Etiket: ABD

  • Devler ABD’ye direnemedi

    Devler ABD’ye direnemedi

    FIBA Dünya Kupası’nda ikinci maçı için parkeye çıkan Türkiye, turnuva favorisi ABD’yi çok zorladı ama son 15 dakika farkıyla 98-77 mağlup oldu.Maçın ilk çeyreğinin şeklini Türkiye’nin kontrollü oyunu belirledi. Temponun hızlanmasına izin vermeyen Ay Yıldızlılar, ABD’nin atletizmine set oyunu ile cevap verdi. Bu planın sonucunda Ergin Ataman’ın oyuncuları çeyreğin ilk dakikalarında 10-5 öne geçti. Ancak Kenneth Faried ve Kyrie Irving liderliğinde toparlanan ABD, skora denge getirmeyi başardı. Bu geri dönüşe rağmen disiplinini kaybetmeyen Türkiye, Ömer’in pota altındaki varlığı ve Cenk Akyol’un katkıları ile maçın içinde kaldı. Çeyreğin son dakikalarında Rudy Gay ve Derrick Rose’un oyuna girmesiyle ABD’nin ritm kaybetmesinden iyi faydalanan A milliler, sakinliğini kaybetmedi ve tempoyu kontrol etmeyi sürdürdü. İki takımın sete set oyunu sonucunda ilk çeyrek 16-16 eşitlikle sona erdi.

    Maçın ikinci çeyreğinde de Türkiye’nin gömülü savunması ABD’nin ritmini bozmayı sürdürdü ve karşılaşmanın dengesini korudu. Ay-yıldızlı takım hücumda kolay sayı bulamasa da savunmadaki taktiği ile ABD’ye kontrolü ele geçirme fırsatı vermedi. Ömer’in boyalı alan oyununa Oğuz’un da katılması, ABD’nin dün Finlandiya karşısında gerçekleştirdiği ikinci çeyrek dominasyonunu bir kez daha sergilemesine engel oldu. Kerem Tunçeri’nin saha içi liderliğinde sakinliğini koruyan Türkiye, dakikalar geçtikçe artan güvenlerini parkeye daha fazla yansıtmaya başladılar.

    Atletizme dayalı bir oyun sergilemek isteyen rakip takım, Türkiye’nin soğukkanlı performansı nedeniyle hücumda yanlış kararlar vermeye başladı. Bu hataları son dakikalarda Ender Arslan faktörüyle hızlı hücumlara çevirmeye başlayan A Milli Erkek Basketbol Taımı, isabetli şutlar ve faul atışları ile skor üretmeye devam etti. Devrenin son iki dakikası içinde hücumda kendi ritmini yakalayan Türkiye, ABD’yi şaşırtan bir çıkış gerçekleştirdi ve Barış Hersek, Emir Preldzic ile Cenk Akyol’un sayılarıyla ilk devreyi 40-35 önde kapattı.

    SON ÇEYREKTE FARK AÇILDI
    İkinci yarıya önde olmanın güveniyle parkeye çıkan Türkiye, hücumunu zaman zaman hızlı ataklarla renklendirerek ABD’yi şaşırtmayı sürdürdü. Her oyuncusundan katkı alan A Milli Basketbol Takımı için farkı devrenin başında yakaladığımız üçlük serisi oldu. Üç üçlük isabeti ile skorda öne geçen ay-yıldızlılar,savunmada sertliği ve ekstra eforu kaybetmediler. Ömer Aşık’ın yıkılmayan bir kale gibi liderliğini yaptığı savunma gayretine Sinan Güler’in enerjisi katıldı ve ABD maçın kontrolünü ele geçirmesini sağlayacak kolay sayıları bulamadı.

    Çeyreğin son dakikalarında Davis’in pota altı performansı ve ABD savunmasının sertleşmesi Türkiye’nin ritmini bozdu. Faul çizgisine ilk devredeki kadar çok gidemememizin de etkisiyle skorda ibre ABD’ye kaydı. Türkiye üçüncü çeyreği 66-60 geride kapattı. ABD üçüncü çeyreğin sonunda ele geçirdiği skor ve ritm üstünlüğünü maçın son kısmında da korudu. Faried’in enerjisine Harden’ın organizasyonu da eklenince ABD hızlı hücumlar ile skora ulaşmayı başardı. Bu dakikalarda ABD farkı ilk defa çift hanelere çıkardı ve bu üstünlüğünü korudu. Üç çeyrek boyunca sergilediği yoğun savunma enerjisi nedeniyle fiziksel olarak da yorulan ay-yıldızlı takım, bu tempoya cevap veremedi.

    Farkın açılmasıyla başantrenör Ergin Ataman Barış Ermiş ve Furkan Aldemir’i de oyuna soktu ve Türkiye’de dakika almayan oyuncu kalmadı. Maçın son dakikaları içinde manzara değişmedi ve ABD karşılaşmayı 98-77 kazandı.

    SALON: Bizkaia Arena
    HAKEMLER: Alejandro Chiti xx, Joseph Bissang xx, Alejandro Sanchez xx
    TÜRKİYE: Sinan Güler 9 xx, Ender Arslan 8 xxx, Barış Hersek 8 xx, Ömer Aşık 6 xx, Cenk Akyol 12 xxx, Emir Preldzic 9 xx, Furkan Aldemir 4 xx, Kerem Tunçeri 3 xx, Kerem Gönlüm 4 xx, Osman Cedi xx, Oğuz Savaş 9 xxx, Barış Ermiş 5 xx
    ABD: Stephen Curry 9 xx, Kenneth Faried 22 xxxx, Kyrie Irving 13 xxx, James Harden 14 xxx, Anthony Davis 19 xxxx, Klay Thompson 6 xx, Derrick Rose 2 xx, Rudy Gay xx, DeMar Derozan 2 xx, Mason Plumlee xx, DeMarcus Cousins 11 xx, Andre Drummond xx
    1. PERİYOT: 16-16 (Berabere)
    Devre: 40-35 (Türkiye lehine)
    3. periyot: 60-66 (ABD lehine)

  • Uçak inişte piste çakıldı

    ABD’nin San Francisco kentinde 290 yolcu 12 kişilik mürettebatı taşıyan bir yolcu uçağı, iniş sırasında piste çarptı.

     

    Güney Kore’nin başkenti Seul’den gelen Asiana Airlines’a bağlı Boeing 777 tipi uçaktaki yolculardan en az ikisi hayatını kaybetti. İkisi çocuk en az 10 kişi yaralandı.Yaralananlar, yakındaki hastanelerde tedavi altına alındı. Acil çıkışlardan tahliye edilen yolculardan biri uçağın kuyruğunun iniş sırasında piste çarparak parçalandığını ve uçağın pist dışına savrulduğunu söyledi. Pilotun uçakta yangın çıkması nedeniyle ”acil iniş” için izin istediği açıklandı. Uçağın kuyruğu ile bir kanadı tamamen parçalandı. Kabin bölümünün üst tarafı ise yangın nedeniyle büyük hasar aldı. Havaalanına gönderilen itfaiye araçları yangını güçlükle söndürdü.

  • Kafalarına sıktılar

    Paris’teki Gare du Nord’da bulunan 147 numaralı binada gerçekleştirilen infazda, örgütün üst düzey yöneticisi oldukları belirtilen Sakine Cansız Fidan Doğan ve Leyla Söylemez susturucu takılmış silahla öldürüldü.

     

    Kürdistan Enformasyon Bürosu

    Terör örgütü PKK’nın kurucularından Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez, Paris’te Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda susturuculu silahla infaz edildi. Olay, 3 PKK’lıdan haber alınamaması üzerine kapının kırılarak içeri girilmesiyla ortaya çıktı.
    İkisi başlarından vurulmuş
    Öldürülen üç kadından ikisinin başından vurulduğu, diğerinde ise iki kurşun yarası olduğunu ifade eden yetkililer, “İnfaz olduğu anlaşılıyor. Nedeni henüz belli değil” değerlendirmesinde bulundu. Kadınlardan Fidan Doğan’ın Fransa’da oturduğu, Sakine Cansız ve Leyla Söylemez’in ise ülkeye misafir olarak dışarıdan geldikleri belirtildi.

     

    Bölücü örgüt sloganları
    Haberin duyulmasıyla birlikte binanın bulunduğu caddede toplanan terör örgütü yandaşları, cinayetlerin, “siyasi amaçlı” olduğunu iddia ederek, PKK lehine sloganlar attı. Fransız polisi, infazın gerçekleştirildiği bina etrafında ve başta büyükelçilik binası olmak üzere Türkiye’ye ait tüm temsilciliklerde güvenlik tedbiri aldı.

     

    Paris’te üç PKK’lı
    kadına “sessiz” infaz
    PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez, Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda susturucu silahla vuruldu.
    Terör örgütü PKK’yı 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kuran isimler arasında bulunan Sakine Cansız ile örgütün KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez Paris’te öldürüldü. Kimliği belirsiz kişi veya kişiler Gare du Nord’da bulunan biranın birinci katındaki Kürdistan Enformasyon Bürosu’na girerek susturucu takılı silahla örgütün sözde Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcisi Doğan ile Leyla Söylemez’i öldürdü. Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, saldırıların yapıldığı binada incelemelerde bulunup, yetkililerden bilgi aldı.

     

    Fransa için önemli!
    Olayı, “infaz” diye nitelendiren Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu, odadaki iki kişinin başından, diğerinin ise göğsünden vurulduğunu söyledi. Burcuoğlu, Kürt Enformasyon Merkezi’nden olayın, Türkiye’de devam eden görüşme sürecini baltalamak amacını taşıyan “provokasyon” olduğu yönünde açıklamalar yaptıklarını vurgularken, “Neden belli değil, hesaplaşma mı, başka birşey mi, haraç mı, kara para mı henüz bilmiyoruz. Fransa İçişleri Bakanı’nın bizzat olay yerine gitmesi Fransa açısından olayın önemini gösteriyor. Kim yapmışsa, kapıyı kilitleyerek çıkmış. Polis, kapıyı kırarak içeri girmiş” dedi. Büyükelçi Burcuoğlu, sadece Fidan Doğan’ın Fransa’da ikamet ettiğini, diğer iki kişinin “misafir” olduklarını söyledi.

     

    Aydar: İmralı’ya karşı
    PKK’nın Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar ile KONGRA-GEL Başkanı Remzi Kartal da olay yerine gelerek bilgi aldı. Aydar, “Bu saldırı, yeni sürece karşı karanlık güçler tarafından yapıldı” derken, bu güçlerin Türkiye’deki “derin devlet” le bağlantılı olduğunu öne sürdü. Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan da, saladırının “her iki taraftan barış görüşmelerini istemeyen aşırı uçtakilerin” işi olabileceğini söyledi. Fransa merkezli Kürdistan Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ülker de, bu suikastla birlikte başlatılan barış sürecinin baltalanmak istendiğini belirtti. Ülker, “Böyle bir süreçte bu cinayetlerin işlenmesi düşündürücü. Örgüt içi infaz iddialarını kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Örgüt içinde sürece karşı çıkan kimse yok” diye konuştu.

     

    Hepimiz PKK’lıyız
    Örgüte yakınlığı ile bilinen “nasname.com” adlı haber sitesindeki yorumda, “Öcalan ile anlaşabileceğini gören devlet, varılan anlaşmayı sabote edebilecek aykırı sesleri ortadan kaldırmak için MİT veya diğer gizli örgütlerini devreye sokmuş olabilir” denildi. Suikastın duyulmasının ardından terör örgütü yanlıları Paris Kürt Enstitüsü önünde toplanarak, “Onlar ölmedi”, “Hepimiz PKK’yız” ve “Katil Türkiye, işbirlikçi Hollande” sloganları attı.

    Suikastçılara kapıyı kim açtı
    PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosunda yapılan suikast, Fransa’daki gazetelerin yanı sıra uluslararası yayın organında da geniş yer aldı. Suikastla ilgili ortaya çıkan detaylar, binanın kapısının üç kadın tarafından açılmış olabileceği ihtimalini artırdı. Le Monde, “örgüt içi hesaplaşma” olasılığını artıracak bir iddiaya yer verdi. Haberde suikastın gerçekleştiği enformasyon bürosunun direktörü Leon Edart’ın “Kurbanlar katillerine kapıyı açmış olmalılar” açıklamasına yer verildi. İtalyan gazetesi La Repubblica da “örgüt içi hesaplaşma” iddialarını güçlendirecek bir detay aktardı. Haberde, “Suikastın gerçekleştiği binanın birinci katına ancak şifreli bir sistemle girilebiliyordu” denildi. Le Figaro, İçişleri Bakanı’nın olayı “müsamaha gösterilemez” şeklinde nitelediği ayrıntısına yer verdi. Liberation ise bir polisin “Manzara infaz olduğunu düşündürüyor” açıklamasına yer verdi. BBC haberi manşetten duyururken, AFP suikastı “Üç Kürt kadın başından vurularak öldürüldü” başlığıyla duyurdu.

     

    Hollande: Ölenlerden biri
    bizimle sık sık görüşürdü
    Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosuna düzenlenen suikastla ilgili açıklamada bulundu. Latresne kentindeki havacılık merkezini ziyareti sırasında gazetecilere konuşan Hollande, “Dehşet verici bir olay. Öldürülen üç kişiden biri sık sık bizimle görüşmeye geldiği için hem benim hem de birçok siyasi aktörün tanıdığı bir isim. Şimdilik soruşturma başlatıldı. Olayın nedenlerini ve faillerini bilmemiz için sanırım en doğrusu beklemek” dedi. PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosunda dün sabaha karşı işlenen cinayetlerde terör örgütünün kurucularından Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez silahla başlarından vurularak öldürülmüştü. Suikastın ardından binanın önünde toplanan PKK yanlılarının, “Katil Türkiye, işbirlikçi Hollande” şeklinde sloganlar attıkları bildirilmişti.

     

    Cumhurbaşkanı: Konuşmaması gerekenler var
    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Afyon’da valiliği, belediyeyi ve garnizon komutanlığını ziyaret etti. Gül, ziyareti sırasında İmralı süreci hakkında açıklamalarda bulundu. Gül, “Dürüst davranır ve yapmaları gerekenleri yaparlarsa o zaman bu acılar sona erer. Türkiye’de herkes konuşabilir ama biraz da konuşmaması gerekenler var, konuşmak yerine iş yapması gerekenler var” uyarısında bulundu. Terörü kesinlikle gündemden çıkarmamız gerektiğini belirten Gül, “Ülkemizin en önemli konusu olduğu için, geleceğimizle ilgili olduğu için bu konuyu gündemimizden çıkartmak birinci önceliğimiz. Terörü bitirmek için bir çok yöntem vardır. Hepsi de kullanılır.Karşınıza silahla çıkana silahla cevap verirsiniz. Devletin görevi budur” diye konuştu.

     

    Erdoğan: İç hesaplaşma olabilir
    Paris’te 3 PKK’lı kadının öldürülmesi olayına hükümet kanadından açıklama geldi. Senegal’de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Önce olayın aydınlanmasını beklemek lazım. Hemen yorum yapmak yanlış olur. İç hesaplaşma olabilir. Teröre karşı bizim vermiş olduğumuz bir mücadele var. Bunu arzu etmeyenler de var. Bunlar tarafından böyle provokatif bir girişim de olabilir. Sabırlı olup aydınlanmasını beklemekte fayda var” dedi. Saldırıyı yorumlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, “Kötü bir olay. Üzüntülerimi ifade ediyorum. 3 tane kadının böylesine sorgusuz sualsiz öldürülmesi, kimlikleri, üzerlerine atılı suçlar ne olursa olsun hiçbir zaman tasvip edilecek davranış değil. Gerçekten üzüntü duydum. Biz hukuk içerisinde terörle mücadele ediyoruz. Onu sağ yakalamak ve suçu varsa yargı önüne çıkarmak. Yargısız infazla böylesine bir vahşeti telin ediyorum. Bu olayın Türkiye’de böyle bir sürecin başlamasıyla ilgisi var mı bilgi sahibi değilim. Türkiye’de yeni başlayan süreci hem içeride hem dışarıda etkilemeye yönelik girişim olur mu derseniz bu da bir ihtimaldir. Kötü bir olay” diye konuştu.

     

     

    PKK bir tane mi?
    AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik ise Paris’te 3 PKK’lı kadının susturucu takılı silahla vurularak öldürülmesini olayını yorumlarken, “PKK’nın kendi iç hesaplaşması gibi görünüyor. Örgüt içinde benzerlerini daha önce de görmüştük. Terör örgütü PKK’nın kendi içinde infazlar yaptığı zaten bilinen bir şey. Kesin bir şey söylemek için bekleyip görmek lazım. PKK bir tane midir bundan emin değilim. PKK içinde farklı güçlere taşeronluk yapan gruplar olduğunu PKK’yı yakından tanıyan isimler de kabul ediyor. Bu süreci provoke etmek isteyenler olabilir. Herkes teyakkuz halinde çok dikkatli olmalı” diye konuştu.

     

    Demirtaş ve Kışanak cenaze töreni için Fransa’ya gidiyor
    DP Eşgenel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, “Fransa hükümetinin bu katliamı hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde derhal aydınlatmasını bekliyoruz” dedi. Demirtaş ve Kışanak’ın mesajları özetle şöyle: “Paris’in en işlek bölgesinde alenen işlenen bu suikastların üstünün örtülemeyeceğinin bilinmesini istiyoruz. Dünyanın her yerinde Kürt’e sadece ölümü reva görenler bilmelidir ki halkımızın özgürlüğünün bedeli ne olursa olsun bunu ödemekten çekinmeyeceğiz. Hayatını halkının geleceğine adamış bu üç değerli Kürt kadın siyasetçinin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Kadın özgürlük mücadelesinin de neferleri olan arkadaşlarımızın katillerinin gizlenmemesi, cinayetin üstünün örtülmemesi için halkımızı bulunduğu her yerde protesto gösterileriyle bu katliamı lanetlemeye ve Kürt halkının şehitlerini sahiplenmeye çağırıyoruz.” Demirtaş, Twitter hesabı üzerinden takipçileriyle şu mesajları paylaştı: “Hassas sürece binaen AKP Paris’teki katliamın aydınlatılması için Fransa nezdinde girişimde bulunacağına, ‘örgüt içi infazdır’ deyip kapatıyor. Bu tutuma karşı şunu soruyorum: O halde bu açıklamayı yapanların bizzat bu katliamı planlamadığını nerden biliyoruz, telaşınız bundan mı yoksa.” Gültan Kışanak da Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Üç Kürt kadın alçakça katledildi. Bu Kürt kadınlarının mücadelesine bir saldırıdır. Kürt kadınları daha güçlü mücadele edecek” dedi.

     

    İŞTE İHTİMALLER

     

    1- ÖRGÜT İÇİ HESAPLAŞMA MI?
    PKK’nın kurucuları arasında bulunan ‘Sara’ kod adlı Sakine Cansız 10 yılı aşkın süre DiyarbakırCezaevi’nde yattı. Cansız PKK’nın simge isimlerinden birisiydi. Örgütün hem kadın yapılanması hem de cezaevlerindeki direnişlerde önder rolü üstlendi. PKK nın kuruluş toplantısına katılan tek kadındı. Aynı zaman PKK’nın kuruluşundan bu yana örgütün bütün kadın yapılanmalarında görev almış, Abdullah Öcalan’a en yakın az sayıdaki kadın arasında yer almıştı. Cansız’ın Öcalan’ın tüm sırlarını bildiği öne sürülüyordu. Cansız radikal söylemlerde bulunmuyor ancak ‘güvercin’ tavrı da sergilemiyordu.
    Örgüt içinde zaman zaman Öcalan’a ters düştüğü bilenen Cansız, bir ara Suriye’de örgüt tarafından öldürülen eski merkez kadroda yer alan Mehmet Şener ile duygusal bir ilişki yaşamış, kendi aralarında nişan yapmışlardı. Cansız’ın, Şener’in öldürülmesinden sonra bir bunalım süreci yaşadığı öne sürülmüştü. Cansız, örgütün Öcalan’ın yakalanmasından sonra PKK’dan kopan ‘Botan’ kod adlı merkez yapılanmada yer alan Nizamettin Taş, Osman Öcalan, Halil Ataç gibi isimlerle de yakın düşüncelere sahipti.
    Ancak örgütle zaman zaman problem yaşamasına rağmen ilişkisini hiçbir zaman koparmadı. Cansız 1990’lı yıllarda örgütün dağ kadrosunda görev aldı ve genellikle Kuzey Irak’ta faaliyet gösterdi. Cansız 2000 yılından sonra ise Avrupa’ya geçti ve burada uzun yıllar faaliyet gösterdi. Bu faaliyetler sırasında da zaman zaman Kuzey Irak’a geçerek örgüt yönetimiyle ilişkilerini sürdürdü.
    Cansız, iltica başvurusu yaptığı ve yabancı pasaportu taşıdığı için Kuzey Irak’a gidip gelirken hiçbir sorun yaşamıyordu. Cansız’ın örgüt içi hesaplaşmada öldürüldüğü iddiası zayıf bir ihtimal olarak görülüyor.
    Çünkü Cansız örgüt yönetimi paralelinde faaliyet göstermekle birlikte Cemil BayıkMurat Karayılan, Duran Kalkan, Mustafa Karasu gibi yöneticilerle aynı pozisyondaydı. Örgütün kendisine yönelik bir eylemi olacağını öğrenme ihtimali yüksekti ve böyle bir durumda gerekliönlemi alabilirdi.
    Bir dönem Suriye’de de faaliyet gösteren Cansız, halen PKK’nın meclis üyeliğinin yanı sıra örgütün denetiminde faaliyet gösteren Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (PAJK) üyesi olarak görev yapıyordu.

    Fidan Doğan, PKK’nın dış ilişkilerinde önemli bir noktadaydı. Leyla Sönmez  ise,  örgütün gençlik yapılanmasındaydı.

    2- İSTİHBARAT İÇİNDEKİ KONTROL DIŞI BİR GRUP MU?
    BDP ile İmralı’da arasındaki görüşmeler sürerken, hükümetin yeni bir Kürt açılımı yaptığı süreçte Türk istihbaratı içindeki kontrol dışı ya da taşeron olarak kullanılan bir birimin de Paris’teki infazları gerçekleştirmiş olabiliceği öne sürüldü. Olaydan sonra KCK’nın da yer aldığı örgütün birçok kanadı saldırıda ‘Türk Gladyosu’nu sorumlu tuttu.
    Yapılan açıklamada, saldırının uluslararası arka planı olduğu belirtilerek, olayı Türk Gladyosu’nun gerçekleştirdiği iddia edildi. Açıklamada, “Sakine yoldaşımız bilinçli olarak hedeflenmiş, bu katliamörgütlü, planlı ve çok ustaca gerçekleştirilmiştir.
    Olaya gerçekleşme biçiminden bu katliamın uluslararası düzeyde yetkinleşmiş profesyonel güçler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Önderliğimiz tarafından gerçekleştirilen yeni sürecin gelişmesini ve Kürt sorununun çözüme kavuşmasını istemeyen kesimlerdir” denildi.
    Açıklamada, öldürülen üç kadından biri olan ‘Rojbin’ kod adlı Fidan Doğan’ın gençlik kadrosu içinde yer aldığı ve örgütün dış işlerinde önemli bir görevinin olduğu ifade edildi.
    Öldürülen ‘Ronahi’ kod adlı Leyla Söylemez’in ise yine gençlik örgütlenmesi içinde önemli bir konumda bulunduğu ve bu ölümlerin PKK için büyük kayıp olduğuna dikkat çekildi. PKK kaynakları, infazın Türk Gladyosu tarafından  yapıldığını ve planlama yapılan yerin Ankaraolduğunu öne sürdü. Kaynaklar, Türk hükümetinin süreçteki etkinliğini baltalamak için ‘Ergenekon’ benzeri yapılanmaların işi olabileceğini iddia etti.

     

    3- YABANCI BİR ÜLKENİN İŞİ Mİ?
    Paris’teki infazlarla ilgili olarak uluslarası güçlerin rolü de tartışmaya açıldı. Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirmeye yönelik hamlelerden biri olabiliceği öne sürüldü.
    Zira Ortadoğu’daki değişikliklerde devre dışı kalan, petrol paylaşımında masanın dışına itildiğine inanan bazı ülkelerin Kürt sorunun çözümü aşamasındaki bu hamleyle kozları eline geçirmek için çaba harcayabileceğine dikkat çekildi. İlk akla gelen ülke İran oldu. Öcalan-BDP görüşmelerinin olumlu sonuç vermesi halinde bölgede Türkiye’nin elinin güçleneceği kaygısını taşıyan İran, Suriye’den sonra sıranın kendisine geleceğini düşüyor. Bu nedenle on binlerce askeri seferber eden bir örgütün devreden çıkması ihtimali İran’ı rahatsız ediyor.
    Yakın tarihe bakıldığında İran’da yönetime karşı mücedele veren Kürt örgütlerinin liderleri Avrupa’da yönetim tarafından profesyonel suikastlarla ortadan kaldırıldı.
    Bunlar arasında İran KDP’sinin liderleri Abdurrahbam Kasımlu da sonra genel başkan olan Dr. Şerefkendi İran istihbaratı tarafından öldürüldü. Öcalan’la yapılan görüşmelerin ABD’nin bilgisi dahilinde sürdürüldüğü iddia edilyor. Senaryoya göre, PKK’nın silahlı güçleri, silah bıraktıklarındaPJAK ve PYD güçleriyle birlikte Kandil’e yerleştirilip Barzani’ye bağlı silahlı bir güç konumuna getirilecek. Buradan yola çıkarak İran da Suriye de Türkiye’nin PKK sorununun çözümünü istemiyor.
    İran’ın zaman zaman PKK ile ilişkilere girdiği de biliniyor. Öcalan’ın da ifadelerinde belirttiği gibi İran geçmişte Osman Öcalan ve Cemil Bayık üzerinden örgüt üzerinde etkili oluyordu. 1999 yılında Öcalan’ın talimatıyla örgütün silahlı güçlerini Kuzey Irak’a çekmesi üzerine İran PKK’ya desteğini çekti ve çatışma pozisyonuna girdi.
    Ancak buna rağmen İran örgütle ilişkisini kesmedi. Paris’teki infaz ekibinin zorlanmadan içeri girmesi akıllara saldırganların PKK’lılar tarafından tanıan kişiler olduğu izlenimini veriyor. İddiaya göre, gelenler, Cansız ve yanındaki iki kadın tanıyordu. Bu kişilerin İran istihbaratına çalışan ve örgütün İran’daki örgütlenmesi PJAK içinde faaliyet gösteren kişiler olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
    İran yönetimi ülkede faaliyet gösteren İran Kürdistan Demokrat Partisi ve Komala gibi örgütlere karşı PKK’nın PJAK’ı kurmasına göz yumarak sınırdan giriş çıkışlarına müdahale etmedi. İran zaman zaman PJAK’la çatışsa da faaliyetlerine göz yumdu. İran ajanlarının PJAK üzerinden PKK’ya yönelik bir eylem gerçekleştirmesi ve bunu Avrupa’da yapmasının zor olmadığı belirtiliyor.

     

    4- PKK İÇİNDE YÖNETİME GELMEK İSTEYENLER Mİ?
    Bu ihtimalin zayıf olduğu belitiliyor. Çünkü PKK bir konsey tarafından yönetiliyor. Konseyde yer alan isimler bir güç dengesi kapsamında yetki paylaşımında bulunuyor.
    Her ne kadar Murat Karayılan yürütme kurulu başkanı olarak öne çıkıyorsa da yönetim direkt olarak Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığıyla gönderdiği talimatlar doğrultusunda örgütü yönetiyor. Bu kadro halen Öcalan’ın belirlediği perspektif doğrultusunda örgütü yönetmeye devam ediyor.
    Örgüt içinde 1999 yılından sonra Öcalan’ın yakalanması ve örgütün silahlı mücadeleden politik mücadeleye yönelmesi istemlerini sesli bir şekilde dile getirilmesi nedeniyle iki başlı bir yönetim yapısı ortaya çıktı.
    Ancak bu uzun sürmedi. Yine Öcalan’ın talimatıyla yönetimi ele geçirmeye çalışan ekip tasfiye edildi.

  • Gelecek Türkler’in

    Türkiye’nin gelecek için en büyük şansı genç nüfusu. Genç Türk nüfusu teknoloji alanında gerekli iş gücünü sağlayabileceği için Avrupa’nın önüne geçecekTürkiye demokrasi başarısıyla İslam dünyasında rol model olacak. Türkiye’nin 2023’e kadar siyasi alanda elde edeceği en büyük fırsatlardan biri bu olacak.

     

    Maya takvimine göre kıyametin kopacağı iddia edilen 21 Aralık herhangi bir felaket yaşanmadan geride kaldı. Gelecekte neler olacağına bilimsel açıklamalar getirmeyi amaçlayan “fütüroloji” bilimi giderek yaygınlaşıyor. Eski çağlardan kalan kehanetlere dayanmak yerine gelecekte dünyayı neler beklediğini fütüristlere sorduk. Ünlü ABD’li fütürist Ramez Naam ve Türkiye Fütüristler Derneği Başkanı Murat Şahin, atlatılan ‘kıyamet’ sonrasında Türkiye ve dünyayı bekleyen geleceği Milliyet’e anlattı.

     

    2023 TAHMİNLERİ
    Mısır asıllı ABD’li teknoloji uzmanı Ramez Naam Türkiye ve Dünya’nın 2023 yılında geleceği noktaya ilişkin tahminlerde bulundu. 13 yıl boyunca Microsoft için çalışan bilgisayar uzmanı, Los Angeles Times gazetesi tarafından gelecek bilimi üzerine müthiş bir araştırma olarak tanımlanan “More than human: Embracing the promise of biological enhancement” adlı kitabın da yazarı.
    Naam, Türkiye’nin 2023 yılında birçok alanda çok daha başarılı olacağını belirtti. Naam, Türk halkının en büyük şansının genç nüfus olduğunu söylüyor. Naam’a göre geleceğin en önemli iş kolu bugün olduğu gibi teknoloji olarak kalacak. Türkiye’nin büyümeye devam eden genç nüfusu ise teknoloji alanında gerekli iş gücünü sağlayabileceği için Avrupa’nın azalan genç nüfusunun önüne geçecek. Naam’ın 2023 yılına ilişkin siyasi alandaki tahmini, “Türkiye demokrasi başarısıyla İslam dünyasında bir rol modeli olacak. Türkiye’nin 2023 yılına kadar siyasi alanda elde edeceği en büyük fırsatlardan biri bu olacak” oluyor.

     

    TEKNOLOJİ PATLAMASI
    2023 yılında dünyada yaşanacak değişimlerden de bahseden Naam teknoloji alanındaki en büyük yeniliğin ‘güç’ üzerine olacağını söyledi. Naam’a göre telefon, bilgisayar ve tabletler 100 kat daha güçlü olacak. Siyasi alandaki en büyük değişim ise Asya’da, özellikle Çin’de yaşanacak.Hindistan ve diğer Asya ülkelerinin de siyasi ve ekonomik alanlarda güçleneceğini göreceğiz. ABD’nin askeri süper güç olarak kalmaya devam edeceğini söyleyen Naam, ülkenin ekonomik süper güç olma alanında yalnız kalmayacağını belirtiyor.
    Naam kötü haberi Avrupa’ya veriyor. Kıtada ekonomik durgunluğun artmaya devam edeceği konusunda uyarıyor. Gelecek bilimi uzmanına göre Avrupa yıllar geçtikçe küresel ekonomiden daha az pay alacak. 1970 yılında dünya ekonomisinin yüzde 35’ine sahip olan Avrupa bugünsadece yüzde 25’ine sahip. 2023 yılında bu oran yüzde 20’ye düşecek. Sonuç olarak dünya ekonomisine hükmeden ABD ve Avrupa yerine ABD ve Asya ülkeleri olarak değişecek.

     

    PETROL YİNE GÖZDE
    Naam 2023 yılına kadar dünyanın fosil yakıtlardan uzak durmaya çalışmaya devam etmesi gerektiğini belirtiyor. Yeni enerji kaynaklarına yönelinmesi gerektiğini söyleyen Naam, “Yine de petrol üretimi 2023 yılında bugüne göre biraz daha fazla olacak. Ama petrole talep üretilenden daha fazla olacak gibi gözüküyor” diye devam ediyor.
    Küresel ısınmanın artarak devam edeceği konusunda uyaran Naam yeşil enerji kaynaklarına yönelinmemesi durumunda dünyayı çevresel açıdan kötü bir geleceğin beklediğine dikkat çekiyor. Gelecek yüzyılla ilgili tahminlerde de bulunan Naam, “İnsan genetiğiyle ilgili bütün sırlar, beyindeki bağlantılar, neden yaşlandığımız ve daha fazlası çözülmüş olacak. Tüm bunları anlamak da değişiklikler yapabilmemize fırsat tanıyacak. Yani yaşlılıkla savaşıp, insanoğlunu daha zeki ve bilge hale getirebileceğiz. Nasıl göründüğümüz ve nasıl hissettiğimizi isteğimize göre değiştirebileceğiz” diyor.
     

    Büyük tehdit: Çöp!
    Türkiye Fütüristler Derneği’nin Başkanı Murat Şahin (41) Milliyet’e Türkiye’nin ve dünyanın yakın geleceği hakkındaki tahminlerini şöyle anlattı:
    “Türkiye 2023’e önemli hedeflerle gidiyor ancak daha büyük hedefler gerekli. Şu anda yaklaşık 120 milyon kişi uçakla seyahat ediyor. 2023’te hedefimiz 350 milyon. Bu 350 milyonu benzersiz şekilde seyahat ettirmenin yolarını bulabilmeliyiz. Sağlık konusunda hep ‘hastalığa çözüm’ üreten hedeflerimiz var oysa hedef hastalığı ortadan kaldırmak olmalı. Her pencerede bir saksı, her balkonda bir güneş veya rüzgar paneli ile elektrik üretimi gibi yepyeni bir çevre anlayışına ihtiyacımız var. Cumhuriyetin 100. Yılı için dünya çapında saygın 100 bilim insanı yetiştirmek gelecek 100 yıl için bizi daha yukarı taşıyacaktır. 2023’te 50 milyar cihazın birbiri ile konuşacağı, yılda 25 bin kişinin uzaya turist olarak gideceği, değişen mülkiyet anlayışı nedeniyle kullanıp sıkıldığımız eşyaları değiştirebileceğimiz dükkanların olacağı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Üç boyutlu yazıcılar sayesinde yiyecekleri bile bilgisayar ortamında üretmek mümkün olacak. Ay ışığından enerji üretilecek, kadın girişimci sayısı en az 2 kat artacak, çöpün uluslararası tehdit konusu olacak ve kredi kartı ile nakit para tarihe karışacak. Ödemeler hava yolu milleri, market puanları, gsm dakikaları ile yapılabilecek.”

     

     

     

    ODTÜ’de de okutuluyor
    Ansiklopedilere 1940’lı yılların başında girmeye başlayan Fütüroloji (Gelecek Bilimi) terimi dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu yıl ders olarak okutulmaya başlandı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü lisansüstü öğrencileri 20122013 ders yılında “Future Studies” adlı dersi alma hakkına sahip oldu. Gelecek bilimlerine giriş, bir bilim olarak fütürizm, değişim; değişimin belirlenmesi ve izlenmesi, kurumsal değişim planlaması, sosyal değişim, gelecekte sağlık ve liderlik gibi konuların işleneceği “Future Studies” programının liderliği ise Fütüristler Derneği üyesi Doktor Cenk Tezcan tarafından gerçekleştiriliyor. Bilim dalı Kadir Has Üniversitesi’nde de sertifika programı başlığı altında Fütürizm Okulu olarak harekete geçti. ABD’de bulunan Houston Üniversitesi’nde okutulan, Finlandiya Parlamentosu’nda bu konuda çalışan sürekli bir komisyon bulunan gelecek bilimi Türkiye’de aktif olarak 2005 yılında kurulan Fütüristler Derneği tarafından inceleniyor.

     

     

     

    1909’dan beri var
    İlk kez 1909 yılında, İtalyan şair Tomasso Marinetti’nin 1909 Fütürist Manifestosu ile duyulan gelecek bilimi konusu teknoloji ve gelecek konularına vurgu yapan modernist bir sanat hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Dünyaya yayılması 1966 yılında Washington DC’de kurulan World Future Society (WFS) adlı kuruluş sayesinde olan bilim dalı, Fütüristler Derneği’nin tanımıyla ideal gelecek kurma arayışını sembolize ediyor. Bilim çerçevesinde günümüzdeki veriler dikkate alınarak insanlığın geleceğine dair tahminler yapılmaya çalışılıyor. MİLLİYET

  • Eşiyle ilgili ilginç çıkış

    Başbakan Erdoğan, NTV-Star yayınında önemli açıklamalarda bulundu. Derin devletin hala temizlenmediğini açıklayan Başbakan, yardımcısı Arınç’la farklı düşündüğünü de söyledi

     

    Başbakan Erdoğan, Ergenekon davasıyla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine şunları söyledi: “Ben Sayın Kılıçdaroğlu kadar cesur değilim, Anayasa’nın ilgili maddesini göz göre göre çiğneyemem. Yargıya müdahale yetkim yok. Silivri Cezaevi en uygun şartlarda yapılmıştır. Silivri bir açık hava hapishanesi değildir. Konuyla ilgili yargı ne karar verirse ona saygı duyarız. Benim Silahlı Kuvvetler mensupları için tutuksuz yargılanma isteğimi söylemişimdir. Ama bunun ötesine geçmem. (…) Biz tutuklu vekillerin tahliyesi yönünde bir söz vermedik. CHP Genel Başkanı verilmemiş bir sözü verilmiş gibi yaparak bizi zan altında bırakıyor. Bu insanlar seçildiklerinde tutuklu muydu, değil miydi? Siz dışarda hiç mi aday bulamadınız da bunları aday gösterdiniz? Bu CHP ve MHP’nin mantığını ters çalıştığını gösterir. Eğer bunu kullanırsanız yarın başkaları da bu yoldan girer. Devletteki derin yapı tamamen temizlendi iddiasında olmadık. O kadar büyük iddiada bulunamam. Derin yapının sıfırlandığı bir ülke yoktur. Her ülkede bu tür yapılanmalar vardır. Önemli olan bu tür yapılanmaların darbelere neden olup olmadığıdır. Biz bu yapıların zararını en aza indirdik.”

    Başbakan, Hozat’daki fişlemeler konusunda ise şu açıklamalarda bulundu: “Devletin bazı kurumlarında ’derin devlet’ten kalma kötü alışkanlıklar var. Ben dahil bu dinlemeler bitmemiştir. Derin devlet denen olay boş durmuyor. Evimin altındaki ofisimde dinleme cihazı bulundu. Önemli olan bunu kimin koyduğunu bulmak. Deniz Baykal’la ilgili kaseti de kimin yaptığı bulunamadı.”

    Lafım sağa sola çekilmesin

    Başbakan kuvvetler ayrılığı tartışmalarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi:

    Bu gerçeği 75 milyonun benden dinlemesini istiyorum. Türkiye’de kuvvetler ayrılığını en güçlü savunan partinin lideriyim. Kimse bunu eğip büküp sağa sola çekmesin. Yargı öle zamanlar oldu ki yasamanında alnına müdahale etti, yürütmenin alanına da müdahale etti. 411 olayı yaşadık. Tarihi bir olaydır. Anayasa mahkemesi yargı buna müdahale etti. Yargı hukuka uygun mudur değil midir diye bakar. Kendisinin yasama organın yerine koyamaz. Glataport’un satışını biz yapıyoruz ama bunu yargı engelliyor. Eksik olanı söyler ben o eksiği gidermek sureti ile yine yaparım. Erkler arası yetki ihlaline karşıyız. Biz kuvvetler ayrılığını en güçlü savunan ülkeyiz. Çünkü bunun bedelini ağır ödedik. Bu engellemelerde kaybeden millet oluyor.”

    Sadece yargı ile alakalı değil

    Erdoğan, “Yargı hükümetin beklentilerine uygun mu hareket etemeli? Başbakan bunu mu söylüyor?” sorusunu şöyle yanıtladı:

    “Yargının yürütmenin yasalara aykırı aldığı bir karar varsa bunları denetleme hakkı vardır. Buna söyleyecek herhangi bir şeyimiz yok. Benim bakanım bir müdürü tayin edecek. Ama siz bunu durduruyorsunuz. 11-12 kez bir şube müdürünü ataymazsa, bu kişi orada 14 yıl aynı yerde kalabiliyorsa burada ne ararsınız? Demek ki, bunların içeride dayıları var, bir şeyler var ki, onları orada tutuyor. Veyahut orada bir hukuk oluşturuyor ve birileri koruyor. Böyle asla idare güç kazanamaz. Bir mekanizmayı başarılı bir şekilde yürütecekseniz, işletecekseniz, burada verimliliği esas almak zorundasınız. Bu sadece yargı için değil. Konya’daki konuşmaya bürokratik oligarşiden geldim. Bu sadece yargı ile alakalı değil. Kent hastaneleri projemiz var. Bunu 5 yıldır hayata geçiremiyorum.

    Eşimden önce öleyim

     

    Başbakan Erdoğan, ”Sizin yemek yönteminiz nedir? Bir tadımcınız var mı?” sorusu üzerine de Osmanlı dönemindeki çeşnici başını hatırlatarak, kendisinin yemekhanesiyle ilgilenenlere çeşnici başı denildiğini ancak bir alakası olmadığını söyledi. ”Eski bir Genelkurmay Başkanı, zehirleneceği ihbarını alması üzerine yemeğini aylarca evinden getirmiş. Size ya da Sayın Abdullah Gül’e buna yönelik bir şey var mı?” sorusuna karşılık Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ün de bu konuda hassasiyetleri olduğunu anlattı. Erdoğan, ”Eşi mi kontrol eder acaba yemekleri? Sizde kim kontrol eder? Önce kime tattırıyorsunuz, Emine Hanım’a mı?” sorusuna cevaben de ”O kadar da değil. Eşim zehirlenecekse ben zehirleneyim. Olur mu öyle şey? Benim Rabb’imden temennim, eşim benden önce ölmesin. Ben eşimden önce öleyim. Çünkü eşim benden önce ölürse bana kim bakacak?” dedi.

    Gündemi ben oluştururum

    ERDOĞAN, bazı açıklamalarının günlerce tartışıldığı, söylediklerinin anlaşıldığı şekilde olmadığının ortaya çıktığı hatırlatılarak, bunu bilinçli yapıp yapmadığının sorulması üzerine, bu tartışmaların olmaması durumunda başbakan olamayacağını söyledi. Erdoğan, ”Gündem birilerinin elinde kalırsa, o zaman siz başbakan olarak onun peşine takılırsınız. Ben peşine takılmamalıyım. Bir şeyi yaparken, bunun enine boyuna tartışmasını yapmışsam, en yakın çevremdeki bazı arkadaşlarımla bunun görüşmesini yapmışsam, onlar bile bunun zamanlamasını bilmeyebilir, bir zamanı gelir ki onu gündeme oturturum, oturtmam lazım. Bu kabiliyeti sergileyemezsem o zaman böyle bir neticeyi de elde edemezsiniz” dedi.

    Uludere olayı kullanılıyor

    “BİZ AK Parti olarak yaşatmanın gayretindeyiz. Uludere’nin soykırım olduğunu söyleyen kişi Başbağları konuşmuyor, Yeditepe’yi, Bingöl’ü konuşmuyor. Buralarda askerlerimiz topluca şehit edildi. Bu ülkede TSK bazı imtihanlardan geçti. Yeditepe’yi yaşayan komutanla dalga geçtiler. Uludere’ye ilişkin görüntülerde sadece hareketler görünüyor. Burada 2 gerçek var: Bir kaçakçılığı meşrulaştıralım, iki terör adına yapılıyorsa buna göz yumalım. Uludere’yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum.”

    Fotoğraf değil 1 milyon ilmekli halı

    Vanlı işadamı Mustafa Acar, Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan’nla çekilen bir fotoğrafını internetten indirip, ipek duvar halısı yaptı. Acar, Başbakan Erdoğan’ın anneler gününü kutlamak için annesini ziyaret ettiği sırada annesinin elini öptükten sonra, “Kaldır ayaklarının altını öpeyim” demesinin kendisini çok duygulandırdığını; ülkenin 10 yılına damgasını vurmuş güçlü bir kişiliğin, bu anlamda tevazu gösterip bu sözü söylemesinin de kendisini etkilediğini, bu nedenle böyle bir halı yapmaya karar verdiğini ifade etti.

    Acar, ebatları 1 metreye 70 santimetre olan ipek halının yapımının da oldukça zorlu geçtiğini belirtti. 6 kişilik ekiple 13 ayda tamamlanan ipek duvar halısında 200 farklı ton kullanıldığını, yüzleri ipekte düzgün görünmediği için Yeni Zelanda’dan getirilen yünleri kullandıklarını söyledi. Acar, fotoğrafı kare kare motiflendirdiklerini, milyona varan dokuma düzeneğine getirdiklerdikten sonra halının dokunmaya başlandığını ve her santimetrekarede 140 ilmek bulunduğunu da anlattı.

    “Cumhurbaşkanı ile aynı düşünüyoruz”

    “Meclisi fesih yetkisi kuvvetler ayrılığına aykırı” denmesinin üzerine Erdoğan, “Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı kalkmıyor. ABD’ye baktığınızda inceleme sistemi çok güçlü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde yetkiyi Meclis’e bağlanmıştı. Gazi o zaman kuvvetler ayrılığından bahsetmiyor. Gazi kuvvetler birliğinden bahsediyordu. Burası çok minidardır. Belki bunu savaş şartları nedeniyle yaptı ama uzun süre kullanıldı” şeklinde konuştu. Benim arzum parlamentonun gücünü daha da artırmak. Referanduma daha da açık yapıyı güçlendirmemiz lazım” şeklinde konuştu.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kuvvetler ayrılığı konusunad yaptığı açıklama hakkında ise Başbakan Erdoğan, “Cumhurbaşkanı ile aynı düşünüyoruz” dedi.

    “Adalet sistemi hız kazandı”

    ’Tutuklama sayısı artmaya başladığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Şu anda cezaevlerine giriş tutuklama sayısı artmaya başladı. Bunun nedeni, adalet sisteminin hız kazanmasıdır” dedi.

    Arınç’ın anlayışı yanlış

    Bülent Arınç ve İdris Naim Şahin’in açıklamalarının hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, “Ben herkesin yerli yerinde bazı kanaatlerini sergilerken, eğip bükmeden bunları konuşmamız lazım. Yani terör konusunda, terörle mücadelede ittifak sağlayamıyorsak bu bizim için büyük bir açıktır. Burada bir kan varsa kanla temizleyemezsiniz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz terörle mücadeleye devam edeceğiz, ama meclis içerisindeki uzantılarıyla müzakere de ederiz. Bizim değerlerimizde anlatmak, konuşmak ikna etmek var. Ama Meclis’te etkinliği olmayan uzantılarla görüşmeyiz, teröristleri kucaklayanlarla görüşmeyiz. Yani bizim yolumuz ’bana da işkence yapılsaydı dağa çıkarım’ değil. Dağa çıkışı engelleyebilirsek ne mutlu bize. Dokunulmazlık nasıl kalkar? Bu yasalarla belirlenmiştir. Bununla ilgili yargının attığı adımlar var. Bu fezleke olarak Meclis’e geldiğinde bu konularla ilgili olarak biz grup olarak çalışırız. Terörle mücadelede ittifak sağlayamıyorsak bu bizim için büyük bir açıktır. İçerikle ilgili çok çalışma yaptık. Bir yere geldik. Ancak bakın bir yanlış başka bir yanlışla temizlenemez. Burada bir kan varsa kanla temizleyemezsiniz. Bu adımı iyi atmamız lazım. Diyarbakır cezaevi hakkında görüşlerimiz çok önceden açıklanmıştır. O işkenceleri ben de gördüm. Biz bunu meydanlara taşımadık oralarda söylemedik.”