Etiket: (2)

  • Antalya’da Feci Kaza: 2 Ölü, 3 Ağır Yaralı (2)

    Antalya-Korkuteli karayolunda meydana gelen trafik kazasında 2 kişi hayatını kaybetti, 3 kişi ağır yaralandı.

    Edinilen bilgiye göre, saat 14.30 sıralarında Antalya-Korkuteli karayolu Döşemealtı ilçesi Termesos Kavşağı yakınında meydana geldi. Sürücü henüz belirlenemeyen 07 VE 287 plakalı otomobil iddiaya göre bir aracı geçtikten sonra önce yol yön levhasına çarptı, ardından şarampolde bulunan 3 ayrı ağaca çarparak parçalara ayrıldı. Kazada araç hurdaya dönerken, otomobilde bulunan Tahir Akdeniz ve Bayram Çatal olay yerinde hayatını kaybetti. Mehmet K., İsmail Ç., ve ismi belirlenemeyen bir kişi ağır yaralandı.

    YAKINLARI SİNİR KRİZLERİ GEÇİRDİ

    Araçtan şarampole savrulan yaralılar çevredekilerin haber verdiği sağlık ekipleri tarafından ambulanslarla çeşitli hastanelere kaldırıldı. Kaza yerine gelen Tahir Akdeniz’in yakınları gözyaşlarına boğuldu. Feryat eden anne baba ve kız kardeşi polis ekipleri güçlükle sakinleştirdi. Olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmasını tamamlamasının ardından cenazeler otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu Morg’una kaldırıldı. Kazaya karıştığı ileri sürülen diğer araç sürücüsü G.G., ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Polis kazayla ilgili soruşturma başlattı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Umre Yapan Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya Vefat Etti (2)

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suudi Arabistan programını takip eden Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya, Kabe’yi ziyaret edip umre yaptıktan saatler sonra Medine’de geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi Suudi Arabistan programını izleyen ekipte yer alan, usta gazeteci Hasan Karakaya, ziyaretin son durağı olan Medine’de kaldığı otelde yaşamını yitirdi. Kalp krizi geçiren Karakaya’ya ilk müdahaleyi kaldığı otelde Cumhurbaşkanlığı sağlık ekipleri yaptı. Ardından tam teşekküllü Kral Fahd Hastanesi’ne kaldırılan Hasan Karakaya, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Karakaya’nın sağlık durumuyla yakından ilgilenen Cumhurbaşkanı Erdoğan da hastaneye giderek doktorlardan durumla ilgili bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya’nın ölüm haberinin ardından Suudi Arabistan ziyaretini erken bitirerek öğle saatlerinde yurda dönme kararı aldı.

    Karakaya’nın cenazesi Cumhurbaşkanlığı’na ait özel “TUR” uçağıyla öğle saatlerinde İstanbul’a getirilecek. Cenaze programı daha sonra belli olacak.

    Hasan Karakaya, 1957 yılında Manisa’da doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra İmam Hatip okuluna gitmek istedi ama gidemedi. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek okulunda okudu.

    Öğrencilik yıllarında gazetelere edebi yazılar kaleme aldı. Barış Gazetesi’nde de yazılar yazdı. Barış’tan sonra yazı işleri müdür yardımcısı olarak Yenigün Gazetesi’ne geçti. Daha sonra da Başkent Gazetesi’ne geçti. Bir yıl sonra, 22 yaşında yazı işleri müdürü oldu. Burada 2 yıl görev yaptıktan sonra Milli Gazete’ye geçip 8 yıl orada çalıştı. Ardından 9 yıl da Türkiye Gazetesi’nde çalıştı. 1988’de Cuma Dergisi’ne ve devamında Vakit/Akit gazetesine geçti. Hasan Karakaya, 3 Nisan 2013 tarihinde AK Parti Hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik Akil insanlar listesine Ege Bölgesinden girmiştir.

  • Kayseri’de Huzur Operasyonu (2)

    Kayseri’de polis ekipleri tarafından düzenlenen ‘Huzur’ operasyonunda gözaltına alınan şahıslar doktor kontrolüne getirildi. Hastaneye getirilen şüphelilerden birinin gazetecilerin “Neden gözaltına alındınız?” sorusuna “Ceset çaldım, buzdolabında saklıyorum” diye cevap vermesi şaşkınlık yaşattı.

    Kayseri polisinin 45’i rütbeli olmak üzere 555 personel ile düzenlediği ve 43 ayrı adrese eş zamanlı olarak yapılan ‘Huzur’ operasyonu sonucunda gözaltına alınan şahıslar, doktor kontrolüne getirildi. Doktor kontrolüne getirilen şüphelilerden biri, gazetecilerin, “Neden gözaltına alındınız?” sorusuna, “Ceset çaldım. Cesedi de buz dolabında saklıyorum” diye cevap vermesi şaşkınlık yaşattı.

    Doktor kontrolünden sonra gözaltına alınan 20’nin üzerindeki şüpheli hakkında başlatılan soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

  • Suriyeli Kızın Vasiyet Mektubu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Etkiledi (2)

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyeli bir kız çocuğunun vasiyet mektubundaki duygu yüklü ifadeleri yeniden gündeme getirirken sesi titreyerek, “Geçen hafta basına yansıyan Suriyeli yavrunun ciğerlerimi adeta dağlayan, gözlerimi yaşartan o yazdığı yürek parçalayıcı vasiyeti eminim hepiniz okumuş veya duymuşsunuzdur. Çok farklı bir şeydi. ’Ey ölüm meleği, acele et ki cennette yemek yiyeyim’ diyen bir feryada eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır. Bir yavru bunu söyleyecek şuura, idrake sahip. Çocukların o küçük bedenleri, açlık, ölüm gibi savaş gibi ağır yükleri nasıl taşır. Akdeniz’i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe kim gözlerini kapatabilir” diye sordu. Erdoğan, Türkiye’nin din, ırk, mezhep ayırt etmeden dünyanın 144 ülkesindeki mazlumlara yardım ulaştırdığını hatırlatırken, “Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervi, yer altı zenginliğimiz yok. Ama Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Uludağ Üniversitesi tarafından ’Millet ve insanlığa hizmet, uluslararası insani ilişkiler’ alanında fahri doktora unvanı verildi. Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof Yusuf Ulcay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a fahri doktora unvanını tevcih etti.

    “ALAN EL İKEN VEREN EL KONUMUNA GELDİK”

    Uluslararası İnsani İlişkiler Paneli sonrası törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin alan el iken veren el konumuna geldiğini hatırlatarak, Türkiye’nin son 13 yılda kat ettiği mesafenin, büyük dönüşümün en net şekilde görüldüğü alanlardan birinin de insani yardım olduğunun altını çizdi. Erdoğan, “2002’den önce alan el olan Türkiye’den bugün veren el konumuna yükselen bir Türkiye’ye ulaştık. 2002 yıllarında neredeydik? 85 milyon dolar dış yardım yapan ülkemiz, bugün 5 kıtada 140’ın üzerinde değişik alanlarda bu yardımlarını devam ettiren ülke konumuna geldi. 140’ın üzerindeki ülkeye, Müslümandır, değildir, asla ayrım yapmadan, 2014 itibariyle 4,5 milyar dolar yardımla dünyanın en cömert 3. ülkesi olduk. Bunu gayri safi milli hasılaya oranla ifade edecek olursak, ülkemiz yardımlarını en fazla arttıran ülke olmuştur. Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervimiz, yer altı zenginliğimiz yok. Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var. Suriye ve Iraktaki şiddetten kaçan 2,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bunu insani, vicdani ve bir de Ensar ruhuyla yapıyoruz. Bu misafirlerimiz için bugüne kadar yaptığımız harcamalar 9 milyar dolardır. Biz şu ana kadar destek verdik. Bunun içindeki rakam, yabancılardan bize gelen destek 417 milyon dolardır” dedi.

    “DÜNYA VİCDAN OLARAK YOK”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya nerede diye sorduğumuz zaman, maalesef dünya küre olarak var, vicdan olarak yok. Etrafımızı saran ateş çemberi ve istikrarsızlık ve çatışmaya rağmen, ekonomimizi ve merhametimizi insanlığımızı büyüterek biz oraya taşıdık. Zira biz, öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki paylaşmanın kıymetini biliyoruz. Biz merhamet medeniyetinin mensupları olarak bu adımları atıyoruz. İnanan, komşusu açken tok yatmayı ayıp sayan, yetim başı okşamayı, fukaranın derdiyle hemhal olmayı gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim inancımızda, zerreden küreye gönüller yapmak, karıncayı dahi incitmemek vardır. Bizim ecdat mezarlığı ve şehitliklerimiz insan ve vicdan odaklı diş politika sınırlarını çizer. Dünyanın dört yanında mezarlıklarımızı ihya etme gayreti içindeyiz. Bunlara birileri değer vermeyebilir. Onlar bizim için birer hedef noktadır. Eğer bizim ecdadımız ta oralara kadar gitmiş, orada şehit düşmüşse, onları inşa edip yeniden ayağa kaldırmak bize bir hedef verir. İnsani diploması, teorik çabanın değil, milletçe sahip olduğumuz değerlerin manzumesi olarak ortaya çıkmıştır. İhtiyacı olana ayrım yapmaksızın el uzatma bizim milli kültürümüzün özünde vardır. Türkiye, karşılık beklemeden vermeyi, şefkat ve merhamet ve iyiliği kurumsallaştırmış bir ülkedir. Acının rengi, ırkı, dili, dini yoktur. Bugün dünyamızda yaşanan pek çok sorunun temelinde maddi imkan kıtlığı değil, merhamet ve empati eksikliği vardır” diyerek, dünya ülkelerine sitem etti.

    “Kanayan yaralara merhem olmaya çalışıyoruz” diyen Erdoğan, “Suriye, Filistin, Irak, Balkanlar, Somali, Myanmar… Neden buralarla ilgileniyorsunuz diyenler var. Bunu soranlar var. Bataklık olarak tarif ettikleri Ortadoğu’da ne işimiz olduğunu sorgulayanlar var. Bize bunu soranlara, asıl biz şunu sormak zorundayız. Aksi mümkün mü? Daha 100 yıl öncesine kadar birlikte yaşadığımız insanlara, cetvelle çizilen sınırları görüp, nasıl sırtımızı dönebiliriz? Güneyimizin en batısından doğuya, ta Bağdat’a kadar, ecdadımız buralarda yaşamadı mı? Oralara eserlerini inşa etmedi mi? Oraları bugün gezdiğiniz zaman eserleri görürsünüz” dedi.

    ERDOĞAN AĞLAMAMAK İÇİN KENDİNİ ZOR TUTTU

    Erdoğan, Suriyeli çocuğun vasiyetini anlatırken ağlamamak için kendini zor tuttu. Erdoğan, şunları söyledi:

    “Geçen hafta basına yansıyan, Suriyeli yavrunun yazdığı, ciğerlerimi adeta dağlayan, gözlerimi yaşartan yürek parçalayıcı o vasiyetini eminim hepiniz okumuş veya duymuşsunuzdur. Çok farklı bir şeydi: ‘Ey ölüm meleği! Acele et ki cennette yemek yiyeyim!’ diyen bir feryada, eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyecek, şuura, idrake sahip. Çocukların o küçük bedenleri, açlık, ölüm gibi, savaş gibi ağır yükleri nasıl taşır? Akdeniz’i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe kim gözlerini kapatabilir? Uluslar arası ilişkilerde belli ülkelerden gelen suflelere göre yön değiştirmek, neme lazım demek çok kolaydır. Esas mesele, insanı merkeze alan, ilkeli, vicdani politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirebilmektir. Büyük devlet ancak böyle olur.”

    DÜNYA İNSANİ ZİRVESİ MAYISTA İSTANBUL’DA YAPILACAK

    Türkiye’nin gelecek yıl insani diplomasi alanında anlamlı bir zirveye ev sahipliği yapacağını anlatan Erdoğan, “BM Dünya İnsani Zirvesi 23-24 Mayısta İstanbul’da düzenlenecek. Bütçede aslan payını eğitime ayırdık. Bizden önce savunmaya ayrılırdı. Gerek alt yapı ihtiyaçlarının karşılanması, gerekse kalitenin geliştirilmesi konusunda ayrıca çaba harcadık. 2002’te 76 üniversiteye 117 ilave yaptık. 193 üniversitemiz var. Bizimle dalga geçip, ‘Tabela üniversitesi’ dediler. 10 öğrenciden üniversite adayı birisi girebiliyordu. Şimdi artık açıkta kalma neredeyse yok noktasına geldi. Eksiklerimiz var, ama çok ciddi mesafeler aldığımızı da kimsenin inkar etmesi mümkün değil. Akademik personel sayısında da ciddi artış sağladık. 2002’de 9 bin 356 olan profesör sayısını 20 bin 900’e yükselttik. Üniversitelerde 149 bin akademik personel bugün görev yapıyor” ifadelerini kullandı.

    “ÇANTANIZDAN SOPA DEĞİL, KİTAP ÇIKARIN”

    Konuşmasının sonunda öğrencilere de seslenen Erdoğan, “Geçen hafta izledim, bazı öğrencilerimiz okulda sırt çantalarından çıkardıkları sopaları arkadaşlarına dağıtıyorlar, beklerdim ki oradan kitabını çıkartsın bir arkadışına onu versin, onu çıkartsın. Onu paylaşsın. Talebeye yakışan budur. Bunu yapmamız lazım. Bizim muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için bu adımları atmamız lazım. Sizin enerjinizi heyecanınızı istismar etmek isteyenler olabilir. Terör örgütlerine methiyeler düzen, şiddete özenen kimi marjinal örgütlerin sizleri esir almasına lütfen fırsat vermeyin. Bizim arzu ettiğimiz, özlemini duyduğumuz gençlik; meselelerini kavgayla, yakıp, yıkmayla farklı görüşü sindirerek halletmeye çalışanlar değil, şiddetle arasına mesafe koyan kalemin ve sözün gücüne inanan gençliktir. Bunu bulmamız lazım. Ben gençlerimizin ülke ve ailelerine olan sorumlulukları bilinciyle hareket edeceklerine inanıyorum” diye konuştu.

    ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE BÜYÜK DÖNÜŞÜM

    Törenin açılış konuşmasını yapan Uludağ Üniversitesi Rektörü Yusuf Ulcay, bilgiyi üretime dönüştüren ve ekonomiye yön verenlerin küresel politikaları belirlediği bir dünyada olduğumuza işaret ederek, “Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye’nin geleceğini bilim merkezli inşa edeceğimiz bilincindeyiz. Bilim ve teknolojinin şekillendirdiği günümüz dünyasında yüksek kurumlarımız bu dinamizmin aktörü olmak zorundadır. Sizlerin vizyon ve liderliği sayesinde toplumsal ve kurumlar olarak ciddi bilinç oluştu. Önemli dönüşümleri imza atılıyor. Yeni dönemde biz de AR-GE yapan, proje üreten, sektörle işbirlikleri kuran üçüncü nesil üniversite kavramını benimsedik. Düşünen ve teknoloji üreten ilgili sektörlere transfer eden bir bilimsel üretim merkezi ve üniversite olma yolunda önemli reformlara imza atıyoruz. Üniversite olarak Bursa ve ülkemizin gelişimine daha fazla katkı koyma kararlılığındayız. Kendine farklı ve yeni ufuklar belirleyen Türkiye’nin ilk 10 yüksek öğretim kurumu hedefinde olan UÜ’yü kaliteli eğitim öğretim imkanlarına sahip, AR-GE ve araştırmayı teşvik eden, bilim dünyasına hizmet etmenin yanı sıra, iş dünyasının beklentilerine cevap veren nitelikli uluslar arası üniversite yapacağız” dedi.

    Şehir dinamiklerinin tamamı ile bir araya gelerek beklentilerini aldıklarını anlatan Ulcay, “İş birliği alanlarını tespit ettik. Planlı kampüs yapılanması için üniversite tarihinde ilk olan master planımızı tamamlamak üzereyiz. Hayırsever iş adamları ve kurumların desteğiyle fakülte binalarını yeniliyoruz. Sosyal donatı alanlarının ek eğitim merkezi inşaatlarına başladık. 124 farklı ülkeden 2500 yabancı öğrencimiz bulunmaktadır. Uluslar arası öğrenci tercihlerinde başvuru sayımızı ikiye katladık. Yüksek lisans ve doktorada yüzde 251 artış sağladık. Ulutek’te yeni proje ile ulusal ve uluslar arası yeni yatırımcılarla üretim ve istihdam kapasitesini on kat arttırmayı hedefliyoruz. Kuluçka merkezlerinde pilot üretim tesislerine imkan tanıyacağız. Bilişim ve kompozit mükemmeliyet merkezleri teknoparka güç ve ayrıcalık katacaktır. Bursa’daki AR-GE birimi bulan şirketleri Ulutek’e çekmek için görüş alışverişinde bulunuyoruz. AR-GE merkezimiz için Buski ve Marmarabirlik ile görüşmekte olup, ön mutabakatta bulunduk. Bilimsel araştırma projeleri yönergemizde değişikliğe gittik. Türkiye’nin uzay ve savunma sanayisi konusunda Bursa’nın dönüşümüne daha çok katkı için BTSO ve büyükşehir ile işbirliği yaptık. Uzay ve havacılık kampusunu kazandırmak için yola çıktık. 900 metrelik pisti büyükşehir belediyemiz ile anlaşarak 1800 metreye çıkartarak hazırlıyoruz. Pistimiz UÜ’de başlangıçta montajı yapılan daha sonra imalatı yapılacak uçakların test alanı olacak. Eğitim uçuşları ve sivil havacılığa hizmet verilecektir. Örgün eğitimdeki öğrenci sayısını optimum rakamlara çekerek akademik kalitemizi yükseğe çekiyoruz. Kuruluş kararını aldığımız uzaktan eğitim merkezimizi önümüzdeki dönem hizmete alacağız. Meslek yüksek okullarında yeni süreç başlattık. Fiziki imkanlardaki gelişmeler, programlardaki güncellemeler ile iyi bir noktaya getiriyoruz. Uygulamalı programların ağırlığını arttırıp öğrencileri iş hayatına hazır hale getireceğiz” diyerek projelerinden bahsetti.

    ÜNİVERSİTEYE CAMİ

    İlahiyat Fakültesi’ne cami kazandırdıklarını kaydeden Ulcay, “Üniversite ve Bursa’ya yakışan cami. İnşallah cami açılışını da birlikte yapmak nasip olur. 2886 sayılı yasaya bir sosyal yaşam ve öğrenci merkezi inşa edeceğiz. 50 dönümlük alanın yer altında 3 bin araç kapasiteli otopark olacak. Öğrencilerimizin sosyal ve kültürel aktivitesi olanları öğrenci topluluk ofisleri öğrenci merkezi yer alacak. Meydanında ise öğrenci çalışan ve akademisyen ihtiyaçlarını karşılayan iş yerleri bulunacak. Yüksek lisans ve doktora bin konutluk lojman projemiz ile öğretim üyelerimize yönelik yeni lojman yapma çalışması başlattık. Sizlerin de desteğiyle başlattığımız projelerle üniversite birkaç yılda çok daha farklı örnek yaşam merkezi haline dönecektir” diye konuştu.

    Eşi Emine Erdoğan’ın da katıldığı fahri doktora töreninden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, makamında Rektör Yusuf Ulcay’ı ziyaret etti.

  • 16. Muhtarlar Buluşması (2)

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ruslar bir yandan bizdeki birtakım kişiler, diğer taraftan Türkiye’nin neresi bombalanmalı egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bizimki? Bunun adı kendi ülkesine, kendi milletine körü körüne düşmanlık etmektir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Aksaray, Artvin, Bursa, Elazığ, Kahramanmaraş, Kastamonu, Kayseri, Sakarya ve Ordu’dan gelen muhtarlarla 16. Muhtarlar Buluşması’nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, “Ne diyor o güzel türküde, ’Şükür erenler geldi, derdim derenler geldi, yari görmediysem, yari görenler geldi.’ Bugün burada geldiğiniz şehirdeki vatandaşlar adına siz muhtarlarımız varsınız. Siz dertleri derenlersiniz. Sizleri görmekle, sizlerle hasbihal etmekle o şehirlerdeki vatandaşlarımızla da kucaklaştığımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Kelime anlamı “seçilmiş” olan muhtarlık müessesinin Türkiye’de 200 yıla yaklaşan geçmişi olduğunu belirten Erdoğan, Osmanlı devlet yönetiminde “yiğitbaşı” ve “kethüda” gibi muhtarlara benzer görevler yürüten kişilerin olduğunu hatırlattı. Türkiye’de muhtarların sadece kendilerine kanunen belirlenen görevleri yapmakla kalmayıp nüfusun önemli bölümünün köylerde yaşadığı uzun yıllar boyunca “muhtar, imam, öğretmen” üçlüsünün ahali arasındaki sorunların çözümünde bir çeşit “hakem vazifesi” üstlendiğini vurgulayan Erdoğan, “Asli birimlerinin yayılıp güçlenmesiyle bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmışsa da halen ’muhtar, imam, öğretmen’ üçlüsü yaşadıkları yerlerin en muteber kişilikleri olmaya devam etmektedir” dedi.

    “HERKES YERİNİ VE KONUMUNU BİLECEK”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde valilikler, kaymakamlıklar ve belediyelerin ellerindeki geniş imkanlarla çok önemli hizmetler ifa etmesine rağmen halen devletin milletle yüz yüze ilişki içinde olduğu seçilmiş temsilcilerinin muhtarlar olduğunu belirtti.

    Bakanlıklar, valilikler, belediyeler ve bunlara bağlı tüm kuruluşların, muhtarlıklarla birlikte mahalle ve köy halkının gönlünü kazanmasının önemine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Herhalde burada bir yanlışlık yok değil? Ne diyoruz ki ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ veya ’önce insan’ diyoruz. Hangi hizmet için yola çıkarsanız çıkın önce milletin fertlerinin gönül rızasını nasıl elde edebileceğinize bakmanız gerekiyor. Biz Yunus Emre gibi ’Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim’ diyoruz. Bizim öteden beri seçilmişlerin önemine yaptığımız vurgunun sebebi işte bu. Siz önemlisiniz. Dolayısıyla atanmış sizden sonra gelir. Ama bunun kadro kıymetini bilmeyenler var mı? Var. İşte bürokratik oligarşi dediğimiz şey budur. Onlar güçlenmek istiyorlar. Bazı seçilmişler de farkında olmadan onları güçlendiriyorlar. Eğer sen böyle hareket edersen ondan sonra bürokrat gelir senin boynunda bozayı pişirir. Herkes yerini bilecek, konumunu bilecek. Burada aramızda atanmışlar da var ama onlar da bunu bilmesi lazım. Çünkü milli iradenin seçip iş başına getirdiği kişiye bürokrat da saygı duymalıdır. Tabii ki seçilmiş de ona saygı göstermelidir. Seçimle göreve gelen hiç kimsenin milletin tasribini gözardı etmek gibi bir lüksü yoktur olamaz. Çünkü bürokrat, seçilmişe oy veren değil midir? O da onun başına gelmesini sağlayan değil midir? Seçtin, o zaman saygı duyacaksın. Eğer böyle davranırsak o zaman biz ülkemizi güçlendiririz. Bu ister filanca köyün falan mahallenin muhtarı olsun isterse Cumhurbaşkanı olsun farketmez.”

    “BİZ BU TEKERE ÇOMAK SOKTUK, BU DÜZENİ DEĞİŞTİRDİK”

    Seçilmiş olan herkesin vakti geldiğinde oyuna tabi olduğu kişilere hesap verdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde milletin tarihinden, kültüründen, tercihlerinden bir tür memnun olmayan, bu yüzden de seçtiklerini de beğenmeyen bir kesim var. Bunlar istiyorlar ki davul milletin boynunda asılı olsun, kaynağı millet sağlasın. Külfeti millet çeksin. Buna karşılık tokmak da bunların elinde olsun, ülkenin kaymağını bunlar yesin ama hiçbir yükümlülük da üstlenmesinler. Biz işte bu tekere çomak soktuk, bu düzeni değiştirdik. Bize olan tepkilerinin, hüsumetlerin gerisinde bu var. Geçmişte sadece bir avuç seçkine hizmet eden sistemi, bir avuç azınlığa akan kaynakları biz milletini tamamına mal ettik” dedi.

    “BUNLAR NASIL BİZİMKİ?”

    Yeni anayasa konusundaki tekliflere karşı oluşan direncin sebebinin de aynı olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Eski Türkiye’nin kodlarıyla oluşturulmuş mevcut anayasa tümüyle yenilenirse ellerindeki son kozları da kaybedeceklerini düşünüyorlar. Milletimiz çok partili sisteme geçildiğinden beri mücadeleyle adım adım ilerleyerek bugünkü haklarına, özgürlüklerine kavuştu. Sürekli darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğrayan bu zorlu süreç halen bitmiş değil. Tek parti döneminin vesayet anlayışının kalıntıları bugün dahi hiç ummadığımız yerlerden, hiç ummadığımız yöntemlerle karşımıza çıkabiliyor. Sizler de görüyorsunuz, takip ediyorsunuz, Hatay’da sınırlarımızı ihlal eden yabancı bir savaş uçağını düşürüyoruz. Birileri hemen çıkıyor tüm kinini, düşmanlığını, husumetini ülkemize, şahsımıza yöneltiyor. Ruslar bir yandan bizdeki bir takım kişiler diğer taraftan Türkiye’nin neresi bombalanmalı egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bizimki? Bunun adı kendi ülkesine, kendi milletine körü körüne düşmanlık etmektir. Allah bunlara fırsat vermesin, Allah ülkemizi ve milletimizi bunların eline bırakmasın.”

    “MECLİSLERDEN SÖZ ATANLAR, GERÇEĞE YALAN KATANLAR…”

    Muhalefete Kahramanmaraş yöresine ait “Gökte uçan huma kuşu” adlı türküyle seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne diyor o güzel Maraş türküsünde, ’Gökte uçan huma kuşu, ne bilir dalın kıymetini. Kargayı kondurmam dala, ne bilir gülün kıymetini. Meclislerden söz atanlar, gerçeğe yalan katanlar, sonra beyliğe yetenler ne bilir ilin kıymetini.’ Bunlar ne dalın kıymetini bilir ne gülün kıymetini bilir. Ne ilin ne de memleketin kıymetini bilir. Bunlar sadece meydanı boş bulduklarında söz atmayı, yalanı, iftirayı, millete hakaret etmeyi bilir. Ama artık Türkiye, dünkü Türkiye değil. Milletimiz istiklaline ve istikbaline sahip çıkma kararını her fırsatta ortaya koydu. 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını bu iradenin bir tezahürü olarak değerlendiriyorum. İnşallah devlet ve millet olarak bu kararlılığımızı sürdürecek, 2023 hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız” ifadelerini kullandı.