Etiket: (2)

  • Zonguldak’a 2 yılda 2,1 milyon TL’lik aydınlatma yatırımı

    Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş, müşterilerine daha kaliteli hizmet sunmak hedefiyle, mevcut aydınlatma sistemlerinde bakım, onarım ve yatırım çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

    Başkent EDAŞ, Zonguldak’ta sürdürülebilir ve kaliteli enerji sağlamak için şebeke ve aydınlatma yatırımlarını sürdürüyor. Zonguldak’a 2015 yılı içerisinde 460 bin TL’lik aydınlatma yatırım çalışmaları yapılırken, 2016 yılında yaklaşık 1,7 milyon TL’lik aydınlatma yatırımı yapılacağı belirtildi.

    Zonguldak’taki çalışma kapsamında ekonomik ömrünü dolduran aydınlatma ekipmanları yenileriyle değiştirilirken, henüz ekonomik ömrünü doldurmamış, kullanılır durumda olan fakat dış etkenler sebebiyle arızalanan aydınlatma armatürleri de bakım ve onarımdan geçiriliyor. 3,9 milyon müşteriye hizmet veren Başkent EDAŞ, 2016 yılının ilk 5 ayında yürütülen aydınlatma çalışmaları kapsamında; 3 bin 206 adet armatürü ekonomik ömrünü tamamladığı için yeniledi, 12 bin 785 adet armatürü yanar hale getirdi, mahallelere toplamda bin 443 kez ve 128 cadde ve bulvara bakım yaptı, dış etkenler sebebiyle hasar gören toplamda 46 metrelik kablonun değişimini yaparak onarımı gerçekleştirdi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esnaf Ve Vatandaşlar İle İftar Yaptı (2)

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bugün dünyanın en ileri ülkelerine bakın, başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Niye; çift başlılık olmaz. Kararda sürat, seri olarak çalışmak lazım. İşte bizler yıllardır parlamenter demokrasiyle geldiğimiz yer belli. 2002’de görevi aldık, ondan sonra yürüdük. Şimdi patinajdayız, bu patinajı aşmamız lazım” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, esnaf ve vatandaşlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde iftar yaptı. İftarın ardından konuşma yapan Erdoğan, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

    Esnaf ve vatandaşlarla biraz dertleşmek istediğini söyleyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarından, günümüze kadar geçen sürede demokrasiyle ilgili yaşanan sorunlardan bahsetti. “Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni 600 yıllık bir çınarın dört bir yandan gelen saldırılarla devrilmesinin ardından taze bir filizi toprakla buluşturmanın heyecanıyla kurduk” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Osmanlı Devleti’nin son çeyrek asırlık dönemde dahi topraklarının büyüklüğü yaklaşık 5 milyon kilometre kareydi. Türkiye’yi sonradan ana vatana katılan Hatay’la birlikte 780 bin kilometrekare vatan toprağı üzerinde kurduk. Cumhuriyet kurulurken Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan kırılmalardan kaynaklanan endişeler etkisini tüm ağırlığıyla sürdürüyordu. Devletin mimarisi ve yönetim anlayışı bu şatlar altında gerçekleştirildi. Çok büyük fedakarlıkla İstiklal Savaşı’nı zafere ulaştıran bu aziz millet, maalesef yeni devletimizin yönetiminden ‘tek parti, milli şef’ formülüyle adeta dışlandı. Zaman zaman teşebbüs edilen çok partili hayata geçiş denemeleri, esasen milletin yeni devletin yönetiminde söz sahibi olma ısrarının bir sonucuydu. 1950 yılına gelindiğinde Türkiye, Kuruluş Savaşı sırasında hazırlanan ilk anayasamızda ifade edilen ‘hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir’ ifadesini uzun bir aradan sonra nihayet tam olarak faaliyete geçirebildi. Daha sonra kimi zaman darbelerle kesintiye uğratılsa bile milletimiz her fırsatta sözün de yetkinin de kendisinde olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanının doğrudan sizlerin, yani milletin oylarıyla seçilmesi, ülkemizdeki son vesayet kurumunun da tasfiyesi anlamına gelmektedir. Darbe dönemlerinde hazırlanan anayasalarda bu makam, milli iradenin üzerinde bir çeşit vesayet mekanizması olarak şekillendirilmiştir.”

    “CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI, ARTIK DOĞRUDAN MİLLETİN MAKAMIDIR”

    Cumhurbaşkanlığı makamının Çankaya Köşkü’nden taşınmasının nedenlerine değinen Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı makamı 10 Ağustos 2014 tarihinden beri artık doğrudan milletin makamıdır, Cumhurbaşkanlığı da doğrudan milletin evidir. Cumhurbaşkanlığının Çankaya Köşkü’nden Beştepe Külliyesi’ne taşınmasının asıl sebebi işte budur. Çankaya Köşkü sadece bir kişiye ve onun protokol görevlerine göre tasarlanmış bir mekandı. Orada milletimizle birlikte böyle geniş toplantılar yapma, bir araya gelip hasbıhal yapma, hasret giderme imkanı yoktu. Halbuki biz burada her ay en az birkaç defa muhtarlarımızla, esnafımızla, işadamlarımızla, bilim adamlarımızla, kadınlarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, çeşitli meslek gruplarımızla, velhasıl milletimizle buluştuğumuz toplantılarımızı gerçekleştiriyoruz. Sadece Ramazan’da şehit yakınları ve gazilerimizle başlayan bu tarz 10 iftarımız var. Bu sayıya İstanbul’da verdiğimiz, davetli olarak katıldığımız iftarlar dahil değil. Onları da kattığımızda neredeyse boş günümüz yok, her gün milletimizle birlikteyiz” diye konuştu.

    “BURASI KÜLLİYE, BURASI MİLLETİN EVİ”

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki kültür merkezinin açılmasının ardından 2 bin 200 kişilik toplantılar yapılacağını söyleyen Erdoğan, “Burada bize 400-500 kişilik toplantılar yetmiyor. Buluşmalarımızı Millet Camimizin yanında bulunan, yakında inşallah tamamıyla temeli atılıp başladığımız kongre ve kültür merkezinde 2 bin 200 kişilik gruplar halinde, orada toplantılar yapacağız. Çok güzel bir yer olacak. Türkiye’de onun eşi benzeri yok. Hemen onun altında kütüphanemizi yapacağız. Bu kütüphanenin yanında da çok amaçlı salon. Aynı anda 2 bin kişiye yemek verebileceğiz. Orada geniş sergi alanları olacak ve kütüphanemizdeki kitap sayısı 5 milyon ciltlik bir kütüphaneye sahip olacağız. İnşallah Türkiye’deki en büyük kütüphane olacak. Bunu aynı zamanda dijital ortama da taşıyacağız. 24 saat orası açık olacak. Bütün gençler gelip orada araştırmalarını, çalışmalarını, derslerini yapabilecekler. Niye; burası milletin evi, burası külliye, onun için. Artık Cumhurbaşkanı’nın kendisi de Cumhurbaşkanlığı makamı da, Cumhurbaşkanlığı mekanı da milletle iç içedir, milletle beraberdir, millete aittir. Ama bu fiili bir durumdur. Anayasaya aykırı hiçbir fiilimiz, hiçbir eylemimiz söz konusu değildir. Bununla birlikte mevcut durumun anayasada tarif edildiğini söyleyebilmek de çok mümkün değildir” şeklinde konuştu.

    “DÜNYANIN EN İLERİ ÜLKELERİ BAŞKANLIK SİSTEMİYLE YÖNETİLİYOR”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en ileri ülkelerinin başkanlık sistemiyle yönetildiğini dile getirdi. Ülkenin daha da gelişmesi için, daha hızlı kararlar alınabilen bir sisteme geçişmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, “Milletimizden aldığımız güçle, milletimizin bizden beklentilerini hayata geçirme çabası içerisindeyiz. Aynı siyasi gelenekten geldiğimiz bir hükümet iş başında olduğu için, başbakanımız ve bakanlarımızla yakın mesai içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat bu uyumlu çalışma görüntüsü bugüne mahsus bir durumdur. Yarın farklı anlayışlarda bir cumhurbaşkanı ve bir hükümetin işbaşına gelmesi durumunda herhalde işler bu kadar kolay yürümeyecektir. Ülke ve millet olarak 10 Ağustos 2014 tarihinde girdiğimiz bu yeni yol, bizi yeni anayasayla birlikte yeni yönetim sistemini tartışmaya zorluyor. Çünkü mevcut halde, cumhur kendi başkanını seçiyor olmakla birlikte, yine seçimle gelen bir hükümetin bulunması, ister istemez iki başlılık endişesini beraberinde getiriyor. Bu meseleyi kendi mecrasından çıkararak, günlük siyasi tartışmaların mezesi haline getirenler, ülkeye de millete de kötülük yapıyor. Her alanda dönüşen, gelişen, ileriye giden Türkiye’nin bu konuda kısır tartışmaların içine hapsolup kalmasını biz asla kabul edemeyiz. Bugün dünyanın en ileri ülkelerine bakın başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Niye; çift başlılık olmaz. Kararda sürat, seri olarak çalışmak lazım. İşte bizler yıllardır parlamenter demokrasiyle geldiğimiz yer belli. 2002’de görevi aldık, ondan sonra yürüdük. Şimdi patinajdayız, bu patinajı aşmamız lazım. Siyasetin ve siyasetçinin görevi ülkenin önünü tıkamak değil, açmaktır. Bu milletin geçmişte kendi kavgalarına, kendi hayal dünyalarına dalıp ülkeyi unutan siyasetçilerin nasıl bir çırpıda tasfiye ettiği unutulmamalıdır. Muhalefetin, ya Türkiye’yi daha ileriye taşıyacak tekliflerle milletin huzuruna gelmesi, yada ülkenin tekerinin önüne taş koymaktan vazgeçmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemin bu konuda hayırlı gelişmelere vesile olacağına inanıyorum” değerlendirmelerinde bulundu.

    “700 KADAR ŞEHİT VERDİK AMA 8 BİNE KADAR DA TERÖRİSTİ ETKİSİZ HALE GETİRDİK”

    Erdoğan, geçmişten bugüne Türkiye’nin tekerinin önüne taş koymak isteyenlerin olduğunu vurguladı. 700’e yakın şehit verildiğini, 8 bine yakın da teröristin etkisiz hale getirildiğini aktaran Erdoğan, “Türkiye’nin tekerinin önüne taş koyma çabaları geçmişten beri hiç eksik olmamıştır. Gün olmuştur bu tek parti döneminin zulümleri olmuştur, gün olmuştur bu darbeler, muhtıralar olarak karşımıza çıkmıştır, gün olmuştur bu ASALA diye bir Ermeni terör örgütü salınmıştır üzerimize. Gün olmuştur ‘sağcı-solcu’ diyerek, ‘köken’ diyerek, ‘mezhep’ diyerek milletimiz kamplara ayrılıp, birbirine düşürülmeye çalışılmıştır. Gün olmuştur ırkçılık yapılmıştır; şimdi de PKK terör örgütü ve uzantıları, bir yandan DAİŞ denen proje terör örgütü, öte yandan milletimizin huzuruna, güvenliğine, geleceğine yönelik saldırılarda bulunuyorlar. Dikkat edin; onlarca yıldır isimler değişiyor, yöntemler değişiyor, üslup değişiyor ama hedef aynı. Hedef, bizim rabiamızdır. Ne var bu rabiada; bu rabiada tek millet var. Türk’üyle, Kürt’üyle, Gürcü’süyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Abaza’sıyla, Boşnak’ıyla 79 milyon tek millet. İki; tek bayrak. ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Şu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, işte o yere düşen şehidimizin ta kendisidir. Üçüncüsü; tek vatan. Vatan, işte şehidimizin kanıyla yoğrulmuş toprağın ta kendisidir. Eğer bir toprak, şehit kanıyla yoğruluyorsa vatandır. Aksi taktirde sıradan bir tarladır. Tarla başka bir şey, vatan başka bir şey. Bu topraklar için çok şehitler verdik. Bu vatanı biz asla böldürtmeyiz. Öyle ‘yok bilmem Güneydoğu’yu böyle yapacağız, burayı böyle yapacağız’ geç o işleri geç. Bak, şuana kadar 700 kadar şehit verdik ama 8 bine kadar da teröristi etkisiz hale getirdik. İşte Mardin’e gittik Genelkurmay Başkanımızla birlikte. Orada askerlerimizle beraber iftarımızı yaptık. Geçen akşam, Kayseri’ye gideceğiz dedik, anında çıktık Cizre’ye gittik. Cizre’de askerlerimizle, komutanlarımızla beraber iftar yaptık. Dönüşte de Kayseri’ye uğradık. Orada da yine Kayseri’deki kardeşlerimizle bir arada olduk. Masamda oturanlardan hepsi ‘böldürtmeyeceğiz’ diyorlar. İnanmışlar, sahiplenmişler ve hedef; şahadet. ‘Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.’ Şimdi bizim yavrularımız, bizim evlatlarımız ‘Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ diyerek gidiyorlar. Teröristler, onlara da halk arasında ne diyorlar ‘pisi pisine gitti.’ Olay bu, fark bu; işte tek vatan” ifadelerini kullandı.

    “TABANI İBADET, ORTASI TİCARET, TAVANI İHANET BUNLARIN”

    Konuşmasında paralel yapıya da değinen Erdoğan, paralel yapının insanlara verdiği zararlardan bahsetti. Milli Güvenlik Kurulu’nda Fetullahçı Terör Örgütü’nün hakkında tasfiye kararı alındığına dikkat çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

    “Devlet içinde devlet olmaz. Neymiş o ‘paralel devlet.’ Ne demiştik ‘ininize gireceğiz.’ Girdik inlerine. Aileleri böldüler, milleti böldüler, anneyi evladından ayırdılar, kocayı karısından, karısını kocadan ayırdılar. Şimdi bak güvenlik güçlerimiz hepsini tek tek topluyor. Himmetmiş, şuymuş, buymuş falan… Bizim tek devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, başka bir devlet yok. En son Milli Güvenlik Kurulu’nda bir karar aldık. Legal görünüm altında, illegal terör örgütlerinden Fetullahçı Terör Örgütü hakkında tasfiye kararı aldık. Bakanlar Kurulu kararı çıktı, ben de imzaladım, şuanda yürürlüğe girdi, yargıdan da kararlar çıkmaya başladı. Bu millete ihanet eden bunun hesabını verecek. Onlar kaçacak biz kovalayacağız. Şuanda kimisi hapiste, kimisi yurtdışında. Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet bunların. Nereden gelirse gelsinler, bugüne kadar ne milletimizi bölebildiler, ne bayrağımızı indirebildiler, ne vatanımızı parçalayabildiler, ne de devletimizi yıkabildiler. Allah’ın izniyle bundan sonra da hiçbirini yapamayacaklar. Çünkü biz gerektiğinde bu değerler uğrunda gözünü kırpmadan canını verebilen bir milletiz”

    “TÜRKİYE, DÜNYANIN TÜM MAZLUMLARININ, MAĞDURLARININ UMUDU HALİNE GELMİŞ BİR DURUMDA”

    Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye sığınanlardan daha az sayıda mültecinin yol açtığı krizle baş edemediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Türkiye, dünyanın tüm mazlumlarının, mağdurlarının umudu haline gelmiş bir durumda. Koskoca Avrupa Birliği bizdeki mevcuda göre çok küçük sayılabilecek bir sayıdaki mültecinin yol açtığı krizi dahi yönetemedi. Suriye krizinin en başından itibaren bizim tekliflerimiz kabul edilip, ülkemize gereken destek verilseydi, bugün bölgede durum çok farklı olacaktı. ‘Gelin, Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan edelim. Lojistik olarak da uçuşa yasak bölge ilan edelim orayı. O zaman kimse ne Avrupa’ya gelir, ne Türkiye’ye. O büyük bölgede herkes huzurlu bir şekilde topraklarında yaşar’ dedim. Ama yaklaşmadılar. Sonuçta Suriye’de 600 bine yakın insan göz göre göre terör örgütlerinin, eli kanlı rejim güçlerinin cenderesi altında hayatını kaybetti. Fosfor bombalarıyla, varil bombalarıyla bu insanlar öldürüldü. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Suriye’de bu katliama ortak olan herkes eninde sonunda bunun hesabını verecektir. Bizim, bu ağır imtihanda misafir ettiğimiz 3 milyon sığınmacıyla, Suriye içine yaptığımız insancıl yardımlarla, sorunun hakkaniyetli şekilde çözümü için gösterdiğimiz gayretle ibra olduğumuza inanıyorum. Allah dünyadaki tüm mazlumlarla birlikte, Suriyeli kardeşlerimizin de yardımcısı olsun” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’da (2)

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, “Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusunda ’demokratik açılım’ dedik, biraz daha ilerlettik ’illi birlik ve kardeşlik projesi’ dedik. Son olarak ’Çözüm süreci’ dedik. Bundan da anlamadılar. Eş başkanlardan biri benim Kürt kardeşlerimi sokağa döktü. 53 kardeşimiz öldü mü? Er ya da geç bunların intikamı alınacak. Terör örgütü kuru kuruya silah bırakmayacak, gömecek ve betonlayacak. Ve bunların koordinatları da verilecek. Aksi takdirde bu ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile eşi Semiha Yıldırım, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Mehdi Eker ve Çiğdem Karaaslan ile birlikte katıldığı Diyarbakır’daki 116 projenin toplu açılış töreninde konuştu.

    Terör örgütü PKK’nın, Dürümlü köyünde 15 ton patlayıcı yüklü kamyon ile 16 köylünün hayatını kaybetmesine yol açtığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sevgili kardeşlerim bakınız PKK’nın desteklemiş olduğu bir parti şuanda parlamentoda mı? Onlar PKK adına parlamentoda. Şimdi benim milletim ne diyor? Bunlar bizim verdiğimiz vergilerle oradan maaş almamalı. Ne oldu şimdi dokunulmazlık olayı parlamentoya geldi. 376 oyla geçti. Şimdi tutuştular. Yurtdışına kaçmaya başladılar. Niye kaçıyorsunuz. Aynen Paralel Devlet Yapılanması neyse bunlar da o. Onlar da kaçıyor, bunlar da kaçıyor. Ben Dürümlü’deki saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Dünkü gazetelerde Diyarbakırlı işadamlarımız adına yayınlanan ve bu olayı kınayıp, örgütün kayıtsız şartsız silah bırakması, yalnız kuru kuruya silah bırakmak değil, gömecek ve betonlayacak. Ve bunların koordinatları da verilecek. Yoksa bunlar bu işe çok alışıktır. Silahı bırakırlar, bir müddet sonra da gelir alırlar. Bu oyuna asla gelmeyiz. Olmadı. O zaman bu ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar. Bakınız Diyarbakırlı işadamlarımızın bu ilanları gerçekten örnektir. Ben de memnuniyetle bunu okudum. Bölge halkının bu şekilde açık tavır alması halinde örgütün eylem yapacak gücü ve imkanını kaybedeceğine inanıyorum” dedi.

    “BU ÖRGÜT İNSANLIK İLE YANYANA DÜŞÜNÜLEMEZ”

    Temmuz’dan bu yana bölge halkının terör örgütünün de, parti, dernek gibi adlar altında uzantısı olarak çalışan yapıların da gerçek yüzünü gördüğünü vurgulayan Erdoğan, “Masum insanları paramparça ederek, katleden bir örgüt ne bu toprakların ne de ülkenin bir parçası olamaz. İnsanların yaşadıkları evleri buzdolabından yatağına, Kur’an’ı Kerim’inden ayakkabısına kadar bombalarla tuzaklayan örgüt ile bölge halkının en küçük bir ilişkisi olamaz. Vatandaşlarımızın günlük hayatının parçası olan binaları, araçları, keyfi şekilde tahrip eden, yolları keserek TIR’ları yakan, yıkan böyle bir örgütü bırakın Kürt kardeşlerimiz, insanlıkla yan yana düşünmek mümkün değildir. Terör örgütünün asıl hesaplaşması devletle değildir, bölge halkının inancı, kitabı, tarihi ve kültürüyledir. Örgüte destek verenler silahlı mücadeleden çok bölge halkını köklerinden koparmayı değerli görüyorlar” diye konuştu.

    “OPERASYONLAR SONUNA KADAR DEVAM EDECEK”

    Terör örgütü PKK’nın infaz ettiği militanlarının ve masum insanların sayısının devletin operasyonlarında hayatını kaybedenlerden çok fazla olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

    “Geçmişteki faili meçhullerden söz edenler örgütün faili belli cinayetlerine de tepki koymadıkları sürece samimi olamazlar. Terör örgütünün vahşetini onu destekleyen sivil görünümlü yapıların yol açtıklarını perdelemek için söylenen sözler havada kalmaya mahkumdur. Biz darbecilere karşı verdiğimiz mücadele ne kadar samimi isek terör örgütüne ve güdümündekilere verdiğimiz mücadelede de o kadar samimiyiz. Kandan beslenen bir canavara dönüşen bu örgütün tüm unsurları ile birlikte Diyarbakır’dan, bölgemizden ve ülkemizden uzaklaştırılması şarttır. İşte bu operasyonlar onun için yapılıyor ve sonuna kadar da yapılacak. Benim Diyarbakırlı, Şırnaklı, Hakkarili kardeşim huzur buluna kadar bunlar devam edecek. Nerede olursa olsun elinde silah ile ortaya çıkan herkes karşısında sadece güvenlik güçlerimizi bulur. Biz en başından beri meselelerimizi demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi hepimizin özlemi, arzusu olan ilkeler çerçevesinde konuşmanın çözmenin gayreti içerisinde olduk. Bölge insanın yaşadığı sıkıntıları çok yakından bilen biri olarak sorunları çökmek için her türlü çabayı gösterdik. 13 yılda 280 katrilyon liralık yatırım yaptık Doğu ve Güneydoğu’ya. Niye? Söz vermiştik. ’Batıda ne varsa Doğu’da da Güneydoğu’da da o olacak’ dedik. Yolu, elektriği, suyu ve sağlık tesisi olmayan yerleşim yerleri bırakmadık. Üniversite mi vardı bu bölgede. Biz açtık. Artık benim doğulu kardeşim kendi ilinde de üniversitesini okuyabiliyor. Sosyal yardımlarla bölgede yaşayan vatandaşlarımızdan hiç kimsenin aç ve açıkta kalmamasını sağladık. Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusunda ’demokratik açılım’ dedik, biraz daha ilerlettik ’milli birlik ve kardeşlik projesi’ dedik. Son olarak genişleyip, ’çözüm süreci’ dedik. Bundan da anlamadılar. Eş başkanlardan biri benim Kürt kardeşlerimi sokağa döktü. 53 kardeşimiz burada öldü mü? Yasin Börü kardeşimiz öldü mü? Kurban eti dağıtıyordu. Ya bunlarda vicdan diye bir şey yok. İnsanlıktan nasibini almamış bunlar. Er ya da geç bunlardan o intikam alınacaktır. Hiç endişeniz olmasın.”

  • Samsun’da “2. Ot Yemekleri Festivali”

    Samsun’un yöresel otlarını ve ot yemeklerini tanıtmak amacıyla Büyükşehir Belediyesi, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) ve Samsun Turizmciler Derneği’nce ortaklaşa “2. Samsun Yöresel Ot Yemekleri Festivali” düzenlendi.

    Festival, Bafra ilçesinin Sürmeli Mahallesi’nde ot toplama yarışmasıyla başladı. Kadınların Samsun yöresinde yetişen otlardan yaptıkları yemekler Sevgi Gölü’nde düzenlenen etkinlikte sergilendi.

    Festivalin açılışına Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Turan Çakır, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Sefer Arlı, Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Soğuk, Kavak Belediye Başkanı İbrahim Sarıcaoğlu, Samsun Turizmciler Derneği Başkanı Dilek Genç ve çok sayıda davetli katıldı.

    Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Başkanvekili Çakır ve beraberindekiler festivaldeki sergileri gezdiler. Daha sonra mutfak atölyesine geçen protokol burada yapılan yemekleri izlediler. Sergilerin gezilmesinin ardından konuşan Samsun Turizmciler Derneği Başkanı Dilek Genç, “2014 yılında Turizm Altyapı Birliği ve Büyükşehir Belediyemiz ile birlikte 17 ilçemizi gezdik. Buralarda ilçelerimizin turizm ile ilgili neleri ön plana çıkaracağımıza baktığımızda bu festivali önerdik. Samsun Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi buna destek oldular. Daha sonra aramıza OKA geldi. Festivalimizin birincisini geçen sene yaptık. Şu anda ikincisini yapıyoruz. Geçen sene yapılan festivalimiz 2 gündü. Bu sene de 5 güne çıktık” dedi.

    Türkiye’de sağlıklı beslenmenin arttığını ifade eden Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Turan Çakır, “Sağlıklı beslenme insan var olduğu günden beri önemli olan bir olgudur. Sağlıklı beslenip sağlıklı yaşamak, sağlıklı bir şeklide de hayatımızı sonlandırmak istiyoruz. Allah’ın bahşetmiş olduğu vücuda eziyet etmeden o emaneti sağlıklı bir şekilde taşımamız gerekiyor. Bu nedenle, bilimsel olarak da sağlığa faydası kanıtlanmış bu otların bizler tarafından en iyi şekilde tüketilmesi lazım” diye konuştu.

    100 standın kurulduğu festivalde yarın yöresel ot yemekleri yarışması düzenlenecek.

  • Kilis Valiliğinin Yanına Roket Düştü (2)

    Kilis’te Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın toplantı yaptığı Valilik binasına 30 metre mesafedeki Tekye Camii yakınlarına Suriye’den atılan bir roketin düşmesi sonucu çok sayıda yaralı bulunduğu öğrenildi.

    Saat 18.00 sıralarında Suriye’den ateşlenen bir roket, Kilis kent merkezinde bulunan Valilik binasının hemen yanına düşerken, başka roketler de kent merkezine düştü. Roketli saldırı sonrasında yaralılar ambulanslarla Kilis Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, toplanan yüzlerce vatandaş valilik önüne gelerek, yetkilileri istifaya çağırdı. Valilik önünde toplanan öfkeli kalabalığa polis ekipleri TOMA ve biber gazıyla müdahale etti.

    Patlamalar, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Vali Süleyman Tapsız, Belediye Başkanı Hasan Kara ve Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger’in toplantısı sırasında gerçekleşti. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın koruma sayısı artırılırken, vatandaşlar Valilik çevresine yaklaştırılmıyor.