Etiket: Açıyor

  • Karla mücadele ekipleri kapalı köy yollarını açıyor

    Doğu Anadolu Bölgesi’nde karla mücadele ekipleri kar kalınlığının 2,5 metreyi bulduğu köy yollarında çalışmalarını sürdürüyor.

    Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzurum, Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı’da aralıklı kar yağışı bekleniyor. Meteoroloji 12. Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, havanın gündüz parçalı bulutlu ve akşam saatlerinden sonra ise çok bulutlu olması beklenen bölgede Erzurum, Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı’nın doğu kesimlerinin gece saatlerinde aralıklı kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Sıcaklıkların mevsim normallerinde seyredeceği bölgede, gece en düşük hava sıcaklıkları, sıfırın altında olmak üzere Kars’ta 17-4, Ardahan’da 27-,2, Ağrı’da 10-9, Erzurum’da 16-,3, Erzincan’da 9-1 ve Iğdır’da 5 derece ölçüldü.

    Kar kalınlıkları da Ağrı’da 70, Erzurum’da 40, Kars’ta 28, Ardahan’da 18, Iğdır’da 8 ve Tunceli’de 4 santimetre ölçüldü.

    “Karla mücadele ekipleri kapalı köy yollarını açıyor”

    Erzurum Büyükşehir Belediyesine bağlı Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı ekipleri, kar ve tipi dolayısıyla ulaşıma kapanan köy ve mahalle yollarının yeniden ulaşıma açılması için çalışmalarını sürdürüyorlar. Karayazı’nın Alemdağ Mahallesi ile Nimet Mezrası ve Hasanova Mahallesinde yol açma çalışması yapan ekipler yaklaşık 2,5 metreyi bulan karı temizledi. Yolu kapanan mahallelerde mahsur kalan hastalar bu sayede hastanelere kavuşturularak tedavi altına alındı.

  • Tiroit, düşük ve erken doğuma yol açıyor

    Uzmanlar, erkeklere oranla kadınlarda 5-10 misli daha fazla görülen tiroit hastalıklarının, daha çok hamilelik döneminde ortaya çıktığına dikkat çekti.

    Hamilelikteki tiroit hastalıklarının anne adaylarında düşük, erken doğum, hamilelik hipertansiyonu, plasental erken ayrılma, çocukluk çağında düşük zekâ gibi ciddi komplikasyonlara neden olduğunu belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ramazan Bayırlı, bu nedenle “Riskli görülen hamileliklerde tiroit ile ilgili tarama testleri ihmal edilmemeli” diyor.

    Hamilelikte tiroit hastalıkları olarak, hipertiroidi (tiroit bezinin fazla çalışması), hipotiroidi (tiroit bezinin az çalışması) ve tiroitotoimmünitesi (tiroit bezine karşı bağışıklık sisteminin aşırı duyarlı olması) görülüyor. Hamilelikte hipotiroidinin şikâyet vermemesi ve hamilelikte en sık görülen tiroit hastalığı olması nedeniyle tarama için en uygun hastalık olduğunu dile getiren Dr. Ramazan Bayırlı, “Aşikar hipotiroidisi olan annelerde uygulanan tedavi ile anne ve bebekteki komplikasyonlar büyük ölçüde azalıyor. Hafif-orta anne hipotiroidisinin tedavisi ile ilişkili olarak olumlu sonuçlar bulunmakla birlikte, bu bilgiyi desteklemeyen bilimsel çalışmalarda bulunuyor. Hafif hipotiroidide ve tiroit hormonları normal olan otoimmün hastalığı olan hamilelerde ise, tedavinin getirileri konusunda mevcut veriler yetersiz kalıyor. Dolayısıyla şikâyete yol açsın yadaaçmasın tüm hamile adaylarının ve hamilelerin tiroit bozukluğu bakımından taranması üzerinde hala tartışılıyor” ifadelerini kullandı.

    Yüksek risk varsa taranmalı

    Hamilelikten önce tiroit bozukluğu taramasının önerilmediğini söyleyen Dr. Ramazan Bayırlı, ancak anamnez (hasta öyküsü), fiziki muayene veya biyokimyasal testler açısından yüksek risk taşıyorsa, taramada sakınca görülmediğini kaydetti. Dr. Ramazan Bayırlı, Amerikan Tiroit Derneği ve Amerikan Endokrin Derneği tarafından önerilen ve tiroit fonksiyonları açısından riskli durumları ise şu şekilde paylaştı:

    “30 yaşından büyük olmak, ailede tiroit öyküsü olmak, bilinen bağışıklık sistemi tiroit hastalığı (otoimmün) ve hipotiroidi, guatr (Fizik muayenede tiroit bezi şişliği), tiroit bezine karşı vücudun geliştirdiği tiroit antikoru pozitifliği (Anti-TPO), tiroit bozukluğuna ait ilişkin şikayet ve klinik bulgular, tip I diyabet veya başka bağışıklık sistemi hastalık varlığı, çocuk sahibi olamama (Infertilite), düşük yada erken doğum yapmış olmak, tiroit cerrahisi geçirmiş olmak, baş ve boyun bölgesine radyasyon almak, halen tiroit ilacı kullanıyor olmak (levotiroksin), iyot eksikliği olan bölgede yaşamak.”

    Tiroit antikorları pozitifse

    Genel olarak toplumda tiroit bezine karşı vücudun geliştirdiği tiroit antikoru taraması, hamilelik öncesi ve sırasında önerilmiyor. Ancak tiroit antikorları pozitif olan kadınlarda düşük, erken doğum, hipotiroidi gelişimi ve doğum sonu tiroit hastalığı riskinin de arttığını kaydeden Dr. Ramazan Bayırlı, “Tiroit antikorları hamilelik öncesi bakılmış ve pozitif olan kadınların hamilelik öncesi, hamileliğin ilk 3 ayı ve ikinci 3 ayında TSH ile taranması tavsiye ediliyor” diye konuştu.

    Hamilelikte tiroit taraması için ilk veya 9. haftada sadece TSH kullanılmasını öneren Bayırlı, total veya serbest T3/T4 ölçümlerinin, gerek hamilelikte değişkenlik gösterebilmesi, gerekse getireceği ek maliyet nedeni ile benimsenmediğini açıkladı.

  • Tedavi edilmeyen sinüzit önemli sorunlara yol açıyor

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Eren Taştan, burun çevresindeki sinüslerin iltihaplanması olan sinüzit hastalığının önemsenmesi gerektiğini söyledi.

    Taştan, tedavi edilmeyen sinüzitin şiddetli ağrılara yol açarak yaşam kalitesini azalttığını ve önemli komplikasyonlara da neden olabileceğini belirtti.

    Soğuk havaların sinüzit için risk oluşturduğu vurgulayan Taştan, “Herkes sinüzite yakalanabilir ama, alerjisi olan kişiler, burun yapısındaki bozukluk sebebiyle iyi nefes alamayanlar, sık enfeksiyon geçiren bağışıklık sistemi zayıf kişiler, astım hastaları, sigara içen kişiler risk grubunda yer alıyor” dedi.

    Taştan, akut sinüzitin belirtileri arasında; baş ve yüzde ağrı, koyu ve rengi değişmiş geniş akıntısı, burun tıkanıklığı, koku alamama, bitkinlik, kötü ağız kokusu ve ateşin sayılabileceğine dikkat çekerek, “Bu belirtilerin uzun sürmesi halinde kronik sinüzit olabileceği düşünülebilir. Bu şikayetleri taşıyan kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvurmaları gerekiyor. Sinüzit tedavisini ertelemek, doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmak sorunları çözmez ve hastanın gereksiz ağrı ve huzursuzluk çekmesine yol açar, yaşam kalitesini azaltır. Tedavi edilmeyen sinüzit önemli bir çok soruna da yol açar’ diye konuştu.

    Akut sinüzit tedavisinde, doktorun önereceği burun spreyi ve antibiyotik gibi ilaçların kullanıldığını ifade eden Taştan, sinüzitin kronik hale gelmesi ve ilaç tedavisine yanıt vermemesi durumunda ameliyat gerekebileceğini belirterek, şunları söyledi:

    “Sinüzit ameliyatı, enfeksiyon ve diğer sebeplere bağlı olarak tıkanan sinüs boşluklarını temizleyerek, doğal sinüs kanallarının genişletilmesi ve hastalıklı sinüs dokusunun iyileşmesini sağlayan cerrahi bir uygulamadır. Çoğu zaman, cerrahi müdahaleye gerek kalmadan doğru tedaviyle sorun çözülebilir veya hassas tekniklerle ve endoskopik müdahaleyle hastalar sağlığına kavuşurlar.”

  • Psikolog Levent Erdem: “Çocuk merkezli aile sorunlara yol açıyor”

    Psikolog Levent Erdem çocuk merkezli ailenin sorunlara yol açtığını belirterek, “Ailenin merkezine oturan, her istediği yapılan, istediği her şey anında eline verilen çocuk hedef koyamıyor, kendi başına iş yapamıyor, sorumluluk alamıyor ya da gereksiz özgüvenle yanlış kararlar alıyor, yoruluyor, üzülüyor” dedi.

    Psikolog Levent Erdem çocuk merkezli ailelerin çocuk ve toplum için uygun olmadığı, bunun kısa ve uzun vadede zararları olduğunu söyledi.

    Psikolog Levent Erdem, “Aileler çocuklarının eğitiminden ve yaşayışından başlayıp hemen hemen tüm konularda çocuğu merkeze alan bir yaşam şekli sürmeye başladı. Bazen de kendi çocukluklarında yaşayamadıkları şeyleri çocuklarına fazlasıyla yaşatmaya gayret gösteriyorlar. Ailenin yaşam şekli sosyal hayatı, ekonomik açıdan davranışları hep çocuğa göre şekillenmeye başladı. Komşu ziyaretleri “çocuğun yarın okulu var” diye hafta sonlarına ertelenmeye veya iptal ediliyor artık. İlk bakışta çok olumlu gibi görünen bu yaşam şekli beraberinde başka sorunları da getirmeye başladı. Çocuk merkezli davranan anne babalar ilk önce birbirlerini unutmaya başlarken, eşlerin birbirine olan iletişimi azaldı. ‘her şey çocuk için’ gibi bir ‘seferberlik’ havasına girildi” diyerek anne babaların kendilerini, tercihleri ve hatta birbirlerini unuttuğunun altını çizdi.

    “Çocuk merkezli aile sorunlara yol açıyor”

    Çocukların sevildiği ve önemsendiği aile gibi gösterilmeye çalışılan çocuk merkezli ailelerde ciddi sorunlar ortaya çıktı” diyen Psikolog Levent Erdem, “Evde el üstünde tutulan ve küçük prenses/prens muamelesi gören çocuk, arkadaşları ile bir araya geldiğinde, okul hayatına başladığında şok yaşıyor. Çünkü okulda kimse ona prenses / prens muamelesi yapmıyor. Diğer öğrencilerin gördüğü davranış şekli ona da gösteriliyor. Doğal olarak da çocukta bir travmaya neden oluyor. Bu özellikle okula yönelik olumsuz duygular gelişmesine sebep oluyor” ifadelerini kullandı.

    “Çocuklarla ilgili kararlar ailenin sorumluluğudur”

    Bunun yanında, çocuk merkezli aile yaşamı, çocuğa aile tarafından verilmesi gereken özgüvenin yeterince verilememesine de neden oluyor. Psikolog Erdem, “Ailede aşırı ilgi gören ve pohpohlanan fakat sorumluluk verilmeyen çocuk başarmanın, bir ‘işe yaramanın’ tadını alamıyor. Kendine yönelik değer algısını yeterince geliştirme fırsatı bulamıyor. Dış dünya ile iletişim kurmayı sağlıklı derecede öğrenemiyor. Anne babalar,

    çocuklar arkadaş olmadan, anne baba olduğunu, onun yerine doğru kararlar vermenin sorumluluğunu unutmadan, çocuğa saygı duyarak ama her istediğine evet demeden büyütmeli çocuklarını. Ailenin merkezine oturan, her istediğine evet denilen, istediği her şey anınla eline verilen çocuk hedef koyamıyor, kendi başına iş yapamıyor, sorumluluk alamıyor ya da gereksiz özgüvenle yanlış kararlar alıyor, yoruluyor, üzülüyor” şeklinde konuşarak anne babaları ailenin merkezine geçmeye davet etti.

    “Çocuk büyüyünce anne baba depresyona giriyor”

    Ailenin, hayatın merkezine çocuklarını koyan anne babalar çocuk büyüyüp bağımsızlığını kazanınca, evde tek başına kalıyor. Bu da depresyona yol açıyor” diyen Psikolog Levent Erdem, “Eşler çocuğa odaklanmaktan, birbirleriyle kaliteli zaman geçirmeyi unutuyorlar. Gidilecek yere, ne zaman gidileceğine, ne kadar kalınacağına çocuk karar verirken anne babaya düşünecek bir şey kalmıyor. Çocuk büyüyüp kendi hayatını kurmaya başladığında anne baba boşluğa düşüyor. Aslında çocuklarını büyütmüş, tam mutlu olunacak zamanda eşler mutsuz olup depresyona giriyor” ifadelerini kullandı.

    Psikolog Levent Erdem ailenin merkezinde kişiden çok kavramların olması gerektiğini söyledi. Erdem, “Aile anne, baba ve çocuklardan oluşan bir topluluktur. Her bir ögenin ayrı bir önemi ve değeri vardır. Tüm aile bireylerinin bireysel çaba ve gayretleri aile yaşamını oluşturur. Bu durumda da ailenin odak noktasına çocuğu koymak ve diğer noktaları göz ardı etmek, ikinci plana itmek sağlıklı bir davranış olmayacaktır. Çocuğa sosyal ve kişilik gelişimi yönünden zarar verecektir. Anne babaya, aralarında ilişki ve iletişim yönünden zarar verecektir. Ve ailenin yaşam biçimini olağanın dışına çıkarıp, doğal olmayan bir yöne doğru götürecektir. Burada çözüm, çocuk merkezli bir aile yapısı yerine, mutluluk ve başarı merkezli bir aile ve davranış yapısına dönmektir” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilk şehir hastanesini Mersin’de açıyor

    Türkiye’nin ilk şehir hastanesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından bugün Mersin’de hizmete açılıyor.

    Temeli 2013 yılında Mersin’in merkez Toroslar ilçesinde atılan Mersin Şehir Hastanesi tamamlandı. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Somali ve Kırgızistan Sağlık Bakanları ile Pakistan’ın Pencap Başbakanının da katılımıyla görkemli bir törenle açılışı gerçekleştirilen Mersin Şehir Hastanesi, Türkiye genelinde yapımı devam eden 18 şehir hastanesi içinde ilk açılan tesis olma özelliğini taşıyor.

    Açılışta, Sağlık Bakanı Akdağ ve Başbakan Yıldırım’ın ardından kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘rüya projesi’ olarak adlandırdığı şehir hastanesi ile ilgili açıklama yapıyor.

    Avrupa’nın en mükemmel hastanesi hizmete açılıyor

    Sağlık Bakanı Akdağ’ın, “Avrupa’nın şu anda en mükemmel hastanesini hizmete sokuyoruz. Avrupa’da böyle bir hastane yok” dediği, kamu-özel sektör ortaklığıyla yapılan bin 294 yatak kapasiteli Mersin Şehir Hastanesi, sadece Mersin’e değil çevre iller ve komşu ülkelere de hizmet verecek entegre bir sağlık tesisi olacak. 232 bin metrekare inşaat alanına sahip, bin 294 yatak kapasiteli Mersin Şehir Hastanesi’nin kapalı alanı ise 370 bin metrekare. Mersin Şehir Hastanesi’nde ana hastanenin yanı sıra Onkoloji Hastanesi, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Psikiyatri Hastanesi gibi birden fazla sağlık tesisi yer alıyor. Bünyesinde son teknolojinin kullanıldığı anjiyografi merkezi, hiperbarik oksijen merkezi, yanık tedavi merkezi, radyasyon onkolojisi, nükleer tıp, diyaliz, doğum, tüp bebek ve daha birçok ünitenin hizmet vereceği hastanede, günlük yaklaşık 6 ile 8 bin hastanın hizmet alması hedefleniyor.

    Son teknoloji cihazlarla donatılan ve 5 yıldızlı otel konforunda tasarlanan hastanede yaklaşık 5 bin kişi istihdam edildi. Bir ve iki kişilik yatakları, 51 ameliyathanesi, 210 yataklı yoğun bakım ünitesi, 230 poliklinik odası, 12 bin poliklinik hasta kapasitesi, 3 bin 858 araçlık otoparkı ve helikopter pisti bulunan hastane, aynı zamanda bölgenin sağlık turizmine de ev sahipliği yapacak. Yataklı hastaların yerleştirildiği ve ameliyatlara başlanan Şehir Hastanesi’nde 6 Şubat Pazartesi gününden itibaren ayakta tedavi hizmeti de başlayacak.