Etiket: 2020’de

  • Başkan Sekmen: “Kalkınma hamlemiz 2020’de de devam edecek”

    Başkan Sekmen: “Kalkınma hamlemiz 2020’de de devam edecek”

    Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Geride bıraktığımız her yılı yatırımlarla, projelerle ve hizmetlerle süslediğimiz gibi, 2019 yılına da mührümüzü vurduk. Başlattığımız seferberlik Allah’ın izniyle 2020 yılında da devam edecek” dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, yeni yıl dolayısıyla yazılı bir kutlama mesajı yayımladı. Başkan Sekmen, 2019 yılının kısa bir değerlendirmesini de yaptığı mesajında; Büyükşehir Belediyesi’nin proje, hizmet ve yatırımlarına dikkat çekti. Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin, geride bıraktığı her yıla damgasını vurduğunun altını çizen Sekmen, “İlk günkü aşk ve heyecanla çalışmaya, koşmaya ve koşturmaya devam ederek, 2019 yılına da dolu dolu bir hizmet yelpazesi sığdırdık” ifadesini kullandı.

    BAŞKAN SEKMEN’DEN 2019 DEĞERLENDİRMESİ

    2019 yılında kayıtlara geçen en önemli gelişmenin Mahalli Seçimler olduğunu anımsatan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Bu seçim vesilesiyle 2019 yılına kendimizi yenileyerek, çok daha enerjik ve dinamik bir başlangıç yaptık. Desteğini, ilgisi ve alakasını bizlerden hiçbir zaman esirgemeyen hemşehrilerimiz, Mart seçimlerinde de bize yeniden teveccüh gösterip, yola devam etmemiz yönünde karar kıldı ve bizlere çok değerli bir yetki verdiler. Biz de, hemşehrilerimizin bu teveccühlerine layık olabilmek için söz verdik, azmettik ve çalışıyoruz” diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, geride kalan 2019 yılında rutin belediyecilik hizmetlerinin dışında tarımdan hayvancılığa, eğitimden kültüre, sağlıktan spora, turizmden sanata varıncaya kadar yaşamın her alanına hizmet mührü vurduklarını dile getirerek, “2019’un her gününü, her ayını ve her anını hizmetle geçirdik. Şehir merkezinde alt ve üstyapı, ulaşım, çevre düzenlemesi, kentsel dönüşüm, sosyal yaşam alanları ve millet bahçeleri ihdas ederken, prestij projeler de hayata geçirdik. Yeni kavşaklar, bağlantı yolları ve viyadük yatırımlarıyla ulaşım ağlarını çeşitlendirdik. Orta Doğu’nun en büyük canlı hayvan borsasını da, yine 2019 yılı içerisinde tamamladık. İlçelerimize yeni hayvan pazarları kurduk, mezbahalar açtık, taziye evleri, konaklar, kıraathaneler kurduk. Göletler inşa ettik ve bu alanda bir rekora imza attık. Okullarımızı bakım ve onarımdan geçirdik, eğitim seferberliği ilan ettik. Binlerce gencimize ESMEK’lerde mesleki eğitim verdik, ESMEK’leri ilçelere de ulaştırdık. Bilgi Evleri inşa ettik, açılışlarını yaptık. İlçelerimizde geniş kapsamlı çalışmalar yaptık; şu anda içme suyu ya da altyapı sorunu yaşayan tek bir ilçemiz bile yok. Erzurum’un en ücra noktasına dahi içme suyu götürdük, altyapı hizmeti verdik” diye konuştu.

    BÜYÜKŞEHİR’İN MARKA KENT İDDİASI

    Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin, 2019 yılında bir ilke imza atarak bünyesinde tarım makinaları filosu kurduğunu da anımsatan Başkan Sekmen, “Tarım makineleri filomuzdaki araçlarımızla çiftçimizle artık birlikte hasat kaldırıyoruz. Üreticilerimize hem zamandan ve hem de işgücünden kazandırmak suretiyle üretimlerine katkı sunuyoruz” dedi. Diğer yandan Büyükşehir Belediyesi’nin turizm yatırımlarına da dikkat çeken Sekmen, 2019’da birbiri ardına ev sahipliği yaptıkları ulusal ve uluslararası organizasyonlarla Erzurum’u ve Palandöken’i ilgi odağı haline getirmeye devam ettiklerini belirterek, “Erzurum’da kış sporları ve turizm bizim için özel bir yere sahip. Bu bakımdan marka kent iddiamızı 2019 yılında da sürdürdük” dedi.

    “ERZURUM’DA KATMA DEĞER ÜRETİYORUZ”

    Şehirde katma değer üretimini de ön planda tuttuklarını kaydeden Sekmen, 2019 yılına damgasını vuran yatırımların başında Tekstilkent Projesi’nin geldiğine vurgu yaparak, “Erzurum Valiliği’mizle birlikte yürüttüğümüz bu projeyle Erzurum’u tekstil ürünleri imalatının merkezi haline getirecek ve ilk etapta inşallah 2 bin gencimize iş kapısı açmış olacağız” diye konuştu. Erzurum’da ekonomik değer oluşumuna katkı sundukları bir diğer alanın da, enerji üretimi olduğunu kaydeden Sekmen, “Erzurum’da güneş enerjisinden elektrik ürettik, ilaveten evsel atıklardaki metan gazını da enerjiye dönüştürdük ve belediyemize yeni bir kazanç kapısı açtık. Bu yatırımlarımız, Erzurum’da sektördeki diğer yatırımcılar için de örnek teşkil edecek” şeklinde konuştu.

    SEFERBERLİK 2020’DE DE DEVAM EDECEK

    Genel olarak Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet ve yatırım seferberliğinin 2019 yılına da damgasını vurduğunu anlatan Başkan Sekmen, aynı hız ve heyecanla 2020’ye de anlam katacaklarını bildirdi. Başkan Sekmen, şunları kaydetti: “2020 yılına yönelik olarak yaptığımız yatırım planlaması doğrultusunda önümüzdeki sezonu da, yine birbirinden işlevsel hizmetler üreterek geçireceğiz. Yeni yatırım projelerimize start verecek, devam edenleri tamamlayacak ve Erzurum’a yepyeni bir vizyon kazandırmaya devam edeceğiz. Bizim bir düşümüz var; bu şehri cazibe merkezi haline getirmek, geliştirmek, büyütmek ve kalkındırmak. İşte bu hedefimize doğru 2020 yılında da emin adımlarla yürümeye ve kıymetli Dadaşlarla geleceğin Erzurum’unu hep birlikte inşa etmeye devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle 2020 yılının hayırlara vesile olmasını diliyor, hemşehrilerime huzur, sağlık, mutluluk, esenlik ve afiyetler diliyorum.”

  • Grizu 263, dünyanın ilk cep uydusunu 2020’de fırlatacak

    Grizu 263, dünyanın ilk cep uydusunu 2020’de fırlatacak

    Amerika’da düzenlenen uydu yarışmasında bu yılda dünya ikinciliği elde eden BEÜ Grizu 263 takımı, 2020 yılında uzaya fırlatmayı hedefledikleri 5 santimetre çapındaki cep uydusuyla uzaydan dünyayı görüntülemeyi hedefliyor. Projenin hayata geçmesiyle birlikte cep uydu dünyada bir ilk olacak ve katma değeri yüksek olması sebebiyle de Türkiye’nin önemli projeleri arasında yer alacak.

    Amerikan Uzay Kurumu (AAS) tarafından düzenlenen Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) desteklediği ‘Tasarla-Yap-Fırlat’ konseptli CanSat uydu yarışmasına 3 yıldır katılan Grizu-263 uzay takımı, 14-16 Haziran’da Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) gerçekleşen bu yılki finallerde, geçmiş başarılarını sürdürerek ikinci kez Dünya 2’ncisi oldu.

    Grizu-263, 100 üzerinden 96,355 puan ile Dünya ikinciliğini elde ederek Türkiye’yi ve BEÜ’yü bir kez daha gururlandırmış oldu. Grizu 263 ekibi “Başarı Tesadüf Değildir” sloganıyla Tahir Karauğuz Konferans Salonu’nda söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşi öncesi açılış konuşmasında konuşan Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, “Üniversitelerin belli stratejilerinin olması gerekiyor. Kendilerine bir yol çizmeleri bu yolda mesafe almaları gerekiyor. Üniversitelerin ve şehirlerin hedef ve stratejileri birbirleri ile örtüşürse çok daha etkili olur. Biz burada aslında Zonguldak büyük bir potansiyel. Aslında biz çok farkında değiliz ama rakamlardan baktığımızda dış gözlemcilere baktığımızda Zonguldak öyle ihmal edilebilecek bir varlık değil. Burada bir bütün organizasyon içerisinde belli hedeflere yol alınması gerekiyor. Böyle olursa ulaşılan güzelliklerin çapı da bizim baştan bu tarafa yapmaya çalıştığımız şey şehre bir strateji bir amaç kazandırmaktır” dedi.

    BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çufalı ise, “Grizu 263 takımımızın bu yılki dünya ikinciliği bizi ziyadesiyle memnun etti. Çünkü yukarılara tırmanmak kolaydır ama orada durmak, orada bir yer edinmek çok daha zordur. Bizim takımımız da bunu başarıyor” diye ifade etti.

    “Emeğinizi ortaya koyduğunuzda başarı her yerden çıkar”

    BEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu da başarının belirli yerlerden çıktığı yönündeki bazı ön yargıların da Grizu 263 takımı sayesinde kırıldığını belirterek şöyle dedi:

    “Onlar elde ettikleri başarı ile üniversitemizin ismini Türkiye’ye duyuruyorlar. Ben kendimi onlara borçlu hissediyorum. Onlara teşekkür etme gereği duyuyorum. Onların başarısı sayesinde ülkemizde bir ön yargıyı da kırmış oluyoruz. Geçtiğimiz senelerden bu yana. Bazen insanların kafasında ’sanki başarı hep belli yerlerden çıkar’ şeklindeki ön yargı da kırılmış oldu. Halbuki emeğinizi, mücadelenizi ortaya koyduğunuzda başarı her yerden çıkar. Onlar da bunu gösterdikleri için hakikaten bir çok kapıyı araladılar.”

    Dünyanın ilk cep uydusu olacak

    2009 yılında İTÜ tarafından fırlatılan uydunun varlığını hatırlatan Grizu 263 takım kaptanı Muzaffer Duysal, ancak kendilerinin hazırladığı pocket küp projesinin (cep uydusu) ebat olarak daha küçük olduğuna dikkat çekti. 2020 yılında Amerika veya Yeni Zellanda’dan fırlatılması hedeflenen projenin Türkiye’ye katma değeri yüksek ürünler kategorisinde büyük katkı sağlaması bekleniyor.

    BEÜ Teknopark’ı aracılığıyla projenin ticarileştirilmesinin hedeflendiğinin altını çizen Duysal, kurulacak yer istasyonu hakkında da bilgi verdi. Duysal, “Aslında 15 kişilik yapabildiğimiz bir işi aslında süreci genişleterek 33 kişiye yükselttik. Daha fazla öğrenciyi dahil ederek daha fazla öğrencinin bu süreçte yer almasını hedefledik. Bunun dışında mentörlük sistemini getirdik. Geçen yıl Amerika’da dünya ikincisi olan arkadaşlarımız bu seneki yeni gelen arkadaşlarımıza mentörlük yaptı. Pocket küp, cep uydusu yapıyoruz. 5 santimetrelik bir uydu tasarlıyoruz. 2020 yılında Amerika veya Yeni Zellanda’dan uzaya fırlatılacak. 500 kilometrelik yörüngede üç yıl kalacak. Erdemir Can-Sat yarışmasında olduğu gibi pocket küp projesinde de tek sponsorumuz bizi olabildiğince destekliyorlar. Buradan özel teşekkür ediyoruz. Gerçekten hep yanımızdalar. Pocket küp projesi takvim ile eş değer gidiyor. 2020 yılında fırlatılması hedefleniyor. Fırlatıcı firma ile anlaşması imzalandı. 2020 yılının yaz aylarında üniversitemizin uzayda bir uydusu olabilecek. Bunun dışında pocket küp projesinde yer istasyonu kuracağız. 500 km yörüngedeki bütün uyduları dinleyebilecek bir alt yapıya sahip olabilecek yer istasyonu olacaktı. Bunun tasarımları gerçekleştirildi. Siparişleri verildi. Üniversitemizin birimlerinden de destek alıyoruz. Çalışmalarımız son derece iyi gidiyor” dedi.

    Türkiye’ye katma değer sağlayacak proje

    5 santimetre çapındaki cep uyduyla dünyadaki görüntülerin otonom bir şekilde aktarılacağının altını çizen Duysal, “Pocket küp çalışmaları tamamlandı. Yavaş yavaş üretime geçeceğiz. O takvimde de bir aksama yok 2020 yılında uzaya fırlatacağız. Türkiye’de uzayda uydusu bulunan ikinci üniversite olacağız. 2009’da İTÜ ilk uyduyu fırlatmıştı. Ama bizim uydumuzun şöyle bir avantajı olacak. Onların gönderdiği uydu ile bizim uydumuz birebir değil. Biz Türkiye’deki en küçük uyduyu göndereceğiz. Beş santimetreye beş santimetre olacak. Bu çaptaki bir uydunun üreteceği güç sınırlı olacağı için dünyada da sayılı projelerden birisi olacak. Hedefimiz görüntü almak. Dünyanın görüntülerini 5 santimetrelik bir uyduyla uzaydan otonom bir şekilde almayı hedefliyoruz. Bunu başardığımız zaman dünyada ilk olacağız. Bu da bu işin ticarileştirilmesi ve bu beceriye ticari boyut kazandırıp katma değeri yüksek olan uzay alanında ticarileştirilmesini hedefliyoruz. Bunu da üniversitemizin Teknopark’ından doğru gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Baktığınız zaman hep uzay projelerinde geriden geldiğimiz söylenir. Pocket küp projesi gerçekten öncü bir proje. İki yıl içerisinde başarıldığı takdirde gerçekten ülkemiz adına çok önemli sonuçlar doğuracak bir proje” dedi.

    Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nin adı uydu ve uzay çalışmalarıyla ulusal hem de uluslararası çapta öne çıkmış oldu.

    Ekip; ismini maden faciasında ölen 263 işçiden aldı

    3 Mart 1992 tarihinde, Zonguldak’ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü maden ocağında zincirleme grizu patlamaları meydana geldi. Bu patlamalar, taş kömürü madenciliği tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Üniversite öğrencileri, olay sırasında hayatlarını kaybeden 263 madencinin anısını yaşatmak için takımlarına Grizu-263 ismini verdiler. Sloganlarının “Madenin derinliklerinden, uzayın derinliklerine” olduğunu ifade eden takım; hedeflerinden birinin de 263 madencinin isimlerini göklerde yaşatmak olduğunu açıkladı. Bu sebeple uzaya fırlatılacak olan cep uyduya 263 işçinin de isminin yazılacağı öğrenildi.

    Uydu’nun 2019 yılı içerisinde tamamlanıp, 2020 yılında ise 500 km. yörüngeye yerleştirilmesi ve en az 3 yıl görev yapması planlanıyor.

  • Mersin, Kasım 2020’de yapılacak 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi’ne hazırlanıyor

    Mersin, Kasım 2020’de yapılacak 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi’ne hazırlanıyor

    Mersin, 2020’de yapılacak 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi’ne hazırlanıyor. 2020 Kasım ayında gerçekleşecek kongreye ilişkin çalışmalar ve hazırlanan web sitesinin tanıtımı, düzenlenen özel bir etkinlikle yapıldı.

    14. Uluslararası Turunçgil Kongresi (ICC 2020), 8-13 Kasım 2020 tarihleri arasında Mersin’de gerçekleştirilecek. 1968 yılından bu yana her 4 yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası Turunçgil Kongresi’nin 14’üncüsünün Mersin’de düzenlemesi için 2012’de atılan ilk adımın ardından, kongrenin Mersin’e verilmesiyle yapılan çalışmalar aralıksız sürüyor. Bu çerçevede, Mersin 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi Web Sitesi Tanıtımı özel bir etkinlikle gerçekleştirildi. Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nde yapılan toplantıya, Mersin Valisi Ali İhsan Su, Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Fuat Fikret Aktaş, Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi Başkanı Kemal Kaçmaz, akademisyenler, oda ve STK’ların temsilcileri katıldı.

    “Türkiye turunçgil üretiminde küresel bir oyuncu haline gelmiştir”

    Toplantının açılış konuşmasını yapan Kongre Başkanı Kaçmaz, Türkiye’nin turunçgil üretiminde küresel bir oyuncu haline geldiğini vurguladı. Dünyada ve Türkiye’de turunçgil üretimini rakamlarla açıklayan Kaçmaz, bugün limon üretiminde Meksika’nın 2,5 milyon ton, Hindistan’ın 2,4 milyon ton ve Çin’in 2,3 milyon tonla ilk üç sırayı aldığını, Türkiye’nin ise 1,6 milyon tonla 6’ncı sırada yer aldığını ve dünya üretiminin yüzde 5,8’ini karşıladığını söyledi. Türkiye’nin, dünya limon ihracatında ise Meksika ve İspanya’nın ardından 449 bin tonla ilk 3’te yer aldığını belirten Kaçmaz, “Portakal üretiminde ise Brezilya, Çin ve Hindistan ilk üç sırada yer alırken, Türkiye 1 milyon 950 bin tonla 9’uncu sırada bulunuyor ve dünya üretiminin yüzde 2,6’sını karşılıyor. Dünya portakal ihracatında ise Türkiye 400 bin tonla 4’üncü sırada yer alıyor. Mandarin üretiminde Çin ve İspanya’nın ardından Türkiye 1 milyon 950 bin ton ile 3’üncü sırada bulunuyor ve dünya üretiminin yüzde 4,6’sını karşılıyor. Dünya mandarin ihracatında ise İspanya birinci sırada yer alırken, ülkemiz 673 bin ton ile ikinci sırada, Çin de 3’üncü sırada bulunuyor. Greyfurt üretiminde ise Türkiye 260 bin tonla 7’nci sırada ve dünya üretiminin yüzde 3’ünü karşılamaktadır. İhracatta da Türkiye 2’nci sırada yer almaktadır” dedi.

    “Kongre, ülkemizin, ilimizin ve sektörümüzün tanıtımına çok büyük katkı sağlayacak”

    Dünya turunçgil üretim ve ihracatında Türkiye’nin ilk sıralarda yer aldığına dikkat çeken Kaçmaz, Türkiye’nin 2018 sonu itibariyle gerçekleşen 4,5 milyon tonluk yaş meyve sebze ihracatı içinde turunçgil sektörünün payının yüzde 45 olduğunu anımsattı. Turunçgilin artık başlı başına bir sektör haline geldiğini ifade eden Kaçmaz, “Oluşturduğu istihdam ve net döviz girdisiyle cari açığın düşmesine katkısı olan böylesi bir sektörün Çukurova’ya katkısı ortadadır. Dünyada ve ülkemizde önemli bir sektörün mensubu olan bizler, 8-13 Kasım 2020 tarihleri arasında düzenlenecek olan 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi’ne ev sahipliği yapacak olmanın heyecanı içindeyiz. Ülkemizin, ilimizin ve sektörümüzün tanıtımının yanı sıra Türkiye turunçgil sektörünün gelişimine büyük katkılarda bulunacağına inandığımız bu kongrenin yerel ve bölgesel düzeyde beklentimizden çok daha fazla çıktıları olacaktır” diye konuştu.

    “Katma değeri ve ihracat değerini artırmaya yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor”

    Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir de bu tür kongrelerin ülkenin ve sektörün tanıtımı açısından büyük önem taşıdığına işaret etti. Yaş meyve sebze sektörü ve narenciye sektörünün Türkiye ekonomisinde çok büyük öneme sahip olduğunu dile getiren Demir, “İstihdamıyla 10 milyon insanı ilgilendiren, 2,5 milyar dolara yakın ihracat gerçekleştirdiğimiz, Türkiye’ye döviz girdisi sağlayan bir sektör. Türkiye’nin ihracatının gelişimine baktığımızda, 2018 yılı itibariyle 170 milyar dolarla önemli bir ihracat noktasına gelmiş bulunuyoruz. Ancak geldiğimiz noktada gerçekleştirmemiz gereken husus; ihracatımızın katma değerinin artırılması. Gerek narenciye sektörü gerek yaş meyve sektörü gerekse diğer ihracat sektörlerimiz için de geçerli olan şimdiye kadar dikey çalışmalarda ihracat artımında belli bir noktaya geldik ama ihracatımızın birim fiyatı 1,1-1,2 dolarlar seviyesinde. Bu, gelişmiş ülke ortalamalarının çok altında. Bizim bu sektördeki katma değeri ve ihracat değerini artırmaya yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    Mersin’de araştırma geliştirme faaliyetleri ve ihracat pazarlarına yoğunlaşmaya katkı sunacak bir tarım teknoparkı kurulduğunu kaydeden Demir, “Bizim ihracat pazarlarımızdaki mevcut fiyatlar belki de bizim hak ettiğimiz fiyatların altında yer alıyor. Bu nedenle bakanlık olarak biz özellikle Rusya krizinden sonra sektörün karşılaştığı darboğazın tekrarlanmaması için Uzakdoğu pazarlarına yönelik çalışmaları Tarım Bakanlığımızla birlikte yoğunlaştırdık. Japonya’ya greyfurt ve limon ihraç ediyoruz; portakal ve mandalina konusunda çalışmalar devam ediyor. Bu pazarlarda ihracatın karlılığı çok daha yüksek ve bizim şu anda ihracat yaptığımız pazarlara göre de buralar daha istikrarlı, daha uzun vadeli kazanç sağlayabileceğimiz pazarlar. Dolayısıyla ihracatçılarımızın dikkatlerini bu pazarlara çekmek istiyoruz. Aynı şekilde Çin, Güney Kore, Endonezya ve Malezya’da çalışmalarımız devam ediyor. Bizim ihracatçımızın da üreticimizin de bu ürünü daha yüksek katma değerle ve daha fiyatlarla ihraç edebilmesi için organize bir şekilde çalışmalar yapmaları gerekiyor. Biz de bakanlık olarak bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız” şeklinde konuştu.

    “Bakanlık olarak elimizden gelini yapmaya hazırız”

    Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Fuat Fikret Aktaş ise “Turunçgil sektöründe birçok sorun olabilir, ancak özellikle bakanlık olarak sizlere ve buradaki üreticilere, valilik ve teşkilat aracılığıyla yapmamız gereken; en iyisini, en kalitelisini, en güzelini yetiştirmemiz lazım. Dünyada rekabet edilebilir, özellikle bu dijital çağda ürünleri ilaçsız, kalıntısız üretip dünya piyasalarına sunmamız gerekiyor. Biz bu ürünleri kalıntısız bir şekilde en kaliteli ürettiğimiz sürece dünyadaki tüm pazarların gelip buradan ürün talep edeceklerini düşünüyorum” dedi.

    Bakanlık olarak 2020 kongresine ilişkin ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını vurgulayan Aktaş, “Mümkün olduğu kadar Cumhurbaşkanımızın koordinasyonunda bu işi yüklenmek ve özellikle açılışta tarım bakanlığı, ticaret bakanları seviyesinde davetleri istişare edeceğiz. Ne kadar çok insanı getirirsek hem tarım hem turizm açısından etkili olacağını düşünüyorum” diye konuştu.

    “Kongrenin ülkemize, bölgemize ciddi katkıları olacak”

    Mersin Valisi Ali İhsan Su da son dönemde Mersin özelinde ve Türkiye genelinde turunçgilde hem üretimde hem kalitede hem de ihracatta bir artışın söz konusu olduğunu söyledi. Bunun çok önemli olduğunun altını çizen Su, şunları söyledi:

    “Biz buna dönük olarak ayrıca çalışmalar da yapıyoruz. İlimizde ve Türkiye’de ilk kez tarımsal araştırma yapacaklara yönelik önemli bir ar-ge merkezi olan Tarım Teknoparkını kurduk; çalışmaları devam ediyor. Bu önemli ve bir yıla kadar tam olarak hizmete sunacağız. Ayrıca yine tarım sektörüne yönelik olarak Tarsus’ta bir Tarsus Gıda OSB ve Tarsus Gıda İşleme OSB kurduk. Bunlar da tarım sektöründe ilimize, ülkemize önemli açılımlar kazandıracak. Bunların çalışmaları hızla sürüyor. Bittiğinde bu OSB’lerde önemli yatırımlar gerçekleştirilecektir.”

    Narenciyenin dünyada ve Türkiye’de önemli bir tüketim maddesi olduğuna dikkat çeken Su, “Biz bunun üretimini ne kadar artırabilirsek, çeşit ve kaliteyi artırabilirsek ve 12 aya yayma imkanı yakalarsak çok daha iyi noktalara geleceğiz” ifadelerini kullandı.

    Uluslararası Turunçgil Kongresi çerçevesinde bir dizi çalışma yaptıklarını belirten Su, kongrenin tarıma, ihracata ve üretime yönelik katkılarının yanında Mersin’in ve Türkiye’nin tanıtımına da çok ciddi katkıları olacağına işaret ederek, “Yaklaşık 2 bin 500 civarında akademisyen, uzman, iş insanları bu kongreye gelecek. Bu konukları gezdireceğiz, kentimizde yapılanları, üretimleri anlatacağız. Bizim ihracatımız, üretimimiz, yenilikler ve çiftçinin bilinçlenmesi konusunda katkı sağlayacağı gibi ilimizin ve ülkemizin tanıtımına da katkı sağlayacak. 2020 yılında gerçekleşecek kongrenin ülkemize, bölgemize ciddi katkıları olacak” ifadelerini kullandı.

    Toplantıda daha sonra Kemal Kaçmaz tarafından kongrenin hazırlık sürecine ilişkin bilgiler verilirken, akademisyenler de hazırlanan web sitesinin tanıtımını yaptılar.

  • “Beyaz eşya sektörü 2020’de güçlü ivmeyi yakalayacak”

    Candy Hoover Group’un Türkiye CEO’su Servet Akkaynak, 2018’deki iç daralma nedeniyle 2019 için Türkiye’deki beyaz eşya sektöründe büyüme beklenmediğini berlirterek, “2020 ve sonrasında ise iç pazardaki satışların tekrar yukarı yönlü güçlü ivme kazanacak” dedi.

    Beyaz eşya üreticisi Candy Hoover Group’un Türkiye CEO’su Servet Akkaynak, 2018’deki iç daralma nedeniyle Türkiye için beyaz eşyada büyüme beklentisinin olmadığı, 2020 ve sonrasında ise iç pazarın tekrar güçlü ivme kazanacağı değerlendirmesinde bulundu.

    Akkaynak, grubun Türkiye operasyonu olarak, 2018 Ocak-Kasım toplamında 2017’nin yüzde 60 üzerine çıkarak 1 milyar TL’yi aşkın ciroya ulaştıklarını belirterek “2018’deki iç daralma nedeniyle 2019 için Türkiye’deki beyaz eşya sektöründe büyüme beklenmiyor. 2020 ve sonrasında ise iç pazardaki satışların tekrar yukarı yönlü güçlü ivme kazanacak Şirketimizin Türkiye ağı olarak, üretim ve ihracatta 2018 yılı sonunda yüzde 30 büyüme bekliyoruz. Çin’den sonra en büyük beyaz eşya üreticisi olan Türkiye’de üretim ve ihracat yatırımlarına devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye, Avrupa’ya kıyasla çok daha büyük bir pazar”

    Türkiye’deki beyaz eşya sektörünü Avrupa ile kıyaslayan Akkaynak, “Sektörümüz buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırında 2018’in ilk üç çeyreğinde, 2017’nin aynı dönemine göre ihracatta yüzde 5 büyümesine rağmen iç satışlardaki yüzde 16 daralma nedeniyle toplamda yüzde 2 oranında küçüldü. Üretim rakamları da yüzde 2 düştü. Örneğin; buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırın ürün gruplarında 2017’nin ilk üç çeyreğinde aylık ortalama 660 bin adet iç satış gerçekleşirken, 2018’in aynı döneminde bu rakam 555 bin seviyelerine geriledi. Tüm bunlara rağmen, Türkiye’nin dünyanın en büyük ikinci beyaz eşya üreticisi olmanın yanı sıra iç piyasa olarak da Avrupa ülkelerine kıyasla çok güçlü bir pazar potansiyeli taşıması umudumuzu artırıyor” dedi.

    “ÖTV indirimini destekliyoruz”

    Sektördeki güncel konulara ve gelişmelere ilişkin konuşan Akkaynak, “Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Kasım 2018’de duyurduğu, beyaz eşyada ÖTV’nin yıl sonuna kadar sıfırlanması haberi olumlu karşılanmakla birlikte, satışlarda beklenen ivmeyi sağlamadı. Bu gibi devlet desteklerinin devam etmesinin beyaz eşya sektörünü uzun vadede büyüteceğini öngörüyoruz. Sektörün geleceği akıllı ev ve bağlantılı ürünlere gidiyor. Tüm markalar yatırımlarını bu alana yapıyor. Önümüzdeki yıllarda beyaz eşyalarımız daha akıllı olacak. Teknoloji ve inovasyona verdiğimiz destekle akıllı ev ürün gruplarındaki iddiamızı da sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

  • Bakan Turhan: “Ankara-Niğde otoyolunun 2020’de hizmete girmesi hedefleniyor”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, “Ankara-Niğde otoyol projesi inşaat süresinin 2022 yılı içinde bitmesi öngörülüyordu ancak üstlenici firma gerekli tedbirleri, önlemleri alıp, kapasiteyi arttırarak projeyi 2020 içinde hizmete almayı hedefliyor” dedi.

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, Ankara-Pozantı otoyolunun Ankara-Niğde şantiyesinde incelemelerde bulundu. Turhan, projede gelinen son durum hakkında yetkililerden bilgi aldı. Şantiyede basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Turhan Ankara-Niğde otoyol projesinin toplam 330 kilometreden oluştuğunu belirtti. Ankara ile Adana arasındaki bu güzergah tamamlandığında mevcut güzergahın yaklaşık 30 kilometre kısalacağını dile getiren Turhan, “Ankara-Pozantı otoyolunun en önemli kesimlerinden biri Ankara-Niğde kesimi, Kapıkule’den başlayıp Türkiye’nin güney sınır kapılarına uzanan otoyol ağının da son halkası. Ankara-Niğde otoyolu yap-işlet-devret (YİD) yöntemiyle inşa ediliyor. Kamu kaynağı kullanmadan yapılan proje, üstlenici firma tarafından finansmanının temin edilip, yapım ve işletilme süresi tamamlandıktan sonra idareye devredilecek” diye konuştu.

    “Dur kalklar olmayacak”

    Projenin ana yol uzunluğunun 275 kilometre, bağlantı yollarının uzunluğunun 55 kilometre olmak üzere toplam 330 kilometreden oluştuğunu aktaran Turhan, “Projenin maliyeti yaklaşık 1,5 milyar avro. Projenin inşaat süresinin 2022 yılı içinde bitmesi öngörüldü ancak üstlenici firma gerekli tedbirleri, önlemleri alıp, kapasitesini artırarak projeyi 2020 içinde hizmete almayı hedefliyor. Proje, ülkemizin Avrupa sınırındaki komşulardan başlayıp, güneydeki sınır kapılarına otoyol standardında hizmet verecek olan projenin son kesimini oluşturuyor. Bu bakımdan karayolu ulaşımında önemli bir görev icra edecek. Proje 5 viyadük, 77 üst geçit, 12 köprülü kavşak, 451 kutu menfez, 34 köprü, 2 bakım işletme merkezi, 5 otoyol hizmet tesisi park alanı, 5 servis alanından oluşuyor. Proje tamamlandığında otoyol üzerinde 11 gişe alanı, 2 alım gişesiyle güzergahta hizmet alacak yolculara ve sürücülere daha konforlu ve güvenli ulaşım hizmeti sunulacak. Otoyol standardında olması dolayısıyla yoldaki seyahatte beklemeler, dur-kalklar olmayacak. Sürekli akım koşullarında ulaşım hizmeti verilecek. Bu da ekonomi, zaman tasarrufu ve güvenli ulaşım hizmeti anlamına geliyor” dedi.

    “Projeler hız kesmeden devem ediyor”

    Türkiye’deki ulaşım projelerinde çalışmaların hız kesmeden devem ettiğini vurgulayan Turhan, projelerin önemli bir kısmını yap-işlet-devret projelerinin oluşturduğunu bildirdi. Yap-işlet-devret projelerinin başında yer alan İstanbul yeni havalimanının 29 Ekim’de hizmete gireceğini anımsatan Turhan, Çanakkale Boğaz geçişini de içinde bulunduran Malkara-Gelibolu-Lapseki otoyolunda ise inşaatların devam ettiğini ifade etti. Kamu finansmanını kullanmadan yatırım ödeneklerini diğer alanlara değerlendirerek yatırımları sürdüreceklerini ifade eden Turhan, “Yaşadığımız son günlerde ülkemize yapılan bazı dış kaynaklı saldırılar, kamuoyunda özellikle olumsuz algı oluşturarak yatırımların aksadığını, gecikeceğini ve hatta duracağını belirten bazı söylemler duyulmakta. Bunların hiçbir gerçek yönü olmadığını özellikle belirtmek isterim. Yatırım bütçemizi kullanırken etkin ve verimli, yerinde ve zamanında, öncelikleri tespit etmek en önemli kuralımızdır. Bundan sonra da bu ölçüler içinde yatırımlarımızı devam ettireceğiz. Daha iyi hizmet, daha faydalı hizmet vermek, ülkemizi geleceğe hazırlamak, gelecekte muasır medeniyetler seviyesinin üzerinde konuma gelmek tüm ulaştırma camiasının ana hedefi olmuştur” şeklinde konuştu.

    Ankara-Niğde otoyolu inşaatında 4 bin 212 çalışan, bin 490 makineyle hizmet veriyor.