Binali Yıldırım başbakansınız, genç iki kişinin ölümüne izin vermeyiniz. Aileleri kabul edin bir görüşün. Anadolulu aileler bunlar, ne günahı var bunların. Buradan iki kardeşime de istirham ediyorum; açlık grevinden vazgeçiniz. Sizin sorunlarınızı nerede olursun ister Türkiye’de, ister dünyanın herhangi bir yerinde söz veriyorum dile getireceğim” ifadelerini kullandı.

    Cumhuriyet Gazetesi İnternet Yönetmeni Oğuz Güven’in tutuklanmasına ilişkin ise Kılıçdaroğlu “Bir tweet atıyor. Attığı tweet 55 saniye sonra değiştiriliyor. Sen misin o tweeti atan? Önce 7 gün gözaltı, arkasından tutuklama. İnsanda biraz vicdan olur. Ne biçim hakimsiniz, savcısınız siz? Adalet dağıtmıyor musunuz siz? Oğuz Güven hapishaneye gülerek gitti. Çünkü o da gayet iyi biliyor ki içeride ile dışarıda olmanın farkı kalmadı artık. Türkiye Cumhuriyetini yarı açık cezaevine döndürdüler ve bütün dünyaya rezil ettiler. Bunun hesabını elbette soracağız. Birlikte bu işin kavgasını vereceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

    “Neden 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonuna görev yaptırmıyorlar”

    Hiçbir askeri darbe döneminde bu kadar büyük acıların yaşanmadığını savunan Kılıçdaroğlu, “Şimdi 15 Temmuzu fırsat bilip, karşı darbe yaptılar, kontrollü darbe yaptılar. Şimdi milyonları perişan ettiler. Kontrollü darbe dedim diye üzerimize geldiler. Ben her yerde ve her zaman bilerek konuşuyorum. Bu insanlık dramları boşuna yaşanmıyor, topluma gözdağı verilmek isteniyor. ‘Darbe yapmaya kalktılar karşı darbe yaptık’ sözü bana ait değil, o zata ait. Neden 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonuna görev yaptırmıyorlar. Neden darbenin asıl faillerinin ortaya çıkmasına izin vermiyorlar. Biz neyin ne olduğunu biliyoruz” açıklamasında bulundu.

    “Suriye’de batağa saplandık”

    Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti:

    “Referandum sürecinde en çok kullandığım cümle şuydu; freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor Türkiye. Ne olacağı belli değil. Herkeste derin bir kaygı ve endişe var. Çöken bir devlet yapısı ile karşı karşıyayız. Dünya kadar derdimiz var. 15 yıldır memleketi yönetiyorlar, 15 yıldır koalisyon yok. 15 yılın sonunda siz nasıl oldu da Türkiye’yi bu hale getirdiniz, nasıl oldu da Türkiye’yi bir darbe girişimi noktasına getirdiniz? O girişimi fırsat bilip kendi iktidarınızı, kendi yapınızı, kendi dikta anlayışınızı bu millete zorla kabul ettirmeye mi çalışıyorsunuz? Buna izin vermeyeceğiz. 15 yıldır geldiğimiz noktaya bakın, bütün dünya bize düşman. Düne kadar herkesle dosttuk, ilişkilerimiz iyiydi. Kültürel, siyasi ilişkilerimiz vardı. Ne oldu da 15 yılın sonunda bütün dünya bize düşman oldu? Suriye’de batağa saplandık. 50 sefer uyardık, ’Yapmayın arkadaşlar, Suriye Orta Doğu bataklığına Türkiye’yi sürüklemeyin’ dedik. ’Suriye’ye ders vereceğiz’ diye yola çıkanlar şimdi Batı’nın güçlü devletlerinden ders almaya başladılar. Bu benim ağrıma gidiyor. Yine bu dönemde ilk kez Türkiye Cumhuriyeti Devleti toprak kaybına uğradı. Amerika ve İngiliz belgelerine göre bize ait olan adalar şu anda Yunanistan’ın işgalinde. Ses çıkaramıyorlar. Çipras’a gidiyor, ‘bizim adalar ne oldu’ diye soramıyor bile. Fırça yiyecek çünkü. Fırça yiyeceksen neden gidiyorsun oraya. Sen önce adaları kurtar. Ezikler çünkü, hatalarını biliyorlar. Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu toprak bizim toprağımız, biz toprağımızdan kaçtık. Kendi toprağını düşmana bırakıp, kendi toprağından kaçan hükümete ne denir?”

    “Görüşmeler Türkiye’nin lehine sonuçlanırsa buna saygı duyarız”

    “Türkiye Cumhurileti Devleti uygar bir devlet olmak zorundadır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti uygar dünyanın bir parçası olmak zorundadır” diyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerçek bir cumhuriyet olmak zorundadır. Bunu takip edeceğiz. Devletteki çöküş nasıl başladı? Liyakatı yok ederek. Önce dışişlerini devreden çıkardılar. Dışişleri bürokratlarıyla monşer diye alay ettiler, ‘biz biliriz’ dediler. Şimdi geldiler ve çuvalladılar. Putin’le Trump arasında gidip geliniyor. Acaba meşruiyeti nerede bulurum. Birisi benim sırtımı nasıl sıvazlar, birisi bana nasıl gaz verir diye bir oraya bir oraya gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde böyle bir tablo yaşanmamıştır. Dönemin başbakanları, cumhurbaşkanları da onurlu görev yapmışlardır ve hep Türkiye’nin çıkarlarını savunmuşlardır. Şimdilik Amerika’da neler yaptığını bilmiyoruz, gelecek. Eleştiri yapmak istemiyorum bu aşamada. Oradaki görüşmeler eğer Türkiye’nin lehine sonuçlanırsa buna saygı duyarız. Ama eğer orada farklı bir tablo ile Türkiye’ye gelirse herhalde bizim de söyleyecek sözlerimiz vardır. İçeride aslan kesilip dışarıda kedi rolünü üstlendiğinizde dış politikayı yürütemezsiniz” şeklinde konuştu.

    “15 yılda 600 bin çiftçi işini terk etti”

    Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

    “Dış politikada böyle de ekonomimi çok mu iyi. O da tam bir felaket, gazetelere zorla haber yaptırıyorlar, ’ekonomi çok iyi’ diye. Hafta sonu Ankara’da miting yaptılar çiftçiler, hak aradılar, ‘bize sahip çıkın’ dediler. Biz size sahip çıkacağız ama siz de bize sahip çıkacaksınız. Güç birliği yapacağız. Sanki Türkiye’de toprak yok, ülkede yer yok, çiftçi yok. Herkes çalışıyor kimsenin zamanı fırsatı, yok bunlar gittiler Sudan’da 99 yıllığına arazi kiraladılar. 780 bin dönüm arazi kiraladı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Orada pamuk, kanola ve yağlı tohumlar üretecekmiş. Sanki Türkiye’de çiftçi yok. Bizim köydeki vatandaşımızda gidip oy veriyor. Oy verirsen bir dahaki sefere açlıktan nefesin kokacak ben biliyorum. Sen de bunu gör. 15 yılda 600 bin çiftçi işini terk etti. Ekmiyor artık. Mazotun fiyatı belli, gübrenin fiyatı belli, elektriğin fiyatı belli, ilacın fiyatı belli perişan etmişsin adam ekiyor, karşılığını alamıyor. Şimdi Sudan’da yer kiralamışlar, orada ekip biçecekler, böylece bizim köylü açlığa mahkum edilecek. Niye açlığa mahkum ediliyor? Diyor ki iktidar olanlar: ‘Sırtına sopayla gidip vursak bile bu gelip bize oyunu verecektir’ diyor. Sevgili çiftçi kardeşim, kimseyi sırtında taşıma, kim senin hakkını savunuyorsa onun yanında ol. Ahlakı da çökerttiler, ahlak diye bir şey kalmadı, kul hakkı yiyenler, yolsuzluk yapanlar, toplumu kutuplaştıranlar yükseliyor. Bu memleketin huzura, ahlaka, adalete, birlikte yaşamaya, sabırla birbirimizi dinlemeye ihtiyacı var. Kavgadan, gerilimden uzak durmamız lazım. Birlikte yaşamak, konuşmak, tartışmak, medeni olmak hepimizin ortak amacı ama bırakmıyorlar, illa kavga edelim, kavga etmiyoruz. İlla hakaret edeceğiz, bize cevap verin, vermiyoruz, vermeyeceğiz, adam yerine de koymayacağız. Eskiden vatandaş adaleti mahkemelerde arardı, bir sorun olduğu zaman giderdi mahkemeye. Şimdi adaletin arandığı yer mahkemeler olmaktan süratle çıkıyor. Adaleti dağıtan hakim, siyasi otoriteden talimat alıyorsa, kanunun açık hükmüne rağmen kanunu uygulamıyorsa ve bildiğini okuyorsa o zaman bu ülkede adalet çökmüş demektir. Çöken bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız, adalet çöktüyse orada devlet yoktur çünkü adalet mülkün temelidir, devletin temelidir. Adaleti alıp, bir siyasi otoritenin, bir kişinin eline verirseniz ve önüne gelen sanıkla ilgili ‘Dur bakalım bizim bey ne diyecek? O ne diyorsa ona göre karar veririm’ derse bu iş yürümez ve yürümüyor. O nedenle adaletin de çöktüğünü hepimizin kabul etmesi lazım.”

    “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuracağız dediler 5 ayda 7 kişiyi bulamadılar”

    Kılıçdaroğlu, “Bir kişinin iki dudağına hapsedilmiş bir adalet kavramı var. Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur, ahlakın olmadığı yerde adalette yoktur. Hukukun üstünlüğü değil, egemenlerin üstün olduğu bir hukuk anlayışıyla karşı karşıyayız. 23 Ocak 2017’ede bir OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi yayınlandı. Diyor ki; Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuracağız. Yani hata filan varsa komisyon bir araya gelecek ve hataları düzeltecek. Ne zaman? 5 ayda 7 kişiyi bulamadılar. 5 ayda 7 kişiyi bulamayan bir hükümet, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni sağlıklı yönetebilir mi? Egemenlerin üstün olduğu bir hukuk anlayışıyla karşı karşıyayız. 23 Ocak 2017’ede bir OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi yayınlandı. Diyor ki: Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuracağız. Yani hata filan varsa komisyon bir araya gelecek ve hataları düzeltecek. Ne zaman? 23 Ocak, 5 ayda 7 kişiyi bulamadılar. 5 ayda 7 kişiyi bulamayan bir hükümet, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni sağlıklı yönetebilir mi? Yönetemez ben de biliyorum. Çünkü hükümet, hükümet değil. Hükümet de bir kişiye bakıyor. Ne söyleyecek acaba? 7 kişiyi oraya gönderdik, onay verecek mi vermeyecek mi? Ne Adalet Bakanı, ne Sağlık Bakanı, ne Başbakan bunların tamamı fasa fiso. Hiçbirinin yetkisi, hiçbirinin görevi yok, koltuklarında oturuyorlar. Boşuna mı diyoruz freni patlamış kamyon gibi Türkiye bir yerlere doğru sürükleniyor” şeklinde konuştu.

    “Türkiye, dört temel konuda ciddi bir kopuş sürecini yaşıyor ve yaşayacak”

    “Türkiye bir kopuş süreciyle karşı karşıya” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Türkiye, 4 temel konuda ciddi bir kopuş sürecini yaşıyor ve yaşayacak. Birincisi, Meclis’le devleti yönetenlerin arasındaki kopuş. Meclis’in yetkileri yürütme organına verildiği için Meclis’le yönetim arasında ciddi bir kopuş var. Parlamentonun yetkileri büyük ölçüde elinden alındı. Dolayısıyla yönetenleri denetleyebilecek bir güç artık yok. Bu tarihsel bir kopuştur ve bu kopuş Türkiye’yi felakete götürür. İkincisi, taraflı Cumhurbaşkanı ile ona oy vermeyen milyonlar arasındaki kopuştur. Tarafsız Cumhurbaşkanı, 80 milyonun Cumhurbaşkanıydı şimdi sadece ona oy verenlerin Cumhurbaşkanlığı rolünü üstlendiği için milyonlarla Cumhurbaşkanlığı arasında ciddi bir kopuş süreci yaşanıyor artık ve cumartesi günü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı olduğunda bu kopuş çok daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Üçüncü temel kopuş, adalet arayan toplum ile adaleti dağıtan yargı arasındaki kopuştur. Adalet dağıtan hakimler artık hukukun üstünlüğüne göre değil üstünlerin hukukuna göre adalet dağıtıyorlar. Dolayısıyla adalet isteyen vatandaşla adalet dağıtanlar arasında ciddi bir kopuş çıktı ortaya. Dördüncüsü, çöken adalet ve demokrasiyle birlikte Türkiye’nin uygar dünyadan kopmasıdır. Artık Türkiye, dünyadan dışlanan bir ülke konumuna geldi. Entelektüel gücün de giderek kan kaybetmesi Türkiye’nin yumuşak gücünü de büyük ölçüde törpüledi ve yok etti. Bugün geldiğimiz nokta budur, bu dört kopuş devletin dinamiklerini çökerten kopuşlardır. Asla umutsuz değiliz. Kayseri’den Ankara’ya gençler yürüyor, demokrasi için, insan hakları için, hak için, adalet için, vicdan için yürüyorlar. O gençler olduğu sürece hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet etti. O gençlerle birlikte yürüyeceğiz.”

  • Viyana’da Filistinli tutukluların açlık grevine destek gösterisi

    Avusturya’nın başkenti Viyana’da Birleşmiş Milletler (BM) Ofisi önünde toplanan göstericiler, İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutukluların açlık grevine destek için eylem yaptı.

    BM Viyana Ofisi önünde toplanan göstericiler, ellerinde Filistin bayrakları ve İsrail mezalimini anlatan resim ve pankartlar taşıdılar. “Gazze’yi özgürleştir, özgür Filistin” sloganları atan göstericiler, İsrail’i lanetlediler. Göstericiler, İsrail’in keyfi uygulamaları ve hak ihlallerine son verilerek tutukluluk şartlarının iyileştirilmesi çağrısında bulunarak, Filistinli tutukluların 26 gündür sürdürdüğü açlık grevini desteklemek ve Filistin’e yönelik Avrupalı siyasilerin tutumunu kınamak üzere toplandıklarını söylediler.

    Irkçılık karşıtı sivil toplum örgütü Dar Al Janup’un Sözcüsü Markuz Scholz, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “İsrail hapishanelerindeki bin 600 tutuklu, insani değerlere aykırı bir şekilde muamele görüyorlar. Birçok Filistinli sağlık hizmetlerinden mahrum bir biçimde, tutukluluk sebeplerini dahi bilmiyorlar. İsrail’de ve işgal altındaki bölgelerde bulunan Filistinliler uluslararası hukuk standartlarına göre muamele görmeli. Avrupa, İsrail’in Filistinli tutuklulara yönelik tutumuna ses bile çıkarmıyor. İsrail’in Filistinli tutuklulara tutumu yasa dışıdır” dedi.

    Göstericiler, açıklamaların ardından olaysız şekilde dağıldılar.

  • Filistinli mahkumlar için yarı zamanlı açlık grevi

    Adana’da bir grup sivil toplum kuruluşu üyesi, hapishane koşullarının iyileştirilmesi için İsrail cezaevlerinde ölüm orucuna başlayan Filistinli mahkumlara destek vermek için 09.00 ile 17.00 saatleri arasında açlık grevi başlattı.

    İsrail’in Filistin zulmüne karşı Adana Büyükşehir Belediyesi önünde resim ve fotoğraf sergisi açan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) üyeleri, hapishane şartlarının iyileştirilmesi için İsrail cezaevlerinde açlık grevi yapan Filistinli mahkumlara destek mesajı verdi.

    MAZLUMDER Adana Şube Başkanı Mehmet Ali Önal, ölüm orucuna başlayan mahkumlara destek vermek amacıyla kendilerinin de 09.00 ile 17.00 saatleri arasında açlık grevi yapacaklarını açıkladı.

    İsrail’de resmi rakamlara göre ilkel şartlar altında 23 hapishanenin var olduğunu anlatan Önal, 57’si kadın 300’ü çocuk yaklaşık 7 bin Filistinlinin bu hapishanelerde tutuklu bulunduğunu kaydetti. Tutuklular arasında 13 milletvekilinin de yer aldığını dile getiren Önal, 1967’den 2017 yılına kadar 209 Filistinli mahkumun cezaevinde hayatını kaybettiğini ifade etti.

    Filistinli mahkumların haklarını elde edinceye kadar onlarla birlikte mücadele edeceklerinin altını çizen Mehmet Ali Önal şunları söyledi:

    “İşgalcilerin zindanlarında her türlü baskısına maruz kalan esirleri selamlıyoruz zira onlar özgür ve sarsılmaz iradeleriyle siyonistlerin ihlallerine karşı açıkça meydan okumaktadırlar. Uluslararası hukukun ve sözleşmelerin teminat altına alındığı meşru haklarını elde etmek amacıyla açlık grevi yaparak direnişlerini sürdürmektedirler. Siyonist zindanlarındaki esirlerin insani ve adil davalarını kazanmak, gasp edilen haklarını yeniden elde etmek için öne sürdükleri tüm haklı taleplerini ve siyonistlere karşı sergiledikleri mücadelelerini desteklediğimizi, onlarla tam dayanışma içerisinde olduğumuzu ilan ediyoruz. Başta Türkiye olmak üzere halkı Müslüman olan tüm devletleri, İsrail ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye, bu vahşi rejimin zulmü altında inleyen Filistinli kardeşleriyle dayanışma içerisine girmeye davet ediyoruz.”

  • Filistinli 2 bin mahkum açlık grevine başladı

    İsrail hapishanelerinde 2 bin civarında Filistinli siyasi mahkumun, cezaevi şartlarının düzeltilmesi ve temel haklarının karşılanması isteğiyle açlık grevine başladığı bildirildi.

    Filistinli mahkumların bugüne kadar yaptığı en büyük açıklık grevi, her yıl 17 Nisan’da yapılan Filistinli Mahkumlar Günü’nde açıklandı. Mahkum Mervan Barguti tarafından yönlendirilen açlık grevinin İsrail’deki altı hapishanede yapılacağı kaydedildi.

    Filistinli Mahkumlar Araştırma Merkezi’nin sözcüsü Amina al-Taweel, Filistinli mahkumların haklarını almak için çalacakları tek kapının açlık grevi olduğunu, grevin netice alınana kadar devam edeceğini söyledi.

    Kudüs merkezli Mahkum Hakları Grubu Addameer ise İsrail hapishanelerinde 500’ü yönetici, 6 bin 500 mahkumun olduğunu belirtti.

    Amina al-Taweel, açlık grevi sebebiyle bir mahkumun ağır hasta olması ve ölmesi durumunda İsrail hükumetinin sorumlu olacağını, buna göre hareket etmesi gerektiğini söyledi.

    İsrail hapishanelerinde birçok mahkumun sağlık durumunun dikkate alınmadığı, hasta mahkumların tedavi masraflarının da kendileri tarafından karşılandığı ifade edildi. Hasta mahkumlara su verilmediği de haberde kaydedildi.

  • MTM, açlık ve yoksulluğun medyaya yansıma rakamlarını açıkladı

    Medya Takip Merkezi (MTM), Mart ayı boyunca açlık ve yoksulluk haberlerinin medya yansımalarını ele aldı.

    Çalışanların geçim imkanlarını arttırmak ve yaşam şartlarını iyileştirmek için çeşitli çalışmalar sürse de istenen sonuca henüz ulaşılmış değil. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonun (TÜRK-İŞ), 30 yıldan bu yana her ay düzenli olarak, temel ihtiyaç harcamalarını ve giderlerini hesaplayarak hazırladığı son rapora (2017 Mart ayı sonucu) göre, açlık sınırı bin 481 lira oldu. Yoksulluk sınırı ise 4 bin 823 lira olarak belirlendi. Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti de bin 854 TL olarak gerçekleşti. MTM de Mart ayı boyunca açlık ve yoksulluk haberlerinin medya yansımalarını ele aldı.

    Araştırmada, açlık haberleri ay boyunca yazılı basında ve internet medyasında 11 bin 919 haberle yer alırken yoksulluk, 7 bin 730 habere konu edildi. Görsel basında ise, açlık ve yoksulluk haberleri toplamda 521 adet haberle yer aldı.