Etiket: abdullah öcalan

  • Bebek Katili’nin Aylık Masrafı Ne Kadar?

    İmralı’da toplam 700 jandarma komando tarafından korunan Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki aylık şahsi harcamasının 300 TL olduğu avukatı tarafından açıklandı. Kendisini muayene eden doktorların öz geçmişleri MİT tarafından özel olarak araştırılan Öcalan’ın 14 yılda 2 bin 300’e yakın dergi ve kitap okuduğu da bildirildi.

     

    Abdullah Öcalan İmralı’daki 14 yılını tamamladı. Yalnızlıktan sıkıldığını belirten Öcalan  için, 2009 yılında 5 milyon dolar harcanarak yaptırılan Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne PKK’lı Bayram Kaymaz, Cumali Karsu, Şeyhmuz Poyraz, Hasbi Aydemir ve TİKKO’cu Hakkı Alkan gönderildi.

     

    İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gelen avukat ve mahkum yakınları ayrı kapıdan içeri alınıyor. Öcalan ve 5 mahkum avlu dahil 11.81 metrekare olan koğuşlarda tek başlarına kalıyor. Avluları ortak olan üç mahkum için yaptırılan ve Öcalan’ın kaldığı bölümün karşısındaki koğuşlar ise boş tutuluyor. Mahkumlar avukatları ve yakınları ile görüşmek için demir parmaklıkları olan kapıdan geçmek zorunda. Abdullah Öcalan kardeşi ve avukatlarıyla, diğer mahkumlar ise anneleri ve kardeşleriyle burada 45’er dakika açık görüşme yapıyor.

     

    700 JANDARMA KOMANDO KORUYOR
    Abdullah Öcalan’ın kaldığı cezaevinde 1 müdür ve 3 yardımcısı ile toplam 34 infaz koruma memuru ve koruma dönüşümlü olarak görev yapıyor. Cezaevinin dış güvenliği ise toplam 700 jandarma komandodan sorumlu. Sivil gemilerin adaya 3 milden fazla yaklaşmasına izin verilmezken, ada üzerinden sivil helikopter de geçemiyor.

     

    İmralı’ya gidecek olan Abdullah Öcalan ve diğer mahkumların avukatları ile yakınları, Gemlik Jandarma Bölük Komutanlığı’ndan yeni temin edilen, rüzgarlı havalarda da sefer yapabilen Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nce tahsis edilen KEM-2 adlı römorkör ile gidip geliyor.

    Cezaevinin güvenliğinden sorumlu asker ve Adalet Bakanlığı’na bağlı personel, Mudanya İskelesi’nden İmralı’ya giderken, Öcalan ile görüşen MİT görevlilerinin İmralı’ya ulaşımı ise helikopterlesağlanıyor.

     

    DOKTORLARA MİT ARAŞTIRMASI
    İmralı Adası’nda 24 saat pratisyen hekim hazır bekletiliyor. Görevlendirilecek hekimlerin öz geçmişleri MİT tarafından özel olarak araştırılıyor. Ailesinde, akrabalarında şehit veya gazi olan hekimlerin gitmesine kesinlikle izin verilmiyor. Burada görev yapan hekimlere ise gördüklerinin ve yaşadıklarını hiç bir yerde anlatmamaları için yazılı belge alınıyor. İmralı Adası’na 15 günde bir de aralarında dahiliye uzmanı ve kardiyologun da bulunduğu uzman hekimler gönderiliyor.

     

    PROSTAT BAŞLANGICI VAR, NEFES ALMAKTA ZORLUK ÇEKİYOR
    Her gün saat 06.00’da kalkıp saat 22.00’de yatan Abdullah Öcalan’ın sağlığına dikkat ettiği belirtildi. Beyazlaşan sakalını uzatan ve Stalin tipi diye adlandırılan pos bıyık bırakan Abdullah Öcalan’ın doktorlara yakındığı en büyük sorunlardan biri nefes almakta zorlanması ve rahat uyuyamaması. Prostat başlangıcı tanısı da konulan Abdullah Öcalan’ın bir başka sorunu ise bahar allerjisi.

     

    VOLEYBOL VE BASKETBOL OYNUYOR
    Koğuşunda kendisine ayrılan havalandırma saatinde sürekli yürüyüş yapan Abdullah Öcalan, haftanın pazartesi, çarşamba ve cuma günleri diğer 5 mahkum ile bir saat hobi odasında bir araya gelip Türkiye ve dünyada yaşanan olayları değerlendirip tartışıyor. Öcalan cezaevi arkadaşlarıyla haftanın salı günleri basketbol, cuma günleri ise birer saat voleybol maçı yapıyor. Öcalan bazı haftalar bazı spor saatlerini cezaevinde bulunan masa tenisine ayırıyor.

     

    Öcalan 14 yıldır yaşadığı İmralı Adası’nda bu zamana kadar 2 bin 300’e yakın kitap ve dergi okudu. Bu kitap ve dergilerden yasalara göre olması gerekenle koğuşunda, diğerleri ise cezaevi’nin kütüphanesinde bulunduruluyor.

    MİT İLE GÖRÜŞMELERİ ÖZEL OLARAK YAPIYOR
    Abdullah Öcalan’ın terörün sona erdirilmesi için İmralı Adası’na giden MİT görevlileri ile özel konuşup görüştüğü belirtildi. MİT görevlilerinin yapılan konuşmaların duyulmaması ve dinlenmemesi için Öcalan ile zaman zaman kullanılmayan üç koğuşun ortak alanı olan avluda bir araya geldiği ve burada saatlerce görüştükleri kaydedildi.

     

    CEZAEVİNDEKİ AYLIK HARCAMASI 300 TL
    Cezaevinde yemek seçmediği ve kendisine verilen tüm yiyecekleri yediği belirtilen Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki aylık kantin harcamasının ise 300 TL olduğu Avukatı Rezan Sanca tarafından açıklandı. Sanca, kendileri tarafından Öcalan’ın cezaevindeki hesabına her ay 300 TL para yatırıldığını, bu para ile kendisine verilen gazetelerin ücretini ödeyip, kantinden bazı yiyecek gibi ihtiyaçlarını karşıladığını belirtti. Avukat Rezan Sancak, Öcalan’ın bir süre önce kendisine kantin aracılığı ile satın alınıp verilen telvizyon ve benzer özel eşyaların bedelininin dahil olmadığını açıkladı. İmralı’ya yakın bir kaynak ise Abdullah Öcalan’ın ihtiyaçlarını yazılı olarak bildirdiğini, bu yiyeceklerin (kraker ve bisküvi gibi) Mudanya’dan kantin aracılığı ile özel olarak alınıp kendisine teslim edildiğini kaydetti.

     

    İMRALI’YA İSKELE YAPILACAK
    Adalet Bakanlığı, İmralı Adası’ndaki iskeleyi yenileyecek. Bakanlığın yeni iskele inşaatı için açtığı iki ihaleye katılan müteahhitler 850 bin TL’nin üzerinde fiyat verdikleri için ihaleler iptal edildi. Bakanlığın iskelenin yenilenmesi için yeni bir ihale açacağı kaydedildi.

  • Kafalarına sıktılar

    Paris’teki Gare du Nord’da bulunan 147 numaralı binada gerçekleştirilen infazda, örgütün üst düzey yöneticisi oldukları belirtilen Sakine Cansız Fidan Doğan ve Leyla Söylemez susturucu takılmış silahla öldürüldü.

     

    Kürdistan Enformasyon Bürosu

    Terör örgütü PKK’nın kurucularından Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez, Paris’te Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda susturuculu silahla infaz edildi. Olay, 3 PKK’lıdan haber alınamaması üzerine kapının kırılarak içeri girilmesiyla ortaya çıktı.
    İkisi başlarından vurulmuş
    Öldürülen üç kadından ikisinin başından vurulduğu, diğerinde ise iki kurşun yarası olduğunu ifade eden yetkililer, “İnfaz olduğu anlaşılıyor. Nedeni henüz belli değil” değerlendirmesinde bulundu. Kadınlardan Fidan Doğan’ın Fransa’da oturduğu, Sakine Cansız ve Leyla Söylemez’in ise ülkeye misafir olarak dışarıdan geldikleri belirtildi.

     

    Bölücü örgüt sloganları
    Haberin duyulmasıyla birlikte binanın bulunduğu caddede toplanan terör örgütü yandaşları, cinayetlerin, “siyasi amaçlı” olduğunu iddia ederek, PKK lehine sloganlar attı. Fransız polisi, infazın gerçekleştirildiği bina etrafında ve başta büyükelçilik binası olmak üzere Türkiye’ye ait tüm temsilciliklerde güvenlik tedbiri aldı.

     

    Paris’te üç PKK’lı
    kadına “sessiz” infaz
    PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez, Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda susturucu silahla vuruldu.
    Terör örgütü PKK’yı 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kuran isimler arasında bulunan Sakine Cansız ile örgütün KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez Paris’te öldürüldü. Kimliği belirsiz kişi veya kişiler Gare du Nord’da bulunan biranın birinci katındaki Kürdistan Enformasyon Bürosu’na girerek susturucu takılı silahla örgütün sözde Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcisi Doğan ile Leyla Söylemez’i öldürdü. Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, saldırıların yapıldığı binada incelemelerde bulunup, yetkililerden bilgi aldı.

     

    Fransa için önemli!
    Olayı, “infaz” diye nitelendiren Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu, odadaki iki kişinin başından, diğerinin ise göğsünden vurulduğunu söyledi. Burcuoğlu, Kürt Enformasyon Merkezi’nden olayın, Türkiye’de devam eden görüşme sürecini baltalamak amacını taşıyan “provokasyon” olduğu yönünde açıklamalar yaptıklarını vurgularken, “Neden belli değil, hesaplaşma mı, başka birşey mi, haraç mı, kara para mı henüz bilmiyoruz. Fransa İçişleri Bakanı’nın bizzat olay yerine gitmesi Fransa açısından olayın önemini gösteriyor. Kim yapmışsa, kapıyı kilitleyerek çıkmış. Polis, kapıyı kırarak içeri girmiş” dedi. Büyükelçi Burcuoğlu, sadece Fidan Doğan’ın Fransa’da ikamet ettiğini, diğer iki kişinin “misafir” olduklarını söyledi.

     

    Aydar: İmralı’ya karşı
    PKK’nın Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar ile KONGRA-GEL Başkanı Remzi Kartal da olay yerine gelerek bilgi aldı. Aydar, “Bu saldırı, yeni sürece karşı karanlık güçler tarafından yapıldı” derken, bu güçlerin Türkiye’deki “derin devlet” le bağlantılı olduğunu öne sürdü. Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan da, saladırının “her iki taraftan barış görüşmelerini istemeyen aşırı uçtakilerin” işi olabileceğini söyledi. Fransa merkezli Kürdistan Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ülker de, bu suikastla birlikte başlatılan barış sürecinin baltalanmak istendiğini belirtti. Ülker, “Böyle bir süreçte bu cinayetlerin işlenmesi düşündürücü. Örgüt içi infaz iddialarını kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Örgüt içinde sürece karşı çıkan kimse yok” diye konuştu.

     

    Hepimiz PKK’lıyız
    Örgüte yakınlığı ile bilinen “nasname.com” adlı haber sitesindeki yorumda, “Öcalan ile anlaşabileceğini gören devlet, varılan anlaşmayı sabote edebilecek aykırı sesleri ortadan kaldırmak için MİT veya diğer gizli örgütlerini devreye sokmuş olabilir” denildi. Suikastın duyulmasının ardından terör örgütü yanlıları Paris Kürt Enstitüsü önünde toplanarak, “Onlar ölmedi”, “Hepimiz PKK’yız” ve “Katil Türkiye, işbirlikçi Hollande” sloganları attı.

    Suikastçılara kapıyı kim açtı
    PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosunda yapılan suikast, Fransa’daki gazetelerin yanı sıra uluslararası yayın organında da geniş yer aldı. Suikastla ilgili ortaya çıkan detaylar, binanın kapısının üç kadın tarafından açılmış olabileceği ihtimalini artırdı. Le Monde, “örgüt içi hesaplaşma” olasılığını artıracak bir iddiaya yer verdi. Haberde suikastın gerçekleştiği enformasyon bürosunun direktörü Leon Edart’ın “Kurbanlar katillerine kapıyı açmış olmalılar” açıklamasına yer verildi. İtalyan gazetesi La Repubblica da “örgüt içi hesaplaşma” iddialarını güçlendirecek bir detay aktardı. Haberde, “Suikastın gerçekleştiği binanın birinci katına ancak şifreli bir sistemle girilebiliyordu” denildi. Le Figaro, İçişleri Bakanı’nın olayı “müsamaha gösterilemez” şeklinde nitelediği ayrıntısına yer verdi. Liberation ise bir polisin “Manzara infaz olduğunu düşündürüyor” açıklamasına yer verdi. BBC haberi manşetten duyururken, AFP suikastı “Üç Kürt kadın başından vurularak öldürüldü” başlığıyla duyurdu.

     

    Hollande: Ölenlerden biri
    bizimle sık sık görüşürdü
    Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosuna düzenlenen suikastla ilgili açıklamada bulundu. Latresne kentindeki havacılık merkezini ziyareti sırasında gazetecilere konuşan Hollande, “Dehşet verici bir olay. Öldürülen üç kişiden biri sık sık bizimle görüşmeye geldiği için hem benim hem de birçok siyasi aktörün tanıdığı bir isim. Şimdilik soruşturma başlatıldı. Olayın nedenlerini ve faillerini bilmemiz için sanırım en doğrusu beklemek” dedi. PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosunda dün sabaha karşı işlenen cinayetlerde terör örgütünün kurucularından Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez silahla başlarından vurularak öldürülmüştü. Suikastın ardından binanın önünde toplanan PKK yanlılarının, “Katil Türkiye, işbirlikçi Hollande” şeklinde sloganlar attıkları bildirilmişti.

     

    Cumhurbaşkanı: Konuşmaması gerekenler var
    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Afyon’da valiliği, belediyeyi ve garnizon komutanlığını ziyaret etti. Gül, ziyareti sırasında İmralı süreci hakkında açıklamalarda bulundu. Gül, “Dürüst davranır ve yapmaları gerekenleri yaparlarsa o zaman bu acılar sona erer. Türkiye’de herkes konuşabilir ama biraz da konuşmaması gerekenler var, konuşmak yerine iş yapması gerekenler var” uyarısında bulundu. Terörü kesinlikle gündemden çıkarmamız gerektiğini belirten Gül, “Ülkemizin en önemli konusu olduğu için, geleceğimizle ilgili olduğu için bu konuyu gündemimizden çıkartmak birinci önceliğimiz. Terörü bitirmek için bir çok yöntem vardır. Hepsi de kullanılır.Karşınıza silahla çıkana silahla cevap verirsiniz. Devletin görevi budur” diye konuştu.

     

    Erdoğan: İç hesaplaşma olabilir
    Paris’te 3 PKK’lı kadının öldürülmesi olayına hükümet kanadından açıklama geldi. Senegal’de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Önce olayın aydınlanmasını beklemek lazım. Hemen yorum yapmak yanlış olur. İç hesaplaşma olabilir. Teröre karşı bizim vermiş olduğumuz bir mücadele var. Bunu arzu etmeyenler de var. Bunlar tarafından böyle provokatif bir girişim de olabilir. Sabırlı olup aydınlanmasını beklemekte fayda var” dedi. Saldırıyı yorumlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, “Kötü bir olay. Üzüntülerimi ifade ediyorum. 3 tane kadının böylesine sorgusuz sualsiz öldürülmesi, kimlikleri, üzerlerine atılı suçlar ne olursa olsun hiçbir zaman tasvip edilecek davranış değil. Gerçekten üzüntü duydum. Biz hukuk içerisinde terörle mücadele ediyoruz. Onu sağ yakalamak ve suçu varsa yargı önüne çıkarmak. Yargısız infazla böylesine bir vahşeti telin ediyorum. Bu olayın Türkiye’de böyle bir sürecin başlamasıyla ilgisi var mı bilgi sahibi değilim. Türkiye’de yeni başlayan süreci hem içeride hem dışarıda etkilemeye yönelik girişim olur mu derseniz bu da bir ihtimaldir. Kötü bir olay” diye konuştu.

     

     

    PKK bir tane mi?
    AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik ise Paris’te 3 PKK’lı kadının susturucu takılı silahla vurularak öldürülmesini olayını yorumlarken, “PKK’nın kendi iç hesaplaşması gibi görünüyor. Örgüt içinde benzerlerini daha önce de görmüştük. Terör örgütü PKK’nın kendi içinde infazlar yaptığı zaten bilinen bir şey. Kesin bir şey söylemek için bekleyip görmek lazım. PKK bir tane midir bundan emin değilim. PKK içinde farklı güçlere taşeronluk yapan gruplar olduğunu PKK’yı yakından tanıyan isimler de kabul ediyor. Bu süreci provoke etmek isteyenler olabilir. Herkes teyakkuz halinde çok dikkatli olmalı” diye konuştu.

     

    Demirtaş ve Kışanak cenaze töreni için Fransa’ya gidiyor
    DP Eşgenel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, “Fransa hükümetinin bu katliamı hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde derhal aydınlatmasını bekliyoruz” dedi. Demirtaş ve Kışanak’ın mesajları özetle şöyle: “Paris’in en işlek bölgesinde alenen işlenen bu suikastların üstünün örtülemeyeceğinin bilinmesini istiyoruz. Dünyanın her yerinde Kürt’e sadece ölümü reva görenler bilmelidir ki halkımızın özgürlüğünün bedeli ne olursa olsun bunu ödemekten çekinmeyeceğiz. Hayatını halkının geleceğine adamış bu üç değerli Kürt kadın siyasetçinin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Kadın özgürlük mücadelesinin de neferleri olan arkadaşlarımızın katillerinin gizlenmemesi, cinayetin üstünün örtülmemesi için halkımızı bulunduğu her yerde protesto gösterileriyle bu katliamı lanetlemeye ve Kürt halkının şehitlerini sahiplenmeye çağırıyoruz.” Demirtaş, Twitter hesabı üzerinden takipçileriyle şu mesajları paylaştı: “Hassas sürece binaen AKP Paris’teki katliamın aydınlatılması için Fransa nezdinde girişimde bulunacağına, ‘örgüt içi infazdır’ deyip kapatıyor. Bu tutuma karşı şunu soruyorum: O halde bu açıklamayı yapanların bizzat bu katliamı planlamadığını nerden biliyoruz, telaşınız bundan mı yoksa.” Gültan Kışanak da Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Üç Kürt kadın alçakça katledildi. Bu Kürt kadınlarının mücadelesine bir saldırıdır. Kürt kadınları daha güçlü mücadele edecek” dedi.

     

    İŞTE İHTİMALLER

     

    1- ÖRGÜT İÇİ HESAPLAŞMA MI?
    PKK’nın kurucuları arasında bulunan ‘Sara’ kod adlı Sakine Cansız 10 yılı aşkın süre DiyarbakırCezaevi’nde yattı. Cansız PKK’nın simge isimlerinden birisiydi. Örgütün hem kadın yapılanması hem de cezaevlerindeki direnişlerde önder rolü üstlendi. PKK nın kuruluş toplantısına katılan tek kadındı. Aynı zaman PKK’nın kuruluşundan bu yana örgütün bütün kadın yapılanmalarında görev almış, Abdullah Öcalan’a en yakın az sayıdaki kadın arasında yer almıştı. Cansız’ın Öcalan’ın tüm sırlarını bildiği öne sürülüyordu. Cansız radikal söylemlerde bulunmuyor ancak ‘güvercin’ tavrı da sergilemiyordu.
    Örgüt içinde zaman zaman Öcalan’a ters düştüğü bilenen Cansız, bir ara Suriye’de örgüt tarafından öldürülen eski merkez kadroda yer alan Mehmet Şener ile duygusal bir ilişki yaşamış, kendi aralarında nişan yapmışlardı. Cansız’ın, Şener’in öldürülmesinden sonra bir bunalım süreci yaşadığı öne sürülmüştü. Cansız, örgütün Öcalan’ın yakalanmasından sonra PKK’dan kopan ‘Botan’ kod adlı merkez yapılanmada yer alan Nizamettin Taş, Osman Öcalan, Halil Ataç gibi isimlerle de yakın düşüncelere sahipti.
    Ancak örgütle zaman zaman problem yaşamasına rağmen ilişkisini hiçbir zaman koparmadı. Cansız 1990’lı yıllarda örgütün dağ kadrosunda görev aldı ve genellikle Kuzey Irak’ta faaliyet gösterdi. Cansız 2000 yılından sonra ise Avrupa’ya geçti ve burada uzun yıllar faaliyet gösterdi. Bu faaliyetler sırasında da zaman zaman Kuzey Irak’a geçerek örgüt yönetimiyle ilişkilerini sürdürdü.
    Cansız, iltica başvurusu yaptığı ve yabancı pasaportu taşıdığı için Kuzey Irak’a gidip gelirken hiçbir sorun yaşamıyordu. Cansız’ın örgüt içi hesaplaşmada öldürüldüğü iddiası zayıf bir ihtimal olarak görülüyor.
    Çünkü Cansız örgüt yönetimi paralelinde faaliyet göstermekle birlikte Cemil BayıkMurat Karayılan, Duran Kalkan, Mustafa Karasu gibi yöneticilerle aynı pozisyondaydı. Örgütün kendisine yönelik bir eylemi olacağını öğrenme ihtimali yüksekti ve böyle bir durumda gerekliönlemi alabilirdi.
    Bir dönem Suriye’de de faaliyet gösteren Cansız, halen PKK’nın meclis üyeliğinin yanı sıra örgütün denetiminde faaliyet gösteren Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (PAJK) üyesi olarak görev yapıyordu.

    Fidan Doğan, PKK’nın dış ilişkilerinde önemli bir noktadaydı. Leyla Sönmez  ise,  örgütün gençlik yapılanmasındaydı.

    2- İSTİHBARAT İÇİNDEKİ KONTROL DIŞI BİR GRUP MU?
    BDP ile İmralı’da arasındaki görüşmeler sürerken, hükümetin yeni bir Kürt açılımı yaptığı süreçte Türk istihbaratı içindeki kontrol dışı ya da taşeron olarak kullanılan bir birimin de Paris’teki infazları gerçekleştirmiş olabiliceği öne sürüldü. Olaydan sonra KCK’nın da yer aldığı örgütün birçok kanadı saldırıda ‘Türk Gladyosu’nu sorumlu tuttu.
    Yapılan açıklamada, saldırının uluslararası arka planı olduğu belirtilerek, olayı Türk Gladyosu’nun gerçekleştirdiği iddia edildi. Açıklamada, “Sakine yoldaşımız bilinçli olarak hedeflenmiş, bu katliamörgütlü, planlı ve çok ustaca gerçekleştirilmiştir.
    Olaya gerçekleşme biçiminden bu katliamın uluslararası düzeyde yetkinleşmiş profesyonel güçler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Önderliğimiz tarafından gerçekleştirilen yeni sürecin gelişmesini ve Kürt sorununun çözüme kavuşmasını istemeyen kesimlerdir” denildi.
    Açıklamada, öldürülen üç kadından biri olan ‘Rojbin’ kod adlı Fidan Doğan’ın gençlik kadrosu içinde yer aldığı ve örgütün dış işlerinde önemli bir görevinin olduğu ifade edildi.
    Öldürülen ‘Ronahi’ kod adlı Leyla Söylemez’in ise yine gençlik örgütlenmesi içinde önemli bir konumda bulunduğu ve bu ölümlerin PKK için büyük kayıp olduğuna dikkat çekildi. PKK kaynakları, infazın Türk Gladyosu tarafından  yapıldığını ve planlama yapılan yerin Ankaraolduğunu öne sürdü. Kaynaklar, Türk hükümetinin süreçteki etkinliğini baltalamak için ‘Ergenekon’ benzeri yapılanmaların işi olabileceğini iddia etti.

     

    3- YABANCI BİR ÜLKENİN İŞİ Mİ?
    Paris’teki infazlarla ilgili olarak uluslarası güçlerin rolü de tartışmaya açıldı. Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirmeye yönelik hamlelerden biri olabiliceği öne sürüldü.
    Zira Ortadoğu’daki değişikliklerde devre dışı kalan, petrol paylaşımında masanın dışına itildiğine inanan bazı ülkelerin Kürt sorunun çözümü aşamasındaki bu hamleyle kozları eline geçirmek için çaba harcayabileceğine dikkat çekildi. İlk akla gelen ülke İran oldu. Öcalan-BDP görüşmelerinin olumlu sonuç vermesi halinde bölgede Türkiye’nin elinin güçleneceği kaygısını taşıyan İran, Suriye’den sonra sıranın kendisine geleceğini düşüyor. Bu nedenle on binlerce askeri seferber eden bir örgütün devreden çıkması ihtimali İran’ı rahatsız ediyor.
    Yakın tarihe bakıldığında İran’da yönetime karşı mücedele veren Kürt örgütlerinin liderleri Avrupa’da yönetim tarafından profesyonel suikastlarla ortadan kaldırıldı.
    Bunlar arasında İran KDP’sinin liderleri Abdurrahbam Kasımlu da sonra genel başkan olan Dr. Şerefkendi İran istihbaratı tarafından öldürüldü. Öcalan’la yapılan görüşmelerin ABD’nin bilgisi dahilinde sürdürüldüğü iddia edilyor. Senaryoya göre, PKK’nın silahlı güçleri, silah bıraktıklarındaPJAK ve PYD güçleriyle birlikte Kandil’e yerleştirilip Barzani’ye bağlı silahlı bir güç konumuna getirilecek. Buradan yola çıkarak İran da Suriye de Türkiye’nin PKK sorununun çözümünü istemiyor.
    İran’ın zaman zaman PKK ile ilişkilere girdiği de biliniyor. Öcalan’ın da ifadelerinde belirttiği gibi İran geçmişte Osman Öcalan ve Cemil Bayık üzerinden örgüt üzerinde etkili oluyordu. 1999 yılında Öcalan’ın talimatıyla örgütün silahlı güçlerini Kuzey Irak’a çekmesi üzerine İran PKK’ya desteğini çekti ve çatışma pozisyonuna girdi.
    Ancak buna rağmen İran örgütle ilişkisini kesmedi. Paris’teki infaz ekibinin zorlanmadan içeri girmesi akıllara saldırganların PKK’lılar tarafından tanıan kişiler olduğu izlenimini veriyor. İddiaya göre, gelenler, Cansız ve yanındaki iki kadın tanıyordu. Bu kişilerin İran istihbaratına çalışan ve örgütün İran’daki örgütlenmesi PJAK içinde faaliyet gösteren kişiler olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
    İran yönetimi ülkede faaliyet gösteren İran Kürdistan Demokrat Partisi ve Komala gibi örgütlere karşı PKK’nın PJAK’ı kurmasına göz yumarak sınırdan giriş çıkışlarına müdahale etmedi. İran zaman zaman PJAK’la çatışsa da faaliyetlerine göz yumdu. İran ajanlarının PJAK üzerinden PKK’ya yönelik bir eylem gerçekleştirmesi ve bunu Avrupa’da yapmasının zor olmadığı belirtiliyor.

     

    4- PKK İÇİNDE YÖNETİME GELMEK İSTEYENLER Mİ?
    Bu ihtimalin zayıf olduğu belitiliyor. Çünkü PKK bir konsey tarafından yönetiliyor. Konseyde yer alan isimler bir güç dengesi kapsamında yetki paylaşımında bulunuyor.
    Her ne kadar Murat Karayılan yürütme kurulu başkanı olarak öne çıkıyorsa da yönetim direkt olarak Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığıyla gönderdiği talimatlar doğrultusunda örgütü yönetiyor. Bu kadro halen Öcalan’ın belirlediği perspektif doğrultusunda örgütü yönetmeye devam ediyor.
    Örgüt içinde 1999 yılından sonra Öcalan’ın yakalanması ve örgütün silahlı mücadeleden politik mücadeleye yönelmesi istemlerini sesli bir şekilde dile getirilmesi nedeniyle iki başlı bir yönetim yapısı ortaya çıktı.
    Ancak bu uzun sürmedi. Yine Öcalan’ın talimatıyla yönetimi ele geçirmeye çalışan ekip tasfiye edildi.

  • Her Mehmetçik bir bayrak

    Erzurum 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 ile 20 arasında hapis istemiyle hâkim karşısına çıkan Ahmet Güreş, PKK’nın İran’da ki faaliyetleri ile ilgili olarak şok itiraflarda bulundu.

     

    Urumiye’de teröristlerin kendisini alıkoyduklarını bir daha bırakmadıklarını ileri süren Güreş, Hakruk kampında zorla asker yapıldıklarını ve İran‘ın Şehidin kampında 2- 3 yıl kadar kaldığını anlattı.

     

     

     -İŞTE O “ŞOK” İTİRAFLAR…-

    PKK terör örgütünün İran’daki kolu PJAK üyesi Ahmet Güreş, İran Bazargan sınır kapısındaki yetkililerce, 24 Nisan2011 günü Gürbulak Hudut İlçe Emniyet Amirliği’ne teslim edildi. Siyasi iltica ile Fransa‘ya giden ve 2003 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan 51 yaşındaki Kahramanmaraşlı Ahmet Güreş, 1994 yılında İran’a gittiğini söyledi. Diyarbakır‘da Fırat Dağıtım ve Gündem Denge Velat Dağıtım şirketlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen DVD’de “Gerilla” adlı klasörde örgüt mensupları arasında yer alan Ahmet Güreş’e ait örgütsel bilgiler ErzurumCumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianameye eklendi. Kod adı “Şeho Tercan” olarak gösterilen Ahmet Güreş’in örgütten ödül olarak bir silah ve terfi aldığı belirtildi.

     

     

    -“İRAN’DA PKK’NIN RESMİ EVLERİ VAR”-

    Güreş’in itiraflarından bazı bölümler şöyle:

    “1994 yılında İran’a gittiğimizde beni havaalanında İran istihbarat resmi görevlileri karşıladı. Daha doğrusu, İran istihbaratı PKK örgütünden gelen tüm şahısları karşılıyor, ilgili yerlere götürüyordu.

     

     

    İran’da PKK’nın resmi evleri vardı. Irak’tan Türkiye’ye kaçak yollardan küçükbaş hayvan gelirdi. Büyük ve küçükbaş hayvanlardan örgüt yüzde 3 gümrük vergisi alırdı.

     

     

    1996 yılında örgütün Avaşin kampında ‘Ekrem’ kod isimli kişinin anlatıma göre, HakkâriYüksekova tarafında Kürtçe ismi ‘Vargeminan’ olan askeri karakola saldırı düzenlenerek termal kamera alınıyor. Termal kamera o dönemde örgütün İran Sorumlusu olan Mustafa Karasu’yu veriliyor. Bunu haber alan İran İstihbaratı bu kamerayı geri isteme talebinde bulunuyor. Bu termal kamera İran’a verilmeyince İran’lı yetkililer ‘hastanenizi kapatırız’ diye örgütü tehdit etti. Hastanenin kapanmaması için termal kamerayı İran İstihbarat Örgütüne teslim ettiler. Bildiğim kadarı ile İsrail malı olan termal kameranın aynısından İran’da da üretiliyor.

     

     

    ASKERLER TESLİM OLMAMAK İÇİN UÇURUMDAN KENDİNİ ATTI

    Benim PKK’nın Şehriban kampında bulunduğum dönemde Şemdinli bölgesinden Kuzey Irak’a yakın tarafta bulunan bir askeri karakola 1996 yılında ‘Ekrem’ kod isimli Hıdır Sarıkaya’nın talimatı ile bir saldırı düzenlendi. Ancak, bu saldırıyı kimlerin ayrıntılı olarak yaptığını bilmiyorum.

     

     

    Bu saldırıda 40 askerin kayıp olduğu söylenmişti. İran askerlerine verildiği belirtilmiş idi, daha sonra duyduğumuza göre, askerler teslim olmamak için uçurumdan aşağı atlayarak canlarını kıymışlar.

    1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra, PKK ile Türkiye arasında üstü kapalı olarak bir ateşkes ilan edildi. Ancak, İran Devleti ile İstihbaratı bize ısrarla ‘Ateşkes yapmayın. Türkiye ile savaşın tehditlerinde bulundu ve hatta kamplarımızın da dağıtılacağı talimatı geldi. Bu tehdit nedeniyle Bin 500 örgüt üyesi Kuzey Irak’taki kamplara gitmek zorunda kaldı.

     

     

    “ÖRGÜT MENSUPLARINA YAPTIRILAN MEZARLAR, ŞİRİN GÖRÜNMEK İÇİN YIKILDI”-

    İran’daki Şehidan kampını boşaltmadık. İran İstihbaratı ‘ siz iş yapmıyorsunuz’ diyerek kampa karşı savaş başlattı. Açıkça ‘bize savaşmayacaksanız kampları boşaltın’ diyorlardı. Bunun üzerine kampta 300 kişiden 60 örgüt elamanı kaldı. Bende bu örgüt üyelerinin arasındaydım. Kamptan ayrılanları İran devletine ait resmi araçlar ile Kuzey Irak’a kadar bizzat götürdü. Yine o tarihlerde örgüt mensuplarına ait mermerden yapılan mezarlar İran tarafından Türkiye’ye şirin görünmek için yaktırıldı.

    PKK’nın Ermenistan Ülkesinde iki derneği ve birde satın aldığı iki katlı evi var. Burada Ermenistan İstihbarat Birimlerine ait binalara yaklaşık 5-6 metre mesafe uzaklığında bulunuyor. Bu evler genelde örgüt mensuplarının tedavilerine yönelik kullanılır. Tedavisi ağır olan örgüt üyeleri Ermenistan’da, durumu hafif olanlar ise Kuzey Irak’a gönderiliyor.

     

     

    -“AĞIR SİLAH VE MÜHİMMATLAR PKK’NIN NİZAMİYESİNE TESLİM EDİLİYOR”-

    ‘Ape’ Hüseyin kod isimli örgüt mensubu bize otomatik Docka silahlarını ne şekilde kullanılacağını ve uçaklara karşı nasıl isabet ettirileceği konusunda bilgi veriyordu. Buna göre tüneller kazılarak, zikzaklar yapılıyordu. İran ve Irak Hükümetleri bize silah ve malzeme konusunda yardımcı olurdu. Mesut Barzani’nin alt kadrosunda çalışanlar Barzani’nin talimatı ile bizzat gelerek görüşürlerdi. İran İstihbarat birimi bir kez 300 adet kaleşnikof, biksi, kanas, roketatar ve mühimmatı, el bombalarını getirerek örgüte teslim etti. Bu teslimatı Zinere kampına 10 kilometre yakınlarında PKK nizamiyesinde teslim yaptılar. Teslimat sırasında silah başına 500 dolar alıyorlardı.

     

     

    Bu kampın elektrik enerjilerini kendileri, üretirlerdi. Gıda ve yiyecekler ise İran Hükümeti ve Barzani tarafından karşılanıyordu.

    2005 yılında örgütten ayrılarak 2007 yılına kadar İran’da kaçak olarak yaşadım. İran’dan çıkış yolu bulamıyordum. Bu nedenle kaldım. Bu yaşadığım süre içinde imam nikâhlı İranlı bir kadınla evlendim. Benim araçta yakalattığım silah, bomba ve şarjörden bilgim yoktur. Silahlar bindiğim araç sahibine aittir. Beni Tahran’a götürecekti. Bu silahların ‘Mako’ isimli bayana ait olduğunu düşünüyorum. Ben İran’da PKK’ya üye olmaktan yargılandım. Silahlar ve diğer ele geçen malzemeler konusunda her hangi bir yargılama konusu olmadı. Ancak, bunlarla ilgili bana ceza verilmedi. Ailem bana banka yoluyla para gönderirdi. Ben ceza evinde bulunduğum sırada görevliler kart verirlerdi, bir tane de bana verdiler. Diğerini ise tanıştığım biri kredi kartı ile birlikte şifresini verdi. Bu kart İran Devleti bankalarına aittir. Ben ceza evindeyken bu kartları kullandım. İran Cezaevi içinde dükkânlar vardı. Bu kart ile alış-veriş yapardım.”

    Mahkeme heyeti, Ahmet Güreş’in tutukluluk halinin devamına karar vererek, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

  • Öcalan gizli tanık olabilir!

    Öcalan gizli tanık olabilir!

    Parmaksız Zeki lakabıyla da tanınan PKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın Ergenekon davasında kimliği deşifre edip tanık olarak dinlenmesi büyük tartışmalara sebep oldu. CHP’li bir milletvekilinin yaptığı yorum ise güne damgasını vuracak.

     

    18 yıl boyunca PKK’nın içinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı savaşan ve birçok sivilin ölümüne adı karışan Şemdin Sakık’ın tanıklığını yorumlayan CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk çok konuşulacak bir değerlendirmede bulundu:

     

     

    “Sakık’tan gizli tanık niye olmasın? Olur. Terör örgütünü yönetmiştir. Terör örgütünü yönetenlere karşı mücadele edenler hapistedir. Onlara karşı terör örgütünün mensuplarının tanık olması lazım ki suçlanabilsinler. Onlardan başka tanık yok ki. Belki Abdullah Öcalan da gizli tanıktır. Öcalan’ın gizli tanık olup olmadığını bilen var mı Türkiye’de? Olmadığının garantisi var mı? Yargının referansı hukuk değil siyaset olursa, bu tip şeylerin olması da kaçınılmazdır. Şaşılacak bir şey yok.”