Etiket: Abdullah Gül

  • İmam Hatip kökenli ilk Cumhurbaşkanı

    İmam Hatip kökenli ilk Cumhurbaşkanı

    Halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatip kökenli ilk Cumhurbaşkanı olarak 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den görevi devraldı.

    ‘Muhtar bile olamaz’ denilen ancak 11 senelik Başbakanlık görevinin ardından halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’deki yemin töreninin ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den görevi devraldı. Meclis’te gerçekleştirilen yemin törenini ailesi, askeri erkan, yüksek yargı başkaları ile MHP ve HDP’li vekiller ile çok sayıda davetli izledi.

    Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gibi birçok ilke konu olan bu yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı makamı ilk kez İmam Hatip kökenli bir cumhurbaşkanına da sahip olmuş oldu. İlkokulu Kasımpaşa semtindeki Piyalepaşa İlkokulu’nda okuyan ve 1965 yılında mezun olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, liseyi ise İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okudu ve bu okuldan 1973 yılda mezun oldu. O dönemdeki üniversitelere girme konusundaki kısıtlamalar nedeniyle liseyi dışarıdan bitirme imtihanlarına girerek fark derslerini verdi ve Eyüp Lisesi’nden de diploma aldı. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi’nde okuyan Erdoğan, bu okuldan 1981 yılında mezun oldu.

    İşte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarının öğrenim durumları

    Mustafa Kemal Atatürk
    ilkokulu Selanik’te Şemsi Efendi Mektebi’nde okudu. Öğrenimini Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisi’nde sürdürdü. 1899’da girdiği İstanbul Harbiye Mektebi’ni 1902 yılında piyade teğmeni rütbesiyle, Harp Akademisi’ni de 1905’te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.

    İsmet İnönü
    İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. Bir yıl Sivas’ta Mülkiye İdadisi’nde okuduktan sonra, 1897 yılında İstanbul’daki Mühendishane İdadisi’ne gitti. 1901’de Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a (Kara Harp Okulu) giren İsmet İnönü, bu okulu 1903’te topçu teğmeni olarak birincilikle bitirdi. 1906’da Erkân-ı Harbiye Mektebi’nden gene birincilikle mezun olarak kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Ordu’nun 8. Alayı’nda bölük komutanlığına atandı.

    Celal Bayar
    Bursa’da İpek Meslek Yüksek Okulu ve College Francais de l’Assomption’da eğitim gördü ve memuriyet yaşamına atıldı.

    Cemal Gürsel
    İlköğrenimini Ordu ilinde yaptı. Daha sonra Erzincan ve İstanbul’da askerî öğrenci olarak eğitim hayatını sürdürdü.

    Cevdet Sunay
    İlk ve orta öğrenimini Erzurum, Kerkük, Edirne ve İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesi’nde yaptı.

    Fahri Korutürk
    1916 yılında Bahriye Mektebi’ne girdi. 1923 yılında Deniz Harp Okulu’nu, 1933 yılında Deniz Harp Akademisi’ni bitirdi.

    Kenan Evren
    İlk ve orta öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir, İstanbul’da sürdürdü ve Maltepe Askerî Lisesi’nden mezun oldu. 1938 yılında Kara Harp Okulu’nu, 1949 yılında Harp Akademisi’ni bitiren Kenan Evren topçu subayı ve kurmay subay olarak silahlı kuvvetlerin çeşitli kademelerinde görev yaptı.

    Turgut Özal
    Konya Lise’sinde başladığı lise eğitimini Kayseri Lisesi’nde tamamlayan Özal, 1950 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü bitirdi.

    Süleyman Demirel
    İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon’da bitirdi. Şubat 1949’da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu.

    Ahmet Necdet Sezer
    1958 yılında Afyon Lisesi’ni, 1962’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Aynı yıl Ankara’da hâkim adayı olarak göreve başladı. Askerliğini Kara Harp Okulu’nda yedek subay olarak yaptı.

    Abdullah Gül
    Öğrenimini Kayseri Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede başladığı doktora çalışmaları için iki yıl İngiltere’de kaldı ve 1983’te İstanbul Üniversitesi’nden Doktor unvanı aldı.

  • Cumhurbaşkanı Gül rahatsızlandı

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rahatsızlığı sebebiyle bugünkü Kayseri programını iptal etti.

     

    Üç gündür memleketi Kayseri’de bulunan Cumhurbaşkanı Gül, hafif soğuk algınlığı dolayısıyla Erciyes Tekir bölgesinde düzenlenecek Hayırseverler Zirvesi ve daha sonraki Kayseri Mahallesi ziyaretini iptal etti. Cumhurbaşkanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre Gül’ün bugün öğle sonrası Ankara’ya dönmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanının daha sonraki günlere ilişkin programlarında herhangi bir iptalin söz konusu olmadığı öğrenildi.

  • Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni parti kuruyor.”

    Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Orhan Bursalı’nın bugünkü köşesinde yer alan iddialar çok konuşulacak. Bursalı’nın iddiasına göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni bir parti kurma girişimi içinde. Cumhuriyet yazarının iddiasına göre parti kurma çalışmasının başındaki isim ise Başbakan Erdoğan’ın milletvekili yapmadığı Ahmet Ertürk.

     

     

    İşte Orhan Bursalı’nın “Gül’den Parti Resti” başlıklı bugünkü o yazısı

    AYDINLIK GAZETESİ YAZMIŞTI
    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir parti kurma girişiminin içinde.. Aydınlık gazetesinin dün iyi bir gazetecilikle duyurduğu bu haber, hiç de yabancım değil! Bir yılı aşkın süredir yazdığım Gül-Erdoğan arasındaki büyük siyasi çekişmenin geldiği nokta, siyasi parti kurma restidir.. Eğer aralarında bir siyasi anlaşma olmazsa, sürecin bu noktaya geleceğine işaret etmiştim.

     

     

    AKP içinde ve çevresinde Erdoğan’ın üzerlerini çizdiği, özellikle Gül’e yakın çok insan var. Ayrıca RTE’nin fırsat vermediği Cemaate yakın siyasetçiler de var. Erdoğan’ın, kendine en büyük ikbal kapısını açmaya çalışırken parti tüzüğünün 3 dönem şartıyla tasfiye ettiği “birlikte yola çıktığı yol arkadaşları”var.. Onlar dururken Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi kendi parti, görüş ve arkadaşlarını “satmış” siyasetçileri AKP vitrinine çıkarması var.. Var oğlu var.

     

     

     

    Yani AKP içinde bile büyük küskünler ordusundan bahsedebiliriz! Ben, Bülent Arınç’ı da onların arasına katarım! Arınç, görüşlerini bile özgürce dile getiremiyor. Getirdiğinde de iki adım geri atıyor. Erdoğan’ın tek adam-tek seçici, tek karar verici, tek uygulayıcı, yani en yumuşak tanımlamayla otoriter lider olarak betimlenecek siyaset anlayışının kurbanı yüzlerce kişi var.

     

    Bu kesimde eksik olan, ciddi bir siyasi seçenek olabilecek bir şemsiye kişilik. Ama RTE’nin alternatifi hep Gül’dür. Şimdi Gül şemsiyesi altında bir siyasi gövde ortaya çıkabilir; çıkma olasılığı çok güçlüdür. Bunu bir ölçüde de RTE’nin tutumu belirleyecektir.. Hep yazdığım gibi RTE, Gül’e başbakanlık yolunu, kapısını açmazsa bu siyasi gövde, parti olarak RTE’nin karşısına çıkar.

     

     

    YENİ PARTİ ÇALIŞMASINI AHMET ERTÜRK YAPIYOR İDDİASI
    Hadi ben de bir isim vereyim: Yeni bir siyasi parti temaslarını sürdürenin ise Gül’ün önemli danışmanlarından, RTE’nin milletvekili yapmadığı Ahmet Ertürk’ün olduğu belirtiliyor. Ertürk, eski TMSF Başkanı!.. Şüphesiz ki bu gelişme RTE tarafından izlenmekte ve bilinmekte..

    Bu nedenle ortada saklanacak durumlar çoktan aşıldı!

    Peki, erken değil mi Gül’ün ortaya çıkması? Değil.. RTE, Apo ile birlikte kotardığı ve bütün milleti dışladığı başkanlık anayasası tasarısını birden öne çekince, bu eylül-ekimde referandumu gündeme getirince Gül’ün de siyasi parti restini öne çektiği görülüyor.

     

     

     

    GÜL VE CEMAATİN ERDOĞAN’A KARŞI İTTİFAKI
    Bu bağlamda, Gül ile Cemaat arasında da RTE’ye karşı doğal bir ittifak zemini de oluşuyor. Cemaat, her zaman, haddinden fazla bir güce sahip izlenimini verir. Yaşadığımız özel mahkemeler sürecinin, adaletsizliğin, sahtekârlığın ve zulmün baş aktörlerinden olan dini/ticari/siyasi bir yarı gizli örgütün, bu kez iktidara tam ortaklığının gündeme gelmesi ise çok çok ürkütücü ve düşündürücüdür. (CHP’deki bu örgüt ittifakçılarına da duyurulur!) Şimdilik bunu bir not olarak düşelim..

     

     

     

    Gül hemen hemen bir yıldır “siyasi program” geliştirme/inşa peşindedir. Bu “programı”, RTE’nin siyasetine karşı bütün söylemlerinde görülebilir. En son, Taha Akyol’la CNNTürk’teki söyleşisinde, anayasada vatandaşlık tanımı konusunda, Atatürk’ün 1924 Anayasası’na gönderme yapması, RTE’ye karşı en ciddi siyasi duruşlarından biri olarak gündeme girdi. RTE biliyorsunuz anayasadan Türk milleti tanımının silinmesi konusunda Apo ile uzlaşmaya varmıştı! Taha Akyol, öteden beri Gül’ü destekler. Özellikle Apo ile başkanlık anayasasının deşifre olmasından sonra.. (Hâlâ artçı depremlerini yaşıyoruz bu deşifrenin, bu bile RTE’nin şoku atlatamadığının göstergesidir…) Akyol, 10 yıldır ilk kez bu kadar art arda Erdoğan’ı eleştiren yazılara imza atıyor!

     

     

     

    GÜL PARTİSİ’Nİ ÖNLEYECEK TEK ÇÖZÜM
    Evet, Gül en büyük siyasi restini çekti Erdoğan’a karşı dedik.. Şimdilik “Gül Partisi” oluşumunu önleyecek tek çözüm, Erdoğan’ın geri çekilmesi gibi gözüküyor. Erdoğan’ın kişiliğini bilenler, onun 2023′e kadar kendine çizdiği ve tüm Türkiye’yi “Tayyipleştirme”yi içeren politik geleceğinden asla vazgeçmeyeceğini bilirler. Bugünkü Tayyip Erdoğan “profili” ile tatmin olacak veya bu tasarımından vazgeçerek kendisine sunulanla yetinecek bir kişilik yok ortada.. Vazgeçerse kendini inkâr bile olabilir!

     

    Terazinin kefelerine bakıyorum, şimdilik gördüğüm, tavan yapmış özgüveni ile baş aşağı gitme olasılığı ağırlık kazanan bir RTE.. Buna kendi kendini yemek de denebilir! Kaçınılmaz bir durum ortaya çıkabilir.

    Medyadaki ve AKP içindeki Tayyipçilere: Durumu göz önüne alarak yeni bir pozisyonda ön almak zamanıdır. Biliyorsunuz, erken davrandığınız ölçüde kazançlı çıkarsınız…

  • Emin Kuz AYM üyesi oldu

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Emin Kuz‘u Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine atadı. Kuz, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Fulya Kantarcıoğlu’nun yaş haddinden emekli olmasıyla boşalan Yüksek Mahkeme üyeliği görevini yürütecek.

     

    EMİN KUZ KİMDİR?


    Gül’ün kurmayları arasında yer alan Kuz, 1959 yılında Ankara’da dünyaya geldi. 1981 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Kuz,  aynı fakültede 1982 yılında yüksek lisans öğrenimini tamamladı. Kuz, 1982 yılında Ankara hakim adayı olarak göreve başladı. 1984 yılında ise Isparta hakimi olarak atandı.

     

     

    1986 yılında Başbakanlık uzman yardımcılığı sınavını kazanarak girdiği Başbakanlık’ta, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nde uzman yardımcısı ve uzman olarak çalıştı. Kuz, aynı Genel Müdürlükte 2003 yılına kadar daire başkanı olarak görev yaptı. Başbakanlık Başmüşavirliği görevini de yürüten Kuz, 2005’te YÖK üyeliği de yaptı. Kuz, daha sonra Cumhurbaşkanı Gül tarafından Köşk’te görevlendirilmişti.

     

    KAPATMA KARARLARINDA İMZASI VARDI

    RP ve SP’nin kapatılmasının istendiği Anayasa Mahkemesi kararlarında imzası bulunan Fulya Kantarcıoğlu, AK Parti’nin de kapatılmasını isteyen üyeler arasındaydı.  17 Şubat’ta emekli olan Kantarcıoğlu, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay döneminde Süleyman Demirel tarafından AYM’ye üye olarak seçilmişti.

  • Eşiyle ilgili ilginç çıkış

    Başbakan Erdoğan, NTV-Star yayınında önemli açıklamalarda bulundu. Derin devletin hala temizlenmediğini açıklayan Başbakan, yardımcısı Arınç’la farklı düşündüğünü de söyledi

     

    Başbakan Erdoğan, Ergenekon davasıyla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine şunları söyledi: “Ben Sayın Kılıçdaroğlu kadar cesur değilim, Anayasa’nın ilgili maddesini göz göre göre çiğneyemem. Yargıya müdahale yetkim yok. Silivri Cezaevi en uygun şartlarda yapılmıştır. Silivri bir açık hava hapishanesi değildir. Konuyla ilgili yargı ne karar verirse ona saygı duyarız. Benim Silahlı Kuvvetler mensupları için tutuksuz yargılanma isteğimi söylemişimdir. Ama bunun ötesine geçmem. (…) Biz tutuklu vekillerin tahliyesi yönünde bir söz vermedik. CHP Genel Başkanı verilmemiş bir sözü verilmiş gibi yaparak bizi zan altında bırakıyor. Bu insanlar seçildiklerinde tutuklu muydu, değil miydi? Siz dışarda hiç mi aday bulamadınız da bunları aday gösterdiniz? Bu CHP ve MHP’nin mantığını ters çalıştığını gösterir. Eğer bunu kullanırsanız yarın başkaları da bu yoldan girer. Devletteki derin yapı tamamen temizlendi iddiasında olmadık. O kadar büyük iddiada bulunamam. Derin yapının sıfırlandığı bir ülke yoktur. Her ülkede bu tür yapılanmalar vardır. Önemli olan bu tür yapılanmaların darbelere neden olup olmadığıdır. Biz bu yapıların zararını en aza indirdik.”

    Başbakan, Hozat’daki fişlemeler konusunda ise şu açıklamalarda bulundu: “Devletin bazı kurumlarında ’derin devlet’ten kalma kötü alışkanlıklar var. Ben dahil bu dinlemeler bitmemiştir. Derin devlet denen olay boş durmuyor. Evimin altındaki ofisimde dinleme cihazı bulundu. Önemli olan bunu kimin koyduğunu bulmak. Deniz Baykal’la ilgili kaseti de kimin yaptığı bulunamadı.”

    Lafım sağa sola çekilmesin

    Başbakan kuvvetler ayrılığı tartışmalarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi:

    Bu gerçeği 75 milyonun benden dinlemesini istiyorum. Türkiye’de kuvvetler ayrılığını en güçlü savunan partinin lideriyim. Kimse bunu eğip büküp sağa sola çekmesin. Yargı öle zamanlar oldu ki yasamanında alnına müdahale etti, yürütmenin alanına da müdahale etti. 411 olayı yaşadık. Tarihi bir olaydır. Anayasa mahkemesi yargı buna müdahale etti. Yargı hukuka uygun mudur değil midir diye bakar. Kendisinin yasama organın yerine koyamaz. Glataport’un satışını biz yapıyoruz ama bunu yargı engelliyor. Eksik olanı söyler ben o eksiği gidermek sureti ile yine yaparım. Erkler arası yetki ihlaline karşıyız. Biz kuvvetler ayrılığını en güçlü savunan ülkeyiz. Çünkü bunun bedelini ağır ödedik. Bu engellemelerde kaybeden millet oluyor.”

    Sadece yargı ile alakalı değil

    Erdoğan, “Yargı hükümetin beklentilerine uygun mu hareket etemeli? Başbakan bunu mu söylüyor?” sorusunu şöyle yanıtladı:

    “Yargının yürütmenin yasalara aykırı aldığı bir karar varsa bunları denetleme hakkı vardır. Buna söyleyecek herhangi bir şeyimiz yok. Benim bakanım bir müdürü tayin edecek. Ama siz bunu durduruyorsunuz. 11-12 kez bir şube müdürünü ataymazsa, bu kişi orada 14 yıl aynı yerde kalabiliyorsa burada ne ararsınız? Demek ki, bunların içeride dayıları var, bir şeyler var ki, onları orada tutuyor. Veyahut orada bir hukuk oluşturuyor ve birileri koruyor. Böyle asla idare güç kazanamaz. Bir mekanizmayı başarılı bir şekilde yürütecekseniz, işletecekseniz, burada verimliliği esas almak zorundasınız. Bu sadece yargı için değil. Konya’daki konuşmaya bürokratik oligarşiden geldim. Bu sadece yargı ile alakalı değil. Kent hastaneleri projemiz var. Bunu 5 yıldır hayata geçiremiyorum.

    Eşimden önce öleyim

     

    Başbakan Erdoğan, ”Sizin yemek yönteminiz nedir? Bir tadımcınız var mı?” sorusu üzerine de Osmanlı dönemindeki çeşnici başını hatırlatarak, kendisinin yemekhanesiyle ilgilenenlere çeşnici başı denildiğini ancak bir alakası olmadığını söyledi. ”Eski bir Genelkurmay Başkanı, zehirleneceği ihbarını alması üzerine yemeğini aylarca evinden getirmiş. Size ya da Sayın Abdullah Gül’e buna yönelik bir şey var mı?” sorusuna karşılık Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ün de bu konuda hassasiyetleri olduğunu anlattı. Erdoğan, ”Eşi mi kontrol eder acaba yemekleri? Sizde kim kontrol eder? Önce kime tattırıyorsunuz, Emine Hanım’a mı?” sorusuna cevaben de ”O kadar da değil. Eşim zehirlenecekse ben zehirleneyim. Olur mu öyle şey? Benim Rabb’imden temennim, eşim benden önce ölmesin. Ben eşimden önce öleyim. Çünkü eşim benden önce ölürse bana kim bakacak?” dedi.

    Gündemi ben oluştururum

    ERDOĞAN, bazı açıklamalarının günlerce tartışıldığı, söylediklerinin anlaşıldığı şekilde olmadığının ortaya çıktığı hatırlatılarak, bunu bilinçli yapıp yapmadığının sorulması üzerine, bu tartışmaların olmaması durumunda başbakan olamayacağını söyledi. Erdoğan, ”Gündem birilerinin elinde kalırsa, o zaman siz başbakan olarak onun peşine takılırsınız. Ben peşine takılmamalıyım. Bir şeyi yaparken, bunun enine boyuna tartışmasını yapmışsam, en yakın çevremdeki bazı arkadaşlarımla bunun görüşmesini yapmışsam, onlar bile bunun zamanlamasını bilmeyebilir, bir zamanı gelir ki onu gündeme oturturum, oturtmam lazım. Bu kabiliyeti sergileyemezsem o zaman böyle bir neticeyi de elde edemezsiniz” dedi.

    Uludere olayı kullanılıyor

    “BİZ AK Parti olarak yaşatmanın gayretindeyiz. Uludere’nin soykırım olduğunu söyleyen kişi Başbağları konuşmuyor, Yeditepe’yi, Bingöl’ü konuşmuyor. Buralarda askerlerimiz topluca şehit edildi. Bu ülkede TSK bazı imtihanlardan geçti. Yeditepe’yi yaşayan komutanla dalga geçtiler. Uludere’ye ilişkin görüntülerde sadece hareketler görünüyor. Burada 2 gerçek var: Bir kaçakçılığı meşrulaştıralım, iki terör adına yapılıyorsa buna göz yumalım. Uludere’yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum.”

    Fotoğraf değil 1 milyon ilmekli halı

    Vanlı işadamı Mustafa Acar, Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan’nla çekilen bir fotoğrafını internetten indirip, ipek duvar halısı yaptı. Acar, Başbakan Erdoğan’ın anneler gününü kutlamak için annesini ziyaret ettiği sırada annesinin elini öptükten sonra, “Kaldır ayaklarının altını öpeyim” demesinin kendisini çok duygulandırdığını; ülkenin 10 yılına damgasını vurmuş güçlü bir kişiliğin, bu anlamda tevazu gösterip bu sözü söylemesinin de kendisini etkilediğini, bu nedenle böyle bir halı yapmaya karar verdiğini ifade etti.

    Acar, ebatları 1 metreye 70 santimetre olan ipek halının yapımının da oldukça zorlu geçtiğini belirtti. 6 kişilik ekiple 13 ayda tamamlanan ipek duvar halısında 200 farklı ton kullanıldığını, yüzleri ipekte düzgün görünmediği için Yeni Zelanda’dan getirilen yünleri kullandıklarını söyledi. Acar, fotoğrafı kare kare motiflendirdiklerini, milyona varan dokuma düzeneğine getirdiklerdikten sonra halının dokunmaya başlandığını ve her santimetrekarede 140 ilmek bulunduğunu da anlattı.

    “Cumhurbaşkanı ile aynı düşünüyoruz”

    “Meclisi fesih yetkisi kuvvetler ayrılığına aykırı” denmesinin üzerine Erdoğan, “Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı kalkmıyor. ABD’ye baktığınızda inceleme sistemi çok güçlü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde yetkiyi Meclis’e bağlanmıştı. Gazi o zaman kuvvetler ayrılığından bahsetmiyor. Gazi kuvvetler birliğinden bahsediyordu. Burası çok minidardır. Belki bunu savaş şartları nedeniyle yaptı ama uzun süre kullanıldı” şeklinde konuştu. Benim arzum parlamentonun gücünü daha da artırmak. Referanduma daha da açık yapıyı güçlendirmemiz lazım” şeklinde konuştu.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kuvvetler ayrılığı konusunad yaptığı açıklama hakkında ise Başbakan Erdoğan, “Cumhurbaşkanı ile aynı düşünüyoruz” dedi.

    “Adalet sistemi hız kazandı”

    ’Tutuklama sayısı artmaya başladığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Şu anda cezaevlerine giriş tutuklama sayısı artmaya başladı. Bunun nedeni, adalet sisteminin hız kazanmasıdır” dedi.

    Arınç’ın anlayışı yanlış

    Bülent Arınç ve İdris Naim Şahin’in açıklamalarının hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, “Ben herkesin yerli yerinde bazı kanaatlerini sergilerken, eğip bükmeden bunları konuşmamız lazım. Yani terör konusunda, terörle mücadelede ittifak sağlayamıyorsak bu bizim için büyük bir açıktır. Burada bir kan varsa kanla temizleyemezsiniz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz terörle mücadeleye devam edeceğiz, ama meclis içerisindeki uzantılarıyla müzakere de ederiz. Bizim değerlerimizde anlatmak, konuşmak ikna etmek var. Ama Meclis’te etkinliği olmayan uzantılarla görüşmeyiz, teröristleri kucaklayanlarla görüşmeyiz. Yani bizim yolumuz ’bana da işkence yapılsaydı dağa çıkarım’ değil. Dağa çıkışı engelleyebilirsek ne mutlu bize. Dokunulmazlık nasıl kalkar? Bu yasalarla belirlenmiştir. Bununla ilgili yargının attığı adımlar var. Bu fezleke olarak Meclis’e geldiğinde bu konularla ilgili olarak biz grup olarak çalışırız. Terörle mücadelede ittifak sağlayamıyorsak bu bizim için büyük bir açıktır. İçerikle ilgili çok çalışma yaptık. Bir yere geldik. Ancak bakın bir yanlış başka bir yanlışla temizlenemez. Burada bir kan varsa kanla temizleyemezsiniz. Bu adımı iyi atmamız lazım. Diyarbakır cezaevi hakkında görüşlerimiz çok önceden açıklanmıştır. O işkenceleri ben de gördüm. Biz bunu meydanlara taşımadık oralarda söylemedik.”